Milli Mücadele Yıllarında Yaşamış Olsaydınız Vatanımızın Düşman İşgalinden Kurtulması İçin Neler Yapardınız? Konulu Kompozisyon Yazınız.

Milli Mücadele Yıllarında Yaşamış Olsaydınız Vatanımızın Düşman İşgalinden Kurtulması İçin  Neler Yapardınız? Konulu Kompozisyon Yazınız.

 

Milli Mücadele yıllarında aziz milletimin, muhterem  insanları  canla başla çalışmış ve vatanımız bu günlere  zorlu günlerden geçerek Allah'a şükürler olsun ki gelebilmiştir. Kadını, çoluğu çocuğu, askeri hep birlikte olup vatanı düşman işgalinden kurtarmışlardır.  Çünkü aziz Türk Milleti her zorlukta  dayanışma içinde olmasını bilmiş  ve bundan da asla yılmamıştır.Milli mücadele yıllarında yaşamış biri olsaydım  ben de şunları yapardım:

 

Ülkemin  toprakları tehlike altında olduğu için gece gündüz demeden elimden gelen her türlü fedakarlığı vatanım için yapardım. Çünkü bilirdim ki vatan demek namus demektir, vatan demek özgürlük demektir, vatan demek kimseye boyun eğmeden dik durabilmek ve bayrağını özgürce dalgalandırabilmek demektir.  O yıllarda çocuk olduğum için  ben de askerlerimize  elimden geldiği kadar ancak şunları yapabilirdim: Anamın  hazırladığı erzaktan   askerlerimizin yer aldığı cepheye yetiştirmeye götürür ve onların karnının doyması için  çok çalışırdım. Sürekli cepheye yiyecek içecek  götürürdüm. Vakit kaybetmemek için, düşmana fırsat vermemek için  koşa koşa cepheye gider ve yine koşa koşa eve gelirdim. Cephedekilerin başka ihtiyaçları varsa onları da karşılamak için hızlı hareket ederdim. Annemin askerlerimiz için ördüğü çorapları,  şapkaları askerlerimize , o güzel ve masum  bakan, içinde vatan sevdası olan abilerime ulaştırırdım. götürürdüm.  Susuz kalmış askerlere su verirdim, ayran verirdim.  Savaş zamanı da olsa derslerimi ihmal etmezdim. Daha çok çalışmam gerektiğini bilir bunun için bir yandan da derslerime çalışırdım. Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan giderdim ve onun emirlerini elimden geldiği kadar uygulamaya çalışırdım. Babam, amcalarım, dayılarım cephede görev aldığı için evi korumak ve kollamak görevini de anamla birlikte üstlenirdim. Düşman askerlerine asla selam vermezdim. Onları toprağımızdan kovana kadar  her türlü  fedakarlığı büyüklerimle birlikte yapmaya çalışırdım. Okulumuza gelip Fransız bayrağını asmaya çalışan askere ayağımla tekme atardım. O beni dövse bile, burnumu kanatsa bile asla ona gülmem ve asla onların tarafında olmazdım. Çünkü ben vatanım için canımı bile feda ederdim de yine de düşmana aman vermezdim.


 

Vatan için ölmeyi göze alırdım. Bu uğurda ölmeye koşa koşa giderdim. Şehitlik mertebesine ulaşmayı isterdim. Kendi yaptığım kuş lastiklerini düşmanın kafasına sıkardım ve onlardan asla korkmazdım. En fazla canımı alırlar fakat vatan topraklarını ele geçiremezler derdim. Çünkü ben anamın oğluyum, çünkü ben bu topraklar için hayatını kaybetmiş  babamın oğluyum ve  şehit olmuş Mustafa dedemin torunuyum derdim ve çalışmaya, düşmanla savaşmaya devam ederdim. 

Atatürk’e Mektup Konulu Bir Yazı Yazı Yazınız.

Atatürk’e Mektup Konulu Bir Yazı Yazınız.

 

Bugün  10 Kasım Salı günü  tarih ise 2020. Şu anda saat dokuzu beş geçiyor.  Apartmanımızın  penceresinden siren sesleri duyuluyor.  Herkes  siren sesini duyunca duruyor ve  hareketsiz kalıyor.  İçimi bir duygu kaplıyor öyle bir duygu ki bu tarif edilemez Atam. Çünkü  senin yokluğunun sesleri bu, senin bu dünyadan gidişine duyulan  özlem, gidişine hasret kalınan acı ve keder, sana gösterilen  sevgi , saygı sonsuz atam.  Şu anda  ülkemin her bir köşesinde siren sesi çalıyor ve ama ne yazık ki sen yoksun. Gözlerim doluyor  liderini, ülkesinin ilk cumhurbaşkanını  bu kadar güzel seven ve onu unutmayan  milletin güzel fertlerini gördüğüm zaman dayanamıyorum ve ağlıyorum.Seni düşünüyorum Mustafa Kemal’im. Cepheden cepheye koşan, askerleri ile yılmadan, usanmadan vatanı için çalışan seni….. Çünkü sen Mustafa Kemal'sin, düşmana boyun eğmeyen, düşmanın karşısında eğilip bükülmeyen koca adam, büyük adamsın.

 

Yıllardır vatanseverliğin ile bu  vatan için çalıştın.  Durmadan çalıştın, ilim yolunda , irfan yolunda memleketini kurtuluşa, aydınlığa çıkarmak için  gece gündüz demeden çalıştın. Hasta yatağında bile kalkıp Hatay sorunu ile uğraştın ve milli ve manevi değerleri kaybetmemek için  fedakarlıklar yaptın. İşte böyle bir kahraman, böyle bir insan nasıl unutulur, unutulmaz elbette. Çünkü Ulu  Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’sün, çünkü sarı saçlı mavi gözlü bir  yiğitsin, hala aramızdan ayrılmamış gibisin.  Çünkü seni çok seven bir milletin var. Bugün herkes Anıtkabir’de. En küçüğünden en büyüğüne, en gencinden en yaşlısına. Oturmuşlar, sessizce senin için göz yaşı döküyorlar. Neden ağlıyorsun diyemiyorum  onlara çünkü ben de ağlıyorum. Seni çok özlüyoruz  Atam, seni çok seviyoruz. Çok emeğin geçti bu güzel ülkeme çok.  Bize  her şeyden önce Cumhuriyet’i emanet ettin. Onu biz kurduk, siz gençler yükseltecek ve devam ettireceksiniz dediniz.  Tüm  ülkenin çocuklarının ilim ve fenle uğraşması için canla başla  mücadele ettin.  Savaş  yıllarında bile eğitim ve öğretim   toplantıları yaptın. Çünkü eğitimin en önemli silah olduğunu  biliyordun ve bunun için de durmadan  milletine yenilikler getirdin.  Sana olan özlemimiz nasıl son bulsun, bulamaz. Çünkü sen her zaman aklımızda ve kalbimizdesin. Bugün küçük çocuklar ‘’ Anne ben Atatürk gibi çok çalışacağım, onun okuduğu kadar kitap okuyabilir miyim acaba diyorlar.  Bu sözü duyunca mutlu oluyor insan, sanki bahar gelmiş gibi oluyor memleketime. Çünkü eğitime  ve öğretime senin gibi önem veren büyük bir lidere sahip olmuşuz.  İyi senin gibi bir liderimiz olmuş diyorum.  Keşke yaşasaydın da seni göme şerefine erişebilseydim  Atam. 

 

 Seni çok seviyoruz, seni asla unutmayacağız.  Bize emanet ettiğin değerlere  ve en önemli değer olan Cumhuriyete sahip çıkacağız ve insan olmak için elimziden gelen  her şeyi yapacağız. Senin gibi eğitimci olacağız,  hayvansever olacağız,  çocukları çok seveceğiz, doğayı çok seveceğiz ve senin yolundan yürüyeceğiz. Mekanın cennet olsun, kabrin  nurla dolsun  Büyük  Mustafa Kemal Atatürk Hasretle, sevgi ile , özlem ile  minnet ile….


Dürüstlük İle İlgili Hikaye Yazınız.

 Dürüstlük İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Orhan Bey her zaman  olduğu gibi bugün de işine gitmek için erkenden kalktı.  Elini yüzünü yıkadıktan sonra değerli ve biricik eşi Sema’nın hazırladığı kahvaltıya oturdu. Sema Hanım  Orhan Bey için her zaman erkenden kalkar, onu işe asla aç göndermezdi. Çünkü bu iki yeni evli olan güzel insan da birbirini çok seviyordu. Severek evlenmişlerdi. Onlarınki büyük bir aşk evliliği olmuştu Orhan Bey ve Semra Hanım İzmir'in güzel ilçelerinden Bornova'da yaşayan bir çiftti. Henüz yeni evlendikleri için bebekleri yoktu. Ama zamanı gelince bebeklerinin olacağına inanan bu çift çok dürüst ve iyi kimselerdi.

 

Orhan Bey özel bir  bankada  güvenlik görevlisi olarak çalışmaktaydı. İşini her zaman en iyi şekilde yapmaya çalışır ve her zaman dürüstlükten yana olurdu. Yine bir akşam vakti görev sırasında bankayı soyguncular bastı.  Yüzleri simsiyah çorap ile kapanmış olan soyguncular Orhan Bey ile  antlaşma yapmak istediler önce. Eğer bankaya girişlerine izin verilirse Orhan Bey’e de yüklü miktarda para vereceklerini, onun yurt dışında rahat bir yaşam sağlaması için ellerinden gelen her türlü sahte evrakları hazırlayacaklarını söylediler. Yüzleri  kapalı olan bu caniler para için her yolu deneyen insan müsveddesinden başka bir şey değildiler.

 

Orhan Bey ilk defa bir soygunla karşılaşıyordu. Belki o soygunculara izin  vermiş olsaydı gerçekten de çok rahat ve zengin bir yaşamı olacaktı fakat bu ne kadar doğru olabilirdi. Elbette çok yanlıştı. Çünkü  her zaman dürüstlükten yana olmuş, işinden asla taviz vermemiş ve hep dürüstlüğü kendine ilke edinmişti. Dürüstlüğün olmadığı yerde, haram paranın olduğu hayat güzel geçer miydi, ya da gece yatağa yattığında vicdanı onu susturur muydu hiç. Elbette o da vicdanı ve güzel ahlakı ile olması gerekeni yapacaktı ve yaptı da. Orhan Bey soyguncuların isteğini sert bir şekilde reddetti.  Soyguncular o zaman bunu sen hak ettin diyerek onu öldürmek istediler. Kafasına tabanca ile hızla vurup Orhan Bey’i yere serdiler. Bankadan geçen birkaç kişi olayı görmüştü ve hemen polis çağırmıştı. Paraları alıp kaçmaya hazırlanan soyguncular polisler tarafından kıskıvrak bir şekilde yakalandı.  Yerde baygın olan Orhan Bey hemen hastaneye götürüldü. Eşi Sema hanım da koşarak hastaneye geldi ve Orhan Beyin elini bırakmadı. Kafasında şişlikler ve yüzünde  morluklar oluşmuştu Orhan Bey'in.

 

Kısa bir tedaviden sonra Orhan Bey şükürler olsun ki kendine geldi.  Allah'ın da izni ile bu soygunculardan kurtulmuş ve yaşamını tehlikeye atan ciddi bir durum  yaşanmamıştı. Çalıştığı  banka tarafından   iki maaş ona ödül olarak verildi. Dürüst olmanın faydasını Orhan Bey bu şekilde gördü. Dürüst olmak her zaman en insani ve en kazançlı olanıydı çünkü. Dürüstlüğü ile iki maaş fazla kazanan Orhan Bey  maaşının birine eşine güzel bir tek taş yüzük hediye almıştı. Zaman su gib akıp gitti ve bu güzel ailenin bir kız ve bir de erkek çocuğu oldu. Onlara da her zaman dürüstlüğü öğreten Orhan Bey güzel yaşamına ailesi ile birlikte devam etti. 

Koronavirüs Sürecinde Okul İle İlgili Öğretmen, Veli ve Öğrenci İşbirliği İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Koronavirüs Sürecinde  Okul İle İlgili Öğretmen, Veli ve Öğrenci İşbirliği İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

Çocuklarımız okuldan uzun bir süre uzak oldukları için okula hasret kaldılar ve bir an önce okula ulaşmak için canla başla kurallara uymaya başladılar. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve daha sonra dünyaya yayılan koronavirüs çok can almış, çok kişiyi hasta etmiş ve hala da etkisini kaybetmeden canlar almaya devam etmektedir. Bu süreçte de çocuklar evde kalmış, okuldan ayrı kalmıştır. Bu süreç çocukları ciddi anlamda etkilemiştir ve etkilemeye de devam edecektir.  Okulda , sosyal ortamda olmayan küçücük çocuklar uzaktan eğitimle  ders almaya başlamıştır. Somut dönemini yaşayamayan  çocuklar uzaktan eğitim alarak soyut döneme geçiş yapmaktadırlar ve bu da çocuklar için çok zor bir süreç olmaya devam etmektedir. Sadece uzaktan eğitim  ile ekran karşısında kalan çocuklarımız  bilinçsiz insanların yüzünden buna mecbur kalmışlardır. İlerde bunun ne gibi olumsuzluklar doğuracağını, uzmanlar  televizyonlarda çıkıp söylemekte ve çocuklarımızın bu durumdan kurtulması için herkesin bir an önce  kendine çeki düzen vermesi gerekir. 

 

Normalleşme sürecine daha sağlıklı dönmek için maske ile okula gelme şartı aranmış, ailelerinde virüs olan çocukların bir süre okula gelmemesi için aileler ile çeşitli antlaşmalar yapılmıştır.  Okula gitmeye başlayan çocuklarımız artık sosyal mesafeli oyunlar oynamaya başlanmış, sınıflar  sosyal mesafeye göre ayarlanmıştı fakat virüsün ülkemizde hızla yayılması ile  okullar tekrar kapandı ve çocuklar ne yazık ki tekrar okullarından, öğretmenlerinden, arkadaşlarından ayrı kalmaya başladı. Bu çocuklar için tekrar sorun haline gelmeye başlamıştır. Virüs azaldığı zaman çocuklar inşallah okullarına geri kavuşacaktır. Burada da en büyük görev biz büyüklere düşmektedir. Bunun için mecbur olmadığımız sürece dışarıya çıkmamalı, kalabalık ortamlara karışmamalıyız. Elbette bu günler de Allah'ın izni ile geçecek ve çocuklarımız okullarına en yakın zamanda kavuşacaktır. İşte bunlar olduğu zaman da herke birbiri ile dayanışma içinde olmalıdır ve bilinçli insan olmalıdır.

 

 Okullar tekrar açıldığı zaman, veliler, öğretmenler ve öğrenciler işbirliği içinde hareket etmelidir. Veliler  çocuklarını okula getirmeden önce tertemiz ve düzenli olarak okula hazırlamalı, okulda maskesini çıkarmaması gerektiğini çocuğuna söylemeli, arkadaşları ile yakın temasta bulunmaması gerektiğini anlatmalıdır. Öğretmenler de bu süreçte teneffüste bile çocukların yanı başından ayrılmamalı ve çocukların sosyal mesafe kuralına uymasını sağlamalıdır. Bu süreçte çocuklar da büyüklerinin sözünü dinlemelidir. Sağlıklı bir eğitim ve öğretim ortamı olması için   korona virüsten korunma yollarına uyulması gerekir ve herkesin bu konuda duyarlı ve bilinçli olması gerekir. Okuldan virüs getiren çocuk bunu  ailesine bulaştırdığı zaman  istenmeyen sonuçlar olabilir. Ya da çocuğunda virüs olduğu halde onu okula götüren aileler de  birçok insanın vebaline girebilir.

 

İşte bu tür olumsuzlukların yaşanmaması için  işbirliği  içinde hareket edilmelidir. Çocuklar bu konuda çok bilinçlendirilmeli, özellikle okul tuvaletine girerken çok dikkatli olmalıdır. Elleri ile musluğa dokunmamaya çalışmalı, mecbur olmadığı sürece de tuvalete gitmemeye çalışmalıdır. Herkes üzerine düşeni hakkı ile yaparsa Allah’ın izni ile de daha sağlıklı bir okul ortamı olur ve insanlık da bu virüsten kurtulmuş olur. Yeter ki maskemizi takalım, kurallara  uyalım ve bilinçli insanlar olalım. Aşı bulunsa bile herkese yetmeyeceği için sosyal mesefa kuralına her zaman uyalım ve maskemizi takmaya ve kendi sağılığımızı, toplum sağlığını korumaya devam edelim.

Ana Dilimizi Korumanın Önemi Hakkında Kompozisyon Yazınız.

Ana Dilimizi Korumanın Önemi Hakkında Kompozisyon Yazınız.

 

Dünyaya gözümü açtığımızda duyduğumuz ilk ses  anne sesi, ilk koku anne kokusudur. Çünkü insan dokuz ay boyunca içinde yaşadığı anne karnında annesine alışmıştır. Annenin konuştuğu dil bebeğin  o dile alışmasını sağlamıştır. Çünkü dil ilk doğduğumuz anda beynimize yerleşir, kalbimize yerleşir ve duygularımıza etki eder.  Dil o kadar önemli bir şeydir, her insan ana dilini sever ve ona sahip çıkmak, onu yaşatmak ister. İşte bunun için de  dil çok önemlidir. İnsan  zaman ana dilini  iyi öğrenmeli , onu yüceltmeli ve geliştirmelidir.  İnsan bunu yaparken de bir sorumluluk duygusu ile, bir benlik duygusu ile yerine getirmeye çalışmalıdır. Dil bir milletin kimliğidir, bir milletin kültürüdür ve en değerlisidir. Ana diline,  öz diline önem vermeyen milletler kısa zamanda yozlaşmaya  başlar. Hal böyle olunca da ne kültür kalır, ne de  benlik. 

 

Ana dilimiz bizim birbirimizi anladığımız, yaşadığımız çevredeki insanlar ile karşılıklı iletişim kurduğumuz en önemli aracımızdır. Onu yok etmemeliyiz. İnsan ana dilinin önemini en çok da yabancı ülkelere gidince onlar. Yabancı ülkede  dilini bilmeyen ve kendi konuştuğu dili anlamayan insanlara karşı soğuk olur ve ana dilini konuşan insanlara özlem duyar. Kişi yaşadığı yabancı  ülkede her ne kadar o ülkenin dilini öğrense de kendi dilini konuştuğu bir kişiye rastlayınca çok mutlu olur ve memleketine olan özlemi, ana diline olan özlemi bir kat daha artar. Çünkü dil insanları birleştirir, duygular birleşir, özlemler birleşir, hasretler ortaklaşır.  Ortak olan, birleştirici olan işte ana dildir, ana dilimizdir.


Ana dilimizin,  güzel Türkçemizin değerini her zaman bilmeliyiz. İş yerlerimize, alışveriş merkezlerimize, lokantalarımıza vb. Türkçe isimler koymalıyız. Daha çok para kazanmak için, daha çok dikkat çekmek için yabancı adlar kullanan kimi iş yerleri  ne yazık ki ana dile büyük darbe vurmakta ve ana dilimizin, kültürümüzün göz göre göre yok olmasına seyirci kalmaktadır. Çünkü onların hefedi dili korumak değil, ceplerindeki paraları korumaktır. Öyle kimseler de benliği olmayan, kültürüne sahip çıkmayan zavallıcıklardır. Bu olumsuzlukların yaşanmaması için her yere Türkçe adlar vermeliyiz ve ana dilimizi dünya dilleri arasına hak ettiği yere getirmeli  ve onu hep  geliştirmeliyiz. Çünkü bir millet ancak ana dili ile var olur ve ana dili ile zengin olur. Gazi Mustafa Kemal’in ana dilin önemi ile ilgili şu sözü de hiçbir zaman  unutmamalıyız:

 

*‘’ Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.’’

‘’Başkasından Üstün Olmamız Önemli Değildir. Asıl Önemli Olan Şey, Dünkü Halimizden Üstün Olmamızdır.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

"Başkasından  Üstün Olmamız Önemli Değildir. Asıl  Önemli Olan Şey, Dünkü Halimizden  Üstün Olmamızdır." Sözünü Açıklayan Bir  Kompozisyon Yazınız.

 

Üstün olmak nedir acaba? Neye göre üstün olmak, kime göre üstün olmak? Maddi olarak zengin olmak mıdır üstün olmak yoksa diğerlerinden daha güzel, daha çekici olmak mıdır üstün olmak?  Ya da birilerine güç göstermek, daha fazla can yakmak, daha fazla kalp kırmak ve daha fazla ön plana çıkmak.


Elbette ki bu sorduğum sorularının ikisinin de cevabı değildir üstün olmak. Çünkü insan bu maddesel ve fiziksel şeyler ile üstün olamaz. Her zaman  sizden daha zengin olan biri çıkar, ya da daha güzeli, daha ilgi çekeni vb. Oysa  sizi üstün kılan en önemli değer gündelik yaşamınızda  neler yaptığınızdır, her gün  yeni ne öğrenebildiğinizdir. Bir önceki gününüzde hayatınıza yeni bilgiler kattıysanız, devamlı öğrenme peşine düştüyseniz ve öğrenmekten vazgeçmiyorsanız işte budur sizi üstün kılan . Sizi aydınlatan, sizi geliştiren şey erdemli davranışlarınız,  örnek alınan  hal ve hareketlerinizdir.  İnsan ne kadar çok çalışır ve ne kadar çok şey öğrenirse hem kendine hem de içinde yaşadığı topluma o oranda faydalı olur. Okuyan, araştıran, yeni bilgileri öğrenen insan  yaşamda daha mutlu olur ve sıkılmaya vakti bile kalmaz. Dünkü öğrendiklerinin üstüne yeni şeyler ekleyen kimse, işte böyle kimseler üstün olur ve üstün olmayı da hak eder.

 

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa da bu konu ile  ilgili şu sözü söylemiştir: ‘’ İki günü birbirine eşit olan ziyandadır.’’ Bunun için her günümüz diğerinden daha iyi olmalı, bizi daha ileriye götürmeli ve bizi daha çalışkan, üretken ve başarılı bir kimse yapmalıdır. İşte tüm bunlar gerçekleştiği zaman  insan oluruz, kemale eririz. Toplum içinde yaşayan diğer insanlara da güzel bir şekilde örnek oluruz ve hayatımızı mutlu bir şekilde geçirmeye devam ederiz. Yeter ki her zaman daha çok  yeni bir şeyler yapalım ve ilerlemeye devam edelim ki yaşadığımız yeri de güzelleştirmeye devam edelim.


Her Yaştaki İnsanların Daha Çok Kitap Ve Gazete Okumalarını Sağlamak Ve Okumayı Alışkanlığa Dönüştürmek İçin Neler Yapılmalıdır? Konusunu Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

Her Yaştaki İnsanların  Daha Çok Kitap Ve Gazete Okumalarını Sağlamak  Ve Okumayı Alışkanlığa Dönüştürmek İçin  Neler Yapılmalıdır? Konusunu Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız. 

 

Okumak insanı geliştiren , bilgilendiren, kişinin yaşama aktif katılmasını sağlayan  çok güzel bir eylemdir.  Kitap okumak, gazete okumak, dergi, hikaye, roman vb.  okumak yaşamla iç içe olmamızı sağlar .  İnsanların  okuma alışkanlığını küçük yaşta edinmesi gerekir.  Her ne   kadar okumanın temeli küçük yaşlarda da atılsa insan her yaşta okuma alışkanlığına sahip olabilir.

 

Yeter ki okuma merakımız ve okuma aşkımız olsun. Her yaştaki insanların  kitap ve gazete okumalarını sağlamak için   toplum içindeki  her kesimden insanın buna destek vermesi gerekir. Hayatında  hiç kitap okumamış bir insana bir anda yedi yüz sayfalık kitap verirsek o insan elbette kitap okumaz. Kitap okuma alışkanlığının olması için ilk olarak ince   kaplı ve kitaplardan başlanmalıdır.  İnsan   kendi ilgi ve yeteneklerini geliştirecek kitapları aramalı ve onları okumaya çalışmalıdır.  Örneğin; kişi ev hanımıysa “çocuğumu geleceğe nasıl daha iyi hazırlamam gerekir?” düşüncesindeyse o  konu ile ilgili kitaplar almalıdır. Ya da sevdiği bir  yazar varsa onun kitaplarından başlamalıdır.   Önce sevdiğimiz kitap türlerinden başlanmalıdır. Daha sonra ise farklı türlerde  kitaplar araştırılmalıdır ve  böylece kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır.   Kitap okuma alışkanlığının olması için bireyin aynı zamanda istikrarlı olması gerekir. Kişi kitap kulüplerine katılmalıdır. Kendine her gün  mutlaka kitap okuyacağım ve kendimi geliştireceğim diyerek kendini motive etmelidir.  Okul kütüphanesi kullanılmalıdır.

 

Çevremizdeki kişilere kitap okuyarak örnek olmalıyız ve onların da  sevdiği, ilgi duyduğu kitapları okuması için  onlara kitap okumanın öneminden ve  faydalarından bahsetmeliyiz.

Koronadan Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır Konulu Kompozisyon Yazınız.

Koronadan Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır Konulu Kompozisyon Yazınız.

 

Koronavirüs  ilk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkmıştır. Çin’de başlayıp dünyayı etkisi altına alan bu salgın   çok sayıda insanın canını almış ve almaya da devam etmektedir. Koronavirüs insandan insana bulaşan ve ölümcül olabilen bir hastalıktır.  Belirtileri ise yüksek ateş, öksürük, nefes darlığı, burun akıntısı vb. şeklinde devam etmektedir. Koronavirüs gün geçtikçe mutasyona uğraığı için  yeni belirtiler de ortaya çıkmaktadır. Bunlar; koku kaybı, tat kaybı, ishal olma, eklemlerde aşırı bir şekilde ağrı olması ve aşırı halsizlik vb. gibi. Hayatımızı altüst eden koronavirüsten korunmak  için şunları yapmalıyız:

 

* Mecbur olmadığımız sürece evlerimizde kalmalıyız ve ‘’ Hayat Eve Sığar.’ ‘ düşüncesi ile hareket etmeliyiz.

* Ellerimiz, yüzümüzü yıkamalıyız ve her elimizi yıkadığımızda sabunla bir güzel ovmalıyız.

* Dışardan geldiğimizde hemen elimizi  yüzümüzü yıkamalıyız ve üstümüzdeki kıyafetleri makineye atmalıyız ya da güneşin olduğu ortama bırakmalıyız.



* Dışarıya çıkarken maskelerimizi takmalıyız ve kullandığımız bir maskeyi tekrar kullanmamaya özen göstermeliyiz.

* Sosyal mesafe kuralına her zaman uymalıyız ve kalabalıkların olduğu yerlere kesinlikle girmemeliyiz.

* İnsanlar  ile yakın temas kurmamalıyız.

* Sarılma, tokalaşma, öpüşme gibi  geleneklerimizde samimiyeti  ifade eden durumları bu süreçte kesinlikle yapmamalıyız.

* Devletin ortaya koyduğu kurallara tam anlamı ile uymalıyız  . Hem kendimizi hem de başkalarının yaşamını tehlikeye atmamak için  mümkün olduğu kadar evde kalmalıyız ve evimizde çeşitli faaliyetler ile vakit geçirmeye çalışmalıyız.

* ‘’ Gel bir sarılalım, hasret giderelim  şeklindeki eski alışkanlıkları bu süreçte unutmaya çalışmalıyız. Yaşlılarımızı bu süreçte korumalıyız ve mümkün olduğu kadar onlardan uzak durmalıyız.

* Elimizi yüzümüze, gözümüze götürmemeliyiz.

* Bulunduğumuz yeri sık sık havalandırmalıyız.

* Çok kalabalık ortamlarda gerekirse iki maske takmalıyız ve taktığımız maskenin kalitesine ve  koruyuculuğuna da dikkat etmeliyiz.  Çünkü  her şeyin sahetesi olduğu gibi piyasa da sahte maskeler üretilebilmekte ve ne yazık ki insan sağlığı hiçe sayılabilmektedir.

* Bol sıvı tüketmeliyiz ve uyku düzenimize dikkat etmeliyiz.

* Panik yapılmamalı ve sakin olarak kurallara uyulmaya çalışılmalıdır.

* Toplu taşıma araçlarına mümkün olduğu kadar binmemeliyiz.

 

Tüm bu önlemlere dikkat ettiğimiz taktirde hem kendi sağlığımızı hem de başkalarının sağılığını tehlikeye atmayacağımızı unutmayalım. Bu zorlu günleri atlatıp tekrar sokaklarda özgürce dolaşabildiğimiz günlere kavuşabilmek için lütfen “Evde Kal, '' Hayat Eve Sığar'' sloganlarını beynimize yerleştirmeli ve buna göre de hareket edilmelidir.

Konusu ‘’Anne‘’ Olan Bir Kompozisyon Yazınız.


Konusu  ‘’Anne‘’ Olan  Bir Kompozisyon Yazınız.

Anne deyince akla gelen  ilk şey sıcak bir kucak, koşulsuz sevgi, koşulsuz bağlılık, sevme ve sevilme gelir aklıma. Anne demek  güzel yürek demektir, anne demek yavrusunu  ondan hiçbir şey beklemeden doya doya sevmek ve onu sağlıklı  bir şekilde topluma  kazandırmak demektir. Anne demek gül demek  sümbül demek, çiçeklerin hepsi demektir.  Çünkü anne bir toplumun en başıdır, bir ailenin  en nadide gülüdür ve en değerlisidir. 

Annelerimiz , o elleri öpülesi güzel yürekli insanlar bize  kendinden çok değer veren, bizim için fedakarlık yapan nadide , kıymetli hazinelerdir.  Onların bize veren Allah'a ne kadar şükretsek azdır. Anne  demek ondan uzak kaldığımızda ona duyduğumuz hasret demektir, anne demek biz hasta olduğumuzda herkesten çok bizim için kaygılanan ve gün boyunca  telefonumuzun durmadan çalmasını sağlayan  melek demektir. İşte anne budur. Annelerimiz için ne kadar güzel benzetmeler yapsak azdır. Çünkü onlar her türlü sevgiye ve  saygıya layık kimselerdir. Bunun için annelerimizin değerini bilmeliyiz. Nasıl ki bebekken onlar bizi gözünden sakınmışsa, onlar da yaşlandığı zaman biz onlara gereken değeri vermeliyiz, gereken ilgiyi göstermeliyiz. Çünkü onlar da yaşlandığı zaman tıpkı bebek gibi olurlar ve evlatlarından sevgi beklerler. Sevgi ile, ilgi ile ruhları, gönülleri doyar ancak. Onun için bu güzel melekleri üzmeyelim, onları çok sevelim ve onları evimizin baş tacı yapalım. Onlara her zaman yanlarında olduğumuzu maddi ve manevi olarak hissettirelim.

Annelerimizin önemi ile ilgili şu sözleri de unutmayalım:  Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa anneler için şu sözü söylemiştir: ’’Cennet anaların ayakları altındadır.’’ ‘’ Bir anne, yüreği dibinde her zaman bir af bulunan bir uçurumdur.”
İşte bu  güzel sözleri de aklımıza ve kalbimize yerleştirerek anneliğin ne kadar değerli, ne kadar kudretli bir görev olduğunu bilmeliyiz ve onları çok ama çok sevmeliyiz.

Nasıl Bir Doğada Ve Sosyal Çevrede Yaşamak İstediğinizi Anlatan Bir Kompozisyon Yazınız.

 Nasıl Bir Doğada Ve Sosyal Çevrede Yaşamak İstediğinizi Anlatan  Bir Kompozisyon Yazınız.

Yaşamak belki de insanoğluna verilmiş en değerli armağan, en güzel mucize bazen de en kaygılı ve acı günler, yaşanmışlıklar, acılar, aşklar, özlemlerdir.  Çünkü yaşamak nefes almaktır, yaşadığın ana,  birlikte yaşadığın kimselerin  sana olan  sevgisine, senin yaşama olan ilgine şükretmen, hepimizin de şükretmesidir.  Yaşam bir imtihan, sabırla zorluklara göğüs germektir aslında. Yaşadığın  onca zorluğa karşın karşına çıkan sürprizler, yaşadığın anılar ve yaşayacağın her şeydir.

Nasıl bir doğada yaşamak isterdim dediğimde aklıma şunlar gelir hemen:    Ormanların katledilmediği,  denizlerin kirletilmediği, denizdeki canlıların  zehirli atıklarla ölmediği, ağaçların  hunharca kesilmediği, daha çok para kazanma hırsı yerine insanların daha çok doğaya nasıl faydalı olurum, nasıl duyarlı olurum bilincinin olduğu temiz ve nefes alabildiğim bir çevrede, bir dünyada yaşamayı çok isterdim. Doğayı yıpratmadan, ona verdiğimiz zarardan pişman olup bilinçli kimseler olarak yaşamaya devam etmek  ve nefes almak isterdim. Bize verilmiş olan, her gün durmadan şırıl şırıl akan şelalelerin  kirletilmediği, göllere çöplerin pisliklerin atılmadığı, hayvanların katledilmediği,  hayvan türlerinin yok edilmediği bir dünyada yaşamak ne güzel olurdu aslında. İnsanların birbirlerine karşı sevgisinin daim olduğu, yüzüne gülüp arkandan konuşulmadığı, sevgili Mevlana’nın ‘’ Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’’ sözünün tam anlamı  ile hayat bulduğu, dünyada barışın olduğu, bombaların, savaşların , kötülüğün, zalimliğin   ülke ülke kol gezmediği, sevgi dolu bir sosyal çevrede, saygı dolu  bir dünyada yaşamak isterdim. Havanın, suyun, toprağın kirletilmediği,   bu doğal güzelliklerin  acımasızca,  vurdum duyarsızca  katledilmediği , incitilmediği,  yok edilmediği bir  doğada yaşamak belki de yaşamanın gerçek anlamıdır. Bunun için her zaman elimizden geldiği kadar doğamızı korumaya çalışalım ve onu yok etmek yerine onu daha da var edelim, daha da iyileştirelim ve onda açtığımız yarayı  sarmaya çalışalım ve doğamızın , dünyamızın gönlünü kazanmaya bakalım.

Yaşadığımız sosyal çevrenin ise şöyle olmasını arzu ederdim. Çevremdeki her insan  güler yüzlü, içten ve samimi olmasını isterdim.  İnsanların çıkarcı olmamasını,  içinde gerçek sevgi olmasını isterdim. Herkesin birbirine kucak açtığı, birbirine yardım ettiği sevgi dolu bir sosyal çevrede yaşamak isterdim. Sevgili Nazım’ın da dediği bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe bir dünyada yaşamayı o kadar çok isterdim ki…..

‘’Babasına Hayır Etmeyenin Kimseye Hayrı Olmaz.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

‘’Babasına Hayır Etmeyenin Kimseye Hayrı Olmaz.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

Baba   belki de bu dünyada bizi  annemiz gibi koşulsuz seven, bizim için çalışıp çabalayan, cebindeki son kuruşu dahi yavrum zorda kalmasın diye  veren en büyük can dostumuz, sırdaşımız, arkamızda duran  dağımızdır. Evladı için her türlü zorluğa göğüs geren, gece gündüz demeden evine ekmek götürmek için alın  teri ile, helal yoldan ekmeğini kazanan can parçamızdır. Babamız bizim bu dünyada değer vermemiz gereken,  fedakarlık yapmamız gereken en önemli baş tacımızdır. Çünkü onların hakkını yüz yıl çalışsak da ödeyemeyiz. Babalık hem kolay hem de zor bir görevdir.

 Babalarımız çok zorluklarla bizleri bugünlere getirir.  Çocuğum sağlıklı olsun, karnı doysun diye elinden gelen her türlü fedakarlığı gece gündüze demeden  yapar ve ömrünün sonuna kadar da yapmaya devam eder. O onca çileyi bizim için çekerken biz onun için ufak zorluklara  göğüs geremiyorsak, ona yeteri kadar sevgimizi, ilgimizi veremiyorsak çok büyük hata yaparız, çok büyük pişmanlıklar duyarız ileride.  Onlara hak ettiği değeri vermediğimiz zaman onlar çok üzülür ve   hayal kırıklığına uğrayabilirler.  Babasına hayrı olmayan bir kimsenin, babasına bakmayan, ona merhamet etmeyen kimsenin başkalarına da hayrı olmaz. Başkalarına göstermelik iyi davrananlar  bırakın iyi evlat olmayi iyi insan dahi olamaz. Ne yazık ki kimi menfaatlerini düşünen kimseler babası olmadığı halde, zengin olan kimselere öyle bir yağ çekmektedirler ki sanki karşısındaki babası, sanki o zengin adam bu vefasız evladın çilesini, kahrını çekmiş de bu ilgiyi o adam hak ediyormuş gibi ona  babalık etmeye çalışırlar. Oysa bu davranış ,  o kadar aciz ve o kadar çıkarcı  bir davranıştır ki bu yapan kişi de  karakter  ve kişilik  olduğunu düşünmüyorum. Kişi önce kendi babasına, kendi ciğerine , kendine emek  eden babasına evlatlık etmelidir. Çünkü onu bugünlere getiren, onu kimselere muhtaç etmeden adam eden kişi babasıdır.  Onun için önce babalarımıza iyi davranmalıyız, onların hayır dualarını almalıyız ve onların gönüllerini fethetmeliyiz.

Babalarımızın kalbini asla kırmamalıyız, onu bir başına bırakıp gitmemeliyiz.  Bize ihtiyaçları olduğu zaman her anlarında babalarımızın yanında olmalıyız.  Ona kitaplar hediye etmeliyiz, yaşlandığı zaman o mutlu olsun diye ona sevdiği romanlardan okumalıyız ve  onun  kendisinin evladına  ait olduğunu  babamıza hissettirmeliyiz.  Onu yanımızdan ayırmamalıyız ve ona olan saygımızı  her zaman  en güzel bir şekilde göstermeliyiz.

‘’Çok Zengin Olsaydınız Paralarınızı Nasıl Değerlendirirsiniz?’’ Konulu Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’Çok Zengin Olsaydınız Paralarınızı Nasıl Değerlendirirsiniz?’’  Konulu  Bir Kompozisyon Yazınız.

Zengin olmak, kimseye muhtaç olmamak,   istediğin her türlü ihtiyacını karşılamak insanoğlu için  bulunmaz bir hazinedir. Zengin olan kimse başkalarına el açmak zorunda kalmaz tam aksine el açan kimselere yardım eder ve veren el olur. Çünkü veren el olmak, yardımsever olmak dilenci olmaktan her zaman daha iyidir. Çok zengin olsaydım paramı şu şekilde değerlendirirdim.   Çok sayıda ev alırdım . Bu eve  kiracılar koyardım. Kiracılardan aldığım parayı da  hesabıma yatırırdım. Yatırdığım paraları  da şu şekilde avantaja çevirirdim.

Altının fiyatı düştüğü zaman o bankadaki paralarımın hepsine altın alırdım. Yani altın hesabı oluştururdum. Böylece daha çok para kazanmış olurdum.  Daha sonra bu paramın  fazlası ile  de maddi durumu olmayan öğrencilere aylık belli miktarda burs bağlardım. Bu çocukların gelecekte ilim  insanı olmaları için onlara  para vermekten, onlara fayda sağlamaktan asla kaçmazdım. Çünkü ülkemizn geleceğini aydınlatan kimselerin  gençler olduğunu bilir ve yatırımımı da maddi durumu olmayan gençler için yapardım ve bundan da asla pişmanlık duymazdım Böylece ülkeme de faydalı insanların yetişmesinde bir nebze de olsun katkı sağlamak beni mutlu eder.  Param çok olduğu için paralarımı ayrıca şu şekilde değerlendirirdim.  Büyük bir  alışveriş merkezi açardım.  Oradan gelen paralar ile de  kendi doğduğum ilçeye kocaman bir okul yaptırırdım. Bilirdim ki bir ülkenin yükselişi ancak eğitim ve öğretimle sağlanır, okulun olduğu yerde de eğitim öğretim olduğu için okula yatırım yapardım.  Yaptırdığım  okulun  da her türlü ihtiyacını ölene kadar karşılardım ve okula giden çocuklara da  elimden geldiğinde maddi destek sağlardım. Böylece hem ben mutlu olmuş olurdum hem de  kendi vatanımın insanlarına fayda sağlamış olurdum. Yine param çok olduğu için   yaşadığım ve doğduğum şehir olan  İstanbul’a kocaman bir hastane açardım.

Bu hastanenin geliri ile de  İstanbul’da maddi durumu  çok kötü olan ailelere  ev alırdım ve onların maddi açıdan rahat etmesini sağlamak için elimden  gelen her türlü çabayı gösterirdim.  Çünkü beni mutlu eden  en önemli şey maddi durumu olmayanlara yardım etmek, onların eğitim ve öğretimine katkı sağlamak ve bilinçli öğrenciler, başarılı öğrenciler yetiştirilmesini sağlamaktır.  İnsanlığa, dünyaya bir katkım olmasını ve bunu da  yaşamımı  sonuna kadar devam ettirmeyi sağlardım. Yeter ki insanlar mutlu olsun, yeter ki her zaman biz anlayışı ile hayatımızı idame ettirelim ve bundan dolayı da  gerçek mutluluğu yaşamış olarak gece yatağımıza huzur içinde yatardım. Çünkü benim için gerçek mutluluk, manevi huzur ;  yardım etmek, düşenin elinden tutmak ve  her zaman  merhametli olmaktır. İşte bunları yaptığımız zaman mutluluğu çok uzaklarda da aramaya gerek yoktur  diye düşünüyorum.

‘’Zor, İmkansızdan Kolaydır.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’Zor, İmkansızdan Kolaydır.’’  Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

İmkansız olan şey her ne ise o gerçekleşmez.  Çünkü yapılan  ya da hedeflenen şeye ulaşılamaz. Çünkü  imkansız olacağı, istenilen şeyin kesinlikle gerçekleşmeyeceği bellidir. Adı üstünde imkansız  denilmiş ve son nokta konulmuştur. Oysa zor olan bir şey imkansız değildir.  Adı üstünde zordur fakat yoğun bir çalışma ile  amaca ulaşılabilir.  Zor olan şey   çalışarak, emek ederek, alın teri dökerek üstesinden gelemeyeceğimiz şeyler  değildir. Yani çözümsüz gibi görünen şeyler yüksek bir gayretle  çözülür. Yeter ki insanın içinde çalışma azmi olsun ve sabırla o dikenli yollardan yürümey devam etsin.

Elbette ortaya koyduğumuz hedeflerimiz vardır, hayallerimiz vardır, umutlarımız vardır. Bunları gerçekleştirmek için ise yapılması gereken, aşılması gereken zorlu süreçler, dikenli yollar karşımıza çıkacaktır. Bu zorlu süreçte önemli olan pes etmeden yolumuza devam etmektir. Yani zorlukların üstesinden her ne pahasına olursa olsun gelmeliyiz. Bunun için de  çok çalışmalıyız, planlı ve programlı çalışmalıyız ve kesinlikle bir  sistemimiz olmalıdır. Kolay olanı her insan başarabilir. Kolay olana ulaşmak da kolaydır zaten. Zor olanı ise herkes başaramaz. Ancak disiplinli bir şekilde durmadan yoluna devam eden, azimle yola koyulanlar zor olanı başar.  Buna en güzel örnek olarak milletimizi zorluklardan kolaylığa çıkaran  ve bize yenilikler getiren Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü verebiliriz.  O zor yıllarda, hiç kimsenin umudu yokken  koca vatanı yeniden inşa etmiştir. Bizlere Cumhuriyeti, demokrasiyi  tanıtmıştır ve  ülkesini baştan yeniden şekillendirmiştir.  O yıllarda ülkeyi kurtarmak bile zor  görünürken  o ve  milletimin  yiğit adamları birlik içinde olup  vatanı kurtarmışlardır. Daha sonra çeşitli inkılaplar yapılmış ve zor gibi görünen şeyler umut ederek, emek ederek gerçekleşmiştir.  Bunun en güzel örneği de dediğim gibi  Mustafa Kemal Atatürk'dür.
Bunun için hayatta her ne olursa olsun  bir şey zor diye onu imkansız gibi görmemeliyiz.

Zor olduğunu bilerek daha çok çalışarak, daha çok didinerek yolumuza  devam etmeliyiz. Zor olanı başarmak ile ilgili şu anlamlı sözü de aklımızın bir köşesinde bulundurmalıyız: ’’Başarının sırlarından biri, geçici başarısızlıkların bizi yenmesine izin vermemektir.’’   Mark Kay.
 İşte bu sözlerden yola çıkarak umutla yola koyulmalı ve zor olanın üstesinden gelmek için var olan gücümüzü, emeğimizi, alın terimizi sonuna kadar harcamalıyız.

‘’Çok Yaşamak Elimizde Değil ama Adımızı Çok Yaşatmak Elimizdedir.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’Çok Yaşamak Elimizde Değil ama Adımızı Çok Yaşatmak Elimizdedir.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

Çok yaşamak ya da az yaşamak kimsenin elinde olan bir durum değildir.  Çünkü kaderimiz,  Yüce Allah tarafından belirlenmiştir.  Çünkü bize verilen  nefesin bile sayısı vardır bu dünyada. Yaşam hem böyle ilginç hem de yaşanılmaya değer yanları ile bir bütündür.  Çok yaşamak insanın elinde olmayabilir fakat adını yaşatmak ise kişinin elinde olan bir şeydir.  İnsan ; insanlık için yaptığı hizmetler ile  topluma faydalı  olarak adını sonsuza kadar yaşatabilir.

Örneğin;  Dünyada devam etmekte olan korona virüse aşıyı bulan iki  bilim insanı aynı zamanda karı koca olan  bu değerli bilim insanları şu anda yaptığı başarılar ile dünyaya adını duyurmuşlardır.  Bu kişilerin Türk olması bizi ayrı mutlu etmekte,   ve gururlandırmaktadır.  İşte böyle  üretken, nitelikli kimseler  hem çalışarak içinde yaşadığı topluma fayda sağlar  hem de kazandığı paralar ile okul, hastane yaparak veya kitap yazarak, veya bir buluşa imza atarak insanlığa  çok faydalı olabilir.   İşte bunlar yapıldığı zaman  hayatta olunmasa bile o kişinin adı hiçbir zaman unutulmaz ve o kişi ya da kişilerden bahsederken yüzümüzde hep bir tebessüm ve gülümseme olur. Bunun için çok çalışmalıyız ki insanlığa, dünyaya bir  katkımız olsun ve ben de bir şey yapabildim, bu dünyadan ayrılırken benim de kalıcı bir imzam var diyebilelim. Ondan dolayı da her zaman  çok çalışalım ve adımızı tarihe yazdıramasak da  yaşadığımız toplumun gönlüne kazınalım. Bu bile insanı onurlandırır ve yaşamdan  mutlu ayrılmasını sağlar. Yeter ki insanlığa, dünyaya bir katkı sağlayarak ayrılalım bu dünyadan. Adım böylece sonsuza kadar yaşamış olur.

Bugün Mehmet Akifler, Atatürkler ve daha nice büyüklerimiz ömür olarak yüzlerce yıl yaşamamışlardır ama hizmetleri ile, ortaya koydukları eserlerle asırlarca unutulmayacaklardır. Bu yüzden adımızı yaşatabilmek için elimizden geldiği kadar vatana, millete hayırlı işler yapmaya çalışmalıyız.

Toplum Hayatında Herkese Düşen Belirli Görevler vardır sözünden yola çıkarak Kompozisyon Yazınız.


Toplum Hayatında Herkese Düşen Belirli Görevler vardır sözünden yola çıkarak Kompozisyon Yazınız.

Toplum hayatında herkese düşen belli görevler vardır. Bu görevler şunlardır:  Sorumlulukları yerine getirmek, başkalarının yaşamına saygı duymak, başkalarının özgürlüğüne müdahale etmemek, insan haklarına saygılı olmak,  Zalim yanında değil zayıf ve güçsüzün yanında olmak,  adil olmak,  doğruları, hak olanı korkmadan haykırabilmek , eşit olmak vb. . gibi. Toplum içinde insanlar üzerine düşen görevi tam anlamı ile yerine getirdiği zaman toplumda kaos ve karmaşa yaşanmaz. 

Böyle olunca da o toplum huzur, mutluluk ve barış içinde yaşar ve yaşamaya da devam eder.  Herkes görevini iyi bir şekilde yerine getirmelidir. Örneğin; öğrenci iyi bir öğrenci olmalı, derslerine iyi çalışmalı, öğretmen nitelikli bir öğretmen olmalı ve öğrencilerini en iyi şekilde  geliştirmeli ve yetiştirmelidir. Yine bir doktor çok iyi ve topluma faydalı bir doktor olmalıdır ki  her şey yolunda gitsin. Yani her meslekteki kişi ya da kişiler üzerine düşeni en iyi şekilde yapmalıdır. Böyle yapıldığı zaman  toplumda sevgi, saygı artar. Birlik, beraberlik ve dayanışma artar. Bunun için her birey  toplum içinde yaşıyorsa, sosyal olmak zorundadır. Sosyal olmak için üzerimize  düşen sorumluluklar hakkı ile yerine getirilmelidir.

Kısacası bir toplumun uyum içerisinde yaşaması, işlerin düzgün biçimde yürüyebilmesi, adaletli bir düzen sağlanabilmesi için herkesin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir. Bunun için de öğretmenlere büyük görevler düşer. Bilinçli  ve çalışkan , sorumluluklarını bilen ve toplumdaki sorunlara duyarlı olabilen öğrenciler yetiştirilmelidir.  Böyle olduğu zaman da gelecek kuşaklara da bu güzel  yaşam şekli aktarılmış olur ve herkes görevini yerine getirerek adaletli bir dünya oluşturulmuş olur.