Üç İstanbul Kitabında Geçen Alıntılar

 

Üç İstanbul Kitabında Geçen Alıntılar


İstanbul’un üç dönemi; Abdulhamit Dönemi İstanbul, İttihat ve Terakki Dönemi İstanbul ve  Milli Mücadeleyle Önemini Kaybeden İstanbul anlatılır. Bu dönemler Adnan'ın hayatındaki üç dönemi de içine alır. Yoksul ve idealist olan Adnan, zengin ve bir yerlere gelmiş olan Adnan, Hasta ve bedbaht Adnan anlatılır. “Bazen biriyle ya­rım saat konuşmak yarım asırlık refahtır.”


Kitapta geçen alıntılar

"İnsan kendi zayıf tarafını, herkesin bildiğini zanneder ve onu örtmek için zıddını söylerdi.”

“İnsanlar kendi rezaletlerini başkalarında görünce ne çabuk iğreniyorlardı!”

“Allah bir kapıyı kaparsa, bin kapıyı açar.”

“Fıkaralık açlık değildi; fıkaralık kimsesizlikti.”

“İnsan başkasının felaketi önünde şair, âlim, feylesof olur.”


“Vurulan kadın; aç, çıplak gezen çocuk; ağlayan erkek... Bu üçü dünya facialarının en büyüğüdür.”

193 Harbi'nde üç şeyin sınırı yoktu: Hastalığın, açlığın, vatan toprağının!..”

“Nasihat insanın hep başka insana verdiği şeydir; bu kıymetli şeyi kimse kendisine alıkomaz.”

“Kıskanan kadında bir orman kudurmuş hayvan vardır. Erkeği kıskanan kadında değil, kadını kıskanan kadında. Bu kadın hem kendine ıstıraptır hem başkasına.”

“Bütün memlekette bir tek adam vardı: Anafartalar kahramanı!.. Şimdi vatan bir insan gibi ölürken bir insan bir vatan gibi ayaktaydı: Mustafa Kemal!.. Mustafa Kemal ayağa kalkınca yeryüzüne vuran gölgesine bütün bir memleket sığıyordu. Mustafa Kemal ayağa kalktı demek, on beş milyon muzdaribin altında duracağı bir bayrak vardır demektir.”

"Bir evde herkes çalışacaktır: Erkek, kadın, çocuk, ihtiyar, herkes. Ev demek içindekilerin hepsinin çalıştığı yer demektir."

“Herkes kim? İnsanlar değil mi? Bu insanlar fazileti hep başkasında sevenler, fazileti işleyecekleri zaman değil, konuşacakları zaman sevenler değil midirler?”


“İnsanın bütün ömründe aşkla sevdiği bir tek kadın vardır: Daima okuduğu, daima yatağının ucundan ayırmadığı bir tek kitap gibi!”

"Bir felaketin birdenbire söylenmesi ikinci bir felakettir."

"Sanat", "hayat" dediğimiz yalanı gerçek sanmak için uydurduğumuz ikinci bir "yalan"dı.”

“Güzel düşünülmüş yalana, üstü aşı temiz rezalete insanlar muhtaçtır; içtimai silah olan iftirayı, teselli olan dedikoduyu, kazanılmamış parayı kaldır, bütün müesseseler yıkılır.”

“Memleketin zaten neresi benim? Ereğli'de kömür Fransız! Haydarpaşa'da demir Alman! Yalnız Yemen'de dökülen kan Türk! Üstünde ölüp altında gömülecek kadar bir toprak; bu mu memleket? Elçi tercümanlarının çiğnedikleri leşe siz Osmanlı İmparatorluğu mu diyorsunuz?”

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme