Ağaca Dayanma Kurur, İnsana Adama Dayanma Ölür Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Ağaca Dayanma Kurur, İnsana Adama Dayanma Ölür Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Onun için insan girişeceği işlerde ilk olarak kendine güvenmelidir. Yaşadığımız sürece her zaman yanımızda bize destek olan ana ve babamız olmayabilir. En yakın akrabalarımız olmayabilir. Onun için kimsenin malına, mülküne güvenip kendimizi geliştirmeme hatasına düşmemeliyiz. 


Önce kendimize güvenmeliyiz, kendimiz çalışmalıyız ve işimizi garantiye almalıyız. Böylece bir sorun yaşadığımız zaman  hemen yıkılmayız. Kendi ayaklarımız üzerinde çalışarak kazancımızı sağlamaya devam ederiz ve hayatımızı idame ettiririz. Oysa birine güvendiğimiz zaman o kişi bir gün hayatını kaybedebilir  ya da bizi yarı yolda bırakabilir. Bunun için önce kendimize güvenmeli, kendi işlerimizi planlı ve programlı yapmalıyız. Kimseye dayanmaya çalışmamalıyız. Bunun için de atalarımız ağaca dayanma kurur, insana dayanma  ya da adama dayanma ölür demişlerdir. 


Örneğin; Baba malı çok, babadan çok miras kalacak deyip eğitimimizi yarıda bırakmalıyız. etmemeliyiz. Babamız bir anda iflas edebilir, bir anda hayatını kaybedip geride büyük borçlar bırakabilir ve bu durumda en büyük sıkıntıyı rahata alışmış olan bizler yaşarız. Onun için rahata alışmak yerine emek ederek işe başlarsak daha güvenli bir yola girmiş oluruz.

Çocuk İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Çocuk İle İlgili Atasözleri ve Anlamları


Çocuklar hayatın neşesi, anlamıdır. Onlar olmasaydı hayatın neşesi olmazdı. Çocuk ile ilgili atasözleri ve anlamları şunlardır:

Çocuğun yediği helal giydiği haram:  Çocuk iyi beslenmelidir çünkü sağlık çok önemlidir. Oysa kıyafeti çok almaya gerek yoktur. Çünkü çocuklar çabuk büyürler ve alınan kıyafetler de küçüleceği için boşa israf olur. Bunun için pahalı giysiler alınmasına gerek yoktur.

Çocuktan al haberi: Çocuklar yalan söylemezler. Kendilerine sorulan bir şeyi, bildikleri ve tanık oldukları bir olayı, duydukları bir sözü olduğu gibi anlatırlar ve çarpıtmazlar. Onun için haberin doğrusu çocuklardan öğrenilir.


Çocuk onuna kadar ekmekçi, yirmisine kadar ortakçıdır. Çocuklar küçük yaşlarında anne ve babasından sadece yemek beklerler. Büyüdüklerinde ise anne ve babasının her malına ortak olurlar.

Çocuk ağlamayınca meme verilmez: Hakkını aramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez.

 Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu yapma. Eğer bir yerde çocuk varsa bütün ilgiyi kendi üzerine toplayacağından başka hiçbir şeyle hatta dedikoduyla bile ilgilenilemez.

Çocuk düşe kalka büyür: Çocuklar hiçbir şeyden korkmadıkları için kendilerini sakınmazlar. Bunun sonucunda da sık sık düşerler. Ancak dayanıklılıkları yüksek olduğundan büyük zarar görmezler.


 Çocuğu işe sal, ardınca sen var. Çocuk küçük olduğu için her işin altından kalkamaz. Çocuğa yapamayacağı işler verilmemelidir, yapabileceği sorumluluklar verildiği zaman da çocuk her şeye rağmen kontrol edilmeli, yapıp yapmadığı takip edilmelidir.

Çocuk, ekmeği dolapta yetişiyor zanneder: Çocuk evin gereksinimlerinin nasıl karşılandığının farkında değildir. Her şey kendiliğinden olur zannederler.

Baba İle İlgili Atasözleri Bulunuz ve Sınıfta Okuyunuz.

 

Baba İle İlgili Atasözleri Bulunuz ve  Sınıfta Okuyunuz.

 

Türk toplumunun geleneksel yapısında baba kavramı çok önemli bir yer tutar. Atasözlerimizde baba ile ilgili hem gerçek hem de mecaz anlamlı sözlere yer verilmiştir. Baba bir evin direği, yöneticidir. Babaya saygı, babaya hürmet etmek bizim toplumumuzun geleneğinde  önemli bir tutar. Baba ile ilgili atasözleri ise şunlardır:


Baba ile ilgili atasözleri şunlardır:


Babadan mal kalır, adamlık kalmaz.

Baba mirası yanan mum gibidir.

 Baba kırk oğul beslemiş, oğul bir babayı beslememiş.,

Baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk.

 Babalı fırın has ekmek çıkarır.

 Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği.


 Baba eder, oğlu eder.

 Baba ekşi elma yer oğlunun dişi kamaşır.

Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana.

 Baba borç yapar, çoluk çocuk aç yatar.

Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur.

 Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı.

 Babam bana öğüt verirken ben inek gözünde kırk sinek saydım.

Babamın öleceğini bilseydim kulağı dolu darıya satardım.

 Babası köy kahyası olunca kendisi neden pervası  olur?


 Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz.

Babasından mal kalan merteği içinden bitmiş sayılır.

Babamın öleceğini bilseydim bir acı soğana değişirdim.

Babası ölen bey, anası ölen kadın olur.

Babasının sanatı oğluna mirastır.

Nasreddin Hoca Fıkraları Hakkında Kısaca Bilgi Veriniz.

 

Nasreddin Hoca Fıkraları Hakkında Kısaca Bilgi Veriniz.

 

Ders vermek, herhangi bir düşünceyi örnekle güçlendirmek, bir dünya görüşünü savunmak, sohbetlere renk katmak, kanıt göstermek veya hoşça vakit geçirmek için söylenir. Nasreddin Hoca fıkralarında Nasreddin Hoca; her duruma çözüm yolu bulan, karşısındakinin niyetini hemen sezen, kül yutmaz, uyanık, yaşama sevinci dolu, sözünü çekinmeden ortaya koyan, kıvrak zekalı bir tiptir. Fıkralarda baş kahraman her zaman hocanın kendisidir. Nasreddin Hoca fıkralarında kişiler pek kalabalık değildir. Nasreddin Hoca fıkralarından bahsedilen en eski kaynak ise on beşinci yüzyılda yazılan Saltukname’dir.

Nasreddin Hoca fıkralarına bir örnek:

Allah’ın Rahmetinden Kaçılmaz

 

Günlerden bir gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Yağmur çok şiddetli yağdığı için ya  koşulur, ya da bir yerlere sığınılmaya çalışılır. Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam…  Hoca biraz dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak konuşmaya başlar:

 

"Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah'ın rahmetinden kaçıyorsun?" deyince adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Bu arada adamın da ıslanmadık yeri kalmamıştır. Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer. Bu sefer komşusu;

"Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana Allah'ın rahmetinden kaçılmaz. ' demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun." deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve;

"Be adam! Ben Allah'ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah'ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum." der.

 

Türk Halk Edebiyatının Özellikleri Hakkında Bilgi Veriniz.

 

Türk Halk Edebiyatının Özellikleri Hakkında Bilgi Veriniz.


Türk edebiyatının başlangıcından günümüze kadar halk arasında gelişen, yabancı etkilerden kısmen uzak kalan edebiyattır. Şairler genelde okumamış kişilerden oluşur. Türk halk edebiyatının temelinde sözlü edebiyatımız yer alır. Dil ve anlatımda süslü bir anlatıma yer verilmez. Genelde anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Yani yalın bir dil benimsenmiştir. Türk edebiyatında daha çok somut konulara ağırlık verilmiştir. Biçimden çok konuya ağırlık verilmiştir.. Nazım birimi dörtlük, ölçü olarak ise hece ölçüsü kullanılmıştır. Aşk, doğa, kahramanlık, hasret, ölüm, zamandan şikayet en çok işlenen konulardandır. Şiirlerin başlığı yoktur. Şiirle nazım şekilleri ile adlandırılmıştır. Hem düzyazı hem de şiir alanında eserler verilmiştir fakat şiirlere daha çok yer verilmiştir. Cinaslara çok yer verilmiştir. (Cinas; Sözlükte "iki şeyin birbirine benzemesi" anlamında masdar olan cinas, edebiyat terimi olarak anlamları farklı, yazılış veya söylenişleri (sesleri) aynı yahut benzer olan kelimelerin nazım ve nesirde bir arada kullanılması yoluyla yapılan söz sanatını ifade eder.) 


Güzel halk söyleşilerine ve halk deyimlerine yer verilmiştir. En çok yarım kafiye kullanılmış olunup rediflere de yer verilmiştir. Halk şairlerinin söyledikleri her şey gerçek yaşamdan alınmıştır. Benzetmelerde somut kavramlar kullanılmıştır. Örneğin; Yüz aya, diş inciye, boy serviye, kaş kaleme benzetilmiştir. Divan şairlerinden etkilenme sonucu bazı halk şairleri aruz ölçüsü kullanmıştır. Örnek; Gevheri, Yunus Emre, Aşık Ömer vb gibi.

20 Tane Deyim ve Anlamları

 

20 Tane Deyim ve Anlamları


1) Pişmiş kelle gibi sırıtmak:  Dişlerini göstererek anlamsızca gülmek.

2) Postayı kesmek: Kırıldığını belli eden bir tavır takınmak

3) Sağı solu olmamak: Nasıl tepki vereceği anlaşılmayan kişi olmak.

4) Saç tava geldi hamur kalmadı, akıl başa geldi ömür kalmadı: İş yapacak koşullar ve deneyim var ama yapacak iş, yaşamın bitmek üzere, yaşamın sonlarına yaklaşılmış.

5) Hüsnükuruntu: Olasılığı bulunmadığı halde güzel bir şey olduğunu ya da olacağını sanma.


6) Hırsızın aklına taş düşürmek: Kötü eğilimli kişinin işine yarayacak davranışta bulunmak.

7) Hokka gibi oturmak: Kıyafetin giyen kişinin vücuduna uyması.

8) El kesesinden sultanım, develer olsun kurbanım: Başkalarının parası ile gösterişli bir hayat yaşar.

9) El eliyle yılan tutmak: Zor işte başkasını öne sürmek

10) El aman çağırmak: Yakınır olmak.

11)Dolaba girmek: Oyuna gelmek

12) Ekmeği ile oynamak: Birinin geçim kaynağını yok etmeye çalışmak

13) Ekmek kalede, it hendekte: Elde edilmek istenen şey ulaşılmayacak kadar uzakta

14) Gam yememek: Tasa etmemek

15) Gayretine dokunmak: Eleştirilere kızarak yapamayacağı sanılan işi başarmaya girişmek.

16) Kabul olunmayacak duaya âmin demek. Olmayacak şeye olacakmış gibi inanmak.


17) Kadınlar hamamına dönmek. Herkesin konuştuğu çok gürültülü ortam oluşturmak

18) İzan dedikçe uzanmak: Öğütlere uymamak

19)İşten bile değil: Çok kolay yapılacak işler kullanılan deyimdir.

20) Kabak tadı vermek: Bıktırıcı olmak