Tebessüm Etmenin İnsan İlişkileri Üzerindeki Etkisi Konulu Kompozisyon

 Tebessüm Etmenin İnsan İlişkileri Üzerindeki Etkisi Konulu Kompozisyon


 

İnsanı güzelleştiren, insanın gözlerinin sevgi dolu bakmasını sağlayan ve insanı güzel yapan en önemli şey tebessüm etmektir. Tebessüm etmekle çok daha güzel görünür insan ama tebessüm eğer içten ve anlamlı bir şekilde yapılıyorsa. Çevremizde sevdiğimiz insanlar da genelde tebessümü elden bırakmayan, her gelip geçtiğinde selam veren ve içinde insan sevgisi, hayvan sevgisi olan bu kimseler tebessümü asla elden bırakmazlar. Çünkü tebessüm ettiği sürece mutlu olurlar ve içindeki mutluluğu başka insanlara da yansıtmak isterler. Böyle insanlar mutsuz ve morali bozuk olan bir insanı da iyi yapabilir, kişiye duygusal olarak da müthiş fayda sağlarlar.

Kimi insanlar da vardır ki bunlar yapıları gereği tebessüm etmezler ve kalpten severler. İşte böyle kimseleri de o kötüdür diye nitelendiremeyiz ama böyle insanların da kendilerini değiştirmek için ufak bir tebessüm etmelerinde sakınca olmayacaktır. Yeter ki içten bir tebessüm etmek için birazcık kendilerini değiştirmeye çalışsınlar. Tebessüm etmenin insan ilişkilerine çok önemli katkıları vardır. Bir kere insanlar arasında sevgi ve saygı çoğalır.  Yardımlaşma ve dayanışma artar. İnsana insan olduğunun duygusu o güzel bakan gözler ve güzel gülen mimikler ile insan olduğunu çok güzel bir şekilde hissettirir ve kişi kendini değerli ve mutlu hisseder.

 İnsanlar arasındaki soğukluğu gider ve güven ortamı oluşur. Ben değil biz anlayışı içinde hareket eden bireyler ortaya çıkar. Kişiler arasında beden ve ruh sağlığı da tebessüm sayesinde artar.  Arkadaşlık, komşuluk, dostluk ve aile bağları daha güçlü olur ve birlikte geçecek olan güzel yılların temelini de tebessüm sayesinde atmış oluruz.

“El Yarası Geçer, Dil Yarası Geçmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon

“El Yarası Geçer, Dil Yarası Geçmez.” Atasözü İle İlgili Kompozisyon




El yarası geçer çünkü  yara zaman içinde düzelir ve el de kendi haline gelir. Dil yarası ise öyle gözle görülüp zamanla çabuk geçebilecek şey değildir. İnsan dili ile birini yaraladığı zaman o yara yıllar geçse de unutulmaz. Kırılan kalp, yaralanan ruh insanı bir anda toparlamaz. İnsan bir kere duyguları olan akıllı varlıktır.

 Kendisine söylenilen kırıcı ve kötü sözleri unutamaz ve bu sözler karşısında üzülür. Onun için konuşurken ağzımızdan çıkan her bir söze dikkat etmeliyiz. Diline hakim olmayan insan en büyük zararı kendine verir. İnsanlarla iyi geçinmeyen, herkesi kötüleyen, herkesi yaralayan insanı kimse sevmez ve böyle kimseden uzaklaşırlar.  Dil yarasının  insanlarda nasıl kötü bir his bıraktığını anlatmak için söylenmiş şu söz çok da anlamlıdır: "Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir." Gerçekten de dil yarası bıçak yarasından daha beterdir.

 Bundan dolayı elimizden geldiği kadar insanları kırmamalıyız, dilimize hakim olmalıyız. Bunu yaptığımız zaman hem vicdanımız rahat olur hem de kimse bizden nefret etmez ve hayatımıza daha huzurlu bir şekilde devam ederiz. Yok dilimize hakim olmayacaksak o zaman istemediğimiz sözleri duymaya da hazır olmalıyız ve insanların bizden soğumasını da engelleyemeyiz.


“Geç Kalan Adalet, Adaletsizliktir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Geç Kalan Adalet, Adaletsizliktir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon




İnsan haklarının güvence altına alındığı yerde adalet vardır. Adaletin olduğu yerde kimsenin ses çıkarmaya hakkı yoktur. Adaletin olmadığı yerde ise  huzursuzluklar baş göstermeye başlar ve insanlar isyan etmeye başlar. Bir kişi hakkı yenildiği zaman hakkını arıyorsa ve korkmuyorsa o insanı tebrik etmek gerekir. Çünkü adaletin peşinde koşuyordur ve hakkını alana kadar da koşmaya devam edecektir. Adalet zamanında yerini bulursa daha anlamlı olur. 

Geç kalan adalet adaletsizliktir. Çünkü insanların yılları geçmiş, hayatı zehir olmuş ve hayat denen şeyden hakkını alamamıştır o masum kimseler. Geç gelen adaletin de artık bir anlamı kalmaz. Çünkü o adalet zamanında olmalıydı. Tıpkı işçinin alın teri kurumadan parasını vermek gibi insanların da hakkı yenilmeden hakkının verilmesi adaletin gerçek anlamda uygulandığını gösterir.  Örneğin, kimi insanlar iftira atılmasından dolayı hapse atılıyor ve bu insanların yılları hapishanelerde geçiyor. Kendinin haklı olduğunu kanıtlamaya çalışsa da  buna kimse inanmıyor ama ömür boş yere geçiyor. Yıllar sonra o suçsuz kişinin haklı olduğu ortaya çıktığında artık iş işten geçmiş oluyor. Çünkü mağdur olan taraf ailesinden ayrı kalmıştır, çocuklarından ayrı kalmış ve o daracık hücrede  çeşitli psikolojik sıkıntılar yaşamış ve adalete olan güveni de azalmıştır. Mağdur olan kişinin yaşayacağının garantisi de yoktur adalet gelene kadar. Çünkü kimi insanlar haksızlığın verdiği üzüntü ile hapishanede hayatını kaybedebilir ve bu da büyük bir vebal, büyük  bir vicdansızlıktır.

Kim haksızlığa uğruyorsa buna ses çıkarmalıyız ve  haksızlık karşısında dilsiz şeytana dönüşmemeliyiz. Adaletin zamanında uygulanması gerektiği ile ilgili şu anlamlı söz de çok güzeldir: “En yıkıcı, en öldürücü yara haksızlık yarasıdır.”  Onun için her hak zamanında hakkı olan kişiye teslim edilmelidir. Böyle olduğu zaman insanlar hukuka ve devlete daha çok güvenir ve kimsenin canı acımaz. Yeter ki adalet geç gelmesin.

Çok Sevdiğiniz Âdeta Hayran Olduğunuz Birisini Anlatan Kompozisyon Yazınız.

 Çok Sevdiğiniz Âdeta Hayran Olduğunuz Birisini Anlatan Kompozisyon Yazınız.




Her insan kendine yakın olan, dürüst ve samimi insanlarla yakınlık kurmak ister. Benim de çok sevdiğim  bir ablamız vardı. Komşumuzun kızı olan bu ablaya her zaman hayranlıkla bakar ve onun o masum yüzünü görmek için evlerine kadar gider ve dertlerimi onunla paylaşırdım. Seher adında olan bu abla bana hep doğru yolu göstermek için nasihatler verirdi.

Onu hem dış görünüş olarak hem de kalbi temiz olduğu için çok severdim. Kimseye karşı kötülük düşünmez, insanlara karşı hep anlayışlı olan bir ruhu vardı. Uzun boylu, sarı kıvırcık saçları olan Seher ablam aynı zamanda çok çalışkan ve başarılı bir insandı. Tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisi olan Seher ablam çok çalıştığı için başarılı olduğunu söyler bunun için de bana kaynak kitaplar alır ve benim de başarılı olmamı ister. O benim için bir komşu değil aynı zamanda bir öz abla gibidir. Sürekli kitap okuyan ve birçok konuda bilgi sahibi olan ablam benim merak ettiğim sorulara da cevap verir ve benim her zorlu zamanımda yanımda olurdu. Çevresindeki canlılara zarar vermez, nerede yaralı veya hasta olan bir hayvan varsa ona yardım ederdi. Mahalledeki tüm çocukları sever ve onlar ile oyun oynardı. Onun için ben ona hep hayranlıkla bakardım.

Seher ablamın  benim üzerimde hakkı çoktur. Ben de çok çalışıp ona ileride güzel hediyeler alacağım ve vatanıma, milletime faydalı bir insan  olmak elimden gelen her şeyi yapacağım.

Yaşadığımız Dünyayı Nasıl Gördüğümüz Konulu Kompozisyon

 Yaşadığımız Dünyayı Nasıl Gördüğümüz Konulu Kompozisyon

 


Günler geçiyor, aylar geçiyor ve yıllar da geçerek her gün daha yeni şeyler   öğreniyoruz. Bu arada her geçen daha da büyüyor ve gelişiyoruz. Yaşadığımız dünya da her geçen gün değişiyor ve dünyada her geçen gün ilginç olaylar oluyor, savaşlar oluyor, adaletsizlikler oluyor, kimisi tok gezerken kimisi yiyecek bir ekmek dahi bulamıyor. Kimi yerlerde güzellikler  elbette oluyor ama keşke bu güzellikler daha çok olsa her şey  daha iyi olurdu . Yaşadığım dünyayı şu şekilde görüyorum: Bilim ve teknoloji alanında her geçen gün gelişme ve ilerleme oluyor ama insanların kalbinde gelişme ve ilerleme ne yazık ki hızla azalıyor. Şehirleşmenin de getirdiği yaşam ile birlikte insanlar kendi içine kapanıyor, yüz yüze iletişim azalıyor, bencillik artıyor ve samimiyetin yerini sahte sevgiler ve yapmacık hareketler alıyor.

Yaşadığımız dünyada her şey  gelişiyor ama insanlık hala gelişmiyor  her türlü olumsuzluklar olmaya devam ediyor. İnsanlar yüzüne gülerken arkadan farklı şeyler yapıyorlar. Komşuluk ilişkileri eskisi gibi değil artık. Ülkeler güç gösterisinde bulunmak için milyonlarca insan yaşam savaşı veriyor ve bu yaşam savaşında kimi galip gelirken kimisi de mağlup oluyor. Kimyasal olan her şey yaşamımıza hızla girmeye devam ediyor ve bu da insan yaşamın sonunu getirmeye başlıyor. Yediklerimiz doğal olmadığı için daha çok hastalanıyor ve daha geç iyileşiyoruz. Temel değerler yok oluyor ve anormal olan şeyler normal gibi görülmeye başlıyor. Burada en büyük görev ise biz gençlere düşüyor. Bizler yaşadığımız dünyaya yön vermek için çok çalışmalıyız bunun için de önce iyi insan olmalıyız, yardımsever ve merhametli insan olmalıyız.

 Savaşların son bulmasına, kardeşliğin daim olmasına katkıda bulunmalıyız. Bilim ve teknolojide ülkemizi her alanda geliştirmek için çok çalışmalıyız. Yaşadığımız dünyanın kötü gidişatını durdurmak için  doğayı ve çevreyi korumalıyız. Havayı, suyu ve toprağı kirletmemeliyiz. Kirlenmiş olan kalplerimizi arıtmalıyız ve insan olarak yaşamaya devam etmeliyiz.

“Zor, İmkansızdan Kolaydır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Zor, İmkansızdan Kolaydır.” Sözü İle İlgili Kompozisyon



Dünyaya geldiğimiz andan itibaren başlar yaşam yolculuğu. Bebek oluruz önce sonra büyürüz çocuk oluruz, genç oluruz, yetişkin oluruz ve atılırız hayatın zorlu sürecine. Bu zorlu süreçte emin adımlarla yürümek için çalışmak gerektiğini, çalışmazsak hiçbir şeyin fayda getirmeyeceğini biliriz. Çünkü bizden daha deneyimli insanlar anlatırlar, bize yol gösterirler  ve biz de onları dinleyerek emek etmeye devam ederiz.  Zor imkansızdan kolaydır sözü ile anlatılmak istenen zor olan büyük bir uğraş, azim ve sebat sonucunda başarılır ve istediğimiz o zor olan işi başardığımız zaman mutlu oluruz. 

Zor olanı herkes yapamaz isteyen yapar ama imkansız olanı hiç kimse başaramaz. Adı üstünde imkansız olduğu için bunun hayalini kurmak, hayalini başkalarına anlatmak bile kişilere saçma gelir. İmkansız olan bir şey başarılamaz ama hayalini kurmuş ne saçma derler. Oysa zor olan başarılır ama bunu da herkes başaramaz. Kimi inançlı ve çalışkan insanlar başarabilirler zor olanı. Başarmak için büyük bir uğraş içine girerler. Mesela bu konuya şöyle bir örnek verelim:  Bir çiftçinin büyük bir tarlası vardır. Bu tarlanın toprağı çok verimsizdir ve bu çiftçi o tarlayı bir başkasına satar. Tarlanın yeni sahibi o tarlayı alır. Önce toprağın ıslah edilmesi için toprağa gerekli olan her bakımı yapar ve o tarlaya başka yerlerden kamyonlarla iyi topraklar getirilir. Toprağın ilacı verilir, suyu verilir ve temel gereksinimleri karşılanır. Tarlaya yakın bir de su kuyusu yapılır ve toprak ekilmek için hazır hale getirilir. Daha sonra o toprağa çiftçinin ekmek istediği ürün hangisi ise ekilir ve altı ay sonra verimsiz denilen toprakta çok güzel ürünler yetişmiştir ve toprak artık verimli hale gelmiştir. 

Başta zor gibi görünen, hasta gibi görülen ve bir başkasına satılan tarla satın alanın elinde yeniden bahara merhaba demiş ve zor olanın başarılacağını verdiği ürünler ile bir güzel göstermiştir tarla ve onun sahibi. Yani imkansız olmayan bir şey zor olabilir ama çalışmanın ve alın terinin sonucu o zorun da üstesinden gelinir evelallah. Yeter ki bir işe gönül verelim, yeter ki alın teri alnımızdan damlaya damlaya toprağa düşsün ama zor olan başarılmış olsun, onun mutluluğu tadılmış olsun. Bunların hepsi de insanoğlunun başaracağına inanmasına ve sabrına bağlıdır.

Yalnızlık: Tek Ağaçlı Bahçe Sözünden Hareketle Yalnızlığın Size Çağıştırdığı Düşüncelerini Yazınız.

 Yalnızlık: Tek Ağaçlı Bahçe Sözünden Hareketle Yalnızlığın Size Çağrıştırdığı Düşüncelerini Yazınız.




İnsanı değerli kılan onun diğer insanlarla olan iletişimi, diğer insanlarla olan birlikteliğidir. Yalnızlık tek ağaçlı bahçe sözünden ise anladıklarım şunlardır: Yalnız kalmak kişinin kendi içine kapanmasına ve sosyal çevreden kopmasına neden olur. Her şeyiniz olabilir ama konuşacağınız, duygu ve düşüncelerinizi anlatabileceğiniz bir arkadaşınız, eşiniz dostunuz yoksa sahip olduklarınızın hiçbir anlamı da yoktur. Tek ağaçlı bahçeden nasıl bir fayda sağlanmazsa insan da tek başına ne kendisine ne başka birilerine faydalı olabilir. 

Bir bahçede çeşitli ağaçlar, rengarenk çiçekler olduğu zaman o bahçe farklılıklar ile bir bütün olur. İnsanoğlu da her düşünceden insanı tanıyarak, herkesten farklı bir şey öğrenerek sosyal bir varlık olur ve yalnızlık gibi kişiyi mutsuz eden o kötü duyguya kapılmaz. Yalnızlığın bana çağrıştırdıkları şunlardır:  Hayat neşesini kaybetme, hayallerine başka insanları katamama, yediğin, içtiğin gıdalardan hiçbir tat alamama, mutluluğunu, derdini başka kimse ile paylaşamama ve bunun verdiği psikolojik sıkıntılar, kendini değersiz hissetme gibi duyguları çağrıştırır.  Yalnızlık kimi zaman güzeldir ama çoğu zaman güzel olan ise sevdiklerimiz ile birlikte olduğumuz anlardır.

 Yalnızlıktan kaçınmak istiyorsak insanlara karşı güler yüzlü olmalıyız. Samimi davranışlar göstermeliyiz, yalandan uzak durmalıyız. Yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalıyız. İçimizde şefkat ve merhamet duygusu eksik olmamalıdır. Bencil olmamalı, yediğimizi başka insanlarla da paylaşmalıyız. Çünkü her şeyin tadı sevdiklerimizle birlikte olunca çıkar.

“Küçük İşlerde Bile İyi Olmak Gerek.” Konusuna Dair Kısa Bir Yazı

 “Küçük İşlerde Bile İyi Olmak Gerek.” Konusuna Dair Kısa Bir Yazı



Yaptığımız iş her ne olursa olsun o iş için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz. Küçük işlerde bile iyi olmak gerek sözü ile anlatılmak istenen şudur: Yaptığımız iş ne kadar  küçük olursa olsun biz o işe kendimizi vermeliyiz ve sanki büyük bir işi yapıyor gibi özverili olmalıyız, çalışmalıyız. Bir işi ne kadar iyi yaptığımız ve o işe ne kadar özen gösterdiğimiz iş başında olur. Onun için disiplinli olmalıyız ve o küçük dediğimiz işin her türlü inceliklerini elimizden geldiği kadar yapmaya çalışmalıyız.

 Çünkü yapılan küçük işlerden büyük başarılar ortaya çıkar ve bu büyük başarılar da sizin geleceğinize yön verir. Böyle olduğu zaman da artık büyük işlerin sahibi sizi olursunuz ve daha güzel bir hayat sizi bekler. Bize verilen görevi umursamalıyız,  bu çok kolay bu işi yarına bırakayım yarın yapayım diyerek o işi ertelememeliyiz. Küçük işlere gereken önemi verdikten sonra bu küçük işler birikir ve birikir ve sonunda kendimizi çok daha güzel ve bize fayda sağlayan büyük işlerde bulabiliriz.

 Ne alanında çalışıyorsak o alanın en iyisi olmalıyız ve o iş için de her türlü mücadelemizi sürdürmeliyiz ve hazıra alışmamalıyız. Çalışarak , fedakarlık yaparak yaptığımız işler bizim ve içinde yaşadığımız toplumun, milletin faydasına olur.

Günümüzde Ahlaki Yozlaşmaya Sebep Olan Durumlar Nelerdir?

 Günümüzde Ahlaki Yozlaşmaya Sebep Olan Durumlar Nelerdir?



Ahlaki yozlaşmanın sebeplerinden önce ilk olarak bu kavramın ne olduğunu bir açıklamaya çalışalım. Ahlaki yozlaşma;  Toplumun ahlak kurallarının zaman içinde değişerek kötüye gitmesidir. Bir ülkede, bir toplumda ahlak yok olduğu zaman orada insanlık da yok olmuş demektir. Günümüzde ahlaki yozlaşma hızla artmakta ve her gün yeni yeni örnek olmayacak davranış biçimleri ortaya çıkmaktadır.

Günümüzde ahlaki yozlaşmanın sebepleri ise şunlardır:

1. İnsan olan kişi, ahlaki değerlere önem veren bir kişi hangi çağda olursa olsun hiçbir zaman bozulmaz ve ahlaki seviyesi her zaman üst seviyede kalır. Günümüzde facebook, tiktok, instagram gibi insanların sosyal olmasını sağladığı söylenilen ama bunu kötüye kullanıldığı zaman ahlakin ne kadar da yozlaştığını görüyoruz ve ahlak denen bir şeyin yavaş yavaş yok olduğunu görmeye başladık. Gençlerin sürekli küfürlü konuşması, küfür yarışına girilmesi ve bunun sanki normal bir şeymiş gibi gülünüp geçilmesi ahlaki yozlaşmadaki temel problemlerden biridir. Yani teknolojinin yanlış amaçla kullanılması ve sadece haz alınan şeyler doğrultusunda iş yapılması ahlakin yozlaşmasına neden olur.

2. Manevi değerlerin kaybolması.  ( kibar olmak, yardımlaşmak, biz değil de ben düşüncesi ile hareket etmeye çalışmak,  dürüst olmak,  farklılıklara tahammül edebilmek ..vb) Büyüklere saygının azalması, kültürümüze ait gelenek ve göreneklerin yozlaştırılması, Batı'ya özenip şekil ve şemamızda onlar gibi giyinilmesi ve özel olanın alelen yapılması da ahlakin hızla yozlaşmasına neden olmaktadır.

3.  Dinin gerektirdiği kurallara uyulmaması ve dini herkesin kendi kafasına göre yaşamaya çalışması. Aslında tüm dinler sevgiyi, barışı, adaleti, insan haklarını savunur ama bu güzel özellikler de zamanla insanların üzerinden silinmeye başlamaktadır. Bu ve bunun gibi daha çok sayıda şey ahlakin yozlaşmasına neden olmaktadır.

4. İddia denen kumar oyunlarının artması, faizin normal görülmeye başlanması, stokçuluk yapmak, adaletsizliğin yaygınlaşması ve daha çok sayıda unsur günümüzde ahlaki yozlaşmaya neden olan durumlardır.

Arı ve Çalışkanlık Konulu Kompozisyon

 Arı ve Çalışkanlık Konulu Kompozisyon



Dünyanın en çalışkan hayvanlarından birisi arılardır.  Çiçekten çiçeğe konarak onlara özünü veren, meyvelerin meyve olmasını sağlayan, hayatımızın normal akışında seyretmesini sağlayan ve yediğimiz besinlerin besin olmasını sağlayan şey çalışkan arılar sayesinde olmaktadır. Arılar çok çalışkandır ve hep başkalarının faydası için çalışarak insanlığa büyük hizmet eder. Biz insanlar da arı gibi çalışkan olmalıyız ve kendimizi geliştirmek için durmadan çalışmaya, üretmeye, alın teri dökmeye devam etmeliyiz. Bu hayattaki amacımız sadece karın doyurmak olmamalıdır. İnsan olarak meraklı olmalıyız. 

Bilime merak salmalıyız onun için de sürekli çalışmalı ve okumalıyız. Çalışmayan insanın ne kendisine ne de içinde yaşadığı çevreye faydası olur. Oysa çalışmak kişinin ruhuna iyi gelir, kişiyi mutlu eder ve kendisine ve başkasına faydalı olduğu hissi sağlar kişiye. Arılara çok şey borçluyuz. Onlar olmasa insanlık yok olur. Onun için bizlerde çalışkan olmalıyız, doğamızı ve çevremizi korumalıyız. Tıpkı arılar gibi çalışmalıyız ve başarılı olmak için rahat bir yaşam seçme peşinde koşmamalıyız. Tıpkı arıların her çiçeğe konduğu gibi bizler de başarılı olmak için önümüze çıkan her türlü zorlu yollardan geçmesini bilmeliyiz ve mücadelemize devam etmeliyiz.

 Doğamızdaki canlılara zarar vermemeliyiz. Doğanın doğal dengesini bozmamalıyız ve arılar gibi biz de başkalarına faydalı olmak için çok çalışmalıyız. Arıların ne kadar çalışkan ve faydalı olduğu ile ilgili şu söz de çok önemlidir:

“Arı, emek verdiği için değil, başkaları için emek verdiği için diğer hayvanlardan daha onurludur.” Aziz John Chrysostom.

“Arı yeryüzünden kaybolursa, insanın sadece dört yılı kalır.”  Maurice Maeterlinck.


Edebiyat Ulusal Dil ve Kültür İçin Neden Önemlidir?

Edebiyat Ulusal Dil ve Kültür İçin Neden Önemlidir?




Dil, edebiyatın temel taşlarından biridir. Aynı zamanda kültürün de temel taşlarından biri dildir. İnsan ana dilini iyi bilip öğrenmelidir ve ana diline özen göstermelidir. Edebiyat ulusal dil ve kültür açısından şu açıdan çok önemlidir: Edebiyat sayesinde dilimizi ve kültürümüzü insanlara daha iyi anlatabiliriz ve edebiyat bir sanat dalı olduğu için kişi bu sayede kendini daha iyi tanır, kendini daha iyi ifade der. Edebiyat sayesinde bir milletin kültür birikimi de ortaya çıkar ve bu birikim kuşak kuşaktan kuşağa geçerek unutulmaz ve bu sayede hem dil, hem edebiyat hem de kültür yaşamaya devam eder. 

Dil, edebiyat ve kültür birbirinin tamamlayıcısıdır. Birinden biri olmadığı zaman diğeri esik kalır. Edebiyatta gördüğümüz destanlar, maniler, şiirler, hikaye ve romanlar vb  dili iyi kullanmak ve yazmak sayesinde ortaya çıkar. Dilin daha güzel ifade edilmesini sağlayan ve yazıların sonsuza kadar kalıcı olmasını sağlayan şey edebiyatın gücüdür. Ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz önemlidir deriz ya işte burada edebiyat yaparız. Yani dili kullanarak onu edebi güzellikler  ile süsleriz. Onun için dil, edebiyat ve kültür çok önemlidir. 

Kültür de edebiyatın daha iyi bir şekilde yaşamda uygulanmasını sağlar. İnsanlar edebi eserleri okuduğu zaman dilinin ne gibi inceliklere sahip olduğunu da görür. Dil edebiyata farklı güzellikler ve farklı duyarlılıklar katar. Edebiyat sayesinde dil daha geniş çevrelere ulaşır ve bu sayede dil ve kültür de edebiyattan fayda sağlamış olur. Edebiyat sayesinde dilin  estetik zevk duygumuz da gelişmiş olur.


Uygarlığın Gerçek Ölçüsü; Ne Nüfus Çokluğu, Ne Kentlerin Büyüklüğü, Ne de Üretim Bolluğudur. Gerçek Ölçü, Ülkenin Yetiştirdiği insanların Nitelikleridir." (Ralph Emerson) Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 Uygarlığın Gerçek Ölçüsü; Ne Nüfus Çokluğu, Ne Kentlerin Büyüklüğü, Ne de Üretim Bolluğudur. Gerçek Ölçü, Ülkenin Yetiştirdiği insanların Nitelikleridir."  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



 

Dünyadaki ülkelerin gelişmesi, bilim ve teknoloji alanında hayatımızın kolaylaşması iyi bir şeydir ama bu tek başına bir ilerleme değildir. Uygarlığın gerçek ölçüsü nüfus çokluğu ile ya da  üretim bolluğu ile olmaz. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleri sayesinde olur. 

Bir ülkede nitelikli insan yetişiyorsa, o ülkenin her ferdine iyi bir eğitim veriliyorsa, her bir ferdi iyi bir ahlaki gelişim düzeyinden geçiyorsa o ülke zaten gelişecektir hem de başka ülkelere örnek olacak şekilde ve hep ilerleyerek.

Yetiştirilmiş iyi insanlar sadece kendilerine fayda sağlamaz. İnsanlığa da büyük katkı sağlar ve böylece insanlık da gelişmiş olur. Sadece üretim bolluğu  olan bir ülke hayal edelim. Orada her türlü yiyecek içecek vardır ama insanları kendilerini hiç geliştirmemiştir, hiç kimse kitap okumayı bilmiyordur, empati kurmayı bilmiyordur, insan olmak ne demektir onu bilmiyordur. İşte böyle olduğu zaman oradaki üretim bolluğunun hiçbir anlamı olmaz. Çünkü insanları cahil kalmıştır ve kendilerini ilerletmek için en ufak bir çaba harcamıyorlardır. 

Durum böyle olunca o ülke gerilemeye ve körelmeye devam eder. Oysa hem nitelikli insanlar yetiştirmek için eğitime önem verilse, hem nüfus çok olsa hem de üretim bolluğu olsa daha güzel olmaz mı? Hepsi bir arada olunca hem insanlık gelişmiş olur hem de herkes böyle ülkeleri kendine örnek alır.

 

Kötülük Yaptın Mı Kork, Çünkü O Bir Tohumdur. Allah Yeşertir, Karşına Çıkartır.” Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.

 Kötülük Yaptın mı Kork, Çünkü O Bir Tohumdur. Allah Yeşertir, Karşına Çıkartır."  Sözü İle İlgili Bir Kompozisyon Yazınız.



Kötülük yapmak, nankör olmak, vefasız olmak, en ufak bir hatada size iyilik yapan kişileri bir kalemde silmek ve onlara kin beslemek, kötülüğü eyleme dökmek insanoğluna özgüdür. Kötülük yaptığımız zaman bunun bize zararı dokunmayacak ve hep böyle günler geçip gidecek, biz de günümüzü gün edip yaşamaya devam edeceğiz diye düşünmemeliyiz. Der ki Mevlana: “ Kötülük yaptığın zaman kork çünkü o bir tohumdur. 

Yani senin ektiğin tohum kötülük tohumudur ve o tohum günü geldiği zaman ortaya çıkarıp yeşerecek  ve yaptığın kötülükler sana aynen geri gelecektir. Ettiğimiz kötülükler hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Çünkü Allah kimsenin ettiğini yanına bırakmaz ve edilen kötülüğün karşılığı da ağır olur ve insan bunu anladığında iş işten geçmiş olur. Henüz yolun başındayken uzak durmalıyız kötü düşüncelerden, kötü eylemlerden ve sinsiliklerden. 


Ah almamalıyız mesela, yetim ve öksüz hakkı yememeliyiz, mazlum insanların kolunu kanadını kırıp onlara zalimlik yapmamalıyız. Elimizden geldiği kadar iyi insan olma yolunda ilerlemeliyiz ve ne kadar fazla gönle girersek o bizi mutlu eder anlayışı içinde yaşamımızı idame ettirmeliyiz.

Komşuluk İle İlgili Özlü Sözler

 Komşuluk İle İlgili Özlü Sözler



Atalarımız “Ev alma komşu al”. Diyerek komşuluk ilişkilerinin, komşunun  insan için ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmıştır. İyi bir komşu insana iyi bir akraba, iyi bir dost demektir. Kötü bir komşu ise başa beladır ve kişinin tüm enerjisini yok eder. Ev almadan önce orada oturan insanların ahlak düzeyinin nasıl olduğunu araştırıp ondan sonra oradan ev almalıyız. Çünkü komşu ile süren ilişki ömür boyu devam edecektir.

Komşuluk ilişkileri, komşuluk ile ilgili özlü ve güzel sözler şunlardır:

“Arkadaşsız ederiz ama komşusuz edemeyiz.” Thomas Fuller.

Kötü komşudan evinizi kötü arkadaştan ziyaretinizi uzak tutunuz. Hz. Ebubekir

“Komşun hakkında hüküm vermeden önce iki ay onun makosenleriyle yürü” Kızılderili Atasözü

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Hz. Muhammed

“İyi komşu aileden kötü komşu gaileden sayılır.” İ. Hakkı Bıçakcızade

“Evden önce komşu yoldan önce yol arkadaşı yolculuktan önce yol azığı.” Hz. Muhammed.


“Ev almak istersen komşusunu sor yer almak istersen suyunu sor. Yusuf Has Hacib

Komşun hakkında hüküm vermeden önce iki ay onun makosenleriyle yürü!” Kızılderili Atasözü.

“Sevgi kadar büyüktür komşuluk.” Alexsandra Stan

“Biz insana, kendi iyiliğine çalıştığı için değil, komşusunun iyiliğine çalışmadığı için bencil deriz.” Richard Whately

“Kendi seviyende olanı komşu edin. Nasır-ı Hüsrev

“Komşusu, akrabası ve arkadaşı tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir.” Hz.Ömer (r.a)

 “Komşusu aç ve çıplak yatarken rahat uyumak düşkünlerin hatırını sormamak kötüleri ve şerirleri dostlar seviyesinde tutmak düşmandan yüz çevirmek insan için utandırıcıdır.” Hz. Ali.

Kötü komşusu onu istemedikçe en iyi huylu insan dahi huzur içinde yaşayamaz.Schiller.

Herkes dünyanın düzene girmesini ister fakat çabayı komşusundan bekler. A. Tardieu

Biz insana, kendi iyiliğine çalıştığı için değil, komşusunun iyiliğine çalışmadığı için bencil deriz.” Richard Whately.

Hayatta komşunun haber almasından korkacağın hiçbir şeyi yapma.” Epikuros

Yakınında güler yüzlü ve tatlı sözlü komşuları bulunan bir evin, kıymeti ve fiyatı fazladır”. Abdullah Bin Ömer.

Eğer kendi gözünüze kaçmış olan tozu seçemiyorsanız, inanınki, komşunuzdakini de göremezsiniz.” Halil Cibran.

 

 

 

“Hiç Bir Merdiven Olmasa Bile, Kendi Başının Üstünde Tırmanmayı Öğrenmelisin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Hiç Bir Merdiven Olmasa Bile, Kendi Başının Üstünde Tırmanmayı Öğrenmelisin.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Hayatta karşımıza her zaman bize yol gösterecek kişiler çıkmayabilir. Bunun için insanın ilk olarak kendi aklını kullanması gerekir. İnsan aklını kullandığı zaman iyinin ne olduğunu, yanlışın ne olduğunu bilen çok zeki bir varlıktır ama bunu uygulamada ise en tembel insandır. Bırakın başkalarının bize yardım etmesini. İnsan ilk olarak kendi içinden yardım almalı, kendi yeteneklerinin nereye kadar uzanabileceğini fark etmelidir.

 İşte bunun için de önce kendine güvenmeli, kendine saygı duymalıdır. Yapamayacağım, ya başarısız olursam gibi olumsuz duygulara kapılmak yerine şunu düşünmeliyiz. Benim yapabileceklerim nelerdir. İlgilerim, yeteneklerim ve yatkınlıklarım nelerdir? Bunları düşünerek işe başlamalı ve güven duygusu ile hareket etmelidir. Nietzsche der ki: Hiç bir merdiven olmasa bile, kendi başının üstünde tırmanmayı öğrenmelisin.” Yani illaki bir yerlerde bizi bekleyen, bize ilham veren, bizim baş mimarımızı olacak kişileri beklememeliyiz.


Kendi kendimizin öğretmeni, kendi kendimizin baş mimarı olmalıyız ve kendi başımızın üstünde tırmanmayı öğrenmeliyiz. İşte bunu yaptığımız zaman aşarız zorlukları. Kendimize güvendiğimiz zaman başlar hayat yolculuğu, yaşamın bize katacağı her şey.