Yaşar Kemal’in İnce Memed 1, İnce Memed 2, İnce Memed 3 ve İnce Memed 4 Kitabında Geçen Geçen Alıntı Sözler

 

 Yaşar Kemal’in İnce Memed 1, İnce Memed 2, İnce Memed 3 ve İnce Memed 4 Kitabında Geçen Geçen Alıntı Sözler

 

İnce Memed ağalara baş kaldıran, zulme baş kaldıran yiğit bir delikanlı ve eşkıyadır. Kitapta insana çok güzel mesajlar vermiştir. Korkak olmamak, ahmak olmamak gerekir Zulme baş kaldırmak gerekir. Haksızlık karşısında susmamak gerekir ve zorbalığa dur demek gerekir. İnsan olan kişi hakkın yanında, haklının yanında olur. Güçlüden ve zalimden değil haklıdan ve mazlumdan yana olmak bizi daha iyi insan, daha erdemli insan yapar.

 

 

İnce Memed1 Kitabında Geçen Özlü Sözler

“Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.”

“İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç. Ondan sonra da arkadaş olabileceğin insanı seç. İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir.”

“İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Her kötülüğü yapar, her iyiliği de yaptığı gibi.”

“İnsanoğlu bu, kimin içinde ne var bilinmez.”

 

“Hangi günü gördük akşam olmamış.”

“Düşünmek, tecrübenin yerini tutar. Sen, her şeyi inceden inceye düşün.”

“İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.”

 

İnce Memed 2 Kitabında Geçen Özlü Sözler:

“Bir odaya bir kedi yavrusu koy, hem de durmadan üstüne git, sonunda kedi yavrusu senin gözün oyar. Kedi yavrusu kedi yavrusu iken... İnsanoğlu kedi yavrusu değildir. Ne kadar korkarsa o kadar da yiğittir.”

“Yusuf'u kuyudan çıkaran Mevla, hiçbir zaman iyi kullarını darda koymaz.”

“Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olmuyor, kurt kocayınca köpekleşiyor.”

“Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım… Toprak, toprak, toprak oldum da dayandım.”

"İnsanoğlu bir karanlıktan geliyor, bir karanlığa doğru gidiyor. Ama nereden gelip nereye gideceğini hep unutuyor. "Bir defa geldim, bari tadını çıkarayım" demiyor.”

“Bir ağaç ne kadar güçlü, ne kadar ulu, ne kadar sağlam olursa olsun, onu toprağından çıkaracak olursanız kurur.”

 

İnce Memed 3 Kitabında Geçen Özlü Sözler

“Keramet sende bende değil, keramet toprakta, insanlıkta.”

"Böylesi, her şeyden, en küçük gölgeden, kıpırdayan yapraktan korkan kişilerden korkulur. Bunların insanlara yapamayacakları kötülük yoktur.”

“Dostunu düşmanını bilseydin zaten başına bu iş gelir miydi?”

“Uğruna bu kadar alçaldığımız, zulmettiğimiz, haram yediğimiz, insan öldürdüğümüz yaşamak ne işe yarıyor?”

“Eğer bu ülkede adalet yozlaşırsa, o memleketin dibi oyulmuş demektir. Adaleti çökmüş bir milleti yok olmaktan hiçbir güç kurtaramaz. Kanun karşısında eşkıya İnce Memed de birdir, Başvekil İsmet Paşa da.”

“İnsanın içindeki adalet duygusunu köreltirsek, insanın insana saygısı kalmaz. İnsanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da bir yerde insanlık çok şey kaybeder, hayat çirkinleşir.”

 

İnce Memed 4 Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

 

 

"Şu dünya üstüne, şu insanlar üstüne hiç kimse bir şey bilmiyor. Şu dünyada insanlar, “ahmak geliyor, kör gidiyorlar.”

“Gündüz olsun, gece olsun insan denizi ilk olaraktan görünce yüreğine bir korku, bir yalnızlık, çaresizlik, yabancılık, kimsesizlik çöker.”

“Ben insan öldürmem. İnsan öldürmek çok kötüdür. İnsan hiç Allah'ın yaptığı en güzel binayı yıkar mı?”

“Yoksulluk bir ateşten gömlektir, onu giyen bilir.”

“Bu dağlarda bin kere ölmeden, bir kere dirilemezsin.”

Yürüme Engelli Bir Arkadaşımıza Mektup Yazınız.

 

Yürüme Engelli Bir Arkadaşımıza Mektup Yazınız.

 

Asıl engelin yürümekte değil kalpte olduğunu söyleyerek mektubuma başlamak istedim sevgili arkadaşım Fatih,

Biliyorum yaşadığın bir trafik kazası sonucunda iki bacağını da kaybetmek zorunda kaldın ve bu senin için büyük bir tramva oldu. Doğuştan yürümekte sıkıntın olsaydı belki bu kadar üzülmezdin ama sonradan olunca çok üzüldün ve çok sıkıntılar çektin. Elbette doğuştan yürüme engelli olan arkadaşlarımızı üzmek istemem. Onlar da çok üzülüyordur ve onların da yaşadığı zorlukları anlıyorum.


Sevgili arkadaşım Fatih,

Yürüyemiyorsun diye hayatın bittiğini sanma ve sakın hayattan umudunu kesme. Çünkü nice yürüme engeli olan ve başka engelleri olan kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın ne gibi büyük başarılara imza attığını biliyoruz. Ayrıca değerli olmak için bir şey başarmak zorunda da değilsin. Yeter ki hayata katıl, aramıza gir ve bizimle arkadaşlığına, dostluğuna devam et ve asla hayattan umudunu kaybetme. Hayatta hepimizin bir imtihanı vardır. Senin imtihanında bu oldu, zor oldu, acılı oldu ama ne yazık ki kadere engel olamıyoruz. Karşına seni anlamayan, empatiden yoksun kimseler çıkacaktır. Sakın böyle kimseler var diye herkesi öyle zannetme. Çünkü çok duyarlı, merhamet sahibi insanlar toplumuzda bir hayli, fazla. Allah hiç kimseyi merhametsiz insanların eline düşürmesin.

 

Sevgili arkadaşım,

Seni çok seviyorum ve bana ihtiyaç duyduğun zamanlarda sana olan desteğimi hiçbir zaman esirgemeyeceğim. Mesela haftanın bazı günleri seninle bir araya gelip kitap okuma saatleri yapalım. Birlikte fenerbahçe- galatarasaray maçını izlemeye gidelim eski günlerde olduğu gibi. Yine bağıralım, çağıralım ve yaşama sıkı sıkıya bağlanalım. Bazen dersleri aksatalım ama çalışmaktan  da asla vazgeçmeyelim. İnsan ancak çalışarak, zihnini bir şeyler ile meşgul ederek mutlu olur ve yorulur. Yoksa  hayat çekilmez olur. Elimizden gelenin en iyisini birlikte başarmaya çalışalım ve muhabbetimizi asla kesmeyelim. Seni çok seven arkadaşın gözlerinden öper, seni Allah’a emanet eder. Ailene ve tüm sevdiklerine selam eder, büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim. Sevgi ile kal çünkü sevgi iyileştirir Fatih canım arkadaşım.

Yazan: Murat

Ana Ailenin Güneşidir. Bir Ailede O Olmazsa Orada Büyüyen Çocuklar Gölgede Kalmış Meyveler Gibi Olgunlaşmazlar. Özdeyişi İle İlgili Konuşma

  

Ana Ailenin Güneşidir. Bir Ailede O Olmazsa Orada Büyüyen Çocuklar Gölgede Kalmış Meyveler Gibi Olgunlaşmazlar. Özdeyişi İle İlgili Konuşma

Aile bir toplumun temel yapı taşını oluşturur. Aile içinde sevgi, saygı olursa o aile mutlu ve güçlü olur. Ailenin başını oluşturan, aileyi bir arada tutan kısacası yuvayı yapan kişi ise dişi kuşlardır, yani annelerdir. Çünkü bir evi derleyip toparlayan, çocuklarını geleceğe hazırlayan ve bunun için de gece gündüz demeden çalışan, alın teri döken kişi ailenin temeli olan, ailenin en değerlisi olan anadır. Yani elleri öpülesi, kıymetli annelerimizdir. Ana ailenin güneşidir. Bir ailede anne olmadığı zaman o aile öksüz kalır. Orada büyüyen çocuklar gölgede kalmış meyveler gibi olgunlaşmazlar.

 

Sevgili Öğretmenim,

 Annelerimiz olmadığı zaman evde düzen olmaz ve evin hiçbir tadı olmaz. Çünkü evi ev haline getiren, eve sıcaklığını, sevgisini ve samimiyetini katan kişiler annelerimizdir. Onlar olmadığı zaman ev çok sessiz kalır. Kimse birbiri ile fazla iletişim halinde olmaz ve herkes bireysel takılır. Oysa anne aile bireylerini bir araya getirir,  çay saatleri yapılır. Yemekler yenilir, çaylar içilir ve o çay saatlerinde aile içindeki bireyler  dertlerini annesine anlatır ve anneler de çocuklarını bir güzel dinleyip onlara destek olur, onları dinler ve onları yargılamazlar.

 

Sevgili Öğretmenim, İnternette bir video izlemiştim. Bir adam şöyle anlatıyordu. Teyzem bir gün patates kızartması yapmıştı bana ve kendi çocuklarına. Tabaktaki kızartmam bitmiş ama ben henüz doymamıştım. İkinci tabağı isteyememiştim teyzemden. İşte o zaman annemin olmadığını anlamıştım ve annemin ne kadar değerli olduğunu hissetmiş  ve canım çok yanmıştı demişti. Bu söz beni çok etkiledi ve gerçekten de ana bir evin güneşi, aydınlığı, umudu, geleceği, kısacası her şeydir. Annesiz kalan çocuklar bir yanı eksik kalmış çocuklardır. Annesi olmayan çocuklara da destek olalım ve onlara annelerinin eksikliğini elimizden geldiği kadar hissettirmeye çalışalım.

Aziz Nesin’in Zübük Kitabında Geçen Alıntılar

 

Aziz Nesin’in Zübük Kitabında Geçen Alıntılar


Eser, "Zübük" olarak adlandırılan madrabaz politikacı tipine ve bu tipi yaratan toplumsal yapıya dair bir eleştiridir.

 

Aziz Nesin’in Zübük adlı eserinde geçen özlü sözler şunlardır:


 “Hött! Burada vatandaşın işi görülecek. Laf istemem. Kanun da, nizam da vatandaşa hizmet için!”

"Zübük nedir bilir misiniz? Üstünde haram çul, cebinde haram pul, elinde kur-an dilinde yalan, din istismarı üzerinden siyaset yapan, ahaliyi birbirine düşürüp kırdıran, muhalefet edene dinsiz, imansız, hain yaftası yapıştıran, gözleri fitne fecir okuyan, kurnaz, hileci, sinsi, ahlaksız, vicdansız, riyakar siyasetci tiplemesidir..."

“İşte helasız yaşayan bu köylüyü biz, hiç utanmadan, sıkılmadan ‘Sen her şeyi bilirsin aslanım, senin sezişin var yiğidim.’ diye sırtını sıvazlayıp onu uyutmaya, kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.”

"Dağ eşkıyası eskidenmiş. Şimdi eşkıyalar şehre inmiş de kanun kitabına bakıp bakıp maddeye uygun adam soyuyorlar."

"Sen benden iyisini bilirsin, siyaset yolunda her bir söz söylenir. Zaman olur sen bana namussuz dersin, zaman olur ben sana namussuz derim, ödeşiriz. Demokrasinin icabı bu, öyle mi, değil mi?"


“Böyle kaymakam mı olurmuş? Tavşan tersi gibi bir herif, ne sıvanır ne bulaşır... İçip içip ağlamaktan, ‘Vah anam, ben buralarda çürüyecek adam mıydım?’ diye başını duvarlara vurmaktan, diz dövüp saç yolup ağlamaktan başka bir iş gelmez elinden.“

“Görgüsüzlük desen, değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tek başına bir işe yaramıyor. Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca temizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar.”

“Yalan, hepsi yalan… ‘Halk her şeyi bilir.’ dalkavukluğu bile, halkı kendilerinden ayrı, bambaşka, umacı, koskocaman bir dev yaratık görmek değil de nedir?”

"Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızda böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bitek Zübük'te birleştiğini görünce ona kızıyoruz."

"Sayın büyüklerim, sevgili hemşerilerim. Bizim başımıza her ne kötülük gelmişse bilgisizlikten gelmiştir. Biz bilgisizlikten çok çektik, daha da çekmekteyiz."

“İşte biz bu halka ‘akıllı, bilgili, anlayışlı, sezgili’ diyoruz. Yalan. Onları da, bizi de kandırmışlar, aldatmışlar. Biz de o yalanlara aldanıp körü körüne halk dalkavuğu olmuşuz. Acı gerçekleri öğrensek, öğretilmeden, eğitilmeden halkın bilgili, anlayışlı olamayacağını kavrasak, o zaman ne yapmamız gerektiği üzerinde düşüneceğiz. Ama, ‘Halk bilir, anlar...’ deyince düşünceye yer kalmıyor artık.”

“Gerçekten bu halkın bilip öğrenmesini istememişiz. İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük.”


“Halk bilir, halk sezer..” sözüne, dikkat et, halkı bir küçümseme, hiçe sayma, sevmeme var. Yalan, bir büyük yalan içinde uyuşmuşuz. Halk hiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey sezemiyor. Bilse, sezse, bunca yüzyıllardan beri aldatılır, kandırılır mıydı? Nasıl bir uyuşturucu yalan bu…”

"Bu zaman, namussuz zamanı. Kimse doğruluk üzere iş görmüyor. Doğru adamı hiçbir işin başına geçirmiyorlar. Gazetelerde okumuşsundur belki; şu işe, şu işe müsabaka imtihanıyla memur alınacak deniyor. Bu imtihan dedikleri ne? Namussuzluk imtihanı."

"Sen benden iyisini bilirsin, siyaset yolunda her bir söz söylenir. Zaman olur sen bana namussuz dersin, zaman olur ben sana namussuz derim, ödeşiriz. Demokrasinin icabı bu, öyle mi, değil mi?"

Nezihe Meriç Hakkında Kısaca Bilgi Veriniz

 

Nezihe Meriç Hakkında Kısaca Bilgi Veriniz


Nezihe Meriç 1925 yılında dünyaya gelmiş, 2009 yılında hayata gözlerini yummuştur. Yazar genelde kadın ve çocuk sorunları ile ilgili çalışmaları ile bilinir. Cumhuriyetin ilk kadın hikaye yazarlarındandır. Eserlerinde hem bireysel konuları hem de  toplumsal konuları işlemiştir. Yazdığı hikayeler Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’da yayımlanan çeşitli hikaye antolojilerinde yer almıştır.


 Örf ve adetlerin sıktığı kadınlara eserlerinde çokça yer vermiştir. Kadınların yalnızlık psikolojisini çözmeye çalışmıştır. Eserlerinde iç mekan olarak meyhane, karakol, mahkeme salonları, ev, sınıf, taşıtlar kullanılmış, dış mekan olarak ise Bodrum, İstanbul, Ankara, caddeler, semtler ve yurt dışındaki ülkeler seçilmiştir.

 

Nesihe Meriç’in yazdığı eserler şunlardır:

Anı: Çavlanın İçinde Sessizce

Roman: Kosan Çıkmazı

Çocuk Kitapları: Dur Dünya Çocukları Bekle, Alagün Çocukları, Ahmet Adında Bir Çocuk, Küçük Bir Kız Tanıyorum

Hikayeleri: Dumanaltı, Gülün İçinde Bülbül Sesi Var, Topal Koşma, Bozbulanık, Bir Kara Derin Kuyu, Menekşeli Bilinç

Tiyatro: Çın Sabahta, Sevdican, Sular Aydınlanıyordu

Roman: Boşlukta Mavi, Korsan Çıkmazı

Nezihe Meriç'in kimi eserlerinden özlü sözler de bazıları da şunlardır:

“Birbirimizi konuşmadan anladık. Bu önemli benim için işte.”

“Çocukken yalnız ihtiyarlar ölür sanırdık.”

İnsan sevmeli ha­yatta, anlatabiliyor muyum, insan ille sevmeli. Bu ne bileyim seçtiği işi mi olur, şiiri, romanı, resmi, sanatı diyelim, bir şeyi...

Özel Arkadaşlarımıza Mektup

 

Özel Arkadaşlarımıza Mektup

 

Mektubuma asıl engelin bedende değil kalpte olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Çünkü kalp kirlenmişse, kalp sevgiden ve empatiden yoksun kalmışsa işte ruhumuz büyük bir engel ile karşı karşıya kalmış ve insani duyguları kaybetmiştir. Onun için bedende olan şey engel değil ruhta olan şey engeldir diyorum. Sevgisizlik, acımasızlık, merhametsizlik gibi.

 

Sevgili özel arkadaşlarım,

 Dünyaya geldiğiniz andan itibaren veya yaşadığınız çeşitli nedenlerden dolayı hayatınızda  olumsuz değişimler olmuş olabilir. Kiminiz kolunu kaybetmiştir, kiminiz yürüme yeteneğini. Kiminiz göremiyordur, kiminiz duyamıyordur. Tüm bunlara rağmen hayattan umudunu kesmek insana büyük azap veriri. Çünkü hayat her zorluğa rağmen yaşanılmak için bizlere verilmiş büyük armağandır. Engeliniz var diye yaşama küsmek, yaşamdan kopmak sizi daha da sarsar ve yaşama sevincinizi kaybettirir. 


Yaşama sevincinizi kaybetmemek için inadına hayata dört elle sarılmak ve başarılı olmak, her şeyden önce mutlu insan olmak sizin zihninizde biten bir olaydır. Yani yaşanılan acı deneyimlere nasıl baktığınız belirler aslında her şeyi. Yaşadığınız zorluklar sizi pes ettirmesin, daha çok hayata bağlasın ve daha çok iç içe olalım. Birlikte düşünelim, oynayalım, gezelim ve sizlerle güzel bir gelecek hayal edelim canım arkadaşlarım.

 

Değerli arkadaşlarım,

 

Biliyorum kiminiz görmeyi çok istiyor, kiminiz duymayı, kiminiz de konuşmayı ve daha neler neler… Zorlukların sizi nasıl daha güçlü, saha çalışkan yaptığını toplum olarak görüyoruz. Özel durumunuza rağmen nasıl büyük başarılara imza attığınıza şahit oluyoruz ve sizinle gurur duyuyoruz. Bizlere ruhta engel olmasın mesajını veriyorsunuz. Bu da bizleri daha çok duygulandırıyor ve bizleri kendine getiriyor. Kimi insanlar size karşı empatiden yoksun davranabilirler. Lütfen böyle kimselere alınmayın. Çünkü onlar henüz kendilerini tanıyamamış, insanlıktan nasibini alamamış kimselerdir. Gün gelecek yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu görecekler ve çok pişman olacaklardır. 


Hiçbir engeli olmayan insanların sizin yaşadığınız zorlukları bilmesi için sizinle iletişim halinde olması gerekir ve sizi yürekten anlaması lazım. Bu da her insana nasip olmuyor ne yazık ki. Yüreğinde merhamet duygusu olan, size inancı tam olan insanlara denk gelesiniz sevgili arkadaşlarım. Yapamadığınız her işte yardım etmeye hazır olduğumu bilin ve sizi çok sevdiğimi anlayın. Çünkü sizler ve bizler bir araya gelirsek yani güçlerimizi birleştirirsek harika işler ortaya çıkarabiliriz ve örnek bir toplum haline gelebiliriz. Sizi çok seviyorum. Kendinize dikkat edin değerli arkadaşlarım.