Büyüklerimize, Yaşlılarımıza Saygı Konulu Kompozisyon

 Büyüklerimize, Yaşlılarımıza Saygı Konulu Kompozisyon


Büyüklerimize, yaşlılarımıza saygı duymak, onların kalbini kazanmak, onlara yapamadığı işlerde yardımcı olmak büyük bir erdemdir. Büyüklere ve yaşlılara saygının olmadığı toplumlarda ahlak da olmaz ve ahlaki yapı çöktüğü için toplumsal yapı da zaman içinde bozulmaya başlar. Başta kendi ailemiz olmak üzere, komşularımız, arkadaşlarımızın annesi, babası,  öğretmenlerimiz ve bizden büyük kimselere karşı nezaketli davranmalıyız.


 Büyükler biz gençlerin iyiliğini ister ve onun için bize yol gösterir, ihtiyaç duyduğumuzda onlardan nasihat alırız. Çünkü onlar hayatın deneyimlerinden geçmiş koca çınarlardır. Bundan dolayı en ufak bir şeyde onların kalbini kırmamalıyız, onları incitmemeliyiz. Çünkü onlar bize hayatı öğreten, bize destek olan saygıdeğer kimselerdir. Kırdığımız kalbi bir daha tamir etmemiz kolay olmayabilir. Onun için hal ve hareketlerimize dikkat etmeli , ölçülü davranışlarda bulunmalıyız. Onlara sesimiz yükseltmemeliyiz, onları eski kafalı olarak aşağılayıcı konuşmalar yapmalıyız. Böyle konuşmalar yapmak kişinin ne kadar karaktersiz olduğunun da göstergesidir. Onlara saygı göstermek kişinin kendi değerlerine, kendi kültürüne saygı göstermesi ve onu benimsemesi demektir aslında. Yaşlılar bizden yardım istedikleri zaman hemen onlara var gücümüz ile yardım etmeliyiz.


 Onların hayır duasını alırsak Allah da bizim işlerimiz yolunda götürür ve böylece biz de mutlu olmuş oluruz. Sevgili Peygamber efendimiz bu konu ile ilgili şunu söylemiştir: "Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”  Bu sözden de saygının ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz. 

Atatürk’ün Herhangi Bir Anısını Araştırınız.

 Atatürk’ün Herhangi Bir Anısını Araştırınız.


Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olduğu yıllardı. Mustafa Kemal bir sabah arkadaşları ile Çankaya’da gezmeye çıkmıştı. Mustafa Kemal’in o sırada yanına küçük bir çocuk yaklaştı ve  Mustafa Kemal de çocuğu yakaladı. Çocuğun gözlerine bakarak

- Adın ne senin bakayım:

- Cemil

-Çankaya’da mı oturuyorsun Cemil?

- Hayır, Ayrancı’da oturuyorum

- Mektebe gidiyor musun?

-  Bu soru karşısında çocuk Çocuk başını  hızla öne doğru eğdi.

- E…  Ne okuyorsun mektepte?

- Her bir şey okuyoruz.

- Peki Cemil, sen benim kim olduğumu biliyor musun?


- Çocuk zeki bakışlarını Mustafa Kemal2in üzerinde gezdirmeye başladı.

- Sen Gazi Paşasın

- Mustafa Kemal tebessüm etti ve gülümsedi.

- Olmadı Cemil, ben senin Gazi Paşan değilim. Sen beni Gazi Paşa’ya benzettin.

Yok benzetmedim, iyi biliyorum sen Gazi Paşasın.

- Nereden biliyorsun peki?

- Çünkü,  dedi sana hiç kimse benzemez…


- Mustafa Kemal'in çelik gibi bakan gözleri nemlendi. Daha sonra Cemil ile biraz daha sohbet etti ve ona büyüdüğü zaman hangi işi yapacağını falan sordu.

Sonra O’nu oyuna iade edip yoluna devam ederken yanındakilere döndü:
- “Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak” dedi.

Cumhuriyet 100 Yaşında Konulu Hikaye Örneği

Cumhuriyet 100 Yaşında Konulu Hikaye Örneği


Bir hafta önce başlamıştı hazırlıklar. Öğretmenimiz sınıfımızı süslemiş bizde ona yardım etmiştik. Türk bayrakları, Atatürk bayrakları, asker bayrakları ile donatmıştık sınıfın her yanını. Balonlar ve daha çeşit çeşit süslemeler….


Hepimiz çok heyecanlıydık çünkü yarın bizim cumhuriyetimiz koca bir asır oluyor 100 yaşına giriyordu. Dile kolay tam 100 yıl, nice anılar, hikayeler, emekler, ayrılıklar ve en sonunda halkın egemenliği, milletin iradesi. Okul çıkışı herkes evine dağıldı ve akşamdan erkenden kalktım. Sabah uyandığımda güneş bugün cumhuriyet için doğmuştu sanki. Öyle bir aydınlatmıştı ki odamı gözlerim kamaştı. E güneş biliyor bu koca dev eserin 100 yaşında olduğunu. Ondandır diye güldüm kendi kendi kendime. Babam niye gülüyorsun Akın dedi. Hiç dedim. Biliyorum bugün okul ile  bir kutlama yapacaksınız ondan değil mi dedim. Evet evet dedim . Daha sonra kahvaltımı yaptım ve doğru okula gittim. Okul çevresi velileri, öğretmenler ve öğrenciler ile dolmuştu. Annem ve babam da başka okulda öğretmen olduğu için onlarla büyük meydanda buluşacaktık. Okulda hemen sıra olduk, cumhuriyet temalı şiirler, okundu, kompozisyonlar okundu ve kısa gösterilersen sonra sıra halinde büyük meydana koştuk ve ora tıklım tıklım doluydu.


 Çocuklar, gençler, yaşlılar ellerinde Türk bayrakları ile doldurmuştu alanı. Herkesin gözünde umut, mutluluk ve heyecan vardı. Yaşlı nineler bile var. Koca Paşa , büyük Atatürk var ol, iyi ki bu dünyadan geldin geçtin diyerek Atatürk’e olan minnetlerini dile getiriyorlardı. Duygulandım ve gözümden birkaç damla yaş geldi. Daha sonra ülkemizin cumhurbaşkanı çıktı kürsüye cumhuriyetin anlam ve önemi ile ilgili kısa bir konuşma yaptı. Sonra başladı gösteriler, başladı cumhuriyet naraları ve başladı büyük bir demokrasi şöleni… Halk egemen, halk konuşan, halk sevinç çığlıklarını duyuran…. Annem ve babamı gördüm. Onlar da öğrencilerinin yanındaydılar. El salladım, gülümsedim, mutlu oldular. Sonra bir ses yükseldi meydandan. Hep birlikte cumhuriyet şiirini okumaya başladık:

Cumhuriyet hürriyet demek

Cumhuriyet özgürce yaşamak

Uygarlığa, çağdaşlığa

Durmadan, yılmadan, koşmak demek

Cumhuriyet mutluluk demek,

Cumhuriyet kol kola yürümek

Uygarlığa, çağdaşlığa durmadan, yılmadan koşmak demek....

İşte böyle bir günde girdi 100 yaşına cumhuriyet.  Sonra yorulduk ama mutlu bir sonla bitti gün. Çünkü cumhuriyeti, o koca dev eseri 100 yaşına tek başına girdirmedik. Neşelendik, hüzünlendik, yeri geldi ağladık ve ama sen varsın diye bunlar hep. 


Yaşın devam etsin, sen hep var ol cumhuriyet. Hep beraber bir ses yükseldi meydandan Bize getirdiğin yenilikler için sana sonsuz teşekkürler Mustafa Kemal. Ruhlarınız şad, mekanınız cennet olsun vatan için çarpışmış, vatan için şehadet şerbetini içmiş Mehmetçikler… denildi ve kısa bir süre sessizlik oldu meydanda. İnsanlar duygulanmış, ağlıyordu. Ne ağlamak ama... Bu zafer ağlamasıydı, bu Mustafa Kemal'e olan özlem, minnet duygusuydu. Doğum günün kutlu olsun Türkiye Cumhuriyeti2nin gözbebeği olan Cumhuriyet.

Peygamber Efendimizin Merhamet İle İlgili Hadislerini Araştırınız ve Sınıfta Konuşunuz.

 Peygamber Efendimizin Merhamet İle İlgili Hadislerini Araştırınız ve Sınıfta Konuşunuz.


Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz Muhammedi  el emin kişiliğin yanında çok ama çok merhametli bir Peygamberdi. O merhameti ile Müslümanlığın yayılmasını sağlamıştır. İşte bizler böyle bir Peygamber’in ümmetiyiz. Bize düşen de onun yolundan gitmek, tevazu sahibi olmak ve merhametli olmaktır.

 

Efendimizin merhamet ile ilgili hadisleri şunlardır:

 

“ Efendimiz (s.a.v.) “Her ağacın bir meyvesi vardır. Kalbin meyvesi de çocuktur. Allah çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez. Beni yaşatan Allah’a yemin ederim ki, cennete ancak merhametliler girer.” buyurdu. Biz “Ey Allah’ın Resulü, hepimiz (çocuklarımıza) merhamet ederiz.” dedik. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: “Sizden birinizin merhameti, yanındakilere merhamet etmesi değildir, asıl merhamet tüm insanlara merhamet etmesidir.” 

“Allah, mahlûkatı yarattığı vakit; kendi nezdinde arşın üstünde bulunan kitabına “Rahmetim, gazabıma üstün geldi” diye yazdı.”

Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir vücut gibidir. O vücudun bir organı acı çektiğinde, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşırlar.”

 

“Allah, yeri ve gökleri yarattığı gün yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet, yerle gök arasını dolduracak kadardır. Bu yüz rahmetten yeryüzüne bir tek rahmet indirdi ki, bu sayede anne yavrusuna, yabani hayvanlar ve kuşlar da birbirine merhamet ederler. Kıyamette ise O, bu rahmetin tamamı ile kullarına merhamet eder.”

“Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim.”

“Allah rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler. Hatta kısrak (emzirirken) yavrusuna basıp da zarar verir korkusuyla ayağını kaldırır.” 

“Ben bazen uzatmak niyetiyle namaza başlarım. Fakat bir çocuğun ağlayışını duyar ve annesinin ona düşkünlüğünü bildiğim için namazı kısa tutarım.” 

“Allahım! Bizi bağışla, bize merhamet eyle, bizden razı ol, (amellerimizi) kabul eyle, bizi cennetine koy, bizi cehennemden kurtar ve bizim her halimizi ıslah eyle.” 

“Merhametlilere Rahman merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin!” 

“Allah şu üç özelliği taşıyan kimseye himayesini artırır ve onu cennetine koyar:

Güçsüzlere yumuşak davranmak, ana babaya şefkat etmek ve elinin altında bulunanlara iyi muamele etmek.”

 

Efendimiz (s.a.v.): “Bir adam yolculuktayken susadı ve bulduğu bir kuyuya inip su içti. Çıktığında, dili dışarda, hızlı hızlı soluyan ve susuzluktan nemli toprağı yalayan bir köpek gördü. Adam: ‘Anlaşılan bu köpek de tıpkı benim gibi susuzluk çekmiş!’ dedi ve hemen kuyuya inerek pabucu ile su çıkarıp köpeğe içirdi. Bunun üzerine Yüce Allah, onu bağışladı.” buyurdu.

“Merhamet edin ki, size de merhamet edilsin. Bağışlayın ki, Allah da sizi bağışlasın.”

“ Enes b. Mâlik’in (r.a.) torunu Hişam anlatmaktadır: ‘Dedem Enes b. Mâlik ile birlikte Hakem b. Eyyüb’un mahallesine girdim. Bir de gördük ki, bazıları bir tavuğu (hedef olarak) dikmiş, ona atış yapıyorlardı. Bunun üzerine Enes: “Resulullah hayvanların bu şekilde tutularak öldürülmesini yasakladı” dedi.

Nevruz Bayramına Ne Zaman, Nasıl Kutlanıyor?

 Nevruz Bayramına Ne Zaman, Nasıl Kutlanıyor?


"Yeni yılın başlangıcı", "baharın müjdecisi", "doğa bayramı" olarak  kutlanan Nevruz Bayramı bahar aylarında kutlanır. Bu bayram  nevruz, mevris, novrız, navruz saban toy, ulusun ulu günü, cılgayak gibi adlarla da anılır." Nevruz kelime anlamı olarak ise yeni gün anlamına gelir. Bahar aylarında tabiat canlanmaya başlar. ve bahar aylarında Nevruz Bayramı kutlanır.


 Tabiatın canlanmaya başlaması ile  yeni bir yıl da başlamıştır. Yeni yıl ne kadar bereket, bolluk, yardımlaşma ve dayanışma ile geçerse tüm yıl da öyle geçer inancı hakimdir.  Bayram şu şekilde kutlanmaktadır: Yeni yılı yeni kıyafetler giyerek karşılayan insanlar, öncesinde evlerini temizliyor, varsa yıkılan yerleri onarıyor, badanalarını yapıyor. İnsanlar böylece yeni yılda her şeyin yeni olmasına özen gösteriyor. Kadınlar rengarenk elbiseler giyerler ve başlarına pullarla süslenmiş ışıltılı örtüler örterler. Topluluk büyük bir ateş yakar ve bu ateşin etrafında dans ederek ya da üstünden atlayarak büyük bir coşkuyla bu bayramı kutlarlar. Osmanlı’dan kalma kültürün devamı olarak  Manisa'da mesir macunu şenlikleri yapılır.


Mezarlıklar ziyaret edilir, ateşler yakılıp üzerinden atlanır, yumurtalar boyanıp tokuşturulur, semeni hazırlanır, nevruz sofrası kurulur, 'köje', 'köjö', 'köcö' olarak bilinen özel çorbalar hazırlanır, kökpar oyunu oynanır, güreş ve at yarışı düzenlenir, destan, kıssa ve hikayeler anlatılır, nevruznameler söylenir."

Cumhuriyet ve Türkçemiz Konulu Kompozisyon Hazırlayınız.

 Cumhuriyet ve Türkçemiz Konulu Kompozisyon Hazırlayınız.

 

29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyet ülkemize birçok yenilikler getirmiştir. Cumhuriyet ile seçimler halkın iradesi ile olmaya başlamıştır. Halk seçeceği yöneticiyi belli aralıklarla seçmeye başlamış, beğenmediği yöneticiyi yeri ve zamanı gelince görevden almasını bilmiştir .Cumhuriyet ile demokrasi şöleni olmuştur, demokrasinin gücü pekişmiştir. İnsan haklarına verilen önem daha çok artmış, bir çok inkılaplar gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet ile dilimizde de yenileşmeye gidilmiştir. Türk diline verilen önem artmış, Türkçenin daha sadeleştirilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Yazı inkılabı  Arap dili ve alfabesi Türk dili ile uyumsuz olduğu için ve Batı ile uyum sağlanması için  gerekli görülmüş ve yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’e göre Arap alfabesi Türk dilinin ihtiyaçlarını karşılamamaktaydı Ayrıca Arap alfabesi sosyal ve kültürel bakımdan geri kalmamıza neden olurken bir yandan da okuma ve yazma bakımından zorluk oluşturmaktaydı. Türk dili ile Arap dili arasındaki telaffuz farkı da birçok sorun ortaya çıkarmıştı ve bundan dolayı da devrim kaçınılmaz olmuştur.

 

1 Kasım 1928 yılında  Yeni Türk Alfabesi kullanılmaya başlanmış ama halkın yeni alfabeye alışması zaman almıştır. Devrimleri bir anda hemen kabul etmek zor olmuştur. bunun için halk alıştırılarak yavaş yavaş ana dil ile ilgili yenilikler yapılmaya başlanmıştır. İlk başöğretmen Mustafa Kemal olmuştur ve halkına okuma yazmayı öğretmeye çalışmıştır. Cumhuriyetin ilanından önce halk Türkçe konuşuyorken devlet yöneticileri ve aydınlar Osmanlıca konuşuyordu bu da devlet içerisinde ki bütünlüğe engel  oluyordu. Ayrıca Osmanlıca; Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dil haline gelmişti. Bu dile bir çekidüzen verilmesi gerekiyordu. 19. Yüzyıl ortalarında dil sadeleştirilmeye çalışılsa da başarılı olunamadı. Ancak cumhuriyetin ilanından sonra dilde sadeleşme çalışmalarına hız verildi. Daha sonra  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Türk Dil Kurumunun açılmasına öncülük etmiştir. Türk Dil Kurumu ana dilimiz ile şu çalışmaları yapmıştır: Türkçe sözlük hazırlanması, yabancı eserlerin çevrilmesi, diğer ağızlarla olan kelime farklılıklarının giderilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Daha sonra  Mustafa Kemal’in özel gayreti ile 1935 yılında faaliyete geçirilen Dil ve Tarih ,Coğrafya Fakültesi kurulmuştur. Cumhuriyet’in eğitim, kültür ve bilim anlayışını yansıtan bu fakültede de ana dile önem verilmiş ve ana dilin daha iyi gelişmesi için çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.  


Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk, tüm dillerin Türkçeden geldiği tezine dayalı bir dilbilim kuramı olan güneş dil teorisine destek vermiştir. Ancak dilbilimciler tarafından kabul görmediği için zaman içerisinde önemini kaybetmiştir. Bu dönemde bilim terimleri Türkçeleşmiştir. Zooloji, kimya, fizik ve benzeri bilim dallarında bulunan terimler Türkçe olarak kullanılmaya başlanmıştır. Atamız 48 sayfalık geometri kitabı yazmıştır ve tamamı Türkçe terimlerden oluşmuştur. Açı, açıortay, çember gibi terimleri Osmanlıcadan Türkçeye çevirerek ilk defa kullanan da Atatürk olup bu konulara değindiği bir de geometri kitabı yazmıştır.