Vatansever Öğrencinin Sorumlulukları Nelerdir Konulu Konuşma

 

Vatansever Öğrencinin Sorumlulukları Nelerdir Konulu Konuşma


Vatansever öğrenci vatanı seven, onu gözü gibi koruyan ve yeri geldiği vatanı için hayatını feda etmeye hazır olan kimsedir.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Vatansever bir öğrenci ilk olarak gerçek anlamda vatanını sevmeli ve bu sözde kalmamalıdır. Onun için de önce güzel ahlaklı, doğru, dürüst ve güvenilir bir insan olmalıdır. Daha sonra ev içindeki sorumluluklarını, okul içinde sorumluluklarını yerine getirmelidir. Derslerine çalışmalı, ilim ve fenni kendine rehber edinmelidir. Mustafa Kemal Atatürk gibi çalışkan, vatansever olmalıdır. Tarihteki büyük kişilikleri kendine örnek almalıdır. Çok çalışmalıdır, bıkmadan, yorulmadan vatanını geliştirmek için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapmalıdır. 


En az iki yabancı dil öğrenir ve ülkesinin tarihini çok iyi bilir ve geçmişte yaşana hatalardan ders çıkarır ve bunun için daha çok çalışır ve daha çok bilim yolunda ilerler. Ana diline sahip çıkar ve ana dilini yabancı dillerin etkisinden korur ve Türkçe giderse Türkiye gider sözünden yola çıkarak ana diline sahip çıkar ve ülkesinin gitmemesi için var gücü ile mücadele eder. Araştırmacı ruha sahip olur ve isteyerek çalışır, öğrenir ve donanımlı olur. Azimli, sabırlı, kararlı ve tutarlı olur. Vatanını seven bir öğrenci sorgulama becerisine sahip olmalıdır. Empati kurma becerisine sahip olmalıdır, çevreye duyarlı olmalı, çevreyi kirletmemeli, ormanlarını korumalıdır. Vatanını seven bir öğrenci bu vatan için kan dökmüş, şehit olmuş vatan kahramanlarına ve Mustafa Kemal’e minnet duyar ve onları her zaman iyi anar. 


Sevgili Öğretmenim,


 Vatanı seven öğrenci ülkesinin askerine, devlet adamına, polisine saygı duyar ve onlara karşı gelmez. Vatanını seven insan kaba kuvvete başvurmaz ve her zaman nezaket sahibi insan olur. Çalışkan olur, üretken olur. Çok kitap okur ve okuduğu kitapları çevresindeki insanlara anlatarak onların da bilgilerinden faydalanmasını sağlar. Boş oturmaz ve bir işi bitirdiğinde hemen diğer işe başlar. Yeri gelir oynar, eğlenir ama her gün az da olsa çalışmasına, plan ve programına devam eder. Disiplinli bir hayatı kendine alışkanlık eder. Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardır “ Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.” diye. Vatanını seven öğrenci görevini en iyi şekilde yapan kimsedir.

Ben Öğretmen Olsaydım Konulu Konuşma

 

Ben Öğretmen Olsaydım Konulu Konuşma


Öğretmen olmak, öğrencilerinin olması, özellikle de seni çok seven, sana bağlı olan ve seni görmediği zamanlarda özleyen öğrencilerinin olması çok güzel bir duygudur.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım


Ben öğretmen olsaydım öğrencilerimi çok severdim. Onlar arasında çalışkan ve tembel ayrımı yapmazdım ve her birinin seviyesine inip gözlerinin içine bakardım. Onları sevdiğimiz, onlara değer verdiğimi davranışlarımla belli ederdim. Çok hırçın olan öğrencilerime karşı ön yargılı olmazdım. Neden hırçın olduğunu psikolojik rehber öğretmeninin de desteği ile öğrenmeye çalışırdım. 


Çocukları aşırı ödevlere boğmazdım. Onların dersten zevk alması için farklı öğretim yöntem ve teknikleri kullanırdım. Onların dikkatini çekecek materyaller hazırlar ve onların dersten zevk almasını sağlardım. Öğretmenler Gününde kesinlikle hediye kabul etmediğimi onlara söylerdim. Böylece hiçbir öğrencim kendini hediye alma zorunluluğu içinde hissetmezdi ve böylece ben de vicdani olarak kendimi daha rahat ve daha mutlu hissederdim.

 

Sevgili Öğretmenim,

Ben öğretmen olsaydım öğrencilerime hiç bir şekilde şiddet uygulamazdım ve sorunları konuşarak çözmeye çalışırdım. Öğrencimin biricik ve değerli olduğunu ona her türlü hissettirirdim. Onları gezilere götürürdüm ve yaparak, yaşayarak öğrenmelerine katkıda bulunurdum. Onların güzel ahlaklı insanlar olması için elimden gelen her türlü örnek davranışı gösterirdim.


 Onların hayatında güzel bir anı olarak kalmak ve beni iyi olarak, iyi insan olarak hatırlamalarını isterdim. Onun içinde hiç birine ses tonumu yükseltmez ve onları korku kültürü ile yetiştirmezdim. Onlara sevgiyi, saygı, dürüst ve güvenilir insan olmayı öğretirdim. Hem akademik hayatları boyunca, hem de sosyal yaşamları boyunca başarılı olmaları için elimden gelen her türlü özveriyi gösterirdim. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Okuduğunuz Kitaplar Arasında Sizi En Çok Etkileyen Bir Kitabı Özetleyiniz ve Kitabın Sizi Etkileyen Yönlerini Anlatınız

 

Okuduğunuz Kitaplar Arasında Sizi En Çok Etkileyen Bir Kitabı Özetleyiniz ve Kitabın Sizi Etkileyen Yönlerini Anlatınız.


Bu zamana kadar okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyen kitap Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi adlı eseri olmuştur. Beyaz Gemi kitabını bitirdikten sonra kendimi çok üzgün hissetmiştim ve gözlerimden yaşlar gelmişti. Bir çocuk ve dedesini anlatan, çocuğun halasını ve eniştesinin yaptığı rezillikleri anlatan harika bir kitaptı. Çocuğun anne ve babası çocuk bebekken ayrılmış ve köyden ayrılmışlardır. Çocuğa bakan ise dedesidir.  Dedesi çocuğa bir dürbün alır ve çocuk yüksek yerlere çıkar ve orada hayallere dalar.  Çocuğun babası gemide çalıştığı için çocuk babası ile ilgili hayallere kapılır. Dedesinin ona anlattığı masalları bir gün babasına anlatacağını umut eder. Mümin Dede ise  aşırı iyi bir insandır.


 Aşırı iyi olduğu için, aşırı fedakar olduğu için kötü niyetli insanlar onun iyi niyetini kullanmışlar ve ona karşı her türlü kötülüğü yapmışlardır. Hatta bu aşırı iyi niyetli insanlar için yazarımız şu sözü söylemiştir: Kendisini saydırmasını bilmeyeni saymazlar. diyerek bu kadar aşırı iyi niyetli olmanın bu dünyada işe yaramadığını anlatmak istemiştir Cengiz Aytmatov. Mümin Dedeye  kötülüğü yapanların en başında ise damadı Orozkul gelmektedir. Orozkul; eşi bebek dünyaya getirmediği için eşine her türlü işkenceyi yapan cani ve cahil bir adamdır. Kızının dayak yediğini gören dede ise kahrolmakta ve ama elinden bir şey gelmemektedir. Çünkü tüm güç Orozkul’un elindedir. Orozkul burada güçlü olan taraftır ve ormandaki hayvanlara da zarar vermektedir. Orozkul orman koruma memuru olduğu halde para karşılığında başkasına ağaç vermektedir. Yani dolandırıcı, beş para etmez adamın tekidir. Orozkul Mümin Dedeye  her türlü zor işleri yaptırır ve dedeye türlü kötülükler yaptırır ama zorla yaptırır bunu. Mesela ceylanların içinde Maral Ana adında efsanevi ceylan da vardır.


 Dede çocuğa bazı zamanlar  bu ceylanların hikayesini anlatır ve çocuk çok mutlu olur. Mümin Dede, bir gün Orozkul’un baskısı ve komşusu Seydahmet’in telkiniyle kutsal saydığı Maral Ana’yı vurur. Evlerine getirip kazana atarlar. Çocuk Maral Ana’nın kafasını ve kazanlarda pişen etleri görünce dedesinin bunu yaptığına inanamaz ve ondan soğur. Oysa Mümin Dede bu kötülüğü isteyerek yapmamıştır. Ona bu kötülüğü zalim damadı yaptırmıştır. Dedesini ilk kez sarhoş olarak görür. Ölü geyiğin yanında ölü gibi donmuş bir vaziyette duran dedesinden kaçarak uzaklaşır. Hayalinde olduğu gibi, balık olup yüzerek babasının gemisine gitmek için kendisini ırmağın sularına bırakır. Roman küçük bir çocuğun soğuk savaş yıllarındaki dramını anlatmaktadır. Okuduğum zaman çok etkilenmiştim ve halâ da etkisi altında kaldığım muhteşem bir kitaptır. Kitabın beni etkileyen yönleri ise çocuğun hayallerinin gerçekleşmemesi, çocuğun çocukça kendini nehre atıp orada kitabın sona ermesidir. Mümin Dede için çok üzüldüm. Çok fazla iyi insanlara neden bu kadar zalimlik yapılıyor diye kendi kendime sorguladım. Demek ki bu dünyada aşırı iyi insan olmamak gerekiyormuş. 


Ayrıca kitapta geçen şu özlü sözler de beni çok etkilemiştir:

“İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır.”

“Oysa birçokları hastalıktan değil de, kendini büyük gösterme ihtirasından ölülerdi.”

“Kocası onu öldürürcesine dövüyordu da o yine affediyordu! Niçin affediyordu? Hiç affetmemek gerekirdi böylelerini.”

“Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşmadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir.”

"Dedem diyor ki; atalarının adlarını, kim olduklarını unutanlar, kötülük yapmaktan utanmazlarmış. Çünkü o zaman insanın nasıl biri olduğunu ne çocukları bilirmiş, ne de çocuklarının çocukları."

“İyi yürekli bir insandı ve böyle olduğunu, ama değerinin bilinmediğini yüzüne bakar bakmaz anlardınız.”

“Ozanlar böyle övgü, böyle dalkavukluk yarışında bulunurlarsa, ozan, ozan olmaktan çıkar, şarkının, şiirin düşmanı hâline gelir.”

İçinde Ateş, Kamp, Kurt, Dağ Kelimeleri Geçen Hikaye

 

İçinde Ateş, Kamp, Kurt, Dağ Kelimeleri Geçen Hikaye


Sonbahar mevsimi gelmiş, havalar soğumaya başlamış, ağaçlar üzerindeki yapraklardan kurtulmaya çalışıyordu. Okulumuzun bahçesindeki kayısı ve elma ağaçları da  bu yıl çok yorulmuş, üzerindeki elma ve kaysılardan hepimiz yemiştik. Şimdi yaprakları sararmış, esen rüzgar yaprakları  hızlıca ağaçtan ayırıyordu. Öğretmenimiz,  haydi çocuklar zil çaldı artık sınıfa diye seslenince kendime geldim ve sınıfıma girdim. Öğretmenimiz sınıfa girince bize bir müjdesi olduğunu söyledi e şunları dedi: Çocuklar kış mevsimi gelmeden hafta sonu bir plan yapmayı düşündük. Hep birlikte ormana gidelim ve orada bir güzel eğlenelim, çam ağaçlarını görelim, kuş seslerini dinleyelim. Kar yağdığı zaman buralara gelmek zor olur dedi. Onun için iki günlüğüne oraya kamp kuralım ve ateş yakalım. Ateşi biz ağaçlardan uzak bir yere yakarız, siz de o oynarsınız, eğlenirsiniz. Siz hiçbir şey getirmeyeceksiniz.


 Sadece topunuzu, ipinizi getirin yeter. Yemekler bizden dedi. Hepimiz çok sevinmiştik. Hafta sonunu iple çekiyordum. Hemen okul çıkışı müjdeyi anneme de vardım. Annem de çok mutlu oldu. Ne güzel ormana varacaktım, Dağlara çıkacak ve oralardaki farklı bitkileri de görecektim. Günler geçti ve en sonunda hafta sonu geldi. Okulumuzun tuttuğu servis ile ormana doğru yol aldık. Orman yoluna girdiğimizde hep birlikte şarkılar, türküler söyledik ve çok mutlu olduk. Daha sonra kamp alanına indik. Dışarısı aşağı yerlere göre daha soğuktu.Öğretmenlerimiz hemen çadırları kurdu, ateşi yaktı ve hepimiz ısınmaya başladık. Daha sonra öğretmenlerimizin getirdiği etli etmek, kek, kurabiye, kuruyemişlerden ve meyvelerden güzelce yedik ve karnımız bir güzel doydu. Ormanı gezdik. Ağaçların görüntüsü, kuşların sesi ile tam bir huzura kavuştuk ki uzaklardan bir ses geldi ve hepimiz irkildik. Öğretmenimiz bu kurt sesi, sakin olun çocuklar araçlarımız hemen yanımızda korkacak bir durum yok dedi ama ben korkudan tir tir titriyordum.


 Öğretmenimiz merak etme Alper kurt bu kadar kalabalığın yanına gelmeye cesaret edemez dedi. İşte o zaman korkum az da olsa geçti ve başladık oyunla oynamaya, ormandan akan temiz suları kana kana içmeye…. Daha sonra akşam oldu ve hepimiz çadırda uyuduk. Sabah kuş sesleri ile uyandık. Dışarısı mis gibi kokuyordu. Her yer çam ağaçları ile kaplıydı. Gözümüz yeşile doymuştu. Öğretmenlerimiz kahvaltı hazırlamıştı ve kahvaltımızı yapıp daha sonra ormanı gezmeye başladık. Öğretmen bize farklı bitkileri, ağaçları tanıttı. Gezmekten çok yorulduk ve kamp alanımıza vardık. Orada diğer öğretmenlerimiz mangal yakmış ve etler pişmişti. Etlerin kokusu bizi mest etmişti. Hemen yemeğe oturduk ve etlerden yedik, ayran içtik ve çok güzel bir gün geçti. İkinci gecemizde kampta geçirdik ve sabah uyanır uyanmaz yola çıktık. Servis hepimiz evine bıraktı. Arkadaşlarımla ve öğretmenlerimle harika bir kamp geçirmiştik. Çok şükür ki kurt yanımıza bile gelmemişti.

Düzenli ve Sistemli Çalışmanın Ne Olduğunu, Bu Şekilde Çalışırsak Neler Başarabileceğimizi Başaran İnsanlardan Da Örnekler Vererek Anlatınız Konulu Konuşma

 

Düzenli ve Sistemli Çalışmanın Ne Olduğunu, Bu Şekilde Çalışırsak Neler Başarabileceğimizi , Başaran İnsanlardan Da Örnekler Vererek Anlatınız Konulu Konuşma


Düzenli ve sistemli  çalışma; planlı ve programlı çalışma demektir. Yani insanın kendine göre bir disiplini olmalı, aşırı konfor bir yaşamla başarı gelmeyecektir. Plan dahilinde hareket ettiğimiz zaman, sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz zaman başarı da bizimle birlikte gelecektir.

Sevgili Öğretmenim,

Düzenli ve sistemli bir şekilde çalıştığımız zaman ileride rahat bir hayatımız olur. Hele bir de sevdiğimiz mesleği yaparsak o zaman işler daha da güzel bir hâl alır. Düzenli ve sistemli çalıştığımız zaman amaçlarımıza ulaşırız, kendi ayaklarımız üzerinde dururuz ve kendi geçimimizi sağlayabiliriz. Kimseye muhtaç olmayız. Düzenli çalışanların en önemli özelliği her gün çalışmaları, başarıya inanmaları, azimli olmalarıdır. Başarı bir günde gelmez. Onun için ara ara çok çalışmak başarı getirmez. Başarının gelmesi için her gün çalışmak, işini sevmek ve işinle meşgul olmak gerekir.

 

Örneğin Nobel ödülü olan Aziz Sancar gençlik yıllarında günde on sekiz saat çalıştığını söylemiştir. Şu anda yaşı ilerlemesine rağmen on iki saat çalışmaktadır. İşte böyle insanlar başarıyı çalışmalarına, kendi iç disiplinlerine borçludur. Aynı zamanda kişinin  kendisine güvenmesi, inanması ve hayalleri doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Bir diğer örnek ise Mustafa Kemal Atatürk’tür. O çok yönlü ve başarılı bir liderdir. Devlet adamlığının yanında başka bir çok  yönü olmuştur. Hem asker, hem öğretmen hem daha birçok şey… Kitap bile çıkaran Mustafa Kemal  bunu çok okumasına, çok çalışmasına ve disiplinli oluşuna borçludur.

 

 Düzenli bir şekilde çalıştığımız zaman hayatımızda düzene girer, kendimizi daha güçlü ve daha mutlu hissederiz. Manevi anlamda aldığımız doyum ise bizi daha da mutlu eder. Başarılı olduğumuz zaman hem kendimize, hem ailemize, hem yakın çevremize, hem de dünyaya faydamız olur. Tüm bunların olması için çalışmalı, okumalı, araştırmalıyız ve severek çalışmaktan da asla vazgeçmemeliyiz. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkürler öğretmenim.

“Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.” Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek” Konulu, Tiyatro Metninizi Öğretmeninizin Yönlendirmesiyle Grup Olarak Yazınız.

 

“Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.” Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek” Konulu, Tiyatro Metninizi Öğretmeninizin Yönlendirmesiyle Grup Olarak Yazınız.


Öğretmen sınıfa girdiğinde Hüseyin’in yine gelmemiş olduğunu gördü ve sinirlenmeye başladı. Hüseyin okula her gün geç kalan bir çocuktu. Tuncay, Yasemin, Özlem ve Hatice öğretmene daha şirin görünmek için galiba daha çok uyumak için bilerek geç kalıyor öğretmenim diyerek öğretmeni daha beter kışkırtmaya başladılar ama Nergis onlara katılmadı. Öğretmenim belki gerçekten geçerli bir nedeni vardır, ön yargılı olmayalım diyerek daha nazik davrandı. On dakika sonra kapı vuruldu ve gelen Hüseyin'di.


Öğretmen: Neden okula geç kaldın Hüseyin? dedi.

Tuncay: Neden olacak öğretmenim, keyif yapıyor Hüseyin

Yasemin: Oh be ne güzel, keşke biz de hep geç kalksak.

Özlem: Ezik misin, Hüseyin öğretmenimiz bir şey sordu.

Hüseyin: Öğretmenim geç kaldım,  kusura bakmayın, ailevi nedenler, nedenini burada açıklayamam.

Öğretmen: Madem bahanen ailevi nedenler, aç bakalım elini diye cetvelle Hüseyin'e hızlıca vurdu, diğer çocuklar da güldü ama Nergis gülmedi, hatta gözünden bir damla yaş geldi.

Nergis: Öğretmenim neden arkadaşımıza vurdunuz, bu çok yanlış dedi.

Öğretmen: Sen karışma işine bak Nergis dedi.



Hüseyin: Eline baktı, yüzü utançtan kıpkırmızı oldu, başını öne eğdi ve ders dinlemeye devam etti. Daha sonra zil çaldı ve herkes evine dağıldı.

Ertesi gün yine çocuklar okula geliyordu. Öğretmen de o sırada Hüseyinlerin evinin önünden geçerken Hüseyin'in babasını tekerlekli sandalyede hastaneye yetiştirmeye çalıştığını gördü ve görür görmez şok oldu, oraya çöktü ve kalbi acımaya, ağlamaya başladı. Hüseyin’e inanmamıştı ve onu arkadaşlarının önünde rencide etmiş, üstelik şiddet uygulamıştı. Canı yanıyordu, çok pişmandı.

Öğretmen okula vardı ve Hüseyin yine geç kaldı. Kapı vuruldu, öğretmen gir dedi.

Öğretmen: Hüseyin gel dedi ve Hüseyin başını öne eğerek elini açtı ve öğretmenin eline vurmasını bekledi. Öğretmen elindeki cetveli ona verdi ve kendi elini uzattı ve ağlamaya başladı. Affet beni Hüseyin, ben bana yakışmayan davranışta bulundum. Çok özür dilerim, affet diye öğrencilerin içinde çocuktan özür diledi.

Hüseyin: Siz öğretmensiniz, kalkın lütfen yerden öğretmenim. Affedecek bir şey yoktur. Arkadaşlarım babamın engelli olması ile dalga geçmesin diye ailevi nedeni size söyleyemedim dedi. Onu her gün sağlık ocağına iğnesini vurdurmaya götürüyordum diyerek başını yere eğdi.


Özlem: Beni de affet Hüseyin.

Tuncay: Lütfen bizi affet arkadaşım, lütfen

Nergis: Ben sana inanmıştım Hüseyin ama arkadaşlarım adına ben de özür diliyorum, affet onları dedi.

Hüseyin: Affetmek ne ki arkadaşlar. Hepimiz insanız. İnsan bazen hata yapabilir. Öğretmenim siz de üzülmeyiniz, ben hepinizi çok seviyorum.

Öğretmen: Hüseyin’ e sarıldı ve gözünden akan yaşları silmeye çalıştı ama gözyaşı pınar gibi akmaya devam ediyordu.

Öğrenciler:  Hüseyin seni çok seviyoruz, biz bir daha böyle bir hata yapmayacağız,  bizi affettiğin için teşekkür ederiz.

Hüseyin:  Ben de sizi çok seviyorum arkadaşlarım, öğretmenim. üzülmeyin hadi ama diye konuşmayı bitirdi.