Kuzeninize Mektup Yazınız .

Kuzeninize Mektup Yazınız .

Sevgili arkadaşım , canım kuzenim Sude Nur ! 
Sen benim en çok sevdiğim kuzenlerimdensin .   Biz seninle aynı yaşta olduğumuz için diğer kuzenlerimize göre daha iyi anlaşıyoruz . Aynı yerde doğduk aynı yerde büyüdük . Daha sonra amcamın tayini başka yere çıkınca ne yazık ki ayrılmak zorunda kaldık Sude Nuru'm . 

Senden ayrılmak  canımı çok yaktı . Çünkü biz sürekli ikiz kardeşler gibiydik . Bazen dövüşür ama sonra hemen barışıverirdik . Senin o zeytin karası gözlerinle gamzelerin beni çok mutlu ederdi . Nasılsın canım kardeşim , arkadaşım benim . Alıştın mı Erzurum'un soğuğuna ? Biliyorum  oralara İzmir gibi olmaz fakat  amcam polis olduğu için görevini yapmak zorunda . Amcam yeni iş yerine , arkadaşlarına , şehrine alıştı mı? Nasıllar? Yengem nasıl , Ahmet Asaf nasıl iyiler mi ? Oralarda arkadaşların seni benim gibi çok seviyor mu , hoş sevemezler de çünkü  senin en iyi arkadaşın ben olurum  her zaman değil mi Sude Nur? Amcamı da yengemi de, Ahmet'i de çok özledim . İnşallah amcamın yıllık izninde İzmir'e gelirsiniz de birlikte denize gider, eğleniriz . Tatilin tadını çıkarırız canım arkadaşım . Annem  Sude Nur çabuk gelsin de iki  iki kızımla da tatili birlikte yapalım  . Herkesin selamı var . 

Amcamın ve yengemin ellerinden öpüyorum. Senin ve Ahmet Asaf'ın yanaklarınadn öpüyorum . Kendine iyi bak canım kuzenim, hoşçakal . Mektubumu cevapsız bırakma mutlaka yaz . Allah'a emanet olun. Güle güle canımmmmmm...

Ummadığın Taş Baş Yarar Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız .


Ummadığın Taş Baş Yarar Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız .

Hüsne Hanım  evine bağlı , eşine sadık iyi bir ev hanımıydı . Eşi Mehmet Bey ise devlet memuru olarak görev yapmaktaydı . Hüsne Hanım  çok genç yaşta evlenmiş , uzun boylu , yemyeşil gözleri olan alıcı bir güzelliğe sahip olan bir bayandı . 20 yaşında olan Hüsne Hanım  Mehmet Bey ile görücü usulü olarak evlenmiş fakat daha sonra eşi ile bir birlerini sevmişlerdi . Fakat Hüsne Hanım  çalışmadığı için  eşi onu bazen kırabiliyor ve onu bilgisiz olarak görebiliyordu . Hüsne Hanım  bu duruma çok üzülüyordu . Ama onun küçüklükten beri içinde okuma arzusu olmuş fakat bazı nedenlerden dolayı okuyamamıştı . Mehmet Bey bir gün eve geldiğinde  Hüsne Hanım eşine bana üniversiteye hazırlık kitapları alır mısın ? dedi . Mehmet Bey şaşkın bir şekilde hayırdır kim üniversite sınavına girecek diyerek güldü . Hüsne Hanım ben dediğinde Ahmet Bey şaka yapıyorsun herhalde diyerek onu pek önemsemedi . Hüsne Hanım da hayır ben çalışacağım diyerek ciddi bir şekilde cevap verdi . Mehmet Bey Hüsne Hanım'ın kendinden bu kadar emin olmasından onun ciddi olduğunu anlamıştı . Daha sonra Mehmet Bey " tamam alırız" dedi .

Hüsne Hanım lise mezunuydu . Hüsne Hanım çok büyük bir karar almış ve okumak istiyor ,  öğretmen olmak istiyordu . Görsel Sanatlar öğretmeni olmak istiyordu . Çünkü onun mükemmel el yeteneği vardı ve bu yetenek ancak eğitimle  daha da gelişebilirdi . Hüsne Hanım ertesi günü kitap almaya gidecekleri için heyecandan gece uyuyamadı . Hayal kurdu , umutluydu , azim sahibiydi . Kesinlikle pes etmeyecekti ve bu işi sonuna kadar götürecekti . Sabah olduğunda kahvaltılar yapıldı ve hemen en yakın kırtasiyeye gidildi . Kırtasiyeci de  kitapları yeğenine mi alıyorsun diyerek sorduğunda Hüsne Hanım  hayır ben sınava gireceğim diyerek kırtasiyeciye cevap verdi . Kırtasiyeci hafif gülerek bir de dalga geçer gibi bakarak Hüsne Hanım'a kitapların yerini gösterdi . Hüsne Hanım oradan istediği kitapları aldı ve kalem , defter vb. de aldı . Daha sonra eve geldi . Yemekler yendi , ev işleri bitti . Henüz bebekleri de olmadığı için hemen ders çalışmaya koyuldu . Hüsne Hanım o kadar azimliydi ki başaracağına inanıyordu . Her gün sabah ezanı kalkıyor namazını kılıp Rabbine dua ettikten sonra ders başına geçiyordu . Başaracağım Allah'ım , bana kimse inanmıyor ama başaracağım diyordu . Günler geçtikçe Mehmet Bey eşinin gerçekten azimli olduğunu görüyor ve ona hayran kalıyordu .  Ona elinden geldiğince destek olmaya çalışıyordu . Aylar  geçti ve sınavlar yapıldı . Hüsne Hanım ilk yıl kazanamadı ama pes etmedi , ikinci yıl kazanamadı ama yine pes etmedi , üçüncü yılda da başaramadı . Eşi artık tamam Hüsne olmuyor üzme kendini dese de o bu işin peşini bırakmıyordu . 4. yılında daha çok çalıştı ve en sonunda sınavı kazandı . Herkes onun sınavı kazandığına şaşırmış fakat bir o kadar da imrenmişti . Mehmet Bey başlarda ona inanmadığı için ondan özür diledi , yakınları ona hayran kaldı ve tebrikler devam etti .

Hüsne Hanım  4 yıl boyunca Görsel Sanatlar Bölümü'nü okudu ve bitirdi . Bölümünü birincilikle bitirdi . KPSS'den 88 puan alarak Kayseri merkeze atandı . Henüz  28 yaşında olduğu için bebeklerinin olma vakti de geç değildi . Derken cüce Mevla'm onlara nur topu gibi kara gözlü kara kaşlı çok güzel bir kız çocuğu verdi. Hayatlarına güzel bir şekilde devam ettiler . Unutmayın ki insanlara inanın , insanları küçümsemeyin . Bakın yukarıda da gördüğümüz gibi '' Ummadığın taş baş yarar.''

Arkadaşlığın Önemi İle İlgili Hikaye Yazınız .

Arkadaşlığın Önemi İle İlgili Hikaye Yazınız .

Günlerden saklıydı. Elif arkadaşı  Özlem ile birlikte yola  çıkmış ve okula gidiyordu . Okula giderken dertleşen arkadaşlar   biribirleri ile konuşuyor, şakalaşıyor ve  okula yaklaşıyorlardı . Elif arkadaşı Özlem’le konuşmaya dalmıştı ki bir anda kırmızı ışıkta hızla bir araba  Özlem'e çarpmış ve Özlem ağır yaralanmıştı. Elif ise hafif sıyrıklar ile kazayı atlatmıştı . 

Özlem yoğun bakıma alınmış daha sonra  yoğun bakımdan çıkmıştı . Fakat bir sorun vardı . Özlem  bu kazadan dolayı bir daha asla yürüyemeyecekti .Elif’te ise herhangi bir şey olmamıştı . Özlem hayata  küsmüş ve içine kapanmıştı . Kimseyle konuşmak istemiyor ve  içinden sürekli ağlıyordu . Elif ise arkadaşının , can yoldaşının bu durumuna çok üzülüyor fakat elinden bir şey gelmiyordu . Ama arkadaşının her zaman yanında olacaktı ve onu asla yalnız bırakmayacaktı . Elif her gün Özlem'i ziyaret ediyor ve ona moral veriyor onu hayata geri kazandırmaya çalışıyordu . Doktorlar Özlem'in yürümesinin çok zor olacağını söylemişlerdi . Gel zaman git zaman  iki arkadaş dostluklarını hep devam ettirdi . Elif  arkadaşını asla bırakmadı ve onu hep mutlu etti . Ona asla kötü davranmadı . 

İşte gerçek arkadaş böyle olmalıydı . Elif de kara gün dostu , kara gün arkadaşıydı . Özlem ile birlikte uzun yıllar arkadaşlıklarına devam ettiler ve Özlem yürüyemese bile böyle bir arkadaşa sahip olduğu çin her gece Allah'a şükrediyordu . Vefalı arkadaşlar asla unutmaz ve unutulmaz .

Vatanseverlik Ve Gelecek İle İlgili Kompozisyon Yazınız .


Vatanseverlik  Ve Gelecek İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Doğup büyüdüğümüz yer olan vatanımız bizim için çok önemlidir . Bize ekmek  veren , su veren vatan toprakları da bizim için çok önemli ve çok kutsaldır . Bu vatan  uğruna nice şehitlerimiz hayatını kaybetmiş ,  topraklar o aziz şehitlerimizin kanı ile sulanmıştır .  Aziz Türk Milleti Kurtuluş Savaşı yıllarında çok zorluklar çekmiş , düşman ülkelerin askerleri tarafından küçücük yavrularımız bile canice şekilde çeşitli işkencelere maruz kalmıştır . O yıllarda içinde vatan sevgisi ve vatan aşkı olan Şerife  Bacılarımız , Ayşe  Analarımızı ve daha niceleri  bu mücadelede milletinin askerlerine her türlü yardımı etmeye çalışmıştır .

Korkak olmamıştır Türk kadını . Çünkü onlarda vatan sevgisi doğuştan var olmuştur . Bize kanları ile  bu vatanı bırakan aziz şehitlerimize ve başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu vatan için hayatını kaybetmiş tüm canlarımıza Yüce Rabbim'den rahmet ve mağfiret dilerim . Peki biz gençler ne yapmalıyız . Elbette bizler de vatanımıza sahip çıkmalıyız ve vatan sevgisini asla kaybetmemeliyiz . Geleceğimize , yarınlarımıza güvenle bakabilmek için , bu toprakların suyunu  içmek ,  temiz havasını içimize çekmek  için bu vatana sahip çıkmaktan başka bir yolumuz yok . Çünkü bu vatan bizimdir ve bizim kalmaya devam edecektir Allah'ın izni ile . Biz Türk Milleti'nin   ruhunda bağımsızlık , özgürlük ruhu vardır . Bizler başka ülkelerin manda ve himayesi altında yaşayamayız . Çünkü böyle olursak yaşayan ölüden farkımız kalmaz . Dilimizi konuşamayız , dinimiz , inançlarımızı istediğimiz gibi yaşayamayız , vatana olan özlem diye bir şey olmaz, çünkü ortada vatan toprakları diye bir şey kalmamıştır .

Geleceğimizin iyi olması için , huzurlu ve mutlu olabilmek için , gelecek nesillerin de bu ülkede özgürce demokrasi ile yaşayabilmeleri için bu vatana sahip çıkmalıyız ve bu vatanı çok sevmeliyiz .

Yüreği Ağzına Gelmek Deyimi İle İlgili Kısa Hikaye Yazınız .


Yüreği  Ağzına Gelmek Deyimi İle İlgili Kısa Hikaye Yazınız .

Meryem sabah kahvaltısını yapmış ve annesi ile vedalaştıktan sonra okulun yolunu tutmuştu . Okul biraz uzak olduğu için Meryem okula yürüyerek gitmek  zorundaydı . Çünkü  servise verecek paraları olmadığı için  yürümek zorundaydı . Meryem okulunu , annesini ve kardeşlerini çok seviyordu . Babasını ise  küçük yaşta kaybettiği için hiç bilmiyordu .  Meryem okuluna gelmiş ve derslerine girmişti .  Öğretmen Meryem'i çok seviyordu . Çünkü Meryem bu zorluklarda  okula gelmeye devam ediyor ve derslerini hiç aksatmıyordu . 

Ders bittikten sonra okuldan çıkan Meryem emin adımlar ile evin yolunu tuttu .  Eve daha vardır.  Yolda düşünceli düşünceli yürüyor ve ilerde hayal ettiği meslek olan doktorluğu  düşünüyordu . Zeynep iyi bir doktor olacağım ve herkese faydalı bir insan olacağım  diyordu içinden . Bunları düşünürken  yanından hızla bir araba geçti ve arabanın içindeki siyah  kabanlı bir adam Zeynep'e öyle  bir bakış attı ki  Zeynep'in yüreği ağzına gelmişti .  Kimdi bu adam Neden Zeynep'e öyle bakmıştı . Belli ki Zeynep'i ve ailesini tanıyordu . Ertesi gün aynı adam bu defa yürüyerek Zeynep'i takip etti . Zeynep başını eğmiş eve doğru giderken adam birden bire Zeynep'in karşısına dikilmiş ve yine Zeynep'in yüreği ağzına gelmiş , çok korkmuş , benzi sararmıştı . Adam Zeynep ile konuşmaya başladı . Babasının kendisine çok borcu olduğunu ve bu borcu ödemezlerse oturdukları evi kendilerinden alacağını söyledi . Zeynep hemen  olanları annesine anlattı . Annesi ise adamın haklı olduğunu ve babasının gerçekten yüklü miktarda o adama borcu olduğunu söyledi . Evi satmaktan başka çareleri kalmadığını  söyledi annesi . Ama böyle olmamalıydı . Evsiz kalacaktı Zeynep .

Hemen  bulunduğu ilin valiliğine giderek valilikten yardım istedi. Valilik Zeynep'in ailesine her türlü maddi  yardımı yaptı ve o adama borç ödendi. Böylece Zeynep'in yüreği ağzına gelmiyordu artık çünkü kurtulmuştu o  adamdan ve babasının borçlarından.

Zaman İle İlgili Hikaye Yazınız .


Zaman İle İlgili Hikaye Yazınız .

Şirin  ailesinin  göz bebeğiydi . O dünyaya geldiğinde annesi ve babası çok mutlu olmuştu . Çünkü o yıllar sonra gelen bir mucizeydi . Şirin  artık kocaman bir kız olmuş ve okul çağına gelmişti . Yıllar su gibi akıp gidiyor ve Şirin her geçen gün  büyüyor ve güzelleşiyordu . Güzel olduğu kadar zekiydi de . Şirin zekiyim diyerek fazla ders çalışmıyor ve ne de olsa ben her şeyi başarabilirim diye düşünüyordu . Tabi ki başarıda zeki olmak önemlidir ama çalışmak da gerekiyordu . O da bunun farkındaydı ama çalışmak istemiyordu .

Sekiz ay sonra sınava girecek fakat o hala çalışmıyor , eğlenmeye devam ediyordu . Zamanın kıymetini bilmiyor ve zamanını boş işlerle geçiriyordu . Her gün dışarıda geziyor , babasının verdiği harçlığın hepsini harcıyor ve  çalışmayı da hiç istemiyordu . Derken zaman geçti ve sınav günü geldi . Şirin ders çalışmamasına rağmen heyecanlıydı .  Sınav saati geldi ve sınav başlamıştı . Şirin zekiyim diyerek ders çalışmamış , zamanını hep boşa harcamıştı . Sınavda sorulara bakıyor ve  soruların  cevaplarını  bilmiyordu . Sınav anında içinden bir "ahhhh"  çekti . Keşke giden zamanı geri getirebilseydim , zekiyim diyerek boş boş vakit öldürmeseydim dedi . Ama iş işten geçmişti . Sınav bitti ve  diğer öğrenciler ile birlikte Şirin de sınav salonundan ayrıldı . Arkadaşı Eyşan anne ve babasına sınavın çok güzel geçtiğini , sınavdaki soruların çalıştığı yerlerden çıktığını söyledi . Şirin ise sinirli bir şekilde hadi anne, baba eve gidelim dedi . Eve geldiklerinde hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu .

Çünkü anne ve babası da biliyordu ki Şirin çalışmamış ve zamanını boşa harcamıştı . Ne yazık ki giden zaman geri gelmiyor. İşte tüm bunlar için her şeyi zamanında yapalım ve mutlu olalım .

Özgürlük Kavramı Sizde Neler Çağrıştırıyor ? Yazınız .


Özgürlük Kavramı Sizde Neler Çağrıştırıyor ? Yazınız .

Özgürlük bana göre başka insanların hayatına , yaşayış tarzına karışmadan istediğini yapabilmektir . Başka insanların hakkına müdahale etmeden , insanları rahatsız etmeden dilediğini tıpkı bir kuş gibi yapabilmektir .  Özgürlüğümüz olmadığı zaman rahatça yaşayamayız . İnsan hakları diye bir şey kalmaz . İnsanlar baskı altında tutulur . Özgürlüğün olmadığı toplumlar geriler . Böyle toplumlarda bilim ve fen gelişmez .

Özgürlüğün olmadığı yerde özgür düşünce olmadığı için insanlar düşüncelerini rahatça ifade edemezler . Bir korku , baskı olur insanların üzerinde . Kültürler arası alış veriş olmaz . Kültür zenginliği olmaz . Bunun için bir toplumda özgürlüğün olması çok önemlidir . Özgürlüğün daim olması için insan haklarına önem verilmesi gerekir .  Bizim ülkemiz olan Türkiye Cumhuriyeti de demokrasinin , cumhuriyetin olduğu insan haklarına önem verilen özgür bir ülkedir . Bunun için ülkemizin önemini bilmeliyiz ve ülkemizin her alanda gelişmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz . Özgürlüğün başka bir anlamına baktığımızda ise insanın kendi ayakları üzerinde durabilmesi aklıma geliyor . 

Kişi mutlaka kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmalıdır . Bunun için de mutlaka okumalı ve eğitime önem vermelidir . Kimseye muhtaç olmadan kendi mesleğini yapabilmeli ve alın teri ile kazandığı parayı da istediği gibi harcayabilmelidir . İnsan her zaman özgür olmalıdır ve insanlar bu haklarından mahrum bırakılmamalıdır . 

Atatürk Ve Kurtuluş Mücadelesi Konulu Kompozisyon Yazınız .


Atatürk Ve Kurtuluş Mücadelesi Konulu Kompozisyon Yazınız .

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkemizin  zor zamanlarında yaşanan olaylara şahit olmuş ve artık tam bağımsız olmanın gerektiğine inanmıştır . Ülkemiz çok zorlu zamanlar geçirmiş,  İtilaf Devletleri İstanbul Hükumeti'ne her sözünü geçirebilecek konuma  gelmişti . İstanbul Hükumeti ise İtilaf Devletlerinden korkuyor ve yapılan işgallere sessiz kalıyordu .

Bunun için de Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Kurtuluş Mücadelesi'ni  başlatmıştır . Ulu Önder  bu  kutlu yolda çok zorluklar çekmiştir . Ona destek olan arkadaşları  ile birlikte ve milleti ile birlikte Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşmıştır .  Kurtuluş Savaşı yıllarında nice askerlerimiz  bu  vatan için şehit olmuştur . Mustafa Kemal çok çileler çekmiştir . Ona destek olmayan İstanbul Hükumeti tam aksine köstek olmuştur . Mustafa Kemal'in görüldüğü yerde tutuklanması emri çıkarılmış fakat Mustafa Kemal  yakalanmamıştır . Her türlü yoldan halkı  bilinçlendirmiş ve milli mücadeleye yönlendirmiştir .

Halk yapılan işgallere karşı çıkmış , direniş örgütleri kurulmuş , Kuvayı Milliye kurulmuş ve yapılan nice savaşlar sonucunda  Kurtuluş Mücadelesi kazanılmıştır . Ülkemiz ilk olarak tam bağımsızlığına kavuşmuş , daha sonra Cumhuriyet'e kavuşmuştur .

Başarıda Ailenin Faktörü İle İlgili Kompozisyon Yazınız .


Başarıda Ailenin Faktörü İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Bir toplumun temel taşını aile oluşturur . Aile bir toplumu geliştirecek ve ilerletecek olan kutsal bir kurumdur .  Aile içinde bireyler birbirlerine karşı sevgi ve saygı içinde hareket ederse o aile aynı zamanda sağlıklı bir toplumun da temelini oluşturur . Bir çocuğun gelişiminde en büyük etkiye sahip olan ailedir . Aile  çocuğuna nasıl bir eğitim verirse çocuk da ona göre şekil alır . Yani biz anne ve babalar çocuğa  nasıl model olursak ilerde çocuğumuz da bizim gibi bir anne ve baba olacaktır . Çocuğu sevgi ortamında büyütürsek , onu koşulsuz seversek ve ona kendini değerli hissedersek o çocuk da ileride bizim gibi olur . 

Aile çocuğunu çok sevmeli ve ona güvenmelidir . Çocuğu birey olarak görmelidir . Çocuğu evde yemek yiyen , ona bakılması gereken  , kendilerine muhtaç bir kişi gibi görmemelidir . O çocuğa değer verilmeli , sevgi  verilmelidir . Çocuklar en ufak bir yaramazlık yaptığında çocuğa hemen kızmamalıdırlar . Yani çocuğu hemen utanca boğmaya çalışmamalıdırlar . Çocuğun hayatta başarılı olması için onları ilk önce çok ama çok sevmelidirler . Çocuk ancak sevgi ile büyür . Ne kadar iyi okullarda okutursanız okutun , ne kadar çok ona hediye alırsanız alın eğer bir çocuğa sevginizi vermediyseniz o çocuk asla mutlu olmaz . Onun için ilk olarak sevgi daim olmalıdır .Çocuk ile birlikte vakit geçirilmelidir . O bir hata yaptığında yaptığı o hata hemen çocuğun yüzüne vurulmamalıdır . Bizler küçüklüğümüzü hatırlıyor muyuz peki ?.  Biz onların yaşındayken nasıldık  bunu bilemiyoruz . Onun için çocuğa anlayışlı davranmalı ve onu yadırgamamalıyız . Onun ileriki hayatta mutlu olması için ona ilgi göstermeliyiz  . Bir çocuk çocukluğunu yaşayamadıysa ilerde ne kadar çok zengin olursa olsun , ne kadar  iyi mesleğe sahip olursa olsun kolay kolay mutlu olmaz . Bunun için çocuklarımıza çocukluğunu yaşatalım . Onlar çocukluğunu doya doya yaşadığı zaman  başarıları olmaları da kaçınılmaz olur .

Yeter ki biz onları sevelim ve onlar ile göz teması kuralım . Ona ben ailem için değerliyim mesajını verelim . İşte o zaman başarılı çocuklar , başarılı toplumlar , sağlıklı nesiller oluşturabiliriz .  Aile tüm bunları yaparsa  her şey çok daha güzel olur inanın .

Sabır İle İlgili Bir Öykü Yazınız .


Sabır İle İlgili Bir Öykü Yazınız .

Günlerden bir kış günüydü .  Erdem Bey   bu kış gününde aileme işten çıkarıldığımı nasıl söyleyeceğim diyerek üzülmeye başlamış ve yola koyulmuştu . Akşam araba ile eve geldiğinde Erdem Bey'in eşi Makbule Hanım  kendisine ne olduğunu sormuş o da biraz hasta olduğunu söyleyerek eşini üzmek istememişti . Erdem Bey  patronun hiç bir suçu ve günahı olmadan kendisine iftira attığını ve işten attığını düşündükçe  içten içe ağlamaya başlamıştı . Patron herkesin içinde Erdem Bey'e iftira atmış, onunla bir de dalga geçmiş ve onu işten atmıştı . Diğer iş arkadaşları da Erdem Bey'e atılan bu iftira karşısında sessiz kalmış ve  işlerinden atılmamak için susmuşlardı . Oysa bilmezler miydi Erdem Bey'i hiç ?

Erdem Bey hiç  hırsızlık yapar mıydı ?  Hiç para çalar mıydı ? O öyle biri değildi . Onu iş arkadaşları bile her zaman dürüst ve güvenilir olarak bilirdi . Ama o an hepsi sessiz kalmışlar ve haksızlık karşısında susarak büyük bir erdemsizlik yapmışlardı . Ama  Erdem Bey asıl hırsızın patronun oğlu Murat olduğunu biliyor ve bunu patrona söylediği halde patron ona inanmamıştı . Çünkü kendi oğlunu savunuyordu . Patron Erdem Bey'e aşağılayıcı bir şekilde konuşma yapmış ve ona herkesin içinde büyük bir kahkaha atarak defol diyerek bağırmış ve onu kovmuştu . Erdem Bey bunları düşünürken bir anda ağlamaya başladı ve gözlerinden damla damla inen yaşa hakim olamıyordu .  Ama sabredecekti . Çünkü o bugünlerin geçeceğini biliyor ve iyi günlerin geleceğini umuyordu . Çünkü sabırla koruk helva olurdu . Sabredecek ve mutluluğu yakalayacaktı .Derken içeri eşi Makbule Hanım  girdi . Sevdiği adamın , o dürüst  , o güvenilir o masum yüzlü koca adamın bir çocuk gibi ağladığını duyunca hemen yanına geldi ve ona neden ağladığını sordu . Erdem  Bey olan biten her şeyi eşine anlattı ve kış ortasında işsiz kaldık dedi . Eşi Makbule Hanım onu teselli etti ve ondan başka hiçbir şeyin değerli olmadığını söyleyerek eşine destek oldu .

Gel zaman git zaman Erdem Bey yeni bir iş buldu ve işinde yükselerek müdür oldu . Sabretmişti çünkü ve başarıya ulaşmıştı . Bir gün gazete okurken eski iş yeri sahibinin fabrikasının iflas ettiğini okudu ve yıllar önceki o yaşadığı anlar aklına geldi .  Kendisine iftira attığını bir de durumuna gülerek onu kovduğu anları hatırladı . Bak  Allah'ın işine sen dedi içinden . Derken iki saat sonra iş yerine bir adam geldi ve Erdem Bey'den iş istedi. Erdem Bey bu kişinin patronu olduğunu anladı ama onun yaptığının aynısını yapmadı . Ona çay ısmarladı ve iş verdi . Erdem Bey git gide daha da yükseldi ve  çalıştığı iş yerinin ortağı oldu . İleride mutlu bir hayatı oldu . Sabır ile her şey başarıya ulaşmıştı ve Erdem Bey mutlu olmuştu .

Ya Hür Bir Millet Olarak Yaşayalım Ya Da Ölelim Özdeyişi İle İlgili Kompozisyon Yazınız .


Ya Hür Bir Millet Olarak Yaşayalım Ya Da Ölelim Özdeyişi İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Bir milletin başka milletlerin egemenliği altına girmemesi için tam bağımsız olması gerekir . Tam bağımsızlığın olduğu yerde özgürlük vardır ,  mutluluk vardır . Özgürlüğünden alıkonulmuş bir millet aslında ölmüştür .  Bir milleti ayakta tutabilen ve o  milletin  kalıcı olmasını sağlayan şey bağımsızlığının  daim olmasıdır .

Hür olan milletler kendi milli benliklerine sahip  çıkarlar . Milli benliklerini kaybetmezler . Dilini istediği gibi konuşur , dinini istediği gibi yaşar ve buna kimse karışamaz . Bağımsızlıktan yoksun milletler ise köle milletler olur . Köle olan millet de başka bir ülkenin  manda ve himayesi altında olduğu o  ülkenin dilini konuşur , inancını yaşar ve böylece de milli benliğini kaybeder . Bunun için ne demiş Ulu Önderimiz saygıdeğer insan  Gazi Mustafa Kemal Atatürk : '' Ya İstiklal,  Ya Ölüm! ''   Bir ülke ancak istiklaline kavuşursa istikbale kavuşur , refaha kavuşur . Hür olmayan milletler gelişemezler , kendi özgünlüğünü koruyamazlar . Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak , Türk gençleri olarak milletimizin her zaman tam bağımsız olması için ölene kadar çalışmalıyız  ve ülkemizin   başka ülkelerin manda ve himaye altına girmemesi için bilim ve fen yolunda ilerlemeye devam etmeliyiz .  Demokrasiye , cumhuriyete , insan haklarına sahip çıkmalıyız .

Tam bağımsızlığımızın hiçbir zaman tehlikeye girmemesi için çok çalışmalıyız ve dünyanın her açıdan en gelişmiş ülkesi olmaya çalışmalıyız ki hiçbir ülke bizi egemenliği altına almaya kalkışmasın . Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ,  nurlar içinde uyusun Gazi Mustafa Kemal ve Mehmetçiklerimiz ...

Dürüst ve Güvenilir Bir İnsan Olmanın Toplumsal İlişkiler Açısından Önemini Kompozisyon Olarak Yazınız .


Dürüst ve Güvenilir Bir İnsan Olmanın Toplumsal İlişkiler Açısından  Önemini Kompozisyon Olarak Yazınız .

Dürüst , doğru ve güvenilir olmak insan ilişkilerinde aranan en önemli özelliktir . Bir insanı dışarıdan bakmak ile tanıyamayız . O insanla vakit geçirdiğimizde , arkadaşlık kurduğumuzda , alışveriş ettiğimizde o kişinin dürüst ya da güvenilir olup olmadığını anlarız . Dürüst olmak ve güvenilir olmak bu dünyadaki en büyük erdemdir .  Çünkü dürüst insanlar bir yerlere gelmek için , çıkarları için asla yalan söylemezler . 


Yetim ve öksüz hakkı yemezler . İnsanların sırtından geçinmezler ve asla emanete hıyanet etmezler . Böyle insanlar toplum tarafından ömür boyu sevilir . Bu kişi ortama geldiğinde bile insanlar ayağa kalkar ve ona büyük bir saygı duyarlar . Bunun için hayatta her zaman dürüst ve güvenilir olmak gerekir . Başkasının namusuna göz dikmemek  de dürüst ve güvenilir insanların en önemli  özelliklerindendir . Dürüst insan , güvenilir insan  bu güzel özelliklere sahip olduğu için bazı kötü kişiler tarafından haksızlığa uğrayabilir , çeşitli iftiralara maruz kalabilir . Her ne kadar böyle durumlara da maruz kalsa Yüce Allah her zaman doğruların , güvenilir olan kullarının yanında olur . Gerçekler er geç de olsa ortaya çıkar . Dürüst kimse asla eğilmez , her zaman dik durur . Zalimden yana olmaz . Mazlumdan yana olur .  Devletin malını asla çalmaz . Devletin malına asla zarar vermez . İnsanlara yardım  etmeye çalışır ,  zorda olanların elinden tutar . Böyle kimseler her zaman sevilir . Hayatını kaybettiğinde bile arkasından her zaman dualar edilir ve asla unutulmazlar .

Mesela Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa  hem güvenilir hem de dürüst bir insandı . O hiç kimsenin hakkını yememiş , bazen acı da olsa gerçekleri insanlara söylemiştir . Çünkü o her zaman Muhammed'ül Emin olmuştur . Bizler de onun gibi olmalıyız ve hem Allah katında hem toplum nezdinde sevilen , sayılan insan olmaya çalışmalıyız .

Atatürk'e Bir Mektup Yazınız .


Atatürk'e Bir Mekup Yazınız .

Türkiye  Cumhuriyeti'nin  kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı  olan saygıdeğer , elleri öpülesi koca adam Gazi Mustafa Kemal! 
Sen ki bu millete armağan olarak gönderilmiş  bir yiğit komutansın .  Vatan ve milleti  için her türlü  fedakarlığı yapmış ,  sarı saçlı mavi  gözlü , koca yürekli insan . 

Ülken için her şeyi yaptın .  Son nefesine kadar bile ülke sorunları ile uğraşmaya devam ettin . Biz gençler senin hakkını nasıl öderiz bilemeyiz ama senin bize  emanet ettiğin  Cumhuriyete sonsuza kadar sahip çıkacağız . Ülkemizi her açıdan geliştirmek için  her türlü çalışmayı yaptın . İlke ve inkılaplarınla  milletimizi geliştirdin . Okumayı öğrettin , yazmayı öğrettin . Çünkü sen hem öğretmen hem komutan hem idareci  hem devlet yöneticisi oldun . Sen vatanı için çok yönlü bir kişiliğe sahip oldun . Yeri geldi yazar oldun , yeri geldi düşünce adamı oldun , yeri geldi içinde çocuk sevgisi çok olan dev yürekli bir Ata oldun . Seni çok seviyoruz Mustafa Kemal . Çünkü sen bizim için çok değerlisin . Senin yaptığın fedakarlıkları asla unutmayacağız ve gelecek nesillere de seni anlatacağız ve sevdireceğiz . Yerinde rahat uyu sarı saçlım mavi gözlüm . Hadi çık gel yine Samsun'dan da senin o masmavi gözlerinde bulalım umudu , güveni , adaleti  ve huzuru .

Seni çok ama çokkk seviyoruz  Paşam . Türkiye Cumhuriyeti  ve dünya seni asla unutmayacak ,   nurlar  içinde uyu, ışıklar  içinde  güzel  insan .

Eğitimde Teknolojinin Kullanılmasının Zararları Nelerdir ?


Eğitimde Teknolojinin Kullanılmasının Zararları Nelerdir ?

Bir toplumu geliştirecek  ve ilerletecek  olan eğitim ve öğretimdir . Öğrencilere verilen eğitim ve öğretim  nitelikli  olmalıdır . Nitelikli  öğretmenler olmalı ve nitelikli öğrenciler yetiştirilmelidir . Teknoloji artık daha fazla ilerlemekte ve  teknolojiyi eğitim hayatımızda da daha fazla kullanmaya başlamaktayız .

Teknolojiyi  eğitimde çok fazla kullandığımız zaman bunun zararlarını görmeye başlarız . Örneğin ; öğretmenlerin  verdiği her  ödevi internetten araştırmaya çalışan öğrenci kütüphanelere gitmez  ve hazıra  alışmaya başlar . Araştırma ve incelemeden  yoksun  kalır . Oysa kütüphanelere gitiiği  zaman  , ansiklopedilerden faydalandığı zaman öğrenci daha güvenilir bilgilere ve daha çok bilgilere ulaşır . Daha çok kaynağa ulaşır . Oysa internette araştırdığımız her bilgi doğru olmayabilir , güvenilir olmayabilir . Yanlış bilgiler veren eğitim siteleri de öğrencilerin yanlış bilgiler öğrenmesine neden olabilir . Bunun için eğitimde teknolojiyi  çok fazla kullanmamalıyız . Önce emek etmeliyiz , araştırmalıyız ve  yorulmalıyız . Hemen internete  sarılıp  kolaycılığa kaçmamalıyız . Mesela öğretmen bir konu ile ilgili tiyatro hazırlayın dediği zaman öğrenciler tiyatro hazırlamak yerine o konu ile ilgili internetten videolar  bulabilir . Böylece kendi yaratıcılıklarını ortaya çıkarmamış  olur ve  emekten kaçmış olurlar .

 Bunun için eğitimde  teknolojiyi   bilinçli kullanmak gerekir . Teknoloji doğru kullanıldığı zaman eğitime büyük katkısı olur .  Ama her şeyi teknoloji  ile  öğrenmeye çalışırsak bu durumda öğrencilerimizin  yaratıcılıkları ,  eleştirel düşünme becerileri ,  araştırma  becerileri azalabilir . Sosyallik azalabilir . Bunun için teknolojiyi  çok fazla  kullanmamaya  çalışmalıyız .

Otizmli Bir Bireye Mektup Yazınız .


Otizmli Bir Bireye Mektup Yazınız .

Benim için dünyadaki en değerli şey insandır .  Merhaba küçük çocuk sen de benim için çok değerli bir insansın . Görebiliyor , duyabiliyor  fakat  rahatsızlığından dolayı benimle tam anlamda sağlıklı ilişki kuramıyorsun . Sürekli bir şeyler ile ilgilenmek istiyorsun , etrafını keşfetmeye çalışıyorsun  , neyin iyi neyin zararlı olduğunu bilemeden yaşamaya devam ediyorsun .  Ben seni her halinle sevdim küçük çocuk .

Sen cennette bir kuş gibi özgürce uçacaksın ve orada hiçbir şeyin kalmayacak . Belki bu dünyada  istediğin gibi yaşayamayacaksın . Kendini tam olarak insanlara ifade edemeyeceksin . Ama ben senin hep yanında olacağım küçük çocuk . Çünkü seni asla terk etmeyeceğim . Senin bir gün iyileşeceğine , benimle kırlarda özgürce koşacağına inanıyorum . Bu umudumu asla kaybetmeyeceğim . Bu hayatta yaşamak , bu hayatı anlamlı yaşayabilmek sen ve senin gibi birçok otizmli yavrumuzun hakkıdır . Sen bir şeyler  istiyorsun fakat bunu nasıl söyleyeceğini , karşıdaki tarafa nasıl anlatacağını bilmiyorsun .

Bazen insanların seni hiç anlamadığını düşünüyorsun ve içinden üzülüyorsun . Ama bunlar geçecek güzel çocuk , güzel günler , güneşli günler senin olacak bir gün . O gün geldiğinde sen bu dünyanın en mutlu çocuğu olacaksın ve o zaman sana  doya doya sarılıp mutluluktan ağlayacağım .