Bir Çocuk Neden Zorbalık Yapar?

 

Bir Çocuk Neden Zorbalık Yapar?


Aslında zorbalık yan çocuk da zorbalığa uğrayan çocuk da iyi bir eğitimden geçmeli ve çocuklarımız kaybedilmemeli, onların beden ve ruh sağlığı için toplum olarak elimizden geleni yapmalıyız. Hiç bir çocuk zorbalığı hak etmez ve her çocuk mutlu bir şekilde yaşatılmalıdır. Her çocuk biricik ve değerlidir. Çocuklar neden zorbalık yapar konusuna değinecek olursak şunları söyleyebiliriz. Bir çocuk zorba ise bunun altında o çocuğun içinde yaşadığı aile ortamı çok önemlidir. Çünkü eğitim ilk olarak ailede başlar ve ailede devam eder. Ailesi tarafından ihmal edilen çocuklar zorbalığa başvurabilirler.


 Bir aile maddi olarak her açıdan iyi durumda olabilir ama çocuğuna sevgi vermiyorsa, o çocukla ilgilenmiyorsa, o çocuğa kaliteli zaman ayıramıyorsa çocuklar bu durumda kendini yalnız hisseder ve ilgiyi dışarıda arar. Bu ilgi de şiddet şeklinde olur ve böylece dikkatleri üzerine çeker ve mutlu olur. Bunun için de zorbalığa başvurabilirler. Çocuklardan mükemmel davranışlar beklenilmemelidir, çocukları bastırmaya çalışmamalıyız, onlara kendilerini ifade edecek ortamlar yaratmalıyız ve onların kendilerini rahat hissetmesini sağlamalıyız. Aile içinde şiddet varsa çocuk şiddet olan ortamı unutmaz ve büyük bir şok yaşar önce. Acı çeker, korkar ve daha sonra kendisi de aynı davranışları sergilemeye başlar ve zorbalığa başvurabilirler. 


Onun için baba ve anne aile şiddetinde birbirine hiç bir şekilde şiddet uygulamamalı ve çocukların mutlu olması sağlanmalıdır. Aileler çocukların bireyselleşmelerine izin vermeli ve çocuğun davranışlarını çok iyi gözlemlemeleri gerekmektedir. Çocukların zorba olmalarının nedenleri kısaca şudur:  Aileden gerekli manevi doyumu alamayan çocuğun kendini güçsüz hissetmesi,  başkalarının duygusunu hissetmeme yani empatiden yoksun olması,  düşük özgüven,  grubun dışında kalma kaygısı,  öfkesini başkalarından çıkarma,  saldırganlığın ve zorbalığın aile içinde normal kabul edilmesi,  kendisinin de zorbalığa uğruyor olması, dikkat çekme ihtiyacı,  farklılıklara karşı yanlış algı vb gibi nedenler çocukları zorbalığa iten nedenler arasında yer alır.

İnsanların Kişisel Gelişimleri İçin Yapabilecekleri Nelerdir?

 

İnsanların Kişisel Gelişimleri İçin Yapabilecekleri Nelerdir?


İnsan en büyük yatırımı kendine yapmalıdır ve ilk olarak kendini geliştirmek için iyi bir eğitim almalı, ilgi duyduğu, yetenekli olduğu ve sevdiği bir mesleği tercih etmeli ve o meslekte kendini en iyi yerlere getirmek için hayat boyu çalışmaya devam etmeli ve alanında uzmanlaşmaya çalışmalıdır. Hangi mesleğe sahip olunursa olsun kitap okuma alışkanlığını hiç bir zaman kaybedilmemelidir. Mutlaka her gün kitap okumaya zaman ayırmalıdır ve kendi genel kültürüne katkı sağlamalıdır insan.


Kişi kendi gelişimine katkı sağlamak için ilk olarak kendini sevmeli, kendine değer vermeli ve ama bunu yaparken de bencil bir kimseye dönüşmemelidir. Başka insanları da sevmeli, başka canlılara da merhamet göstermelidir. Doğaya saygı duymalı, çevre bilinci içinde hareket etmelidir. Doğa için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Hobilerini yapmaya devam ederken kendine yeni hobiler  edinmelidir. Örneğin bir spor dalı ile ilgilenmeli, bir müzik aleti çalabilmeli ya da halk eğitim kursuna giderek halk oyunlarına yazılmalı ve kendine yatırım yapmalıdır. Düzenli egzersiz yapmalıdır. Yeme ve içmesine dikkat ederek yeterli ve dengeli beslenmeli ve sağlığını tehlikeye atacak beslenme düzeninden kaçınmalıdır. Psikolojisi bozuk olduğu zaman, kendini kötü hissettiği zaman psikolojik danışmandan yardım almaktan çekinmemelidir.


Kişisel gelişim için kişisel gelişim videoları izlenmeli, kendini her alanda geliştirmek için her türlü gayret gösterilmelidir. Kişi hatalarından der çıkarmalı,  yeni diller öğrenmeli ve yeni kültürler tanımalıdır, seyahat etmelidir, iletişim becerilerini geliştirmelidir,  araştırma yeteneğini kaybetmemelidir, planlı ve programlı bir yaşam sürülmelidir, disiplin elden bırakmamalıdır.

Dost Kara Günde Belli Olur Konulu Konuşma

 

Dost Kara Günde Belli Olur Konulu Konuşma


Dost insanın kötü günlerinde ortaya çıkan, samimi olduğunu her fırsatta ortaya koyan, fedakarlık gösteren kişidir.

Sevgili öğretmenim,

Dostlarımız olduğu zaman kendimizi daha güçlü ve daha mutlu hissederiz. Gerçek dost gerçekten en zor anında kişinin yanında olandır. Ona maddi ve manevi olarak elinden gelen her türlü fedakarlığı yapandır. Sadece mutlu günlerinde yanında olan, sen iyiyken iyi olan kimseler gerçek dost değil çıkarcı kimselerdir. Gerçek dost senin her anında yanında olandır. Yeri geldiği zaman sana akıl veren kişidir. Senin yanlışlarını sana kırmadan söyleyebilen ve seni koşulsuz seven kişidir gerçek dostlar.

 

Dostların kıymetini bilmek ve onlara gereken değeri vermek gerekir. Örneğin, Bir işten çıkarılmış olabiliriz. Bu durumda elimizde hiç paramız kalmayabilir ve başka insanlara muhtaç kalabiliriz. Bu durumda dost dediğin kişi hemen yanımıza gelir ve bizim için elinden geleni yapar ve bizi yalnız bırakmaz, bize sırtını dönüp kaçıp gitmez. Elindeki imkanları ile senin için her şeyi yapmaya çalışır ve seni çok sever. Gerçek dost olmayan kişiler ise samimi değildir ve biz en ufak bir zorluğa düşsek hemen bizi bırakıp gider ve bizimle bir daha görüşmek dahi istemez. Çünkü onlar hiç bir zaman gerçek dost olmamıştır, onlar sadece çıkarcı kimseler olmuştur.

 

Onun için dostlarımızı seçerken dikkat etmeliyiz ve herkesi dost sanarak kendimiz kandırmamalıyız. Dostluğun önemi ile ilgili şu söz de çok önemlidir: “ Dost ise düşünme  ver ömrünü gitsin, dost değilse hiç bekletme yol ver gitsin.” Der Mevlana. Yani burada gerçek dost ömre değerdir. Gerçek olmayan dosta ise yol verip onu kendi haline bırakmak en doğru olandır. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Doğru Söyleyenin Bir Ayağı Üzengide Gerek Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

 

Doğru Söyleyenin Bir Ayağı Üzengide Gerek Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Doğru söyleyen, dürüst ve güvenilir insanlar genelde sevilirken çıkarlarına ters düşen insanlar tarafından düşman ilan edilirler. Doğru ve dürüst kimseler her zaman doğrudan yana, haktan yana oldukları için sevilmezler ve bunun için de bulunduğu ortamda fazla kalamazlar. Çünkü sevilmeyen, istenmeyen bir kişi olduğu için oradan ayrılmak zorunda kalacaktır. Bunun için de atalarımız doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek demişlerdir.


 Ya da şöyle de bir söz vardır. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. İşte bu atasözü de  doğru olan insanların yakasını bırakmayan, onları rahat ettirmeyen menfaat düşkünü insanların yanlış davranışlarını ve doğru olanın ise haksız yere bulunduğu ortamı terk etmesini anlatır. Şahsiyet sahibi kimseler doğrudan yana  oldukları için, haksızlık karşısında eğilmedikleri için kötü niyetli ve çıkarları yolunda gitmeyen insanlar doğru insanlara dirlik vermezler. Onları bulunduğu yerden götürmek için her türlü hileye başvururlar ve onların peşini rahat bırakmazlar. Sözleri ile, davranışları ile mutsuz ederler iyi niyetli, dürüst insanları.


 Çıkarları zedelenmiş olan kimseler kendilerinin kurnazlığı ve yanlışları ortaya çıktığı için doğruya her daim kötülük etmeye başlarlar ve onları bulunduğu yerden gitmeye zorlarlar. İşte bunun için de doğru ve dürüst insanlar her an gitmeye hazır olmalı ve kötü kimselerden daha fazla kötülük görmeden gitmek zorunda kalırlar.

 

Doğan Cüceloğlu'nun Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğan Cüceloğlu Öğretmen Olmak Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitap öğretmenlerin okuması gereken muhteşem bir kitaptır. Bir öğretmenin öğrencilerine nasıl davranması gerektiğini, nasıl daha iyi öğretmen olunur bunları anlatır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 "Her insanın hayatında silinmez izler bırakıp derinden etkileyen en az bir öğretmeni olmuştur. Bu etki olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilir.”

“Öğretmenin tanıklığı önemlidir. Öğretmen neye tanıklık ederse o gelişir ve gerçekleşir. Dolayısıyla öğretmen, yaptığı tanıklıkla bir öğrencinin hayatını olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir.”

“Ünlü pedagog John Amos Comenius'un 1657 yılında yayınlanan Didactia Magna adlı eserinin birinci cümlesi şudur: "Öğretimin alfabesi, öğretmenlerin mümkün olduğu kadar az öğretmelerini; öğrencilerin ise daha çok kendi kendilerine öğrenmelerini sağlayacak öğretim tarzlarını araştırmak ve keşfetmektir."

“Anlaşılmadan ezberlenen şeyler, kabuklarıyla beraber yutulan ve sonuçta hazmedilemeyen çekirdeklere benzer. Bilginin gerçekten bir manevi gıda olması için hazmedilmesi, yani anlaşılıp zihnin malı haline getirilmesi gerekir.



"Bir kişinin psikolojik ve sosyal olarak var olabilmesi ; bir insanın, insan olarak toplum içinde yaşamına devam edebilmesi için, tanıklığa ihtiyacı vardır."

 "Anlaşılmadan ezberlenen şeyler, kabuklarıyla beraber yutulan ve sonuçta hazmedilemeyen çekirdeklere benzer.”

" Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilirsin.”

"Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilirsin".

“Bir öğretmenin en büyük gücü gözlem yapmaktır. Öğretmen, öğrenmek için sahip olduğu gözlem gücünü kullanır ve sürekli gözlem yapar.”

“Aristo "İnsan sevmediği bir kimseden öğrenemez" der. Bu yüzden öğretmen, kendisinden her an etkilenen öğrencilerle bir gönül köprüsü inşa eder.”

 

“Mustafa Kemal, Askeri Rüştiye’ye başladıktan kısa bir zaman sonra zeki ve çalışkan bir öğrenci olduğunu gösterir. Özellikle matematik öğretmeninin gözünde bambaşka bir yeri vardır. Matematik öğretmeni, Yüzbaşı Mustafa, küçük Mustafa’nın çalışkanlığına, karakterine ve zekâsına hayrandır. Bir gün Yüzbaşı Mustafa, öğrencisi Mustafa’ya şöyle der: “Benim adım da, senin adın da Mustafa. Aramızda bir fark olsun. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun.” Kemal; yani bilgisiyle, görgüsüyle olgun kişi... Tanıklık, işte böyle bir şey olmalı değil mi hocam?”

“Bağlı olabilecekleri bir çerçeve bulamayan ve kendilerini ait hissedebilecekleri bir çevreye sahip olamayan öğretmenler, doğal olarak mesleklerine yabancılaşmaktalar. bu paralelde öğretmenlik de gittikçe mekanikleşerek, heyecanını ve idealist ruhunu kaybeden bir meslek haline dönüşmekte.”



“Toplum eğitim sistemi ile ancak gemisini kurtarana kadar ilgileniyor; yani çocuğunun eğitimi sona erene kadar. Hal böyle olunca, eğitime yön verme durumunda olan yetkililerin attıkları yanlış adımlar da, doğru adımlar da herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmuyor.”

“Bence öğretmenlik, bugün çok fazla tarif edilen bir şeye dönüştü. Öğretmene katkı sağlayacağı düşüncesiyle geliştirilen öneriler ve yöntemler, aslında öğretmeni kalıplamaktadır.”

“Bir öğretmenin sahip olduğu değerler de bir ulusun geleceğini ve kaderini belirler.”

Hayatta Kesinlikle Kaybetmememiz Gereken Duygu Nedir?

 

Hayatta Kesinlikle Kaybetmememiz Gereken Duygu Nedir?


Hayatta kesinlikle kaybetmememiz gereken duygu merhamet duygusudur.  İnsanı var eden, insan olduğunu, başkalarının acılarını duyarlı olduğunu gösteren şey onun merhametli olup olmaması ile alakalıdır. Merhamet duygusunu kaybeden insandan her şey beklenebilir. Yani acıma duygusu, Allah korkusu olmayan kişi her türlü hilelere başvurabilir, her türlü yalanı söyler, dürüst ve güvenilir olmaz.


Merhamet duygusu olmayan insanların kötü duygusu vardır. İnsanların arasını bozmak, kışkırtıcılık yapmak, yardımseverlikten uzak durmak, bencil olmak gibi. Böyle insanlar başkalarını asla düşünmezler. Biri yakınını kaybetse böyle kişilerin umurunda bile olmaz. Ya da bir çocuk yolda düşse onu yoldan kaldırıp başını okşamak aklına bile gelmez böyle kimselerin. Çünkü o duyguyu belki de hak etmediği için merhamet duygusu ona verilmemiş olabilir. Oysa insanı güzelleştiren, ona hayranlık uyandıracak özelliği merhametli olmasıdır. 


Yüz güzelliği geçer ama huy güzelliği geçmez denilir işte oradaki huy iyi ahlaka sahip olmak, merhametli insan olmak, duyarlı insan olmaktır. Bu duyguyu kesinlikle kaybetmemeliyiz. Bu duyguyu kaybettiğimiz zaman her şeyimizi kaybederiz aslında. İnsanlığımızı, sevgimizi, saygımızı, acımamızı, üzülmemizi vb.