Başınızdan
Geçen Bir Anınızı Anlatınız.
Bir öğle vaktiydi. Annem kardeşime kirazları yedirmem için bana küçük bir görev vermişti. Ben de o yıllarda altı yaşındaydım. Kirazları çekirdeğinden çıkar ve onları küçük küçük elinle bölerek kardeşine yedir demişti. Annem de o arada çamaşır sermeye gitmişti. Ben de tamam anneciğim deyip kardeşim Nazlı yemek sandalyesine oturup kirazlarına yedirtmeye çalışıyordum. O sırada dışardan gelen Ali’nin sesi ile pencereye koştum. Ali hadi artık Ahmet gelmiyor musun?
Maç başlıyor dedi. Ben de şu anda kardeşim Nazlı ile ilgilenmem gerekiyor beş dakikaya gelirim dedim ve sonra Nazlı'nın yanından gittim. Gittim ama gittiğimde gördüklerim dehşet vericiydi. Nazlı kirazların eline alarak burnunun deliklerine sokmuş ve nefes almakta güçlük çekiyordu. Hemen ağlayarak ve bağırarak anneme seslendim. Nazlı zor soluk ağlıyor ve o küçücük ve acınası hali ile çok masum duruyordu ve canım yanıyordu. Keşke yerimden kalmasam demiştim ama iş işten geçmişti. Hemen annem geldi ve Nazlı'yı kaptığı gibi en yakın sağlık ocağına götürdük. Orada hemşire ablalarım kardeşimin burnunun deliğindeki kirazları kendi yöntemleri ile çıkardılar. Geç kalmamışsınız beş dakika kadar geç kalsaydınız kiraz daha ileri gidebilir ve daha kötü şeyler olabilirdi dediler. Verilmiş sadakanız varmış dediler. Annem, ben ve kardeşim rahat bir nefes almıştık.
Annem rahatlamıştı
ama Nazlı’ya sarılıp bir anda ağlamaya başladı. Evladını kaybedecek diye çok
korkmuştu galiba. Ben de anneme özü dilerim annem benim yüzümden dedi. Olacağı
varmış oğlum üzme kendini bir daha daha dikkatli ol dedi. Nazlı uyumuştu çoktan. Ne de olsa yaşadıkları kolay şeyler değildi benim minik prensesimin. Ben de anneme sarılıp
onun dizinde uyuyakaldım.