Kadına Şiddet İle İlgili Konuşma

  

Kadına Şiddet İle İlgili Konuşma


Şiddet kime yapılırsa yapılsın bu şiddeti gösteren kişinin aciz olduğunu, güçsüz olduğunu ve sorunlarını konuşarak çözebilecek kapasitede olmadığını gösterir. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, yaşlıya şiddet kabul edilemez ve kabul edilmesi de imkansızdır. Çünkü şiddet şiddeti doğuracak ve toplumda psikolojisi bozuk olan insan sayısı artacaktır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Bir kadın ile bir erkeğin gücü hiçbir zaman aynı olmayacaktır. Yaratılış itibarı ile erkekler daha güçlüdür. Bunun için güçlü olan erkeğin daha korumacı olması gerekir, daha cani ve daha zalim değil. Kadınlar bu toplumu yükseltip bugünlere getirenlerdir. Her erkek çocuğunu da dünyaya getiren kadınken neden kadına yönelik her türlü şiddet yapılıyor bunu bir türlü aklım almıyor ne yazık ki. Kadına yapılan fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet onun korkmasına, psikolojisinin bozulmasına ve toplumdan kendi soyutlamasına eden olmaktadır. Oysa kadınlar bir çiçektir, kadınlar girdiği her ortamı güzelleştiren değerlerimizdir.

 

Kadına yapılan şiddet aslında bu şiddeti yapan kişinin korkak, cahil, insanlıktan nasibini almamış bir kimse olduğunu gösterir. "Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.” Mustafa Kemal. Bizim büyük liderimiz kadına bu kadar değer verirken korkak olanlar neden kadınları sindirmeye çalışmakta ve onu bu hayattan yok etmeye çalışmaktadır. 


Kadınlar her iş alanına girmeli, kendi ekonomik bağımsızlığını kazanmalı ve erkeklere de küçük yaşta kadına nasıl değer verileceği konusunda anneleri, babaları tarafından eğitimler verilmelidir. Şiddetin kötülüğü ile ilgili şu sözü unutmamalıyız:” Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur. der Mahatma Gandhi. İşte tüm bunlardan dolayı şiddete hayır demeliyiz ve bilinçli çocuklar, merhametli çocuklar yetiştirmeliyiz. Benim söyleyeceklerim bu kadardı. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Küçük Yaşta Çalıştırılan Çocuklar İle İlgili Konuşma

 

Küçük Yaşta Çalıştırılan Çocuklar İle İlgili Konuşma

 

Küçük yaşta çalıştırılan çocuklar çocuk haklarından mahrum bırakılanlardır. Çocuk işçiliği çocuk haklarının ihlal edilmesidir. Her çocuk yaşama hakkına, eğitim hakkına, sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına, seyahat etme hakkına, beslenme hakkına ...vb sahiptir. Her ailede anne ve babalar ailenin geçimini kendileri sağlamakla yükümlüdür. Çocukları bir işte çalıştırmaya zorlamak, onlara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamak insanlık dışı bir davranıştır. Devlet tarafından da çocuk hakları garantiye alınmış olsa bile ne yazık ki bunu ihlal edenler vardır. İnsanlar bakamayacaksa çocuk dünyaya getirmemelidir. Sokağa bırakacaksa, o çocuğun vebaline girecekse hiç evlenmemeli daha iyi.

 

Sevgili öğretmenim,

 

Çocuklar çocukluğunu yaşamalı, ayağıma diken battı diye ağlamalı, çikolatamı düşürdüm diye ağlamalıdır. Evi geçindirmek için orda burada dilendirilmek zorunda bırakılan çocuklar görüyorum. Ne olur bir ekmek parası diye yalvarıyorlar ve bu durum benim içimi acıtıyor. O çocukların bana göre hiçbir suçu ve günahı yok. Bütün suç ve günah yetişkinlerindir. Onları o hale getirip buna mecbur edenlerindir. Oysa çocuklar gülmelidir, çocuklar oyun oynamalı, okula gitmeli, ders  çalışmalı, öğretmenleri ile gülmeli, mutlu olmalıdır.

 

Küçük yaşta çalıştırılan bir çocuk varsa bundan toplum olarak hepimiz suçluyuz. Çünkü bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim günahımızdır. Her çocuk yaşama hakkına sahiptir, her çocuk barınma hakkına sahiptir. Onların korunup gözetilmesi gerekir. Onları dünyaya getirip sokaklara bırakan anne  ve babalar ise anne ve babalığı hak etmeyenlerdir. Lütfen çocuklar çalışmasın, lütfen çocukla gelecek kaygısı ile yaşamasın ve her çocuk mutlu olsun, özgürce çocukluğunun tadını çıkarsın. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Salgın Hastalıklardan Korunma Yolları İle İlgili Konuşma

 

Salgın Hastalıklardan Korunma Yolları İle İlgili Konuşma


Okulların açılmasıyla birlikte evdeki steril ortamdan çıkıp kalabalık ortama giren çocuklarda salgın hastalıklara yakalanma riski artıyor. Salgın hastalıklar insan yaşamını tehdit eden, insan sağlığını bozan hastalıklardır. Dünya olarak yakın bir zamanda yaşadığımız salgın hastalıklardan biri de korona virüstür. Bu salgın hastalık ne yazık ki çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olmuş, çok sayıda insanda da kalıcı hasarlar bırakmıştır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

 

 Salgın hastalıklardan korunmak için şunları yapmalıyız.

Bizler bilinçli öğrenciler olarak her gün elimizi, yüzümüzü su ve sabunla yıkamalıyız. Herhangi bir hastalığımız olduğu zaman maske takarak hem kendi sağlığımız hem de karşıdaki insalanların sağlığını korumalıyız. Öksürürken ve hapşırırken yakınımızdaki insanların yanından uzaklaşmalıyız ve elimize hemen peçete almalıyız. Hastalık belirtisi gösteren kişilerin, hastalığın yayılmasını engellemek için işe okula gitmemesi ve mümkün olduğunca kalabalık ortamlara girmemelidir. Gıdalar olabildiğince taze tüketilmeli, meyve ve sebzeler tüketilmeden önce bol su ile yıkanmalıdır.  

 

Bardak, havlu, diş fırçası, tarak gibi  eşyalar kişisel eşyalardır ve bu eşyaların başka bir insanla paylaşılması bulaşıcı hastalıkların taşınmasına sebep olabilir, bu nedenle kişisel eşyalar bir başkasıyla paylaşılmamalıdır. Sağlığımız için vurulması gereken aşılar yapılmalıdır. İnsanlarla yakın temas kurulmamalıdır. Anlatacaklarım bu kadardı. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Büyüklerinizden Beklentileriniz Nelerdir Konulu Konuşma

 

Büyüklerinizden Beklentileriniz Nelerdir Konulu Konuşma

Büyüklerimiz bizden daha deneyimli olan, bizleri çok seven ve yeri geldiği zaman bize kızan, bize doğru yola gösterenlerdir.

Sevgili öğretmenim,

Büyüklerimden beklentilerim şunlardır. Büyüklerimiz bizim bazen çocuk olduğumuzu unutup her işi anında yapmamızı bekliyorlar ama biz onlar kadar her zaman daha hızlı ve daha başarılı olmayabiliriz. Çünkü onlar kadar büyümedik ve onlar kadar olgunlaşmadık henüz. Mesela büyüklerimiz bize yalan söylemeyin diyorlar ama kendileri yalan söyleyerek bize kötü örnek oluyorlar. Bizlere dedikodu yapmayın diyorlar ama komşularla dedikodular yapılıyor, çay günleri düzenleniyor ve hatta dedikodudan zevk alınıyor. Bence büyüklerimiz bize bu şekilde örnek olmamalıdır. Onlar böyle yaptığı zaman biz nasıl yalancı olmayalım ya da dedikoducu?  Mesela geçen gün annemler arkadaşları ile gün yaptılar, Kuran-ı Kerim okundu, dualar edildi ve sıra yeme içme faslına geçildi ve başladı konuşmalar. Hemen bir komşumuzun gelinin çocuğu yok diye konuşmaya başladılar. Bence bu çok ayıp ve yanlış. Orada olmayan bir gelin hakkında konuşmak yanlış, o kendisi hakkında konuşulanları duysa üzülürdü ve zaten çocuğu olmuyormuş bir de bunların yaptığını duysa daha çok üzülürdü. 


İşte bunun için önce büyüklerimiz  davranışları ile bize örnek olmalı, arkadan konuşmayı bırakmalı ve yüze söylemeyi tercih ederek daha dürüst davranmalılardır. Mesela kibar olmamız gerektiğini söyleyip bize kaba davrandıkları zaman tutarlı olmuyorlar. Onlar bize örnek olacak ki biz de onları örnek alarak daha iyi çocuklar olacağız. Büyüklerimiz bizi, bizden daha çalışkan olan komşu çocukları ile, okul arkadaşlarımız ile kıyaslamamalıdır. Çünkü her çocuk çok çalışkan olmayabilir. Bize gayret etmemiz gerektiğini elbette söylememeliler ama bize yetersiz dememelidir. Çünkü hiçbir çocuk sen yetersizsin sözüne mutlu olmaz ve çok üzülür ve canı yanar. Daha iyi olman gerekir diye daha nazik bir iletişim dilini seçmelidir. Anne ve babamız bizlerin yanında tartışmamalı, ailenin maddi sorunlarına biz şahitlik etmemeliyiz. 


Çünkü böyle olunca çok üzülüyorum ve kendimi aileme yük gibi görüyorum. Bunu kesinlikle özel olarak tartışmamalılardır. Kötü alışkanlıklar edinmemelilerdir. Örneğin; sigara içmek, alkol almak gibi. Ev içinde şiddet olmamalı özellikle de çocuklara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetle olmamalıdır. Büyüklerimiz bizi sevmeli korumalı, bize güven vermelidir. Bir ortamda önce çocukların karnı doyurulmalı sonra büyükler yemelidir. Çünkü çocuklar küçük ve onlar daha sabırsızdır ama büyükler sabredebilir. Bizi hemen yargılamadan suçlamayı bıraksalar çok iyi olur. Çünkü hemen suçladıkları zaman çok üzülüyoruz. Bizi olduğumuz gibi kabul etsinler ve bizi çok sevip ilgilensinler. Beni ilgi ve sabır ile dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Sosyal Medyanın Toplumsal Açıdan Olumsuz Etkileri Nelerdir?

 

Sosyal Medyanın Toplumsal Açıdan Olumsuz Etkileri Nelerdir?


İnternetin hayatımıza girmesi yaşamımızda kolaylıklar sağlamıştır ama kolaylıkların yanında sosyal medya bağımlığı sonucunda insanlarda olumsuz davranışlarda artmaya başlamıştır. Sosyal medyaya bağımlı bir nesil yetişmeye başlamıştır. Oradan izledikleri etik olmayan davranışlar ne yazık ki en çok gençlerde olumsuz yönde değişime neden olmuştur.  


Sosyal medyanın toplumsal açıdan olumsuz etkileri şunlar olmuştur: Bilgi kirliliği, siber zorbalığa maruz kalma, sosyal medya bağımlılığı artmıştır. Sosyal medya yüzünden mahremiyet denilen kavramlar önemini yitirmeye başlamıştır. Kişisel verilerini her yer de paylaşılması sorunlara neden olmuştur. Başka insanların yaşamını izleyerek oradan etkilenen insanlar kendi yaşamlarını beğenmemeye başlamış ve bu da gençler ve aileler arasında çatışmalara ve çeşitli sorunlara neden olmaya başlamıştır. Yetersizlik hissi, kendini değersiz görme ve mutsuz psikoloji içerisine girme konusu ortaya çıkmıştır. Spor salonlarında, ofislerimizde, parklarda ve bahçelerde anın tadını çıkarmak yerine sosyal medya paylaşımları yapılmaya başlanmıştır. 


Yüz yüze iletişim azalmaya başlamış ve sosyal medya aracılığı ile iletişim daha sanal bir ortamda yapılarak her türlü yalanlar da söylenmeye başlanmıştır. Kişilerde yetersizlik ve özgüven düşüklüğüne neden olmaya başlamıştır. Sosyal medya kullanımının kişilerin iş ve günlük performansını olumsuz etkilemeye başlamıştır. Toplumun ahlaki yapısında bozulmalar başlamış, kültürümüze ters olan davranışlar normalleştirilmeye başlanmıştır.

 

Ön Yargının İletişim Açısından Zararları Konulu Kompozisyon Yazınız

 

Ön Yargının İletişim Açısından Zararları Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Türk Dil Kurumunun açıkladığı tanıma göre ön yargı; kişilerin kaynaklara bağlı kalmadan peşin olarak fikirlerini belirtmesi durumudur. Kişiler belirtmiş olduğu düşüncelerini, peşin yargı yaparak belirtme durumudur. Ön yargı insanları ayrıştıran, hoşgörüyü ortadan kaldıran, insan ilişkilerine nefret tohumu eken bir yanılmadır aslında. Hiç tanımadığımız insanlar hakkında ne kadar çabuk yorum yapıp o kişi ya da kişileri hemen bir kalıba koyabiliyoruz. İnsan diline hakim olmalı, tanımadığı biri hakkında hemen ön yargıya kapılmamalıdır. İşi zamana bırakmalı ve iletişim dilini kullanmayı tercih etmelidir.


 Ön yargı insanlar ile aramızdaki iletişime büyük zarar verir. Samimiyet olmaz, ortak duygu ve düşünceleri paylaşma olmaz, kişiye kendini tam ifade etme imkanı verilmediği için hoşgörüsüz davranışlara devam edilir ve bu da iletişime büyük bir darbe vurur. Toplumda çatışma, toplumda ayrışmalar ortaya çıkar. Güzel arkadaşlıklar ve dostluklar kurulmasını engeller. İnsan ilişkileri henüz başlamadan biter. İnsanlar birbirine küser ve arada sevgi, saygı, merhamet olmaz.


 İşte bunların olmaması için ön yargıdan uzak durulmalı, insana yakışır hal ve hareketlerde bulunulmalıdır. Ön yargının yanlış bir davranış olduğu ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir: “Önyargılı olmak, daima zayıf olmak demektir.” Samuel Johnson. Zayıf insan olmamak için, daha güçlü daha hoşgörülü ve insan sevdalısı olmak için ön yargıdan uzak durmalıyız.