Mezun Olunca Nasıl Bir İşte Çalışmak İsterdiniz, Gerekçeleriyle Anlatınız.

 

Mezun Olunca Nasıl Bir İşte Çalışmak İsterdiniz, Gerekçeleriyle Anlatınız.

 

Okulumu bitirip mezun olduktan sonra beni mutlu eden, bana kendimi iyi hissettirecek bir işte çalışmak isterdim. Meslek olarak da beslenme uzmanı olmak isterdim. Beslenme uzmanı olabilmek için üniversitelerin Beslenme ve Diyetetik bölümünün tercih edilmesi gerekir. Üniversite eğitimi 4 yıldır. Fakat bazı üniversitelerde İngilizce hazırlık programı uygulandığı için bu süre 5 yıla uzayabilir. Yüksek lisans ve doktora ile akademik kariyer yapılabilir.


 Günümüzde sağlıklı beslenmeye fazla dikkat edilmemektedir. İnsanlar kilo almaya devam etmektedir. Çünkü sağlıklı besinler tüketmemektedirler. Ben de onların sağlığını daha iyi hale getirmek için, hayatı boyunca bir beslenme düzeninin olması için onlara uzman olarak elimden geldiği kadar destek olmaya çalışırdım ve insanların yemek alışkanlıklarını düzene sokup, sağlıklı beslenmeyi yaşamlarına dahil etmek için bir takım tıbbi testler yapardım ve onların daha sağlıklı ve daha mutlu olmasını sağlardım. Ne yersen osun diye bir söz vardır ya. 


Gerçekten de yediğimiz sağlıklı ve sağlıksız gıdalar günlük yaşantımıza, stres düzeyimize etki etmektedir. Mesela unlu gıdaları çok fazla tüketen, şekerli gıdaları çok fazla tüketen insanlar kimi hastalıklara daha kolay yakalanabilmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki her şeyin fazlası zarardır. Bunun için bende insanlara sağlıklı bir beslenme alışkanlığı oluşturur ve onların bir hayat boyu devam etmesini sağlamak için onlara destek olurdum.

Görünmez Olsaydınız Neler Yapmak İsterdiniz? Anlatınız.

 

Görünmez Olsaydınız Neler Yapmak İsterdiniz? Anlatınız.


Görünmez olunca benden daha güçlü olan ama insanlara kötülükler yapan, insanların hakkını yiyen büyük adamların gücünü alır, parasını alır ve yoksul olanlara dağıtırdım. Savaşlarda kullanılan tank, tüfek ve bombaları işlevsiz hale getirirdim ve savaşlar böylece son bulurdu. Acı içinde kıvranan, ölümcül bir hastalığı olan bir yaşlı teyzenin hastalığının acılarını dindirmek için ona mucize bir ilaç verirdim ve böylece o teyze acısız bir gün geçirmiş olurdu. 


Görünmez olsaydım şımarık insanları adam ederdim ve onları bir güzel kendilerine getirirdim. Daha mütevazi ve daha iyi insan olmalarını sağlardım.  Hırsızlar kafalarına göre kimsenin bir şeyini çalamazlar onlara hemen engel olurdum ve onlara da bir güzel derslerini verirdim ve bir daha hırsızlık yapmaya kalkışmazlardı. Çevremde bana iyi gibi görünen ama beni sevdiklerinden emin olmadığım kişilerin benim hakkımda ne düşündüklerini öğrenmek isterdim. Param yok yoksulum diyen kurnaz kimselerin ne kadar parası olduğunu öğrenir ve onlara da bir güzel ders verirdim. Çok havalı görünen, kendini güçlü gibi gösteren insanların gerçek hayatında da aynı şekilde olup olmadığını gözlemlerdim. Cumhurbaşkanı ne yiyor, bakanlar ne yiyor, tatilleri nasıl oluyor diye her birinin bulunduğu ortama girerdim. Devletin gizli bilgilerini öğrenmek isterdim. 


Yalancı insanların kimseler olduğunu, dürüst insanların kimler olduğunu öğrenirdim. Dili ile kalbi bir olmayanların kim olduğunu öğrenirdim. Çıkarcı insanlar kim, beni gerçekten sevenler kim onu öğrenirdim. Adaletsizlik yapanların kim olduğunu, kimselerin helal para kazandığını, kimlerin haram paraya göz koyduklarını ve daha bir sürü şeyi öğrenmeye çalışırdım.

Haberleşme Araçlarının Önemi Hakkındaki Düşüncelerinizi Anlatınız.

 

Haberleşme Araçlarının Önemi Hakkındaki Düşüncelerinizi Anlatınız.

Haberleşme araçlarının hayatımıza girmesi ile hayatımızda çok şey değişmiştir. Televizyon, bilgisayar, cep telefonu, tablet, leptop ve daha birçok haberleşme araçları sayesinde gündemde olan ve dünyada olan gelişmelerden kısa sürede haberdar olmaya başladık. Böylece bilgiye ulaşmamız kolay oldu ve istediğimiz bir bilgiyi anında bulur olduk. Bu da bize hem zamandan tasarruf sağladı hem de emekten. 


Toplumsal yaşam bir bakıma televizyon kanalları, radyo, sinema, gazete ve bilgisayarlar tarafından şekillenmektedir. Günümüzde çok sayıda insan ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal gelişmeler hakkında bilgi edinmek amacıyla haberleşme araçlarından faydalanmaya başlanmıştır. Örneğin; Anne ve babam öğretmen olduğu için yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Bundan dolayı da bazı zamanlar market alışverişini internet aracılığı ile yapıyorlar. Telefondan hesaplarına girip istedikleri şeyi sepete ekleyebiliyorlar. Daha sonra aldığımız şeyler bize kısa zamanda ulaşıyor. İşte bu da haberleşme araçlarının sayesinde olmuştur. Ya da birine para yatırmak istediğimiz aman telefondan hemen kişinin iban numarasına para yatırabiliyoruz. 


Haberleşme araçları sayesinde insanlara yeni iş kapıları açıldığı gibi bazı iş kapıları da kapanmak zorunda kalmıştır. Örneğin; insanlar kendi web sitelerini kurarak kendi kazançlarını sağlamaya başlamışlardır. İşte tüm bunlar haberleşme araçları sayesinde olmuştur. İnsanlar sosyal medyayı etkin kullanmaya başlamışlardır. Sevdiğimiz insanları istediğimiz zaman görüntülü arayabiliriz ve ona olan özlemimizi az da olsa giderebiliriz .Haberleşm araçları daha birçok yenilik ve güzellik getirmiştir hayatımıza.

Çok Sevdiğiniz Bir Filmi Veya Diziyi Kısaca Anlatınız

 

Çok Sevdiğiniz Bir Filmi Veya Diziyi Kısaca Anlatınız

Sevginin Gücü adlı bir sinema filmi izlemiştim ve bu sinemada çok duygulanmıştım. Film Hint sinemasıydı. Filmde konuşmayan küçük bir kız çocuğu vardı. Sevginin Gücü adlı filmde konuşamayan küçük bir kız ile yolları kesişen bir adamın hikayesi var. Beş yaşında olan  küçük kız  doğuştan konuşamıyordur.  Kızın adı Shahida’dır. Annesi bu minik kızının konuşması için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapmaya karar verir. Annesi  Shahida’yı tedavi ettirebilmek için onu Pakistan’dan Hindistan’a götürmeye karar verir ama  çıktıkları bu yolculukta minik kızın hayatını tamamen değiştirir. 


Trenle çıktıkları yolculukta küçük kız, tren durakta beklediği sırada camdan gördüğü kuzuların yanına gitmek için trenden iner. Fakat tren hareket etmek için düdüğü çaldığında Shahida duyamadığı için treni  ne yazık ki  çoktan kalkmış olur. Küçük kız bilmediği topraklarda kalmak zorunda kalmıştır. Küçük kız bilmediği topraklarda artık  yapayalnız kalmıştır. Tek başına sokaklarda dolaşan küçük kızın yolu Bajrangi adındaki bir adamla kesişir. Bajrangi, Shahida’ya yardım etmeye çalışsa da ondan hiçbir öğrenemediği için ne yapacağını şaşırır. Şans eseri kızın Pakistanlı olduğunu öğrenen bu genç adam genç kızı ailesine götürmeye ve bir an önce bu ayrılığa son vermeye karar vermiştir. 


Shahida’nın ailesini bulmak için yola koyulan ikili kendilerini macera dolu bir yolculuğun içerisinde bulur. İkilinin yol boyunca macerası ve kızın annesi ile kavuşmalarına yer veriliyor. Harika bir filmdi. Her şeye rağmen dürüstlüğün, insan olmanın ne kadar büyük bir erdem olduğunu, ırkçılığın değil insanlığın değerini da anlatıyordu bu Hint filmi.

Çevre Sevgisi Hakkında Düşüncelerinizi Anlatınız.

 

Çevre Sevgisi Hakkında Düşüncelerinizi Anlatınız.

 

Her bir canlı, yaşamını sürdürmek için doğal çevreye ihtiyaç duyar. Ancak tüm canlılar arasında ne yazık ki sadece bizler parçası olduğumuz doğayı her geçen gün biraz daha dönüştürüyoruz. Çevreyi, doğayı  seven insan  işe önce kendi çevresinden başlamalıdır. Çevreyi seven kişi çevreyi temiz tutan, çevreye çöp atmayan, havayı, suyu ve toprağı kirletmeyendir. Çevre temizliği konusunda yasalara gerek kalmadan çevre temiz tutulmalı, sevilmelidir.

 

 Doğa bize sayısız hediyeler sunmuştur. Ormanlarımız, nehirlerimiz, denizlerimiz, göllerimiz vb. İşte böyle doğal yerlerin kıymetini bilmek gerekir. Ormanları yakmamak, ormanlarda piknik yapmamak gerekir. Denizleri kirletmemek, denizlere zehirli atıklar atmamak  gerekir. Denizlere atılan zehirli kimyasal atıklar binlerce canlının yaşamını kaybetmesine neden olmakta bu da doğanın doğal dengesinin bozulmasına neden olmaktadır. Denizin içine, deniz kenarlarına çöp atmamalıyız. Ormanlardaki ağaçları kesmemeliyiz, kesenleri gördüğümüz zaman ilgili yerlere şikayet etmeliyiz. Doğal kaynakları hiç bitmeyecek gibi israf etmemeliyiz.

 

 Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmalıyız. Bir yerden bir yere gideceğimiz zaman toplu taşıma araçlarından faydalanmalıyız. Gideceğimiz yer kısaysa araba yerine yürüyerek gitmeyi tercih etmeliyiz. Her yıl mutlaka bir ağaç dikmeliyiz ve ağaç dikme faaliyetlerine gönüllü olarak katılmalıyız. Ağaçların dallarını kırmamalıyız, çiçekleri yerinden söküp onları doğal yaşamından koparmamalıyız. Doğada yaşayan hayvan dostlara yardım etmeliyiz ve onların neslini tüketmeye çalışmamalıyız.

Gelecek Nesillere Önemli Bir Mesaj Bırakmak İsteseydiniz Bu Mesajlar Neler Olurdu? Anlatınız.

 

Gelecek Nesillere Önemli Bir Mesaj Bırakmak İsteseydiniz, Bu Mesajlar Neler Olurdu? Anlatınız.


Gelecek nesillere önemli bir mesaj olarak şunları bırakırdım.

Her şeyden önce iyi bir insan olun, kibirli olmayın. Elinize güç geçince güçsüz ve mağdur olanları ezmeyin, onların elinden tutup kaldırın. Adaletsizlik; kime veya her neye yapılırsa yapılsın  kesinlikle adaletsizliğin karşısında durun. Çünkü haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır der Hz Muhammed. İnsan haklarına saygı gösterin. İleride her biriniz anne, baba, teyze, amca vb olacaksınız. Aile bireylerinize iyi davranın, sadakatlı olun, şiddetten uzak durun, Sizi tanıyan insanlar sizin için dürüst ve güvenilir bir insan desinler. Dedikodu denen illetten uzak durun. Çünkü dedikodu denen illet kişinin kendine en büyük zararı verir.  Verilen emanete sahip çıkın ve güvenilir, el emin kimse olun.


 İnsanlara iftira atmayın, masum insanların ahını almayın. Kaba ve küfürlü konuşarak kendinizi kendi gözünüzde ve toplumun gözünde aşağı seviyelere çekmeyin. Kendinizi sevin, sizi meşgul eden mutlaka bir işiniz olsun ve boş durmayın. Çünkü boş durmak insana iyi şeyler yaptırmaz. İyi insanların değerini bilin, samimi olun, çıkarcı olmayın. Aklınızı iyi kullanın ve bilimi kendinize rehber edinin. Bilim ve fen yolunda ilerleyerek ülkenize katkılar sağlayın, buluşlar yapın ve ülkenizi dünyada tanıtın.  Ülkenizi daha iyi yerlere getirmeye çalışın. İlim her nerede olursa olsun oraya gidin ve o ilimi almak için sonuna kadar çalışmaya devam edin. 


Bir çocuğun gönlünü alın ve ona yardım edin. Bir yaşlıyı koruyun ve onun yapamadığı işlerde ona yardım edin. Yeri geldiği zaman cömert olmasını bilin ama elinizde olan varınızı ve yoğunuzu  da bir anda harcamayın. Geleceğinizi de düşünerek planlı, programlı olun .Disiplini hayatınızdan çıkarmayın çünkü disiplindir insanı özgürleştiren ve ona başarılı işler yaptıran. Merhametli olun. Allah’ın yarattığı her canlıya merhamet ve hoşgörü ile muamele edin. Bir insana makamından dolayı değil sadece ve sadece insan olduğu için saygı gösterin ve onu değerli kılın.  


Bu bir makam sahibi olur bazen de hiçbir mesleği olmayan sıradan bir insan olun. İnsana değer verin, insanı görün ve insanı sevin. Sevdiğiniz insanlara sevdiğinizi onları kaybetmeden söyleyin ki sonra pişman olmayasınız. Gelenek ve göreneklerinize sahip çıkın. Kültürünüze sahip çıkın. Milli benliğinizi, ana dilinizi koruyun ve yüceltin Vatansever insanlar olun. Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır diyen Mustafa Kemal’in bu sözünü hayata geçirin ve çok çalışın, çok üretin, tıpkı bir arı gibi, tıpkı bir karınca gibi çalışın. 


Güçlü ve zalim olandan değil masum olandan, haktan yana olandan olun. Bir hayvan besleyin ve ona şefkat gösterin. Sokak hayvanlarına merhamet ile muamele edin. Hiçbir canlıya acı çektirmeyin. Kimse ile dalga geçmeyi, kimseyi küçümsemeyin.  Namuslu ve onurlu olun. Tebessümü yüzünüzden eksik etmeyin. Karşılık için yardım etmeyin, karşılık beklemeden yardım edin ki erdemli olduğunuzu hissedesiniz.


 Affetmeyi bilin, ama unutmayın. Kin tutmayın,  her özelini her başarınızı da hemen herkes anlatmayın. Çünkü  her insan iyi niyetli olmayabilir. İnsanların hassas noktaları vardır, ince yerleri vardır. İşte orayla oynamayın ve asil olun. Vatanını ve milletinizi bölmek isteyenlere fırsat vermeyin, demokrasiye  ve cumhuriyete sahip çıkın. Karakter sahibi olun ve gerçek anlamda insan olun ki o insandı , o insan evladıydı diyebilsinler sizin ardınızdan.

Okuduğunuz Bir Kitabı Tanıtınız.

 Okuduğunuz Bir Kitabı Tanıtınız.


Yakın zamanda okuduğum çok güzel bir kitap vardı. Kitabın adı Çizgi Pijamalı Çocuktur. Kitapta biri esir düşen, diğer ise esir düşmeyen bir çocuğun karşılıklı koca adam gibi dünya üzerine konuşmaları, küçücük halleri ile insanlığa mesaj veren konuşmaları, duyguları, ayrıntılara dikkat edişleri anlatılmaktadır. Kitapta genel olarak  2. Dünya Savaşı yıllarında Alman bir askerin  sekiz yaşındaki çocuğu ile toplama kampı  Auschwits’deki bir Yahudi çocuğun arkadaşlığını ele alan sözlere yer verilir. Nazi Almanyası Bruno’nun babasını görevli olarak  Polonya’ya gönderir.


 Bruno, kasabadaki toplama kampının tel örgülerinin öbür yanındaki bir çocukla arkadaş olur. Ancak iki çocuk arasında gelişen bu dostluk, özellikle oğlunun bu kampla ilgili gerçeği öğreneceğinden kuşkulanan Alman annenin (Vera Farmiga) endişelerini artıracaktır. Bruno ve ailesinin yeni evleri bir buçuk milyon Yahudi'nin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampının bitişindedir.  Okunması gereken duygu yüklü bir kitaptır. 

Kitapta geçen aklımda kalan çok güzel sözler vardı. Bu sözler şunlardı:

“Eğer bana sorarsan hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor.”

‘Bir ev; bir sokak, bir şehir ya da tuğla ve harç gibi yapay şeyler değildir. Ev, insanın ailesinin olduğu yerdir…’

“Her kötü şeyin iyi bir yanını bulmalıyız ."

"Ben hata yaptığımda cezalandırılıyorum." diye ısrar etti Bruno. Çocuklar için geçerli olan kuralların, kuralları koyan onlar olduğu halde, büyüklere uygulanmadığı gerçeği onu fena sinirlendirmisti. "Çünkü kalbinin derinliğinde, emrinizde çalışsalar bile kimseye saygısızlık yapmaya gerek olmadığını biliyordu. Ne de olsa görgü kuralları denen bir şey vardi."


"Bazı insanlar bizim adımıza bütün kararları veriyor."

"Acıyor mu? Artık Hissetmiyorum."

"Hangi insanların çizgili pijama, hangilerinin üniforma giyeceğine kim karar vermişti?"

“Keşke beraber oynayabilseydik. Sadece bir kez. Hatırlamak için…”

Çok Gezen Mi Bilir, Çok Okuyan Mı? Konularından Hangisini Seçerdiniz, Sebepleri İle Birlikte Anlatınız.

 Çok Gezen Mi Bilir, Çok Okuyan Mı? Konularından Hangisini Seçerdiniz, Sebepleri İle Birlikte Anlatınız.


Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı sorusuna benim cevabım çok okuyan olacaktır. İnsanların ömrü kısıtlıdır. Ne kadar çok yeri gezerseniz gezin belli bir yere kadar gidebilirsiniz ama dünyanın her ülkesini, her şehrini, köyünü gezmeye, oranın her kültürel özelliğini öğrenmeye ömür yetmez. Oysa kitap okuduğumuz zaman daha çok şey öğreniriz ve bilgi sahibi oluruz. 


Ayrıca her insan çok gezecek kadar maddi olarak iyi durumda da olmayabilir ve gezse bile bir yere kadar gezer. Bunun için çok gezen değil çok okuyan bilir. Çünkü okumak kişinin daha çok bilgi sahibi olmasını sağlar, farklı kültürel özellikleri okuyarak öğrenir ve okumak insana çok şey katar. Bunun için kesinlikle çok okuyan daha bilir. Okuyan insan zamandan daha çok tasarruf eder. Okuduğumuz kaynaklar amacımıza hizmet ediyorsa daha çok bilgili ve kültürlü oluruz.


 İnsan dolabına şöyle bir el atsa oradaki kitapları belirli bir sürede okur ve bilmediği nice şeyleri öğrenir. Kitaplar hem hayal dünyamızı geliştirir, hem muhakeme gücünü geliştirir, hem insanın konuşma yetisini geliştirir ve kitaplar sayesinde iç dünyamız zenginleşir. Oysa sadece gezerek kısıtlı bilgilere sahip oluruz.

Eğer Başka Birinin Yerine Geçme Hakkınız Olsaydı Bu Kim Olurdu Nedenleriyle Açıklayınız.

 

Eğer Başka Birinin Yerine Geçme Hakkınız Olsaydı Bu Kim Olurdu Nedenleriyle Açıklayınız.


Her çocuğun hayatında bir idolü vardır. Kendime örnek aldığım kişi ülkemizi dünyada gururla temsil eden ve büyük bir başarıya imza atarak Nobel Ödülü’ne layık görülen Aziz Sancar’ı örnek alıyorum. 8 Eylül 1946 yılında Mardin’de doğup oradan yurt dışında eğitim almaya giden bu büyük insanı çok seviyorum ve ona hayranlığım hiçbir zaman bitmeyecek. Çok mütevazi , dürüst, güvenilir ve güzel ahlaklı ve alçakgönüllü biri olması da beni ayrı etkiliyor. 

Türk doktor, akademisyen biyokimyager ve moleküler biyolog olan Aziz Sancar yaptığı çalışmalar ile  hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmalar yapmış ve  bunda da başarılı sonuçla elde etmiştir. Aziz Sancar hayatı boyunca çok çalışmış, kendini işi meşgul etmiş, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı başarılı bir bilim insanı olarak adını tarihe yazdırmıştır. Ben de onun gibi sayısal derslere ilgi duyuyorum. Özellikle de fen bilimleri ile ilgili deney ve gözlem yapmayı çok seviyorum. 


Ayrıca Aziz Sancar ödülünü alırken Mustafa Kemal Atatürk adına aldığını söylemesi beni çok mutlu etti. O eskiden 18 saat çalışırmış. Şu yaşında bile 12 saat çalışmaya devam ettiğini açıkladığında çok şaşırmıştım. Ben de onun gibi çok çalışıp ülkemi dünyada temsil edeceğim ve başarılı bir bilim insanı olarak hayatım boyunca çalışmaya devam edeceğim. Ülkesini ve milletini çok seven bu büyük bilim insanı benim her zaman gönlümde yer tutmaya devam edecektir.

Gelecek İlgili Hedefleriniz ve Bu Hedeflerinize Ulaşmak İçin Neler Yaptığınızı Anlatınız.

 Gelecek İlgili Hedefleriniz ve Bu Hedeflerinize Ulaşmak İçin Neler Yaptığınızı Anlatınız.


Her çocuğun geleceği ile hayalleri, umutları vardır. Bu hayal ve umutların gerçekleşmesi için de küçük yaşayan iyi bir temel atmak gerekir. Öncelikle üzerime dersim ile ilgili düşen sorumlulukları elimden geldiği kadar yerine getirmeye çalışıyorum. Gelecekte iyi bir asker olmak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yüksek bir yerlere gelmek istiyorum. Ülkemi, vatanımı tehdit eden iç ve dış saldırılara karşı korumak istiyorum. 


Gelecekte büyük bir asker olmak için şimdiden askerlik videoları izliyorum. Nasıl asker olunur, kaç yaşında askeri okula gidilerek temel atılır gibi videoları izliyorum. Askerlik ile ilgili çeşitli kitaplar okuyorum. Özellikle de Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını okuyup onun gibi vatansever bir asker olmak istiyorum. Bunun için de çalışıyorum, kendime göre plan ve program yapıyorum. Disiplinli olma gerektiği için her gün az da olsa çalışmaya devam ediyorum. Askeriyede disiplin çok önemlidir. Güzel ahlaklı ve iyi bir insan olmaya çalışıyorum. İyi bir eğitim almak için, bilim ve fen yolunda ilerleyen bir asker olmak için her dersime özen gösteriyorum ve her dersime dikkatlice çalışıyorum. Gündemi takip ediyorum, Türk Silahlı kuvvetlerinin ne gibi başarılara imza attığını takip ediyorum.


 Asker olarak çalışmak, vatanım için alın teri dökmek ve vatan yolunda gitmek istiyorum. Bunun için de şimdiden çalışıyorum, okuyorum, yolda askerlimizi gördüğüm zaman onlara selam duruyorum ve onları görünce daha da çok asker olmak istiyorum.

Bir Yazar Olsaydınız Nasıl Bir Kitap Yazmak İstediğinizi Anlatınız.

 Bir Yazar Olsaydınız Nasıl Bir Kitap Yazmak İstediğinizi Anlatınız.


Bir yazar olsaydım çocukların dünyası ile ilgili bir kitap yazardım. Çocukların sevmeye, sevilmeye muhtaç olduğunu, onların sevgi ve ilgi ile büyütülmesi gerektiğini yazardım. Kitabımda ilgiye doymuş bir çocukla hayatında hiç ilgi görmemiş, sevgiyi iliklerine kadar hissetmemiş bir çocuğun neler yaşadığını, ne gibi duygular hissettiğine dair örnekler verirdim kitabımda.


 Çocuklara karşı ailelerin psikolojik olarak baskı yapmamaları konusuna değinirdim. Çocuk ceza ile değil sevgi ile büyür derdim. Ceza alan çocuk ileride de ceza vermeyi öğrenecektir. Bunun için çocukla ile etkili iletişim kurmanın yollarını yazardım. Onları anlamak için onların gözlerine bakıp onları dinlemek gerektiğini, sorunlarını anlamak gerektiğini yazardım. Çocuk ve anne arasındaki, çocuk ve baba arasındaki ilişkiye değinirdim. Anne ve babanın çocuğa nasıl iyi örnek ya da nasıl kötü örnekler olabileceğini örneklerle anlatırdım. Ruh sağlığı bakımından iyi ve başarılı çocuklar yetiştirmenin yollarına değinirdim. 


Çocukların geleceğin aydınları, geleceğin bilim insanları olduğuna değinirdim. Onun için 0-6 yaş döneminde karakteri şekil alacağı için ailelerin nelere dikkat etmesi gerektiği ile uzun uzun yazılar yazardım. Çocukların dünyasının çok masum, temiz olduğuna dair bilgiler verirdim. Ünlü düşünürlerin çocukların önemi ile ilgili sözlerini kitabıma eklerdim ve daha çok sayıda şey yazardım.

Adalet İle İlgili Konuşma Örneği

 Adalet  İle İlgili Konuşma Örneği


Adalet; Hak ve hukuka uygunluk, hak ve hukuku gözetme ve yerine getirme, doğruluktur. Ya da kısaca adil olma durumu denilebilir. Bir toplumda adaletin temel ilkeleri yerine getirilmiyorsa o toplum çürümeye başlamış  demektir.

 Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

Toplumda adalet varsa huzur ve mutluluk vardır. Çünkü adalet bir toplumun oksijenidir. Demokrasi ve barış, toplumdaki bireylerin adalet duygularının gelişerek vicdanlı olabilmeleriyle mümkündür. Gelişmiş ve modern bir toplum için adalet her şeyden önce gelmelidir. İnsan hakları, adalet gibi kavramlar insanın zihnine ve kalbine işlememelidir. Bir toplumda adalet olmadığı zaman, liyakat yok olduğu zaman o toplumda kaos ortamı oluşur.


 Adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir memlekette güçlü olan güçsüz ve mazlum olanın hakkına göz diker ve bu da güçsüz olan kişiyi daha da yoksul duruma düşürürken, zengin ve zalim olanı da daha da zenginleştirir ve böyle bir toplum da  kokuşmaya başlar. Bu kokuşmanın olmaması için devlet adaleti tam anlamı ile uygulamalı, adalet Hz Ömer’in adaleti gibi olmalıdır. Kimsenin canı yanmamalı, kimsenin emeği çalınmamalıdır. Hak edene hakkı verilmeli, zalimlere, kendini akıllı zanneden hadsizlere haddi bildirilmelidir.


Sevgili öğretmenim!

Adaletin yasama, yürütme ve yargı eliyle, etkin bir şekilde ve tüm bireylerin özel durumlarına uygun olarak sağlanması gerekir. Haksızlığı tercih etmek ve kişisel yararları adaletin önünde tutmak, kişinin vicdanında yer alması gereken adalet duygusunu zedeler, bu da toplumsal düzeni bozar. Adalet en çok da devlet yöneticilerine yakışır. Çünkü devlet yöneticisinin yetkileri daha çoktur ve istediği anda adaletsizliğin önüne geçebilir ve hayır diyebilir. Anne babalar, öğretmenler, toplum içinde farklı meslekleri yapan her birey adaletli olmalı ve adaletin yolundan ayrılmamalıdır. Adaleti ile ilgili şu söz de çok önemlidir: “Adaletin kuvvetli, kuvvetlinin de adil olması gerekir. ” Pascal


Sevgili dinleyiciler!

Adalet olmadığı zaman kişilerin devlet yöneticilerine güveni kalmaz ve herkes kendi kafasına göre adaleti uygulamaya çalışırsa toplumda çatışmalar ve bölünmeler başlar. Bu olumsuzlukların yaşanmaması için devlet üzerine düşeni yapmalı, adalet her şeyden önce gelmelidir.

 

Büyüklerimize Nasıl Davranmalıyız? Sizin Büyüklerinizden Beklediğiniz Davranışlar Nelerdir?

 Büyüklerimize Nasıl Davranmalıyız? Sizin Büyüklerinizden Beklediğiniz Davranışlar Nelerdir?


 

Büyüklerimiz bizden yaşça büyük olan, görmüş geçirmiş deneyimli kimselerdir. Bizi bugünlere getiren başta ailemiz olmak üzere, çevremizdeki yakınlarımız, öğretmenlerimiz bize emeği geçen, bizim iyiliğimizi isteyen, yeri geldiğinde bize yol gösteren değerli kimselerdir. Bizde çok emeği olan başta aile büyüklerimize ve öğretmenlerimize çok saygılı olmalıyız ve onlara karşı saygısızca davranışlar içine girmemeliyiz. Özellikle de anne baba ile alay etmek, onlara bağırmak, onları küçümsermiş gibi tavırlar içinde olmak son derece çirkin ve ahlaksız davranışlardır. Öğretmenle dalga geçmek, jest ve mimikleri ile öğretmeni sinir etmeye çalışmak da büyük bir yanlıştır. Büyüklerimiz saygıdeğer kişilerdir. Onlara karşı terbiyesizlik yapılmamalı, insan gibi olunmalıdır.


Küçüklerin büyüklerden beklediği davranışlar ise şunlardır:

Aile içindeki tartışmalara şahit olmak, özellikle de anne ve babanın  çocukların yanında tartışmaları ve birbirlerine bağırmaları çocukları kötü  etkilemekte ve çocukların psikolojik sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Anne ve babanın çocuğu özellikle de komşu çocukları ile, yakın arkadaşlarının çocukları  ile kıyaslaması çocuğu üzmektedir. Özelliklede yakın kişilerle çocuğun kıyaslanması çocuklar arasında nefret duygusunun gelişmesine neden olmakta ve bu da düşmanlığa neden olmaktadır. 


Çocuk elbette rekabet içinde olmalı ama bu rekabet tatlı bir rekabet olmalı  bu kişi x ya da y kişisi  olmamalıdır. Aileler bu konuda çocuklara baskı kurmamalıdır. Anne ve baba kendi aile içi sorunlarını, dertlerini küçücük çocuklara anlatmamalı, kendilerine acındırmaya çalışmamalıdır. Çünkü anne ve babası üzülen çocuk daha çok üzülmekte ve daha çok yara almaktadır. Belki büyükler anlattıkları olaylardan daha sonra  bu kadar etkilenmeyecek ama çocuk onların anlattıklarını belki de uzun yıllar unutmayacaktır. Onun için dikkatli olunması gerekir.

 

Anne ve babalar çocuklara sürekli maddiyat ile ilgili şeyler söylememelidir. Bak senin için en iyisini aldım, yediğin önünde yemediğin ardında diye onu üzen ve yaptığı iyilikle onu rencide etmeye çalışan davranışlar içine girmemelidir. Çocuklar böyle olunca kendilerini aileye yük gibi görmekte ve bu duruma çok üzülmektedirler. Çocukları koşulsuz sevmek gerekir. Onlara şefkat ve merhamet göstermek gerekir. Çocukların istediği şey sevgidir, ilgidir, onlara ayrılacak zamandır.

Yaz Dostum Şarkısında Hangi Erdemli Davranışların Yapılması Gerektiği Mesajı Verilmiştir?

 Yaz Dostum Şarkısında Hangi Erdemli Davranışların Yapılması Gerektiği Mesajı Verilmiştir?


Barış Manço’nun şarkısı olan Yaz Dostum çok anlamı ve insanlara mesaj veren bir şarkıdır. Bu şarkıda şu erdemlerden bahsedilmiştir:

Güzel olan şeylerin kıymetini bilinmeli ve güzel olan şeylerin peşinden koşulmalıdır. Yani güzel ahlak, güzel huy, örnek davranışlar gibi. Bu dünyanın gelip geçici olduğu vurgulanmıştır. Herkes öldükten sonra bu dünyadan hiçbir şey götürmeyecek, her şeyimiz geride kalacaktır. Onun için dünya malına çok kanmamak gerekir. Her zaman iyilikten yana olunmalıdır. Yardımsever olunmalı, merhametli olunmalı, paylaşımcı olunmalıdır. 


Cömertlik insana en çok yakışan erdemlerden biridir. Çalışan olmak gerekir, ömrü boş yere tüketmemek, ardında güzel işler bırakmak gerekir. Yoksullara, yetim ve öksüzlere sahip çıkmak gerekir. Yani insan gibi davranmak gerekir ve iyi insan olmak gerekir. Haklının ve haksızın karışmaması için haktan yana olmak gerekir .



Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi?

Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi?

 Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için

 Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?

 

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı

Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı

 

Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile

Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile

Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu

Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı

 

Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı

 Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı?

Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı?

Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış

Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı?

 Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı

Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı

 

Yaşar Kemal Sözleri

 

Yaşar Kemal Sözleri

İnce Memed, Teneke, Orta Direk,  Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu, Ağrı Dağı Efsanesi vb gibi çok sayıda eserler yazarak bizlere çok güzel eserler bırakmıştır. Onun romanlarını Anadolu uygarlıklarının yarattığı birikimler ve halk dilinin değerleri açısından
incelemek gerekir.


Yaşar Kemal sözleri şunlardır:

“İnsanın içindeki adalet duygusunu köreltirsek, insanın insana saygısı kalmaz. İnsanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da bir yerde insanlık çok şey kaybeder, hayat çirkinleşir.”

“Bütün insanlar kuşkusuz, korkusuz, çıkar düşünmeden, düşmanlık geçirmeden içlerinden baksalar birbirlerine... İnsan, ne olur biliyor musunuz sıcacık bir bahar güneşinin bahtiyarlığında duyar kendisini... Bahar güneşinde bir sevinç içinde gerinir. İnsan bir bahar çiçeği temizliğinde olur.”

“Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim.”

“Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.”

“”İnsan, evrende gölgesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.”

“Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler.”

“İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.”

“Bir kimseden mi kaçıyorsun, bir düşman mı bekliyorsun, koy kulağını toprağa dinle. Karşı, uzak tepenin arkasından giden atın nal seslerini yanındaymış gibi duyarsın.”



“Her bir şey onarılır, aşağılanmış, kendi gözünde kendini aşağılamış, dedikodu namussuzluğuna başvurmuş insanın çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu onarılmaz.”

“Belki bir yerlerde, bir köşelerde kuş alıp salıverecek kadar yüreği yufka birkaç insan kalmıştır, kim bilir belki.”

“Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynasıdır. Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşse, acımasızsa o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi...”

“Bir toplum, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, haklıdır. Zulmü kadar zalim, zayıftır. Irkçılık ise en korkunç hastalıktır.”

“Hep işe yüzeyinden bakmak, işte bu kötü. Neyi alırsak alalım elimize, derinine inmiyoruz. Derine gitmek bir çaba işidir. Dışta ne görürsek, ne gözümüze çarparsa, işte bu budur deyip işin içinden sıyrılıyoruz.”

“Polise taş attıkları için çocuklar tutuklanıyor. Bugünkü yöneticiler işine gelmediği zaman çocukları da hapsediyor. Çocukları hapsetmesinler diye, ‘Çocuklar bu işlerle uğraşmayın’ demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ayıp oluyor bu da çok; çocukları küçümsemek oluyor. Benim için çocuk, çocuk değildir, bizim gibi insandır. Ben, ‘Çocuklar İnsandır’ diye de bir kitap yazdım. Çocukları, çocuk diye bunlar küçümsüyorlar, nefret ediyorum bundan. Çocuklar da küçük görünerek normal insan olamıyorlar. Doğal insan yetişmiyor çocuklar. Böyle bir dünyada savaş da durmuyor.”

“Dünyanın ucunda bir gül açmış, efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak, sarp kayadan geçen yele merhaba.”

“Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır, bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.”

“O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık.”



“Küreselleşme ‘tek tip insan’ yetiştiriyor bugün. Oysa dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur”. Bu felâketin önlenmesi için ‘demokrasi’den başka çare de yok.”

“Bir yazarın sorunu yalnızca umut vermek değildir. İnsanların yaşadığı derin ve birbirinden farklı sorunlar vardır. Onun için bir yazar insanların macerasını çok iyi bilmelidir. Ancak insanların macerasını çok iyi bilen bir yazar iyi bir yazardır. Bu romanın bitişi yazara ait bir bitirmedir. Yazar böyle bitirmek istemiştir. İnsan çok zengindir, başka bir yazar başka türlü bitirecektir.”

“Zulüm edenler kafirdir. Zulüm görüp de karşı koymayanlar, seyredenler, boyun eğenler de kafirdir. Cennet zulme karşı koyan, kötülüklere, ne için olursa olsun karşı koyan kişinin ayağının altındadır.”

"İşte böyle kedim" dedi, "İnsanı insan eden ne kadar içimizdeki sevgiyse de, tanrı bunu böyle söylemişse de ondan daha çoğu acımadır. İnsanı insan yapan da, sevgiyi sevgi yapan da acımadır. Öyle değil mi arkadaş?" diye seslice söylendi.”

“O insana güvenmeyen, bu insana güvenmeyen, her insanda bir kötülük gören, insanı insan saymayan insan değil piçtir yavrum.”

“Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür.”