Zengin İle İlgili 8 Atasözü ve Anlamları

 

Zengin İle İlgili 8 Atasözü ve Anlamları

 

Zenginin basması ipekli görünür: Zengin ne giyse ne yese ne yapsa en pahalısını tercih ettiği sanılır.

Zengin adam elindeki kendine yeten adamdır: İnsanın elindekiler ile yetinebilmesi büyük bir erdemdir. İnsan kanaatkâr olmalıdır.

Zengin silkinse fakir bay olur: Zengin kişi kazancının küçük bir parçasını bir yoksula verse o yoksul olan kişi zenginleşmiş gibi olur, daha rahat bir yaşam sürmeye başlar.


Zenginin azgını kürk giyer yaz günü: Zengin ama görgüsüz kimseler hem hesapsız harcama yaparlar hem de uygunsuz ve uyumsuz işler yaparlar.

Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır: Varlıklı kimseler parası sayesinde bütün güçlükleri aşabilir. Yoksullar ve zavallı kimseler ise parasızlık yüzünden en kolay işi bile yapamaz.

Zenginin horozu bile yumurtlar: Varlıklı kimseler paraları sayesinde bütün güçlükleri aşabilirler.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar: Birinin zenginliğinden çokça söz etmek gereksizdir sadece ağzınızı yormuş olursunuz.


Zengin giyerse sağlıcakla! fakir giyerse nereden buldun ki?” derler: Varlıklı kimselerin giyimine kuşamına ve yaşayış tarzına kimse aldırmaz veya onu sorgulamaz. Oysa yoksul bir kimsenin olağan dışı harcaması, hemen nereden buldun sorusunu akıllara getirir.

Simyacı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Simyacı Kitabında Geçen Alıntılar


Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatname"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Genç çobanın yaşam serüveni, bu serüvenden başından geçenler anlatılır kitapta. Okunması gereken, mesaj alınması gereken çokça özlü sözlere rastlayacaksınız.

Simyacı kitabında geçen alıntılar şunlardır:


"Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."

"Ama ne olursa olsun, hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu öğrenmek senin için iyi bir şey. Işığın Savaşçılarının öğretmeye çalıştıkları da budur zaten."

"Elindeki bir kaşık yağı dökmeden etraftaki tüm güzellikleri görebilmektir mutluluğun sırrı.”

“Bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.”

“İnsan sevince nesneler daha çok anlam kazanıyor.”


“Genellikle ölüm insanı hayata karşı daha dikkatli olmaya zorlar.”

" Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin."

“Avı şahine, şahini insana ve insanı yeniden çöle dönüştüren şeydir aşk. Kurşunu altına dönüştüren ve altını da toprağın altına gizleyen şeydir.”

“İnsanların çoğu dünyayı korkutucu bir şey olarak görüyorlar ve yalnızca bu nedenden dolayı da dünya gerçekten korkutucu bir şey oluyor.”

“Yeryüzünde her insan, her zaman, dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak o bilmez bunu.”

“Bir şeye karar vermek başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.”

“İnsan sevdiği için sever. Aşkın hiçbir gerekçesi yoktur ..”


" Gerçekte kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir."

“İnsan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.”

''İnsan, hayaline yaklaştıkça, Kişisel Menkıbe daha çok gerçek yaşama nedeni oluyor.''

“Bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.”

“En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır.”

“Değeri bilinmeyen her lütuf felakete dönüşüyor.”

“Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır." Dedi yüreği delikanlıya. "Biz yürekler, insanlar artık bu hazineleri bulmak istemedikleri için bunlardan pek az bahseder olduk. Onları küçük çocuklara anlatırız. Sonra herkesi, kendi yazgısının yoluna göndermek işini hayata bırakırız. Ne yazık ki, kendisine çizilmiş olan yolu, pek az insan izliyor; oysa bu yol, kişisel Menkıbenin ve mutluluğun yoludur.”

"Ben gidiyorum," dedi. "Ve geri geleceğimi bilmeni istiyorum. Seni seviyorum, çünkü..." "Hiçbir şey söyleme," diyerek sözünü kesti Fatima. "İnsan sevdiği için sever. Aşk'ın hiçbir gerekçesi yoktur."

"Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun."


“Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.”

''Kötülük'' dedi Simyacı, ''insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.''

''Kötülük'' dedi Simyacı, ''insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.”

“Hazinen, bulduğun yerde değil, her zaman olduğun yerdeydi.”

Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

 

 Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

Ali Fuat Başgil; Gençlerle Baş Başa kitabında; bilgi ve tecrübesiyle genç nesillere rehberlik etmiş, gençlere başarılı olma yolunun tehlikeli düşmanlarını anlatmış ve başarıya ulaşmanın şartları üzerinde durmuştur.


Kitapta geçen alıntı sözler şunlardır:


Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.  Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter.  Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hattâ bir fasıl üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslâm mütefekkiri «İmam-ı Gazali» ye «İlıya-i Ulam» adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar: bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş.  Başladığın bir işi (Bir dersi, bir kitabı, bir vazi- feyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.  Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesi günü ne işi yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmağa başlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur. 


 Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâ­zım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın. Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver. Bir işe başlamazdan evvel o işi (dersi,vazifeyi, kitabı) en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bîr surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüd etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla. Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de, meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma.  Devamlı ve ittiratlı çalış. Ve her gün aynı saatlerde behemehal çalışmağa otur. Çalışmayı uzun fasıla ile kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin. Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar. Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. 


Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yeti­şir deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak.  Fikri çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde iki üç saat bile kâfidir. Büyük İslâm feylesofu İbni Sina, dünyaca meşhur olan (Kitabuşşifa) sini, her gün, sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz feylesofa Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki yüz sahifelik eser veren Fransız edibi Emil Zola’ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuş­lar: Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş.  Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.  Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeğe, bir kitabı okumağa koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren.  İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.  Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptı­ğını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.  Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sahife oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir.  Rastladığın edebi, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hâzinen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir. Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa halinde not et. Bir dersi, bir suretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.  Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve manalı olsun.  Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre deği­ şen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları içinde öğleye doğru öğleden sonra, gece saatleridir. Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur.


 Bir mevzu ve mesele hakkında bir yazı veya bir eser yazmağa karar verdiğin zaman, evvelâ, bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Tâ ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmiyesin. Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir. Her şeyden evvel, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir. Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan, fikir zenginliğidir.  Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur. Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan herbirinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.  Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur. Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.  Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir. Kimsenin yüzüne karşı söyliyemediğini arkasından söyleme ve bil ki arkadan konuşma korkaklığın en iğrenç şeklidir.  Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren, cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır.  Yalan söyleme. Yalan söyliyen, tutulmak korkusu içinde yaşayan hırsız, gibidir.  Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Fakat verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir.  Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.  Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyyet ve saadetini kıskanma, fakat imren, sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek terakkinin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise, iç ferahlığının, sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır.  Dost kazanmak için cömert ol. Bil ki hasisin dostu yoktur.  Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz. Gençlik güzelliğine şans denilen kör kuvvet bile âşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil.  Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.  Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlak güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.  En yakın arkadaşlarınla bile şakaların zarif ol- sun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.  Dost ol, tâ ki sana da dost olsunlar.  Dostluğunu kötü günde göster, tâ kî kötü müsamahalı bulasın.  Dostlarına vefalı, düşmanlarına müsamahalı ol ve yere yıktığın düşmanını tekmeleme, âlicenaplık göster. Vefa ve âlicenaplık yüksek ahlâkın iki parlak şiarı­dır.  Büyüklere hürmet et. Tâ ki büyüdüğün zaman sende küçüklerden hürmet göresin.  Kadınlara hürmet et. Düşün ki, kadınlık insanlı­ğın anasıdır.  Ana baba ahı alma. Ana baba ahinin zehrini içen kurtulamaz.  Yaşlıların tecrübesinden faydalan ve tecrübe edilmişi yeniden tecrübeye kalkışma, tâ ki pişman olmayasın. Sonunda pişman olacağın bir işi başında düşün. Pişmanlık, ahmaklıktır.  Küçüklere şefkat göster. Tâ ki büyüdükleri zaman onlardan şefkat görmeye hakkın olsun. Boşuna iddia ve inat etme. Hakikati ara ve sev. Hakikat sevgisi, insan için, sevgilerin en yükseğidir. Kusurlarım kendin gör tâ ki onları tamir ve ikmal edebileşin.  Muvaffakiyetlerinle mağrur olma. Bil ki gurur gelecekteki muvaffakiyetlerinin en büyük düşmanıdır. Hayatta cesur ol. Fakat bil ki cesaret gözü kapalı tehlikeye atılmak değildir. Başkasının kanaat vc akidesine hürmet et. Tâki başkası da seninki ne hürmet etsin. Kendine yapılmasını istemediğin bir muameleyi başkasına yapına. Tâ ki başkası da sana karşı aynı şekilde hareket etmesin. Kendine iyilik yapılmasını istersen, başkalarına iyilik yap.  İyiliğe karşı iyilik adalettir, iyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik ihsan ve atıfettir ve insanlığın en yüksek derecesidir.  Düşenin elinden tut. Tâ ki sen de düştüğün zaman tutacak el bulasın. Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın ka- bası, ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır. Başkalarından gördüğün kötülük, seni iyilik yapmaktan alıkoymasın. İyilik ibadettir, kötülükle mahsuplaşmaz.  Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.  Alçak gönüllü ol. Mütevazı insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi meyvesinin çokluğundandır. 


 Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.  Kendinden üsttekilere değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin.  İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğ­ruların yardımcısıdır. Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır.  Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaş­mış eğeyi yalayan aç kedi gibidir: dilinden akan kanı yalar da bilmez.  Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ö­mür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır.

A'mak-ı Hayal Kitabında Geçen Alıntılar

 

A'mak-ı Hayal Kitabında Geçen Alıntılar


Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanı kabul edilen A'mâk-ı Hayal, Filibeli Ahmet Hilmi'nin felsefi ve tasavvufi görüşlerini içermektedir. Romanın kahramanı Raci, içindeki şüphe ejderhasını susturmak ve mutlak hakikate ulaşmak için mezarlıkta karşılaştığı Aynalı Baba'nın yardımıyla manevi seyahatlere çıkar.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


"Seni gerçekten anlamayı denememiş biri için söyleyeceklerin hep fazla gelir..."

Halkımız içinde bir zümre var ki yalnız "bilmediğini bilmez", bundan başka her şeyi bilmek iddiasındadır.

“Üzüntü, sevinçten daha bulaşıcıdır..”
“Tamah ve hırsa uyup nefs ile makhûr olma.”

"Mükemmel konaklarda rahat ve saadet içinde oturup da sefil çoğunluk hakkında mersiyeler yazmak bu sayede mevki tutmak sefillerle iğrenç bir alaydır."

“İnsanın tek marifeti, bir şey bilmediğini itiraf ve kabul etmesidir.”


“İnsanların yüz binlerce senedir lügat icadıyla meşgul oluşuna rağmen hâlâ gerektiği kadar kelime bulunmayışı tuhaf değil mi?”

“Olmak için ilk önce olmamak gerekir..”

“Dünya dediğimiz bu geçici yuvayı, derin bir hüzne kapılmadan seyretmek acaba mümkün mü? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Saf bir imanın pek güzel cevap verdiği bu suale akıl ve bilim cevap veremiyordu.”

“Bir şey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz.”

“Şimdiye kadar kim bilir kaç hayvan yükü kitap okudun, ne anladın? Hiç, değil mi? İnsanların bilgisi nedir? Zevk ve kibirlerinin ihtiyacı olan sanayiye ait olanları diyelim ki bir şeydir. Lakin hak ve hakikate dair ne bilirler? Hiç! Akıl denklemiyle hakkı itiraf mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü?”


"Hayatın zevki ölüm sayesindedir. Eğer ölüm olmazsa, hayatın hiçbir kıymeti olmazdı."

"Ben insanlardan o kadar çok ihanet gördüm ki onlara fenalık etmemek şartıyla ömrümü huzur veren şekilde geçirmeyi daha uygun buldum."

“Saadet, karanlıkta kalmamaktadır.”

“Bu geçici hayatta neler buldun ki onun ebedisini arıyorsun?”

“İnsanlar yaratılış ve terbiye bakımından delidir. Tesadüfen akıllı oldukları anlar pek kısadır.”

"Nedense insan yaradılışça tuhaftır; bir çok şeye sahip olur, oldukça hırsı artar"

"Azizim, insanlar mantığı ne dediklerini ayırt etmek için değil, her dediklerini mantığa uydurmak için icat etmişlerdir."

Charlıe’nin Çikolata Fabrikası Kitabı İle İlgili Klasik Sorular Ve Cevapları

 

Charlıe’nin  Çikolata Fabrikası Kitabı İle İlgili  Klasik Sorular Ve Cevapları


1) Charlıe’nin ailesinde toplam kaç kişi yaşamaktadır?

Cevap: Charlie’nin ailesinde iki dedesi, iki ninesi, anne ve babası bir de Charlie olmak üzere toplam yedi kişi yaşamaktadır.

2) Charlıe’nin yaşadığı ev nasıldı?

Derme çatma, iki küçücük odası bir de yatak odası bulunan bir evdir.

3) Charlıe’nin babasının mesleği nedir?

Cevap: Diş macunu fabrikasında çalışan işçiydi daha sonra oradan çıkıp kar küreme işine başlamıştır.

4) Charlıe’nin özelliklerinden üç tanesini yazınız

Akıllı ve sağduyulu bir çocuktur, bencil değil biz merkezlidir, empati kurma becerine sahiptir, sabırlıdır, tok gözlüdür, sorumluluk sahibidir, merhametlidir.


5) Charlie’nin bu dünyada en çok istediği şey neydi?

Cevap: Çikolata yemek ve çikolata fabrikasının içini görmek.

6) Charlie ne zamanda bir çikolataya sahip olurdu?

cevap: Yılda bir kerte o da doğum gününde küçücük bir çikolataya sahip olurdu ve  çikolatayı da küçük ısırarak bir ayda bitirmeye çalışırdı

7) Bay Willy Wonka kimdir?

Cevap:  Bay Wiil Wonka adındaki kişi Çikolata Fabrikasının sahibidir.

8) Bay Wonka fabrikasını bir süreliğine neden kapatmak zorunda kalmıştır?

Cevap: Casuslar  işçi rolünde fabrikaya girmiş ve Wonka’nın çikolatayı nasıl yaptığının sırlarını öğrenmiş ve bunu başka iş insanlarına söylemiştir. Bunun yüzünden Wonka bir süreliğine fabrikayı kapatmak zorunda kalmıştır.

 9)  Bay Wonka kaç çocuğa fabrikayı gezdirme kararı almıştır?

Cevap: Beş çocuğu fabrikada gezdirme kararı almıştır.

10)  Çikolataların içinden çıkacak olan altın biletleri bulana ne verilecekti?

Cevap: Ömür boyu yetecek kadar  çikolata ve şeker

11)  Son  altın bilet  kime çıkmıştır?

Cevap: Son altın bilet  Charlie’ye çıkmıştır.


12) Charlie altın bilete nasıl sahip olmuştur?

Cevap: Yolda bulduğu para ile ikinci çikolatasını aldığında altın bilet çıkmıştır. Altın bilet mahalle bakkalında kendisine çıkmıştır.

13)  Charlie fabrikaya giderken onun yanında kim gelmiştir?

Cevap:  Dedesi Charlie ile birlikte gelmiştir.

14) ) Kitapta fabrikaya girmeye  hak kazanan  çocuklardan aklınıza gelen çocukların adlarını ve özelliklerini yazınız.

Cevap: * Veruca Salt;  zengin bir ailede büyüyen Veruca Salt, hayatı boyunca her istediğini elde etmiştir. Bu nedenle Charlie ile taban tabana zıt bir karaktere sahiptir.  *Mike Teavee ise kitapta açgözlülüğün sembolüdür.* Yoksul bir çocuk olan Charlie'nin hayatta en zevk aldığı iki şey ninesinden hikaye dinlemek ve çikolata yemektir. Fakir olmasına rağmen gözü yok bir çocuk olan Charlie, büyüklerine saygılı ve uslu bir çocuktur. Tek istediği ise, bir gün istediği kadar çikolata yiyebilmektir. *Gloop adlı çocuk tokgözlü ve sabırlı bir çocuktur.

 

15) Kitapta bahsedilen Umpa Lubpalar kimdir?

Cevap:  Çikolata fabrikasında çalışan cüce yaratıklardır.

16)  Charlie’nin Çikolata Fabrikası kitabı ile ilgili neler söylersiniz. Kısaca anlatınız.

Çocukları şımartmamak gerekir. Şımaran çocuk bir zaman sonra dıyumsuz olmaya başlar. Kimi zaman  zorluklar insanı daha çok ayakta tutar ve insanın başarılı olmasını sağlar. Televizyonlar çocuğu zehirleyen ve onun ahmak olmasına neden olan aletlerdir. Televizyon çocukları uyuşturur ve çocuklar kötü olur. Eskiden kitap okurdu çocuklar. Hayal kurardı. Televizyon tüm bunlara engel oldu. Onun için televizyon denen kötü kutuları evden atmalıyız ve çocuklarımıza yüz yüze iletişim kurmalıyız, onların kitap okumasını sağlamalıyız.


17)  Fabrikadan başarı ile çıkan ve sabrı sayesinde, akıllığı sayesinde  çikolata fabrikasının sahibi olmuştur?

Cevap:  Charlie olmuştur.

18) ) Kitabın yazarı kimdir?

 Chalirle’nin Çikolata Fabrikası adlı kitabın yazarı Roald  Dahl’dır.

13 Atasözü ve Anlamları

 

13 Atasözü ve Anlamları

 

1) Yel gibi gelen sel gibi gider: Emek vermeden ele geçen para kısa sürede çarçur olur gider.

2) Yazılan başa gelir: İnsanın kaderinde ne varsa o yaşanacaktır.

3) Zalimin ömrü az olur: Zalim kimseler kötü huylu ve öfkeli  kimseler olduğu için psikolojik olarak kendisini çok yıpratır, bundan dolayı böyle kimseler uzun ömürlü olmaz.


4) Zahirenin ambarı sabanın ucundadır: Toprak, iyi sürülürse bol ürün vereceği için sonuç almak isteyen işine dört elle sarılmalıdır.

5) Ülfet kuvvet bulunca külfet aradan kalkar: İltifat, bazı zorlukları hoşgörü ile karşılamayı sağlar.

6) Üzümünü ye, bağını sorma: Önemli olan, sana nimetin gelmiş olmsaıdır. Onlardan yararlanmaya bak. Nereden geldiğini bilmeye gerek yok.

7) Takke düştü kel göründü: Bir ayıbı örtüp gizleyen şey ortadan kalktığında gerçek ortaya çıkar.

8) Şap ile şekeri karıştırma: Değerli olan nesneler ile değersiz olanları birbirinden iyi ayırt etmek gerekir.

9) Peşkeş atın dişine bakılmaz: Para verilmeden sağlanan bir şeyin ufak tefek kusurları hoş görülmelidir.


10) Pek eğilme basarlar, pek yükselme asarlar: İnsan çevresindeki konumunu iyi belirlemeli ve ona göre hareket etmeli, aşırı tevazu, aşırı gurur ve kibir içinde olmamalıdır.

11)Oldu olacak, kırıldı nacak: Her şey olup bitti, iş işten geçti. Bundan sonra bir şey yapılamaz.

12) Köprünün altından çok su geçti: Zaman geçtikçe şartlar da değişti. Eski durumdan eser kalmadı.

13) Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur: İşini iyi bilen, yapan, becerikli, gayretli, çalışkan insanları çok olan yerde bol kazanç elde edilir; refah ve bolluk içerisinde yaşanılır.