Peygamber Efendimizin Merhamet İle İlgili Hadislerini Araştırınız ve Sınıfta Konuşunuz.

 Peygamber Efendimizin Merhamet İle İlgili Hadislerini Araştırınız ve Sınıfta Konuşunuz.


Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz Muhammedi  el emin kişiliğin yanında çok ama çok merhametli bir Peygamberdi. O merhameti ile Müslümanlığın yayılmasını sağlamıştır. İşte bizler böyle bir Peygamber’in ümmetiyiz. Bize düşen de onun yolundan gitmek, tevazu sahibi olmak ve merhametli olmaktır.

 

Efendimizin merhamet ile ilgili hadisleri şunlardır:

 

“ Efendimiz (s.a.v.) “Her ağacın bir meyvesi vardır. Kalbin meyvesi de çocuktur. Allah çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez. Beni yaşatan Allah’a yemin ederim ki, cennete ancak merhametliler girer.” buyurdu. Biz “Ey Allah’ın Resulü, hepimiz (çocuklarımıza) merhamet ederiz.” dedik. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: “Sizden birinizin merhameti, yanındakilere merhamet etmesi değildir, asıl merhamet tüm insanlara merhamet etmesidir.” 

“Allah, mahlûkatı yarattığı vakit; kendi nezdinde arşın üstünde bulunan kitabına “Rahmetim, gazabıma üstün geldi” diye yazdı.”

Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir vücut gibidir. O vücudun bir organı acı çektiğinde, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşırlar.”

 

“Allah, yeri ve gökleri yarattığı gün yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet, yerle gök arasını dolduracak kadardır. Bu yüz rahmetten yeryüzüne bir tek rahmet indirdi ki, bu sayede anne yavrusuna, yabani hayvanlar ve kuşlar da birbirine merhamet ederler. Kıyamette ise O, bu rahmetin tamamı ile kullarına merhamet eder.”

“Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim.”

“Allah rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler. Hatta kısrak (emzirirken) yavrusuna basıp da zarar verir korkusuyla ayağını kaldırır.” 

“Ben bazen uzatmak niyetiyle namaza başlarım. Fakat bir çocuğun ağlayışını duyar ve annesinin ona düşkünlüğünü bildiğim için namazı kısa tutarım.” 

“Allahım! Bizi bağışla, bize merhamet eyle, bizden razı ol, (amellerimizi) kabul eyle, bizi cennetine koy, bizi cehennemden kurtar ve bizim her halimizi ıslah eyle.” 

“Merhametlilere Rahman merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin!” 

“Allah şu üç özelliği taşıyan kimseye himayesini artırır ve onu cennetine koyar:

Güçsüzlere yumuşak davranmak, ana babaya şefkat etmek ve elinin altında bulunanlara iyi muamele etmek.”

 

Efendimiz (s.a.v.): “Bir adam yolculuktayken susadı ve bulduğu bir kuyuya inip su içti. Çıktığında, dili dışarda, hızlı hızlı soluyan ve susuzluktan nemli toprağı yalayan bir köpek gördü. Adam: ‘Anlaşılan bu köpek de tıpkı benim gibi susuzluk çekmiş!’ dedi ve hemen kuyuya inerek pabucu ile su çıkarıp köpeğe içirdi. Bunun üzerine Yüce Allah, onu bağışladı.” buyurdu.

“Merhamet edin ki, size de merhamet edilsin. Bağışlayın ki, Allah da sizi bağışlasın.”

“ Enes b. Mâlik’in (r.a.) torunu Hişam anlatmaktadır: ‘Dedem Enes b. Mâlik ile birlikte Hakem b. Eyyüb’un mahallesine girdim. Bir de gördük ki, bazıları bir tavuğu (hedef olarak) dikmiş, ona atış yapıyorlardı. Bunun üzerine Enes: “Resulullah hayvanların bu şekilde tutularak öldürülmesini yasakladı” dedi.

Nevruz Bayramına Ne Zaman, Nasıl Kutlanıyor?

 Nevruz Bayramına Ne Zaman, Nasıl Kutlanıyor?


"Yeni yılın başlangıcı", "baharın müjdecisi", "doğa bayramı" olarak  kutlanan Nevruz Bayramı bahar aylarında kutlanır. Bu bayram  nevruz, mevris, novrız, navruz saban toy, ulusun ulu günü, cılgayak gibi adlarla da anılır." Nevruz kelime anlamı olarak ise yeni gün anlamına gelir. Bahar aylarında tabiat canlanmaya başlar. ve bahar aylarında Nevruz Bayramı kutlanır.


 Tabiatın canlanmaya başlaması ile  yeni bir yıl da başlamıştır. Yeni yıl ne kadar bereket, bolluk, yardımlaşma ve dayanışma ile geçerse tüm yıl da öyle geçer inancı hakimdir.  Bayram şu şekilde kutlanmaktadır: Yeni yılı yeni kıyafetler giyerek karşılayan insanlar, öncesinde evlerini temizliyor, varsa yıkılan yerleri onarıyor, badanalarını yapıyor. İnsanlar böylece yeni yılda her şeyin yeni olmasına özen gösteriyor. Kadınlar rengarenk elbiseler giyerler ve başlarına pullarla süslenmiş ışıltılı örtüler örterler. Topluluk büyük bir ateş yakar ve bu ateşin etrafında dans ederek ya da üstünden atlayarak büyük bir coşkuyla bu bayramı kutlarlar. Osmanlı’dan kalma kültürün devamı olarak  Manisa'da mesir macunu şenlikleri yapılır.


Mezarlıklar ziyaret edilir, ateşler yakılıp üzerinden atlanır, yumurtalar boyanıp tokuşturulur, semeni hazırlanır, nevruz sofrası kurulur, 'köje', 'köjö', 'köcö' olarak bilinen özel çorbalar hazırlanır, kökpar oyunu oynanır, güreş ve at yarışı düzenlenir, destan, kıssa ve hikayeler anlatılır, nevruznameler söylenir."

Cumhuriyet ve Türkçemiz Konulu Kompozisyon Hazırlayınız.

 Cumhuriyet ve Türkçemiz Konulu Kompozisyon Hazırlayınız.

 

29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyet ülkemize birçok yenilikler getirmiştir. Cumhuriyet ile seçimler halkın iradesi ile olmaya başlamıştır. Halk seçeceği yöneticiyi belli aralıklarla seçmeye başlamış, beğenmediği yöneticiyi yeri ve zamanı gelince görevden almasını bilmiştir .Cumhuriyet ile demokrasi şöleni olmuştur, demokrasinin gücü pekişmiştir. İnsan haklarına verilen önem daha çok artmış, bir çok inkılaplar gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet ile dilimizde de yenileşmeye gidilmiştir. Türk diline verilen önem artmış, Türkçenin daha sadeleştirilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Yazı inkılabı  Arap dili ve alfabesi Türk dili ile uyumsuz olduğu için ve Batı ile uyum sağlanması için  gerekli görülmüş ve yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’e göre Arap alfabesi Türk dilinin ihtiyaçlarını karşılamamaktaydı Ayrıca Arap alfabesi sosyal ve kültürel bakımdan geri kalmamıza neden olurken bir yandan da okuma ve yazma bakımından zorluk oluşturmaktaydı. Türk dili ile Arap dili arasındaki telaffuz farkı da birçok sorun ortaya çıkarmıştı ve bundan dolayı da devrim kaçınılmaz olmuştur.

 

1 Kasım 1928 yılında  Yeni Türk Alfabesi kullanılmaya başlanmış ama halkın yeni alfabeye alışması zaman almıştır. Devrimleri bir anda hemen kabul etmek zor olmuştur. bunun için halk alıştırılarak yavaş yavaş ana dil ile ilgili yenilikler yapılmaya başlanmıştır. İlk başöğretmen Mustafa Kemal olmuştur ve halkına okuma yazmayı öğretmeye çalışmıştır. Cumhuriyetin ilanından önce halk Türkçe konuşuyorken devlet yöneticileri ve aydınlar Osmanlıca konuşuyordu bu da devlet içerisinde ki bütünlüğe engel  oluyordu. Ayrıca Osmanlıca; Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dil haline gelmişti. Bu dile bir çekidüzen verilmesi gerekiyordu. 19. Yüzyıl ortalarında dil sadeleştirilmeye çalışılsa da başarılı olunamadı. Ancak cumhuriyetin ilanından sonra dilde sadeleşme çalışmalarına hız verildi. Daha sonra  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Türk Dil Kurumunun açılmasına öncülük etmiştir. Türk Dil Kurumu ana dilimiz ile şu çalışmaları yapmıştır: Türkçe sözlük hazırlanması, yabancı eserlerin çevrilmesi, diğer ağızlarla olan kelime farklılıklarının giderilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Daha sonra  Mustafa Kemal’in özel gayreti ile 1935 yılında faaliyete geçirilen Dil ve Tarih ,Coğrafya Fakültesi kurulmuştur. Cumhuriyet’in eğitim, kültür ve bilim anlayışını yansıtan bu fakültede de ana dile önem verilmiş ve ana dilin daha iyi gelişmesi için çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.  


Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk, tüm dillerin Türkçeden geldiği tezine dayalı bir dilbilim kuramı olan güneş dil teorisine destek vermiştir. Ancak dilbilimciler tarafından kabul görmediği için zaman içerisinde önemini kaybetmiştir. Bu dönemde bilim terimleri Türkçeleşmiştir. Zooloji, kimya, fizik ve benzeri bilim dallarında bulunan terimler Türkçe olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atamız 48 sayfalık geometri kitabı yazmıştır ve tamamı Türkçe terimlerden oluşmuştur. Açı, açıortay, çember gibi terimleri Osmanlıcadan Türkçeye çevirerek ilk defa kullanan da Atatürk olup bu konulara değindiği bir de geometri kitabı yazmıştır.

Vatanseverliğin Sizin İçin Ne Anlama Geldiğini Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 Vatanseverliğin Sizin İçin Ne Anlama Geldiğini Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Vatanseverlik benim için vatanını çok sevmek ve ama bu sevmenin sözde kalmaması demektir. Vatanımı seviyorsam öğretmenlerimi, ailemi de çok sevmeliyim. Onun için de öğretmenimin bana verdiği ödevleri zamanında yapmalıyım, sadece ödev yapmakla kalmayıp ödev dışında da kendimi geliştirecek kitaplar okumalıyım, araştırmalar yapmalıyım ve vatanımı daha iyi yerlere getirmek için şimdiden çok çalışmalıyım. Her şeyden önce geçmişimi, tarihimi iyi öğrenmeliyim. Atalarımızın bizim için ne gibi fedakarlıklar yaptığının farkında olmalı ve ona göre hareket etmeliyim.

 

  Okulumu ve sınıfımı, evimizi temiz tutmalıyım. Çevreyi temiz tutmalıyım ve yerlere çöp atmamalıyım. Okul eşyalarına zarar vermemeliyim. Bayrağımız yere düştüyse onu alıp hemen yerden kaldırmalı ve öperek yerine koymalıyım. Bu vatan için hayatını kaybetmiş değerli vatan evlatları için, onlara yakışır bir evlat olmak için çok çalışmalıyım. Vatanımın havasını, suyunu, toprağını temiz tutmalıyım. Boş yere kağıt israfı yapmamalıyım. Boş yere su israfı yapmamalıyım. Elektrik israfı yapmamalıyım. Ülkem zor bir duruma düştüğü zaman askerlerimize elimden geleni yardımları ulaştırmaya çalışmalıyım. Vatanın askerine, polisine, jandarmasına, doktoruna, çiftçisine saygılı olmalıyım ve her mesleğin değerli olduğunun farkına varmalıyım ve mesleğini hakkı ile yapan insanlara saygı duymalıyım. Mesela bir işçinin çalışma izini kir olarak görmemeliyim onun bir alın teri olduğunu, onun bir vatanseverlik olduğunu düşünmeliyim. Asıl kirlilik vatan için çalışmamak ve yan gelip yatmaktır.


 Bunun için ben hazır yiyici olmayacağım ve elimden ne geliyorsa gücüm yettiğince vatanım için çalışmaya devam edeceğim. Vatanseverlik vatan için yorulmak, azimli ve kararlı olmak, bilim ve ilimi kendine rehber edinmek demektir. Bunun için vatanımı çok seveceğim ve çok çalışıp vatanıma layık bir evlat olmaya çalışacağım.

15 Tane Atasözü ve Anlamları

 15 Tane Atasözü ve Anlamları


1) Harcını bilmeyen kasap ne satır kor ne masat:  İşinin ehli olmayan kimse o işi yaparken pek çok zarar neden olabilir.

2) Harman yel ile, düğün el ile: Her iş kendisi için gerekli koşulların sağlanmasıyla başarıya ulaşır.

3) Haramdan şifa olmaz: Emeksiz ve haksız olarak elde edilen kazan. insana fayda sağlamaz.  Üstelik geldiği gibi çabuk gider, insan hayrını göremez.

4)Geriden dana yetişmedikçe koca öküze baha yetişmez: Bir işi çok iyi bilen kişi bildiklerini başkasına öğretmezse o işi bilen sayısı az olacağından kendi değeri hep yüksek olur.

5) Gemsiz ata dizgin olmaz: Kendisine söylenilen sözleri dinlemeyen kişi bu davranışının zararını her zaman görür.



6) Eşeğe gücü yetmeyen semerini döver: Kötü insanlara karşı gelecek gücü kendinde bulmayanalar onlardan zarar görmelerini engelleyemezler.

7) Esmeyince kıpırdamaz: Çalışırken azimli ve istekli çalışılmalıyız. Neyin nereden kazanılacağını iyi bilinmeli ve ona göre davranılmalıdır. Ancak o zaman kazanç sağlanabilir.

8)Eşeğe semer yük değil: İnsana kendi işi ne kadar zor ve yorucu da olsa ağır gelmez.

9)Gelene git denilmez: Çağrılmadığı halde kendiliğinden gelen bir misafir kabul edilir, geri çevrilmez.

10) Gelen ağam, giden paşam: Yönetici kim olursa olsun benim için önemli değildir.

11) Gel Kara Ali, git Kara Ali; kına gecesine yok Kara Ali: Çeşitli işlerin yapılmasında ve sorunların çözülmesinde kendisinden faydalanılan birini, herhangi bir işin yapılmadığı veya güzel bir davetin verildiği yere çağırmazlar.


 

12) Gazap gelince akıl gider: Sinirliyken mantıklı ve doğru düşünülemez.

13) Güzellik ekmeğe sürülüp yenmez: Güzelliğin insana kazandırdığı fazla bir şey yoktur.

14) Güzü görmeyen bülbül baharın kıymetini bilmez: Zorluklarla karşı karşıya kalmayan kişi içinde bulunduğu rahat ve huzurlu ortamın değerini bilemez.

15) Her eşek kendi makamıyla anırır: Herkes kendi gücü veya becerisi ölçüsünde başarılı olur.

Başarı ve Çalışmak İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 Başarı ve Çalışmak İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.


Başarı  ve çalışmak birbirini çağrıştıran kavramlardır. Çalışma olursa başarı olur. Çalışma olmazsa başarı olmaz. Son derece basit ve anlaşılması uygun ikilidir. Başarılı olmak için başarılı olmaya ilk önce niyet etmek gerekir. Oturduğunuz yerden başarılı olacağım, başarılı olmak için şunları yapacağım deyip sonra da tüm enerjinizi konuşmaya harcadığınız da başarı diye bir şey olmuyor. Önce içinizdeki çekirdek inancı gerçek inanca dönüştürmek için eyleme geçmek gerekir.

 

 Hem kendimize inanmalıyız hem de çok konuşmak yerine uygulamada kendimizi kendimize ispat etmeliyiz, daha sonra başkaları ne kadar başarılı olduğumuzu görür zaten. Kişi kendi öz disiplinini sağlamalı, planlı ve programlı olmalıdır. Kendini sıkmadan, abartıya kaçmadan her gün az da olsa düzenli olarak çalışmaya devam etmelidir. Tüm bunlar yapıldığı zaman başarı gelecektir. Başarının olması için kişinin  isteyerek çalışması gerekir. Başarı ve çalışma olunca mutluluk da olur. Kişi kendini meşgul edecek ve çok sevecek bir mesleği yaptığı zaman onu iş olarak bile görmez ve yaptığı işten hayat boyu zevk alır.

 

Çalışmak ve başarılı olmak kişinin kendine olan saygısı artar, kişi kendini daha çok sever ve kimseye muhtaç olmadığı için kendi ayakları üzerinde durur, daha özgür olur, maddi ve manevi olarak kendini daha iyi hisseder. Başarı ve çalışma olunca hayatın zorlukları da azalmaya başlar ve insanlar ile iletişim de daha güçlü ve daha iyi olur. Onun için çalışmaktan pes etmemeliyiz, başarıyı yakalamaya hayat boyu devam etmeliyiz.

Dostluğun Gücü İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Dostluğun Gücü İle İlgili Hikaye Yazınız.


Zeliha diğer arkadaşları atanıp öğretmen olduğu için mutlu olmuştu ama kendisi atanamayıp bu yıl da evde tekrardan Kpss’ye çalışacağı için mutsuzdu. Çünkü kendisi atanmış bir öğretmen olmak istiyor ve bir an önce öğrencilerine kavuşmak istiyordu. Çok üzülmüştü puanını görünce ama elden bir şey gelmiyordu. Zeliha’nın üniveristedeki en arkadaşı olan Nuray ise Zeliha’nın yaşadığı şehir olan Mersin’e atanmıştı ve atandığı okul da Zelihaların evine çok yakındı.

 

Zeliha bunu duyduğu zaman çok mutlu oldu ve Nuray ile her geçen gün daha samimi olmaya başladı. Nuray matematik ve Türkçe alanında çok başarılı biriydi. Sınavda bunları iyi yaptığı için kazanmıştı ama Zeliha bunlarda iyi olmadığı için düşük puan almıştı. Nuray Zeliha’nın bu durumuna seyirci kalmak istemiyordu. Ne de ol sa kendisi atanmıştı ve aylık maaşını da alıyordu. Mutluydu da yeni geldiği şehirde. Nuray can arkadaşının da kısa zamanda atanmasını istiyordu ve aklına bir fikir geldi ve onu hemen uygulamaya başladı. Nuray her gün okul çıkışı can dostu Zeliha’ya  fazla bilmediği dersleri anlatmaya başladı ve Zeliha ve Nuray her geçen gün daha da yakınlaştı ve dostlukları daha da pekişti. Sınav zamanı geldiğinde Zeliha denemelerden çok iyi yapıyor ve Türkçe ve Matematik alanında  çok iyi netlere ulaşıyordu.

 

Sınav zamanı geldi ve sınavdan 90 aldı ve o da kendi memleketi olan Mersin’e atandı ve hem de Nuray ile aynı okula atandı. Dostluğun gücü yardımlaşma ve dayanışmadan geçiyordu. Dostlukları baki kaldı, başarıları daim oldu ve okulun en başarılı öğretmenlerinden oldular her ikisi de. Tüm bunları sağlayan ise iyi niyet, gerçek dostluk ve dostluğun kudreti olmuştu.

 

 

 

Aile İçinde Yaşadığınız Bir Fedakarlığın Önemini Anı Türünde Yazınız.

 Aile İçinde Yaşadığınız Bir Fedakarlığın Önemini Anı Türünde Yazınız.

 

Hayriye Ablam, Asiye Ablam ve ben okula gitmek için yine erkenden kalkmıştık. Sabah kalktığımda odam havalansın diye pencereyi açtım ama içeriye öyle bir soğuk geldi ki havalar artık soğumuş dedim. En büyük ablam olan Hayriye hemen mutfağa gitti ve çayı ocağa koydu. Annem yakın zamanda ağır bir hastalık geçirdiği için yürüyemez hale gelmişti ve bir zaman ayağa kalkamayacaktı. Bunun için en çok sorumluluk Hayriye ablama kalmıştı. O hiç üşenmeden bizim için çalışıyor ve elinden geleni yapıyordu. Annem uyuyordu, babam da bizden daha önce kalkmış, iki bardak çay içip hemen fabrikadaki işine gitmişti. Babam fabrikada yapıyordu kahvaltıyı.

 

 Sabahları bir şey yemeyi çok sevmezdi. Orada poğaça, simit alır karnını doyururdu. Çocukları için akşam sekize kadar çalışır ve bizi okutmak için elinden geleni yapardı. O annemin haline çok üzülüyor ve bize bunu belli etmemeye çalışıyordu. Namusu ve onuru ile çalışan harika bir babaydı benim babam. Neyse kendimi tanıtmayı unuttum. ben Aynur 14 yaşındayım. Üç kardeşin en küçüğüyüm aynı zamanda en yaramazı ama daha iyi olmaya çalışıyorum artık. Çünkü canım annem hasta ve buna üzülüyorum. 


Okulda öğretmenlerime ve arkadaşlarıma da üzüntümü belli etmemeye çalışıyorum.  Ablamın hazırladığı kahvaltıyı yapıp okulumuza doğru yola koyulduk. Okula doğru giderken bir anda arkamdan gelen araba tam bana çarpacakken ablam hızla elimi yakaladı ve beni  kendine doğru çekti ama ikimiz de yere hızla düştük. Bana fazla  bir şey olmamıştı ama ablamın kolları, dizi ve yüzü yara olmuştu. Kolu ve dizi kanamaya başlamıştı. Çok üzülmüştüm onun için çünkü o çok kötü olmuş ve benim için kendini feda etmişti.

 

O günden sonra ablama daha çok bağlandım ve onu çok sevdim. Hem ev işleri, hem okul işleri ablam için yorucu da olsa hepsini yaptı. Annem üç ay sonra fizik tedavi yönetimi ile ayağa kalktı ve eski sağlığına kavuştu. Böylece canım ablamın üzerindeki yük de kalkmış oldu. Şu anda 20 yaşındayım ve ablamın yaptığı fedakarlıkları şu an bile unutamıyorum. İyi ki o bizim ablamız olmuştu.

“Doğruluk Her Türlü Şart Altında Meyve Veren Bir Ağaçtır” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Doğruluk Her Türlü Şart Altında Meyve Veren Bir Ağaçtır” Sözü İle İlgili Kompozisyon


Doğruluk ve dürüstlük insana yakışan en önemli erdemlerden biridir. Doğruluk her türlü şart altında meyve veren bir ağaçtır çünkü insan doğru olduğu zaman eninde sonunda kârlı olur. Vicdanı rahat olur, rahat uyur, rahat yer, rahat gezer. Onun için her zaman doğruluktan, haktan ve adaletten yana olunmalıdır. Atalarımız doğru eğilmez, eğri ise doğrulmaz demiştir. 


Çünkü bir işte doğruluk varsa, bir insan dürüstse sonuç geç olsa da iyi olur, güzellikler olur, mutluluk olur. Kimi insanlar üç günlük dünya için, beş kuruşluk menfaat için doğrudan yana olmaz ve kısa süreliğine işlerim yolunda gidiyor , herhangi bir zarara uğramadım der. Ama gel gör ki zaman geçer, yaptığı yanlışları unutur , yaptığı sahtekarlıkları unutur ya da unuttuğunu zanneder ta ki yaptığı yanlışın kendine zarar verdiğini anlayacağı gün geldiği zaman. İşte o zaman anlar yanlış insan olmanın ne kadar kötü olduğunu, her zaman doğruluktan yana olan insanın kaybetmeyip asıl kazanan olduğunu. 


 Doğru olan insan geç de olsa hem maddi olarak kazanır hem de manevi olarak. Toplumun gözünde saygın biri olur ve değerli olur. Böyle kimseler ölse bile unutulmaz ve hep kalplerde yaşar. İşte bundan dolayı doğruluk her türlü şart altında meyve veren bir ağaçtır, doğruluktan ayrılmayınız, doğrular ile birlikte olunuz.

Atatürk Türk Müziğinin Gelişmesi İçin Neler Yapmıştır?

 Atatürk Türk Müziğinin Gelişmesi İçin Neler Yapmıştır?

Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyet ilan edildikten sonra çok sayıda yeniliklere imza atmıştır. Kadınlara verilen değer artmış, eğitim ve öğretime verilen önem artmış, sanata verilen önem artmıştır. Müzik insanı değiştirir, geliştirir ve algılarını açar. Mustafa Kemal de bunun bilincinde olan bir lider olduğu için daha doğrusu çok yönlü bir lider olduğu için Türk müziğinin gelişmesi için şunları yapmıştır: 


Türk müziğinin gelişmesinde Türk çalgı aletlerinin kullanılmasını önermiştir. Yalnızca Türk topraklarında değil tüm dünyada dinlenebilir bir Türk müziği  olmasını amaçlamıştır. Müziğin kültürel kimliğin korunmasında, tanıtılmasında ve diğer kuşaklara aktarılmasının önemli olduğunu söylemiştir.


Atatürk müzik alanında şunları yapmıştır:

* Ankara’da "Musiki Muallim Mektebi" kuruldu.(1924).

* "Mızıka-i Hümayun" Ankara’ya taşınarak "Riyaset – i Musiki heyeti" adını aldı.(1924)

* İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu.(1926).

* Ankara Devlet Konservatuvarı kuruldu.(1936).

* Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu.(1937)

* Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı.(1938)


 Bu kurumlar günümüze gelene kadar değişik aşamalardan geçmiş ve daha çok gelişmiştir. Müzik insan ruhun gıdasıdır, insanı rahatlatır, mutlu eder, duygulandırır. Bunun için müzik insanlar için farklı bir öneme sahiptir.

Size Göre Atatürk’ü Diğer Liderlerden Ayıran Özellikler Nelerdir?

 Size Göre Atatürk’ü Diğer Liderlerden Ayıran Özellikler Nelerdir?


Her insan lider olamaz. Lider olabilmek için belli vasıflar vardır ve bu vasıflar da Mustafa Kemal de fazlasıyla vardı. O bir liderdi ama diğer liderlerden daha farklıydı. Bunun nedenleri ise Mustafa Kemal Atatürk kafasına koyduğu bir fikri gerçekleştirene kadar sabırla ve azimle çalışmaya devam eder ve günü gelince yapacağını yapar ve insanları şaşırtırdı. En yakın arkadaşları bile Mustafa Kemal’in dehasına hayran kalır ve onların hayal bile etmeye çekindiği yenilikleri Mustafa Kemal gerçeğe dönüştürdü. Onun için diğer liderlerden farklıydı.


 O diğer liderlerden farklıdır çünkü hem vatanını kurtarmış hem de vatanı için yeni bir yönetim sistemine geçmiş ve hayatı boyunca vatanım diyerek çalışmıştır. Vatan ve millet sevdalısı olan büyük bir liderdir Mustafa Kemal. Kendi rahatını düşünmemiş, mal ve mülk hırsında olmamıştır. Milletinin hizmetkarı olan bir liderdi. Atatürk, bir fikir adamıdır. Kalıplaşmış düşüncelerden, paslı kurallardan kendini tamamen sıyırmıştır. Yüzyılların verdiği miskinlikten düşünmez hale gelmiş kararmış zihinleri aydınlatarak, taassubu kovarak, aklın ve bilimin aydınlığına yönelerek farklı olabilmiştir. Avrupa'nın 400 yılda yaptığı aydınlanma devrimini 15-20 yılda başarmıştır. Atatürk devrimleri Fransız devriminden de farklıdır. Fransız devrimi bir burjuva devrimi iken, Atatürk devrimleri, toplumu her yönüyle değiştiren, bilime ve çağdaşlığa dayalı bir insanlık devrimidir. Bunun için Mustafa Kemal diğer liderlerden farklı bir liderdir. 


Ülkesinin her yerini karış karış gezen, şehirlisi ile köylüsü ile bir olan ve milleti ile mücadele eden, savaş alanlarına giren, savaşta yaralanan, hastalanan ama yine de savaşmaya devam eden korkusuz bir liderdir. Onun için farklıdır, değerlidir, çağdaştır ve her şeyden önce iyi bir insandır. İçinde vatan sevgisi olan, çocuk sevgisi olan, eğitim sevgisi olan büyük bir liderdir.

Öğretmen Olmak İster Miydiniz? Açıklayınız.

 Öğretmen Olmak İster Miydiniz? Açıklayınız.


Her çocuğun gelecek ile ilgili hayalleri vardır. Her çocuğun ilgisini çektiği, sevdiği meslek vardır. Kimi doktor olmak, kimi futbolcu olmak, kimi hakim olmak ister vb.  Her çocuk öğretmen olmayı istemeyebilir. Çünkü bu ilgi meselesidir. Buna saygı duymak ister. Ben ileride öğretmen olmak isterdim. Çünkü öğretmenlik mesleğini seviyorum. Öğretmen olmak istememin nedeni ise çocuklar ile vakit geçirmeyi çok sevmemden kaynaklanıyor. 


Bir çocuğu yetiştirmek, onu topluma kazandırmak, onu nitelikli hale getirmek beni çok mutlu eder. Çocuklar, dünyamızın, geleceğimizin parlayan yıldızlarıdır. Onlar geleceğimiz inşa edecek olan büyük mimarlardır. İyi çocuk yetiştirmek, başarılı çocuk yetiştirmek beni çok mutlu eder. Çünkü ülkeme faydalı bir insan olmanın gururunu yaşarım. İyi bir öğretmen olarak anılmak isterim. Her şeyden önce iyi bir insan, iyi bir arkadaş, iyi bir büyük olmak isterim. Öğretmenlik çok kutsal bir meslektir. Sevmek gerekir minikleri. Gözlerinin içine bakmak, umutlarını hayata geçirmek, onlarla oynamak, gezmek, kitap okumak, eğlenmek beni çok mutlu eder. Onun için ileride öğretmen olmak isterdim.


 Ayrıca ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk de milletinin ilk başöğretmeni olduğu için, ülkesine yenilikler getirdiği için, eğitime çok önem verdiği için, çocukları çok sevdiği için ben de onun gibi olmak isterdim ve öğretmen olurdum.

“Güzele Bakmak Sevaptır.” Atasözünün Anlamı Nedir?

  “Güzele Bakmak Sevaptır.” Atasözünün Anlamı Nedir?


Güzel bir iş başarıldığı zaman, güzel bir durum ortaya çıktığında ve insanlara da yararlı olduysa onu izlemek, onun hakkında iyi şeyler düşünmek ve söylemek insana sevap kazandırır. Başarılı işler yapan insanlar güzel eserler ortaya koyarlar.


 Koydukları bu eserler her ne olursa olsun insanların faydasına olursa insanlar çok mutlu olur ve o eserleri ortaya çıkaranlara hayran kalırlar. Güzel olana bakılınca, güzel olan şey hakkında iyi düşünülürse insan sevap kazanır. Bunun için de güzele bakmak sevaptır denilmiştir. Buradaki güzele bakmak sevap atasözü şu anlamda kullanılmıştır: Güzel olan herhangi bir insanın dış görünüşü değildir. İnsanın ortaya koyduğu eserlerdir, yapılardır, buluşlardır. Mesela birçok bilim adamı hayatımız kolaylaştırmak için çeşitli şeyle ricat etmiştir. Bu icatlar da insan yaşamını kolaylaştırmış ve insanlar bu icatları yapan kişiler hakkında iyi düşünmüş ve o insanlar için iyi şeyler söylemişlerdir. Yani emeğe saygı vardır.


 Güzel olana saygı vardır ve güzel olan altın değerindedir. Bundan dolayı da güzele bakmak atasözü söylenmiştir. Güzel şeylere bakarken hayranlık duyar, Yüce Allah’ın neler yarattığını görerek büyüklüğünü düşünürüz. Onun için güzele bakmak sevaptır diyebiliriz. Yani Yüce Allah'ın yarattığı şeylere bakarken de ona büyük hayranlık duyar ve ona şükrederiz.

İleride Yapmak İstediğiniz Meslek İle İlgili Güvenilir Kaynaklardan Araştırma Yapınız.

 İleride Yapmak İstediğiniz Meslek İle İlgili Güvenilir Kaynaklardan Araştırma Yapınız.


İleride yapmak istediğim meslek doktorluktur. İyi bir doktor olmak istiyorum ve insanlara faydalı olmak istiyorum. Büyüdüğüm zaman kalp damar cerrahisi olmak istiyorum. İnsanların kalbindeki sıkıntıların, damar sertliğinin, damar tıkanıklığının nedenlerini ve kalp ile ilgili birçok şeyi merak ediyorum ve bunun için de kalp doktoru olmak istiyorum.


Kalp Damar Cerrahisi olmak için şu aşamalardan geçilmesi gerekir:

Üniversitelerin 6 yıllık tıp fakültelerinin bitirilmesinin ardından TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) sonucunda kalp damar cerrahisi için gerekli puanı almak gerekmektedir. Eğitimin ardından staj gören kişiler, stajlarını da başarıyla tamamladıktan sonra kalp damar cerrahisi uzmanı olmaya hak kazanmaktadır. Toplam olarak  11 yıl eğitim ve staj sürecini başarıyla tamamladıktan sonra kalp damar cerrahisi uzmanı olabilir.


Doktorların şu özelliklere de sahip olması gerekir:

*İletişim becerileri ve empati kabiliyeti gelişmiş olmalıdır.

*Ameliyatlarda ve kritik durumlarda soğukkanlı olmalıdır.

*Zorlu nöbetlere, uzun süreli ameliyatlara dayanabilecek psikolojik dayanıklılığa sahip olmalıdır.

*Kalp damar cerrahisi, kalp ve ona bağlı olan 3 büyük damarla ilgilenir. Kalp damar cerrahisinin diğer adı  kardiyovasküler cerrahidir. Bu alanda ilerlemiş kimseler kalp alanında uzmanlaşmış kimselerdir. Kalp damar cerrahisi uzmanı, kalpten ve kalbe bağlı 3 damardan kaynaklanan rahatsızlıkların giderilmesinde cerrahi yöntemler uygulayan uzman doktor olarak tanımlanır. Kalpte veya damarlarda doğuma bağlı olarak oluşan yapısal veya işlevsel bozukluklar, kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı, kalp kapakçığı sorunları ve daha pek çok hastalığın tanısında, tedavisinde rol oynayan kişi kalp damar cerrahisi uzmanıdır.


*Kalp damar cerrahı gerektiğinde kalp naklinin gerçekleşmesi için  çalışmalar sürdürür. Kalp ile ilgili kimi sorunlar genetikken kimi sorunlar ise sağlıksız beslenmeden kaynaklanabilir.  Kalp doktorları zararlı alışkanlıklar, çevresel faktörler gibi olumsuzluklardan dolayı görülebilen damar tıkanıklığı sorununun giderilmesi için gerekli durumlarda cerrahi operasyonlara başvurur. Ayrıca Modern tıbbın gelişmelerini takip eder, hastalığın tedavisinin ardından hastanın takibini de gerçekleştirir.


*Kalpte veya damarlardaki sorunun daha rahat gözlenmesi için EKG, akciğer grafisi, efor testi, EKO, kan tahlili, anjiyografi, idrar tahlili, ekokardiyografi, ultrason gibi tetkikleri ister.

*Eğer varsa hasta ile daha önceden ilgilenen kardiyoloji uzmanları ve ekibi ile iş birliği yapar.

*Hastanın kalp ve damar rahatsızlıkları dışında herhangi bir kronik veya kronik olmayan rahatsızlığı var ise hastalığın yer aldığı alandaki uzmanlar ile iletişime geçerek ortak bir çalışma sürdürür.

“İnsanın Alacası İçinde, Hayvanın Alacası Dışındadır.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 “İnsanın Alacası İçinde, Hayvanın Alacası Dışındadır.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Hayvanların işe yarayıp yaramayacakları dış görünüşlerinden belli olur. Dışarıdan baktığın zaman bu hayvan sağlıklı ya da bu hayvan sağlıksız diyebiliriz. Oysa insanlar için bu insan çok iyi bu insan çok kötüdür diyemeyiz. Çünkü  insanların  kötü huylu olup olmadıkları, ne düşündükleri, ne yapmak istedikleri kısacası içyüzleri belli değildir.


 Bundan dolayı gördüğümüz bir insanın görünüşü ile bir yargıya varmak sağlıklı ve doğru değildir. İnsan çok karmakarışık bir duyguya , zihne sahip olan varlıktır. Kimi insanlar vardır dışardan baktığımız zaman çok iyi görünürler ve onlar hakkında kötü düşünmeyiz. Oysa iyi gibi görünen insanlar bile bizi aldatabilir. Çünkü insanların gerçek niyetini bilemeyiz. İyi dediğimiz kişi kötü çıkabilir. Bazen iyi gibi görünen insanların gülümserken bile ne kadar sinsi ve yapmacık olduğunu hissedebiliriz. Onun için görünüş aldatıcı olabilir. Bazen de dışarıdan kötü olarak gördüğümüz insan iyi olabilir, niyeti iyidir ve bize karşı bir kötülük, kıskançlık düşünmüyordur. 


Onun için de atalarımız insanların alacalısı içinde, hayvanların alacalısı dışında demiştir. Bundan dolayı da görünüşe inanmamak gerekir. Kimseyi net olarak tanıyamayız. Bundan dolayı da herkese hemen güvenmemeliyiz.