Elinizde Yardım Edecek Fazladan Paranız Olsaydı Bunu Hangi Amaçla Kullanırdınız Konulu Konuşma

 

Elinizde Yardım Edecek Fazladan Paranız Olsaydı Bunu Hangi Amaçla Kullanırdınız Konulu Konuşma


İnsanlara yardım etmek, yardıma muhtaç birinin elinden tutmak  bana göre vicdan işidir. Yüreğinde canlı sevgisi taşıyan kimse kendini  başka insanların yerine koyarak olaylara onların açısından bakabilir. İşte biz buna empati deriz.


Sevgili öğretmenim,

Elimde yardım edecek fazladan param olsaydı öncelikle evine ekmek götüremeyen bir babaya, daha sonra çocukları tarafından huzur evine bırakılmış bir anneye, daha sonra savaşlarda en büyük zararı gören ve hala hayatta kalmaya devam eden insanlara yardım götürürdüm. Yetim ve öksüz çocukları düşünürdüm. Onlar devler yurdunda kaldığı için onları her ay ziyaret eder, her birinin hesabına aylık olarak belirli miktarda para atardım ve rahat etmelerini sağlardım.

 

Sevgili öğretmenim,

Elimde fazladan para olsaydı kendi ailemi de ihmal etmezdim. Öncelikle canım anneme bir ev ve araba alırdım. Beni bugünlere getiren babama da araba alırdım ve onların da rahat bir hayat yaşamasını sağlardım. Köy okullarındaki çocuklara kıyafet ve kitap gönderirdim. Ayakları üşüyen ve maddi durumu olmayan köy çocuklarına en sağlamından bot alırdım ve onların ayaklarının sımsıcak olmasına Yüce Allah'ın da izni ile vesile olurdum.

 

Sevgili öğretmenim,

Emekli olmuş ve çocukları için çalışmaya devam etmek zorunda kalan bir amcaya he ray belli bir maaş bağlardım ve o amcanın da artık dinlenmesi gerektiğini düşünerek onu evine yollardım ve rahat etmesini sağlardım.  Sokak ayakkabı boyayan, mendil satan çocuklara yardım ederdim ve onların karnını doyurur ve devlet korumasına alınmasını sağlardım. Kendi arkadaşlarım arasında da maddi durumu olmayanlara her türlü destek olurdum ve bunu yaparken de asla kibirli davranışlar içine girmezdim. Ayrıca sokak hayvanları için her türlü maddi ve manevi desteği gerekli kurumlara sağlardım. Böylece daha mutlu  bir insan olarak yatağıma huzur içinde yatıp vicdan rahatlığı içinde güzel rüyalara dalıp giderdim.

Empati İle İlgili Özlü Sözler

 

Empati İle İlgili Özlü Sözler


Duygusal zekası yüksek olan insanların empati kurma becerisi gelişmiştir. Empati kuran insanlar insan ilişkilerine hakim olan, nezaket sahibi ve duyarlı kimselerdir. Empati kurmak bizi daha iyi ve daha bilinçli insan yapar.

Empati ile ilgili özlü sözler şunlardır:

“Sana nasıl davranılmasını istersen sen de başkalarına öyle davran, fakat ilk iyi davranışı sen yap.” David Hume.

“İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.” Tolstoy.

“Empati yetisi varlığın temelini oluşturur, ya da kişi sürekli olarak bundan kaçmaya çalışır. İnsanın gelişimi bu anlamda, her zaman kendi insani temelinin zarar görüşünün tarihi olmuştur.”  Arno Gruen

 

“Dilin düşüncenden önce hareket etmesin.” Chilon

“Kendi iyiliğimizi ve çıkarımızı istediğimiz gibi, başkalarının da iyiliğini ister çıkarlarını gözetirsek ortada fenalık kalmaz.” Hz. Muhammed

“Anlayış (empati), sahibine yaşam kaynağıdır”. Hz. Süleyman.

“Barış ucuz; barış için sadece vicdan, empati ve sevgi lazım.” (La Edri).

“İnsanı insan kılan özellik, empati yeteneğini geliştirmiş olmasıdır.” Haruki Murakami.

“En büyük insan, kendini en çok sayıda insanın yerine koyabilendir.” Jane Adams

“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olamaz.” Hz. Muhammed.

“Şefkat empatiye dayanır, empati de, başkalarına odaklanmayı gerektirir.” Daniel Goleman


“Birini suçlamak üzere ileri uzattığın elinin üç parmağının seni gösterdiğini unutma!” Friedrich Nietzsche.

“Ne kadar bilirsen bil anlatabildiklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.” Mevlânâ.

“Empati, öncelikle kendimizle ilişkimizde başlar. Buna kendini sevmek ya da öz sevgi denir.” (Nil Gün)

Fedakarlık İle İlgili Hikaye Örneği (2)

 

Fedakarlık İle İlgili Hikaye Örneği (2)


Tam nöbeti bitmiş, eve gidip güzel bir şekilde dinlenecek, rahatça uykusunu alıp ertesi güne tekrar görevine başlayacaktı Aydın Bey. O bir doktordu.  Henüz on yıllık bir cerrahtı ama alanında mükemmel denecek kadar başarılı, aynı zamanda insancıl özelliklere sahip olan , yüreğinde şefkat ve merhamet olan bir doktordu. Askıdan ceketini alıp arabaya doğru yol alırken uzaktan gelen ambulansın siren ışıkları ile dikkati dağıldı. Araçta kanlar içinde kalmış, trafik kazası yapmış bir hasta vardı. O gece nöbette olması gereken doktorun işi çıkmıştı, başka doktorlar da vardı ama Aydın Bey gibi becerikli değillerdi.

 

Hastayı gören doktor çok üzülmüştü. Eve gitmek yerine hemen hastayı ameliyat odasına aldılar ve Aydın Bey ekip arkadaşlarının da yardımını alarak iki saat boyunca hasta ile ilgilendi. Hasta adam başından büyük bir darbe almış ve beyni açılacaktı. İyi bir beyin cerrahı olan Aydın Bey yoğun bir çalışmanın ardından terler içinde kalmış ama şükürler olsun ki yaralı adamı hayata geri döndürmüşlerdi.


 Büyük bir fedakarlık örneği göstermişti Aydın Bey. Nöbet saati bittiği halde, uykusuzluktan yorgun düştüğü halde evine gitmemiş, ona muhtaç olan bir canı, bir insanı tekrar yaşamına bağlamıştı. Koridora çıktığında dört yaşında lüle lüle sarı saçları ve mavi gözleri olan minik bir kız çocuğu Aydın Bey’e doğru koşarak babam yaşıyor mu Doktor amca diye bağırıyor, ağlıyor, hastaneyi birbirine katıyordu.


 Aydın Bey onu kucağına alıp sakinleştirdi ve annesine yönelerek eşiniz kurtuldu ama biraz yoğun bakımda tedavisi devam edecek diye müjdeli haberi verdi. Aile çok mutlu olmuştu ve küçük kız da doktor abisine teşekkür edip onu yanağından öpmüştü. Şimdi evine gidebilirdi Aydın Bey. Gerçekten yorucu ama başarılı bir gece geçmişti. İyi ki bir hayat daha kurtarabildim demişti. Fedakarlık örneği göstermiş, fazladan çalışmış ama bir hayat kurtulmuştu onun sayesinde. Doktor olmak aynı zamanda fedakar olmak, insan olmak demekti galiba.

Kısa bir not:  Doktorlar bu kadar fedakarlık yaparken onlara şiddet gösterenler de doktorların ne kadar fedakar insan olduklarını unutmasalar keşke.

Eğer Bir Gün Bir Kitap Yazacak Olsan Konusu Ne Olurdu ve Neden?

 

Eğer Bir Gün Bir Kitap Yazacak Olsan Konusu Ne Olurdu ve Neden?


Kitap yazmak özel bir kabiliyet gerektiren bir durumdur. İleride bir kitap yazacak olsaydım ilk olarak sağlık alanında iyi bir doktor olurdum. Daha sonra mesleğimin gerektirdiği konuda iyi bir kitap yazardım. İnsanların sağlığı ile oynanmaması gerektiğini yazardım öncelikle. Sağlık ile ilgili kitap yazmamın nedenleri şunlardır: İnsanlar ne yazık ki  eski zamanlardaki gibi organik gıda yememektedirler.


 Yediğimiz yiyecekler genelde fabrikadan paketlenmiş şekilde  çıkarılan ve içerisinde her türlü yapay malzemelerin bulunduğu yapay gıdalardır. Yediğimiz şeyler bizim sağlığımızı daha da kötü eden şeylerdir. Bunun için insanları sağlıklı beslenme konusunda uyarırdım. Daha çok ev yapımı güzel ve organik gıdalar yemeliyiz, yaz mevsiminde olan meyveleri yazın, kış mevsiminde olanları da kışın yemeliyiz diye yazardım. Çocuklarımızı zehirli yiyeceklerden uzak tutmak gerekir.


 Sağlıksız gıdaları en çok da onlar tüketmektedir. İşte  çocuklarımız korumak, gençlerimizi korumak için güzel ve bilgilendirici bir sağlık kitabı yazardım ve yazdığım kitabın da okunması için elimden gelen fedakarlıkları gösterirdim ve toplumu daha sağlıklı gıdalar tüketmeye özendirirdim.

Hangi Mesleği Yapmayı Hayal Ediyorsun? Neden?

 

Hangi Mesleği Yapmayı Hayal Ediyorsun? Neden?

Sevgili öğretmenim,


Her meslek kendi içinde değerlidir. Her insan aynı mesleği yapamaz. Yüce Allah her insana farklı ilgiler, yetenekler vermiş ve bu da farklı mesleklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Benim ileride yapmak istediğim meslek Çevre Mühendisliğidir. Çevre kirliliğine karşı duyarlı bir insan olduğum için, çevrenin her şeyden önemli olduğunu bildiğim için Çevre Mühendisi olmak ve çevreme katkı sunmak istiyorum. Onun için de  çok çalışmam gerekir ve çok emek etmek gerekir. Bu mesleğin özellikleri şunlardır:  İleride yapmak istediğim bu meslek şu çalışmaları  yapmayı gerektirir: Su ve  atık su arıtma ve  hava kirliliği kontrolü, katı atıkların yok edilmesi, toprak kirliliği, gürültü kirliliği vb.dir. 


 Çevre Mühendisliğinin başlıca faaliyet sahası su, hava ve toprak için birinci önceliği ve amacı, bu ortamların kirlenmemesi için yapılması gerekenleri belirlemek ve henüz kirlenmeden yapılması gerekenleri uygulamaya almaktır. İkinci olarak ise, eğer bu ortamlardan herhangi birisi herhangi bir şekilde kirlenmiş ise, bu ortamın doğal haline geri döndürülebilmesi için yapılacakları belirleyerek uygulamaya koymaktır. Bunu yaparken de mevcut en uygun teknolojik çözümler araştırılır ve uygulanacak tedbirler belirlenir. 


Ben de bu tedbirleri alarak doğamıza hizmet etmek ve doğamızı nasıl daha iyi temiz tutabiliriz bilinci ile çalışmak ve etrafımdaki insanları da bu konuda bilinçlendirmek istiyorum. Çok çalışarak çevre kirliliğini önlemeye katkı sunmak istiyorum Çevre Mühendisi olarak kendimi geliştirmek, doğamızı kirden arındırmak istiyorum. Çünkü ben doğada yeşilin, mavinin ve toprağın kirlenmemesini istiyorum. Dağların, ovaların, platoların, havanın, suyun, toprağın tekrar temiz olmasını istiyorum.

Efendi Adam Kendisinden Çok Şey Başkasından Fazla Az Şey Bekler Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Efendi Adam Kendisinden Çok Şey Başkasından Fazla Az Şey Bekler Sözü İle İlgili Kompozisyon


Efendi adam kendisinden çok şey başkasından az şey bekler der Konfüçyus. Başkalarından bir şey gelecek, başkaları  bizim için bir şey yapacak diye bir beklentiye girmemeliyiz. İlk olarak her şeyi kendimizden beklemeliyiz ve bunun için de çok çalışmalıyız. Beklenti içine girmektense biz başka insanlar için çeşitli fedakarlıklar yapmalıyız.

 

 Çalışkan ve üretken insan, zihnini bir işle meşgul eden insanın vakti boş olmaz. Bu insanlar hem kendileri için çalışırlar, hem de başkaları için çalışırlar. Bir insan zor bir duruma düştüğü zaman böyle kimseler ellerinden gelen her türlü fedakarlığı gösterirler. Kendini bilen kimse başkalarının vereceği herhangi bir yardımı beklemez. O başkalarına yardım eder, o başkaları için bir şeyler verir ve daha çok kendi hedeflerinin gerçekleşmesi için planlar yapar, çalışır ve küçük çıkarlar peşinde koşmaz. Yani kurnazlık yapmaz. Efendi insanlar; fedakar insanlardır,  merhametli ve vicdan sahibi insanlardır. Küçük hesaplar peşinde koşmadığı için toplum gözünde değerli olan kimselerdir. Kendimi, nasıl daha iyi geliştirebilirim, nasıl daha üretken ve çalışkan olabilirim, nasıl daha iyi para kazanıp başka insanlara daha faydalı olabilirim düşüncesi içinde yaşamaya devam eder efendi kimseler. Çünkü böyle kimseler asil kimselerdir.

 

Kimi insanlar vardır ki beş kuruş daha fazla kârım olsun diye kurnazlıklar yaparlar ama büyük ufukları göremezler. Oysa kurnazlık yapmayan, sadece kendisinden beklentisi olan ve bunun için çok ama çok çalışan kimseler başkalarından bir şey beklemezler, başkalarına yardımcı olurlar ve her zaman da insan olarak yaşamaya, insan olarak kalmaya ve insan olarak anılmaya devam ederler.

Oblomov Kitabında Geçen Sözler

 

Oblomov Kitabında Geçen Sözler


Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Oblomov tembel ve uyuşuk bir gençtir. İşlerini zamanında yapmamış, ertelemiş, sürekli uyuyan biridir. En basit devlet işlerinden bile anlayamaz hale gelmiştir ama içindeki çocuk saflığı asla ölmemiştir ve kurnazlık hiçbir zaman yapmamıştır. Oblomov’un hayata bakışı, hayatı anlamsız görüşüne değiniliyor ve her iş zamanında yapılmalıdır mesajı verilmiştir kitapta.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Birbirinin iyi yanlarından zevk alıp kötü yanlarına kızmamak için büyük bir yaşama deneyi, akıl olgunluğu ve insan sevgisi gereklidir.”

“Acımın bir gösteriş olmasını istemiyorum, çünkü dertleri, pişmanlıkları artırmak neye yarar?”

“Halbuki sevgide de rahat yok. O da değişiyor, durmadan değişiyor.. Bütün hayat gibi.”

“Düşünmek için kalpsiz olmak gerekir, sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen adama el uzatın, mahvolan bir adamın haline ağlayın, onunla alay etmeyin. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.”

 

“Kurnazlık, pek az şey alabileceğin değersiz bir bozuk paradan farksızdır. Ufak bir bozuklukla bir-iki saat yaşayabilirsin, kurnazlıkla da bir şeylerin üzerini örtebilir, kandırabilir, hile yapabilirsin ama uzak ufukları görmeye, büyük ve temel bir hadisenin başını ucunu bir araya getirmeye yetmez kurnazlık.”

"İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat”.

“Belki de uyku, miskin hayatın ebedi dinginliği, hareketsizlik, yıkıcı korkuların, maceraların ve tehlikelerin olmayışı, insanı, doğal dünyanın ortasında başka, olmayan bir dünya yaratmaya, aylak hayallerine orada bir cümbüş ve eğlence yahut sıradan şeylerin ve kendi varlığı dışında olan bitenlerin sebeplerini orada aramaya zorluyordu.”

 

“Başımdan öyle büyük felaketler, kasırgalar da geçmedi. Hiçbir şey kaybetmedim. Vicdanımda hiçbir leke yok, cam gibi tertemiz, gururumu kıracak hiçbir şey olmadı. Tanrı bilir niçin hayatım böyle harcandı gitti.”

“Hatıralar mutlu bir hayatın hatıraları olursa güzeldir; insana güç kapanmış yaraları hatırlatınca acı şeylerdir.”

Öğrenciler Okullarda Üniforma Giymeli Mi?

 

Öğrenciler Okullarda Üniforma Giymeli Mi?

 

Her çocuk değerli ve biriciktir. Her çocuğun maddi durumu farklı olabilir. Kimi zengin, kimi orta halli, kimi ise yoksul olabilir ama okul her çocuğun eşit olarak kabul edildiği eğitim ve öğretim yuvasıdır. Okula gelen her çocuk okul kıyafeti ile gelmeli, yani üniformasını giymelidir. Çünkü okulda farklılık olmamalıdır, çocuklar arasında kıyafet ayrımı kesinlikle olmamalıdır. Öğrenciler okulda üniforma giymelidir. Böylece kimsenin kimseden üstün olmadığı duygusu çocuklara hissettirilmeli ve her çocuk da kendini iyi hissetmeli ve kötü duygular hissetmemelidir.


 Okula farklı kıyafetler ile gelindiği zaman sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Örneğin a kişisi çok kaliteli bir kıyafet  giymişken b kişisi normal bir kıyafet giymiş, c kişisi de çok eski bir kıyafet giymiş olabilir. Bu durumda kıyafeti yeteri kadar güzel olmayan çocuk kendini eksik hissetmeye başlayacak, bu durumu ailesine bildirecek ve maddi durumu olmayan ailelerin ebeveynleri de bu durumdan kendini sorumlu tutacak ve aile içinde bile sıkıntılara yaşanmaya başlayacaktır. Öyle aileler vardır ki bırakın kaliteli kıyafet almayı evine ekmek bile götüremeyenler vardır.


 İşte bunlar için okullarda tek tip kıyafet olmalı, her çocuk aynı üniformayı giymeli ve böylece eşitlik sağlanmalı ve her çocuk kendini değerli ve biricik hissetmelidir. Bunu hissettirecek olan da okul idaresinin aldığı sağlam ve güzel kararlar olacak yani tek tip kıyafet olacaktır. Böylece ne aileler zor duruma düşecek, ne çocuklar, ne de öğretmenler.

Çocuk Olmanın Zorlukları Nelerdir Konulu Konuşma

 

Çocuk Olmanın Zorlukları Nelerdir Konulu Konuşma


Dünyaya gelmiş olan her çocuğun temel hakları vardır. Yaşam hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi. Çocuklar kendi istekleri ile değil ebeveynlerinin istediği ile dünyaya gelir. Onları dünyaya getiren ebeveynlere düşen sorumluluk da onları en iyi şekilde yetiştirmek, yaşamak hazırlamak ve her şeyden önce onlara koşulsuz sevgiyi hissettirmektir. Çünkü her çocuğun ilk olarak sevgiye ihtiyacı vardır. Daha sonra onların temel gereksinimlerini karşılaması gereken kimseler de yine aileleridir. Çocuk iyi bir ailede dünyaya geldiyse, onu seven, onun tercihlerine saygı gösteren, ona zorbalık yapmayan, onu olduğu gibi kabul eden anne ve baba varsa çocuk olmak çok güzel bir şey olur.


 Çünkü gerçek anlamda çocukluğunu yaşayabilen kimseler hayata her daim bir sıfır önde başlar.  O çocuk için çocukluk muhteşem olur. Çünkü nitelikli ailelerin çocukları da nitelikli olur. Onlara güzel örnek vardır karşılarında. Çocuk olmanın zorlukları bana göre çocuğuna iyi bakamayan, ona sevgiyi hissettiremeyen, onu olduğu kabul etmeyen ailelerde gözlemlenir diyebiliriz. İşte o zaman böyle ailelerde dünyaya gelen çocuklar ne yazık ki çocukluğunu yaşamadan hemen hayat atılmak zorunda kalırlar ve hayatın her zorlukları ile karşı karşıya kalabilirler. Çocukluğunu zamanında yaşamayan her birey ileride ne kadar iyi duruma gelirse gelsin hep çocukluğuna olan özlem vardır içinde bu asla bitmez. 


İşte böyle çocuklar için yaşam çekilmezdir ve zordur. Allah her çocuğu iyi ailelere denk getirsin ve çocuğuna bakmayacak olan anne ve babalar da lütfen çocuk yapmasın. Çünkü çocuklar bu dünyanın çiçekleri, parlayan yıldızları, geleceğin aydınlarıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

İyi İnsan Nasıl Olunur?

 

İyi İnsan Nasıl Olunur?


İnsan olabilmenin en önemli özelliklerinden biri de merhamet duygusuna sahip olması, güzel ahlaklı, dürüst ve güvenilir olmasıdır. İyi insan olmak hiç de zor  değildir. Baka insanlara zarar vermeden yaşarsan, insanların arasını bozmak yerine insanların arasını yaparsan, iftira atmaktan uzak durursan, gıybetten uzak durursan iyi insan olursun. İyi insan olmanın en önemli koşulu ise adaletli olmaktır. Bir kişiye belki imkanınız olmadığı için yardım edemezsiniz ama bir olay karşısında sessiz kalmamalısınız, adaleti tercih etmelisiniz. Yani adaletten yana olduğunuz zaman gerçek anlamda olgun ve iyi bir insan olursunuz.


 Yalancı olmak, edepli olmak, bencil olmamak iyi insanların özelliklerindendir. İnsanı iyi yapan en önemli özellikleri güzel bir yüreğe sahip olmasıdır. Yaptığı iyilikten karşılık beklemeyendir. İnsanlara karşı kin ve öfke beslemeyendir. Hak yolunda, barış yolunda gidendir. İnsanları dili ile sokmayan, dili ile zehirlemeyendir. Davranışlarında özverili olursan, ahlaki değerlerin tutarlı olursa, cömert olursan, içten ve samimi davranırsan iyi insan olunur. İyi insan olmak için hoşgörülü olmak gerekir, başka insanların yaşamına saygılı olmak gerekir, empati kurma becerisine sahip olmak gerekir. İyi insan affetmeyi bilmelidir, sorumluluk alır, eri geldiği zaman fedakarlık yapmaktan çekinmez, olumlu ve iyimser olur. İyi insan olmak için kimsenin güvenini boşa çıkarmamalıyız. Doğru, dürüst, güvenilir, adaletli ve haktan yana insan olmalıyız. Ön yargılı olmamak gerekir.


 İnsanları yargılamadan önce anlamaya çalışmalıyız. Sözle iyi olunmamalıdır, davranışlar ile iyi olduğumuzu göstermeliyiz. İyiliği başkalarına gösteriş için yapmayan kimseler iyi insandır. İşte tüm bu özelliklere sahip olduğumuz zaman gerçek anlamda insan olmuş oluruz. İyi insan olmak ile ilgili şu sözü de aklımızda bulundurmalıyız: Arada bir aynaya bakmalı insan güzel miyim diye değil insan mıyım diye der Tuncer Kurtiz. İşte bu vasıflara sahip olursak iyi insan oluruz.

Zenginlik ve Mutluluk Arasındaki İlişki Nedir?

 

Zenginlik ve Mutluluk Arasındaki İlişki Nedir?

 

İnsan mutlu olmak ister. Mutlu olmak için insanların gereksinimlerini karşılaması gerekir. Bu gereksinimlerinin karşılanması için paraya ihtiyaç vardır. Para olunca isteklerimize ve ihtiyaçlarımıza daha çabuk ulaşırız ve kimseye muhtaç olmayız. Paramız çok olursa, arsamız, evimiz, arabamız olursa zengin oluruz ve kendi kendimize yeter hale gelmeyip çevremizdekilere yardım etmeye başlarız.. İnsan zengin olunca mutlu da olabilir. Yeter ki aklını kullansın ve sahip olduklarını bir anda harcayıp bitirmesin.

 

Yoksulluk zor bir şeydir. Evde ihtiyaçlar karşılanmadığı zaman illaki aile içinde bir zaman sonra sorunlar yaşanmaya başlayacaktır. Çünkü para olmayınca açlık olur, mutsuzluk olur ve başka insanlara muhtaç hale gelme olur. Bu da aile içinde sorunlara neden olur ve ailedeki huzur bozulur. Zaten ne olursa yoksulluktan oluyor ve yoksulluk geçimsizliği de beraberinde getiriyor. Bunun için insan zengin olunca mutlu da olur. Zenginlik ile mutluluk arasında doğrudan bir ilişki vardır diyebiliriz ama mutlu olmak için de sadece zenginlik yeterli olmayabilir. Yani zenginlik ve mutluluk arasındaki ilişki  bu durum kişiye göre değişebilir. Mesela bazı kişilerin kendine yetecek kadar parası vardır, zengin değildir ama o kişi kendine yetebildiği için, başkalarına el açmak zorunda kalmadığı için mutlu olabilir.

 

Bazen insanlar küçücük bir şeyden bile mutlu olabilir ama bu mutluluk kalıcı olmayabilir. Kalıcı olması için de zenginlik olması şarttır. Çünkü zengin olunca başka insanlara da yardım edersin ce cömert olursun. Başka insanlara da yardım etmek sana manevi anlamda büyük haz veriri ve mutluluğun paylaşmak ile daha çok artar ve daha çok yardım eder, daha çok insan olursun. İnsan zengin olunca daha çok çevresi olur, daha çok seyahat eder ve her yeri gezerek mutluluğuna mutluluk katar.

Bir Çocuk Neden Zorbalık Yapar?

 

Bir Çocuk Neden Zorbalık Yapar?


Aslında zorbalık yan çocuk da zorbalığa uğrayan çocuk da iyi bir eğitimden geçmeli ve çocuklarımız kaybedilmemeli, onların beden ve ruh sağlığı için toplum olarak elimizden geleni yapmalıyız. Hiç bir çocuk zorbalığı hak etmez ve her çocuk mutlu bir şekilde yaşatılmalıdır. Her çocuk biricik ve değerlidir. Çocuklar neden zorbalık yapar konusuna değinecek olursak şunları söyleyebiliriz. Bir çocuk zorba ise bunun altında o çocuğun içinde yaşadığı aile ortamı çok önemlidir. Çünkü eğitim ilk olarak ailede başlar ve ailede devam eder. Ailesi tarafından ihmal edilen çocuklar zorbalığa başvurabilirler.


 Bir aile maddi olarak her açıdan iyi durumda olabilir ama çocuğuna sevgi vermiyorsa, o çocukla ilgilenmiyorsa, o çocuğa kaliteli zaman ayıramıyorsa çocuklar bu durumda kendini yalnız hisseder ve ilgiyi dışarıda arar. Bu ilgi de şiddet şeklinde olur ve böylece dikkatleri üzerine çeker ve mutlu olur. Bunun için de zorbalığa başvurabilirler. Çocuklardan mükemmel davranışlar beklenilmemelidir, çocukları bastırmaya çalışmamalıyız, onlara kendilerini ifade edecek ortamlar yaratmalıyız ve onların kendilerini rahat hissetmesini sağlamalıyız. Aile içinde şiddet varsa çocuk şiddet olan ortamı unutmaz ve büyük bir şok yaşar önce. Acı çeker, korkar ve daha sonra kendisi de aynı davranışları sergilemeye başlar ve zorbalığa başvurabilirler. 


Onun için baba ve anne aile şiddetinde birbirine hiç bir şekilde şiddet uygulamamalı ve çocukların mutlu olması sağlanmalıdır. Aileler çocukların bireyselleşmelerine izin vermeli ve çocuğun davranışlarını çok iyi gözlemlemeleri gerekmektedir. Çocukların zorba olmalarının nedenleri kısaca şudur:  Aileden gerekli manevi doyumu alamayan çocuğun kendini güçsüz hissetmesi,  başkalarının duygusunu hissetmeme yani empatiden yoksun olması,  düşük özgüven,  grubun dışında kalma kaygısı,  öfkesini başkalarından çıkarma,  saldırganlığın ve zorbalığın aile içinde normal kabul edilmesi,  kendisinin de zorbalığa uğruyor olması, dikkat çekme ihtiyacı,  farklılıklara karşı yanlış algı vb gibi nedenler çocukları zorbalığa iten nedenler arasında yer alır.

İnsanların Kişisel Gelişimleri İçin Yapabilecekleri Nelerdir?

 

İnsanların Kişisel Gelişimleri İçin Yapabilecekleri Nelerdir?


İnsan en büyük yatırımı kendine yapmalıdır ve ilk olarak kendini geliştirmek için iyi bir eğitim almalı, ilgi duyduğu, yetenekli olduğu ve sevdiği bir mesleği tercih etmeli ve o meslekte kendini en iyi yerlere getirmek için hayat boyu çalışmaya devam etmeli ve alanında uzmanlaşmaya çalışmalıdır. Hangi mesleğe sahip olunursa olsun kitap okuma alışkanlığını hiç bir zaman kaybedilmemelidir. Mutlaka her gün kitap okumaya zaman ayırmalıdır ve kendi genel kültürüne katkı sağlamalıdır insan.


Kişi kendi gelişimine katkı sağlamak için ilk olarak kendini sevmeli, kendine değer vermeli ve ama bunu yaparken de bencil bir kimseye dönüşmemelidir. Başka insanları da sevmeli, başka canlılara da merhamet göstermelidir. Doğaya saygı duymalı, çevre bilinci içinde hareket etmelidir. Doğa için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Hobilerini yapmaya devam ederken kendine yeni hobiler  edinmelidir. Örneğin bir spor dalı ile ilgilenmeli, bir müzik aleti çalabilmeli ya da halk eğitim kursuna giderek halk oyunlarına yazılmalı ve kendine yatırım yapmalıdır. Düzenli egzersiz yapmalıdır. Yeme ve içmesine dikkat ederek yeterli ve dengeli beslenmeli ve sağlığını tehlikeye atacak beslenme düzeninden kaçınmalıdır. Psikolojisi bozuk olduğu zaman, kendini kötü hissettiği zaman psikolojik danışmandan yardım almaktan çekinmemelidir.


Kişisel gelişim için kişisel gelişim videoları izlenmeli, kendini her alanda geliştirmek için her türlü gayret gösterilmelidir. Kişi hatalarından der çıkarmalı,  yeni diller öğrenmeli ve yeni kültürler tanımalıdır, seyahat etmelidir, iletişim becerilerini geliştirmelidir,  araştırma yeteneğini kaybetmemelidir, planlı ve programlı bir yaşam sürülmelidir, disiplin elden bırakmamalıdır.

Dost Kara Günde Belli Olur Konulu Konuşma

 

Dost Kara Günde Belli Olur Konulu Konuşma


Dost insanın kötü günlerinde ortaya çıkan, samimi olduğunu her fırsatta ortaya koyan, fedakarlık gösteren kişidir.

Sevgili öğretmenim,

Dostlarımız olduğu zaman kendimizi daha güçlü ve daha mutlu hissederiz. Gerçek dost gerçekten en zor anında kişinin yanında olandır. Ona maddi ve manevi olarak elinden gelen her türlü fedakarlığı yapandır. Sadece mutlu günlerinde yanında olan, sen iyiyken iyi olan kimseler gerçek dost değil çıkarcı kimselerdir. Gerçek dost senin her anında yanında olandır. Yeri geldiği zaman sana akıl veren kişidir. Senin yanlışlarını sana kırmadan söyleyebilen ve seni koşulsuz seven kişidir gerçek dostlar.

 

Dostların kıymetini bilmek ve onlara gereken değeri vermek gerekir. Örneğin, Bir işten çıkarılmış olabiliriz. Bu durumda elimizde hiç paramız kalmayabilir ve başka insanlara muhtaç kalabiliriz. Bu durumda dost dediğin kişi hemen yanımıza gelir ve bizim için elinden geleni yapar ve bizi yalnız bırakmaz, bize sırtını dönüp kaçıp gitmez. Elindeki imkanları ile senin için her şeyi yapmaya çalışır ve seni çok sever. Gerçek dost olmayan kişiler ise samimi değildir ve biz en ufak bir zorluğa düşsek hemen bizi bırakıp gider ve bizimle bir daha görüşmek dahi istemez. Çünkü onlar hiç bir zaman gerçek dost olmamıştır, onlar sadece çıkarcı kimseler olmuştur.

 

Onun için dostlarımızı seçerken dikkat etmeliyiz ve herkesi dost sanarak kendimiz kandırmamalıyız. Dostluğun önemi ile ilgili şu söz de çok önemlidir: “ Dost ise düşünme  ver ömrünü gitsin, dost değilse hiç bekletme yol ver gitsin.” Der Mevlana. Yani burada gerçek dost ömre değerdir. Gerçek olmayan dosta ise yol verip onu kendi haline bırakmak en doğru olandır. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Doğru Söyleyenin Bir Ayağı Üzengide Gerek Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

 

Doğru Söyleyenin Bir Ayağı Üzengide Gerek Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Doğru söyleyen, dürüst ve güvenilir insanlar genelde sevilirken çıkarlarına ters düşen insanlar tarafından düşman ilan edilirler. Doğru ve dürüst kimseler her zaman doğrudan yana, haktan yana oldukları için sevilmezler ve bunun için de bulunduğu ortamda fazla kalamazlar. Çünkü sevilmeyen, istenmeyen bir kişi olduğu için oradan ayrılmak zorunda kalacaktır. Bunun için de atalarımız doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek demişlerdir.


 Ya da şöyle de bir söz vardır. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. İşte bu atasözü de  doğru olan insanların yakasını bırakmayan, onları rahat ettirmeyen menfaat düşkünü insanların yanlış davranışlarını ve doğru olanın ise haksız yere bulunduğu ortamı terk etmesini anlatır. Şahsiyet sahibi kimseler doğrudan yana  oldukları için, haksızlık karşısında eğilmedikleri için kötü niyetli ve çıkarları yolunda gitmeyen insanlar doğru insanlara dirlik vermezler. Onları bulunduğu yerden götürmek için her türlü hileye başvururlar ve onların peşini rahat bırakmazlar. Sözleri ile, davranışları ile mutsuz ederler iyi niyetli, dürüst insanları.


 Çıkarları zedelenmiş olan kimseler kendilerinin kurnazlığı ve yanlışları ortaya çıktığı için doğruya her daim kötülük etmeye başlarlar ve onları bulunduğu yerden gitmeye zorlarlar. İşte bunun için de doğru ve dürüst insanlar her an gitmeye hazır olmalı ve kötü kimselerden daha fazla kötülük görmeden gitmek zorunda kalırlar.