Yetim Malı Ateşten Gömlektir Atasözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

Yetim Malı Ateşten Gömlektir Atasözü İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 

Kimsesiz ve yetim olanların malı korunmalıdır. Aksi takdirde onların ahı insanı ondurmaz. Bundan dolayı yetim malına asla el uzatılmamalıdır yoksa sonu felaket olur.

 

Sevgili öğretmenim,

 

Anne ve babası olmayan, kimsesiz kimselerin de hepimizin sahibi olduğu gibi Allah’ı vardır. Onları koruyan, gözeten Yüce Rabbi vardır. Bunun için yetim malına göz konulmamalıdır. Yakınlarını kaybetmiş kimselerin bir de malına göz koymak, onların hakkını yemek açgözlü ve mal hırsı olan insanların özelliğidir. Yetim malı yendiği takdirde bunun sonu kötü olur. Çünkü yetim malı ateşten gömlektir. Kimse o ateşte yanmayı istemez herhalde. Çünkü yetim malı yemek ateşte yanmak demektir. Zaten yakınlarını kaybetmiş insanlara bir de yakın çevresi ihanet ederse bu daha da acı olur.

 

Aksine en yakınları yetimlerin hakkını korumalı, onlara daha fazla hak tanımalı ve onların her işinde yardımcı olmalıdır. İşte o zaman bunu yapan kimseler yetim hakkını gözetmiş olur ve Yüce Allah kartında da değerli olup ve işleri rast gider.  Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed’in yetimle ilgili şu sözü de aklımızda bulunmalıdır:”  İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden biri de, yetim malı yemektir.” Onun için aman ha yetim malını yemekten sakının ve onlara kol kanat olun. İşte böyle insan olursunuz ancak.  Bu atasözü ile anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kan Kusana Altın Leğenin Ne Faydası Var Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Kan Kusana Altın Leğenin Ne Faydası  Var Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Ağır hasta veya dertli olan kimsenin zenginliği sorunlarına çare olmaz. Etrafındaki gösterişli mal, kıyafet ve daha birçok şeyin zor durumda olan biri için hiçbir kıymeti yoktur. Kişi bunlara önem vermez ve kendi ağır hastalığı ile, sorunları ile ilgilenmeye bakar. Bunun için de atalarımız kan kusana leğenin ne faydası var sözünü söylemişlerdir.

 

Sevgili öğretmenim,

İnsan için en önemli hazine sağlığıdır. Sağlık yerinde olmadığı zaman sahip olunan malın ve mülkün zerre kadar değeri yoktur. İnsanoğlunun bu dünyada başına her şey gelebilir. Örneğin bir ev hanımı hiç ummadığı bir anda ağır bir hastalığa yakalanabilir. Eşinin de çok iyi bir işi olmasına rağmen, maddi durumları yeterince iyi olmasına rağmen o maddi durum kişinin derdine bir çözüm yolu bulmuyorsa ne yazık ki sahip olunan şeylerin hiçbir  önemi olmaz. İnsanın asıl tasası sağlığı olur. Bir an önce ağır hastalıktan kurtulmak olur. Ağır hastalığa yakalanan bir kişi çok acı çeker. Hastalığın tedavisi olmadığı için çektiği acılar kişiyi günden güne bitirir. O kişinin ne kadar varsıl olmasının hiçbir önemi kalmaz.

 

Altınlara, mücevherlere de sahip olsak bunların gözümüzde bir önemi kalmaz. Onun için sağlık en değerlimiz olmalıdır. Allah kimseye ağır bir yük, ağır bir hastalık yüklemesin. Paramız az olsun, öz olsun ama sağlığımız hep iyi olsun. İşte  o zaman hayat daha anlamlı olur ve derdimiz para değil mutluluk olur, şükür olur ve sahip olduğumuz sağlığımızın  değerini daha iyi anlamamız olur.

İç Dedilerse Çeşmeyi Kurut Demediler Ya Atasözü İle İlgili Konuşma

 

İç Dedilerse Çeşmeyi Kurut Demediler Ya Atasözü İle İlgili Konuşma


Açgözlü kimseler bir şeyin azı ile asla kanat etmezler anlamında söylenmiş atasözüdür.

Sevgili öğretmenim,

Kimi insanlara ne kadar iyilik ederseniz edin, ne kadar maddi olarak yardım ederseniz edin o kimselerin gözü ne yazık kibir  türlü doymaz. Çünkü kendisine bir kez taviz verildi ya o da kendisine verilen bu tavizin cılkını çıkarana kadara iyi niyetli insanların iyi niyetini sömürmeye, doymamaya, almaya devam eder. İşte böyle kimseler açgözlü kimselerdir. 


Kanat sahibi olmayan, verilenle yetinmeyen, kendine değer vermeyen ve ona yardım edeni de aptal yerine koyandır. Bunun için de atalarımız iç dedilerse çeşmeyi kurt demediler ya demiştir. Örneğin; komşumuzun erik bahçesinde komşumuz bize eriklerden yiyebilirsiniz, evinize de toplayabilirsiniz diye  çok kibar davranır. O bize ye, topla dediği için bahçedeki eriklerden çuval çuval toplarsak buna açgözlülük, haddini, bilmezlik denilir. Oysa o kişi bize bu nezaketi insanlığından yapmıştır. Bize topla dediyse oradan az miktarda almalıyız ve inceliğimizi göstermeliyiz.


 Hemen abartmamalı, kendi malımız gibi ne var ne yoksa eve götürmemeliyiz. Bu kibar bir davranış olmaz. Kanat sahibi olmalı, tok gönüllü olmalıyız. İşte böyle olursak insanlar bize daha saygılı olur ve her zaman yardımcı olur, bir şeyler ikram eder ve kimse bize aç gözlü demez. Atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Kibirli Yani Burnu Havada Davranmak İnsanları Neden Yalnızlaştırır? Ayrıca Böyle Davranarak Neler Kaybedebiliriz Ve Bu Tip İnsanlara Karşı Nasıl Yaklaşmalıyız? Örneklerle Açıklayınız.

 

Kibirli Yani Burnu Havada Davranmak İnsanları Neden Yalnızlaştırır? Ayrıca Böyle Davranarak Neler Kaybedebiliriz Ve Bu Tip İnsanlara Karşı Nasıl Yaklaşmalıyız?  Örneklerle Açıklayınız.


Kibirli davranmak insanları yalnızlığa mahkum eder çünkü insanla kibirli insanların yanında kendilerini rahat hissetmezler ve mutlu olamazlar. Kibirli insanlarda sıcaklık, samimiyet ve doğallık yoktur. Dolayısı ile böyle insanlara fazla yaklaşılmaz ve böyle insanlarla arkadaşlık kurulmaz. Kibirli insanlar kendilerinden başka kimseyi beğenmezler ve diğer insanlara tepeden bakarlar. 


Tevazu sahibi kimseler değildir. Böyle olmadığı için yalnız kalırlar ve fazla arkadaşları, komşuları, dostları olmaz. Herkes böyle kimseleri kendi başına bırakır. Böyle olduğu zaman da kibirli insan tek başına bir yaşam geçirmek zorunda kalır ve sıkıcı bir hayat onu bekler. Kibirli davranarak bizi seven, bize zor zamanlarımızda destek olan arkadaşlarımızı, dostlarımızı ve yakınlarımızı kaybederiz. Kibirli insanlara karşı mesafeli olmalıyız, onların arkasına düşüp daha fazla onları şımartmamalıyız ve onları kendi haline bırakmalıyız. Ya da bu kötü özelliklerden vazgeçmeleri için onları daha iyi insan olmaya davet etmeliyiz.


 Örneğin; Yakın bir arkadaşımız çok çok çalışkan ve çok zengin biri olabilir. Kimseyi beğenmeyebilir ve en güzel, en akıllı olarak hep kendini görürü. İşte böyle arkadaşlarımızdan uzak durmalıyız ve onları kendi haline bırakarak düşünmelerini sağlamalıyız. Ne zaman olgun, kendini bilen insana dönüşürlerse onlarla tekrar iletişime geçmeliyiz.

 

Misafir İle İlgili Atasözleri Ve Anlamları

 

Misafir İle İlgili Atasözleri  Ve Anlamları


Tanrı misafir olarak görülen misafirleri iyi ağırlamalıyız ve onların gönlünü incitmemeliyiz.


Misafir ile ilgili atasözleri ve anlamları şunlardır:


Misafirin umduğu ev sahibine iki öğün olur: Misafir ev sahibinin kendine çok şeyler ikram edeceğini umar ama beklediklerini bulmayabilir.

Misafiri horoz olanın ambarında arpa olmaz: Bencik kişilerle arkadaşlık kuran kimseler zor duruma düşebilir. Böyle bencil kimselere karşı dikkatli olmak gerekir.

Misafir misafiri istemez, ev sahibi ikisini de: Misafir giden kişi ev sahibi tarafından iyi ağırlanmak ve sadece kendinin düşülmesini ister ve başka bir misafiri istemez. Ev sahibi de  hiç misafir gelmese de rahatım bozulmasa der.


 Misafir ev sahibinin kuzusudur, nereye isterse bağlar: Bir yere misafir olarak giden kişi o evin sahibine bağlıdır. Ev sahibi ne derse yapmalı, ev sahibi ne getirirse yemelidir. Hiçbir konuda itiraz etmemelidir.

Misafirlik üç gündür: Misafir bir yerde üç gün kalırsa ne ev sahibi bunu fazla bulur ne de misafir uzun kaldım diye üzülür ama üç günden sonrası her ikisi için de eziyet verici olur.

Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır gider: Yüce Allah misafirin yediğinden daha fazlasını ev sahibi onu ağırlıyor diye ev sahibine veriri. Onun için misafire hazırladığımız yemekleri zorluk olarak, misafiri de fazlalık olarak görmemeliyiz.


Misafir kısmeti ile gelir: Misafirin geldiği evde ya yiyecek bulunur ya da umulmadık bir yerden o sırada yiyecek gelir.

Misafirin akılsızı ev sahibini ağırlar: Kendi konumunu iyi kavrayamayan kişi kime hürmet edeceğini, kimseden saygı hürmet bekleyeceğini bilemez. Böyle olunca da zamanla işler karışır, saygı ortadan kalkar anlamında söylenmiş atasözüdür.

El İle Gelen Düğün Bayram Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

El İle Gelen Düğün Bayram Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Herkese birden gelen felaket ve sıkıntıya katlanmak, yalnızca bir kişiye gelene katlanmaktan daha kolaydır. Çünkü herkesin başında aynı dertler vardır. Bunun için d ekişi şöyle düşünür ve kendi kendini şu şekilde teselli eder: Sadece benim başımda değil, herkes aynı sıkıntı içinde” diyerek kendini teselli etmeye çalışır. Bunun için de atalarımız El ile gelen düğün bayram sözünü söylemiştir. 


Bu atasözüne örnek vermek gerekirse şunları örnek verebiliriz: Mesela son zamanlarda ülkemiz ekonomik olarak zor günler yaşamaktadır. Bundan da halkın geneli olumsuz etkilenmektedir. Sadece bir kişi ekonomik bakımdan güçsüz durumda değildir, halkın çoğu bu şekilde olduğu için insanlar ülkenin genelinde böyle bir sıkıntı var, sadece ben ekonomik açıdan yetersiz değilim diyerek kendine moral verir.


 Başka bir örnek verecek olursak şunu söyleyebiliriz. Yakın zamanda dünyada yaşanan korona virüs dünyayı etkisi altına almıştır ve acı kayıplar olmuştur. Bu olay sadece bir insanın başına gelmemiştir. Herkesin başına gelmiştir. Bunun için  el ile gelen düğün bayram atasözünü kullanabiliriz. Küresel sınmanın etkileri tüm dünyada etkili olmaya başlamıştır ve bu da hepimize sıkıntılar doğuracaktır. Bu da ayrı bir örnek olarak verilebilir.