En Sevdiğiniz Mevsim Hakkında Konuşunuz

 


En Sevdiğiniz Mevsim Hakkında Konuşunuz


Her mevsimin kendi özgü güzellikleri vardır. Yaşadığım ülke Türkiye2de dört mevsim aynı anda ve belirgin olarak yaşanır. Yani her mevsimin ayrı bir tadı vardır ve biz de bundan dolayı şanslıyız.


Sevgili Öğretmenim,

En sevdiğim mevsim yaz mevsimidir. Çünkü yaz mevsimi demek sıcaklık demek, güneş demek, denize girmek ve doya doya yüzmek ve havanın tadını çıkarmak demektir. Yaz mevsimini çok seviyorum çünkü kış mevsimindeki gibi kaba ve kalın kıyafetler giymek zorunda kalmıyoruz. Daha renkli kıyafetler giyerek kendimi daha mutlu hissediyorum. Yaz mevsiminde her yer sıcak oluyor ve sıcağa doyuyorum. Bahçemizde her renkten ve her türden meyve ve sebzeler oluyorum. Onların tadı da bir başka güzel oluyor. Onun için yaz mevsimini çok seviyorum. Dışarıdaki komşu çocukları ile, arkadaşlarım ile akşama kadar top oynuyoruz, saklambaç oynuyoruz, yakan top oynuyoruz. İnsanlar birbiri ile ile daha yakın oluyor ve daha bir sosyal oluyoruz. Okulumuz ile birlikte pikniğe gidiyoruz, öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımızla güzel vakitler geçiriyoruz. Sabahları ormanda yürüyüşe çıkıyorum ve doğanın sessizliğini, kuşların cıvıltısını, suların o berrak sesini duymak beni çok mutlu ediyor.

 

Bol bol spor yapıyorum.  Bisiklet kullanıyorum ve yaz mevsiminin tadını gönlümce çıkarıyorum. Tatil yerlerine gidiyoruz. Uzaktaki akrabalarımız ziyarete gidiyoruz ve onlarla özlem gideriyoruz. Komşuların bahçesinden gelen yasemen kokuları, gül kokuları beni benden alıyor. En sevdiğim meyve olan karpuz, kavun ve kirazı doyasıya yiyorum. Akşamları balkonda ailem ile birlikte mangal yakıyoruz ve çok güzel anlar yaşanıyor. Tüm bunlardan dolayı en sevdiğim mevsim yaz mevsimidir. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkürler öğretmenim.

Teknoloji Bağımlılığı Konulu Konuşma

 

Teknoloji Bağımlılığı Konulu Konuşma


Teknoloji bağımlılığı insanları sosyal yaşamdan koparan, bireyin günlük sorumluluklarını aksatmasına neden olan bir bağımlılıktır. Teknoloji ve internetin bilinçli olmayan, kontrolsüz bir şekilde kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan davranışsal bağımlılıklar; oyun oynama bozukluğu, kumar oynama bozukluğu, sosyal medyanın ve akıllı telefonun aşırı kullanımı gibi bağımlılık yapıcı alt davranışlarla kendini gösteren bağımlılık türüne teknoloji bağımlılığı denir.

 

Sevgili Öğretmenim,

Teknoloji bağımlısı insanlar bir zaman sonra mutfağa bile gidemeyecek kadar kendini güçsüz hisseden, elindeki telefon ya da tablet alındığı zaman sinir krizleri geçiren, kendisine ve çevresine zarar veren kimselerdir. Teknoloji bağımlılığı; bireyi  gerçek yaşamdan koparır. Teknolojiyi faydamıza kullanmadığımız zaman o bizim için zarara dönüşebilir. Örneğin; internetten ödevlerimizi araştırabiliriz, eğitici videolar izleyebiliriz . Bu gayet güzel olur. İnternetten sadece oyun videoları izlersek, eğlence videoları izlersek, bizi ilgilendirmeyen, ahlaki olmayan içerikler izlersek kendimize en büyük kötülüğü etmiş oluruz. Onun için teknolojiyi yerinde ve zamanında, amacına uygun olarak kullanmak gerekir.

 

Sevgili öğretmenim teknoloji bağımlığının getirdiği sonuçlar şunlardır:

Birey depresyona girer, bireyin uyku kalitesi düşer, gün içindeki sorumluluklar zamanla ihmal edilmeye başlanır, akademik başarıda düşüş gözlenir, zaman kavramı yitirildiği için zaman boşa akıp gider ve giden zaman da pişman olunsa bile bir daha yerine gelmeyecektir. Kişide suçluluk duygusu oluşabilir. Birey  çok fazla teknoloji ile iç içe kaldığı zaman hem onun başından ayrılamaz, hem de kendini suçlu hissedebilir. Tıpkı kilolu olduğu halde zayıflamak isteyen ama inatla yemeye devam eden, aynı zamanda kendini de suçlamaya devam eden kimse gibi.

 

Çünkü hem yemeye devam edip hem de kendini suçlu hissetmek de kişinin bir süre sonra psikolojisinin bozulmasına neden olabilir. Teknoloji bağımlılığı da aynı yeme bozukluğu gibi kişide psikolojik sorunlara neden olabilir. Omurga ağrıları, baş ağrıları, gözlerde problem, sağlıksız beslenme, öfke kontrol bozukluğu, tahammülsüzlük, ani ruh hali değişimleri gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bunun için her şeyde ölçülü olmalıyız ve güzel alışkanlıklar kazanmalı ve aşırı bağımlılığa teslim olmamalıyız.  Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Petey Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Petey Kitabında Geçen Özlü Sözler

Sevgi, inanç ve dostluk  ile ilgili yazılmış güzel bir kitaptır. Petey beyin felci ile dünyaya gelmiş bir çocuktur. Beyin felciyle doğup doktorların yanlış teşhisleri sonucu zihinsel engelli kabul edilir.  Petey; iki yaşındayken ailesi tarafından, akıl hastanesine gönderilmek üzere terk edilir.   Küçücük yaşında ailesi tarafından terk edilmiş olsa  hayata inatla bağlanmayı tercih eder Petey. Ailesi ona bakmamıştır, onu terk etmiştir ama  hayat insana bir kere verilen bir şeydir.  Ne hayata  olursa olsun bağlanmak, umudunu kaybetmemek gerekir. Bunun için de hayata sımsıkı tutunur Petey. Yeni evinde şartlar ne kadar ağır olursa olsun mutlu olmak için bir neden bulmakta hiç mi hiç zorlanmaz. Ve bu özelliğiyle etrafındaki herkesi kendine hayran bırakır. Bir solukta okuyup bitirebileceğiniz harika bir kitaptır.


Petey Kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


Mevsimler değişir, yıllar geçer; Petey büyür,  geç olur, yetişkin olur ve en sonunda yaşlanır… Dostları istemeyerek de olsa onu birer birer terk eder. Petey de bir daha incinmemek için artık kimseyle arkadaşlık etmek istemez. Ta ki gönderildiği huzurevinde Trevor Ladd adındaki bir çocukla tanışana dek. Çok geçmeden ayrılmaz iki dost olan bu küçük çocuk ve yaşlı adamın birbirlerinden öğrenecekleri çok şey vardır.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

"Babam güzelliğin hep yüzeyde kaldığını ama çirkinliğin en derinlere kadar işlediğini söyler."

“Onu saracak bir annesi olsun, gözyaşlarını silsin, o öpünce tüm acıları geçsin istiyordu.”

İnsanlar dostlarını kaybedince var olma nedenlerini de yitiriyorlar.”

“Birçok insan bütün hayatı boyunca sevgiyi tatmadan yaşıyor.”

"Hayal etmek, eğlencenin yarısıdır."

“Tanrı'ya umut bağlayanlar güç tazeler, kartallar gibi kanat açıp yükselirler. Koşar ama zayıf düşmezler, yürür ama yorulmazlar."


“Herkesin hayattan beklentisi umut ve bir amaçtır.”     

“Hepimiz, doğduğumuz andan itibaren ölüyoruz. Yaşamak, o yüzden bu kadar önemli.”

“Biz insanlara yaşamak için neden veririz, ölmek için değil!”

“Belki insanlar aslında kötü niyetli değildir, sadece durumunu anlamadıkları için öyle davranıyorlardır, olamaz mı?”

“Eğer kendini yalnız hissedersen beni hatırla yeter; ben de seni düşünüyor olacağım. Eğer ben kendimi yalnız hissedersem, seni hatırlayacağım ve senin de beni düşündüğünü bileceğim.”


“Büyük vücutlar, eğer akılları küçükse, pek işe yaramazlar.”

"Yaşlılara bakmayı öğrenmek güzel bir şey.' "Bir gün onların yerinde biz olacağız."

“Sırf annemle babam daha iyi işlerde çalışsın diye iki, üç yılda bir taşınmak zorunda kalmak adil değil.”

''Belki de rüzgârı ve güneşi aslında hiç hissetmemişti.''

"Bir gün, bir yerde, daha iyi bir dünya olacak"

“Bazen bir şey insana o kadar acı verir ki yapamazsın, ne söz vermiş olursan ol.”

Vatansever Öğrencinin Sorumlulukları Nelerdir Konulu Konuşma

 

Vatansever Öğrencinin Sorumlulukları Nelerdir Konulu Konuşma


Vatansever öğrenci vatanı seven, onu gözü gibi koruyan ve yeri geldiği vatanı için hayatını feda etmeye hazır olan kimsedir.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Vatansever bir öğrenci ilk olarak gerçek anlamda vatanını sevmeli ve bu sözde kalmamalıdır. Onun için de önce güzel ahlaklı, doğru, dürüst ve güvenilir bir insan olmalıdır. Daha sonra ev içindeki sorumluluklarını, okul içinde sorumluluklarını yerine getirmelidir. Derslerine çalışmalı, ilim ve fenni kendine rehber edinmelidir. Mustafa Kemal Atatürk gibi çalışkan, vatansever olmalıdır. Tarihteki büyük kişilikleri kendine örnek almalıdır. Çok çalışmalıdır, bıkmadan, yorulmadan vatanını geliştirmek için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapmalıdır. 


En az iki yabancı dil öğrenir ve ülkesinin tarihini çok iyi bilir ve geçmişte yaşana hatalardan ders çıkarır ve bunun için daha çok çalışır ve daha çok bilim yolunda ilerler. Ana diline sahip çıkar ve ana dilini yabancı dillerin etkisinden korur ve Türkçe giderse Türkiye gider sözünden yola çıkarak ana diline sahip çıkar ve ülkesinin gitmemesi için var gücü ile mücadele eder. Araştırmacı ruha sahip olur ve isteyerek çalışır, öğrenir ve donanımlı olur. Azimli, sabırlı, kararlı ve tutarlı olur. Vatanını seven bir öğrenci sorgulama becerisine sahip olmalıdır. Empati kurma becerisine sahip olmalıdır, çevreye duyarlı olmalı, çevreyi kirletmemeli, ormanlarını korumalıdır. Vatanını seven bir öğrenci bu vatan için kan dökmüş, şehit olmuş vatan kahramanlarına ve Mustafa Kemal’e minnet duyar ve onları her zaman iyi anar. 


Sevgili Öğretmenim,


 Vatanı seven öğrenci ülkesinin askerine, devlet adamına, polisine saygı duyar ve onlara karşı gelmez. Vatanını seven insan kaba kuvvete başvurmaz ve her zaman nezaket sahibi insan olur. Çalışkan olur, üretken olur. Çok kitap okur ve okuduğu kitapları çevresindeki insanlara anlatarak onların da bilgilerinden faydalanmasını sağlar. Boş oturmaz ve bir işi bitirdiğinde hemen diğer işe başlar. Yeri gelir oynar, eğlenir ama her gün az da olsa çalışmasına, plan ve programına devam eder. Disiplinli bir hayatı kendine alışkanlık eder. Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardır “ Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.” diye. Vatanını seven öğrenci görevini en iyi şekilde yapan kimsedir.

Ben Öğretmen Olsaydım Konulu Konuşma

 

Ben Öğretmen Olsaydım Konulu Konuşma


Öğretmen olmak, öğrencilerinin olması, özellikle de seni çok seven, sana bağlı olan ve seni görmediği zamanlarda özleyen öğrencilerinin olması çok güzel bir duygudur.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım


Ben öğretmen olsaydım öğrencilerimi çok severdim. Onlar arasında çalışkan ve tembel ayrımı yapmazdım ve her birinin seviyesine inip gözlerinin içine bakardım. Onları sevdiğimiz, onlara değer verdiğimi davranışlarımla belli ederdim. Çok hırçın olan öğrencilerime karşı ön yargılı olmazdım. Neden hırçın olduğunu psikolojik rehber öğretmeninin de desteği ile öğrenmeye çalışırdım. 


Çocukları aşırı ödevlere boğmazdım. Onların dersten zevk alması için farklı öğretim yöntem ve teknikleri kullanırdım. Onların dikkatini çekecek materyaller hazırlar ve onların dersten zevk almasını sağlardım. Öğretmenler Gününde kesinlikle hediye kabul etmediğimi onlara söylerdim. Böylece hiçbir öğrencim kendini hediye alma zorunluluğu içinde hissetmezdi ve böylece ben de vicdani olarak kendimi daha rahat ve daha mutlu hissederdim.

 

Sevgili Öğretmenim,

Ben öğretmen olsaydım öğrencilerime hiç bir şekilde şiddet uygulamazdım ve sorunları konuşarak çözmeye çalışırdım. Öğrencimin biricik ve değerli olduğunu ona her türlü hissettirirdim. Onları gezilere götürürdüm ve yaparak, yaşayarak öğrenmelerine katkıda bulunurdum. Onların güzel ahlaklı insanlar olması için elimden gelen her türlü örnek davranışı gösterirdim.


 Onların hayatında güzel bir anı olarak kalmak ve beni iyi olarak, iyi insan olarak hatırlamalarını isterdim. Onun içinde hiç birine ses tonumu yükseltmez ve onları korku kültürü ile yetiştirmezdim. Onlara sevgiyi, saygı, dürüst ve güvenilir insan olmayı öğretirdim. Hem akademik hayatları boyunca, hem de sosyal yaşamları boyunca başarılı olmaları için elimden gelen her türlü özveriyi gösterirdim. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Okuduğunuz Kitaplar Arasında Sizi En Çok Etkileyen Bir Kitabı Özetleyiniz ve Kitabın Sizi Etkileyen Yönlerini Anlatınız

 

Okuduğunuz Kitaplar Arasında Sizi En Çok Etkileyen Bir Kitabı Özetleyiniz ve Kitabın Sizi Etkileyen Yönlerini Anlatınız.


Bu zamana kadar okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyen kitap Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi adlı eseri olmuştur. Beyaz Gemi kitabını bitirdikten sonra kendimi çok üzgün hissetmiştim ve gözlerimden yaşlar gelmişti. Bir çocuk ve dedesini anlatan, çocuğun halasını ve eniştesinin yaptığı rezillikleri anlatan harika bir kitaptı. Çocuğun anne ve babası çocuk bebekken ayrılmış ve köyden ayrılmışlardır. Çocuğa bakan ise dedesidir.  Dedesi çocuğa bir dürbün alır ve çocuk yüksek yerlere çıkar ve orada hayallere dalar.  Çocuğun babası gemide çalıştığı için çocuk babası ile ilgili hayallere kapılır. Dedesinin ona anlattığı masalları bir gün babasına anlatacağını umut eder. Mümin Dede ise  aşırı iyi bir insandır.


 Aşırı iyi olduğu için, aşırı fedakar olduğu için kötü niyetli insanlar onun iyi niyetini kullanmışlar ve ona karşı her türlü kötülüğü yapmışlardır. Hatta bu aşırı iyi niyetli insanlar için yazarımız şu sözü söylemiştir: Kendisini saydırmasını bilmeyeni saymazlar. diyerek bu kadar aşırı iyi niyetli olmanın bu dünyada işe yaramadığını anlatmak istemiştir Cengiz Aytmatov. Mümin Dedeye  kötülüğü yapanların en başında ise damadı Orozkul gelmektedir. Orozkul; eşi bebek dünyaya getirmediği için eşine her türlü işkenceyi yapan cani ve cahil bir adamdır. Kızının dayak yediğini gören dede ise kahrolmakta ve ama elinden bir şey gelmemektedir. Çünkü tüm güç Orozkul’un elindedir. Orozkul burada güçlü olan taraftır ve ormandaki hayvanlara da zarar vermektedir. Orozkul orman koruma memuru olduğu halde para karşılığında başkasına ağaç vermektedir. Yani dolandırıcı, beş para etmez adamın tekidir. Orozkul Mümin Dedeye  her türlü zor işleri yaptırır ve dedeye türlü kötülükler yaptırır ama zorla yaptırır bunu. Mesela ceylanların içinde Maral Ana adında efsanevi ceylan da vardır.


 Dede çocuğa bazı zamanlar  bu ceylanların hikayesini anlatır ve çocuk çok mutlu olur. Mümin Dede, bir gün Orozkul’un baskısı ve komşusu Seydahmet’in telkiniyle kutsal saydığı Maral Ana’yı vurur. Evlerine getirip kazana atarlar. Çocuk Maral Ana’nın kafasını ve kazanlarda pişen etleri görünce dedesinin bunu yaptığına inanamaz ve ondan soğur. Oysa Mümin Dede bu kötülüğü isteyerek yapmamıştır. Ona bu kötülüğü zalim damadı yaptırmıştır. Dedesini ilk kez sarhoş olarak görür. Ölü geyiğin yanında ölü gibi donmuş bir vaziyette duran dedesinden kaçarak uzaklaşır. Hayalinde olduğu gibi, balık olup yüzerek babasının gemisine gitmek için kendisini ırmağın sularına bırakır. Roman küçük bir çocuğun soğuk savaş yıllarındaki dramını anlatmaktadır. Okuduğum zaman çok etkilenmiştim ve halâ da etkisi altında kaldığım muhteşem bir kitaptır. Kitabın beni etkileyen yönleri ise çocuğun hayallerinin gerçekleşmemesi, çocuğun çocukça kendini nehre atıp orada kitabın sona ermesidir. Mümin Dede için çok üzüldüm. Çok fazla iyi insanlara neden bu kadar zalimlik yapılıyor diye kendi kendime sorguladım. Demek ki bu dünyada aşırı iyi insan olmamak gerekiyormuş. 


Ayrıca kitapta geçen şu özlü sözler de beni çok etkilemiştir:

“İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır.”

“Oysa birçokları hastalıktan değil de, kendini büyük gösterme ihtirasından ölülerdi.”

“Kocası onu öldürürcesine dövüyordu da o yine affediyordu! Niçin affediyordu? Hiç affetmemek gerekirdi böylelerini.”

“Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşmadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir.”

"Dedem diyor ki; atalarının adlarını, kim olduklarını unutanlar, kötülük yapmaktan utanmazlarmış. Çünkü o zaman insanın nasıl biri olduğunu ne çocukları bilirmiş, ne de çocuklarının çocukları."

“İyi yürekli bir insandı ve böyle olduğunu, ama değerinin bilinmediğini yüzüne bakar bakmaz anlardınız.”

“Ozanlar böyle övgü, böyle dalkavukluk yarışında bulunurlarsa, ozan, ozan olmaktan çıkar, şarkının, şiirin düşmanı hâline gelir.”