Doğanın Korunmasında Eğitim Önemlidir Münazara Örneği

Doğanın Korunmasında Eğitim Önemlidir Münazara Örneği

Doğayı korumak için tüm insanların bu konuda bilinçli olması gerekir . Bu bilincin kazandırılması için ise mutlaka bir eğitim alması gerekir .  Eğitim yolu ile kişiler daha çok doğaya karşı sorumluluk duygusu içinde hareket ederler ve doğayı korurlar . Kimi insanlar eğitim almadığı zaman , doğayı istenilen şekilde koruyamazlar . Eğitim almadığı için çevreyi rastgele kirletirler . Neden doğayı temiz tutmuyorsun diye sorulduğunda aslında niyetlerinin kötü olmadığını , bir anda boş bulunarak çevreyi , doğayı kirlettiklerini söylerler .

İşte böyle bilinçsizce insanlara kesinlikle doğa konusunda eğitim verilmelidir . Eğitim verilerek insanlar daha doğaya karşı duyarlı kimseler haline gelir . Herkes eğitim alarak üzerine düşen görevi yapar ve çevresini tertemiz yapar .  Doğanın korunması için herkesin  iyi bir eğitim alması gerekir . Bunun için de insanlarımıza , vatandaşlarımıza çeşitli konferanslar verilmelidir , bu konuda ilgi çekici ve faydalı çalışmalar yapılmalıdır . Doğa korunmadığı zaman karşımıza ne gibi felaketlerin  ortaya çıkacağı resimler ile , videolar ile gösterilmelidir .  Böylece insanlar eğitim sayesinde doğaya daha çok sahip çıkacaktır . Eğitim alan insanlar doğayı kirleten , bilinçsiz , eğitimsiz kimseleri de uyaracak ve dünyamız daha da güzelleşecektir .


Bunun için de doğanın korunmasında mutlaka eğitim önemlidir . Unutmayın her şeyde olduğu gibi doğanın korunmasında da eğitim şarttır . 

"Milletine Ruh Katan Mehmet Akif Ersoy" İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

"Milletine Ruh Katan Mehmet Akif Ersoy"  İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Mehmet Akif Ersoy milletin adamı olduğu  , milli marşımız olan İstiklal Marşı'nı yazdığı için  Türk Milleti için çok değerli bir insan, şair, yazar ve vatanseverdir . O ki vatanı için çok çalışan ve vatanına aşık olan bir üstattır . Kurtuluş Savaşı yıllarında  yaşananları görüp bize çok güzel bir marş yazmış ve Türk milletini en kısa şekilde özetlemiştir . Üstat Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İsitikal Marşı okunurken hepimiz duygulanırız ve ona özlem duyarız . Keşke şu anda yaşa da ellerinden öpsem , onunla bir konuşsam diye geçiririz içimizden . Çünkü o büyük şairdir , büyük insandır .

İstiklal Marşı'nı yazarken gerçek duygularını katmış , yazdığı bu marş karşılığında herhangi bir ücret talep etmemiştir . Çünkü ona göre milli marşın yazılması para karşılığında olmamalıdır . Bu içten gelen , yürekten gelen bir sesin , imanın , gücün , milli sevginin , vatan sevgisinin dışa vurumudur aslında . Biz gençler olarak da her zaman Milli marşımıza sahip çıkmalıyız , o kutsal marş okunurken  ciddi olmalı ve asla değişik hareketlerde bulunmamalıyız , yanımızdaki arkadaşlarımızla konuşmamalıyız .  Bu marşın kolay yazılmadığını , millet olarak ne badireler atlatıldığını hiçbir zaman unutmamalıyız .


İstiklal Marşı bizim milli duygularımızı daha da coşturur , bizi daha da güçlendirir ve bizi daha da vatana bağlı bireyler haline getirir . Bu marşı , bu kutsal marşı , milleti için yazan Sevgili Mehmet Akif Ersoy ışıklar içinde , nurlar içinde uyusun inşallah .

Yetim Kardeşlerimize Yardım Konulu Kompozisyon Yazınız .

Yetim Kardeşlerimize Yardım Konulu Kompozisyon Yazınız .

Hayatta başımıza ne zaman , nerede , ne şekilde , nasıl , neler geleceği bilinmez . Çünkü bugün varız , yarın yokuz . Ölümlüyüz bir kere . Yerimiz , saatimiz gelince  göçeceğiz bu dünyadan . Kader denen  bir şey vardır .  Kimi çocukların babası  kimi nedenlerden dolayı kuş olup uçar öbür dünyaya . Hayatını kaybeder . Geride ise evlatları , eşi , yakınları kalır . Babası ölen yetim çocuklarımız ise artık bize , yani hayatta olanlara emanettir . Çünkü onlar bizim kardeşimiz , arkadaşımızdır . Yetim kardeşlerimiz  geçimlerini sağlayabilmek için hem okula gitmek zorunda kalır hem de çalışmak zorunda kalır . Onların sadece ğitimini devam ettirmesi sağlanmalıdır .

Başka bir işle  uğraşmamaları için , geleceklerinde rahat etmeleri için onlara toplum olarak , Türk Milleti  olarak destek olmalıyız , onların da ailesi olduğumuzu  her hareketimizle göstermeliyiz yetim kardeşlerimize . Yetim olan her çocuğa , kardeşimize , arkadaşımıza destek olmalıyız . Onların üzüntüsünü içimizde paylaşmalıyız ve onları üzmemeye çalışmalıyız . Kimi yetimlerin babası ise askerde şehit olmuştur .  Bu yetimlerimiz bizim canımız olmalı , onları hiçbir şeyden eksik bırakmamalıyız .  Zaten biz toplum olarak yetim olan hangi ırktan olursa olsun , hangi milletten olursa olsun  onlara hep destek oluyoruz ve yardımcı oluyoruz . Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa  yetimler ile ilgili şunu söylemiştir :
'' Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır "
''Bir kimse , akrabasından veya başkasından olan bir yetimi, yetim kendisini kurtarana kadar uhdesine alsa, o kimseye Cennet vacip olur. " 


Bunun için her zaman yetim kardeşlerimize , yavrularımıza destek olmalı ve onları kötülülerden , kötü niyetli insanlardan korumalıyız . Arkalarında bir dağ gibi durmalı ve onları koşulsuz sevmeliyiz . İçinde merhamet duygusu olana , Allah korkusu olana , şefkat duygusu olana da yakışan budur .

Çocuklar Çocukluğunu Yaşamalıdır , Onlara Yetişkin Gibi Davranmak Onları Olumsuz Etkiler Ve Onların Hayatını Zorlaştırır Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Çocuklar Çocukluğunu Yaşamalıdır , Onlara Yetişkin Gibi Davranmak Onları Olumsuz Etkiler Ve Onların Hayatını Zorlaştırır Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız  .

Çocuklarımız hayatımızın neşesi , anlamıdır . Evin  açan taze çiçeği , mis kokulu kınalı kuzularımızdır . Onlar olmasa diye düşündüğümde hayat sıkıcı olur  ve zaman bir türlü geçmezdi .  Biliyorum ki her gerçek anne ve gerçek baba , yani bu görevleri hakkı ile yerine getiren ebeveynler bazen çocukların üzerine çok gitmektedirler . Onlardan daha olgun gibi hareketler beklemekte , ufak hatalarında hemen sinirlenmektedirler . Ama onların çocuk olduğu her nedense akıllarına gelmez bazen . Ama çocukları için canını verirler , onların gözünden bir yaş gelmesine tahammül edemezler , tabi bu ayrı bir şey . Önemli olan çocuklarımızın seviyesine inmek , hayata onların baktığı pencereden bakabilmektir . Yani empati kurma becerisine sahip olmak gerekir .

Onlar yetişkin olamazlar bırakın çocukluklarını özgürce yaşasınlar , hata da yapabilirler , yanıladabilirler . Ama yapsınlar . Çünkü onlar da biliyorum ki zamanı gelince olgun bir kimse olacaklar , yetişkin gibi davranacaklardır . Sadece biz anne , baba ya da diğer yakınların biraz da sabırlı olması gerekir ve olaylara  onların gözü ile bakmamız gerekir . Siz çocuğa bir yetişkine verdiğiniz sorumluk gibi sorumluluklar verirseniz , ondan büyük beklentiler içine girerseniz yanılırsınız . Çocuğun da kendine olan güvenini zedelersiniz . Çocuk başarısızım, zaten yapamam gibi duygular içine girer   ve daha sonra topluma girmekten de çekinir ve asosyal bir hayat yaşamayı tercih eder. Kimi ailelere baktığımda çocuklarının daha küçücük yaşta çok büyük sorumluluklar verir. Çünkü onlara göre çocuk sürekli çalışmalı  en iyisi olmalıdır. Böyle bir dünya var mı Allah aşkına ya . Kendilerine siz hep ders  mi çalışırdınız diye sorup onları eleştirdiğinizde cevap vermezler, sessiz kalırlar. Ama ben çocuğumun başarılı olmasını istiyorum derler.

Sevgili anne, baba ve diğer yakınlar! Unutmayın ki o çocuklar, o geleceğimizin pırlantaları, sizin ya da  bizim sigortamız değildir. Bırakın o nasıl çalışmak istiyorsa ona bırakın bazı şeyleri . Yani çocukları rahat bırakın , esnek olun biraz . Çocuk zaten 24 saat oyun oynamak istemez  ya da boş boş  çizgi film izlemez.  Emin olun istediği gibi yaşarsa sorumluluklarını da yerine getirir ve çocukluğunu da daha iyi yaşar. Onun ileride psikolojik sıkıntılar içinde olmasını istemiyorsanız onlara yetişkin gibi davranmayın. Onun seviyesine inin ve onu her ne olursa olsun koşulsuz sevin. Zaten o bu koşulsuz sevginin , emeğin değerini görür  bilir. Onun için de size daha çok bağlı olur ve sizi daha çok sever. Yapmanız gereken tek şey onları bunaltmamak, hayattan soğutmamak, onlara koca adam oldun muamelesi yapmamaktır. Kalın sağlıkla, sevgi ile...


Daha Güzel Bir Ülke Olmamız İçin Neler Yapmalıyız Konusu İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Daha Güzel Bir Ülke Olmamız İçin Neler Yapmalıyız Konusu İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Her  ülkenin vatandaşları ülkesinin daha gelişmiş ve daha zengin bir ülke olmasını ister . Bizler de Türkiye Cumhuriyeti'nin bireyi olduğumuz için , bu memleket , bu vatan bizim olduğu için onun hep daha iyi olmasını isteriz . İşte bunların olması için de bize düşen sorumluluklar vardır . Daha güzel ülke olmak için bize düşen bu sorumlulukları yerine getirmeliyiz . Bilinçli  ve eğitimli bir vatandaş olmalıyız . Kendimizi her alanda geliştirmeye ve yenilemeye devam etmeliyiz .

Ülkemizin daha iyi bir ülke olması için bilim ve teknolojiyi önem verip kendi yerli ürünlerimizi , teknolojilerimizi  üretmeliyiz . Bunun için de ülke olarak eğitime çok önem vermeli ve her bireyin okumasını sağlamalıyız . Ülkemizin kıymetini bilmeliyiz . Dört mevsimin belirgin olarak yaşandığı , her şeyinden yararlandığımız bu cennet vatanın kaynakları boşa israf etmemeliyiz . Tutumlu olmalıyız . Havayı , toprağı , suyu , ormanlarımızı , diğer yeşil alanlarımızı kirletmemeliyiz . Çevre temizliğine önem vermeliyiz .  Ülkemizi başka ülkelerde iyi bir şekilde temsil etmek için bilim yolunda iyi bir ilim insanı olmak için uğraşmalıyız . Ülkemizin daha iyi olması  şehirlerimizin temizliğine önem vermeliyiz , gecekondulaşma diye, alt yapı yetersizliği diye bir sorun olmamalıdır . Ülkemizin daha güzel daha huzurlu bir ülke olması için ülkemiz bölmek isteyen iç ve dış bölücü terör örgütlerine doğrudan ya da dolaylı olarak kesinlikle herhangi bir destekte bulunmamalıyız .


Türk Silahlı Kuvvetleri'nin , Türk Emniyet Teşkilatı'nın yanında olmalıyız . İnsan haklarına , demokrasiye , cumhuriyete sıkı sıkıya bağlanmalıyız . Doğamızı kirletmemeli bilinçli insanlar olmalıyız . Daha birçok farklı olumlu etkinliklerde bulunmalıyız .

Ulusal Eğitim Her Ulusun Yaşam Kaynağıdır Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Ulusal Eğitim Her Ulusun Yaşam Kaynağıdır Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Her  ulus farklıdır . Çünkü her ulusun gelenekleri , görenekleri , maddi ve manevi değerleri kısacası kültürü bir birinden farklı özellikler göstermektedir .  Bu farklı özelliklerden dolayı her ulusun eğitimi de farklıdır , yani kendine özgüdür .  Bunun için de her ulusun eğitimi o uluslar için yaşam kaynağı , hayatın anlamıdır . Uluslar milli benliğini kaybetmemek için , kültürel değerlerine sahip çıkmak için , geçmişine sahip çıkmak için ulusal eğitime  çok önem vermek zorundadırlar .

 Kendi ulusal eğitimine önem vermeyen milletler milli benliğini çok çabuk bir şekilde kaybeder ve hızla çöküşe geçer . Bunun için biz de Türkiye Cumhuriyeti olarak ulusal eğitimimize önem vermeli , çocuklarımız , gençlerimizi ulusal eğitim konusunda bilgilendirmeli ve bilinçlendirmeliyiz . Bizim kültürümüz , bizim ulusal eğitimimiz çok zengin bir hazineye sahiptir . Çünkü bizim geçmişimiz çok zengindir . Çünkü bizi biz yapan  geçmişimiz , kıymetli atalarımız , bu devleti kuran , geçmişteki Türk devletlerini kuran kişilerdir , değerlerdir . Ulusal eğitim bir milletin ya özgür olmasını sağlar ya da başka milletlerin benliği altında köle gibi yaşamasına neden olur . Mustafa Kemal de eğitime ve ulusal eğitime çok önem vermiş ve şu sözü söylemiştir :


'' Eğitimdir ki bir milleti ya özgür , bağımsız , şanlı , yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder . '' Bunun eğitime özellikle de ulusal eğitime çok önem vermeliyiz ve milli benliğimiz asla kaybetmemek için  dilimize , inançlarımıza , değerlerimize , kültürel öğelerimize sahip çıkmalıyız . Unutmayın ki ulusal eğitime önem vermeyen milletler çabuk parçalanır, dağılır, yıkılır .

Ülkemizde Kitaba Verilen Değer Hakkında Bir Kompozisyon Yazınız .

Ülkemizde Kitaba Verilen Değer Hakkında Bir Kompozisyon Yazınız .

Bir ülkenin geleceği , eğitim seviyesi ,  genel yeteneği ve genel kültürünün ne kadar gelişmiş olduğu ya da ne kadar geri olduğu  kitaba verilen değer ile belli olur . Çünkü bir ülkenin gelişmesi , kalkınması , gelişmiş bir dünya ülkesi olmasının şartı eğitime ve öğretime önem vermekten , yani kitap okumaktan geçer değerli arkadaşlar ! Ülkemizde kitaba yeterince değer veriliyor mu diye şöyle bir baktığımızda ne yazık ki Türkiye'de kitaba , kitap okumaya yeteri kadar değer ve önem verilmemektedir. Çünkü gelişmiş ülkelerin yıllık kitap okuma sayısı ile bizim güzel ülkemizin güzel insanlarının okuduğu kitap sayısına baktığımda arada uçurumların olduğunu görmekteyim . 

Kütüphaneler haftası için hazırlanmış olan raporda şu detay dikkatimi çekti : Kitap okuma konusunda içler acısı bir durum yaşanmakta ülkemizde . Neden diye sorduğunuz duyar gibiyim . İşte cevabı : Japonlar yılda 25 kitap okurken , Türkiye'de, bu cennet ülkemizde ise ne yazık ki 10 yılda bir kitap okunmaktadır . İşte size gerçekler...  Bu durum ülkemizin geleceği hakkında çok vahim bir tabloyu gözler önüne sermektedir . Bu durumdan bir an önce kurtulmamız ve vatandaşlar olarak kitap okuma sayımızı artırmamız gerekiyor . Yoksa ileride geri kalmış bir ülke oluruz ve  bizi daha da olumsuz sonuçlar bekleyebilir . Japonya'dan başka Fransa'da ise durum şöyledir . Fransa'da yılda  ortalama 7 kitap okunmakta , İsviçre'de yılda ortalama 10 kitap okunmaktadır . Diğer bir taraftan gelişmiş ülkelerin kütüphane sayısı çok fazla iken  Türkiye'de kütüphane sayısının bu ülkelere oranla daha az olduğunu ve buradan da ülkemizin kitap okumaya ne kadar değer verdiğini görebiliyoruz aslında . Gelişmiş ülkelerde kitap sayısı daha fazla iken ülkemizde bu ülkelere göre kitap sayısı daha azdır. Bunun için ülke  olarak, birey olarak kitap okumaya daha çok önem vermeli ve bunu kırsal kesime de yaymalıyız. Çünkü kadınlarımızın ve kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın okuma- yazma oranının düşük olduğunu görmekteyiz. Okula giden gençlerimiz ise ders kitapları dışında çok fazla kitap okumamakta, okuyan kesim ise çok az bir kesim olmaktadır. Ülkemizde kitaba gereken önem verilmez ise bu durum kültürümüz için tehdit edici bir durum  haline gelir. Ülkemizin  bireylerinin  daha çok gelişmesi için, daha çok kültürel birikime sahip olması için kitap okumaya verilen değer artmalı ve kitap okumayı artıracak yeni politikalar izlenmelidir. Ülkemizde kütüphane sayısı artırılmalı, kitap okuma konusunda bilinçli bireyler haline gelmeliyiz .

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal'in şu sözlerini unutmayalım ki ülkemizde kitap okuma sayısı ve niteliği daha çok artsın :
'' Uygarlık yapısının temeli kitaplardır''.
'' Kitapsız yaşamak kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır''.
'' Kitapsız büyüyen çocuk susuz ağaca benzer''

İnsan Hayatında Çalışmak Mı Fırsatlar Mı Daha Önemlidir ? Konulu Bir Kompozisyon Yazınız .

İnsan Hayatında Çalışmak Mı Fırsatlar Mı Daha Önemlidir ? Konulu Bir Kompozisyon Yazınız .

İnsan hayatını daha iyi sürdürmek için çalışmaya ihtiyacı vardır . Çünkü insanın bu hayatta birçok sorumluluğu vardır . Bu sorumlukları da yerine getirebilmesi için çalışması gerekir . İnsan hayatında çalışmak önemlidir  fakat fırsatlar , şans  da önemlidir . Yani kişinin hem çalışması emek etmesi gerekir hem de şanslı olması gerekir . Verilen fırsatları iyi değerlendirmesi gerekir . Ama bazen kişi çok çalışır fakat eline fırsat geçmez .

 Kişi bu durumda haya kırıklığı ve üzüntü yaşayabilir . Bunun için insan hayatında şansın da olması gerekir . Örneğin ; şu anda atanamayan binlerce öğretmen çalışıp öğretmenlik diplomasına sahip olmuştur . Üniversiteyi bitirdiğinde ise  kimileri çok çabuk iş bulabilmiş , kimileri ise atanamamıştır . Kimi bölümlerin ataması çok yüksektir , atama sayısı da çok azdır . Kimi bölümlerin atama puanı da düşük , atama sayısı da düşüktür . İşte bu durumda sadece çalışmanın da yeterli olmadığını görebiliriz . Sonuçta  atama fırsatına sahip  olanlar atanacak , bu fırsata sahip olamayanlar ise bekleyecek ya da kendine yeni  şeyler yapmaya çalışacaktır .Bu durumda kişi kendine  başka işler bulmaya çalışmalı, başka yollardan okuduğu mesleği icra etmeye çalışmalı , bir koleje girmeli , bir özel okula girmeli  ve bu şekilde çalışmaya devam etmelidir .


Her ne olursa olsun insan hayatta umudunu kaybetmemelidir . Çalıştığı halde , okuduğu halde bir işe giremediyse kendine yeni imkanlar  üretmeli ve bilgisini farklı alanlarda kullanmalı ve mutlaka bir işle uğraşmalı ve boş durmamalıdır .

Kızlarını Okutmayan Milletler Oğullarını Manevi Öksüzlüğe Mahkum Etmiş Demektir Sözü İle İlgili Kompozisyon

Kızlarını Okutmayan Milletler Oğullarını Manevi Öksüzlüğe Mahkum Etmiş Demektir Sözü İle İlgili Kompozisyon

Eğitim, insanı hayata hazırlayan, kendisine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirebilmesi için donatılmasını sağlayan en önemli faaliyettir . Atalarımızın da çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi "Ağaç yaşken eğilir" ve hepimizin ilk eğitimi ailede başlar .



Hepimiz ilk egitimimimizi okuldan önce ailede alırız ve bu eğitimde en önemli görev annelerimize düşer. Konuşmalarımız, tavırlarımız, yürüyüşümüz kısacası hayata dair her şeyimiz annelerimiz tarafından şekillendirilir. Bu yüzden annelerimiz ne kadar bilgili , görgülü, yetişmiş olursa biz de o kadar başarılı ve kişilik sahibi oluruz . Bu yüzden geleceğin anneleri olan kız çocuklarımızın eğitimi son derece önemlidir . Onlar eğitimli, bilgili , kültürlü olursa onların yetiştirdiği çocuklar da bilgili ve kültürlü olur . Hepimizin bildiği gibi annesini kaybetmiş olan çocuklara öksüz denir. İşte okutulmamış, eğitim verilmemiş bir annenin çocukları da fiziksel olarak bir anneye sahip olsalar da maalesef manevi olarak kendilerine katkı sağlayabilecek bir anneden yoksun oldukları için öksüz gibidirler . Üzülerek belirtmek gerekiyor ki bizim cennet yurdumuzda da kızların okutulmasına karşı çıkan azımsanmayacak kadar büyük bir kitle bulunmakta . Bu kitle geleneksel düşüncelere ya da çarpıtılarak kendi zihniyetlerin alet etmeye çalıştıkları inançlarıyla kız çocuklarımızı cahil bırakmaya çalışmaktadır.

Ülkemizin geleceğini çocuklarımız kuracaktır ve bu çocukların ilk öğretmenleri de anneleri olacaktır. Bu sebeple bu çocukların manevi olarak öksüz kalmamaları için kız çocuklarımızı çok iyi bir eğitim ve öğretimden geçirmeliyiz.

Kudüs İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Kudüs İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

 Ortadoğu'da bulunan Kudüs dünyanın en eski şehirlerinden biridir . Kudüs'ün önemi ise şundan kaynaklanmaktadır : Kudüs   dünya dinleri için büyük bir öneme sahip olan  değerli bir şehirdir, kutsal bir şehirdir . Kudüs şehri Müslümanlar, Yahudiler  ve Hıristiyanlar için  öneme sahip olan bir merkezdir . Müslümanlar için olan önemi şudur :  Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet Mustafa burada yer alan Mescid-i Aksa'dan Miraç'a yükselmiştir bu güzel şehirde .  Müslümanlar için Mekke  ve Medine'den sonra Kudüs çok büyük bir öneme sahip olan şehirdir. Müslümanlar için Kudüs şehri Milattan önce  610 yılında ilk kıble olmuştur . Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'e göre Hz Muhammed (sav) Mustafa   on yıl sonra  Miraç'a Kudüs'ten çıkmıştır. Bunun için Müslümanlar için Kudüs şehri çok değerli ve kutsal bir şehirdir .

 Kudüs şehrinin Hıristıyanlar için önemi ise şudur :  Hıristıyanların kutsal kitabı olan İncil'e göre İsa Hz İsa Kudüs şehrinde çarmıha gerilmiştir . Yahudiler için Kudüs'ün önemi ise şudur: Milattan önce  10. Yüzyılda Kral Davud Kudüs'ü ele geçirmiş ve burayı Yahudiler için önemli kılmıştır. Bundan dolayı Kudüs çok ama çok önemli bir şehirdir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump  Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan etti . Trump  bu amacı ile Ortadoğu'yu kana bulamak istemektedir. Çok tehlikeli bir durum, çok vahim bir durumdur bu. Trump'un bu açıklamasına Türkiye Cumhuriyeti hemen tepki göstermiştir. Orası bizim kutsalımız olduğu için orası asla İsrail'in başkenti olmayacaktır.  Bunun için tüm dünya ülkelerinin ve tüm müslüman ülkelerinin  Trump'un  karşısında olması gerekir.  Şimdiden  Kudüs'te çatışmalar başladı ve yine masum Flistin halkı  yaralanmaya,  hayatını kaybetmeye başladı. Halbuki burası zaten Filistin halkının ana vatanıydı. Yani asıl ev sahibi Filistinlilerdir ama sanki Filistinlilerin değilmiş gibi İsrailoğulları'ndan eziyet görmektedirler değerli din kardeşlerimiz. Hatta bugün haberlerde okuduğumda İsrail askerlerinin engelli bir  Filistinli kardeşimizi başından vurarak  şehit ettiği haberi okuduğumda içimden bir şey koptu. Sanki yakınımı kaybetmiş gibi oldum.  Bu zalimler çeşitli bahaneler üreterek Filistinli Müslümanlara zarar vermeye devam edecektir. Bu zalimliklerin bir an önce bitmesi için tüm dünya ülkeleri bir araya gelmeli ve barışı sağlamalı, Kudüs Filistin'in başkenti olmalıdır.  Oradaki müslümanlara yardım etmeli ve onların yanında olmaya devam etmeliyiz.


 Kudüs'ün bugünkü durumu ise  geçmiş yıllara baktığımızda Arapların ihanetinin sonucudur. Birinci Dünya Savaşı'nda Araplar İngilizler ile, İtilaf Devletleri iş birliği yaparak , Osmanlı Devleti' ne ihanet etmişti . Çünkü Osmanlı Devleti'de Kudüs'ü ele geçirmişti zamanında ve buralar Osmanlı toprağıydı.  Kudüs'ü kaybetmemize en çok sevinen ise Araplar olmuştu. Araplar Türkleri Kudüs'ten çıkaran  generale Peygamber gibi davranmışlardı. O zamanlar Kral Faysal bizi sırtımızdan bıçakladı ve bize ihanet etti. İşte bugünkü Kudüs sorunu Arap  ihanetinin sonucudur ne yazık ki. Bu gerçekler ortaya konmalı ve bu gerçekler herkes tarafından bilinmelidir. Gerçekten bu sorunu çözmek için  çalışmalar yapılmalıdır.  Kudüs'te insanlığın ağlamaması için bir olmalı, birlik , beraberlik ve dayanışma içinde hareket edilmelidir. Araplar yine ihanet etmemeli ,  İsrail ile, Amerika ile gizli antlaşmalar yapmamalıdır. Müslümanlığı gerçek uygulamak isteyen ve yaşamak isteyen tüm müslüman ülkelere yakışan da Filistin halkının yanında olmamız ve onları korumamızdır. Yüce Rabbim sen Filistinli kardeşlerimizi koru ve onların zaferini, bizim zaferimizi tüm dünyaya göster. Aminnnnnn.....

Mescid-i Aksa İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Mescid-i Aksa İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Müslümanlar Mekke ve Medine'den sonra kutsal olan bir diğer yer ise Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dır .  Mescid-i Aksa Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın Miraç'a yükseldiği yerdir . Bu yüzden burası biz Müslümanlar için kutsal ve çok değerli bir yerdir . Peygamber Efendimiz  buranın ne kadar önemli ve ne kadar kutsal bir merkez olduğunu şu sözü ile dile getirmiştir :

''Ziyaretler ancak üç mekâna yapılır . Mekke’deki Mescidu’l-Haram’a, Medine’deki benim bu mescidime ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya.''  İşte bunun için  İsrail'e artık bir dur deme zamanı geldi ve tüm müslümanların birlik içinde hareket etme vakti geldi . Gün bugündür,  birlik günüdür , dirlik günüdür , kardeşlik günüdür .  Şu günlerde  Amerika Başkanı Trump Kudüs İsrail'in başkentidir diye Ortadoğu'ya  kötülük tohumunu ekmiş ve burayı karıştırmak istemektedir . Burası  ( Kudüs) asla İsrail'in başkenti olmaz, olamaz . Çünkü burası  dinler açısından çok önemli  ve çok kutsal bir şehirdir . Burada Mescid-i Aksa vardır . Burası terk edilemez, İsrailoğullarına bırakılamaz ve bırakılmayacaktır da Allah'ın izni ile . Mescid-i Aksa İslam'ın ilk kıblesidir . Mescid-i Aksa ve etrafı çok önemli ve kutsal olan bir yerdir . Çünkü burası din ve dünya bereketi ile bereketlendirilmiştir, Etrafında ırmaklar ve yeşillikler vardır. Pek çok Peygamber burada yaşamıştır, bundan dolayı da vahyin iniş nedeni de Mescid-i Aksa olmuştur. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammet buradan Miraç'a çıkmış ve o gece buradan  tüm Peygamberlere imam olup namaz kıldırmıştır. İşte tüm bunlardan dolayı burası çok değerli bir yerdir. Biz Müslüman olanlara düşen görev ise burayı  ziyaret etmek, İsrail'e bırakmamaktır. Filistin halkının yanında olmak ve n onlara her türlü desteği sağlamaktır.

İslam ülkeleri  birbirine ihanet etmemeli, kutsallarına sahip çıkmalıdır. 46 yıldır bitmeyen bu İsrail zulmünü ortadan kaldırmak bizim ve diğer tüm müslümanların boynunun borcudur.  Ne güzel yazmış şair Mehmet Akif İnan şu güzel şiiri:
 Mescid-i Aksayı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki yeraltı nehri kaynıyordu.

 Gözlerim yollarda bekler dururum
 Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk kıblesi benim Ulu Nebimin
 Unuttu mu bunu acaba herkes.

Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Resulden yoksunum tek ve tenhayım
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Götür Müslüman'a selam diyordu
Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslam diyordu.

Yazı, Bir Türlü Ölümü Ortadan Kaldıramayan İnsanoğlunun Ölüme Karşı Bulabildiği Tek Çaredir Sözü İle İlgili Kompzosiyon Yazınız .

Yazı, Bir Türlü Ölümü Ortadan Kaldıramayan  İnsanoğlunun Ölüme Karşı Bulabildiği Tek Çaredir  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız .

Yazının bulunması ile hayatta  çok fazla değişiklik yaşanmıştır . İnsaoğlu yazıyı bularak büyük bir başarıya imza atmıştır . Yazı ölümsüzlüğü tatmamızı sağlamıştır  . Çünkü kağıdı kalemi eline alan kişiler  , bu dünyada çeşitli kitaplar yazarak insanlığa  büyük bir miras bırakan yazarlar gerçek hayatta ölse bile manevi anlamda ölmezler .

 Çünkü onların yazdıkları eserler  ölmez . Yazının bulunması ile  tarihte birçok antlaşmalar yapılmıştır . Bu antlaşmaların kimisi günümüze kadar geçerliliğini korumuş , kimisi ise zamanı gelene kadar  geçerliliğini korumuştur . İşte yazının bulunması bunun için çok önemlidir . Fikirler , düşünceler , duygular, yaşanmış olaylar yazıya aktarıldığı için bunlar insanlar tarafından her zaman okunmaya devam edecek bunları yazan kişiler de her zaman anılacak ve kalplerde yaşayacaktır . Bundan dolayıdır ki yazı ölümü ortadan kaldıramayan insanoğlunun  ölüme karşı bulabildiği tek çaredir sözü söylenmiştir. Örneğin ; Mustafa Kemal Atatürk'ün yazdığı eserleri okuduğumuzda bu eserlerden çok şey öğreniriz ve gelişiriz . Nutuk'u okuyarak geçmişimiz hakkında bilgi sahibi olur , geleceğe nasıl yön vereceğimizi biliriz .


İşte tüm bunlar da yazı sayesinde olmuştur . Bu eseri yazan Mustafa Kemal ise hiç ölmemiştir aslında . Çünkü onun eserleri okunmaya devam etmektedir . Yine Ömer Seyfettin de bir yazardır . Yazdığı eserler günümüzde hala okunmaya devam etmekte ve bizlere fayda sağlamaktadır . Yazarlara  değer vermek için , eserlerini okumalı ve onları bu dünyada yaşatmaya devam etmeliyiz.

Toplumlar Tarihinden Ders Alır Konulu Münazara

Toplumlar Tarihinden Ders Alır  Konulu Münazara

Tarih bir toplumun geçmişi , değeridir . Tarih insanlığın ortak mirasıdır .  Tarihin ana konusu ise insanlığın ortak geçmişidir . Geçmişimize  şöyle bir baktığımızda  nelerin yaşandığını tarih kitaplarından okuyarak öğrenmekteyiz . Türk Milleti geçmişte çok zorluklar yaşamıştır . Eski Türk Devletleri'nden beri yaşanan tarihi gelişmelere baktığımızda , bunları incelediğimizde geçmişte yaşanmış  olan hataların ne olduğunu anlayabiliriz . Geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması için de yaşanılanlardan ders çıkarmalıyız .

 Geçmişimiz hakkında bilgi sahibi olmazsak , yaşanılan olaylardan ders çıkarmazsak bunun faturasını ağır öderiz . Bunun için mutlaka tarihimiz iyi bilmeli ve geleceğimizi de buna göre yönlendirmeliyiz .  Geçmiş ve gelecek arasında köprü kurmak için tarihimiz iyi bilmeli , yapılan hataların analizini iyi yapmalıyız . Tarihlerinden ders almayan toplumlar yine başarısız olur ve yanlış adımlar atabilir.  Türk Milleti olarak geçmişimizi iyi araştırmalı ve geçmişte yapılan hataların  yaşanmaması  için çok dikkatli olmalıyız.  Toplumlar tarihinden ders almazlarsa daha kolay yıkılabilir ve böylece yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Örneğin; Türk Milleti Kurtuluş Savaşı'nda milli birlik , beraberlik ve dayanışma içinde hareket etmiş ve düşmanı yok etmiştir. Yakın bir zamanda yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminde de milletimiz eğer sokaklara dökülmemiş olsaydı, bugün çok farklı bir durum ile karşı karşıya kalabilirdik. Ülkemizi belki başka güçler yönetiyor olacaktı.


Bizler tarihimizden ders aldığımız için, demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıkmak için  15 Temmuz gecesinde milli birlik , beraberlik ve dayanışma içinde hareket ettik . Darbe girişimi bu sayede başarısızlıkla sonuçlandı . Eğer bunu yapmasaydık , geçmişimizi örnek almasaydık şu anda kötü günler yaşıyor olabilirdik . Bir diğer örnek ise şunu verebiliriz : Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne Araplar ihanet etmiştir ve İslam Dünyası'nda bu durum büyük bir şok yaratmıştı .  Bugünkü Kudüs sorununun sebebi de yine geçmişte yapılan Arap ihanetinin sonucudur . İslam ülkeleri kendi  içinde birbirine düşman olmasaydı  ve ihanet olmasaydı bugün Kudüs  Filistinlilerin olacaktı. Çünkü zaten  oranın yerli halkı Filistinlilerdi . Eğer toplumlar  geçmişinden ders alıp bunları yapmasaydı  bugün Kudüs'te çatışmalar yaşanmayacak ve mazlum insanlar zarar görmeyecekti . İşte bunun içindir ki tarihten muhakkak ders çıkarmalıyız.

Hata Yapabilirim Fakat gerektiğinde Özür Dileyecek Cesaretim Var Sözü İle İlgili Bir Hikaye Yazınız .

Hata Yapabilirim Fakat gerektiğinde  Özür Dileyecek Cesaretim Var  Sözü  İle İlgili Bir Hikaye Yazınız .

Havalar iyice soğumaya başlamış ,  Erzurum'un da soğuk kış geceleri başlamıştı . Hava günden güne soğuyor ve kar yağışı da artmaya başlıyordu .   Doğan okuldan gelmiş ve hemen  babasına yardım etmek için  ahıra inmesi gerekiyordu . Çünkü  Doğan'ın babasının mesleği hayvancılıktı . Yazın ise babası çobanlık yapıyor , kışın da kendi hayvanları ile uğraşıyordu . Doğan  hemen aşağıya inip , hızlı bir şekilde geç kaldım baba kusura bakma dedi . Doğan  okuldan yeni gelmiş, yorulmuş, hiç dinlenmeden  hemen babasının yanına koşmuştu . Gencecik, yüreği kıpır kıpır , hayat dolu bir çocuktu Doğan. Hem babasının işlerine yardım ediyor, hem de okula gidiyor ve derslerini de ihmal etmiyordu bu deniz mavisi gözlü yakışıklı çocuk. Gözleri vardı masmavi, çevresine ışık saçıyordu bu mavi , güzel gözler. Bir güldü mü yüreğinin de tüm içtenlikle güldüğünü hissederdiniz Doğan'ın. Çevresine gülüşü ile ışık saçardı Doğan. Çünkü o adından belli olduğu gibi Doğan'dı. Babası Doğan'a seslenerek; Oğlum biraz dinlenip öyle gelseydin, yemeğini yeseydin bari dedi.

Doğan ise yok baba sonra birlikte yeriz. Tek yemeyi hiç sevmiyorum zaten dedi . Babasının yüzünde bir tebessüm beliriverdi. Ne güzeldi insanın böyle düşünceli bir evlada sahip olması diye içinden geçirdi Haydar Bey. Sonra birlikte ahır işlerini görmeye başladılar , iş bitince de yukarı çıkıp  evin hanımının yaptığı yemeği yediler. Evin hanımı olan, Mevlüde Hanım da  çok iyi bir insandı. Doğan  o güzel mavi gözleri annesinden almıştı. Çünkü annesi de gülünce çok güzel olur ve  etrafına mutluluk saçardı. Geç olmuştu ama Doğan'ın ödevleri vardı. Onları yapması gerekiyordu. Hemen dersin başına geçip çalıştı daha sonra ise  yatağına yatıp, sobanın sıcaklığını hissederek uyudu. Sabah olur olmaz hemen erkenden kalktı. Annesi Mevlüde Hanım kahvaltıyı hazırlamıştı. Mis gibi  doğal bal, tereyağı, yumurta, sıcacık kokan Erzurum ekmeği kokuyordu ev. Doğan hemen bu güzel şeylerin tadına baktı ve anne geç kalıyorum gitmem gerek dedi ve çıktı. Okula geldi . Öğretmen verilen ödevleri kontrol etti ve aferin Doğan o kadar işin içinde ödevini çok iyi yapmışsın dedi. Daha sonra günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. Artık Doğan koca bir delikanlı olmuş ve üniversite sınavına girecekti çok heyecanlıydı  çünkü yarın sınavı vardı. Tek istediği meslek  hakim olmak  ve  adaleti sağlayabilmekti. Bu hayaller ile yatağın sokulup yattı. Sabah erkenden kalktı ve sınava gitti. Gözetmenler sınav  kağıtlarını verdi ve sınav başlamıştı. Soruları çözmeye başlayan Doğan'a bu sorular çok kolay geliyordu. Çünkü o kadar zor yaptığı işlerin karşısında bu sorular neydi ki, hemen çözmeye başladı ve soruların hepsini yaptı. Zil çaldı ve sınav süresi bitti. Dışarıda Haydar Bey oğlunu heyecanla bekliyordu. Bu kez çok heyecanlı olan Mevlüde Hanım ve Haydar Bey'di. İkisi de Doğan'a baktılar. Doğan ise onlara baktı. Yalandan çok üzgün görünüyormuş gibi mimikler ile anne babasını gözlemlemeye çalıştı. Annesi ve babası ise ne oldu oğlum nasıl geçti, niye öyle bakıyorsun dediği zaman Doğan da şaka yapıyorum dedi. Çok güzel geçti benim canım ailem deyip ana ve babasına sarıldı. Yine günler geçti, sınav sonuçları açıklandı ve Doğan 500 tam puan üzerinden 488 puan almıştı ve  bu puan hakimlik  için yeter de artardı bile. Daha sonra tercihler geldi ve Doğan  çok iyi bir üniversiteyi kazandı ve  istediği mesleği okuyup bitirdi. Artık o bir hakimdi.  Hakim olduktan sonra Doğan çok değişmiş başka biri olmuştu. İnsanlara havadan bakıyor, ailesinin  yetiştiği yeri artık içine sindiremiyor ve ben adaleti sağlıyorum diye havalanmıştı. Köyüne geldiğinde babasına ve anasına olan tavırları değişmiş, çok bilmiş edası ile  hiçbir şeyi beğenmiyor ve her şeyi eleştiriyordu. Babası Doğan'a neden böyle olduğunu söylüyor o da ısrarla bir şey olmadım ben ya aynıyım işte deyip tersliyordu. Doğan babasına artık burada yaşamak istemediğini ve kendisinin İstanbul'da yaşamak istediğini söylüyordu. Ailesine de sizi yanımda götüremem siz burada kalın diyordu. Doğan artık o eski Doğan değildi. Yeni arkadaşları olmalı, yeni çevresi olmuş ve artık ailesini hiç arayıp sormuyordu.Yıllar geçti ve Doğan bir gün  yolda giderken büyük bir kaza geçirdi.  Kaza geçirdikten sonra bir bacağını kaybeden doğanın imdadına ise ilk olarak ana ve babası yetişmişti. Çevresinden hiç kimse yanına gelmemişti. Çünkü onlar gerçek dost değildi.


Doğan pişmanlıklar içinde kavruluyor ve onların yüzüne nasıl bakacağını bilemiyordu. Yüzü yerde bir şekilde olarak ağlamaya başladı. Özür dilerim baba, özür ,dilerim ana diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ben çok büyük bir hata yaptım, sizi , köyümü terk ettim, mevki, makama aldandım. Kendimi, kültürel değerlerimi kaybettim. Beni affedin diye yalvarmaya başladı. Anne ve babasının gözleri dolmuştu. Bırakırlar mıydı hiç onu, zaten hasret kalmışlardı yıllarca evlatlarına. Hemen bağrına bastı annesi, Doğan'ı, babası da sarıldı Doğan'a . Üzülme evlat dedi babası. Doğan ailesine sarılmıştı, bağlanmıştı. Bir daha bırakır mıydı onları. Ana baba kokusunu içine çekti. Hep birlikte Erzurum' döndü ve mesleğini de orada devam ettirdi. Daha sonra Doğan evlendi ve iki tane kız çocuğu oldu. Şu anda çok mutlu ve huzurlu bir yaşamı var. 

Yaşadığınız Bir Anı İle İlgili Kompozisyon

Yaşadığınız Bir Anı İle İlgili Kompozisyon

Ortaokula gidiyordum .  Sabah yine uyanmış , kahvaltımı yapmıştım . Annem  beni ve kardeşlerimi okula uğurlamıştı . Sekiz kardeştik ve beş numaraydım . Okula gittim ve dersten çıkıp eve dönüyordum . Arabamız olmadığı için , otobüse de verecek paramız olmadığından  yürüyerek gidip geliyordum okula . Okuldan çıkarken şiddetli  bir yağmur başlamıştı . Hiç unutmuyordum o günü . Yağmurun altında sırılsıklam olmuş halde eve gelmiştim . Annem hemen üzerimi çıkarmış yeni kıyafetler giydirmişti . Sobanın başına oturup ısındım , ellerim o kadar üşümüştü ki neredeyse morarmaya gelmişti .

Dışarıda ise yağmur aynı hızla yağmaya devam ediyor ve gök gürlüyordu . O günü hiç unutamıyorum .  Sürekli şimşekler çakıyor ve gök gürültüsü hiç bitmiyordu . Çocuk olduğum için çok korkuyordum ve anneme sarılıyordum . Annem çocuk değildi ama o bile korkmaya başlamıştı . Ablalarım da gelmişti okuldan . Akşam olmuştu . Annem bulgur pilavı pişirmiş , yanına turşu koymuş ve az bir miktarda da yoğurt vardı . Tam yemeğin başına oturmuştuk ki birden bomba patlar gibi bir ses geldi dışarıdan . Evin tüm ışıkları kapandı . Evimizin içi ve dışarısı zifiri karanlık olmuştu . Hemen ağlamaya başladım ve korktum . Kıyamet koptu diye ağlıyordum . Babam ise korkma kızım birazdan ne olduğunu anlayacağız deyip dışarı çıkmıştı . Evimizin tam karşısı cami olduğu için  caminin minaresine yıldırım düşmüş ve o da bomba etkisi yaratmış gibi mahalle sakinlerini korkutmuştu . Allah'tan o gün camide hiç kimse yoktu . Çünkü yatsı namazı kılınmış ve herkes evine dağılmıştı .


Sadece minarede büyük bir hasar vardı .  Onun dışında her şey aynı kalmıştı . O gece çok korkmuştum , ağlamıştım .  Sabah uyandığımda ise ağzım uçuklamış , korkudan yara olmuştu . İşte o günü hayatım boyunca hiçbir zaman unutmayacağım . Bu da benim başımdan geçen  bir anıydı .