“Kitabı Olmayan Bir Oda, Ruhu Olmayan Bir Beden Gibidir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kitabı Olmayan Bir Oda, Ruhu Olmayan Bir Beden Gibidir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.




İnsan ruhuna iyi gelecek, insan ruhunu iyileştirecek şeylerin başında kitaplar  yer alır. Nasıl ki hastanın tedavi olması için ilaçlarına gereksinimi varsa insan ruhunun iyi olması için, insan beyninin iyi gelişebilmesi için de kitaplara ihtiyaç vardır. Kitaplar hafızamızın güçlenmesini sağlayan, bize neşe katan, yeri geldiği zaman bizi hüzünlendiren sonla biten , içinde binlerce bilgi olan, bitmek bilmeyen bir hazinedir. Kitabı olmayan bir oda, ruhu olmayan bir beden gibidir sözü ile de şu anlatılmak istenir:

Evin bir odasında kitap yoksa, kitaplardan kurulmuş küçük bir cennet yoksa o evin içindeki insanlar ruhsuzdur ve henüz kitap okumanın zevkini gerçek anlamda tatmamış kimselerdir. Ruhu olmayan beden hayattan zevk almaz ve o beden artık yaşayan ölü olmuştur. Kitaplardan yoksun bir evde  tatsız, tuzsun bir yere dönüşmüştür. O evde heyecan yoktur, neşe yoktur, okuduğun kitapları tartışma zevki  yoktur. Bunlardan yoksun kalan insanlar da ruhsuz bir kişiliğe dönüşmüşlerdir. Oysa okuduğumuz her kitap bizim ruhumuza iyi gelir. Yeri gelir ruhumuzu coşturur, yeri gelir dinginleştirir ama mutlaka bizde bir değişim ve gelişim sağlar. Onun için okumalı ve her türden kitaplara ruhumuzu açmalıyız. Tüm bunları yaptığımız zaman insan olduğumuzun, aklımızın olduğunun farkına varırız. Okuduğumuz her bir eserin yazarı ile konuşuyor gibi hissederiz kendimizi. O kitaplarda geçen kahramanların yerine koyarız kendimizi, kendimize yakın olan kahramanla özdeşleşiriz. Kitaplar ile birlikte hayatımızda yeni bir dönem başlar.

En sıkıldığımız zamanlarda bile bizi terk etmeyen can yoldaşlarımız onlar olur. İşte tüm bunlardan dolayı, ruhumuzu aydınlatan kitapları okumaya ve  kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz. Evimizin bir köşesini mutlaka bir kitap odası yapmalı ve onlarla iç içe olmalıyız.

Sözlü Kompozisyon Türlerinde Başarılı Olmanın Yolları Nelerdir?

 Sözlü Kompozisyon Türlerinde Başarılı Olmanın Yolları Nelerdir?




Herhangi bir konunun, duygunun, düşüncenin, amacın veya hayalin sözle anlatımına sözlü kompozisyon denilir. Sözlü kompozisyon türleri de kendi içinde iki gruba ayrılır. Bunlar hazırlıklı konuşmalar ve hazırlıksız konuşmalardır.

Kompozisyon yazmak, günlük yaşamda bir konu üzerine düşünmek ve o konu hakkında bildiklerini söylemek bile bir çaba gerektirir.


Sözlü kompozisyon türlerinde başarılı olmanın yolları şunlardır:

Geniş bir kültüre sahip olmak: Kültürlü insan meraklı insandır, okuyan, araştıran, gözlemleyen, sorgulayan kimsedir. Gündemdeki ve dünyadaki olaylardan haberi olan kimsedir. Geniş kültürlü insanların konuşması da akıcı olur böyle insanlar sözlü kompozisyonda başarılı olur.

Sesini, jest ve mimiklerini iyi kullanana kimse sözlü kompozisyon türlerinde başarılı olur.

Dilin kurallarını ve inceliklerini iyi bilen kimse nerede, neyi konuşacağını, ne şekilde konuşacağını iyi bilir. Ana dilinin incelikleri ile konuştuğu konuya anlam katar ve dilin inceliklerini kullanarak insanların dikkatini çeker. İyi bir gözlemci ve araştırmacı olmak da kişinin sözlü kompozisyon türlerinde başarılı olmasını ve kendini iyi ifade etmesini sağlar.

Konuşmalarla davranışların uyumuna dikkat etmek, konuşma sırasında anlatımı bozan ifadelerden kaçmak yani konunun akışını bozmak, kuvvetli bir mantık sahibi olmak, dinleyicilerin durumunu göz önünde bulundurmak vb. bireyin sözlü kompozisyon türlerinde başarılı olmasını sağlayan hususlar arasında yer alır.

“Hakiki Arkadaşlık, Sıhhatten Farksızdır, Kıymeti, Ancak Elden Gittikten Sonra Anlaşılır.” Sözü İle Kompozisyon Yazınız.

 “Hakiki Arkadaşlık, Sıhhatten Farksızdır, Kıymeti, Ancak Elden Gittikten Sonra Anlaşılır.” Sözü İle Kompozisyon Yazınız.




Hayatta hiç arkadaşımız, dostumuz olmadığı zaman hayat çok sıkıcı olur. Kimi zaman insanın kendisi ile baş başa kalması güzeldir ve bu insan için gerekli olan bir durumdur. Buna rağmen sürekli yalnız kalmak, içini kimseye dökememek, sırlarını bir kimse ile  paylaşamamak ve her şeyi içine atmak insanı inanılmaz derece sıkmaya başlardı ve kimsesizlik, arkadaşsızlık çekilmez hale gelirdi bir zaman sonra. Hakiki arkadaşı bulmak ise zordur. Böyle arkadaşları bulmak için zaman gereklidir. Çünkü insanlar süreç içinde birbirini tanımaya, güvenmeye ya da güvenmemeye başlar.

Aradığımız o arkadaşı bulduğumuz zaman, ona güven duymaya başladığımız zaman, onun dürüst bir insan olduğundan emin olduğumuz zaman hayat bizlere daha anlamlı ve daha neşeli gelmeye başlar. Sizi, siz olduğunuz için seven, hoşgörülü olan, empati duygusu olan ve içinde merhamet duygusu olan arkadaşlarınızın yanında kendinizi daha iyi hissedersiniz. Böyle arkadaşlıkla kurmak çok güzeldir ama bazı zamanlar da hakiki arkadaşlığın kıymeti bilmez. Kişi kendisine değer vermeyen, kendisi ile hiç ilgilenmeyen kişilerin arkasından gider ve kendini o kibirli insanların yanında küçük durumu düşürür. Oysa kişiyi çok seven, onu her hali ile kabul eden gerçek arkadaşın kıymeti bilinmez ve o zaten çantada keklik gibi düşünülerek yanlış bir duyguya kapılır insan. O gerçek arkadaş gittikten sonra anlar değerini ama iş işten geçmiş olur. 

Hakiki arkadaş sağlık gibidir. Nasıl ki hasta olduğumuz zaman sağlığımızı geri isteriz kötü insanlarla arkadaşlık kurduğumuz zaman da hakiki arkadaşlarımızın kıymetini anlarız ve pişmanlık duyguları başlar içimizde. O arkadaşımızla geçirdiğimiz güzel anları düşünürüz, onun zor zamanlarımızda yanımızda duruşu, bize güven vermesi, bir sıcak gülümsemesi ile bizi yüreğine almasını hatırlarız ve içimize hançer saplanmış gibi hissederiz hakiki arkadaşı kaybettiğimiz zaman.

 Çünkü gerçek arkadaş beklemiştir, sabretmiştir ama  o da insan olduğu için onun da sınırı belli bir yere kadar gitmiştir.  İnsan önce kendisini seven, kendisine değer veren insanlara yakınlık duymalıdır ve o gerçek yakınlarının da kıymetini bilmelidir. Hayat  güzel insanlarla daha güzel olur ve kendini bilmez kimselerin, değer bilmeyen kimselerin peşinde de koşmak zorunda kalmayız.

Yardımlaşma, Hoşgörü, Sorumluluk, Saygı Gibi İnsani Değerlerin Karşılıklı İlişkilerimizi Nasıl Etkilediğini Açıklayınız.

 Yardımlaşma, Hoşgörü, Sorumluluk, Saygı Gibi İnsani Değerlerin Karşılıklı İlişkilerimizi Nasıl Etkilediğini Açıklayınız.




İnsanlar iletişim kurmak için birbirine ihtiyaç duyarlar. İletişim kurulan ortamda nezaket dili kullanılmıyorsa orada sevgi, saygı da olmaz. İnsanlar arasında yardımlaşma olması kişilerin birbirine olan sevgi ve saygısını artırır. Yardım gören insanlar da kendilerine yardım eden kimseleri örnek alır.

Hoşgörülü olmak insanlar arasında ayrımcılığı önler ve ötekileştirme yapılmadan kurulan iletişim dili, ortamın esnek olmasını sağlar. Herkes sorumluluk sahibi olduğu zaman  insanlar arasında birlik, beraberlik ve dayanışma gibi duygular artmaya başlar. Çatışmaların yerini arkadaşlıklar, dostluklar alır. Herkes birbirine saygı duyduğu zaman, herkes bilinçli insan olduğu zaman o ortamda her anlamda gelişme ve ilerleme de sağlanmış olur. Böylece toplumun da gelişmesi kaçınılmaz olur ve böyle toplumlar ruh sağlığı yerinde olan topluma dönüşür ve başka toplumlara da örnek olunur. İnsanı insan yapan en önemli özelliği aklıdır ve aklını iyi kullanan, insanlar ile sağlık bir iletişim kurabilen kimseler, öfkesini yenebilen, sabırlı olabilen, ön yargılı olmayan insanlar kendine hakim olan insanlardır aynı zamanda. Böyle insanlar da her zaman aranan, saygı duyulan kimseler olur. Toplum içinde birlik ve beraberliğin olması o toplumun gelecek kuşaklarına da katkı sağlar ve böylece ruh sağlığı yerinde olan, başarılı nesiller ortaya çıkar.

Toplum zor zamanlarda dayanışma içinde olursa, kendinden olmayana hoşgörü gösterir ve herkesi olduğu gibi kabul ederse insanlar arasındaki sevgi ve saygı da daim olur. Tüm bunlar da iletişimin daha da güçlenmesine katkı sağlar ve sevginin, saygının, yardımlaşmanın, hoşgörünün, sorumluluğun diyarı olur bu toplumlar.

“Beni Görmek Demek Mutlaka Yüzümü Görmek Demek Değildir. Benim Fikirlerimi, Benim Duygularımı Anlıyorsanız ve Hissediyorsanız Bu Kafidir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Beni Görmek Demek Mutlaka Yüzümü Görmek Demek Değildir. Benim Fikirlerimiz, Benim Duygularımı Anlıyorsanız ve Hissediyorsanız Bu Kafidir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




Vatan toprakları düşmanın eline geçmesin diye  gece gündüz demeden çok çalışmış ve büyük Türk milletine önderlik etmiş olan Mustafa Kemal de her canlı gibi ölümü tatmış ve aramızdan ayrılmıştır. Milleti onun ölümü ile yasa boğulmuş o bu dünyadan ayrılsa bile milletinin içindeki sevgi ve hasret ona karşı bitmemiş, aksine sevgi ve saygı daha da çoğalmıştır.

 Mustafa Kemal beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir diyerek kendisinin duygularını ve düşüncelerini yaşatmanın da onu görmüş gibi olmak anlamına geldiğini söylemiştir. O şu anda bu dünyada değil ama ona olan hasretimiz he zaman devam edecektir. Önemli olan onun emanetine yani cumhuriyete, demokrasiye sahip çıkabilmektir. Onun gibi eğitim ve öğretime önem vermek, insan haklarına ve adalete önem verebilmektir.  Ülkemiz adına güzel işler başarmak, çok çalışmak, bilim yolunda durmadan ilerlemek onu mutlu ederdi. Ülkemizin her bir ferdine faydalı olmak, çocukları çok sevmek ve çocuklara değer vermek, onların gelecekte güzel işler yapması için onları çok sevmek Mustafa Kemal'in de çok istediği olumlu davranışlardır.

 Mustafa Kemal'i görmek demek onun gibi bilime ve ilime önem verme demektir. Halkın egemenliğini tek kişinin egemenliğinden her zaman daha üstün tutmak demektir.  Onu en iyi şekilde anlamak ve vatan evladına yakışır hareketlerde bulunmaktır. Mustafa Kemal aramızda yok ama eserlerini yaşatmaya devam edeceğiz. Tüm vatan evlatlarının ve Mustafa Kemal’in ruhu şad olsun.

“Seni Sevmeyene Asla Sabır Gösterme Çünkü Sabrının Adı Yüzsüzlük, Fedakârlığın Adı Eziklik, Sevginin Adı Kişiliksizlik Olur.” Sözü İle Kompozisyon

 “Seni Sevmeyene Asla Sabır Gösterme Çünkü Sabrının Adı Yüzsüzlük, Fedakârlığın Adı Eziklik, Sevginin Adı Kişiliksizlik Olur.” Sözü İle Kompozisyon



İnsanlar arası ilişkilerin daha iyi olması için, insanın insana dayanabilmesi, sevgi ve saygı göstermesi için sebat etmek gerekir. Sabırlı olmak güzeldir, insanları sevmek güzeldir ama değer bilene, ama değer verene… Uğruna sabır gösterdiğimiz, uğruna fedakarlıklar ettiğimiz insanlardan bize karşı en ufak bir kıvılcım, en ufak bir çaba görmüyorsak ona gösterdiğimiz sabrın da zamanı dolmalıdır bence. Sizi sevmeyen insanlara sabır göstermemek sizin için en sağlıklısı olur.

 Sabır gösterdiğiniz kişi size katlanamadığı için, sizin değerini anlamadığı için size yüzsüz der. O kadar kendini sevmiyorum, onun için hiçbir emek sarf etmiyorum ama yüzsüzce benimle iletişime devam ediyor der  ve bunu size dolaylı yollardan da fark ettirmeye başlar. Fedakarlık ederseniz. O insan için kendinizden maddi ve manevi şeyler verirsiniz. Kendiniz için yapmadığınız güzel bir şeyi ona yaparsınız ama bunun adı da eziklik, aptallık olur. O kadar çok sevdiğiniz kişi gün gelir ve size kişiliksiz der  ve sizi küçümser. Size değer vermeyenlere emek etmemek gerekir. Umut vermeyen insanlardan umut beklememek gerekir. Ne kadar iyi olursanız olun ne yazık ki kimi insanlar nankördür ve hayatı boyunca da nankör olmaya devam edeceklerdir.

 Çünkü yaptığınız onca şeyden sonra yapmasaydı, etmeseydi, benim ondan öyle bir talebim olmadı ki kendi çok istedi yapmayı vb gibi sözlerle sizi yıkacak, sizi derinden sarsacak pervasızca sözlerde bulunur. Bu durumda çok üzülürsünüz, çok yaralanışınız ama yine de hayata devam etmeye mecbur olduğunuzu da unutmazsınız. Böyle kişiliksiz kimseler sizi yaralasa bile buna direnç göstermeli ve hayata her şeye rağmen tutunmaya devam etmelisiniz.

 Kendinizi sevin, size değer verenleri sevin ve onlarla birlikte vakit geçirin. Değer vermeyenler de kendi yoluna gitsin ve onlar için kendinizden en ufak bir taviz dahi vermeyin ta ki pişman olup sizin değerinizi bilene ve size emek  harcayana kadar.

“ Hepimiz Dünya Denen Geminin YoIcusuyuz Ve Onun Karaya Vurup ParçaIanmasına İzin VermemeIiyiz Çünkü İkinci Bir Nuh’un Gemisi Olmayacaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “ Hepimiz Dünya Denen Geminin Yolcularıyız Ve Onun Karaya Vurup Parçalanmasına İzin Vermemeliyiz, Çünkü İkinci Bir Nuh’un Gemisi Olmayacaktır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




Doğan her insan vakti gelince hayata veda edecektir. Çünkü her insan ölümlüdür. Öleceğini bilen tek tür olduğumuz halde ölümü aklına her gün getirmeyen ve dünyalık işler için kafa yoran, gerekli gereksiz her şeye canını sıkan tek tür de yine insanoğludur. Her insan dünyanın gelip geçici olduğunu bilir ve ölümsüz kimsenin olmadığına da yıllar şahitlik etmiştir zaten. Onun için dünyadaki hiçbir insanın bir diğerinden farkı yoktur.

 İnsan kan ve kemikten oluşan, aklı sayesinde olayları kavrayan canlı bir organizmadır. Bizi insan olmaktan çıkaran şey ise başka insanlara karşı hoşgörülü olmayışımız, ötekileştirme yapmamız ve kendimizi Kaf Dağında görmemizdir. Oysa günler akıp gidiyor ve hepimizi aynı geminin yolcusuyuz. Gideceğimiz yer aynıdır. Ama biz ısrarla kötülük etmeye, kalbimizi kin ve fesatla doldurmaya devam ediyor, daha fazla kazanmak, daha iyi olmak, en iyisi olmak gibi bizi içten içe yok eden kötü hırsların farkına varamıyoruz ne yazık ki. Aynı geminin yolcularıysak beraber yaşamanın güzelliklerinin de farkında olsak daha iyi olmaz mı? Madem ki aynı geminin yolcularıyız o zaman farklılıklarımıza rağmen bir bütün olmayı da becerebiliriz.

 Farklılıklarımızı zenginliktir. İnsanın hata yapan bir organizma olduğunun bilincinde olsak ve insanları olduğu gibi kabul etsek bulunduğumuz geminin parçalanmasına da izin vermemiş oluruz. Geminin parçalanıp parçalanmaması bizim elimizdedir yani. Bizler yeter ki geçinmeye gönüllü bireyler olalım. Aziz Nesin’in de bu konu ile ilgili şu sözü çok güzeldir: “ Aynı kâğıdın arka ve öz yüzleri gibiyiz, sonsuza dek beraber ama hiçbir zaman birbirlerini göremeyen.”

İşte biz de birbirilerini gören taraf olmalıyız. Birlik içinde, barış içinde yaşamayı bilmeliyiz. Çünkü bu dünyada bir gün yok olacak ve bir ikinci fırsat bir daha elimize geçmeyecektir. Önemli olan fırsat elimizdeyken sevgi içinde yaşamayı öğrenip öyle hayata veda etmek ve imza atıp gitmek daha insancıl olanıdır.

“Sorgulanmayan Yaşam, Yaşanmaya Değer Değildir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Sorgulanmayan Yaşam, Yaşanmaya Değer Değildir.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.




Yaşadığımız dünyada her gün birçok olaylar olmakta, çeşitli gelişmeler yaşanmaktadır. Bilim ve teknoloji anlamında gelişmeler, ekonomik anlamda gelişmeler, sosyolojik ve psikolojik anlamda vb. gelişmeler olmaktadır. Bu gelişmeleri takip etmek gerekir. Yaşadığımız çevreyi, yaşadığımız toplumu ve toplumun düşünce yapısını sorgulamak gerekir. Sorgulanmayan yaşam, yaşanmaya değer değildir sözü ile ifade edilmek istenen şudur: Yaşamı sorgulamalıyız. Yani aklımızı kullanmalıyız, düşüncelerimizi söylemekten çekinmemeliyiz, yanlışa yanlış, doğruya doğru demesini bilmeliyiz. Bir şeyi körü körüne kabul etmek ve benimsemek cahilliktir. Bunu din için söyleyemeyiz elbette çünkü din dogmatiktir ve herkes dinini olduğu kabul eder.

 Günlük yaşamdaki konuları merak etmeli o konular üzerine sorular sormalı, eleştirel düşünme becerisine sahip olmalı, analiz ve sentez yapmalıyız. Bunu yaptığımız zaman hem bilgimize yeni bilgiler katmış oluruz hem de gündemdeki yaşananlardan da haberdar oluruz.  İnsan düşünmelidir ve düşünerek bir şeylere ulaşmaya varmalıdır. Çünkü düşünmek insana görünenin ötesindeki sırları, incelikleri ve derinlikleri, nedensellikleri, varoluşları, etkileşimlerin neler olduğunu gösterir. Kulaktan duyma bilgiler ile değil kendi okuduklarımızla, kendi öğrendiklerimizle bir şeylere ulaşmaya çalışmalıyız. Bu da ancak kendi sorgulama yeteneğimiz sayesinde olur. Düşünen insan, çalışması sayesinde yeni şeyler öğrenir ve yeni bilgileri de sorgulamaya başlar. Sorguladıkça her geçen gün zihnimiz ve beynimizde gelişmeye başlar ve kendi düşüncelerimiz ortaya çıkar. Sorgulanmayan yaşamda ise kişi körelmeye başlar ve kendisine dayatılan ne ise sadece onu öğrenir ve dolayısıyla öğrendiği bilgiler de sınırlı kalır. Yani yaşamı sorgulamak gerekir, aşırı bir konfor düşkünlüğü içinde olmamak, hayata dair her şeyi merak etmek gerekir.

Eğitim alanında, sağlık alanında, siyasi konularda her şey üzerine zaman buldukça düşünmeliyiz, kendimizi geliştirmek için çok kitap okumalıyız ve bu okuduğumuz kitaplar üzerinde sorgulama yapmalıyız. Bunları yaptığımız zaman hata yaşanmaya değerli olur ve hayatın gerçekten anlamı olur. Çünkü bu dünyadan boş bir insan olarak değil geride bir şeyler bırakmış insan olarak ayrılmış oluruz. Sorgulamanın önemi ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir: Sorgulamak bir taşı harekete geçirmek gibidir. Bizler de içimizdeki o taşları harekete geçirelim ve sorgulayarak hayatı daha iyi kavramaya çalışalım.

Aşağıdaki Atasözlerini Kısaca Açıklayınız.

 Aşağıdaki Atasözlerini Kısaca Açıklayınız.





“Mermerde Kil Bitmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Mermer, sert ve değerli bir taştır.  Bundan dolayı mermerde kil bitmez. Bu durum iyi  ve güzel kalpli insanlar için de geçerlidir. İyi insanlardan kötülük gelmez. İyi insanlar güvenilir ve kalbi temiz olan insanlardır. Böyle kimseler de iyi olduğu için onların iyi niyeti istismar edilmemelidir.

 

"Misk Yerini Belli Eder."

Misk, güzel kokusu ile bulunduğu yeri belli eder. Üstün nitelikli kimseler de nerede olursa olsun  kendini belli eder. Böyle kimseler hem güzel ahlaklı olduğu için, hem çalışkan olduğu için onların yeri her zaman aranır ve o kişiler toplum tarafından da sevilen ve sayılan kimseler olur.

 

“Mürüvvete Endaze Olma."

İyilik ve yardımın ölçüsü olmaz, herkesin kendi durumuna göre iyilik yapabilir. İyilik güç oranında yapılır. Onun için iyilikte zorlama olmamalıdır. Herkesin kendi olanakları ne ise o oranda yardım yapar.

 

"Meramın Elinden Bir Şey Kurtulmaz."

İstek ve kararlılık ile yapılamayacak iş yoktur. Yeter ki azim olsun, irade olsun insan amaçlarına ulaşır. İşimize azimle sarılmalıyız.

 

"Ele giden, yele gider."

Kaba ve nazik olmayan kişilere yapılan iyilik, sunulan şey  boşa gider. İyilikten anlamayan, kaba saba kimselere iyilik etme çabası içinde olmamalıyız. Çünkü böyle kimseler nankördürler ve iyilikten asla anlamazlar.

 

"Dana yediği taşı bilir."

Dana bağa ya da bostana girdiği zaman taşlanır ve bir daha bağa girmemeye çalışır. Acı çeken insan da çektiği acının ne denli zor olduğunu en iyi kendisi bilir. Başkasının onu anlaması zordur.

 

"Allah, ilmi dileyene malını dilediğine verir."

Yüce Allah malı istediği kişiye veriri. İlimi ise kim istiyorsa, kim ilim peşinde, irfan peşinde koşuyorsa ona veriri. Yani kim çalışırsa o kişiye de ilim verir.

“Başarının Sırrını Bilmiyorum Ama Başarısızlığın Sırrı Herkesi Memnun Etmekten Geçer.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Başarının Sırrını Bilmiyorum Ama Başarısızlığın Sırrı Herkesi Memnun Etmekten Geçer.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




 

İyi niyetli insanlar, saf olarak kalabilmiş içinde zerre kadar kimseye kötü düşüncesi olmayan kimseler herkesi memnun etmek için canını dişine takar ama kendim mutlu muyum , ben ne haldeyim acaba diye kendilerine bir türlü zaman ayıramazlar ve başkalarının mutlu olması için kendi mutluluklarını ertelemeye başlarlar. Böyle insanlar kendi çocuğunu değil başkasının çocuğunu mutlu eder, kendini sevmez, başkalarını sever, başkaları küsmesin, başkalarına hiç hayır demeyim yoksa sevilen bir insan olmam, dışlanırım korkusu ile hayatı böyle devam ettirirler.

 Oysa insan ilk olarak kendini düşünmelidir. Kendi hayallerini, kendini mutlu eden şeylerin neler olduğunu, hayatta hiç kimseyi memnun etmenin mümkün olmadığını düşünmelidir. Kendini düşünmeden kastım tamamen bencil olmak ya da kendini dışarıdan soyutlamak değildir elbette ama yeri geldiği zaman başka insanlara hayır diyebilmeyi öğrenmektir. Her insanın kendine göre bir başarı hikayesi vardır. Kimi insan zorluklar içinden çıkıp başarılı bir ilim insanı olur, kimi insan ise maddi durumu çok iyi olduğu halde çalışmaya devam ederek kendini yetiştirip nitelikli kişi olur. Yani  hangi koşullarda olursak olalım birinde çalışma azmi varsa o kişi ileride başarılı bir birey olur. Başarılı olmanın yolu, mutlu olmanın yolu da herkese karşı nazik olmak ama yeri geldiğinde herkesin dediğini de yapmamak yani kendi önceliklerine fırsat vermekten geçer.

Başarının sırrını bilmiyorum ama başarısızlığın sırrı herkesi memnun etmekten geçer sözü ile şu anlatılmak istenmiştir: Başarılı olan kimselerin kendine göre bir öyküsü vardır ama başarısızlığın nedeni ise hiç kimseye hayır diyememek, hep başkalarına iyi görünmeye, başkalarını mutlu etmeye çalışmaktır. Kişinin kendini ihmal etmesi, kendine şefkat göstermemesi, kendi hayallerine değil başkasının çizdiği yola göre hareket etmesi onun başarısız olmasına neden olur ve kendi özgürlüğünün elinden alınmasına neden olur. Oysa bırakın başkalarını memnun etmeyi. İnsanları ne yaparsanız yapın asla memnun edemezsiniz. Çünkü insanoğlu doyumsuz bir varlıktır. 

Ne kadar iyilik ederseniz edin hep daha fazlasını bekleyecek, taviz, tavizi doğuracaktır. Bundan dolayı kendinizi sevin, kendinizi iyi yetiştirmeye çalışın ve kendi geleceğinize kendiniz yön verin. Başkalarını da elbette memnun edin ama önce kendinizi memnun edin ki siz mutlu olasınız . Herkesi memnun etmeye çalışırsanız evin yolunu bulamazsınız. İnsan ilk olarak kendini mutlu etmelidir, kendini iyileştirmeli ve kendi hayallerinin peşinde koşmalıdır.

Yoğun bir işi olduğu zaman, yapmakla yükümlü olduğu işleri olduğu zaman kendisi ile vakit geçirmek isteyen yakınlarına da hayır diyebilmeli ve muhabbeti başka zamana erteleyebilmelidir. Böyle yapıldığı zaman hem kimse kırılmamış olur hem de kişi kendi özgür kararını veriri ve birilerine gebe kalmaz. Yani kişi özgür kararı ile hayatına yön verir ve kimseyi memnun etmek gibi yapmacık bir davranış içine girerek gerçek dünyasını berbat etmez.

“Ne Söylediğiniz Değil Nasıl Söylediğiniz Önemlidir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Ne Söylediğiniz Değil Nasıl Söylediğiniz Önemlidir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




İnsan günlük yaşamında iletişim kurma ihtiyacı içinde olan bir varlıktır. Konuşuruz, dinleriz ve hayat akıp gider. Konuşma şekli vardır,  konuşma adabı vardır. Söyleyeceğimiz bir şeyi daha iyi nasıl karşımdaki kişiyi kırmadan, dökmeden ona kendimi ifade edebilirim düşüncesi içinde olursak insanlar ile iletişimimiz de o denli anlamlı olur. Yani burada zeki olmak da önemlidir. Patavatsızca konuşmak insanın canını sıkar ve kişilerin o şekilde konuşan kişiye yaklaşmadığı görülür. Söyleyeceğimiz şeyi insan gibi söylersek kimsenin kalbi kırılmamış olur. Yani dilimizi iyi kullanmalıyız ve kaba olmamalıyız, nazik bir iletişim dili kullanmalıyız.

 Kimi insanlar vardır ki sürekli kötümser olarak yaşarlar ve bu hallerinden de zevk alırlar. Böyle insanlar bizim iyiliğimize bir şey de söylese söyleyiş şekillerinden dolayı bu gibi kimselerle aynı ortamda olmak istemeyiz ve hatta o kişinin sesini dahi duymak istemeyiz. Onun ne dediğimiz değil nasıl dediğimiz önemli. Ayrıca kıvrak bir zekaya sahip olmak da önemlidir. Örneğin; annemiz ödevini çabuk yap deyince sinir oluruz ve kabaca davranmasa daha iyi olur derdi. Oysa aynı annemiz hadi kuzum yarına yetiştirmen için ödevin var istersen yap da gece uykusuz kalma diye söylediğinde bu durum egomuzu okşar ve mutlu oluruz. Çünkü anne olan kişi çocuğunu birey olarak görmüştür ve ona kibarca istediğini söylemiştir. Bu konu ile ilgili çok bilindik şu örnek de vardır:  Padişah, bir gece rüyasında tüm dişlerinin teker teker döküldüğünü görür. Uyanınca heyecanla hemen sarayın tabircisini çağırır ve rüyasını anlatır ve rüyasının tabirini ister.


Rüyayı dinleyince müneccimin rengi atar, korkarak ve titreyerek,

“Padişahım ileride 6 çocuğunuz olacak ama huzurunuzda yalan konuşmam, beni bağışlayın, dişlerinizin dökülmesi çocuklarınızın öleceğine işarettir. Çocuklarınızın hepsi sizden önce ölecek. Yani bütün çocuklarınızın ölümünü göreceksiniz der.

Padişah bu yorum karşısında irkilir, çılgına döner ve “Bu nasıl tabir, Vurun bunun kellesini!” der ve müneccimin başı kesilir.

Ama bu tabirden sonra padişahın merakı ve endişesi iyice artar, ülkenin her tarafına adamlarını göndererek en iyi müneccimini bulu saraya getirmelerini emreder.

Saraya gelen müneccime gördüğü rüyayı aynen anlatır ve müneccimi ne anlatacağını merak eder.


İkinci müneccim;

“Padişahım müjdeler olsun, Allah size o kadar uzun ömür verecek ki o kadar uzun yaşayacaksınız ki evlatlarınızın hiç birisi sizin ölümünüzü göremeyecek, bütün çocuklarınız sizin yaşadığınızı görecek.”

Buna sevinen padişahın kalbi rahatlar ve hizmetlileri çağırıp;

“Tez bir kese altın verile bu müneccime!” diye emir verir ve müneccimi sarayına alır. İşte buradan da çıkarılacağı üzere ne dediğimiz değil olaylara nasıl baktığımız, nasıl ifade ettiğimiz çok önemlidir. Tatlı dil ve kıvrak zeka insanı ipe gitmekten bile kurtarır. Söylediğimiz söz olumsuz bile olsa bunu nazikçe dile getirdiğimiz zaman olgun bir insan oluruz ve kimse bizi kendisini eleştirmekten rahatsız olmaz.

 

Toplumumuzun Gelişmesi ve İlerlemesi İçin Neler Yapılmalıdır?

 Toplumumuzun Gelişmesi ve İlerlemesi İçin Neler Yapılmalıdır?




Toplumun gelişmesi için büyüğünden küçüğüne herkes üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Mustafa Kemal “Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.” demiştir. Bu sözden hareket ederek çocuklarımızı, geleceğimizin aydınlarını eğitimli ve ahlaklı yetiştirmeliyiz. Onlara ilk olarak iyi insan olmayı, güvenilir ve dürüst insan olmayı öğretmeliyiz. Bunu öğrettiğimiz takdirde o küçükler büyüyecek ve yarınlarımızın erdemli bireyleri, sorumluluk sahibi bireyleri olarak topluma yön vereceklerdir. Toplumda eğitim ve öğretime önem verilmelidir.

 Ailelerin temeli güzel ahlak üzerine atılmalı ve  ve bu ailelerden dünyaya gelen çocuklar da topluma en iyi şekilde katkı sağlamak üzere yetiştirilmeli ve biz anlayışında olan çocuklar, bencil olmayan evlatlar yetiştirilmelidir. Toplum zor zamanlarında birlik ve beraberlik içinde hareket etmelidir. Toplumun gelişmesi için bilim ve fen alanında ilerleme sağlanmalı, çalışkan ve üretken bireyler yetiştirilmelidir. Vatanını ve milletini seven, vatandaşlık görevini yerine getiren, insan haklarına saygı duyan, adaletli bireyler yetiştirilmeli ve toplumda düzen ve birlik sağlanmalıdır. Okuyan her insan iş bulabilmelidir. Üniversite mezunları boşta beklememeli, herkes kendi işini yapmalıdır.

 İşini aşk ile yapan insan da içinde yaşadığı topluma zaten büyük katkı sağlamış olur. Toplumdaki her birey okuma yazma bilmeli ve eğitime her şeyden daha çok önem verilmeli, cehaletin düşmanı nitelikli öğretmenler yetiştirilmelidir. Ülkemizin her anlamda gelişmesi için büyük çalışmalar yapılmalı ve bu çalışmalar doğrultusunda ülkemiz dünya ülkeleri arasında yer almalıdır.

“Kalbi ve Sözü Bir Olmayan Kimsenin Yüz Dili Bile Olsa, O Yine Dilsiz Sayılır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Kalbi ve Sözü Bir Olmayan Kimsenin Yüz Dili Bile Olsa, O Yine Dilsiz Sayılır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




Konuştuğumuz dilimiz bizim toplum içindeki yerimizi de ifade eder. Nasıl bir dile sahipsek, nasıl bir iletişim kurma becerisine sahipsek biz oyuz aslında. “Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, yine dilsiz sayılır.” der Mevlana. Kalp ile söz bir olduğu zaman insan olduğu gibi görünür. Kalp ayrı söz ayrı ise burada samimiyet yoktur, burada içten pazarlık vardır ve bu durum da insanların birbirine karşı sevgi ile bağlanmasını engeller. 

Önemli olan kalp dilidir. Kalbimiz temizse o kalpten çıkan sözler de aynı olur. Kalbimiz kirlenmiş , kötülükler ile kaplanmışsa dilimizden çıkan sahte sevgi sözcükleri ile sadece kendimizi kandırırız ama vicdanımızı asla kandırmayız. İnsanın dilinin ve kalbinin bir olması demek kendine olan saygısı , kendine olan sevgisi demektir aynı zamanda. Bunlarda tutarsızlıklar yaşanmaya başlandığı zaman olmayan bir şeyi varmış gibi dışarıya yalandan göstermeye çalışmak sizi samimi bir insan yapmaz. İnsanlar bir süre sonra nasıl samimiyetsiz ve yalancı bir insan olduğunuzu anlamaya başlar ve sizden uzaklaşmaya başlar.

 Önemli olan kalp dilinin saf olmasıdır. İnsanların yüzüne ayrı, arkasına ayrı oynamak karakterinizin de henüz oturmadığının göstergesidir. Kalp ve söz bir olduğu zaman ise kendimize karşı içimizde en ufak bir yara hissetmeyiz ce mutlu oluruz. Mutlu olduğumuz zaman çevremizdekilere daha da iyi davranmaya çalışırız ve toplum içinde de saygın, karakterli bir kişi olarak tanınırız.

İletişim Becerisi İle İlgili Özlü Sözler

 İletişim Becerisi İle İlgili Özlü Sözler




Günlük hayatımızda sık sık iletişim sorunları yaşarız. Yemek, içmek, gezmek, dinlenmek bizler için nasıl önemli ihtiyaç ise iletişim kurma becerisini kazanmak da bizler için bir gereksinim olmalıdır. İnsanlar birbirine nasıl davranacağını iyi bilmelidir. Ne dediğimiz değil nasıl söylediğimizdir iletişimi güçlü kılan ve insanların birbirine yakınlaşmasını sağlayan ya da uzaklaşmasına neden olan. İletişim kurma becerisini kazanmış olan insan hem kendini sever hem de başkalarının kendini sevmesini sağlar.


İletişim becerisi ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Sanat tapınağı kelimelerle inşa edilmiştir.”  Josiah Gilbert Holland.

“İki kulağımız ve bir ağzımız var; demek ki konuştuğumuzdan iki kat daha fazla dinlemeliyiz.”  Epiktetos.

“Kişi, bağlamada iyi ise, halatın düğümlerine ihtiyaç yoktur, yalnızca kalbin arkadaşlığı yeter.” Lao Tzu

“Etkin iletişimde bulunabilmek için hepinizin dünyayı farklı şekilde algıladığımızın ve bu algılamalarımızı diğerleriyle iletişimimizde rehber olarak kullandığımızın farkına varmalıyız.” Anthony Robbins

“İletişim eksikliği, yanlış giden başarılı bir ilişkinin anahtarıdır.”  Pepa

“Dünyada birbiriyle hiç iletişimi olmayan birçok kültürün, çareyi ve umudu havaya, gücü ve kederi toprağa, saflığı ve şifayı suya yöneltmesi tesadüf olamaz elbette. Ayrıca bir de ateş var ki tutku ve cehennem, ışık ve güneş de onda gizli. “Buket Uzuner

İyi bir konuşmacı olmanın tek bir kuralı var; dinlemeyi öğrenin.”  Christopher Morley


İletişim topluluğa, yani anlayışa, samimiyete ve karşılıklı değerlemeye götürür.” Rollo May

Akıllı insan söylemeden önce düşünür, sonra söyler; akılsız ise önce söyler, sonra düşünür.”  Aristo

“İletişim sağlıklı su içmek gibidir. Doğal bir felaketten sonra güvenilir su içmek önceliklidir. İnsanlar yiyecek olmadan, susuzluğa göre, daha uzun yaşayabilir. Bu nedenle kolera, dizanteri, yetersiz beslenme, kıtlık ve ölüm riskini önlemek için temiz su ile ilgili iletişim önemlidir”.  Tae Yoo

“Küçükken hayvanlarla konuşsam ne ilginç olur diye düşünürdüm, meğer yıllardır iletişim kurabildiğim bir sürü hayvan varmış.” Özdemir Asaf

“Etkili iletişim bildiğinin % 20’sidir. Ancak %80’i bildiğin şey hakkında neler hissettiğindir. “ Jim Rohn


“İnsanları geçimsiz yapan sevgisizliktir. Birbirine düşman eden iletişimsizliktir. Güzellikten yana ne varsa yok eden ilgisizliktir.” Konfüçyus

“İletişimi etkin kullanabilenler, kendilerinin dünya deneyimleri ve dünyanın onlar üzerindeki deneyimlerini değiştirebilir.” George Shinn

İçinde Atatürk ve Cumhuriyet Kelimeleri Olan Bir Hikaye Yazınız

  İçinde Atatürk ve Cumhuriyet Kelimeleri Olan Bir Hikaye Yazınız.

 


Kurtuluş Savaşı başlamış, Anadolu’nun kahraman kadınları da bu savaşa katılmak için canla başla çalışıyordu. Kimi evinde ekmek yapıyor, kimi askerlere çorap ve kazak örüyor, kimi de askerlere sıcak çorba yapıp bunları çocukları ile cepheye yollamaya çalışıyordu. Bu çalışanlardan biri de Anadolu’nun ücra bir köşesinde hayatını sürdürmeye çalışan, babası ile birlikte yaşayan, eşini Çanakkale Cephesi’nde kaybetmiş olan Halime Anaydı. Halime Ana üç çocuğu ile birlikte kalmış, babasına bakıyor bir yandan da ülkesinin kurtulması için elinden gelen her türlü işi ediyordu.

 Vatanını seviyordu, vatan aşkı ile yanıyordu Halime Ananın içi. Savaşlar devam ediyor, düşman askerleri ve bizim kahraman Mehmetçiklerimiz Mustafa Kemal önderliğinde cepheden cepheye koşuyor, aç kalıyor, susuz kalıyor ama vatansız kalmıyordu. Günler geçti, aylar geçti, yıllar geçti ve Allah’a şükürler olsun ki vatan düşman işgalinden kurtuldu. Halime Ananın iki çocuğu da bu savaşta şehit olmuş, vatan sevgisi için Hakk’a yürümüşlerdi. Bağımsızlık elden gitmemiş, ülke huzura kavuşmuştu. O sıralarda Mustafa Kemal Halime Ananın yaşadığı köyü de ziyaret etmiş ve onun iki çocuğunun şehit olduğunu duyunca Halime Ananın elini öpmüştü. Halime Ana da Mustafa Kemal’e kendi elleri ile yaptığı ayrandan ikram etmişti. Mustafa Kemal onunla sohbet etmiş ve bağımsızlık ilan edildi ve artık ülke yönetiminde de yenilikler gerekecek demişti.

Halime Ana da o yeniliklerin ne olduğunu sormuş Mustafa Kemal zamanı gelince Cumhuriyeti ilan edeceğiz, halk yönetime egemen olacak diyerek Halime Anaya cumhuriyet yönetimi hakkında bilgi vermişti. Halime Ana da buna mutlu olmuş ve yürü be Mustafa Kemal’im arkanda Anadolu'nun yiğit kadınları var diyerek onu desteklemişti. Ülke kurtulduktan sonra zamanı gelince cumhuriyet ilan edildi. Mustafa Kemal Halime Anayı unutmamıştı. Onu da Ankara’ya getirterek ona çocukları şehit oldu diye ve askerlere savaş yıllarında yemek yolladı diye şeref madalyası verdi. Halime Ana  Mustafa Kemal’e dönerek bu ödülü çocuklarım adına , ülkem adına alıyorum, yaşasın vatanımız, yaşasın bağımsızlık ve cumhuriyet diyerek gözleri doldu. Bağımsız olmuştu vatan toprakları, halk egemen olmuştu yönetime ve cumhuriyet vardı artık ülkede.