Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hayvan Deyip De Geçme Kitabında Geçen Alıntılar

 

Hayvan Deyip De Geçme Kitabında Geçen Alıntılar

 

Kitapta hayvanların dostluğu, hayvanların bağlılığı, sevgisi anlatılır. Hayvanların içgüdüleri ile yaptığı hareketler anlatılır. hayvan sevgisinin toplumumuzdaki yeri ve önemini vurgulamaktadır. Aziz Nesin’in  Hayvan Deyip De Geçme kitabında geçen alıntılar şunlardır:

"Köpek için, göçebelik döneminin hayvanıdır, derler. Kedi için de, yerleşik yer hayvanıdır, derler. Çünkü köpek kişiye bağlı, kediyse yere bağlı yaratıktır."

“Ortalıkta dolaşan kedilerin kimisi kör, kimisi topal, hastalık­lı, ecişbücüş, yanpiri, çirkin şeylerdi. Çirkin kedi koleksiyoncusu Bayan Adriyen'e,  Neden içlerinde bitek bile güzeli yok? dedim. Bayan Adriyen, Çünkü, dedi, güzel kediyi kim olsa sever, evine alır, ba­kar. Bu çirkin zavallıları seven, evine alıp bakan olmaz. Onun için ben, sokak sokak dolaşıp en çirkinlerini arayıp buluyorum.”


“Köpekler, kendilerini seven insanları, daha uzaktan seziyorlar sanırım.”

“Hayvanlara acıyanlar, hayvanları sevenler, insanlara da duygulu davranır, güçsüzleri korur, acı çekenlere yardım eder.”

“Hayvan sevgisinin amacı, hayvan sevmek için hayvanı sevmek olmamalı.”

“Toplumda yerleşecek hayvan sevgisi, şefkat ve merhamet hissi, o millette sükûnet içinde yaşamak, hak ve hukuka riayet hislerinin yerleşmesini sağlayacaktır.”

“İnsan olmak da pek kolay bir şey değildir; bu, bütün derslerin sınavlarından en yüksek notları alarak olgunluk diplomasını elde etmekten bile zordur.”

"Toplumda yerleşecek hayvan sevgisi, şefkat ve merhamet hissi, o millette sükûnet içinde yaşamak, hak ve hukuka riayet hislerinin yerleşmesini sağlayacaktır."

“Bana göre, hayvan sevgisinin amacı, insan sevgisini sağla­mak olmalıdır. Hayvanları, doğayı sevmeyenler, insanları da sevmezler; başka insanları sevmeyenler, gerçekte kendilerini de sevmiyorlardır, kendilerine bile düşman olurlar.”

“Hayvanları koruyan dernekler bizde de var. Nasıl çalışır, ne denli ilgi görürler, bilmiyorum. Hayvan sevgimiz de dağınık duygular düzeyinde... Kimimizse, insanların binbir derdini anımsayarak hayvanlar için dernek kurmanın fantezi olduğuna inanır. Oysa, ,hiç de öyle değildir. Hayvanları koruma isteği, önce uygarca bir düşünüşün ürünüdür. Çocuk eğitimi kitapları, çocukların hayvanlara kötü işlem yapmalarını ilerisi için bir tehlike olarak gösterir ana-babayı uyarırlar. Acıma duygusunun bir bütün olduğuna inanmalıyız.”


“Bütün köpekler sahiplerini coşkuyla karşılarlar. Kimi köpekler de eve gelen sahiplerini bir hediyeyle karşılamak istedikle­rinden, terlik, gazete gibi şeyler getirirler.”

"Tanık, arkadaş, dost, gerçek dost... Her insanın tanışı çoktur ama arkadaşı azdır. Dostu daha azdır. Gerçek dostuysa, dostundan da azdır."

Ana Kitabında Geçen Alıntılar

 

Ana Kitabında Geçen Alıntılar


: Maksim Gorki'nin Ana adlı kitabı 1905 yılında Çarlık Rusya’sında başlayan sosyal uyanışın mücadelesini anlatır. Bu kitap yeni doğmakta olan bir toplumun düşüncesini, görüş ve anlayışını anlatır. Kitapta güçlü bir ananın, devrimci oğlu için ettiği mücadele anlatılır.


Ana kitabında geçen alıntılar şunlardır:


“Bir kadın, özellikle hüzünlü ve üzgün bir kadın muhakkak müzikten anlar.”

"Hayat böyle işte. Bir zamanlar kızardım insanlara sonra buna değmediğini anladım"

“Çocukken herkesten korkardım, büyüdüm herkesten nefret etmeye başladım.”

“Aslında iyi yürekli bir çocuktur Nikolay, köpekleri seviyor, fareleri de, her çeşit hayvanı da, ama insanları sevmiyor. Bir insanı bu duruma getiriyorlar işte.”

“Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır...”

“Bu kadar acıya katlanacak gücü nereden bulur insan? - Alışıyorsun...”

“İnsan ne şekilde yaşarsa, o şekilde düşünür.”


İnsanı ancak akıl özgürleştirir! dedi Pavel.

“En çok şaka yapanlar, yüreği en çok sızlayanlardır.”

“İşte hayat böyle tuhaf bir şeydir! İnsan günde beş kez güler, bir o kadar da ağlar.”

“İnsan her şeye incinirse iş göremez, üzerinde durmakla zaman yitirir.”

''İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne. İşte asıl cinayet bu… Utanılacak bir cinayet… Bir takım silahlar çıkartıyorlar, insanları öldürüyorlar ve bunu yapanlara devlet diyorlar. Evlerine, sosyal statülerine ve paralarına hiçbir zarar gelmesin diye garip insanları harcıyorlar. Anlıyorsun beni değil mi anne? Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiç bir şey anlamaz hale getiriyorlar.''

"İnsanlar güzel şeyler bekleyerek yaşar. Bekleyecekleri güzel bir şey yoksa bu berbat bir yaşam olur."

“Ne olursa olsun, insan düşüncelerini açıkça söylemelidir.”

“Aslında insanlar kötü olmaktan çok, budaladırlar..”

“Başımıza ne geliyorsa, korktuğumuz için geliyor. Bizi yönetenler korkumuzdan yararlanıyorlar, bu daha da çok korkutuyor bizi.”

“Herkes ölecek, hepimiz öleceğiz. Yaşamak ne kadar zevkli ise, ölüm de o kadar gerekli.”

"Çocukken herkesten korkardım. Büyüdükçe korku yerini nefrete bıraktı. Kimilerinden sırf adilikleri yüzünden nefret ederdim, kimilerindense... Şey, bilemiyorum; nefret ederdim işte. Ancak şimdi tüm insanları bambaşka bir bakış açısıyla gözlemliyorum. Hepsine acıyorum. Onlar için üzülüyorum. Neden böyle hissettiğimi bilmiyorum ama bunun insanın gerçeği olduğunu fark ettiğimden beri kalbim daha yumuşak; artık insanları kötülükleri ya da iğrençlikleri için suçlayamıyorum."

"Her şey güzel olacak."

“Neden ölesiye çalıştırıyorlar insanları? Neden? İnsanların hayatını neden çalıyorlar? Soruyorum size? Bizim patron... Nefedov'un fabrikasında hayatımı kaybettim ben, bizim patron bir şarkıcı kadına, elini yüzünü yıkaması için altın bir leğen, hatta yine altından bir de lazımlık hediye etmişti. Benim gücüm, hayatım o oturaktadır. Hayatımın neyin uğruna tükendiğini görüyorsunuz işte.. Adam sevgilisinin gönlünü hoş etmek için çalıştırarak aldı canımı, kanımı.”


“Hırsızlık edenleri atıyorlardı içeri, şimdi de doğruyu söyleyenleri atmaya başladılar.”

“İnsan iyi yürekli olunca hiçbir zaman yalnız kalmaz, her zaman arayanları bulunur.”

"Bir kere dirilen ruhu bir daha öldüremezler!"

“İnsan uyuz olmuşsa hamama götürür; yıkar, temiz üst baş giydirirsin iyileşir, değil mi? Ama insanın içini nasıl temizlersin? İşte sorun bu!”

“Kendinden başka kimseye umut bağlamamalı."

Bağırmayan Anneler Kitabında Geçen Alıntılar

 

Bağırmayan Anneler Kitabında Geçen Alıntılar


 Hatice Kübra Tongar’ın  Bağırmayan Anneler kitabı şiddet içermeyen iletişim ve ebeveynlik yöntemlerine odaklanarak, çocuk yetiştirme süreçlerinde duygusal bağın ve nazik disiplinin önemini vurgulamaktadır. Çocuklara bağırarak değil model olunarak eğitim vermek gerekir.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

 

“İnsanlar hata yapar, hatalar konuşulur, sonuçları yaşanır, bedelleri ödenir ama hiçbir insan bağırılarak küçük düşürülmeyi hak etmez. Hele ki karşımızdaki küçük bir çocuksa...”

“İşaret parmağını çocuğa yöneltip bağıran bir anne çocuğunu terbiye etmiyordur; aksine içinde kök salacak suçluluk duygusunun ilk tohumlarını ekiyordur.”

“Bir annenin gücüyle çocuğunu eziyor olması, gücüyle seni ezen herkese boyun  öğretisinden başka bir şey değildir.”

“Çocuğunuzun olumsuz bir davranışı terk etmesinin nedeni cezadan korkuyor olması ise, ceza verecek biri ortalarda olmadığında onu olumsuz davranışlardan ne uzak tutacak?”


“İnsanın canını sıkan, kızdıran, öfkesini ayağa kaldıran şeyler olaylar ya da kişiler değil, o olaya ya da kişiye dair zihnimizde oluşturduğumuz kodlamalardır. Yani bakış açımızdır. Yağmurun kimine göre 'rahmet , kimine göre zahmet” olmasının nedeni budur.”

“Kurallara uymayan çocuk yoktur; doğru disiplin uygulamayan ebeveyn vardır.”

“Günümüzde çocukların mutlu olmak için daha fazla maddi şeyler istemeleri, onlara sevgiyi fiziksel nesnelerle gösteriyor olmamızın trajik sonucudur. Duygusal anlamda kabını dolduramadığımız çocukları şekerle, çikolatayla, oyuncakla mutlu etmeye çalışmaksa ebeveynlerin yaptığı temel yanlışlardan biridir.”

“Öfkeyle baş etmenin ilk adımı, durmaktır. Öfkeyi soğutmak ve sakinleştirmek için kendimize zaman tanımaktır.”

“Bir davranışı yapmaya gücü yetecek bir insanın, o davranışı yapmayacak olsa bile yapacağını söylemesi şiddettir.

“Kalbi birbirine yakın olan insanlar bağırarak konuşmazlar; fısıltıyla, gözleriyle, bakışarak anlaşırlar.”

“Anne olmak, bir kadının hayatını başlı başına değiştiren ömürlük bir sorumluluğun adıdır.”

“Bir çocuk kızdığında annesine "aptaalll" diye bağırıyorsa, annesi de ona kızdığında aynı şekilde bağırdığı içindir.”

“Psikolojik olarak acı çektiğimizde sevdiğimiz birine sarılarak rahatlamamız, oksitosinin ağrı kesici etkisi ile ilgilidir.”

“Bir anne çocuğuna bağırdığında ya da vurduğunda onun içindeki masum tohumun etrafına katı bir kabuk örmüş ve kin, nefret, öfke, intikam gibi duyguların fitilini ateşlemiş olur.”


“Bakışla eğitim, ancak sevgiyle konuşanların ve sevgiyle bakanların verebileceği bir eğitimdir.”

“Zira hiçbir metot sevginin terbiye ediciliği kadar tesirli değildir ve hiçbir çocuk, içinde olumsuz duygular çoğaltılarak olumluya yönlenme becerisi kazanamaz.”

Olma Ülke Kitabında Geçen Alıntılar

 

Olma Ülke Kitabında Geçen Alıntılar

 

Akıl Ülkesinin Padişah'ıyla Hayal Ülkesinin Büyücü Kral'ının koca dünyayı paylaşamayarak tutuştukları savaş geride kalır. Fakat huzur ve mutluluk tüm canlılar için halen bir hayaldir. Öfke, korku ve en çok da sevgi yoksunluğu savaşların sonsuza dek süreceğinin habercisidir. Su Hanım ve Rüzgar’ın aşkı anlatılır. Her şeye inatla aşklarını yaşamaya devam eder iki genç Kötülükten yana değil sevgiden, iyilikten yana olurlar.


 Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


"Aklınla yaptığın yanlışı, gücünle tamir edemezsin."

"Vicdanlarıyla birlikte yitirdikleri bir şey daha vardı: mutlulukları."

“Şu ölümlü dünyada hiç değilse bir gününüzü gülerek geçirin.”

“Eğer yüreğin kinle değil, sevgiyle dolu olsaydı; eğer aklın nefret için değil, hoşgörü için çalışsaydı, inan bana dünya daha güzel bir yer olurdu.”


“Çektiğin acı, içindeki sevgiyi boğdu.”

“Sana gülümsüyorsam, senden yansıyan iyilik sayesindedir.”

“Çünkü sen bütün yaşamımı değiştirdin. Çünkü sen bütün duygularımı değiştirdin. Çünkü sen yanımdasın.”

"Bize ait olan bizde kalsın"

"Büyüyünce bugünleri hatırla; öfke ve nefreti değil, sevgiyi miras bırak çocuklarına."

“Senin varlığın beni iyi biri yaptı.”

“Onlar iyiliği görev gereği değil, cennete gitmek için de değil, cehennemde yanmamak için de değil, başkasına hoş görünmek için hiç değil, içlerinden geldiği için yaparlarmış.”

“Sevginin nefretten üstün bir duygu olduğunu anladım.”

"Eğer birine söz verdiysek, ne pahasına olursa olsun ona uymak zorundayız."

“Verilen söz yere düştü mü, edilen ant çiğnendi mi, artık elden bir şey gelmez… Gönül artık masumiyetini yitirmiştir, sevda artık eskisi kadar temiz değildir…”


“Nefretinizi yenemeyecek kadar kibirlisiniz, öfkenizin esiri olacak kadar güçsüzsünüz. Yazık, gerçekten çok yazık!”

“Sana sevgiyle bakan gözlerim, bu ışığı senden aldı. Sana gülümsüyorsam, senden yansıyan iyilik sayesindedir. Seni görmeden önce sevgi nedir bilmezdim, o kalabalığın arasında gözlerim seni görünce anladım. Ablalarım aşktan bahsederlerdi bana, anlamazdım, seni görünce anladım. Seni görmeden önce, kendi kozasında yaşayan bir kelebektim, seni gördüm uçmaya başladım.”

Sokrates’in Savunması Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sokrates’in Savunması Kitabında Geçen Alıntılar


Sokrates'in Savunması, dinsizlik suçu işlediği gerekçesiyle mahkemeye verilmesini ve Sokrates'in yaptığı savunmayı içermektedir. Sokrates hakkında verilen ölüm kararının infazına dek geçen zamanı ve Sokrates'i ölüme götüren olaylar dizisini anlatmaktadır. Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


"Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez."

“Gerçekten de bir insanın maddiyata dostlarından fazla önem vermesinin sanılmasından daha utanç verici ne olabilir?”

“Kendilerini bilgili olarak satanlar, gerçekte en bilgisiz olanlardır.”

“Cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur.”

“Bazılarının "insan düşmanı" olması gibi biz de "düşünce düşmanı" olmayalım.”

“Hayatım ve gücüm sürdükçe hiçbir zaman düşünmeyi bırakmayacağım.”

“Bir insanın bilmediği şeyi bildiğini zannetmesi, en eleştirilecek konu değil midir?”

“Kendilerini gerçekten felsefeye vermiş olanların sadece ölümle ve ölmekle ilgilendiklerini diğer insanlar büyük bir ihtimalle hiç fark etmez.”

“O, hiçbir şey bilmediği halde bir şeyler bildiğini sanıyor, oysa ben hiçbir şey bilmemekle birlikte bunun bilincindeyim.”


“Haksız yere idam ediliyorsun Sokrates Ne yani, haklı yere edilsem daha mı iyiydi?”

“İyice bilin ki, bir değil bin kez ölmem gerekse de, doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim.”

“Bu insanlar çok şey söylüyorlar, ama söyledikleri hakkında hiç fikirleri yok.. “

“Kendilerini gerçekten felsefeye vermiş olanların sadece ölümle ve ölmekle ilgilendiklerini diğer insanlar büyük bir ihtimalle hiç fark etmez.”

“Hiç kimseye haksızlık etmediğimden emin olduğuma göre, kendime de haksızlık edemem.”

''Bir insan ya hiç çocuk sahibi olmamalı ya da olursa çocukları için zahmete katlanarak onları eğitip yetiştirmelidir.''

“Ölümün insanoğlunun başına gelen iyiliklerin en iyisi olup olmadığını kimse bilmiyor, ama güya başa gelebilecek en büyük kötülük olduğunu sandıklarından ondan korkuyorlar. Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?”

“Yanlış konuşmak sadece dile karşı işlenen bir suç değildir, aynı zamanda ruhlara da zarar verir.”

“Ölümden kaçmak çok zor değildir, asıl zor olan kötülükten kaçabilmektir! Çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.”

“Dayan kalbim, bir zamanlar daha büyük kötülüklere dayanmıştın.”

“Ayrılmak zamanı geldi artık, yolumuza gidelim: ben, ölmeye sizler yaşamaya. Hangisi daha iyi? Tanrıdan başka kimse bilemez bunu.”

“Bana bakın, bir köşede sessizce yaşamayı bir türlü başaramadım...”

“İyi insanlara kavuşmayı umut ediyorum.”

“Zaten yaşamdan uzak, ölüme yakın yaşıyorum.”

“Bilgeliğe, hakikate ve ruhun tekamülüne önem vermeyip de servet sahibi olmaya, itibara ve şöhrete bu kadar önem veriyor olmaktan utanmıyor musun?”

“Sizin alıştığınız gibi kendimi savunmaktansa, kendi alıştığım gibi konuşarak ölmeyi üstün görürüm.”


“Her zaman güzel öten kuğular, ölümlerinin yaklaştığını hissettiklerinde, belki de hizmetinde bulundukları tanrının yanına gideceklerine sevindiklerinden, daha çok ve daha güzel ötmeye başlarlar. Ama insanlar ölümden korktukları için kuğulara iftira atarak, üzüntülerinden öttüklerini, yaklaşan ölümleri için ağıt yaktıklarını söylerler.”

“Bana öğretilseydi istemeden yaptığım hatalardan vazgeçerdim.”

“Bütün insanların düşüncelerine değil de bazı insanların düşüncelerine önem verilmesi gerekir.”

 "Onlar birçok güzel şey söylese de, ne söylediklerinin farkında değiller."”

Kurtarıcı Mısın Kurban Mı Kitabında Geçen Alıntılar


Kurtarıcı Mısın, Kurban Mı Kitabında Geçen Alıntılar

İnsanların hayatında kurtarıcı olduğunu zannederken belki de bir kurban olduğunu gizliyorsun. Kurban-kurtarıcı-zorba üçgeninde hayatını tüketiyor, oyunun dışında kalmamak pahasına kendinden ve hayallerinden vazgeçiyorsun.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


“Var olmak değişmektir, değişmek olgunlaşmaktır, olgunlaşmak kendini sonsuz bir şekilde yaratmaya devam etmektir.”

"Kurtarıcılık gerçek güçten doğmaz, maskelenmiş bir benliğin sergilenmesidir."

"İnsanlar seni eskisi gibi kullanamadıklarında değiştiğini söylerler"

“Yapacak hiçbir şey olmadığında insan kendi ile uğraşmaya başlar..”


“Unutma kendini mutlu etmek, kendine değer vermek iyilik yapmaktan vazgeçeceğin anlamına gelmiyor. Sadece bu kez kontrol senin elinde oluyor. Fedakârlık kötü bir şey değil ama aşırı fedakârlık varsa bu da sağlıklı olamaz.”

“Hiçbir insan bu dünyaya güçlü olmak için gelmez. İnsanlar bu dünyaya mutlu olmak için gelir.”

"İnsanın kendini ihmal etmesi, kendini ikinci plana atması, kendi kul hakkına girmesidir. Kendini mutlu etmeden başkasını da mutlu edemezsin.”

“Manipülasyonun ve şantajın benzini, aşırı merhamet ve fazla anlayıştır.”

“Bu hayatta iş başa düştüğünde ama iyi ama kötü herkes hayatta bir şekilde kendi yolunu çizer.”

"Herkes her şeyin farkında ve kimse hiçbir şeyi yanlışlıkla yapmadı."

“Kendini bir kere ezdirdiğinde zamanla bunu yapan kişi kendinde hak görür ve sen buna tepki veremediğinde insanların gözünde böyle bir algıya dönüşür.”


“Kendi duygularınızı, değerlerinizi ve düşüncelerinizi inşa etmeniz için sınırlara gereksiniminiz vardır, aksi halde hep başkalarına bağımlı yaşar ve kendi benliğinizi oluşturamazsınız..”

“Kendi hikayeni yazmaya ne dersin? Bu sefer oyuncular olmayacak, gerçek duygularla, gerçek yaşantılarla sürdüreceksin yaşamını çünkü her şeyi kendi kalbine göre ayarlayacaksın. Sana dar gelen kostümleri çıkarıp atacaksın dolabından.. Ayağını sıkan ayakkabılardan vazgeçeceksin..”

“Kendi olmak ancak ve ancak bedel ödemeyi göze alan insanların başarabileceği bir şeydir.”

“İnsan aslında kırkına vardığında değil, farkına vardığında mutlu olmaya, hayatı anlamlı yaşamaya başlar..”

“İnsanların hayatında edindiğin yere dikkat et. Sadece sorunları olduğunda mı seni arıyorlar? Sadece uzman olduğun konuyla ilgili problem yaşadıklarında mı seni çağırıyorlar? Bir kahve içimlik zaman yaratmazlarken sadece sorunları olduğunda mı kapını çalıyorlar? Bunlara dikkatli gözlerle bakman gerekiyor ama en çok da kendine bakmalısın. Çünkü bunların seninle de bir ilgisi var...”

“Kendi çöplüğünde mutlu olmayan hep başkasının çöpünü karıştırır.”

“İtiraz etmediğin kimi inançların aslında kısırdöngüyü beslediğini bilmelisin.”

Kral Kaybederse Kitabında Geçen Alıntılar

 

Kral Kaybederse Kitabında Geçen Alıntılar


Gülseren Budayıcıoğlu Kral Kaybederse romanında, doruklardan aşağı inmeyeceğini sanan bir avcının avına av olup yuvarlanışını, kendini sevilmeyeceğine inandırmış mutsuz bir kadının da trajik hayatı içinde avken nasıl avcı olduğunu anlatıyor.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Bazı düşünürler ,umudun insana çok zarar verebileceğini söyler..Hele o umutlar, yalan umutlarsa..”

"Hiç sevilmemiş insanın yaraları derin olur.."


“İnsanlar arasında eşitliğin olduğu tek şey ölüm galiba.”

“İnsanları, acıları güçlendirir.”

"Bir insanı kaybetmek istiyorsan, onu çok ama çok sevmen gerekiyor. İşte o zaman kendiliğinden gider zaten.."

"İnsan her yaşta ister sevilmeyi"

“Eğer bir insan mutsuzsa,onu hiçbir şeyle mutlu edemezsin çünkü mutluluk bir karardır. Köşkler, yatlar, katlar, hatta mevki, başarı, sevgi bile insanı mutlu edemez.”

“Affetmek aslında sadece karşı tarafı rahatlatan bir eylem değildir. Affedince önce biz rahatlarız. Yüreğimizde ki taş hafifler, sonra da kalkıp gider.”

"Kaderden medet ummaktan vazgeç. Sen gayret etmezsen o senin için bir şey yapmaz."

“İnsan en kolay, en sevdiklerine kıyar.”

“Sevilmeyen insanların gözlerinin ışığı hep biraz sönüktür. Bunu görmek her zaman hüzünlendirir beni. Aç kalmak, susuz kalmak gibi bir şeydir bu...”

“Mutsuzluğunu kadere yükleme. Savaş onunla. Mutluluğun peşine düş. Her yerde ara onu. Mutluluk emekle, çabayla, birikimle, acı çeke çeke gelir insana...”


“Hepimiz suçluluk duygularıyla, genellikle annelerimiz aracılığıyla tanışırız...”

"Psikiyatri, insanı kendine affettirme sanatıdır."

“Ağlamak her zaman ağlamamaktan daha iyidir...”

Para Ağacı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Para Ağacı Kitabında Geçen Alıntılar


Para Ağacı, tembel bir çocuğun sonsuz paraya sahip olmasıyla birlikte yaşadığı değişimi hem düşündüren hem de bol bol güldüren bir dille anlatıyor.


 Şermin Yaşar'ın Para Ağacı kitabında geçen alıntılar şunlardır:

“Bir şeyi tüm kalbinle inanırsan ve inandığın şey uğruna tüm kalbinle çalışırsan; herkes günün birinde sana inanıyor ve yolun açılıyor.”

"Biri sana sarıldığında kollarını ilk gevşeten kişi olma." gibi bir cümle okumuştum bir yerlerde.”

“Yatanın yürüyene borcu var.”

“İnsanlar kolay kolay itiraf edemiyorlardı gerçek dünyada böyle şeyleri. (...) Biz nedense sevgimizi söyleyemiyorduk. Sevdiğimizi söylersek bir açık verecekmişiz gibi geliyordu.”

“Ne demişler: her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır.”


“Sadece etrafımdaki insanlara bakıyorum, herkes sabahtan akşama kadar çalışıyor. Karınca gibiler. Yataktan kalkıp sürünerek işe gidiyorlar. Her sabah. Düşünebiliyor musun? Her sabah. Çoğu işini sevmiyor. Para kazanmak için çalışıyorlar. İşlerini gerçekten sevmedikleri için çoğu zaman mutsuzlar. Gönülsüz yapılan iş doğru düzgün para da kazandırmıyor bence. Herkes ancak geçiniyor. İşlerinden, iş yerlerinden, patronlarından, çalışanlarından, iş arkadaşlarından nefret ediyorlar. Pazar günü gelse de yaşasak diyorlar sürekli. Hafta yedi gün kanka, bunlar altı gününü yaşamıyor. Sadece pazar gününü günden sayıyorlar. Bu bana korkunç geliyor. Düşünsene yılı sadece 52 gün yaşıyorsun. Sevdiği işi yapanlar ise bambaşka. Onlar çalışmıyor bence. Yani hiç şikayet etmiyorlar. Onlara her gün tatilmiş gibi,  her tatil de işmiş gibi geliyor. İşlerini çok sevdikleri için başarılı oluyorlar bence. Başarılı olunca da para kazanıyorlar.”

“Bir süper gücüm olsaydı kendimi yetişkinlerin dünyasından kurtarmak isterdim. Herkes çocuk olsaydı ne güzel bir hayat olurdu.”

“İnsan kendi kendini yetiştirebilir.”

“Anneler iki şeye bayılırlar: Çocuklarını övmek ve çocuklarından şikayet etmek...”

 “İnsanlar kolay kolay itiraf edemiyorlardı gerçek dünyada böyle şeyleri. (...) Biz nedense sevgimizi söyleyemiyorduk. Sevdiğimizi söylersek bir açık verecekmişiz gibi geliyordu.”

 “Bütün arkadaşlarımla, annem babamla konuştuğumuz tek şey sınavdı. Gelecekte ne olacağız? İyi bir gelecek için ders çalışmalıyız. Test kitapları, konu anlatımları çözümlü sorular kafayı yiyorduk, sakin sakin..”


 “Hayatı yaşamak varken oturup elinizdeki telefondan hayatı izlemek nedir?”

“Gören gözün hakkı var ama." "Ağacın, bahçenin, tarlanın sahibi seni görürse öyle olur, senin gözün görürse değil."

 “Hiçbir şey yapmadan, saçma sapan videolar çeke­rek ünlü olanlarla doluydu ortalık.”

“Yetişkinlerin en çok merak ettikleri şey, çocukların büyüyünce ne olacağı. Herkes bunu soruyordu. Gerçi onların çocuklarla sohbet etme becerisi bu kadardı. Ortalama bir yetişkinin herhangi bir çocukla kurabildiği sohbet, şu üç soru etrafında dönüyordu: "Kaça gidiyorsun?" "Dersler nasıl?" "Büyüyünce ne olacaksın?" Yani çocuklar için hayat gerçekten üç sorudan ibaret olamazdı.”

Beni Övgüyle Utandırma Kitabında Geçen Alıntılar

 

Beni Övgüyle Utandırma Kitabında Geçen Alıntılar

 

Özgür Bolat, övgü hakkında doğru bilinen yanlışları sorguluyor ve son 50 yılın bilimsel araştırmalarından yararlanarak doğruları gözler önüne seriyor. Övgü neden öz güveni düşürür? Övgü neden çocukları utandırır? Övgü neden motivasyonu olumsuz etkiler gibi konular anlatılır. Okunması gereken güzel bir kitaptır.

 

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Çocukların yargıca değil rehbere ihtiyacı vardır.”

“Herkesin övgüsüne ihtiyaç duyarsanız insanları yargıcınız yaparsınız.”

“Bir çocuğun kişiliği ne kadar övülürse bir davranışı kazanma ihtimali o kadar artar ama çocuk başarısız olduğunda kendinden o kadar utanır.”

“Ailenin beklentisini karşılayamama korkusu, çocuklarda her zaman kaygı ve utanç yaratır.”

"Zeki" diye etiketlenen çocuklar, kimliklerini zeka üzerine kurduysa temel amaçları genelde zeki etiketini sürdürmek olur.”

 

Çocuk neyi, neden düzelteceğini bildiği zaman motivasyonu daha yüksek olur.

“Her çocuk, bir değerdir ve içinde keşfedilmeyi bekleyen bir cevher taşır.”

“Övgü olumlu da olsa özünde bir “yargıdır”. bir kişiyi övdüğümüz zaman, onu yargılamış oluruz. bunu sürekli yaparsak, o zaman onun “yargıcı” oluruz. çocukların yargıca değil, rehbere ihtiyacı vardır. rehberin görevi çocukları yargılamak değil, onların doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmeleri için kendi içgörülerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır.”

“Kişi odaklı övgü veya kişi kimlik odaklı etiketleme, çocuğun bir davranışı yapma ihtimalini arttırır ama çocuk başarısız olursa kimliğini yaşayamadığı için daha çok utanç hisseder ve o işten soruma ihtimali artar.”

“Övgü, özellikle aşırı övgü, çocuklara " Senin becerin düşük." mesajı verebiliyor. Bu da çocukta genellikle yetersizlik inancı yaratıyor.”

“Zekası övülen çocuklar başarısızlıktan sonra problemleri çözmeye devam etmek istemiyor, yani hemen pes ediyor ama çabası övülenler devam etmek istiyor.”

“Yetişkinler, dezavantajlı gördükleri çocuklara daha fazla abartılı ve kişi - odaklı övgü kullanma eğilimindedirler.”

 

“Sevgiye en çok ihtiyaç duyan kişi, ona sevgi verirseniz alamıyor. Dahası bu kişiler genellikle kendini sorunlu gördüğü için kendine sevgi verenlere karşı da saygısı azalıyor. Çünkü bu kişi benim gibi sorunlu birini seviyorsa “o da sorunludur.” diye düşünüyor.”

“Koşullu sevgi, çocuklarda içsel motivasyon yerine içselleştirilmiş dış motivasyon geliştirir; çocuk ilgi ve değer görmek için değil, zorunluluktan dolayı çaba gösterir.”

“Okul sahibi bir arkadaşım 6 yaşındaki çocuklara, “Aferin ne demek?” diye sormuş. Bir çocuk, “Aferin, annemizin ve babamızın bizi başından savmak için kullandığı bir kelimedir.” demiş. Görüldüğü gibi çocuk her şeyin farkında.”

“Utangaç insanların birinci hedefleri " özlerini" saklamaktır. . Utangaç insanları, abartılı şekilde övdüğümüz zaman ilginin, merkezine koyarız. . Öğretmenler, iyi niyetle çocukları, özellikle utangaç çocuğu, sınıf içinde överek onu motive etmek ister ama bu övgü tüm dikkatleri çocuğun üstüne çeker ve onu daha da kaygılandır.”

Simyacı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Simyacı Kitabında Geçen Alıntılar


Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatname"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Genç çobanın yaşam serüveni, bu serüvenden başından geçenler anlatılır kitapta. Okunması gereken, mesaj alınması gereken çokça özlü sözlere rastlayacaksınız.

Simyacı kitabında geçen alıntılar şunlardır:


"Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."

"Ama ne olursa olsun, hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu öğrenmek senin için iyi bir şey. Işığın Savaşçılarının öğretmeye çalıştıkları da budur zaten."

"Elindeki bir kaşık yağı dökmeden etraftaki tüm güzellikleri görebilmektir mutluluğun sırrı.”

“Bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.”

“İnsan sevince nesneler daha çok anlam kazanıyor.”


“Genellikle ölüm insanı hayata karşı daha dikkatli olmaya zorlar.”

" Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin."

“Avı şahine, şahini insana ve insanı yeniden çöle dönüştüren şeydir aşk. Kurşunu altına dönüştüren ve altını da toprağın altına gizleyen şeydir.”

“İnsanların çoğu dünyayı korkutucu bir şey olarak görüyorlar ve yalnızca bu nedenden dolayı da dünya gerçekten korkutucu bir şey oluyor.”

“Yeryüzünde her insan, her zaman, dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak o bilmez bunu.”

“Bir şeye karar vermek başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.”

“İnsan sevdiği için sever. Aşkın hiçbir gerekçesi yoktur ..”


" Gerçekte kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir."

“İnsan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.”

''İnsan, hayaline yaklaştıkça, Kişisel Menkıbe daha çok gerçek yaşama nedeni oluyor.''

“Bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.”

“En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır.”

“Değeri bilinmeyen her lütuf felakete dönüşüyor.”

“Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır." Dedi yüreği delikanlıya. "Biz yürekler, insanlar artık bu hazineleri bulmak istemedikleri için bunlardan pek az bahseder olduk. Onları küçük çocuklara anlatırız. Sonra herkesi, kendi yazgısının yoluna göndermek işini hayata bırakırız. Ne yazık ki, kendisine çizilmiş olan yolu, pek az insan izliyor; oysa bu yol, kişisel Menkıbenin ve mutluluğun yoludur.”

"Ben gidiyorum," dedi. "Ve geri geleceğimi bilmeni istiyorum. Seni seviyorum, çünkü..." "Hiçbir şey söyleme," diyerek sözünü kesti Fatima. "İnsan sevdiği için sever. Aşk'ın hiçbir gerekçesi yoktur."

"Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun."


“Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.”

''Kötülük'' dedi Simyacı, ''insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.''

''Kötülük'' dedi Simyacı, ''insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.”

“Hazinen, bulduğun yerde değil, her zaman olduğun yerdeydi.”

Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

 

 Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

Ali Fuat Başgil; Gençlerle Baş Başa kitabında; bilgi ve tecrübesiyle genç nesillere rehberlik etmiş, gençlere başarılı olma yolunun tehlikeli düşmanlarını anlatmış ve başarıya ulaşmanın şartları üzerinde durmuştur.


Kitapta geçen alıntı sözler şunlardır:


Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.  Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter.  Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hattâ bir fasıl üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslâm mütefekkiri «İmam-ı Gazali» ye «İlıya-i Ulam» adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar: bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş.  Başladığın bir işi (Bir dersi, bir kitabı, bir vazi- feyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.  Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesi günü ne işi yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmağa başlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur. 


 Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâ­zım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın. Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver. Bir işe başlamazdan evvel o işi (dersi,vazifeyi, kitabı) en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bîr surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüd etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla. Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de, meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma.  Devamlı ve ittiratlı çalış. Ve her gün aynı saatlerde behemehal çalışmağa otur. Çalışmayı uzun fasıla ile kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin. Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar. Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. 


Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yeti­şir deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak.  Fikri çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde iki üç saat bile kâfidir. Büyük İslâm feylesofu İbni Sina, dünyaca meşhur olan (Kitabuşşifa) sini, her gün, sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz feylesofa Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki yüz sahifelik eser veren Fransız edibi Emil Zola’ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuş­lar: Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş.  Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.  Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeğe, bir kitabı okumağa koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren.  İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.  Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptı­ğını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.  Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sahife oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir.  Rastladığın edebi, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hâzinen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir. Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa halinde not et. Bir dersi, bir suretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.  Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve manalı olsun.  Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre deği­ şen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları içinde öğleye doğru öğleden sonra, gece saatleridir. Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur.


 Bir mevzu ve mesele hakkında bir yazı veya bir eser yazmağa karar verdiğin zaman, evvelâ, bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Tâ ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmiyesin. Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir. Her şeyden evvel, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir. Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan, fikir zenginliğidir.  Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur. Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan herbirinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.  Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur. Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.  Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir. Kimsenin yüzüne karşı söyliyemediğini arkasından söyleme ve bil ki arkadan konuşma korkaklığın en iğrenç şeklidir.  Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren, cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır.  Yalan söyleme. Yalan söyliyen, tutulmak korkusu içinde yaşayan hırsız, gibidir.  Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Fakat verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir.  Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.  Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyyet ve saadetini kıskanma, fakat imren, sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek terakkinin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise, iç ferahlığının, sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır.  Dost kazanmak için cömert ol. Bil ki hasisin dostu yoktur.  Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz. Gençlik güzelliğine şans denilen kör kuvvet bile âşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil.  Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.  Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlak güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.  En yakın arkadaşlarınla bile şakaların zarif ol- sun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.  Dost ol, tâ ki sana da dost olsunlar.  Dostluğunu kötü günde göster, tâ kî kötü müsamahalı bulasın.  Dostlarına vefalı, düşmanlarına müsamahalı ol ve yere yıktığın düşmanını tekmeleme, âlicenaplık göster. Vefa ve âlicenaplık yüksek ahlâkın iki parlak şiarı­dır.  Büyüklere hürmet et. Tâ ki büyüdüğün zaman sende küçüklerden hürmet göresin.  Kadınlara hürmet et. Düşün ki, kadınlık insanlı­ğın anasıdır.  Ana baba ahı alma. Ana baba ahinin zehrini içen kurtulamaz.  Yaşlıların tecrübesinden faydalan ve tecrübe edilmişi yeniden tecrübeye kalkışma, tâ ki pişman olmayasın. Sonunda pişman olacağın bir işi başında düşün. Pişmanlık, ahmaklıktır.  Küçüklere şefkat göster. Tâ ki büyüdükleri zaman onlardan şefkat görmeye hakkın olsun. Boşuna iddia ve inat etme. Hakikati ara ve sev. Hakikat sevgisi, insan için, sevgilerin en yükseğidir. Kusurlarım kendin gör tâ ki onları tamir ve ikmal edebileşin.  Muvaffakiyetlerinle mağrur olma. Bil ki gurur gelecekteki muvaffakiyetlerinin en büyük düşmanıdır. Hayatta cesur ol. Fakat bil ki cesaret gözü kapalı tehlikeye atılmak değildir. Başkasının kanaat vc akidesine hürmet et. Tâki başkası da seninki ne hürmet etsin. Kendine yapılmasını istemediğin bir muameleyi başkasına yapına. Tâ ki başkası da sana karşı aynı şekilde hareket etmesin. Kendine iyilik yapılmasını istersen, başkalarına iyilik yap.  İyiliğe karşı iyilik adalettir, iyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik ihsan ve atıfettir ve insanlığın en yüksek derecesidir.  Düşenin elinden tut. Tâ ki sen de düştüğün zaman tutacak el bulasın. Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın ka- bası, ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır. Başkalarından gördüğün kötülük, seni iyilik yapmaktan alıkoymasın. İyilik ibadettir, kötülükle mahsuplaşmaz.  Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.  Alçak gönüllü ol. Mütevazı insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi meyvesinin çokluğundandır. 


 Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.  Kendinden üsttekilere değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin.  İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğ­ruların yardımcısıdır. Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır.  Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaş­mış eğeyi yalayan aç kedi gibidir: dilinden akan kanı yalar da bilmez.  Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ö­mür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır.

A'mak-ı Hayal Kitabında Geçen Alıntılar

 

A'mak-ı Hayal Kitabında Geçen Alıntılar


Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanı kabul edilen A'mâk-ı Hayal, Filibeli Ahmet Hilmi'nin felsefi ve tasavvufi görüşlerini içermektedir. Romanın kahramanı Raci, içindeki şüphe ejderhasını susturmak ve mutlak hakikate ulaşmak için mezarlıkta karşılaştığı Aynalı Baba'nın yardımıyla manevi seyahatlere çıkar.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


"Seni gerçekten anlamayı denememiş biri için söyleyeceklerin hep fazla gelir..."

Halkımız içinde bir zümre var ki yalnız "bilmediğini bilmez", bundan başka her şeyi bilmek iddiasındadır.

“Üzüntü, sevinçten daha bulaşıcıdır..”
“Tamah ve hırsa uyup nefs ile makhûr olma.”

"Mükemmel konaklarda rahat ve saadet içinde oturup da sefil çoğunluk hakkında mersiyeler yazmak bu sayede mevki tutmak sefillerle iğrenç bir alaydır."

“İnsanın tek marifeti, bir şey bilmediğini itiraf ve kabul etmesidir.”


“İnsanların yüz binlerce senedir lügat icadıyla meşgul oluşuna rağmen hâlâ gerektiği kadar kelime bulunmayışı tuhaf değil mi?”

“Olmak için ilk önce olmamak gerekir..”

“Dünya dediğimiz bu geçici yuvayı, derin bir hüzne kapılmadan seyretmek acaba mümkün mü? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Saf bir imanın pek güzel cevap verdiği bu suale akıl ve bilim cevap veremiyordu.”

“Bir şey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz.”

“Şimdiye kadar kim bilir kaç hayvan yükü kitap okudun, ne anladın? Hiç, değil mi? İnsanların bilgisi nedir? Zevk ve kibirlerinin ihtiyacı olan sanayiye ait olanları diyelim ki bir şeydir. Lakin hak ve hakikate dair ne bilirler? Hiç! Akıl denklemiyle hakkı itiraf mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü?”


"Hayatın zevki ölüm sayesindedir. Eğer ölüm olmazsa, hayatın hiçbir kıymeti olmazdı."

"Ben insanlardan o kadar çok ihanet gördüm ki onlara fenalık etmemek şartıyla ömrümü huzur veren şekilde geçirmeyi daha uygun buldum."

“Saadet, karanlıkta kalmamaktadır.”

“Bu geçici hayatta neler buldun ki onun ebedisini arıyorsun?”

“İnsanlar yaratılış ve terbiye bakımından delidir. Tesadüfen akıllı oldukları anlar pek kısadır.”

"Nedense insan yaradılışça tuhaftır; bir çok şeye sahip olur, oldukça hırsı artar"

"Azizim, insanlar mantığı ne dediklerini ayırt etmek için değil, her dediklerini mantığa uydurmak için icat etmişlerdir."

Fahrenheit 451 Kitabında Geçen Alıntılar

 

Fahrenheit  451 Kitabında  Geçen Alıntılar


Kitap; enformasyon çağında oluşabilecek olası bir yaşamı anlatır. Yangına dayanıklı evlerin, böcek adı verilen dönüşebilen araçların, mekanik tazıların, evlerde adına “duvar” denilen son teknoloji canlı yayın ekranlarının bulunduğu gelişmiş ve robotikleşmiş bir dünyayı betimliyor yazar.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Kitaplar aptal, salak olduğumuzu bize hatırlatmak için var.”

“Bir insan kaç kez dibe vurup da yaşamayı sürdürebilir?”

“Bir kitabı kapağına göre yargılama.”

“Kaybedecek bir şeyin olmayınca, istediğin riske girebiliyorsun.”

“Belki kitaplar bizi mağaradan biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lanet olası, çılgınca hataları yapmaktan alıkoyabilirler bizi!”

“Hakkımda söyledikleri her şey doğru sanırım. Hiç arkadaşım yok. Bu anormal olduğumu kanıtlıyormuş. Ama tanıdığım herkes ya bağırıyor ya ortalıkta çılgınca dans ediyor ya da birbirini dövüyor. Bugünlerde insanların birbirini nasıl incittiğini fark ediyor musun?”


“İnsanlar neden insanlara acı vermek istiyor?”

"Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik. Etrafa bakındım. Ortadan kaybolduğunu bildiğim tek şey, on on iki yıldır yaktığım kitaplardı. Bu yüzden kitapların faydası olur diye düşündüm."

''Herkesin hatırlamak istediği ve hatırladığı bir kitabı vardı.''

"Dikkat ettin mi, bugünlerde insanlar birbirilerini nasıl incitiyorlar?"

"Kitaplarda bir şeyler olmalı... Hayal edemeyeceğimiz şeyler ; orada bir şeyler olmalı."

“Bir kadın kitaplar uğruna yanabiliyorsa, kitapların içinde bir şeyler olmalı...”

“Gözlerini merakla doldur ve sanki on saniye sonra ölecekmiş gibi yaşa...”

“Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik.... Bu yüzden kitapların faydası olabilir diye düşündüm.”


“Kurtarılma arayışına da girme. Kendini kurtar, boğulursan da en azından kıyıya doğru gittiğini bilerek ölürsün.”

“İnsan bilmediği şeyden korkar hep.”

“Bir insan kaç kez dibe vurup da yaşamayı sürdürebilir?”

“İyi yazarlar genellikle hayatın gerçeklerine dokunurlardı. Bu bakımdan kitaplardan neden bu kadar nefret edildiğini, korkulduğunu anlıyor musunuz? Hayatın gerçek yönlerini veriyorlar.”

Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Alıntılar

 

Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Alıntılar

 

Doğan Cüceloğlu’nun Öğretmen Olmak kitabında geçen alıntılar şunlardır:


"Sevgisizlik bir tür zehirdir.”

 “Öğretmenin tanıklığı önemlidir. Öğretmen neye tanıklık ederse o gelişir ve gerçekleşir. Dolayısıyla öğretmen, yaptığı tanıklıkla bir öğrencinin hayatını olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir.”

“Sen sevilmeye layıksın. Emek vermeye, zaman vermeye değersin...”

"Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilsin".


"Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilsin".

“Aristo, "insan sevmediği bir kimseden öğrenemez" der. Bu yüzden öğretmen, kendisinden her an etkilenen öğrencilerle bir gönül köprüsü inşa eder.”

“Fark ettim ki kalpten kalbe bir sohbet içinde olan kişiler, birbirlerini gürültülü ortamlarda da duyup anlayabilirmişler.”

“Bir öğretmenin en büyük gücü gözlem yapmaktır. Öğretmen, öğrenmek için sahip olduğu gözlem gücünü kullanır ve sürekli gözlem yapar.”

"Bir öğretmenin sahip olduğu değerler de bir ulusun geleceğini ve kaderini belirler."

“Eskiden bir öğretmen, çalıştığı okulun içinde bulunduğu mahalle ile bütünleşerek, o mahallenin sakinleriyle yaşayarak var olmaktaydı. Günümüzde ise zamanının çoğunu yollarda geçirerek vardığı bir okulda sadece öğretmenlik yapabilir.”


“ “Öğretmenlik yapan  “yüz” merkezlidir , öğretmen olan ise “ “CAN “ merkezlidir.”

“Bir insana ismiyle hitap etmenin ne kadar önemli olduğunu bilmek gerekir.”

Uzun Hikaye Kitabında Geçen Alıntılar

 

Uzun Hikaye Kitabında Geçen Alıntılar


Uzun Hikâye, Bulgaristan Göçmeni Ali ile oğlunun başından geçen olayların göç olgusu zemininde ve nostaljik bir atmosferde anlatıldığı uzun bir hikâyedir. Uzun hikaye kitabının yazarı Mustafa  Kutlu'dur.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.”

"Hayat kitapla güzel"

“Can sıkıntısı bilmeyen bir insana ne mutlu!”


"Geleceğin ne getireceğini kim bilebilir?"

"Adalet kalmadı hep zulüm doldu Geçti bu baharın gülleri soldu Dünyanın gidişi acayip oldu Koyun belli değil kurt belli değil.”

“Kitapların da bir kaderi vardır.”

"Ama solunan hava, yüzülen su, oturup kalktığın insan, yürüdüğün yol seni değiştirir."

“Dünyada ne adamlar var, yüzü insan, içi odun. Neyse.”

"İnsan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.."


“Kasabalardan kaçanların serüvenleri ne kadar birbirine benzer ve niçin sonu hep hüsranla biter?”

“Zaten ülkemizde insanların okuma yazma ile araları pek hoş değil.”

“Eh, dünya dediğin keyif ehlinin ebedî işret bahçesi değil..”

Kaşağı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Kaşağı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Yalan söylemenin ne büyük kötülük ve telafi edilemez pişmanlık yaratacağını oldukça iyi bir şekilde anlatır. Ömer’in Hasan’a attığı iftira Hasan’ı hasta eder ve Hasan ölür. Ömer pişman olsa da iş işten geçmiştir.

Kaşağı kitabında geçen alıntılar:


“Dünyada en çok ve taparcasına sevdiğim tek insan annem.”

“Anılarım sanki sadece kader ve üzüntü için yapılmış.”

Anılarım sanki sadece kader ve üzüntü için yapılmış.


“Aklına mezar ve toprak geldi. Orası kim bilir ne kadar karanlıktı. Tıpkı derin ve susuz bir kuyu gibiydi.”

“Kalbimin içinde büyük bir sızı büyür, büyür.
Yüreğimi acıtır.”

“Ah, on beş sene önceki çocukluk ve şimdiki ben Tatsız, sevinçsiz, sevgisiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen yorgunluk dolu soğuk hayat Şimdi karmakarışık amaçlarla, hırslarla, gerçekte değersiz olan ulaşılması uzak arzularla; kısacası sersemliğin bir özeti olan nedensiz ve dayanılmaz kararsızlıklarla yaralanan ruhum, kalbim ve iç dünyam Şimdi sanki henüz bu gece görülmüş bir rüya gibi, daha on beş saniye önce görülmüş bir rüya gibi verdiği mutluluk unutulamayan ve aslında gürültülü ve hüsran verici bir rüya olan bu fani hayat içinde kötü olmayan tek şey çocukluk ve anıları.”

“İnsanlar ne tuhaftır. Fikrine, ümidine, arzusuna muhalif bir şeye rastgelince hemen bozulur.”

“İnsanın hayvanlığı yemekle, insanlığı okumakla yaşar."

“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan”

“Liyakât karşısında senin ne ilmin, ne fennin, ne edebin, ne malûmatın para eder, ne de tahsilin, iktidarın...”

“Bir şair, insanlara: "Kurbağalar gibi feryat etmeyiniz! diyor. Bu öğüt anlayan için ne kıymetli bir hazinedir. Dinle, sus.”

“Kendin için, kendi iyi olman ve şeytanın yalanlarına aldanmaman için dua et.


“Ben sana her zaman: – Fertlere ehemmiyet verme! demez miyim? Fertler uğraşmaya değmez. Fertler bir denizin dalgaları gibidir. Asıl olan denizdir; yani toplum... Dalgalar, yani fertler gelip geçici şekillerdir. Biraz felsefî fikri olan, dalgaların bazen büyük olmasına, bazen taşkın olmasına hiç önem verir mi?”

“Biz ordudan evvel milletin, Türklerin ahlakını düzeltmeliyiz. Namuslu ruhlar, milliyetini idrak etmiş bilinçli beyinler, lekesiz vücutlar yetiştirmeliyiz.”

Cengiz Aytmatov’un Cemile Kitabında Geçen Alıntılar

 

Cengiz Aytmatov’un Cemile Kitabında Geçen Alıntılar


Cemile adlı kitapta; savaş esnasında eşi ön cephede olan Cemile'nin gelenek ve göreneğe aykırı olan aşk sergüzeştini anlatmaktadır. Bu yasak aşk hikâyesi töre, evlilik ve aşk üçlü zor çatışma mücadeleleri üzerine kurgulanmıştır. Danyar ve Cemile arasında geçen büyük aşkı anlatır.

Cemile adlı kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Ne kadar üzülürsen üzül, sen sen ol, üzüntünü kimseye belli etme, kendine sakla.”

“Görünüşte hepsi erdemli. Ama çürük yumurtaya benzer erdem: dışı güzeldir, pırıl pırıldır...bir de içini kokla bakalım.”


“Hiç pişman olma, sen mutluluğunu en sarp yollarda yürüyerek buldun!...”

“Bir insan kendini gösterecek bir şey yapmazsa, yavaş yavaş unutulur gider.”

“Fırtına, koca bir ağacı devirirse, o ağaç bir daha kök salamaz...”

“Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!”

“Her karanlık bulutta bir beyaz nokta bulunur derler.”

“Köylerde yiğit olarak nam salabilmek için, insan kendini de, arkadaşlarını da koruyabilmeli; iyilik etmeli, hatta ara sıra kötülük etmeli.”


“O beni hiç sevmedi. (...) Bundan sonra sevse de istemem. Kim ne derse desin.”

"İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez..."

Sol Ayağım Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sol Ayağım Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sol Ayağım kitabı, bir beyin felciyle dünyaya gelen Christy Brown'ın hayata tutunmak için verdiği dokunaklı mücadelenin hikayesidir. Sadece sol ayağını kontrol edebilen Brown, annesinin yardımıyla yazmayı, resim yapmayı ve hatta daktilo kullanmayı öğrenmiştir.


Sol Ayağım Kitabında geçen alıntılar:


“Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.”

"Fark etmek acıydı ama gerekliydi."

“Çocukken diğer insanlardan 'farklı' olduğumu ilk kez anladığımda, ne kadar üzüldüğümü hatırlıyordum. Dünyanın benim için sona erdiğini düşünmüştüm. Fakat ancak şimdi o 'farklılığın' önemini ya da gerçek anlamını tam olarak hissetmeye başlıyordum.”


“Uğruna yaşayacağım bir şeyler istiyordum ama hiçbir şey yoktu. Hayatımın bir amacı, değeri olsun istiyordum ama yoktu. Boş ve anlamsız bir hayattı benimki. İçimin çekildiğini hissediyordum; bulamayacağım bir şeyi arıyor, tutamayacağım bir şeye uzanıyor gibiydim.”

“O benim için bir anneden daha fazlasıydı; savaştaki silah arkadaşımdı.”

“Bir yol gösterene ihtiyacım vardı; sadece zekâsı olan birine değil, kalbiyle de hareket eden birine ihtiyacım vardı.”


“Artık çocuk olmadığımı biliyordum ama 'yetişkin' de değildim. Çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliği acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım. Eskisi gibi umursamaz ve mutlu olmak istiyordum.”

“Tony, bana dünyadaki her şeyi Tanrı'nın inşa ettiğini söylediğinde, ona pis bir yalancı olduğunu söyledim, çünkü babam, evleri sadece duvar ustalarının yapabileceğini söylemişti ve Tanrı'nın duvar ustası olmadığını biliyordum.”