Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta içimizde  şeytan olmadığını asıl şeytanın insanın kendi nefsi kendi iradesi olduğuna karara verilmiştir. Çünkü insan kendi isteği ile iyi yolu da kötü yolu da seçebilir. Seçim insanındır. Sen istersen için melek de olur şeytan da.

 

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 

“Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir.”

“Asıl iyilik tanımadıklarımıza yaptığımız iyiliktir.”

"Hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bir tekâmül olduğunu anlamayanlar yobaz kafalı insanlardır."

“Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?”

“Herkes ne diyecek?... Fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki... Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı?”


"İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı."

“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.”

“İnsan sevdiğini olduğu gibi sever, olmasını istediği gibi değil.”

“Bir insandan haksız yere şüphe etmek en korkunç şeydir. Aldanmak pahasına da olsa bunu yapmamalı.”

“Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.”

" Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz."

“Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir!”

“İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”

“Sanat bir ifadedir ; her devir, her medeniyet başka türlü duyar ve pek tabii olarak başka türlü ifade eder.”


"Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakâr diyoruz.”

"Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiğin şekil kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil mi?"

“Asıl iyilik tanımadıklarımıza yaptığımız iyiliktir; halbuki biz bütün hüsnüniyetimizi (iyi niyetimizi) dostlarımıza saklayıp bunların dışında kalanları bir çırpıda ve kısa bir hükümle fena addediyoruz. (kabul ediyoruz)!..”

“Hayat dediğin başka nedir zaten? Ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.”

“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.”

Nazan Bekiroğlu’nun Yusuf İle Züleyha Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Nazan Bekiroğlu’nun Yusuf İle Züleyha Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap okunması gereken muhteşem bir kitaptır. Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı anlatılmaktadır. Okuyarak içinde nasıl güzel cümleler  olduğunu  ve bu cümlelerin sizde nasıl hisler uyandıracağını ancak okuyarak anlayacaksınız.

 

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Yûsuf’un gömleği, İbrahim ateşteyken sırtındaki gömleği. Yûsuf’un gömleği, bir kölenin karanlık gecesinden geçen üç buçuk arşınlık beyaz keten köle bezi. Yûsuf’un gömleği bir masal gecesine hazırlanan şehzadenin inci beyazı, fildişi, ince ipek giysisi. Yûsuf’un gömleği gün gelir, kurt parçaladı, der de bırakırlar Yakub’un kucağına. Yûsuf’un gömleği, gün gelir asarlar Mısr’ın kapısına. Gün gelir Yakub’un gözlerine fer Yûsuf’un gömleğinin kokusu, gün gelir hasretine had, gömleğin Yûsuf’u. Züleyha’nın yazgısına vesile Yûsuf’un gömleği, Yûsuf’un gömleği biraz da bu hikâye. Yûsuf gömleğinde, gömleği Yûsuf’un şimdi Züleyha’nın elinde.”

“Yûsuf göl, ben göle görüntüsü düşen mehtabın ardındayım. Yûsuf ayna, ben aynaya yansıyan ışığın tayfındayım. Yûsuf sûret, ben sûretten içre aslolanın sevdasındayım. Nakşı görüp de nakkaşa nasıl kayıtsız kalayım?”


“Her kötülük bir mantıkla başlardı nasılsa.”

“Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.”

“Mazlumdu Yusuf. Güçlüydü bu yüzden. Bir mazlumun âhının gök kubbeyi sarsacağı bilgisiyle. Devranın gün gelip de döneceğinin haberiyle. Ne var ki zerre kadar şer ne var ki zerre kadar hayr, bir gün şaşmaz bir terazide tartılacağının emniyetiyle. Sustu. Teslimdi.Mazlumdu. Teslimiyetiyle vardı. Susmasıyla haykırdı. Tahammülüyle baş kaldırdı.”


“Güzeldi Yûsuf, o kadar güzeldi ki Yûsuf’u hiç görmemiş bir yazıcı onun güzelliğini anlatmaya gelince sıra, sadece susardı ve onun güzelliğini ancak özetleyebilirdi. Çünkü güzelliğin özeti yazıcının sözcüklerinden çok okuyucunun muhayyilesi demekti. Sözcük sınırlı muhayyile ise sınırsızlıktı.”

“Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et.”

“Geçici olarak elmas düşerse çamura, pas tutarsa kıymetli bir ayna, kıymetinden yitirmez elbet. Ama ele alınıp temizlenmesi gerek. Ve hiç düşmese elmas çamura, hiç pas tutmasa ezeli nurun ışık düşürdüğü ayna, daha iyi değil mi? Öyle bir illet ki şeytanın nefse zulmeti, yaklaşmasına hiç izin vermemeli.”

“Sevdim seni, seni sevdiysem, bir eşikten geçtiğimdendir. Bir kentin içine düştüğümden ve bir kenti içime düşürdüğümden. Ben ki tüm savaşlarımda hem kumandan hem neferdim.Ürkektim,delişmenliğim korkunun rengindeydi. Bu yüzden seni sevdim.”

“Mülk gibi aşk da Allah 'tan. Ruhun da O, kalbin de O, aklın da O. Tenin de O, canın da O, cismin de O.”


“Sevginin yanılgısı yok. Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek. Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek. Bilmemek yanlış kılar sevgiyi.”

“Yusuflar zindanda. Yusuflar ki mazlum, Yusuflar ki masum, Yusuflar ki her birinin alnından bir elif geçer. Yusuflar ki her birinin alnından, Yusuf'un alnının yazısı geçer. Yusuflar ki görülür dava Mahkeme-i Kübra'da, "şahit olarak O yeter" büyük Divan'da.”

“Züleyha; Rabbim, dedi, senden artık beni bu dünyaya, salt bu dünyaya bağlayacak olan şeyi istemiyorum. Bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın. Öyle bir ışık bırak ki kalbime, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın. Öylesine aslolanı göster bana, öyle ki sûrette aklım bile kalmasın.”

"Züleyha ki Yusuf'u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi. Sonra aşkın kaynağını bildi, Yusuf'u değil, Yusuf'ta tecellâ eden nuru sevdiğini fark etti."

“Rabb'im sen en iyisini bilirsin, dedi. Sen en iyisini bilirsin ve böyle olduysa , böyle olması gerekiyot demektir, Sana teslimim. İçimden bir âh yükseliyorsa gökyüzünün katlarına, âhımın bir yüzü ne kadar şikayete baksa da, sana bakan yüzüyle âhım bir şükür hükmündedir.”

Hedefi Olmayan Gemiye Hiçbir Rüzgar Yardım Edemez Sözü İle İlgili Kompozisyon

 Hedefi Olmayan Gemiye Hiçbir Rüzgar  Yardım Edemez Sözü İle İlgili Kompozisyon


Hedefi olmayan, insanlar tutunamayan insanlardır. Umutsuz, hayat ile ilgili hayalleri kalmamış insanlar yaşamdan da zevk almazlar. Oysa hedefi olan, başladığı işi sonuna kadar götüren ve hayallerinin gerçek olması için başka insanlardan da yardım alan kişiler hedefine ulaşır ve oraya buraya kaymaz. Hedefi olmayan gemiye hiç kimse yardım edemez. Onun için kişi ilk önce kendine bir hedef koymalıdır.

 

 Mesela öğretmen olmak isteyen bir öğrenci olsun diyelim. Kişi öğretmen olmak istiyorsa ilk olarak okulda derslerini iyi dinlemeli, öğretmenlerinin sözüne kulak vermeli ve anlamadığı konularda öğretmenlerinden yardım istemelidir. Öğretmen olmak için kendini okul dışında da geliştirmeli, okumalı ve araştırmalıdır. İlgi alanları ile ilgili farklı kitaplar okumalı,  genel yetenek ve genel kültürünü geliştirmelidir. Değişik kurslara gitmeli, internetten eğitim ile ilgili programlar indirmeli, testler ve denemeler çözmeli,  kendini sınava hazırlamalıdır. Tüm bunları yapıp çalıştıktan sonra o kişi hedefine ulaşacaktır. Oysa hedefi olmayan ve rast gele yaşayan, olursa olur olmazsa olmayan diyen kişiler bir alanda başarılı olamazlar. Hayata tutunamadıkları gibi kendilerine de tutunamazlar ve kendilerinden de bir beklentisi olmadığı için başarısız olur, mutsuz olur ve yalnız kalır.

 

Bunların olmaması için çok çalışmalıyız ve amaçlarımızın olması için diğer insanlardan da destek almalıyız. En önemlisi ise kendi içimizdeki gücü keşfetmeliyiz ve azimli olarak işi sonuna kadar yürütmeliyiz. Biz kendimize güvenip kararlı olursak bize başka başarılı ve iyi niyetli insanlar da yardım edecektir zaten. Yeter ki hedefimiz olsun, yeter ki sabırlı olalım, çalışkan olalım ve işimizi başarıya ulaştırmak için girişimci olalım ve savaşçı olmaktan vazgeçmeyelim. Hayatının anahtarı senin elindedir. O anahtarı kullanmak ise senin aklına ve üretkenliğine bağlıdır. Bu anahtarı ister amaçların için kullanırsın istersen hayatını mahvetmek için Seçim senin….

Sen İşten Korkma İş Senden Korksun Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 Sen İşten Korkma İş Senden Korksun Atasözü İle İlgili Hikaye Örneği

 

Başka bir şehirden yeni gelin gelmişti Emine. Üniversiteyi bitirir bitirmez sevdiği adamla evlenmişti. Emine Diş Hekimi olmuş, eşi ise mühendisti. Her sabah işine gidip gelen Emine ev işlerini fazla anlamıyor, çok iyi yemek yapmayı bilmiyordu. Eşi onu her şeye rağmen çok seviyor ve her şeyin zamanla öğrenilmesi gerektiğini bunun için üzülmeye değmediğini Emine’ye anlatıyordu.

 

 Kayınvalidesi Emine’nin beceriksiz olduğunu orda burada söylüyor sadece okumakla iş olmuyor  diyordu. Bu sözler Emine’nin kulağına geldiğinde Emine’nin canı acıyordu. Halbuki harika bir diş hekimiydi ve işini de muhteşem yapıyordu. Emine hem ev işini hem de kendi ana işini dört elle daha iyi yapmak için kendini geliştirmeye, okumaya, araştırmaya devam etti. Ev yemeklerini yapan bir siteye girdi ve oradan çok çeşitli yemekler yapmayı öğrendi. Muhteşem yemekler yapmaya başlamıştı. Eşi Selami Bey de Emine’nin yemeklerine bayılıyor hatta annesininkinden bile daha güzel yaptığını söylüyordu. Kayınvalidesi de Emine için söylediklerinden pişman olmuş, ondan özür dilemişti. İşten korkmamış, kaçmamıştı Emine. Aksine üstüne üstüne gitti ve çoğu kişiden de daha iyi yemekler, salatalar, tatlılar, börekler yaptı. İş ondan korkmaya başlamıştı.

 

 Kocaman doktor olmuş bir hanımefendi elbette yemek yapmayı da öğrenecek ve kendini mutlu edecek, kendine değer verecekti. Başkalarının çok iyi yemek yapıyorsun sözlerine de çok kulak asmadı. Çünkü o kendini zaten biliyordu sadece geçmişinde fazla yemek bilmediği için kötü yaparım diye çekinmişti ve artık endişe duyacağı hiçbir şey de kalmamıştı.

Günümüz Toplumundaki Dostluk ve Arkadaşlıklar Nasıldır? Tartışınız.

 Günümüz  Toplumundaki Dostluk ve Arkadaşlıklar Nasıldır? Tartışınız.

 

Eski günlere göre günümüz toplumunda  dostluk ve arkadaşlıklar daha samimiyetsizdir. Çünkü günümüz toplumunda daha çok ben anlayışı vardır. Biz anlayışı yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. Arkadaşlıklar ve dostluklar genelde çıkar üzerine kurulmuştur. Çok az gerçek dostluk vardır ve onlar da gerçekten samimiyet, güven ve sadakat kaybolmamıştır. Günümüz arkadaşlıklarında insanların birbirine hoşgörüsü  fazla yoktur. Sabırları fazla yoktur. Herkes her sorun hemen çözülsün istiyor ama kimse harekete geçmiyor ne yazık ki. Çünkü her koyun kendi bacağından asılır mantığı ile hareket ediliyor.

 

Arkadaşlıklar günümüz toplumunda daha çok yozlaşmaya başlamıştır. İnternet üzerinden arkadaşlıklar, dostluklar kurulmaya başlanmıştır ve ne yazık ki böyle arkadaşlıklar da  saçma sapan bir yerlere gitmeye başlamıştır ve kalıcı hiçbir yönü olmamaktadır. Dostluklar daha yüzeyseldir, derin değildir. Vefa fazla kalmamıştır. En ufak bir sorunda arkadaşlar ve dostlar birbirini hemen silebiliyorlar. Oysa eski zamanlarda arkadaşlık ve dostluklar daha samimi, ve daha iyiydi. En ufak bir hatada bir taraf diğeri tarafı hemen silmiyordu. Gerçekten dost ise affetmeyi biliyordu ve onun için de sağlam dostluklar uzun yıllar sürüyordu. Günümüz toplumunda insanlar birbirine fazla güvenmemektedir.

 

Şehirleşmenin de etkisi ile komşu komşuya bile güvenemez hale gelmiştir. Bundan dolayı da bırakın dostluğu arkadaşlık bile fazla kurulmamaktadır. Çünkü ummadığınız, iyi sandığınız arkadaş dediğiniz kişiler kuyunuzu her an kazabiliyorlar ve akla hayale gelmeyecek kötülükler edebiliyorlar. Ne yazık ki günümüz dostluklarında elinden ve dilinden emin olamama vardır. Yüzümüze arkadaş, dost gibi görünen kişiler bizi şaşırtabilmektedir. Bir kere doğallık kaybolmuştur. İnsanlar birbirine yapay konuşmakta, saygı ve sevgi azalmaktadır.  Dost sanılan kişiler bile birbiri ile ev, araba yarışına girmeye başlamışlardır.  Paylaşma, yardımlaşma, dayanışma gibi dostluk fazla kalmamıştır.

Ülkemizdeki Göçmenlerin Yaşadıkları Temel Sorunları Araştırınız.

 Ülkemizdeki Göçmenlerin Yaşadıkları Temel Sorunları Araştırınız.

Hiç kimse vatanını yok yere bırakıp dilini bilmediği, gelenek ve göreneklerini bilmediği başka bir ülkeye kolay kolay gelmez. Ancak savaş, terör, kıtlık vb durumlarda insanlar ana vatanlarını terk etmek zorunda kalırlar. Vatanı terk etmek o kadar zordur ki onlar için. Bunu ancak yaşayanlar anlar.


Ülkemizdeki göçmenlerin yaşadıkları temel problemler şunlardır:

* Ana dil sorunu: Geldiği ülkenin ana dilini bilmediği için iletişim problemleri ile karşı karşıya kalırlar ve bu da onlarda çok büyük bir soruna neden olur.

*İş bulma ve geçim sıkıntısı: Her ülkenin kendi içinde bile işsizleri varken bir de göçmenler için bulmak zor olduğu için çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Çünkü hemen iş bulamazlar ve bu durumda onlar için sıkıntılar başlar.


* Oryantasyon (uyum) sorunları: Yeni geldiği bir ülkenin ortamına bir anda alışamazlar ve geçmişlerini bir anda silip atamazlar.

* Kültürel iletişim, kültür çatışması ile karşı karşıya kalabilirler.

* Aile  bireylerinin kendi aralarında ayrılıklar yaşanması: Göçmenler arasında aile bireylerinin farklı ülkelerde olması aileler arasında ayrılığa neden olabilir ve bu duygusal sorunlara yol açabilir. Kendini ailesinden kopmuş hisseden kişiler psikolojik sorunlar ile karşı karşıya kalabilir.

* Sosyal dışlanma: Bazı göçmenler toplumsal dışlanma veya ayrımcılık yaşayabilirler. Kimi kendini bilmez insanlar onlara karşı kötü davranıp onları toplum içinde rencide edebilirler. Bu da göçmenlerin üzülmesine neden olur.


* Sağlık sorunları: Sağlık hizmetine ulaşmada çeşitli sorunlar ile karşı karşıya gelebilirler.

* Beslenme ve barınma sorunları: İlk geldikleri zaman hepsine birden hizmet  vermek zor olur. Çünkü kimi göçmen aileler çok kalabalıktır. Bu yüzden de sorunlar ortaya çıkabilir.