Hedefi Olmayan Gemiye Hiçbir Rüzgar Yardım Edemez Sözü İle İlgili Kompozisyon

 Hedefi Olmayan Gemiye Hiçbir Rüzgar  Yardım Edemez Sözü İle İlgili Kompozisyon


Hedefi olmayan, insanlar tutunamayan insanlardır. Umutsuz, hayat ile ilgili hayalleri kalmamış insanlar yaşamdan da zevk almazlar. Oysa hedefi olan, başladığı işi sonuna kadar götüren ve hayallerinin gerçek olması için başka insanlardan da yardım alan kişiler hedefine ulaşır ve oraya buraya kaymaz. Hedefi olmayan gemiye hiç kimse yardım edemez. Onun için kişi ilk önce kendine bir hedef koymalıdır.

 

 Mesela öğretmen olmak isteyen bir öğrenci olsun diyelim. Kişi öğretmen olmak istiyorsa ilk olarak okulda derslerini iyi dinlemeli, öğretmenlerinin sözüne kulak vermeli ve anlamadığı konularda öğretmenlerinden yardım istemelidir. Öğretmen olmak için kendini okul dışında da geliştirmeli, okumalı ve araştırmalıdır. İlgi alanları ile ilgili farklı kitaplar okumalı,  genel yetenek ve genel kültürünü geliştirmelidir. Değişik kurslara gitmeli, internetten eğitim ile ilgili programlar indirmeli, testler ve denemeler çözmeli,  kendini sınava hazırlamalıdır. Tüm bunları yapıp çalıştıktan sonra o kişi hedefine ulaşacaktır. Oysa hedefi olmayan ve rast gele yaşayan, olursa olur olmazsa olmayan diyen kişiler bir alanda başarılı olamazlar. Hayata tutunamadıkları gibi kendilerine de tutunamazlar ve kendilerinden de bir beklentisi olmadığı için başarısız olur, mutsuz olur ve yalnız kalır.

 

Bunların olmaması için çok çalışmalıyız ve amaçlarımızın olması için diğer insanlardan da destek almalıyız. En önemlisi ise kendi içimizdeki gücü keşfetmeliyiz ve azimli olarak işi sonuna kadar yürütmeliyiz. Biz kendimize güvenip kararlı olursak bize başka başarılı ve iyi niyetli insanlar da yardım edecektir zaten. Yeter ki hedefimiz olsun, yeter ki sabırlı olalım, çalışkan olalım ve işimizi başarıya ulaştırmak için girişimci olalım ve savaşçı olmaktan vazgeçmeyelim. Hayatının anahtarı senin elindedir. O anahtarı kullanmak ise senin aklına ve üretkenliğine bağlıdır. Bu anahtarı ister amaçların için kullanırsın istersen hayatını mahvetmek için Seçim senin….

Günümüz Toplumundaki Dostluk ve Arkadaşlıklar Nasıldır? Tartışınız.

 Günümüz  Toplumundaki Dostluk ve Arkadaşlıklar Nasıldır? Tartışınız.

 

Eski günlere göre günümüz toplumunda  dostluk ve arkadaşlıklar daha samimiyetsizdir. Çünkü günümüz toplumunda daha çok ben anlayışı vardır. Biz anlayışı yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. Arkadaşlıklar ve dostluklar genelde çıkar üzerine kurulmuştur. Çok az gerçek dostluk vardır ve onlar da gerçekten samimiyet, güven ve sadakat kaybolmamıştır. Günümüz arkadaşlıklarında insanların birbirine hoşgörüsü  fazla yoktur. Sabırları fazla yoktur. Herkes her sorun hemen çözülsün istiyor ama kimse harekete geçmiyor ne yazık ki. Çünkü her koyun kendi bacağından asılır mantığı ile hareket ediliyor.

 

Arkadaşlıklar günümüz toplumunda daha çok yozlaşmaya başlamıştır. İnternet üzerinden arkadaşlıklar, dostluklar kurulmaya başlanmıştır ve ne yazık ki böyle arkadaşlıklar da  saçma sapan bir yerlere gitmeye başlamıştır ve kalıcı hiçbir yönü olmamaktadır. Dostluklar daha yüzeyseldir, derin değildir. Vefa fazla kalmamıştır. En ufak bir sorunda arkadaşlar ve dostlar birbirini hemen silebiliyorlar. Oysa eski zamanlarda arkadaşlık ve dostluklar daha samimi, ve daha iyiydi. En ufak bir hatada bir taraf diğeri tarafı hemen silmiyordu. Gerçekten dost ise affetmeyi biliyordu ve onun için de sağlam dostluklar uzun yıllar sürüyordu. Günümüz toplumunda insanlar birbirine fazla güvenmemektedir.

 

Şehirleşmenin de etkisi ile komşu komşuya bile güvenemez hale gelmiştir. Bundan dolayı da bırakın dostluğu arkadaşlık bile fazla kurulmamaktadır. Çünkü ummadığınız, iyi sandığınız arkadaş dediğiniz kişiler kuyunuzu her an kazabiliyorlar ve akla hayale gelmeyecek kötülükler edebiliyorlar. Ne yazık ki günümüz dostluklarında elinden ve dilinden emin olamama vardır. Yüzümüze arkadaş, dost gibi görünen kişiler bizi şaşırtabilmektedir. Bir kere doğallık kaybolmuştur. İnsanlar birbirine yapay konuşmakta, saygı ve sevgi azalmaktadır.  Dost sanılan kişiler bile birbiri ile ev, araba yarışına girmeye başlamışlardır.  Paylaşma, yardımlaşma, dayanışma gibi dostluk fazla kalmamıştır.

Ülkemizdeki Göçmenlerin Yaşadıkları Temel Sorunları Araştırınız.

 Ülkemizdeki Göçmenlerin Yaşadıkları Temel Sorunları Araştırınız.

Hiç kimse vatanını yok yere bırakıp dilini bilmediği, gelenek ve göreneklerini bilmediği başka bir ülkeye kolay kolay gelmez. Ancak savaş, terör, kıtlık vb durumlarda insanlar ana vatanlarını terk etmek zorunda kalırlar. Vatanı terk etmek o kadar zordur ki onlar için. Bunu ancak yaşayanlar anlar.


Ülkemizdeki göçmenlerin yaşadıkları temel problemler şunlardır:

* Ana dil sorunu: Geldiği ülkenin ana dilini bilmediği için iletişim problemleri ile karşı karşıya kalırlar ve bu da onlarda çok büyük bir soruna neden olur.

*İş bulma ve geçim sıkıntısı: Her ülkenin kendi içinde bile işsizleri varken bir de göçmenler için bulmak zor olduğu için çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Çünkü hemen iş bulamazlar ve bu durumda onlar için sıkıntılar başlar.


* Oryantasyon (uyum) sorunları: Yeni geldiği bir ülkenin ortamına bir anda alışamazlar ve geçmişlerini bir anda silip atamazlar.

* Kültürel iletişim, kültür çatışması ile karşı karşıya kalabilirler.

* Aile  bireylerinin kendi aralarında ayrılıklar yaşanması: Göçmenler arasında aile bireylerinin farklı ülkelerde olması aileler arasında ayrılığa neden olabilir ve bu duygusal sorunlara yol açabilir. Kendini ailesinden kopmuş hisseden kişiler psikolojik sorunlar ile karşı karşıya kalabilir.

* Sosyal dışlanma: Bazı göçmenler toplumsal dışlanma veya ayrımcılık yaşayabilirler. Kimi kendini bilmez insanlar onlara karşı kötü davranıp onları toplum içinde rencide edebilirler. Bu da göçmenlerin üzülmesine neden olur.


* Sağlık sorunları: Sağlık hizmetine ulaşmada çeşitli sorunlar ile karşı karşıya gelebilirler.

* Beslenme ve barınma sorunları: İlk geldikleri zaman hepsine birden hizmet  vermek zor olur. Çünkü kimi göçmen aileler çok kalabalıktır. Bu yüzden de sorunlar ortaya çıkabilir.

Aile İçinde Veya Arkadaşlar Arasında Yeri Geldiğinde Fedakârlık Yapmanın Önemi Hakkında Bir Konuşma Yapınız.

 

Aile İçinde Veya Arkadaşlar Arasında Yeri Geldiğinde Fedakârlık Yapmanın Önemi Hakkında Bir Konuşma Yapınız.

 

Fedakârlık,  kendini ya da başka bir şeyi yine herhangi bir durum veya kişi adına feda etmekten kaçınmamaktır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 

 İnsan olmanın en önemli özelliklerinden biri de merhametli olmak, başka insanların halinden anlamak ve bunun için de yeri ve zamanı gelince fedakarlık yapabilmektir. Fedakar insanlar aslında insan olmanın en güzel örneğidir. Çünkü her insan fedakar olamaz. Özellikle de günümüz toplumunda insanlar daha çok bencil bir yaşam sürmeye başlamış, kimsenin kimseye fazla iyiliği dokunmamaya başlamıştır. İnsan sevdikleri için, tanıdıkları ya da hiç tanımadığı masum bir insan için bile fedakarlık yapabilir. Yeter ki içimizdeki insanlık var olsun, içimizde vicdan olsun.

 

  İnsan çocukları için, anne ve babası içi her türlü zorlu göğüs gerebilmelidir. Onları zor zamanlarında yalnız bırakmamak, onlara her açıdan destek olmak fedakar insanların yapabileceği erdemlerdir. Bir arkadaşımız zor duruma düştüğünde, evine ekmek götürmeyecek hale geldiğinde fedakar insana düşen görev o arkadaşının elinden tutup burada ben varım diyebilmektir. İşte bunlar fedakarlığın örneğidir.


 Çocuk büyütürken sabahlara kadar uyumayan anaların emeğidir fedakarlık. Karşılık beklemeden yaptığın insani davranışlardır fedakarlık. Koşulsuz sevmek, koşulsuz yardım etmektir fedakarlık. Sevdiğimiz insanların yanında olmalıyız ve onların kıymetini bilmeliyiz. Fedakarlık yaptığımız zaman aile içi ilişkilerimiz daha iyi olur, arkadaşımızla ilişkilerimiz daha iyi olur ve daha mutlu, daha huzurlu bir insan oluruz.  Fedakarlığı yeri geldiğinde yapmalıyız. Sürekli fedakarlık yapmak da olmaz. Çünkü fazla fedakarlık kişinin kendi kul hakkına girmesidir. Yeri geldiğinde yapılan fedakarlık ise fedakarlıkların en kıymetlisi olur. Beni dinlediğiniz için teşekkürler.

Çocukluk İle İlgili Konuşma Örneği

 Çocukluk İle İlgili Konuşma Örneği


Bir insanın en çok zevk aldığı dönemi bana göre çocukluk çağlarıdır. Çünkü mutlusundur, oyunlar oynuyorsundur, ev geçindirmek gibi derdin yoktur, yalan yoktur, dürüstlük vardır ve olduğun gibi görünme vardır. Bunun için çocukluk çağı çok güzel bir çağdır. İnsan çocukluğunda yaşadığı iyi ve kötü olayları da yıllar geçse bile hafızasından asla çıkaramamaktadır. Çünkü çocukluk dönemi kritik bir dönemdir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!


Aileler çocuklarına çocukluğunu hakkı ile yaşatabilmelidir. Hiçbir çocuk açlıktan gece uykusuzluk çekmemelidir. Hiçbir çocuk şiddet mağduru  olmamalıdır. Hiçbir çocuk ailesiz olmamalıdır. Her çocuğun yaşama hakkı vardır, eğitim hakkı vardır. Bu haklarını sonuna kadar kullanmak için yetişkinler çocuklarının daima yanında olmalıdır ve onlara iyi davranmalıdır.


Anne ve babası olmayan çocuklara nitelikli anne ve baba adayları bulunmalı ve her çocuk mutlu bir ailede huzur içinde uyuyabilmelidir. Çocukluğunu iyi yaşamalıdır her çocuk. İleride koca bir insan olduğunda geriye dönüp kötü anılar hatırlamamalıdır. İyi şeyler, mutlu şeyler hatırlamalıdır.


Çocukluk yıllarının güzel geçmesi için toplum olarak herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Tüm çocuklar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşamasını, barış içinde doyasıya yaşamanı bilmelidir ve bundan büyük zevk almalıdır. Onun için bırakın çocukluğumuzu çocukça yaşayalım. Her çocuk değerlidir, her çocuk pırlantadır. Çocuklar olursa dünya güzel olur, çocuklar yoksa dünya kara bir cehenneme dönüşür. Yaşasın çocuk olmak ve çocukluğunu hakkı ile yaşayabilmek!

Sizce Nelere Sahip Olan Çocuklar Daha Mutludur?

 Sizce Nelere Sahip Olan Çocuklar Daha Mutludur?


Mutlu bir aileye sahip olan, maddi olarak kimseye muhtaç olmayan, anne ve babası birbirine saygılı olan, samimi ve güven dolu akrabalıkların içinde yetişen çocuklar daha mutludur.  Çocukların mutlu olmasının en önemli sebebi onlara gösterilecek olan ilgi ve şefkatten kaynaklanır. Bir çocuğun başı çocukluğu boyunca aile bireyleri tarafından okşanmamışsa, o minicik elleri ailesi tarafından öpülmemişse  çocuk hayatı boyunca bu anları unutmayacak ve içinde hep bir şey eksik kalacaktır.


 Ne kadar başka insanlar size sevgilerini verseler bile hiçbir şey kendi aileniz kadar etkili olmayacaktır. Çünkü içinde doğup büyüdüğünüz aileniz ile biyolojik  bağınız vardır ve o bağ hayatın sonuna kadar devam eder. İşte ailesi tarafından koşulsuz  sevilen çocuklar mutlu olacaktır. Bunun içinde anne ve babaya  burada büyük sorumluluklar düşmektedir. Anne, baba çocuğunu çok sevmeli ve onu sevdiğini çocuğuna her şekilde hissettirebilmelidir. Çocuklar para nedir bilmez, riyakarlık, yalan bilmez. Onların tek istediği şey sevgi, onlarla oynamak, karınlarını doyurmaktır. 


Yani hem fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak hem de sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunlar olunca çocuklar da çok mutlu olur. Hiçbir oyuncak hiçbir eğlence anne ve baba sevgisinden daha değerli olmaz çocuk için. Onun istediği sadece ailesi, ailesinin sevgisi, sıcaklığı ve içindeki ait olma hissidir. Tüm bunlara sahip olan çocuk dünyanın en zengin ve en mutlu çocuğudur.