10 Atasözü ve Anlamları

 

10 Atasözü ve Anlamları

 

Karpuz kökeninde büyür:  Herhangi bir bitkinin toprak veya hava şartları uygun olduğunda verimli olması gibi anne ve baba ocağında, onların sevgi ve ilgisiyle büyüyen ve yetişen bir çocuk da  sağlıklı gelişir. Böyle bir çocuk kendisine ve çevresindeki insanlara da faydalı olur.

Kuzgun, leşe konar: Sürekli kötü işlerle uğraşan bir kimse kötülüklerin içinde kalır. Bir kötülük bir başka kötülüğün  doğmasına neden olur.


El ağzına bakan karısını tez boşar: Kişi özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkalarının düşünce ve nasihatlerine önem vermemelidir. Aksi durumda aile düzeni ve mutluluğu, huzuru bozulabilir.

Getir bana Hıdırellez’i, göstereyim sana yazı: Bir işte elverişli koşullar gerçekleşirse beklenen sonuca kavuşulur.

Gitsen de beni bağlamaz, kendi düşen ağlamaz: Gitmek isteyen bir kişiyi durduramayız fakat giden kişinin başına bir iş geldiği zaman da  kişinin kimseye yakınma, şikayet hakkı olamaz.

Göğe direk, denize kapak olmaz: Gereksiz ve gerçekleştirilmesi mümkün olmayan işlerle uğraşılmamalıdır.


Gördün deli, savul geri!  Davranışları bozuk kimselerden uzak durmak gerekir.

 Göz derya, seyir bedava: İnsan kör değilse etrafındaki her şeyi rahatça görür.

Görünüşe aldanma: Bir konu hakkında yalnızca dış görünüşe bakarak yargıda bulunmak insanı yanıltabilir.

Gün çarığı yakar, çarık ayağı: Toplumda yaşanan genel bir sıkıntı mutlaka kişileri de tek tek etkiler.

Çanakkale Şehitlerine

 

Çanakkale Şehitlerine

 

Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış muhteşem bir şiirdir. Çanakkale Şehitlerine, Mehmet Âkif Ersoy'un Çanakkale Savaşı'nda hayatını kaybeden askerlere seslenme şeklinde yazdığı çok anlamlı ve duygu dolu  bir şiirdir. Türk edebiyatında vatanseverlik konusunda yazılmış en önemli edebî metinlerden biri kabul edilir.

 

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsız[ca] tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde- gösterdiği vahşetle “bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu sırtlan kümesi:


Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi.. mahşer mi, hakîkat mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;
Avustralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

 

Çehreler başka, lisânlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ..
Hani, tâûna da züldür bu rezil istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyla sefîl,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz..
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'ûndaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı.
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer..


Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâ-merd eller,
Yıldırım yaylımı tûfânlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sînelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler:
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?


Çünkü tesis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi ser-haddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme." dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya.. nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar..
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,


Lekesiz, tertemiz alnından urulmuş yatıyor;
Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi..
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şânlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe." desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb..
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.


"Bu, taşındır." diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyla,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecrâmıyla;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedâr[ın] gibi tâ fecre kadar bekletsem;


Gündüzün fecr ile âvîzeni leb-rîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran..


Sen ki İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsrân,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın:
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât..
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber;
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Toprak Ana kitabı 2. Dünya Savaşı sırasında savaşta üç oğlunu ve kocasını ve gelinini kaybeden bir kadının toprakla yaptığı söyleşiyi anlatır.


Toprak Ana kitabında özlü sözler:

"İyilik yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir."

“İki insan birbiriyle tam bir uyum içinde yaşarsa, konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini.”

“Hani, ne derler: "insanın canı çıkmadıkça umudu da yok olmazmış."

“Zaman akıp gidiyor ve hiçbir saat bir öncekine benzemiyor.”

“Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır.”


“Okumayı çok sever, her zaman kitaplara dalıp giderdi. Onun en çok sevdiği şey, ona en değerli ödül kitaptı.”

“İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir.”

“Hiç kimse kendi yazgısını bilemez.”

“Çocukluk ne güzel bir başıboşluktur!”

“Bence gerçek mutluluk bir yaz yağmuru gibi apansız geliyor insana. Farkına varılmadan, yaşadıkça, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde yavaş yavaş birikiyor, sonra bir yerde toplanıyor. Biz buna mutluluk diyoruz.”

"Ekmek ölümsüzdür, duyuyor musun Kasım, oğlum? Yaşam da ölümsüzdür, emek de..."

“Sen kadınsın. Sen her şeyin üstündesin, daha bilgesin.”

“İnsanın eli ayağı tutuyorsa, sağlığı yerindeyse, çalışmaktan daha iyi ne vardır onun için?”

"Bir öğretmen olmak istiyordum. Candan istediğim şey öğretmen olmaktı. Ama, beyaz tebeşir ve cetvel yerine, elime asker tüfeği almak zorunda kaldım. Bunun sorumlusu da ben değilim."


"Bir insanın kaderi dağlardaki patika gibidir: Bazen iner, bazen de dibi görünmeyen uçurumun başına gelip durur. İnsan tek başına böyle yolda ilerleyemez, ama birleşenler, birbirine omuz verenler her engeli aşarlar."

“Bir ananın mutluluğu, milletin mutluluğundan doğuyor, ayın kökten olan ağacın dalları gibi bir kökten geliyor.”

“Benim en büyük düşmanım savaş başlatandır.

Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

 Cengiz Aytmatov’un  Toprak Ana Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

1) Tolunay eşini ve üç oğlunu ne zaman kaybetmiştir?


 A) 1. Dünya Savaşı

B) 2. Dünya Savaşı

C) Kore Savaşı

D) Rusya ile savaş sırasında

 

2) Tolunay’ın kaç oğlu vardı?

 

A) 3

B) 4

C) 5

D) 7

 

3) Tolunay ve eşinin tek ideali nedir?

A) Üniversitede hoca olmak

B) Farklı şehirden birçok ev satın almak

C) Arsa sahibi olarak köyün zenginleri arasına girmek

D) Kendi topraklarını sürebilecekleri ve kendilerine yetebilecek bir tarlaya sahip olmak

 

4) Köye ilk traktörü getiren kişi kimdir?

A) Caynak

B) Savankul

C) Muslubeg

D) Kasım

 

5) Caynak başka bir şehirde ne olmak için eğitim alıyordu?

 

A) Doktor

B) Hakim

C) Mühendis

D) Öğretmen

 

6) Kasım’ın severek evlendiği eşinin adı nedir?

A) Aliman

B) Belgin

C) Tuğba

D) Şerife

 

7) Aliman’ın hayatını kaybetme nedeni nedir?

A)  Trafik kazası

B) Doğum sırasında çocuğunu dünyaya getirirken

C) Kalp krizi

D) Evin balkonundan aşağıya doğru bakarken ayağının kayması sonucu hayatını kaybeder.

 

8) Aşağıdakilerden hangisi Toprak Ana kitabında geçen özlü sözlerden biri değildir?

A) “İnsanoğlu çiğ süt emmiştir, iyilik de eder, kötülük de.”

B) “Zaman akıp gidiyor ve hiçbir saat bir öncekine benzemiyor”

C) "Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır."

D) "İyilik yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir."

 

9) Tolganay Ana sabah erkenden trenle askerlerin geçeceğini ve oğlunun da o trende olacağı haberini alır almaz tren istasyonuna koşmuştur. İki gün orada gelini ile bekledikten sonra gelen bir trende oğlunu bir saniyeliğine de olsa görmüştür Çünkü tren hiç durmamış ve hızla yoluna devam etmiştir. Oğlunun Tolganay Anaya fırlattığı  ve Tolganay Ananın da bunu ömrü boyunca sakladığı o şey nedir?

 

A) Asker şapkası

B) Küçük bir eski oyuncak

C) El örgüsü çorap

D) Dolma kalem

 

10) Aliman’ın çocuğunun adı nedir?

A) Umar

B) Alinur

C) Canbolat

D) Kalder

 

     Cevaplar:

1. b   2.a  3. d   4.b  5.d   6.a   7.b  8.a  9.a   10.c


Not: Toprak Ana kitabı 2. Dünya Savaşı sırasında savaşta üç oğlunu ve kocasını ve gelinini kaybeden bir kadının toprakla yaptığı söyleşiyi anlatır.

10 Atasözü ve Anlamları

 

 

10 Atasözü ve Anlamları


*Huy  Canın Altındadır: İnsanoğlunun alışkanlıkları, davranış biçimleri ve huyları bebeklikten itibaren aldığı eğitimle kökleşir ve kişi bu şekilde kişiliğini oluşturur. Yılların birikimi olan bu özellikler zamanla kişilerle özdeşleşir. Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın insanları huylarından vazgeçirmek kolay değildir.

Hünerli kul ölmez: Sanat asla yok olmaz. Usta sanatçılar eserleri ile öldükten sonra yaşamaya devam ederler.

Hımhım ile  burunsuz birbirinden uğursuz: Hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeye eh işte havasında olan kişilerden fayda gelmez. Böyle kimselerle ciddi işler yapılmaz.


Küçük suda büyük balık olmaz: Sınırlı, küçük ortamda yapılan işten çok kazanç sağlanmaz.

Yanan  ile yenen elinden vay: İnsanın en çok yakacak ve yiyecek masrafı olur. Çünkü bunlar temel gereksinimlerdir. Bu ihtiyaçların  karşılanması da kolay değildir.

Zengine dokun da geç, uğursuzdan sakın da geç:  Zenginlerle az da olsa bir ilişkin bulunsun belki gün gelir zengin olan kimseden faydalanırsın ama uğursuz kişi sana sadece zarar veriri. Bundan dolayı uğursuz kişilerle birlikte olmamaya çalış.

 Gitti ağalar, paşalar; kellere kaldı köşeler:  Eğitimli, yetenekli ve becerikli insanların olmadığı yerlerde, meydan işten anlamayan, sıradan, hiçbir vasfı olmayan kimselere kalır.

Eğer ile meğeri evlendirmişler,  keşke diye bir çocuk doğmuş: Kişi başarılı bir sonuca boş söz ve hayallerle değil ancak çalışarak ulaşır.


Ekici ol, bilici olmaz: İşinin gereğini yap ancak o iş hakkında fazla iddialı konuşma. Çünkü sonuç çoğunlukla önceden kestirilemez.

Deve adını satar, eşek odunu: Herkesin öne çıktığı bir özelliği vardır.

Az ateş, çok odunu yakar: İyi insanların çoğunlukta olduğu bir ortamda az sayıda da olsa birkaç kötü insan herkesin başına bela olabilir ve dert açabilir.

Geçtiğin Köprüleri Yakma Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Geçtiğin Köprüleri Yakma Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Atasözleri insanlara mesaj vermek amacı ile yazılmış güzel sözlerdir. Bu sözlerden biri de geçtiğin köprüleri yakma adlı atasözüdür. Muhtaç durumdayken sana destek olan kişilerle arandaki ilişkiyi koparma. Sana ulaşmak isteyenlerle arana mesafe koyma. Gün gelir tekrar aynı kişilerden yardım almaya, onların senin yanında olmalarına ihtiyaç duyabilirsin anlamında söylenmiş atasözüdür.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım.

İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. İyilik de yapar kötülük de.  Çok güvendiğiniz, iyi dediğiniz kişi size her türlü kötülüğü de yapabilir. Oysa zamanında sizin zor anlarınızda yanında olan kişilere işleriniz bittiği zaman sırt çevirirseniz bu insanlığın haysiyetine yakışmayan bir davranış olur. Ne yazık ki kimi insanların gözü az birazcık para gördü mü en yakınlarını bile tanımaz olur ve burnu havada olur. Kimseyi beğenmez ve insanlarla arasına gereksiz mesafeler koyar. Böylece insanların kendisine yakınlaşmasına izin vermez.

 

Oysa eski zamanlarında onun yanında olan kişiler ona destek olan, ona yardım eli uzatan kimselerdir. Gün gelir yine kötü duruma düşebilirsin fakat bu defa yanında kimse olmayabilir. Onun için nankör olmamak gerekir. Bir anda insanlarla iletişimi koparmamak gerekir. Vefalı insan olmak, sadık insan olmak en güzelidir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.