Aşağıdaki 5 Atasözünü Kısaca Açıklayınız.

 Aşağıdaki 5 Atasözünü   Kısaca Açıklayınız.


“Babadan Mal Kalır, Adamlık Kalmaz:” Babası ölen kişiye miras kalabilir ama kişinin kendi kazanması gereken adamlık, olgunluk ve erdem gibi değerler miras olarak kalmaz. Güzel ahlak, güzel huy, bilgi, saygınlık, insani değerler bireyin kendi çabalarıyla elde edebileceği şeylerdir. Bunun için de babadan mal kalır, adamlık kalmaz denilmiştir.


“Balık ağaca girdikten sonra aklı başına gelir:”  Bir şeyi ayrıntısıyla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe girişen tedbirli olmadığı için bir felakete düştükten sonra aklını başına toplar. Aklı başına gelir ama iş işten geçmiştir artık. Dövünse de çırpınsa da tüm bunlar kişiye fayda sağlamaz. Çünkü olan olmuştur.


Bir denmeden iki denmez:  Kişi isteklerinin tamamına bir anda sahi olamaz. Sabır göstermek ve acele etmemek gerekir ki isteklerimize ulaşalım.

Bir adam köprü kurar, bin adam üzerinden geçer: İnsanlığa ve topluma faydalı bir iş yapıldığında çok sayıda insan bu işin faydasından yaralanır. O yüzden her insan kendi imkanlarıyla hayata değer katan şeyler üretmek ve çevresine faydalı olmakla sorumludur. Bunun için de çalışmak ve yaptığımız işi en güzel şekilde yapmak gerekir.


Cahilin dostluğundan arifin düşmanlığı yeğdir: Akılsız kimse iyi niyetli olsa bile yaptığı işin  ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemez. Hesap edemediği için de  dostlarına bilmeden kötülük edebilir. Akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilebilir ve gereken tedbir alınabilir. Onun için de atalarımız cahilin dostluğundan arifin düşmanlığı yeğdir demiştir.

Geniş Aile İlgili Bir Metin Yazınız.

 Geniş Aile İlgili Bir Metin Yazınız.


Geniş aile, anne-baba ve onlara bağımlı çocuklardan oluşan çekirdek ailenin genellikle tek yanlı (ana ya da baba yanlı) bir soy grubu çevresinde örgütlenmiş, büyükbaba, büyükanne, amca, hala teyze gibi kan bağı olan yakın akrabalardan oluşan geniş biçimidir. Kural olarak değilse de çoğunlukla ekonomik koşulların çekirdek ailenin kendine yeterli olmasını engellediği durumlarda ortaya çıkar.


 Gerekli iş birliği baba ya da ana soyundan akrabalarla sağlanır. Geniş ailenin kolaylıkları da vardır zorlukları da. Mesela maddi açıdan zor günler olduğunda aile üyeleri birbirine her türlü desteği sağlar. Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde zor günler daha kolay atlatılır. Geniş aile içinde yaşamın olumsuz yanları da olabilir. Aynı evinde içinde hala, teyze, kuzenler içinde fikir anlaşmazlığı olabilir, kıskançlıklar olabilir, özel yaşama müdahale olabilir. Bu da aile içinde aile huzurunun dağılmasına neden olur.


 Geniş ailede herkes kendini bilirse, herkes mesafesini akıllı bir şekilde koyarsa fazla sorun çıkmaz ama gelirler ortak olduğu zaman, harcamalar ortak olduğu zaman çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalınabilir. Geniş ailede mutluluğun sağlanması için adil bir anlayış olmalı, aile içindeki bireyler birbirine saygılı davranmalı, hoşgörülü davranmalı ve birbirilerini olduğu gibi kabul edebilmelidir. Böyle olduğu zaman daha az sorunla karşı karşıya kalınır ve daha mutlu olunur.

Peygamberimiz ve Nezaket Kuralları İle İlgili Kompozisyon

 Peygamberimiz ve Nezaket Kuralları İle İlgili Kompozisyon


Hz Muhammed alemlere rahmet olarak gönderilmiş, güvenilirliği ve güzel ahlakı ile tanınmış bir insandır. O güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş bir Peygamberdir. Efendimiz her zaman yumuşak huylu bir insandı. İnsanlara bağırmaz, kibirli davranışlar içine girmezdi. Az ve öz konuşmayı severdi. Çok fazla konuşmayı sevmezdi. Çok konuşanın çok yalan da ortaya atabileceğini söylerdi. Bunun için diline hakim olur ve dilin afetine uğratmazdı kendini.


Hz Muhammed insanlara değer verirdi.  Doğru sözlüydü. Kaba davranışlar içinde bulunmazdı. Nezaketi asla elden bırakmazdı. Her daim kibar ve asildi. kimsenin arkasından konuşmazdı, yardımseverdi, güler yüzlüydü, çalışkandı, yumuşak ve tatlı sözlüydü, başkalarının ayıpları ile uğraşmaz, onları örterdi. Yüksek sesle konuşmayı sevmez, kahkaha atarak gülmezdi. O daha çok tebessüm etmeyi sever ve tebessüm etmenin de bir sadaka olduğunu anlatırdı yanındakilere. Kendisine soru sorulduğunda bunu en güzel şekilde cevaplardı ve kişinin iyi anlaması için ses tonunu güzel ayalardı. Arkadaşlarına güzel unvanlar verir, onları hoşlarına giden isimlerle çağırırdı. Cenaze namazlarına katılırdı. Büyük günah işleyen insanları sessizce dinler ve onlar hakkında hüküm vermezdi. 



Daima güler yüzlüydü. Birisiyle karşılaştığında o yüzünü başka yöne çevirmeden kendisi yüzünü çevirmezdi. Misafirlerini kapıya kadar uğurlardı. Önünde oturan kişiye doğru ayaklarını uzatmazdı. Kimsenin sözünü kesmezdi. Hastaların ziyaretine gider ve onlara hal hatır sorar, onların gönlünü alırdı. Kendisini ziyarete gelenlere ikramda bulunurdu. Karşılaştığı kişiye önce kendisi selam verirdi. Yeri geldiğinde konuşur, yeri geldiğinde susardı. Kibirli bir insan değildi. Şefkat ve merhamette güneş gibi bir Peygamberdi. Kalp kırmazdı ve kalp kırmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu şu sözü ile dile getirmiştir: Kim birinin kalbini kırıp, onu ağlatırsa; o kişinin bedduasından sakınsın. Çünkü gözyaşı yere düşmeden ne dilerse olur." diyerek kalp kırmanın kötü bir şey olduğunu söylemiştir.


Ahlak Kurallarına Uyulmayan Bir Toplumda Ortaya Çıkabilecek Sorunlar Nelerdir?

 Ahlak Kurallarına Uyulmayan Bir Toplumda Ortaya Çıkabilecek Sorunlar Nelerdir?


Dürüst olma, güvenilir olma,  alın teri ile çalışıp kendi paranı harcama, merhametli olmak, empati kurmak, ben değil biz anlayışı ile hareket etmek, insanlarla alay etmemek, kibirli olmamak, dedikoducu olmamak, insanların fiziki görünüşleri ile dalga geçmemek, riyakarlıktan uzak durmak, olduğun gibi görünmek vb gibi çok sayıda erdemler vardır. Bunlar ahlak kurallarını da kapsar. Bir toplumda ahlak kurallarına uyulmadığı zaman o toplum temelinden sarsılmaya başlar. 


Toplumda bozulan ahlak o toplumun diğer alanlarda gelişmesini de engeller. Çünkü bir toplumda ahlak yoksa, her türlü  ahlaki olmayan eylemler varsa güçlü olan güçsüzü ezer, insani değerler yok olur, sevgi yok olur, saygı yok olur. Bunun sonucunda da  toplum diye bir şey ortadan kalkar. Toplumda kaos ve karmaşa olur. Bu da toplumun huzursuz olmasına neden olur. Onun için her toplum kendi ahlak kurallarına uymalıdır ve o kuralların dışına çıkmamalıdır. Toplumda ahlak kurallarına uyulmadığı zaman kişi dışlanır ve o kişiye değer verilmez, güven duyulmaz ve o kişi adam yerine konulmaz.


 Toplum düzeninin sağlanması için ahlak kurallarına saygı göstermek ve o kuralları hayatımızda uygulamak gerekir. Bütün güzelliklerin temelinde sevgi, saygı ve ahlak yatar. Bunlar olmadığı zaman insanlık değer kaybeder ve insan insana dayanmaz, güvenmez ve her türlü sorunlar ortaya çıkar ve bu da toplumu dağıtır.

Cumhuriyet'in 100. Yılı İle İlgili Kompozisyon Örneği

 Cumhuriyet'in 100. Yılı İle İlgili Kompozisyon Örneği


Osmanlı Devleti yıkılmak üzereyken İtilaf Devletleri vatan topraklarımızı işgal etmek için dört taraftan ülkemizi kuşatmıştı. Vatan topraklarımız için her türlü hainlik  planlanmış ve toprak bütünlüğümüz bölünmeye çalışılmıştı. Bir yandan Anadolu halkının yoksulluğu  öte taraftan savaşın getirdiği zorluklar insanlarımızı güç duruma düşürmüş ve çok zorluklar çekilmiştir. Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve milletimiz sayesinde vatan toprakları işgalden kurtarılmış ve bağımsızlığımız elden gitmemiştir.


 Ülke kurtarılmıştı ama yönetim sisteminin de değişmesi gerekiyordu. Saltanat sisteminde liyakat yoktu, babadan oğula yönetim olduğu halkın  hiçbir egemenliği yoktu. Bunun için de cumhuriyet geçilmeliydi ve nitekim de çok büyük zorluklarla yeni yönetim sistemine geçildi. Atatürk yenilikçi bir liderdi. Yapılamaz denilen şeylerin çoğuna yapılacaktır denildiğinde en yakın arkadaşlarından bazıları bile ona inanmamış ama o dediğini yapmış ve cumhuriyet yönetimine geçilmiştir. Çok büyük yol kat edilmiştir. O yıllarda ülkemiz bilim ve teknoloji alanında da geriydi ve Anadolu’da hiçbir şey yoktu. Ne tarım araçları, ne teknolojik araçlar vb. Üretim yoktu, ulaşım gelişmemişti, doğru düzgün yol bile yoktu. Yani cumhuriyet kurulduğunda ülke bir iki yüzyıl geride kalmıştı. Maddi imkanlar iyi değildir.  Para ele geçtikçe ülke daha iyi hale getirilmeye çalışıldı ve kısa zamanda Mustafa Kemal Atatürk ülkesini daha bayındır hale getirdi.


İşte tüm bu zorluklara rağmen Mustafa Kemal liderliği ve askerlik yönü ile kararlı davranmış, cesaret göstermiş ve umudunu yitirmeden büyük yenilikler yaparak adını dünya tarihine yazdırmıştır. Cumhuriyet ülkemize bir çok yenilikler getirmiştir. Cumhuriyetin en büyük kazanımız, Mustafa Kemal'in en büyük vasiyeti akıl ve bilim olmuştur. Akıl ve bilim yolundan gidip cumhuriyete sahip çıkmak ve ülkemizi daha gelişmiş bir ülke haline getirmek hepimizin boynunun borcudur. Gelin cumhuriyetin bize neler kazandırdığına hep birlikte göz atalım:


Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verildi.

Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı

Tarımda yeni aletler kullanılmaya başlandı.

Köylere kadar elektrik ve telefon götürüldü.

Köylülerin üzerinde ekonomik bir yük olan Aşar vergisi kaldırıldı.

Yurdumuzun her tarafından yollar, köprüler, barajlar, limanlar, fabrikalar, hava alanları, demir yolları yapıldı.


Kılık kıyafette düzenlemeye gidildi.

Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. 

 Soyadı Kanunu çıkarıldı.

Tevhidi Tedrisat Kanunu ile öğretimin birleştirildi.

Üniversite öğreniminin çağa uygun şekilde düzenlenmesi

Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak üretim yapılabilmesi için sanayi kuruluşlarının kurulması

Köylülerden alınan aşar vergisinin kaldırılması

Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumlarının kurulması

Daha çok sayıda yenilikler yapıldı ve cumhuriyet sayesinde ülkemiz daha çok gelişti ve ilerledi. Halkın egemenliği, halkın iradesi ön planda oldu. Halk yönetimini beğenmediği bir yöneticiyi seçimle tepeden indirmesini bildi. Cumhuriyet özgürlükleri artırdı  ve daha çok sayıda güzellikler getirdi. Cumhuriyet'in 100. yılını şanına uygun olarak kutlamalıyız ve bu vatan için her bir cana minnettar olmalıyız. Çünkü onlar olmasa bizler asla olmazdık.

Vatan ve Dil Sevgisini Anlatan Atasözü, Özdeyiş ve Deyimler Tespit Ediniz.

 Vatan ve Dil Sevgisini Anlatan Atasözü, Özdeyiş ve Deyimler Tespit Ediniz.


Vatan sevgisi sevgilerin en kutsalıdır. Dil sevgisi de vatanımın içinde yer aldığım için benim kimliğimdir. Dil bir milletin aynasıdır, öz benliğidir. Vatan olmasaydı özgür olmazdık ve ana dilimiz diye bir şey de olmazdı. Vatan toprakları nice şehit kanları ile kazanılmıştır. Onun için bastığımız yerleri toprak diyerek geçmemeli, toprağın altında binlerce kefensiz yattığını her daim aklımızda ve kalbimizde bulundurmalıyız.

 

Vatan sevgisi ile ilgili atasözleri:

“Ezan dinmez, bayrak inmez, vatan bölünmez.”

“Bülbülü altın kafese koymuşlar vatanım da vatanım demiş. “

“Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz.”

“Yad elde beylik sürmeden,  yurtta züğürt gezme yeğdir.”

“Yurdun otlusu kutlusundan yeğdir.”

 

Vatan ile ilgili özdeyişler:

“İnsan vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir.” Namık Kemal

“Vatan bir milletin evidir.” Ahmet Mithat

“Bir memleketin saha bakımdan büyüklüğü onun gerçek büyüklüğünü ifade etmez ve bir milleti millet yapan arazisi değildir.” Thomas Henry Huxley

“Vatanseverlik; feragat işidir, vatanını seven, vazifesini yaparken beklemez.” L. Kossuth

“Vatanı için ölmüş bir insan mesut insandır.” Virgilius

“Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz, lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi, asla affetmeyiniz.” Hz. Ali (r.a.)

“Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır.” M. Cemal Kuntay


“Vatan sevgisi, ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgârdır.” Atatürk

“Vatansever kadar değerli bir insan göremem.” Ernst Toller

“Vatan sevgisi imandan gelir.” Hz. Muhammed.

Ülkenizin sizin için ne yapabileceğini değil; sizin ülkeniz için ne yapabileceğinizi sorun. John F. Kennedy

“Bu vatan toprağın kara bağrında, sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca, onun uğrunda, kendini tarihe verenlerindir.” Orhan Şaik Gökyay.

“Vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır.” Tevfik Fikret.

“Akıllı ve iyi niyetli insanlara özgü bir ada olması için neler vermezdim;  öyle bir yer olsa ben bile vatansever kesilirdim.” Albert Einstein.

“Vatan için yaşamak, vatanın terakki ve tealisine çalışmak da vatan için ölmek kadar şereflidir. “Gerigori Petrof

 

Vatan ile ilgili deyimler:

Yurt edinmek,  vatan tutmak, yeri  yurdu belirsiz olmak.


 

Dil ile ilgili atasözleri şunlardır:

 

* “Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?”

* ”Bir ağızdan çıkıp (çıkan) bin dile (ağza) yayılır.”

* Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim.”

* Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz)”


 

Dil ile ilgili özdeyişler

“Başların belası, dillerden gelir.” ( Nizami )

“Dillerini yitiren uluslar, ulusal bilinçlerini de yitirirler.” (O. Hançerlioğlu).

“Kullanıldıkça keskinleşen tek alet dildir.” Washington Irwing

“Söz ok gibidir Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hakim olur.” ( İmam-ı Şafii)

“Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil, tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir.” ( Montaigne )


“Arkadaşlar, bizim ahenkli, zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır.” (Atatürk)

“Kalbi ile sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır. “( Mevlana )

“Bil ki, lehine söz taşıyan kimse aleyhine de taşır; sana nakleden, senden de nakleder.”  (Imam-ı Şafii)

“İnsan dilinin altında gizlidir.” (Hadis-i Şerif)

“Dizginsiz dil bela getirir.”  (Aiskbylos) 

“Tatlı dilli olanların dostları her gün biraz daha artar.” ( Hz. Ali r.a.)

“Haksız Eylemlerden Korktuğumuzdan Değil, Kaçınmak Doğru Olduğu İçin Kaçınmalıyız.” Sözünü Açıklayınız.

 “Haksız Eylemlerden Korktuğumuzdan Değil, Kaçınmak Doğru Olduğu İçin Kaçınmalıyız.” Sözünü Açıklayınız.

 

 Haksız eylem; hukuka aykırı olarak, bir kişinin mevcudiyetine veya malvarlığına zarar getiren eylemlerdir. Başka insanların mal varlığına zarar vermek, özel yaşamına müdahale  etmek, hırsızlık yapmak vb bunlar haksız eylemlerdir. Korku insanlara kötü şeyler yaptırabilir önemli olan korku ile devletin koyduğu kurallar ile hareket etmek, kendi iç sesindeki güzel ve ahlaklı olanı bulmaktır.


 Kendine güvenen, dürüst olan, işinin ehli olan, güzel ahlaklı insanlar haksız eylemlerden her zaman uzak durur. Haksız eylemlerden korktuğumuz için kaçınmamalıyız. Yapılan şey yanlış olduğu için, işin etiğine uygun olmadığı için kaçınmalıyız. Hukuktan, adaletten yana olmalıyız. Başka insanların malına, mülküne göz koymamalıyız. Yanlış olan işlerden kaçınmak doğru olan eylemdir. Korku ile düzen kurulmaz. Korku ile huzur ve adalet sağlanmaz. Onun için devlete gerek vardır. Devlet kamunun hakkını korumalı ve bilinçli vatandaşlar yetiştirilmelidir.


 Korkuya değil adalete ve güvenen dayanan sistem oluşturulmalıdır. Haksız eylem kişiye ve kişinin içinde yer aldığı düzene de de zarar verir. Örneğin; Bankada çalışan bir devlet memuru kimse görmesin diye hesabına kara para aktarmıyorsa bu onun dürüst olduğunu göstermez. Çünkü burada başkaları vardır. Ama o kişi banka soymanın etik bir davranış olmadığının bilincinde olduğu için, başkalarının malını çalmak ahlaksızlık olduğu için çalmıyorsa ve vicdanlı bir insan ise işte bu kişi korkak kişi değil dürüst ve güvenilir kişidir. Yani bu kişi haksız eylemlerden kaçınmak doğru olduğu için kaçan bilinçli ve dürüst bir vatandaştır.

Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta içimizde  şeytan olmadığını asıl şeytanın insanın kendi nefsi kendi iradesi olduğuna karara verilmiştir. Çünkü insan kendi isteği ile iyi yolu da kötü yolu da seçebilir. Seçim insanındır. Sen istersen için melek de olur şeytan da.

 

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 

“Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir.”

“Asıl iyilik tanımadıklarımıza yaptığımız iyiliktir.”

"Hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bir tekâmül olduğunu anlamayanlar yobaz kafalı insanlardır."

“Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?”

“Herkes ne diyecek?... Fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki... Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı?”


"İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı."

“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.”

“İnsan sevdiğini olduğu gibi sever, olmasını istediği gibi değil.”

“Bir insandan haksız yere şüphe etmek en korkunç şeydir. Aldanmak pahasına da olsa bunu yapmamalı.”

“Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.”

" Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz."

“Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir!”

“İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”

“Sanat bir ifadedir ; her devir, her medeniyet başka türlü duyar ve pek tabii olarak başka türlü ifade eder.”


"Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakâr diyoruz.”

"Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiğin şekil kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil mi?"

“Asıl iyilik tanımadıklarımıza yaptığımız iyiliktir; halbuki biz bütün hüsnüniyetimizi (iyi niyetimizi) dostlarımıza saklayıp bunların dışında kalanları bir çırpıda ve kısa bir hükümle fena addediyoruz. (kabul ediyoruz)!..”

“Hayat dediğin başka nedir zaten? Ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.”

“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.”

Nazan Bekiroğlu’nun Yusuf İle Züleyha Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Nazan Bekiroğlu’nun Yusuf İle Züleyha Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap okunması gereken muhteşem bir kitaptır. Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı anlatılmaktadır. Okuyarak içinde nasıl güzel cümleler  olduğunu  ve bu cümlelerin sizde nasıl hisler uyandıracağını ancak okuyarak anlayacaksınız.

 

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Yûsuf’un gömleği, İbrahim ateşteyken sırtındaki gömleği. Yûsuf’un gömleği, bir kölenin karanlık gecesinden geçen üç buçuk arşınlık beyaz keten köle bezi. Yûsuf’un gömleği bir masal gecesine hazırlanan şehzadenin inci beyazı, fildişi, ince ipek giysisi. Yûsuf’un gömleği gün gelir, kurt parçaladı, der de bırakırlar Yakub’un kucağına. Yûsuf’un gömleği, gün gelir asarlar Mısr’ın kapısına. Gün gelir Yakub’un gözlerine fer Yûsuf’un gömleğinin kokusu, gün gelir hasretine had, gömleğin Yûsuf’u. Züleyha’nın yazgısına vesile Yûsuf’un gömleği, Yûsuf’un gömleği biraz da bu hikâye. Yûsuf gömleğinde, gömleği Yûsuf’un şimdi Züleyha’nın elinde.”

“Yûsuf göl, ben göle görüntüsü düşen mehtabın ardındayım. Yûsuf ayna, ben aynaya yansıyan ışığın tayfındayım. Yûsuf sûret, ben sûretten içre aslolanın sevdasındayım. Nakşı görüp de nakkaşa nasıl kayıtsız kalayım?”


“Her kötülük bir mantıkla başlardı nasılsa.”

“Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.”

“Mazlumdu Yusuf. Güçlüydü bu yüzden. Bir mazlumun âhının gök kubbeyi sarsacağı bilgisiyle. Devranın gün gelip de döneceğinin haberiyle. Ne var ki zerre kadar şer ne var ki zerre kadar hayr, bir gün şaşmaz bir terazide tartılacağının emniyetiyle. Sustu. Teslimdi.Mazlumdu. Teslimiyetiyle vardı. Susmasıyla haykırdı. Tahammülüyle baş kaldırdı.”


“Güzeldi Yûsuf, o kadar güzeldi ki Yûsuf’u hiç görmemiş bir yazıcı onun güzelliğini anlatmaya gelince sıra, sadece susardı ve onun güzelliğini ancak özetleyebilirdi. Çünkü güzelliğin özeti yazıcının sözcüklerinden çok okuyucunun muhayyilesi demekti. Sözcük sınırlı muhayyile ise sınırsızlıktı.”

“Rabbim, bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et.”

“Geçici olarak elmas düşerse çamura, pas tutarsa kıymetli bir ayna, kıymetinden yitirmez elbet. Ama ele alınıp temizlenmesi gerek. Ve hiç düşmese elmas çamura, hiç pas tutmasa ezeli nurun ışık düşürdüğü ayna, daha iyi değil mi? Öyle bir illet ki şeytanın nefse zulmeti, yaklaşmasına hiç izin vermemeli.”

“Sevdim seni, seni sevdiysem, bir eşikten geçtiğimdendir. Bir kentin içine düştüğümden ve bir kenti içime düşürdüğümden. Ben ki tüm savaşlarımda hem kumandan hem neferdim.Ürkektim,delişmenliğim korkunun rengindeydi. Bu yüzden seni sevdim.”

“Mülk gibi aşk da Allah 'tan. Ruhun da O, kalbin de O, aklın da O. Tenin de O, canın da O, cismin de O.”


“Sevginin yanılgısı yok. Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek. Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek. Bilmemek yanlış kılar sevgiyi.”

“Yusuflar zindanda. Yusuflar ki mazlum, Yusuflar ki masum, Yusuflar ki her birinin alnından bir elif geçer. Yusuflar ki her birinin alnından, Yusuf'un alnının yazısı geçer. Yusuflar ki görülür dava Mahkeme-i Kübra'da, "şahit olarak O yeter" büyük Divan'da.”

“Züleyha; Rabbim, dedi, senden artık beni bu dünyaya, salt bu dünyaya bağlayacak olan şeyi istemiyorum. Bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın. Öyle bir ışık bırak ki kalbime, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın. Öylesine aslolanı göster bana, öyle ki sûrette aklım bile kalmasın.”

"Züleyha ki Yusuf'u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi. Sonra aşkın kaynağını bildi, Yusuf'u değil, Yusuf'ta tecellâ eden nuru sevdiğini fark etti."

“Rabb'im sen en iyisini bilirsin, dedi. Sen en iyisini bilirsin ve böyle olduysa , böyle olması gerekiyot demektir, Sana teslimim. İçimden bir âh yükseliyorsa gökyüzünün katlarına, âhımın bir yüzü ne kadar şikayete baksa da, sana bakan yüzüyle âhım bir şükür hükmündedir.”

Hedefi Olmayan Gemiye Hiçbir Rüzgar Yardım Edemez Sözü İle İlgili Kompozisyon

 Hedefi Olmayan Gemiye Hiçbir Rüzgar  Yardım Edemez Sözü İle İlgili Kompozisyon


Hedefi olmayan, insanlar tutunamayan insanlardır. Umutsuz, hayat ile ilgili hayalleri kalmamış insanlar yaşamdan da zevk almazlar. Oysa hedefi olan, başladığı işi sonuna kadar götüren ve hayallerinin gerçek olması için başka insanlardan da yardım alan kişiler hedefine ulaşır ve oraya buraya kaymaz. Hedefi olmayan gemiye hiç kimse yardım edemez. Onun için kişi ilk önce kendine bir hedef koymalıdır.

 

 Mesela öğretmen olmak isteyen bir öğrenci olsun diyelim. Kişi öğretmen olmak istiyorsa ilk olarak okulda derslerini iyi dinlemeli, öğretmenlerinin sözüne kulak vermeli ve anlamadığı konularda öğretmenlerinden yardım istemelidir. Öğretmen olmak için kendini okul dışında da geliştirmeli, okumalı ve araştırmalıdır. İlgi alanları ile ilgili farklı kitaplar okumalı,  genel yetenek ve genel kültürünü geliştirmelidir. Değişik kurslara gitmeli, internetten eğitim ile ilgili programlar indirmeli, testler ve denemeler çözmeli,  kendini sınava hazırlamalıdır. Tüm bunları yapıp çalıştıktan sonra o kişi hedefine ulaşacaktır. Oysa hedefi olmayan ve rast gele yaşayan, olursa olur olmazsa olmayan diyen kişiler bir alanda başarılı olamazlar. Hayata tutunamadıkları gibi kendilerine de tutunamazlar ve kendilerinden de bir beklentisi olmadığı için başarısız olur, mutsuz olur ve yalnız kalır.

 

Bunların olmaması için çok çalışmalıyız ve amaçlarımızın olması için diğer insanlardan da destek almalıyız. En önemlisi ise kendi içimizdeki gücü keşfetmeliyiz ve azimli olarak işi sonuna kadar yürütmeliyiz. Biz kendimize güvenip kararlı olursak bize başka başarılı ve iyi niyetli insanlar da yardım edecektir zaten. Yeter ki hedefimiz olsun, yeter ki sabırlı olalım, çalışkan olalım ve işimizi başarıya ulaştırmak için girişimci olalım ve savaşçı olmaktan vazgeçmeyelim. Hayatının anahtarı senin elindedir. O anahtarı kullanmak ise senin aklına ve üretkenliğine bağlıdır. Bu anahtarı ister amaçların için kullanırsın istersen hayatını mahvetmek için Seçim senin….

Günümüz Toplumundaki Dostluk ve Arkadaşlıklar Nasıldır? Tartışınız.

 Günümüz  Toplumundaki Dostluk ve Arkadaşlıklar Nasıldır? Tartışınız.

 

Eski günlere göre günümüz toplumunda  dostluk ve arkadaşlıklar daha samimiyetsizdir. Çünkü günümüz toplumunda daha çok ben anlayışı vardır. Biz anlayışı yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. Arkadaşlıklar ve dostluklar genelde çıkar üzerine kurulmuştur. Çok az gerçek dostluk vardır ve onlar da gerçekten samimiyet, güven ve sadakat kaybolmamıştır. Günümüz arkadaşlıklarında insanların birbirine hoşgörüsü  fazla yoktur. Sabırları fazla yoktur. Herkes her sorun hemen çözülsün istiyor ama kimse harekete geçmiyor ne yazık ki. Çünkü her koyun kendi bacağından asılır mantığı ile hareket ediliyor.

 

Arkadaşlıklar günümüz toplumunda daha çok yozlaşmaya başlamıştır. İnternet üzerinden arkadaşlıklar, dostluklar kurulmaya başlanmıştır ve ne yazık ki böyle arkadaşlıklar da  saçma sapan bir yerlere gitmeye başlamıştır ve kalıcı hiçbir yönü olmamaktadır. Dostluklar daha yüzeyseldir, derin değildir. Vefa fazla kalmamıştır. En ufak bir sorunda arkadaşlar ve dostlar birbirini hemen silebiliyorlar. Oysa eski zamanlarda arkadaşlık ve dostluklar daha samimi, ve daha iyiydi. En ufak bir hatada bir taraf diğeri tarafı hemen silmiyordu. Gerçekten dost ise affetmeyi biliyordu ve onun için de sağlam dostluklar uzun yıllar sürüyordu. Günümüz toplumunda insanlar birbirine fazla güvenmemektedir.

 

Şehirleşmenin de etkisi ile komşu komşuya bile güvenemez hale gelmiştir. Bundan dolayı da bırakın dostluğu arkadaşlık bile fazla kurulmamaktadır. Çünkü ummadığınız, iyi sandığınız arkadaş dediğiniz kişiler kuyunuzu her an kazabiliyorlar ve akla hayale gelmeyecek kötülükler edebiliyorlar. Ne yazık ki günümüz dostluklarında elinden ve dilinden emin olamama vardır. Yüzümüze arkadaş, dost gibi görünen kişiler bizi şaşırtabilmektedir. Bir kere doğallık kaybolmuştur. İnsanlar birbirine yapay konuşmakta, saygı ve sevgi azalmaktadır.  Dost sanılan kişiler bile birbiri ile ev, araba yarışına girmeye başlamışlardır.  Paylaşma, yardımlaşma, dayanışma gibi dostluk fazla kalmamıştır.

Ülkemizdeki Göçmenlerin Yaşadıkları Temel Sorunları Araştırınız.

 Ülkemizdeki Göçmenlerin Yaşadıkları Temel Sorunları Araştırınız.

Hiç kimse vatanını yok yere bırakıp dilini bilmediği, gelenek ve göreneklerini bilmediği başka bir ülkeye kolay kolay gelmez. Ancak savaş, terör, kıtlık vb durumlarda insanlar ana vatanlarını terk etmek zorunda kalırlar. Vatanı terk etmek o kadar zordur ki onlar için. Bunu ancak yaşayanlar anlar.


Ülkemizdeki göçmenlerin yaşadıkları temel problemler şunlardır:

* Ana dil sorunu: Geldiği ülkenin ana dilini bilmediği için iletişim problemleri ile karşı karşıya kalırlar ve bu da onlarda çok büyük bir soruna neden olur.

*İş bulma ve geçim sıkıntısı: Her ülkenin kendi içinde bile işsizleri varken bir de göçmenler için bulmak zor olduğu için çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Çünkü hemen iş bulamazlar ve bu durumda onlar için sıkıntılar başlar.


* Oryantasyon (uyum) sorunları: Yeni geldiği bir ülkenin ortamına bir anda alışamazlar ve geçmişlerini bir anda silip atamazlar.

* Kültürel iletişim, kültür çatışması ile karşı karşıya kalabilirler.

* Aile  bireylerinin kendi aralarında ayrılıklar yaşanması: Göçmenler arasında aile bireylerinin farklı ülkelerde olması aileler arasında ayrılığa neden olabilir ve bu duygusal sorunlara yol açabilir. Kendini ailesinden kopmuş hisseden kişiler psikolojik sorunlar ile karşı karşıya kalabilir.

* Sosyal dışlanma: Bazı göçmenler toplumsal dışlanma veya ayrımcılık yaşayabilirler. Kimi kendini bilmez insanlar onlara karşı kötü davranıp onları toplum içinde rencide edebilirler. Bu da göçmenlerin üzülmesine neden olur.


* Sağlık sorunları: Sağlık hizmetine ulaşmada çeşitli sorunlar ile karşı karşıya gelebilirler.

* Beslenme ve barınma sorunları: İlk geldikleri zaman hepsine birden hizmet  vermek zor olur. Çünkü kimi göçmen aileler çok kalabalıktır. Bu yüzden de sorunlar ortaya çıkabilir.

Aile İçinde Veya Arkadaşlar Arasında Yeri Geldiğinde Fedakârlık Yapmanın Önemi Hakkında Bir Konuşma Yapınız.

 

Aile İçinde Veya Arkadaşlar Arasında Yeri Geldiğinde Fedakârlık Yapmanın Önemi Hakkında Bir Konuşma Yapınız.

 

Fedakârlık,  kendini ya da başka bir şeyi yine herhangi bir durum veya kişi adına feda etmekten kaçınmamaktır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 

 İnsan olmanın en önemli özelliklerinden biri de merhametli olmak, başka insanların halinden anlamak ve bunun için de yeri ve zamanı gelince fedakarlık yapabilmektir. Fedakar insanlar aslında insan olmanın en güzel örneğidir. Çünkü her insan fedakar olamaz. Özellikle de günümüz toplumunda insanlar daha çok bencil bir yaşam sürmeye başlamış, kimsenin kimseye fazla iyiliği dokunmamaya başlamıştır. İnsan sevdikleri için, tanıdıkları ya da hiç tanımadığı masum bir insan için bile fedakarlık yapabilir. Yeter ki içimizdeki insanlık var olsun, içimizde vicdan olsun.

 

  İnsan çocukları için, anne ve babası içi her türlü zorlu göğüs gerebilmelidir. Onları zor zamanlarında yalnız bırakmamak, onlara her açıdan destek olmak fedakar insanların yapabileceği erdemlerdir. Bir arkadaşımız zor duruma düştüğünde, evine ekmek götürmeyecek hale geldiğinde fedakar insana düşen görev o arkadaşının elinden tutup burada ben varım diyebilmektir. İşte bunlar fedakarlığın örneğidir.


 Çocuk büyütürken sabahlara kadar uyumayan anaların emeğidir fedakarlık. Karşılık beklemeden yaptığın insani davranışlardır fedakarlık. Koşulsuz sevmek, koşulsuz yardım etmektir fedakarlık. Sevdiğimiz insanların yanında olmalıyız ve onların kıymetini bilmeliyiz. Fedakarlık yaptığımız zaman aile içi ilişkilerimiz daha iyi olur, arkadaşımızla ilişkilerimiz daha iyi olur ve daha mutlu, daha huzurlu bir insan oluruz.  Fedakarlığı yeri geldiğinde yapmalıyız. Sürekli fedakarlık yapmak da olmaz. Çünkü fazla fedakarlık kişinin kendi kul hakkına girmesidir. Yeri geldiğinde yapılan fedakarlık ise fedakarlıkların en kıymetlisi olur. Beni dinlediğiniz için teşekkürler.

Çocukluk İle İlgili Konuşma Örneği

 Çocukluk İle İlgili Konuşma Örneği


Bir insanın en çok zevk aldığı dönemi bana göre çocukluk çağlarıdır. Çünkü mutlusundur, oyunlar oynuyorsundur, ev geçindirmek gibi derdin yoktur, yalan yoktur, dürüstlük vardır ve olduğun gibi görünme vardır. Bunun için çocukluk çağı çok güzel bir çağdır. İnsan çocukluğunda yaşadığı iyi ve kötü olayları da yıllar geçse bile hafızasından asla çıkaramamaktadır. Çünkü çocukluk dönemi kritik bir dönemdir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!


Aileler çocuklarına çocukluğunu hakkı ile yaşatabilmelidir. Hiçbir çocuk açlıktan gece uykusuzluk çekmemelidir. Hiçbir çocuk şiddet mağduru  olmamalıdır. Hiçbir çocuk ailesiz olmamalıdır. Her çocuğun yaşama hakkı vardır, eğitim hakkı vardır. Bu haklarını sonuna kadar kullanmak için yetişkinler çocuklarının daima yanında olmalıdır ve onlara iyi davranmalıdır.


Anne ve babası olmayan çocuklara nitelikli anne ve baba adayları bulunmalı ve her çocuk mutlu bir ailede huzur içinde uyuyabilmelidir. Çocukluğunu iyi yaşamalıdır her çocuk. İleride koca bir insan olduğunda geriye dönüp kötü anılar hatırlamamalıdır. İyi şeyler, mutlu şeyler hatırlamalıdır.


Çocukluk yıllarının güzel geçmesi için toplum olarak herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Tüm çocuklar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşamasını, barış içinde doyasıya yaşamanı bilmelidir ve bundan büyük zevk almalıdır. Onun için bırakın çocukluğumuzu çocukça yaşayalım. Her çocuk değerlidir, her çocuk pırlantadır. Çocuklar olursa dünya güzel olur, çocuklar yoksa dünya kara bir cehenneme dönüşür. Yaşasın çocuk olmak ve çocukluğunu hakkı ile yaşayabilmek!

Sizce Nelere Sahip Olan Çocuklar Daha Mutludur?

 Sizce Nelere Sahip Olan Çocuklar Daha Mutludur?


Mutlu bir aileye sahip olan, maddi olarak kimseye muhtaç olmayan, anne ve babası birbirine saygılı olan, samimi ve güven dolu akrabalıkların içinde yetişen çocuklar daha mutludur.  Çocukların mutlu olmasının en önemli sebebi onlara gösterilecek olan ilgi ve şefkatten kaynaklanır. Bir çocuğun başı çocukluğu boyunca aile bireyleri tarafından okşanmamışsa, o minicik elleri ailesi tarafından öpülmemişse  çocuk hayatı boyunca bu anları unutmayacak ve içinde hep bir şey eksik kalacaktır.


 Ne kadar başka insanlar size sevgilerini verseler bile hiçbir şey kendi aileniz kadar etkili olmayacaktır. Çünkü içinde doğup büyüdüğünüz aileniz ile biyolojik  bağınız vardır ve o bağ hayatın sonuna kadar devam eder. İşte ailesi tarafından koşulsuz  sevilen çocuklar mutlu olacaktır. Bunun içinde anne ve babaya  burada büyük sorumluluklar düşmektedir. Anne, baba çocuğunu çok sevmeli ve onu sevdiğini çocuğuna her şekilde hissettirebilmelidir. Çocuklar para nedir bilmez, riyakarlık, yalan bilmez. Onların tek istediği şey sevgi, onlarla oynamak, karınlarını doyurmaktır. 


Yani hem fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak hem de sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunlar olunca çocuklar da çok mutlu olur. Hiçbir oyuncak hiçbir eğlence anne ve baba sevgisinden daha değerli olmaz çocuk için. Onun istediği sadece ailesi, ailesinin sevgisi, sıcaklığı ve içindeki ait olma hissidir. Tüm bunlara sahip olan çocuk dünyanın en zengin ve en mutlu çocuğudur.