Yusuf Hayaloğlu’nun “Ah Ulan Rıza” Şiiri

 

Yusuf Hayaloğlu’nun “Ah Ulan Rıza”  Şiiri

 

1953 Tunceli doğumludur. Zaza asıllı Türk şair ve söz yazarıdır.
 Hayaloğlu; akciğerindeki tümör nedeniyle uzun süredir kanser tedavisi gören Yusuf Hayaloğlu 56 yaşında hayata gözlerini yumdu.

 

Ah Ulan Rıza

Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

 

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

 

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

 

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

 

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşk olsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem! ..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!

 

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

 

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık! ..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu! ..

 

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..

 

Vay be Rıza! ..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

 

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

 

Talih yüzümüze gülecekti be! ..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kral arkadaşımdın! ..

 

Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..

Yusuf Hayaloğlu

Altın Pas Tutmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Altın Pas Tutmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Dürüst, namuslu, onurlu kimseye hiç kimse çamur atamaz. Yani hiç kimse ona iftira atamaz. Çünkü o kişi hiçbir yanlış yapmamıştır. Hayatını onuru ile, namusu ile yaşamıştır. Bunun için de atalarımız “Altın pas tutmaz.” demiştir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli dinleyiciler

Dürüst ve onurlu insanlar dürüst ve onurlu oldukları için toplum tarafından çok sevilir. Bu kişiler ekmeğini taştan çıkaran, hayatını onuru için, namusu için yaşayan kimselerdir. Çalıp çırpmazlar ve ahlaksız olan hiçbir işte yer almazlar. Çünkü bunlar güvenilir kimselerdir. Çünkü bunlar gerçek anlamda güzel ahlaklı, saygı duyulacak büyük insanlardır. Kimi kendini bilmez, çıkarları tehlikeye düşen kimseler dürüst insanlara her türlü çamuru atarlar. Böyle yaparak o kişi ya kişilerin dürüstlüğüne, iyiliğine zarar vermek ve onların canını acıtmak isterler. Kötü niyetli kimselerin bu yaptığına kimse inanmaz. Çünkü altın asla pas tutmaz. Çünkü altın kendi değerini her zaman korur.

 

Dürüst insanlar da değerli şahsiyetler olduğu için her zaman  doğruluktan yana olurlar ve kötülüğe ve pisliğe asla bulaşmazlar. Onun için böyle kimselere zarar gelmez. Böyle kimselere iftira atanla ise toplumda kendi değerlerini yok ederler ve o insanlara da bir daha güvenilmez. Bu atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

 

Sınavlarda En Çok Çıkmış Atasözleri

 

Sınavlarda En Çok Çıkmış Atasözleri

 Atasözleri yüzyıllar boyunca milletler tarafından denenmiş olumlu sonuçlar alınmış içerisinde nasihatlerin olduğu anonim bir türdür.


Sınavlarda en çıkmış atasözleri şunlardır:


Vermeyince mabut, neylesin Mahmut.

 Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.

Acele işin sonu pişmanlık

Ağaç yaprağı ile gürler.

Ağaç yaş iken eğilir.

Akıl akıldan üstündür.

Akan su yosun tutmaz

Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz.

Alet işler, el övünür.

Ağır taş yerinden oynamaz.

Allah dağına göre kar verir.

Tereciye tere satılmaz.

Akıl yaşta değil, baştadır.

Âlim unutmuş, kalem unutmamış.

Akıntıya kürek çekilmez.


Akıl için yol birdir.

Ak akçe kara gün içindir.

Akla gelmeyen başa gelir.

Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.

Ayağını yorganına göre uzat

Altın pas tutmaz.

Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.

Az veren candan, çok veren maldan.

Bir söyle, iki dinle.

Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur:

 Dağ, dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

Bugünün işini yarına bırakma

Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp.

Az veren candan, çok veren maldan.

Damlaya damlaya göl olur.

Doğrunun yardımcısı Allah'tır.

Et tırnaktan ayrılmaz.

El elden üstündür.

Düşmez kalkmaz bir Allah.

Derdini söylemeyen derman bulamaz.

Dost acı söyler.

Gülme komşuna, gelir başına.

Ev alma komşu al.

Evdeki hesap çarşıya uymaz.


Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır,  ya baş.

Gülü seven dikenine katlanır.

Gün doğmadan neler doğar.

Güvenme varlığa, düşersin darlığa.

Hayır dile komşuna, haır gele başına.

Hatır için çiğ tavuk yenir.

Her işin başı sağlık.

Hazıra dağlar dayanmaz.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.

Hazıra dağlar dayanmaz.

Hatasız kul olmaz.

Her işte bir hayır vardır.

Hızlı sağanak tez geçer.

Hesabı pak olanın, yüzü ak olur.

İki karpuz bir koltuğa sığmaz.

Huylu huyundan vazgeçmez.

Güneş girmeyen eve doktor girmez.

“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır”

İyilik eden iyilik bulur.

İşleyen demir ışıldar.

İyiliğe iyilik her kişinin kârı iyiliğe kötülük er kişinin kârı.

İş insanın aynasıdır.

İp inceldiği yerden kopar.

İşten artmaz, dişten artar.

Köprünün altından çok su geçti.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Kimse ayranım ekşi demez.


Kiminin parası, kiminin duası.

Kel ölür sırma saçlı olur, kör olur badem gözlü olur.

Kötü haber tez duyulur.

Körle yatan şaşı kalkar.

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.

Kimse ayranım ekşi demez.

Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur.

Kork, Allah’tan korkmayandan.

Kiminin parası, kiminin duası.

Kalp kalbe karşıdır.

Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu.

Keskin sirke küpüne zara.

Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz.

Körle yatan şaşı kalkar.

Mal canın yongasıdır.

Lafla peynir gemisi yürümez.

 Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır.

Mart, kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.

Mayasız yoğurt tutmaz.

Marifet iltifata tabidir.

Mum dibine ışık vermez.

Önce can sonra canan.

Öfkeyle kalkan, zararla oturur.

Parayla dost bulunmaz.

Ne yârdan geçilir, ne serden.

Ön tekerlek nereye giderse art tekerlek de oraya gider.

Nerede hareket orada bereket.

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.

Namaza meyli olmayanın ezanda kulağı olmaz.

Rüzgar eken, fırtına biçer.

Son pişmanlık fayda vermez.

Sel ile gelen, yel ile gider.

Sakla samanı gelir zamanı.

Sora sora Bağdat bulunur.

Sayılı günler tez geçer.

Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.

Sakınılan göze çöp batar.

Sabreden derviş, muradına ermiş.

Su uyur, düşman uyumaz.

Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.

Taşıma su ile değirmen dönmez.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Şimşek çakmadan gök gürlemez.

Taş yerinde ağırdır.

Su testisi su yolunda kırılır.

Sükût ikrardan gelir.

Su küçüğün, söz büyüğün.


Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır.

 Veren el, alandan üstündür.

Ummadığın taş baş yarar.

Toprağı  işleyen, ekmeği dişer.

Teşbihte hata olmaz.

Terzi kendi söküğünü dikemez.

Veren el, alan elden üstündür.

 Vermeyince mabut, neylesin Mahmut.

Ucuz alan pahalı alır.

Üzüm üzüme baka baka kararır.

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.

Zahmetsiz rahmet olmaz.

Yel kayadan ne koparır.

Zararın neresinden dönersen kârdır.

Yaş kesen, baş keser.

Yalnızlık, Allah’a mahsustur.

 Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.

Aziz Nesin’in Zübük Romanında Geçen Anlamlı Sözler

 

Aziz Nesin’in Zübük Romanında Geçen Anlamlı Sözler

 

 Aziz Nesin’in Zübük adlı romanı;  madrabaz politikacı tipine ve bu tipi yaratan toplumsal yapıya dair bir eleştiridir. Halk her konuda kendini geliştirmeli, okumalı, araştırmalı ve sorgulamalıdır. Her şeye körü körüne inanmamalıdır. Çünkü okumazsa gelişmez, sorgulamaz ve her denilene inanır.

 

Zübük adlı romanda geçen anlamlı sözler şunlardır:


“Bizde, yok yere ahbaplığı sıkıladın da canciğer göründün mü, arkasından bir alicengiz oyunuyla kazık atılacağını cümlemiz biliriz.”

“Kendine hayrı olmayanın memlekete hiç hayrı olmaz.”

"Dağ eşkıyası eskidenmiş. Şimdi eşkıyalar şehre inmiş de kanun kitabına bakıp bakıp maddeye uygun adam soyuyorlar."

"Zübük nedir bilir misiniz? Üstünde haram çul, cebinde haram pul, elinde kur-an dilinde yalan, din istismarı üzerinden siyaset yapan, ahaliyi birbirine düşürüp kırdıran, muhalefet edene dinsiz, imansız, hain yaftası yapıştıran, gözleri fitne fecir okuyan, kurnaz, hileci, sinsi, ahlaksız, vicdansız, riyakar siyasetci tiplemesidir..."


"Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızda böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bitek Zübük'te birleştiğini görünce ona kızıyoruz."

“Gerçekten bu halkın bilip öğrenmesini istememişiz. İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük.”

"Yahu nedir bu namussuzun elinden çektiğimiz... Ulan herif bir başına devlet olmuş. İstediğini orman muhafaza memuru yapar, dilediğini vali tayin ettirir."

“Görgüsüzlük desen, değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tek başına bir işe yaramıyor. Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca temizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar.”

''Bu zaman, namussuz zamanı. Kimse doğruluk üzere iş görmüyor. Doğru adamı hiçbir işin başına geçirmiyorlar. Gazetelerde okumuşsundur belki; şu işe, şu işe müsabaka imtihanıyla memur alınacak deniyor. Bu imtihan dedikleri ne? Namussuzluk imtihani.”

“Bu politika ne demek arkadaşlar? Propaganda demek. Propaganda ne demek? Yalan dolan demek.”


“Halkı daha çok soymak için bizi de kandırmışlar, halk dalkavukluğunu “halkçılık” sanmışız.”

“Malum ya, memur kısmı, ekmeğinden olur korkusuyla, içi alaca dışı karacadır. Herkesin yanında, "Allah bu hükümeti başımızdan eksik etmesin," derse de, yalnız kalınca kolunun yenine, "Yıkılasılar, Allah alsın başımızdan böyle hükümeti," der. Siz de memursunuz, öyle değil mi? Allah'ın bildiğini kuldan niye saklamalı.”

Kuzgun, Leşe Konar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Kuzgun,  Leşe Konar Atasözü İle İlgili Konuşma


 Kuzgun; birçok karga türüne, özellikle asıl kargadan daha küçük olan karakargaya verilen ad. Kargalar genelde leşe konan canlılardır. Atasözümüze bakacak olursak atasözümüzde anlatılmak istenen de şudur: Sürekli kötü işlerle uğraşan bir kimse kötülüklerin içinde kalır. Bir kötülük bir başka kötülüğün  doğmasına neden olur. Bunun için de atalarımız kuzgun, leşe konar demiştir. Sürekli kötü işlerle uğraşan bir kimse kötülüklerin içinde kalır. Bir kötülük bir başka kötülüğün  doğmasına neden olur. Bunun için de atalarımız kuzgun, leşe konar demiştir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Devamlı kötü işlerle uğraşan ve başına bela açan kimseler kendi yaşamına kendi elleri ile büyük zarar verir. Pis işlerin içinde olan kimseler bir türlü düzlüğe çıkamazlar ve böyle kimselerin başından bela asla eksik olmaz. Çünkü bu işlerle haşır neşir olan kimseler kendi elleri ile kendi gönülleri ile o tip işlere bulaşmışlardır. Onun için de kötülük gelir onları bulur. Böylece hem kendilerine hem de  çevresindeki insanlara büyük zarar verir.  Örneğin; kolay yoldan para kazanmak için mafya işine giren, her türlü ahlaksızlığı barındıran işlere giren kimselerin işleri rast gitmez ve bela gelir onları bulur.

 

Bunların olmaması için kötü işlerden el ayak çekilmelidir. Doğru ve dürüst bir hayat tercih edilmelidir. Bunun için de iyi bir insan, güvenilir ve güzel ahlaklı insan olunmalıdır. Böyle olunduğu zaman  kötü işler kişiyi bulmaz ve kişi de başını belaya sokmamış olur. Hayatına mutlu bir şekilde devam eder.

10 Atasözü ve Anlamları

 

10 Atasözü ve Anlamları

 

Karpuz kökeninde büyür:  Herhangi bir bitkinin toprak veya hava şartları uygun olduğunda verimli olması gibi anne ve baba ocağında, onların sevgi ve ilgisiyle büyüyen ve yetişen bir çocuk da  sağlıklı gelişir. Böyle bir çocuk kendisine ve çevresindeki insanlara da faydalı olur.

Kuzgun, leşe konar: Sürekli kötü işlerle uğraşan bir kimse kötülüklerin içinde kalır. Bir kötülük bir başka kötülüğün  doğmasına neden olur.


El ağzına bakan karısını tez boşar: Kişi özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkalarının düşünce ve nasihatlerine önem vermemelidir. Aksi durumda aile düzeni ve mutluluğu, huzuru bozulabilir.

Getir bana Hıdırellez’i, göstereyim sana yazı: Bir işte elverişli koşullar gerçekleşirse beklenen sonuca kavuşulur.

Gitsen de beni bağlamaz, kendi düşen ağlamaz: Gitmek isteyen bir kişiyi durduramayız fakat giden kişinin başına bir iş geldiği zaman da  kişinin kimseye yakınma, şikayet hakkı olamaz.

Göğe direk, denize kapak olmaz: Gereksiz ve gerçekleştirilmesi mümkün olmayan işlerle uğraşılmamalıdır.


Gördün deli, savul geri!  Davranışları bozuk kimselerden uzak durmak gerekir.

 Göz derya, seyir bedava: İnsan kör değilse etrafındaki her şeyi rahatça görür.

Görünüşe aldanma: Bir konu hakkında yalnızca dış görünüşe bakarak yargıda bulunmak insanı yanıltabilir.

Gün çarığı yakar, çarık ayağı: Toplumda yaşanan genel bir sıkıntı mutlaka kişileri de tek tek etkiler.