Doğan Cüceloğlu'nun Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğan Cüceloğlu Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap öğretmenlerin okuması gereken muhteşem bir kitaptır. Bir öğretmenin öğrencilerine nasıl davranması gerektiğini, nasıl daha iyi öğretmen olunur bunları anlatır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 "Her insanın hayatında silinmez izler bırakıp derinden etkileyen en az bir öğretmeni olmuştur. Bu etki olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilir.”

“Öğretmenin tanıklığı önemlidir. Öğretmen neye tanıklık ederse o gelişir ve gerçekleşir. Dolayısıyla öğretmen, yaptığı tanıklıkla bir öğrencinin hayatını olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir.”

“Ünlü pedagog John Amos Comenius'un 1657 yılında yayınlanan Didactia Magna adlı eserinin birinci cümlesi şudur: "Öğretimin alfabesi, öğretmenlerin mümkün olduğu kadar az öğretmelerini; öğrencilerin ise daha çok kendi kendilerine öğrenmelerini sağlayacak öğretim tarzlarını araştırmak ve keşfetmektir."

“Anlaşılmadan ezberlenen şeyler, kabuklarıyla beraber yutulan ve sonuçta hazmedilemeyen çekirdeklere benzer. Bilginin gerçekten bir manevi gıda olması için hazmedilmesi, yani anlaşılıp zihnin malı haline getirilmesi gerekir.



"Bir kişinin psikolojik ve sosyal olarak var olabilmesi ; bir insanın, insan olarak toplum içinde yaşamına devam edebilmesi için, tanıklığa ihtiyacı vardır."

 "Anlaşılmadan ezberlenen şeyler, kabuklarıyla beraber yutulan ve sonuçta hazmedilemeyen çekirdeklere benzer.”

" Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilirsin.”

"Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilirsin".

“Bir öğretmenin en büyük gücü gözlem yapmaktır. Öğretmen, öğrenmek için sahip olduğu gözlem gücünü kullanır ve sürekli gözlem yapar.”

“Aristo "İnsan sevmediği bir kimseden öğrenemez" der. Bu yüzden öğretmen, kendisinden her an etkilenen öğrencilerle bir gönül köprüsü inşa eder.”

 

“Mustafa Kemal, Askeri Rüştiye’ye başladıktan kısa bir zaman sonra zeki ve çalışkan bir öğrenci olduğunu gösterir. Özellikle matematik öğretmeninin gözünde bambaşka bir yeri vardır. Matematik öğretmeni, Yüzbaşı Mustafa, küçük Mustafa’nın çalışkanlığına, karakterine ve zekâsına hayrandır. Bir gün Yüzbaşı Mustafa, öğrencisi Mustafa’ya şöyle der: “Benim adım da, senin adın da Mustafa. Aramızda bir fark olsun. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun.” Kemal; yani bilgisiyle, görgüsüyle olgun kişi... Tanıklık, işte böyle bir şey olmalı değil mi hocam?”

“Bağlı olabilecekleri bir çerçeve bulamayan ve kendilerini ait hissedebilecekleri bir çevreye sahip olamayan öğretmenler, doğal olarak mesleklerine yabancılaşmaktalar. bu paralelde öğretmenlik de gittikçe mekanikleşerek, heyecanını ve idealist ruhunu kaybeden bir meslek haline dönüşmekte.”



“Toplum eğitim sistemi ile ancak gemisini kurtarana kadar ilgileniyor; yani çocuğunun eğitimi sona erene kadar. Hal böyle olunca, eğitime yön verme durumunda olan yetkililerin attıkları yanlış adımlar da, doğru adımlar da herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmuyor.”

“Bence öğretmenlik, bugün çok fazla tarif edilen bir şeye dönüştü. Öğretmene katkı sağlayacağı düşüncesiyle geliştirilen öneriler ve yöntemler, aslında öğretmeni kalıplamaktadır.”

“Bir öğretmenin sahip olduğu değerler de bir ulusun geleceğini ve kaderini belirler.”

Hayatta Kesinlikle Kaybetmememiz Gereken Duygu Nedir?

 

Hayatta Kesinlikle Kaybetmememiz Gereken Duygu Nedir?


Hayatta kesinlikle kaybetmememiz gereken duygu merhamet duygusudur.  İnsanı var eden, insan olduğunu, başkalarının acılarını duyarlı olduğunu gösteren şey onun merhametli olup olmaması ile alakalıdır. Merhamet duygusunu kaybeden insandan her şey beklenebilir. Yani acıma duygusu, Allah korkusu olmayan kişi her türlü hilelere başvurabilir, her türlü yalanı söyler, dürüst ve güvenilir olmaz.


Merhamet duygusu olmayan insanların kötü duygusu vardır. İnsanların arasını bozmak, kışkırtıcılık yapmak, yardımseverlikten uzak durmak, bencil olmak gibi. Böyle insanlar başkalarını asla düşünmezler. Biri yakınını kaybetse böyle kişilerin umurunda bile olmaz. Ya da bir çocuk yolda düşse onu yoldan kaldırıp başını okşamak aklına bile gelmez böyle kimselerin. Çünkü o duyguyu belki de hak etmediği için merhamet duygusu ona verilmemiş olabilir. Oysa insanı güzelleştiren, ona hayranlık uyandıracak özelliği merhametli olmasıdır. 


Yüz güzelliği geçer ama huy güzelliği geçmez denilir işte oradaki huy iyi ahlaka sahip olmak, merhametli insan olmak, duyarlı insan olmaktır. Bu duyguyu kesinlikle kaybetmemeliyiz. Bu duyguyu kaybettiğimiz zaman her şeyimizi kaybederiz aslında. İnsanlığımızı, sevgimizi, saygımızı, acımamızı, üzülmemizi vb.

Öğrenci Olmak Hangi Sorumlulukları Beraberinde Getirir Konulu Kompozisyon

 


Öğrenci Olmak Hangi   Sorumlulukları Beraberinde Getirir Konulu Kompozisyon


Öğrenci olmak sorumlulukları beraberinde getirir. Çünkü öğrencinin kendine göre vazifeleri vardır. Bunlar iyi insan olmak, vatanına ve milletine ahlaklı birey olmak, öğretmenine saygıda kusur etmemek, ana ve babasına saygılı olmak gibi. Bunların yanında bir öğrenci okul başarısını da düşünmek zorundadır. Gelecekle ilgili hayalleri ve umutları varsa bunların gerçekleşmesi için çalışmak zorunda yani çalışkana ve üretken olmak zorundadır. 


Bunun yolu da gayet basittir. Sadece zamanında okula gitmek, zamanında ödevlerini yapmak, zamanında uyumayı bilmek, zamanında dinlenmeyi ve eğlenmeyi bilmekle ilgilidir. Bir öğrenci kısa vadede üniversiteyi kazanıp bir iş sahibi olana kadar sürekli çalışmak, alın teri dökmek zorundadır. Günümüzde ekmek artık aslanın ağzında değil midesindedir. Yani iş bulmak, sınav kazanmak artık daha da zor hale gelmiştir. Bunun için de küçük yaşlarda okumaya, çalışmaya başlamak artık çok önemli hale gelmiştir. Çünkü yaşam koşulları zorlaşmıştır. Kendini bilen bilinçli ve başarılı bir öğrenci de bunların farkında olarak çalışmaya devam eder ve çalışmakta zevk alır. 


Öğrenci olmak çalışmayı gerektirir. Bunu yapmadığı takdirde ileride üzülen yine öğrencinin kendisi olacaktır. Onun için şimdiden plan, program yapılıp disiplinli bir şekilde geleceğe hazırlanırsa işte o öğrenci kendine, ileride kuracağı ailesine, ana ve babasına büyük iyilik yapmış olur. Elbette öğrenci çocukluğunu yaşamalı, gezmeli, eğlenmeli ama bunlar da bir yere kadar olmalıdır. Bunları yaparken de üzerine düşen sorumlulukları aksatmamalıdır.

Kadına Şiddet İle İlgili Konuşma

  

Kadına Şiddet İle İlgili Konuşma


Şiddet kime yapılırsa yapılsın bu şiddeti gösteren kişinin aciz olduğunu, güçsüz olduğunu ve sorunlarını konuşarak çözebilecek kapasitede olmadığını gösterir. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, yaşlıya şiddet kabul edilemez ve kabul edilmesi de imkansızdır. Çünkü şiddet şiddeti doğuracak ve toplumda psikolojisi bozuk olan insan sayısı artacaktır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Bir kadın ile bir erkeğin gücü hiçbir zaman aynı olmayacaktır. Yaratılış itibarı ile erkekler daha güçlüdür. Bunun için güçlü olan erkeğin daha korumacı olması gerekir, daha cani ve daha zalim değil. Kadınlar bu toplumu yükseltip bugünlere getirenlerdir. Her erkek çocuğunu da dünyaya getiren kadınken neden kadına yönelik her türlü şiddet yapılıyor bunu bir türlü aklım almıyor ne yazık ki. Kadına yapılan fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet onun korkmasına, psikolojisinin bozulmasına ve toplumdan kendi soyutlamasına eden olmaktadır. Oysa kadınlar bir çiçektir, kadınlar girdiği her ortamı güzelleştiren değerlerimizdir.

 

Kadına yapılan şiddet aslında bu şiddeti yapan kişinin korkak, cahil, insanlıktan nasibini almamış bir kimse olduğunu gösterir. "Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.” Mustafa Kemal. Bizim büyük liderimiz kadına bu kadar değer verirken korkak olanlar neden kadınları sindirmeye çalışmakta ve onu bu hayattan yok etmeye çalışmaktadır. 


Kadınlar her iş alanına girmeli, kendi ekonomik bağımsızlığını kazanmalı ve erkeklere de küçük yaşta kadına nasıl değer verileceği konusunda anneleri, babaları tarafından eğitimler verilmelidir. Şiddetin kötülüğü ile ilgili şu sözü unutmamalıyız:” Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur. der Mahatma Gandhi. İşte tüm bunlardan dolayı şiddete hayır demeliyiz ve bilinçli çocuklar, merhametli çocuklar yetiştirmeliyiz. Benim söyleyeceklerim bu kadardı. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Küçük Yaşta Çalıştırılan Çocuklar İle İlgili Konuşma

 

Küçük Yaşta Çalıştırılan Çocuklar İle İlgili Konuşma

 

Küçük yaşta çalıştırılan çocuklar çocuk haklarından mahrum bırakılanlardır. Çocuk işçiliği çocuk haklarının ihlal edilmesidir. Her çocuk yaşama hakkına, eğitim hakkına, sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına, seyahat etme hakkına, beslenme hakkına ...vb sahiptir. Her ailede anne ve babalar ailenin geçimini kendileri sağlamakla yükümlüdür. Çocukları bir işte çalıştırmaya zorlamak, onlara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamak insanlık dışı bir davranıştır. Devlet tarafından da çocuk hakları garantiye alınmış olsa bile ne yazık ki bunu ihlal edenler vardır. İnsanlar bakamayacaksa çocuk dünyaya getirmemelidir. Sokağa bırakacaksa, o çocuğun vebaline girecekse hiç evlenmemeli daha iyi.

 

Sevgili öğretmenim,

 

Çocuklar çocukluğunu yaşamalı, ayağıma diken battı diye ağlamalı, çikolatamı düşürdüm diye ağlamalıdır. Evi geçindirmek için orda burada dilendirilmek zorunda bırakılan çocuklar görüyorum. Ne olur bir ekmek parası diye yalvarıyorlar ve bu durum benim içimi acıtıyor. O çocukların bana göre hiçbir suçu ve günahı yok. Bütün suç ve günah yetişkinlerindir. Onları o hale getirip buna mecbur edenlerindir. Oysa çocuklar gülmelidir, çocuklar oyun oynamalı, okula gitmeli, ders  çalışmalı, öğretmenleri ile gülmeli, mutlu olmalıdır.

 

Küçük yaşta çalıştırılan bir çocuk varsa bundan toplum olarak hepimiz suçluyuz. Çünkü bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim günahımızdır. Her çocuk yaşama hakkına sahiptir, her çocuk barınma hakkına sahiptir. Onların korunup gözetilmesi gerekir. Onları dünyaya getirip sokaklara bırakan anne  ve babalar ise anne ve babalığı hak etmeyenlerdir. Lütfen çocuklar çalışmasın, lütfen çocukla gelecek kaygısı ile yaşamasın ve her çocuk mutlu olsun, özgürce çocukluğunun tadını çıkarsın. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Salgın Hastalıklardan Korunma Yolları İle İlgili Konuşma

 

Salgın Hastalıklardan Korunma Yolları İle İlgili Konuşma


Okulların açılmasıyla birlikte evdeki steril ortamdan çıkıp kalabalık ortama giren çocuklarda salgın hastalıklara yakalanma riski artıyor. Salgın hastalıklar insan yaşamını tehdit eden, insan sağlığını bozan hastalıklardır. Dünya olarak yakın bir zamanda yaşadığımız salgın hastalıklardan biri de korona virüstür. Bu salgın hastalık ne yazık ki çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş, çok sayıda insanda da kalıcı hasarlar bırakmıştır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

 

 Salgın hastalıklardan korunmak için şunları yapmalıyız.

Bizler bilinçli öğrenciler olarak her gün elimizi, yüzümüzü su ve sabunla yıkamalıyız. Herhangi bir hastalığımız olduğu zaman maske takarak hem kendi sağlığımız hem de karşıdaki insalanların sağlığını korumalıyız. Öksürürken ve hapşırırken yakınımızdaki insanların yanından uzaklaşmalıyız ve elimize hemen peçete almalıyız. Hastalık belirtisi gösteren kişilerin, hastalığın yayılmasını engellemek için işe okula gitmemesi ve mümkün olduğunca kalabalık ortamlara girmemelidir. Gıdalar olabildiğince taze tüketilmeli, meyve ve sebzeler tüketilmeden önce bol su ile yıkanmalıdır.  

 

Bardak, havlu, diş fırçası, tarak gibi  eşyalar kişisel eşyalardır ve bu eşyaların başka bir insanla paylaşılması bulaşıcı hastalıkların taşınmasına sebep olabilir, bu nedenle kişisel eşyalar bir başkasıyla paylaşılmamalıdır. Sağlığımız için vurulması gereken aşılar yapılmalıdır. İnsanlarla yakın temas kurulmamalıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Büyüklerinizden Beklentileriniz Nelerdir Konulu Konuşma

 

Büyüklerinizden Beklentileriniz Nelerdir Konulu Konuşma

Büyüklerimiz bizden daha deneyimli olan, bizleri çok seven ve yeri geldiği zaman bize kızan, bize doğru yola gösterenlerdir.

Sevgili öğretmenim,

Büyüklerimden beklentilerim şunlardır. Büyüklerimiz bizim bazen çocuk olduğumuzu unutup her işi anında yapmamızı bekliyorlar ama biz onlar kadar her zaman daha hızlı ve daha başarılı olmayabiliriz. Çünkü onlar kadar büyümedik ve onlar kadar olgunlaşmadık henüz. Mesela büyüklerimiz bize yalan söylemeyin diyorlar ama kendileri yalan söyleyerek bize kötü örnek oluyorlar. Bizlere dedikodu yapmayın diyorlar ama komşularla dedikodular yapılıyor, çay günleri düzenleniyor ve hatta dedikodudan zevk alınıyor. Bence büyüklerimiz bize bu şekilde örnek olmamalıdır. Onlar böyle yaptığı zaman biz nasıl yalancı olmayalım ya da dedikoducu?  Mesela geçen gün annemler arkadaşları ile gün yaptılar, Kuran-ı Kerim okundu, dualar edildi ve sıra yeme içme faslına geçildi ve başladı konuşmalar. Hemen bir komşumuzun gelinin çocuğu yok diye konuşmaya başladılar. Bence bu çok ayıp ve yanlış. Orada olmayan bir gelin hakkında konuşmak yanlış, o kendisi hakkında konuşulanları duysa üzülürdü ve zaten çocuğu olmuyormuş bir de bunların yaptığını duysa daha çok üzülürdü. 


İşte bunun için önce büyüklerimiz  davranışları ile bize örnek olmalı, arkadan konuşmayı bırakmalı ve yüze söylemeyi tercih ederek daha dürüst davranmalılardır. Mesela kibar olmamız gerektiğini söyleyip bize kaba davrandıkları zaman tutarlı olmuyorlar. Onlar bize örnek olacak ki biz de onları örnek alarak daha iyi çocuklar olacağız. Büyüklerimiz bizi, bizden daha çalışkan olan komşu çocukları ile, okul arkadaşlarımız ile kıyaslamamalıdır. Çünkü her çocuk çok çalışkan olmayabilir. Bize gayret etmemiz gerektiğini elbette söylememeliler ama bize yetersiz dememelidir. Çünkü hiçbir çocuk sen yetersizsin sözüne mutlu olmaz ve çok üzülür ve canı yanar. Daha iyi olman gerekir diye daha nazik bir iletişim dilini seçmelidir. Anne ve babamız bizlerin yanında tartışmamalı, ailenin maddi sorunlarına biz şahitlik etmemeliyiz. 


Çünkü böyle olunca çok üzülüyorum ve kendimi aileme yük gibi görüyorum. Bunu kesinlikle özel olarak tartışmamalılardır. Kötü alışkanlıklar edinmemelilerdir. Örneğin; sigara içmek, alkol almak gibi. Ev içinde şiddet olmamalı özellikle de çocuklara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetle olmamalıdır. Büyüklerimiz bizi sevmeli korumalı, bize güven vermelidir. Bir ortamda önce çocukların karnı doyurulmalı sonra büyükler yemelidir. Çünkü çocuklar küçük ve onlar daha sabırsızdır ama büyükler sabredebilir. Bizi hemen yargılamadan suçlamayı bıraksalar çok iyi olur. Çünkü hemen suçladıkları zaman çok üzülüyoruz. Bizi olduğumuz gibi kabul etsinler ve bizi çok sevip ilgilensinler. Beni ilgi ve sabır ile dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Sosyal Medyanın Toplumsal Açıdan Olumsuz Etkileri Nelerdir?

 

Sosyal Medyanın Toplumsal Açıdan Olumsuz Etkileri Nelerdir?


İnternetin hayatımıza girmesi yaşamımızda kolaylıklar sağlamıştır ama kolaylıkların yanında sosyal medya bağımlığı sonucunda insanlarda olumsuz davranışlarda artmaya başlamıştır. Sosyal medyaya bağımlı bir nesil yetişmeye başlamıştır. Oradan izledikleri etik olmayan davranışlar ne yazık ki en çok gençlerde olumsuz yönde değişime neden olmuştur.  


Sosyal medyanın toplumsal açıdan olumsuz etkileri şunlar olmuştur: Bilgi kirliliği, siber zorbalığa maruz kalma, sosyal medya bağımlılığı artmıştır. Sosyal medya yüzünden mahremiyet denilen kavramlar önemini yitirmeye başlamıştır. Kişisel verilerini her yer de paylaşılması sorunlara neden olmuştur. Başka insanların yaşamını izleyerek oradan etkilenen insanlar kendi yaşamlarını beğenmemeye başlamış ve bu da gençler ve aileler arasında çatışmalara ve çeşitli sorunlara neden olmaya başlamıştır. Yetersizlik hissi, kendini değersiz görme ve mutsuz psikoloji içerisine girme konusu ortaya çıkmıştır. Spor salonlarında, ofislerimizde, parklarda ve bahçelerde anın tadını çıkarmak yerine sosyal medya paylaşımları yapılmaya başlanmıştır. 


Yüz yüze iletişim azalmaya başlamış ve sosyal medya aracılığı ile iletişim daha sanal bir ortamda yapılarak her türlü yalanlar da söylenmeye başlanmıştır. Kişilerde yetersizlik ve özgüven düşüklüğüne neden olmaya başlamıştır. Sosyal medya kullanımının kişilerin iş ve günlük performansını olumsuz etkilemeye başlamıştır. Toplumun ahlaki yapısında bozulmalar başlamış, kültürümüze ters olan davranışlar normalleştirilmeye başlanmıştır.

 

Ön Yargının İletişim Açısından Zararları Konulu Kompozisyon Yazınız

 

Ön Yargının İletişim Açısından Zararları Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Türk Dil Kurumunun açıkladığı tanıma göre ön yargı; kişilerin kaynaklara bağlı kalmadan peşin olarak fikirlerini belirtmesi durumudur. Kişiler belirtmiş olduğu düşüncelerini, peşin yargı yaparak belirtme durumudur. Ön yargı insanları ayrıştıran, hoşgörüyü ortadan kaldıran, insan ilişkilerine nefret tohumu eken bir yanılmadır aslında. Hiç tanımadığımız insanlar hakkında ne kadar çabuk yorum yapıp o kişi ya da kişileri hemen bir kalıba koyabiliyoruz. İnsan diline hakim olmalı, tanımadığı biri hakkında hemen ön yargıya kapılmamalıdır. İşi zamana bırakmalı ve iletişim dilini kullanmayı tercih etmelidir.


 Ön yargı insanlar ile aramızdaki iletişime büyük zarar verir. Samimiyet olmaz, ortak duygu ve düşünceleri paylaşma olmaz, kişiye kendini tam ifade etme imkanı verilmediği için hoşgörüsüz davranışlara devam edilir ve bu da iletişime büyük bir darbe vurur. Toplumda çatışma, toplumda ayrışmalar ortaya çıkar. Güzel arkadaşlıklar ve dostluklar kurulmasını engeller. İnsan ilişkileri henüz başlamadan biter. İnsanlar birbirine küser ve arada sevgi, saygı, merhamet olmaz.


 İşte bunların olmaması için ön yargıdan uzak durulmalı, insana yakışır hal ve hareketlerde bulunulmalıdır. Ön yargının yanlış bir davranış olduğu ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir: “Önyargılı olmak, daima zayıf olmak demektir.” Samuel Johnson. Zayıf insan olmamak için, daha güçlü daha hoşgörülü ve insan sevdalısı olmak için ön yargıdan uzak durmalıyız.


Başkalarının Sözünü Takmamak İle İlgili Hikaye Yazınız

 

Başkalarının Sözünü Takmamak İle İlgili Hikaye Yazınız


Hava yağmurluydu bugün. Sonbahar mevsimi gelmiş, yapraklar dökülmeye başlamıştı. Okullar açıldığı için okula gitmeye devam ediyorduk. Bu hafta sınav haftasıydı ve matematikten yazılımız vardı. Geçen hafta öğretmenimiz beni tahtaya kaldırmış ve bir soru sormuştu bende  çok iyi çalışmadığım için o soruyu yapamamıştım ve sınıfta bazı arkadaşlarım zil çalınca benimle alay etmeye başladılar ve çok basit bir problemi bile çözemedin Mehmet dediler. Bana kıs kıs gülüyorlardı. 


Kendimi çok kötü hissettim ve o gün eve gittiğimde ağladım. Babam ve annem yanıma gelip neden ağladığımı sordular. Abim de yanıma geldi ve bana sarılarak aldırma oğlum ne aldırıyorsun başkasının sözlerine bir dahakine daha iyi çalışırsın soruları yaparsın dedi. Abim hemen eline kağıt ve kalem aldı ve matematik sınavına hazırladı. Çok iyi bir şekilde hazırlandım bu sınava. Arkadaşlarımın benimle alay etmesi umurumda değildi artık. Kendime güvenim gelmişti ve çoğu konuyu çok iyi biliyordum. Sınav zamanı geldi ve sınava girdim. Sınavım harika geçti ve matematik yazılısından doksan dört aldım. 


Benimle dalga geçenler ise elli beş, altmış aldılar. Onlara aldırmadan kendimle barışmıştım ve onların lafına kafayı takmadığım için, çalıştığım için başarılı olmuştum. Başkalarının sözüne ve davranışalrına bir daha takılmadım ve kendi yolumda yürümeye devam ettim.

Hayalini Kurduğunuz Dünyayı Bize Kısaca Anlatınız.

 

Hayalini Kurduğunuz Dünyayı Bize Kısaca Anlatınız.


Her insanın hayata dair hayalleri vardır, umutları vardır, beklentileri vardır. Bu hayaller biz çocuklarda daha fazladır. Çünkü biz çocuklar  güzel bir dünyayı hak ediyoruz ve kötülüğü hak etmiyoruz. Hayalini kurduğum dünyada insanlar birbirini daima sevsin ve daima birbirine saygı göstersin isterdim. Dünyada çıkar çatışmaları yüzünden olan savaşlar son bulsun ve çocuklar ölmesin isterdim. Hiçbir çocuğun burnu ile kanamasın ve hiçbir çocuk yaralanmasın, üzülmesin, gözlerinden yaşlar gelmesin gözlerinden mutluluk yaşları geldin isterdim. Her çocuk karnı tok olsun, aç çocuklar olmasın, susuz çocuklar olmasın isterdim.


 Dünyadaki tüm oyuncakları zaten zenginlerin çocuğu oynamasın oyuncaklar hepimize dağıtılsın hepimiz oynayabilelim isterdim. Dünyada adaletsizlikler son bulsun, insana verilen değer artsın isterdim. Çocuklara her şey bedava olsun isterdim. Mesela okula giden her çocuğun ayakkabısı kaliteli olsun, montu kaliteli olan, okul eşyaları kaliteli olsun ve çocuklar hep mutlu olsun isterdim. Tüm çocuklar güzel ahlaklı olsun ve aileler çocuklarına güzel ahlak konusunda örnek olsun isterdim. Dünya barışı ve dünya kardeşliği olsun her yıl 23 Nisan’da dünya çocukları ile dünya barışına katkı sağlayalım isterdim. Babalar çocuklarına istediği her şeyi alabilsin ve iş bulamadıkları için üzülüp ağlamasınlar isterdim. Anne ve babalar maddi sorunlar yüzünden tartışıp birbirlerine kırgın olmasın, birilerini kırmasın isterdim. 


İstediğim kadar kitaplarım olsun ve hiçbir kitaba para vermeyim ama o kitapları doya doya okuyum isterdim. Maddi durumu iyi olan insanlar hep kendilerine daha çok güveniyorlar. Çünkü paraları var ve güvenleri de oluyor. Maddi durumu olmayan ise daha pasif kalıyor ve kendine güveni az oluyor. İşte bunun için de herkesin maddi durumu iyi olsun ve kimse kimseye kulluk etmesin isterdim. yani herkes kendine güvensin, herkes zengin olsun isterdim. Hiç kimse kibirli olmasın, havalı olmasın , sadece iyi insan, güzel ve ahlaklı insan olsun isterdim. Anne babalar boşanmasın, ailede sadakat olsun, insanlar birbirine güvensin isterdim. Kimse kimseyle dalga geçmesin, herkes bakımlı olsun, varlıklı olsun isterdim.


 İnsanlar yoksulluktan dolayı kötü işlere bulaşmasın, kadına şiddet son bulsun, çocuğa şiddet son bulsun isterdim. Ülkemizin dünyanın en gelişmiş ülkesi olsun isterdim. Ülkemizde herkesin bilime ve tekniğe önem vermesini isterdim. Yurtta barış dünyada barış olsun isterdim ve herkes mutlu, huzurlu, bilinçli ve eğitimli insan olsun isterdim. Her türlü ahlaksızlar son bulsun, insanlık adına utanç verici  davranışlara şahit olmayalım isterdim ve daha güzel olan çok şey isterdim. Benim hayallerim bunlardır.

Sabır İle İlgili Konuşma

 

Sabır İle İlgili Konuşma

Başarı, mutluluk, hayallerin gerçekleşmesi, sağlam dostlukların ve arkadaşlıkların kurulması için zaman geçmesi gerekir. İşte bu zaman da sabır sayesinde olur. İstediğimiz bir şey hemen gerçekleşmez. Çünkü her şeyin bir süreci vardır. Bu süreç de sabırla olur.


Sevgili öğretmenim,

Hayat her zaman istediğimiz gibi gitmeyecektir. Güzel günlerimiz olduğu gibi bizim beklemediğimiz kötü günlerimizde olabilir. Mesela başarılı olmak için çok çalıştığımız bir sınava sonucundan istediğimiz başarıyı elde etmemek bizi üzer ve bu durumda kendimizi çok kötü hissedebiliriz. Buna rağmen hayata dört elle sarılmak ve tekrar çalışmak, tekrar sınava girmek ve başarılı olmak için mücadele etmek gerekir.

 

 İşte bunun için de sabır olmalıdır. Sabırlı bir şekilde yola devam edersek istediğimiz hedeflerimize er geç ulaşırız. Yeter ki umudumuzu kaybetmeden çalışmaya devam edelim. Her şeyde sabır vardır aslında. Örneğin; eskiden annelerimizin dokuduğu halılar, el işlemeleri, havlular, çoraplar bunların hepsi birer sabrını ürünüdür. Ya da başarılı bir bilim insanı olan Aziz Sancar’ın dünya çapında büyük bir başarıya adım atması, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak ülkemize cumhuriyeti getirmesi  vb. İşte tüm bunlar bu büyük insanların çalışmaları, kararlılıkları, sabrı ve azmi sayesinde gerçekleşmiştir.

 

Sabır ile ilgili şu söz de çok önemlidir: “ Sabret ki her şey hissettiğin gibi olsun, sabret ki her şey istediğin gibi olsun der Mevlana. İşte bunun için de her zaman sabırlı olmalı, umudumuz kaybetmeden güzel günlerin olacağına inanarak çalışmaya devam etmeliyiz. Sabırla koruk helva olur diye de atalarımız boşuna dememiştir. Yani acı olan şey sabır ile tatlı hale gelir elbet bit gün. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

İnsanları Nasıl Mutlu Edebiliriz?

 

İnsanları Nasıl Mutlu Edebiliriz?


İnsanları mutlu etmek için  önce onlara elinle ve dilinle zarar vermemen gerekiyor. Yani dedikoducu biri olmamak  gerekir. İnsanların arasını bozmama, insanlara yapmadığı bir şeyi yaptı gibi iftira atmamak gerekir. Tebessüm etmek, yolda gördüğünüz bir komşunuza selam vermek, yaşlı bir teyzenin elindeki ağır çantasını taşımasına yardım etmek, sosyal yardım kuruluşlarına destek olmak insanları mutlu eder. Kimsenin özel yaşamına müdahale etmemek, kimsenin bir eşyasını izinsiz almamak, kibar olmak ve toplum içinde davranışlarına çekidüzen vermek insanları mutlu eden davranışlardır. 


Vatansever olmak, öğrenci olarak derslerine iyi çalışmak, güzel ahlaklı olmak, güvenilir olmak da önemli bir meziyettir. İşte bunları yaptığımız zaman, kimseye kötülük etmediğimiz zaman, kimsenin hakkında ileri geri konuşmadığımız zaman insanlar da bizi sever ve toplum içinde de bize daha iyi davranılır.  Maddi durumu olmayanlara yardım etmek, ben değil biz düşüncesi ile hareket ederek paylaşmayı bilmek, merhametli olmak, geçimli olmak, çok fazla konuşmamak, iyi bir dinleyici olmak, çalışkan olmak, bir yeteneğinle ( bağlama çalmak, keman çalmak vb. gibi) insanları büyülemek, hayvanlara yardım etmek de insanları mutlu eden örnek davranışlardır. Her zaman iyi bir insan olmalıyız.


 Örnek davranışlar sergilemeliyiz ve kimseye hiçbir şekilde kötülük etmemeliyiz. İşte öyle olduğumuz zaman hem Allah bizi çok sever, hem de içinde yaşadığımız çevrenin insanları tarafından seviliriz. Tüm bunları toplumu mutlu eder ve kimse de biz ekarşı kötülük etmez ve düşman da kazanmamış oluruz.

Günümüzde Komşuluk Nasıldır? Nasıl Olmalıdır? Konulu Konuşma

 

Günümüzde Komşuluk Nasıldır? Nasıl Olmalıdır? Konulu Konuşma


Günümüzde komşuluk ilişkileri eskiye nazaran daha mesafelidir ve daha soğuktur. Geleneksel komşuluk yaşamında mahallede komşular birbirlerini tanıyor, yardımlaşıyor, çocuklar sokak veya boş arazilerde birlikte oynuyor ve insanlar birbirlerine güveniyordu. Bu komşuluklarda sevgi, saygı ve hoşgörü kültürü hakimdi. Özellikle dini bayramlar hep bir arada coşku içerisinde kutlanırdı.

Sevgili öğretmenim ve değerli arkadaşlar!

Kaybolan mahalle kültürü  komşuluk ilişkilerini de değiştirdi. Komşu komşunun külüne muhtaçtır, Ev alma komşu al gibi atasözleri eski önemini de kaybetmeye başladı. Çünkü komşular arasında eski samimiyet, güven ve dostluk kalmadı. Kimse kimseye güvenemez hale geldi. Bunun için de günümüzdeki komşuluk ilişkileri daha soğuk ve daha seçici hale gelmiştir.  Herkes kendi geçim derdine düştü ve ben anlayışı ile hareket etmeye başladı. İlişkiler daha çok çıkara dayalı olmaya başladı. Dili ile kalbi bir olmayan insanların oluşturduğu sahte komşuluklar var olmaya başladı. Az da olsa samimi komşuluklar vardır ama bunun sayısı da çok azdır. O da yıllardır birbiri ile komşu olan, aralarında güven, saygı ve menfaat olmayan insanlardır.


 Kasabalarda, köylerde yine komşuluk ilişkileri az da ols avardır ama büyük şehirlerde bu durum tam tersidir. Çünkü büyük şehirlerde kimse kimseyi tanımadığı için güven de olmuyor. Örneğin; Bir cinayet işkendiği zaman en yakın komşuların bile katil olduğunu haberlerde izledik. Bu örnekleri gören insanlar da komşuluk kurmaya çalışıyorlar ve herkes kendi yaşamına devam ediyor.

Sevgili öğretmenim,


Geçmişte komşular arasında yaşanan dayanışma ruhu, sevgi, saygı ve hoşgörü gibi değerler yerini tanık olmadığımız topluma yabancı değerlere bıraktı. Her şeye rağmen komşuluk ilişkileri de devam etmelidir ve insanların birbirine güven duyması sağlanmalıdır. Bir anda samimi olunamaz ama bazı şeyleri zamana bırakmalıdır insan. İyice tanıdıktan sonra, emin olduktan sonra insanlar birbiri ile yakın komşu olmalı ve komşuluk kültürü yok edilmemelidir. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Başınızdan Geçen Bir Anınızı Anlatınız.

 

Başınızdan Geçen Bir Anınızı Anlatınız.


Bir öğle vaktiydi. Annem kardeşime kirazları yedirmem için bana küçük bir görev vermişti. Ben de o yıllarda altı yaşındaydım. Kirazları çekirdeğinden çıkar ve onları küçük küçük elinle bölerek kardeşine yedir demişti. Annem de o arada çamaşır sermeye gitmişti. Ben de tamam anneciğim deyip kardeşim Nazlı yemek sandalyesine oturup kirazlarına yedirtmeye çalışıyordum. O sırada dışardan gelen Ali’nin sesi ile pencereye koştum. Ali hadi artık Ahmet gelmiyor musun? 


Maç başlıyor dedi. Ben de şu anda kardeşim Nazlı ile ilgilenmem gerekiyor beş dakikaya gelirim dedim ve sonra Nazlı'nın yanından gittim. Gittim ama gittiğimde gördüklerim dehşet vericiydi. Nazlı kirazların eline alarak burnunun deliklerine sokmuş ve nefes almakta güçlük çekiyordu. Hemen ağlayarak ve bağırarak anneme seslendim. Nazlı zor soluk ağlıyor ve o küçücük ve acınası hali ile çok masum duruyordu ve canım yanıyordu. Keşke yerimden kalmasam demiştim ama iş işten geçmişti. Hemen annem geldi ve Nazlı'yı kaptığı gibi en yakın sağlık ocağına götürdük. Orada hemşire ablalarım kardeşimin burnunun deliğindeki kirazları kendi yöntemleri ile çıkardılar. Geç kalmamışsınız beş dakika kadar geç kalsaydınız kiraz daha ileri gidebilir ve daha kötü şeyler olabilirdi dediler. Verilmiş sadakanız varmış dediler. Annem, ben ve kardeşim rahat bir nefes almıştık.


 Annem rahatlamıştı ama Nazlı’ya sarılıp bir anda ağlamaya başladı. Evladını kaybedecek diye çok korkmuştu galiba. Ben de anneme özü dilerim annem benim yüzümden dedi. Olacağı varmış oğlum üzme kendini bir daha daha dikkatli ol dedi. Nazlı uyumuştu çoktan. Ne de olsa yaşadıkları kolay şeyler değildi benim minik prensesimin. Ben de anneme sarılıp onun dizinde uyuyakaldım.