Kitap sözleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap sözleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Eşekli Kütüphaneci Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Eşekli Kütüphaneci Kitabında Geçen Özlü Sözler


Yunanistan’dan Ürgüp Göreme’ye büyüklerinin istediği ile gelen Dimitrios Aziz adında genç bir delikanlı ile tanışır. Daha sonra Aziz Bey'in babası olan Mustafa Bey’in köy köy dolaşarak eşek üzerinde kitap dağıttığı ve insanlara hizmet ettiği anlatılır. Daha sonraları kendisine gereken değer verilmemiş olsa da Mustafa Bey yine de vatanını ve milletini, insanlarını çok seven değerli bir insan, kültürlü bir insandır.

Eşekli Kütüphaneci kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Kitaplara yapılan kıyım halka yapılan kötülüktür bence.”

"Köye kitaplık açmak, çöle çeşme açmak gibidir. Kitaplığın girdiği yerden bilinmezlik kaçar gider."


“Sol kitap sağ kitap diye bir ölçü olur mu? Nitelikli kitap diye bir ölçü kullanılabilir belki En iyisi okurun düzeyini eğitimle yükseltip, yargıyı ona bırakmak, kitaplıkları yasaksız çalıştırmaktır.”

“Biz bu örümcekli kafadan ne zaman kurtulacağız? Kadını erkeğin arkasına atan, onunla bir mecliste oturamayan, bir çatı altında kadın erkek birlikte bulunmak gerekince araya perde geren toplum hiç bu çağın toplumu olabilir mi?”

“Cahilliği ancak okumakla yenebiliriz. Karanlığı okuyup öğrenmekle, ışıklandırmakla yenebiliriz.”

“Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu, ben şöyle inanıyorum: kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun zamanı gelince uyandırılması gerekir.”

“İnsanda mantık olmalı, düşünce olmalı. Düşünce nasıl olur? Bilgiyle olur. Bilgi de kitaplardadır.”


“Halkın karanlıkta kalmasını isteyenler, araç olarak dini her zaman, her işe kattılar.”

“Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak, kitapları asıl çocukları okutacağız. Elbet bu kitapların çok iyi seçilmesi gerekir.”

“Ben başkan olsam, kitaplıklara önem veririm. Bir toplumun yerleşiminden küçük yerleşimine kadar her yerinde kitaplıklar varsa, halk kitap okuyorsa, o toplum her işine yetiş artacak parayı bulabilir. Akıl uyanmayınca kafa çalışır mı? Kafa çalışmayınca para kazanılır mı? Aklı uyandıracak olan da kitap, kitaplık. Ben böyle düşünüyorum.”

Yılmaz Güney’in Boynu Bükük Öldüler Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Yılmaz Güney’in Boynu Bükük Öldüler Kitabında Geçen Özlü Sözler

               

Kitap ağaların köylülere yaptığı zulmü anlatır ve emek hırsızlığını anlatır. Çalışan köylüler, yan gelip yatan ise ağalardır. Kitapta Halil ve Emine'nin aşkı ise kitaba ayrı bir güzellik, acı, özlem, aşk, sevgi, öfke katmıştır. Okuduğunuzda kendinizi sinema filmine gitmiş gibi hissedeceksiniz. Yılmaz Güney bu eserini sanki yaşıyor gibi kaleme almış ve bir solukta bitirdim.


Boynu Bükük Öldüler kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“Kimsesizin ardından gideni de olmazmış.”

“Sıkıntı çekmeyen genişliğin kıymetini bilmez. İyi bunlar, iyi. Adamın başına her bir iş gel­meli ki hayatı anlasın.”

" Kurt kocayınca çakallara maskara olurmuş."

“Bu devirde her işin başında para gelir. Var mı pulun? Herkes kulun Yok mu pulun? Cehennemdir yolun."


“Bir yaprağın düşmesinde, bir dalın acı acı sallanmasında, insan hayatından kopan bir an ve insan hayatını etkileyen acılar gizlidir.”

“Vaktiyle eşeğin birini düğüne davet etmişler, buyur eşek kardeş bizim düğünümüze demişler. Eşek biraz düşünmüş, sonra da semerini almış çıkmış. Bunu görenler, yahu demişler, eşeğe seni işe değil, düğüne çağırıyorlar, düğüne davetlisin. Eşek başını sallamış, ben iyi bilirim kendimi beni boşuna çağırmazlar, taşınacak ya su vardır, ya odun.''

“Kişiyi yaşatan, acılarını unutturup hayatına bir renk katan hayal gücü, umut, sevgi, bir noktada bütün güçlükleri yeniyor, insana kendi güvenini kazandırıyordu.”

"Sana bir şey soracağım, benim neyime bu kadar üsteliyorsun Emine? Güzel desen güzel adam değilim, para desen param yok, ev desen ev de yok." "Vay deli! Vallaha sen delisin Halil. Lan ben sana gönlümü vermişim, gönül çirkin güzel arar mı?"

'Ben bilmem mi çocuk nasıl sevilir? Baban hepsini bilir. Hepsini bilir ya, gözü çıksın yokluk var başımızda.''


“Baş eğmem , diz çökmem , boyun bükmem. Zalime direnmeyene ben adam demem !”

“N'olacak be Hasan, dünyada iyilikten başka ne var oğlum?
Yarın bir gün hepimiz ölüp gitmeyecek miyiz? Elimizden gelen bir işi niye yapmayalım? Şunun şurasında hepimiz insan değil miyiz? İyilik, iyilik! Başka bir şey kalmaz geride. Ne para, ne pul, ne mal, ne mülk. Hepsi boş bunların, hepsi. Adamın yanın­ da yalnız iyiliği kalır, ardından da iyiliği söylenir.”

 "Olmuş ile ölmüşe çare bulunmaz."

Cengiz Aytmatov’un "Dişi Kurdun Rüyaları" Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Cengiz Aytmatov’un "Dişi Kurdun  Rüyaları" Kitabında Geçen Özlü Sözler


 Cengiz Aytmatov bu eserinde insanoğlunun ezeli ve ebedi sorunlarını, bir papaz okulu öğrencisinin düşüncelerinde, esrar kaçakçılarının, Kırgız çobanlarının ve kurtların hayat hikâyelerinde anlatmaktadır. Okunması gereken güzel bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“İnsanın hayatını yönlendiren yasalar hesap kabul etmez. Uzay boşluğundan dönüp duran dünyamız da kanlı dramların sahnelendiği bir yerdir sadece… Bu dünya güneşin etrafında döndüğü sürece, kıyamete kadar kan akması mı gerekir?’’

“Dünyanın herhangi bir noktasında işlenen her suç, her kötülük, hepimizi ilgilendirir. O kötülüğün işlendiğini bilmesek ve çok uzağında olsak bile ilgilendirir.”

"Sevmek, bu dünyada sahip olunacak en büyük servet, en büyük amaç değil miydi?"


“Bugünküler, dün olanları yaşıyor, eğer yarınkiler bugün olanları unutur, hatırlamazlarsa bu, herkes için büyük bir felaket olacaktır.’’

"Bu dünyada karşılıksız bedelsiz bir şey var mı? Hayatın da bedeli var. Yaşayan bunu ölümle öder."

“İnsanoğlu çıkarları uğruna yerküreyi bir limon gibi sıkabilirdi.”

“Öyle görünüyordu ki, yönetim sisteminde bir bozukluk olduğunu bildirecek alarm zilini çalmak için, insanın birçok meziyetleri yanında, kendi aleyhine olacak şeylerden de korkmaması gerekirdi.”

“Kötü, hemen hemen her defasında, niçin 'iyi” den daha güçlü olarak ortaya çıkıyor?”

“Bütün mücadelelerimize ve çelişkilerimize rağmen bir evrensel uzlaşmayı sağlayabiliriz. Çünkü selamete, kurtuluşa açılan tek kapımız budur.”

“Hayat bütün yokluklardan daha kuvvetlidir ve dünyada ondan daha mukaddes bir şey yoktu.”


“İnsanlar her zaman yaptıkları gibi kendilerini haklı çıkarmak için mazeret uydurmayacaklar mıydı?”

“Dünyada çok çeken, çok bilir.”

“İnsan için en güç olan, her gün insan olarak kalmasıdır.”

Doğan Cüceloğlu'nun Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğan Cüceloğlu Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap öğretmenlerin okuması gereken muhteşem bir kitaptır. Bir öğretmenin öğrencilerine nasıl davranması gerektiğini, nasıl daha iyi öğretmen olunur bunları anlatır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 "Her insanın hayatında silinmez izler bırakıp derinden etkileyen en az bir öğretmeni olmuştur. Bu etki olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilir.”

“Öğretmenin tanıklığı önemlidir. Öğretmen neye tanıklık ederse o gelişir ve gerçekleşir. Dolayısıyla öğretmen, yaptığı tanıklıkla bir öğrencinin hayatını olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir.”

“Ünlü pedagog John Amos Comenius'un 1657 yılında yayınlanan Didactia Magna adlı eserinin birinci cümlesi şudur: "Öğretimin alfabesi, öğretmenlerin mümkün olduğu kadar az öğretmelerini; öğrencilerin ise daha çok kendi kendilerine öğrenmelerini sağlayacak öğretim tarzlarını araştırmak ve keşfetmektir."

“Anlaşılmadan ezberlenen şeyler, kabuklarıyla beraber yutulan ve sonuçta hazmedilemeyen çekirdeklere benzer. Bilginin gerçekten bir manevi gıda olması için hazmedilmesi, yani anlaşılıp zihnin malı haline getirilmesi gerekir.



"Bir kişinin psikolojik ve sosyal olarak var olabilmesi ; bir insanın, insan olarak toplum içinde yaşamına devam edebilmesi için, tanıklığa ihtiyacı vardır."

 "Anlaşılmadan ezberlenen şeyler, kabuklarıyla beraber yutulan ve sonuçta hazmedilemeyen çekirdeklere benzer.”

" Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilirsin.”

"Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilirsin".

“Bir öğretmenin en büyük gücü gözlem yapmaktır. Öğretmen, öğrenmek için sahip olduğu gözlem gücünü kullanır ve sürekli gözlem yapar.”

“Aristo "İnsan sevmediği bir kimseden öğrenemez" der. Bu yüzden öğretmen, kendisinden her an etkilenen öğrencilerle bir gönül köprüsü inşa eder.”

 

“Mustafa Kemal, Askeri Rüştiye’ye başladıktan kısa bir zaman sonra zeki ve çalışkan bir öğrenci olduğunu gösterir. Özellikle matematik öğretmeninin gözünde bambaşka bir yeri vardır. Matematik öğretmeni, Yüzbaşı Mustafa, küçük Mustafa’nın çalışkanlığına, karakterine ve zekâsına hayrandır. Bir gün Yüzbaşı Mustafa, öğrencisi Mustafa’ya şöyle der: “Benim adım da, senin adın da Mustafa. Aramızda bir fark olsun. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun.” Kemal; yani bilgisiyle, görgüsüyle olgun kişi... Tanıklık, işte böyle bir şey olmalı değil mi hocam?”

“Bağlı olabilecekleri bir çerçeve bulamayan ve kendilerini ait hissedebilecekleri bir çevreye sahip olamayan öğretmenler, doğal olarak mesleklerine yabancılaşmaktalar. bu paralelde öğretmenlik de gittikçe mekanikleşerek, heyecanını ve idealist ruhunu kaybeden bir meslek haline dönüşmekte.”



“Toplum eğitim sistemi ile ancak gemisini kurtarana kadar ilgileniyor; yani çocuğunun eğitimi sona erene kadar. Hal böyle olunca, eğitime yön verme durumunda olan yetkililerin attıkları yanlış adımlar da, doğru adımlar da herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmuyor.”

“Bence öğretmenlik, bugün çok fazla tarif edilen bir şeye dönüştü. Öğretmene katkı sağlayacağı düşüncesiyle geliştirilen öneriler ve yöntemler, aslında öğretmeni kalıplamaktadır.”

“Bir öğretmenin sahip olduğu değerler de bir ulusun geleceğini ve kaderini belirler.”

Kırk Kere Söyledim Kitabında Geçen Anlamlı Sözler

 Kırk Kere Söyledim Kitabında Geçen Anlamlı Sözler


Kitap çocuk yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu anlatan bir kitaptır. Çocuklara davranışları ile örnek olan kişiler anne baba ve öğretmendir. Daha sonra çevresidir. Çocuklara değer verilmeli ve onların da bir birey olduğu unutulmamalıdır. Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


"Kırk kere uyarıldığı hâlde yine aynı şeyi yapmaya devam eden çocuk ne demek ister? "Bak anne, bak baba. Bir kere uyar “Bazı ebeveynler çocuğun kişisel, sosyal, kültürel özelliklerini ne olursa olsun, ergenliğe girdiği anda ilişkilerinin zaten bozulacağına baştan kendilerini şartlayarak yola çıkıyorlar. Böylece ebeveynler ergenlerin hormonlarının etkisiyle göstermeye başladıkları “isyanların” kendi şahıslarına, otoritelerine ve çocuk yetiştirme tarzlarına hakaret eder nitelikte olduğu yanılgısına kapılabiliyor. Ne de olsa “her zamanki kurallar” altında çocuk daha önce sorun çıkarmadı, öyle değil mi? Şimdi niye böyle? Esas isyanın kendilerine değil, bedenleri, zihinleri ve ruhlarındaki anlamlandıramadıkları değişime olduğunu bir türlü anlayamıyorlar. Daha önce hiç karşılaşılmayan eylem, duygu ve düşüncelerle ortaya çıktığında ve “ergen” denilerek sorunlu ilan edilen çocuk baskıyı da görünce farklı doyumlar, yeni onaylar aramaya başlıyor. Kolay değil.”dın ama yaptım. İkinci kez söyledin, yine yapmaya devam ettim. Üçüncü kez de aynı şey oldu. Peki, siz hangi akılla ilk üç denemede işe yaramayan bir şeyi otuz yedi kez daha söylüyorsunuz? Cümleyi değiştirin, üslubu değiştirin, tekniği değiştirin. Bir şeyleri değiştirin işte!"




“Çocuğunuz eşyaları kırıp dökebilir; koşarken, oynarken, tırmanırken, arkadaşlarıyla iletişim kurarken hata yapabilir. Çünkü öğrenmek için bu deneyime, bir üst seviyeye çıkmak için bu hatayı yapmaya ihtiyacı vardır. Diğer yandan örneğin anne-baba, çocuğa kendisine zarar verir endişesiyle makas vermezse, elini keser endişesiyle portakal soymasını engellerse bu durumda çocuğun hata yapmasının önüne geçilir ancak beceri gelişimi zayıf kalır, ileriki yaşantısında zorluk çeker.”

"Çocukları “büyüklerden” yadigar “Büyüğünü say, küçüğünü sev,” klişesiyle eğitmeye kalkmadan önce sevgisiz kalmış büyükleri ve etraflarındaki yetişkinler tarafından “sayılmamış”, görmezden gelinmiş küçükleri hatırlamak gerek.”

“Çocuk, tamdır. Yaşam bu tamlığı kusursuzluğa, kemale erdirme sürecidir. Çocuk gibi kalabilmek, çocuk gibi düşünebilmek, çocuk gibi yaşayabilmek, gülebilmek, hatta uyuyabilmek aslında hepimizin varmak istediği nokta, yani kamil insan olma çabamızın serüveni… Yapmamız gereken çocukların seviyesine inmek değil, o seviyede kalabilmek ve o seviyeyi koruyup geliştirme çabasını gösterebilmek. Şairin meramıyla çocuğu “göklerden gelen bir yadigar gibi” görerek ruhumuzu süslemek.”


“Biz "çocukla iletişim" deyince nedense çoğunlukla "Biz söyleyeceğiz, anlatacağız, çocuk dinleyecek; biz isteyeceğiz, çocuk yapacak" kabilinde bir iletişim şekli anlıyoruz.”

“Çocuk fikirlerine, bakış açısına, seçimlerine saygı duyulduğunda; yetişkinse karşılıksız sevildiğini hissettiğinde daha güçlü bir şekilde ayakta durabilir.”

“Toplumun beklentilerine göre davranan ailelerde çatışma kaçınılmazdır. Aile kendi içinde bir toplumdur, takımdır, ekiptir. Kararları kendi içinde alır.”

“Oysa çocuğun yerde, toprakta, suda oynaması bedava sağlık hizmeti gibidir. Stresi azaltma, mikroorganizmalarla tanışarak bağışıklığı güçlendirme, alerji riskini azaltma gibi faydalar uzmanların ortak kanısı. Ruh sağlığı açısından da son derece olumlu katkıları olan bir hareket çocukların yerde, toprakta, suda, çamurla oynaması.”

 “Daha fazla aile bireyinin sohbetine maruz kalmak çocuğun kelime ve deneyim dağarcığını geliştirir. Bu tutum çocuğun toprağa daha fazla, daha sağlam kökle tutunan ağaçlar gibi güçlenmesine, özgüveninin artmasına vesile olur. Elbette geniş aile üyelerinin de bu bilinçte olması koşuluyla…”

“Başkalarını dinleyebildiğimiz, hislerimizi, düşüncelerimizi onlarla paylaşabildiğimiz ve olup biteni anladığımız andan itibaren birey oluyoruz, insanlaşıyoruz.”