İçinde Ateş, Kamp, Kurt, Dağ Kelimeleri Geçen Hikaye

 

İçinde Ateş, Kamp, Kurt, Dağ Kelimeleri Geçen Hikaye


Sonbahar mevsimi gelmiş, havalar soğumaya başlamış, ağaçlar üzerindeki yapraklardan kurtulmaya çalışıyordu. Okulumuzun bahçesindeki kayısı ve elma ağaçları da  bu yıl çok yorulmuş, üzerindeki elma ve kaysılardan hepimiz yemiştik. Şimdi yaprakları sararmış, esen rüzgar yaprakları  hızlıca ağaçtan ayırıyordu. Öğretmenimiz,  haydi çocuklar zil çaldı artık sınıfa diye seslenince kendime geldim ve sınıfıma girdim. Öğretmenimiz sınıfa girince bize bir müjdesi olduğunu söyledi e şunları dedi: Çocuklar kış mevsimi gelmeden hafta sonu bir plan yapmayı düşündük. Hep birlikte ormana gidelim ve orada bir güzel eğlenelim, çam ağaçlarını görelim, kuş seslerini dinleyelim. Kar yağdığı zaman buralara gelmek zor olur dedi. Onun için iki günlüğüne oraya kamp kuralım ve ateş yakalım. Ateşi biz ağaçlardan uzak bir yere yakarız, siz de o oynarsınız, eğlenirsiniz. Siz hiçbir şey getirmeyeceksiniz.


 Sadece topunuzu, ipinizi getirin yeter. Yemekler bizden dedi. Hepimiz çok sevinmiştik. Hafta sonunu iple çekiyordum. Hemen okul çıkışı müjdeyi anneme de vardım. Annem de çok mutlu oldu. Ne güzel ormana varacaktım, Dağlara çıkacak ve oralardaki farklı bitkileri de görecektim. Günler geçti ve en sonunda hafta sonu geldi. Okulumuzun tuttuğu servis ile ormana doğru yol aldık. Orman yoluna girdiğimizde hep birlikte şarkılar, türküler söyledik ve çok mutlu olduk. Daha sonra kamp alanına indik. Dışarısı aşağı yerlere göre daha soğuktu.Öğretmenlerimiz hemen çadırları kurdu, ateşi yaktı ve hepimiz ısınmaya başladık. Daha sonra öğretmenlerimizin getirdiği etli etmek, kek, kurabiye, kuruyemişlerden ve meyvelerden güzelce yedik ve karnımız bir güzel doydu. Ormanı gezdik. Ağaçların görüntüsü, kuşların sesi ile tam bir huzura kavuştuk ki uzaklardan bir ses geldi ve hepimiz irkildik. Öğretmenimiz bu kurt sesi, sakin olun çocuklar araçlarımız hemen yanımızda korkacak bir durum yok dedi ama ben korkudan tir tir titriyordum.


 Öğretmenimiz merak etme Alper kurt bu kadar kalabalığın yanına gelmeye cesaret edemez dedi. İşte o zaman korkum az da olsa geçti ve başladık oyunla oynamaya, ormandan akan temiz suları kana kana içmeye…. Daha sonra akşam oldu ve hepimiz çadırda uyuduk. Sabah kuş sesleri ile uyandık. Dışarısı mis gibi kokuyordu. Her yer çam ağaçları ile kaplıydı. Gözümüz yeşile doymuştu. Öğretmenlerimiz kahvaltı hazırlamıştı ve kahvaltımızı yapıp daha sonra ormanı gezmeye başladık. Öğretmen bize farklı bitkileri, ağaçları tanıttı. Gezmekten çok yorulduk ve kamp alanımıza vardık. Orada diğer öğretmenlerimiz mangal yakmış ve etler pişmişti. Etlerin kokusu bizi mest etmişti. Hemen yemeğe oturduk ve etlerden yedik, ayran içtik ve çok güzel bir gün geçti. İkinci gecemizde kampta geçirdik ve sabah uyanır uyanmaz yola çıktık. Servis hepimiz evine bıraktı. Arkadaşlarımla ve öğretmenlerimle harika bir kamp geçirmiştik. Çok şükür ki kurt yanımıza bile gelmemişti.

Düzenli ve Sistemli Çalışmanın Ne Olduğunu, Bu Şekilde Çalışırsak Neler Başarabileceğimizi Başaran İnsanlardan Da Örnekler Vererek Anlatınız Konulu Konuşma

 

Düzenli ve Sistemli Çalışmanın Ne Olduğunu, Bu Şekilde Çalışırsak Neler Başarabileceğimizi , Başaran İnsanlardan Da Örnekler Vererek Anlatınız Konulu Konuşma


Düzenli ve sistemli  çalışma; planlı ve programlı çalışma demektir. Yani insanın kendine göre bir disiplini olmalı, aşırı konfor bir yaşamla başarı gelmeyecektir. Plan dahilinde hareket ettiğimiz zaman, sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz zaman başarı da bizimle birlikte gelecektir.

Sevgili Öğretmenim,

Düzenli ve sistemli bir şekilde çalıştığımız zaman ileride rahat bir hayatımız olur. Hele bir de sevdiğimiz mesleği yaparsak o zaman işler daha da güzel bir hâl alır. Düzenli ve sistemli çalıştığımız zaman amaçlarımıza ulaşırız, kendi ayaklarımız üzerinde dururuz ve kendi geçimimizi sağlayabiliriz. Kimseye muhtaç olmayız. Düzenli çalışanların en önemli özelliği her gün çalışmaları, başarıya inanmaları, azimli olmalarıdır. Başarı bir günde gelmez. Onun için ara ara çok çalışmak başarı getirmez. Başarının gelmesi için her gün çalışmak, işini sevmek ve işinle meşgul olmak gerekir.

 

Örneğin Nobel ödülü olan Aziz Sancar gençlik yıllarında günde on sekiz saat çalıştığını söylemiştir. Şu anda yaşı ilerlemesine rağmen on iki saat çalışmaktadır. İşte böyle insanlar başarıyı çalışmalarına, kendi iç disiplinlerine borçludur. Aynı zamanda kişinin  kendisine güvenmesi, inanması ve hayalleri doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Bir diğer örnek ise Mustafa Kemal Atatürk’tür. O çok yönlü ve başarılı bir liderdir. Devlet adamlığının yanında başka bir çok  yönü olmuştur. Hem asker, hem öğretmen hem daha birçok şey… Kitap bile çıkaran Mustafa Kemal  bunu çok okumasına, çok çalışmasına ve disiplinli oluşuna borçludur.

 

 Düzenli bir şekilde çalıştığımız zaman hayatımızda düzene girer, kendimizi daha güçlü ve daha mutlu hissederiz. Manevi anlamda aldığımız doyum ise bizi daha da mutlu eder. Başarılı olduğumuz zaman hem kendimize, hem ailemize, hem yakın çevremize, hem de dünyaya faydamız olur. Tüm bunların olması için çalışmalı, okumalı, araştırmalıyız ve severek çalışmaktan da asla vazgeçmemeliyiz. Anlatacaklarım bu kadardı. Dinlediğiniz için teşekkürler öğretmenim.

“Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.” Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek” Konulu, Tiyatro Metninizi Öğretmeninizin Yönlendirmesiyle Grup Olarak Yazınız.

 

“Af, İnsanlık Dilinin En Tatlı Kelimesidir.” Yukarıdaki Cümleden Yola Çıkarak “Affetmek” Konulu, Tiyatro Metninizi Öğretmeninizin Yönlendirmesiyle Grup Olarak Yazınız.


Öğretmen sınıfa girdiğinde Hüseyin’in yine gelmemiş olduğunu gördü ve sinirlenmeye başladı. Hüseyin okula her gün geç kalan bir çocuktu. Tuncay, Yasemin, Özlem ve Hatice öğretmene daha şirin görünmek için galiba daha çok uyumak için bilerek geç kalıyor öğretmenim diyerek öğretmeni daha beter kışkırtmaya başladılar ama Nergis onlara katılmadı. Öğretmenim belki gerçekten geçerli bir nedeni vardır, ön yargılı olmayalım diyerek daha nazik davrandı. On dakika sonra kapı vuruldu ve gelen Hüseyin'di.


Öğretmen: Neden okula geç kaldın Hüseyin? dedi.

Tuncay: Neden olacak öğretmenim, keyif yapıyor Hüseyin

Yasemin: Oh be ne güzel, keşke biz de hep geç kalksak.

Özlem: Ezik misin, Hüseyin öğretmenimiz bir şey sordu.

Hüseyin: Öğretmenim geç kaldım,  kusura bakmayın, ailevi nedenler, nedenini burada açıklayamam.

Öğretmen: Madem bahanen ailevi nedenler, aç bakalım elini diye cetvelle Hüseyin'e hızlıca vurdu, diğer çocuklar da güldü ama Nergis gülmedi, hatta gözünden bir damla yaş geldi.

Nergis: Öğretmenim neden arkadaşımıza vurdunuz, bu çok yanlış dedi.

Öğretmen: Sen karışma işine bak Nergis dedi.



Hüseyin: Eline baktı, yüzü utançtan kıpkırmızı oldu, başını öne eğdi ve ders dinlemeye devam etti. Daha sonra zil çaldı ve herkes evine dağıldı.

Ertesi gün yine çocuklar okula geliyordu. Öğretmen de o sırada Hüseyinlerin evinin önünden geçerken Hüseyin'in babasını tekerlekli sandalyede hastaneye yetiştirmeye çalıştığını gördü ve görür görmez şok oldu, oraya çöktü ve kalbi acımaya, ağlamaya başladı. Hüseyin’e inanmamıştı ve onu arkadaşlarının önünde rencide etmiş, üstelik şiddet uygulamıştı. Canı yanıyordu, çok pişmandı.

Öğretmen okula vardı ve Hüseyin yine geç kaldı. Kapı vuruldu, öğretmen gir dedi.

Öğretmen: Hüseyin gel dedi ve Hüseyin başını öne eğerek elini açtı ve öğretmenin eline vurmasını bekledi. Öğretmen elindeki cetveli ona verdi ve kendi elini uzattı ve ağlamaya başladı. Affet beni Hüseyin, ben bana yakışmayan davranışta bulundum. Çok özür dilerim, affet diye öğrencilerin içinde çocuktan özür diledi.

Hüseyin: Siz öğretmensiniz, kalkın lütfen yerden öğretmenim. Affedecek bir şey yoktur. Arkadaşlarım babamın engelli olması ile dalga geçmesin diye ailevi nedeni size söyleyemedim dedi. Onu her gün sağlık ocağına iğnesini vurdurmaya götürüyordum diyerek başını yere eğdi.


Özlem: Beni de affet Hüseyin.

Tuncay: Lütfen bizi affet arkadaşım, lütfen

Nergis: Ben sana inanmıştım Hüseyin ama arkadaşlarım adına ben de özür diliyorum, affet onları dedi.

Hüseyin: Affetmek ne ki arkadaşlar. Hepimiz insanız. İnsan bazen hata yapabilir. Öğretmenim siz de üzülmeyiniz, ben hepinizi çok seviyorum.

Öğretmen: Hüseyin’ e sarıldı ve gözünden akan yaşları silmeye çalıştı ama gözyaşı pınar gibi akmaya devam ediyordu.

Öğrenciler:  Hüseyin seni çok seviyoruz, biz bir daha böyle bir hata yapmayacağız,  bizi affettiğin için teşekkür ederiz.

Hüseyin:  Ben de sizi çok seviyorum arkadaşlarım, öğretmenim. üzülmeyin hadi ama diye konuşmayı bitirdi.

Kelebek Adlı Şiiri Hikaye Ya Da Fabl Türünde Kendi Duygu ve Düşüncelerinizi De Katarak Yeniden Yazınız.

  

Kelebek Adlı Şiiri Hikaye Ya Da Fabl Türünde Kendi Duygu ve Düşüncelerinizi De Katarak Yeniden Yazınız.


Kelebek adlı şiir şu şekildedir:

KELEBEK

Yel estikçe uçuşan
Yapraklara benziyor.
Durmadan, yorulmadan
Daldan dala geziyor.

Kanatları ipektir,
Bozulur dokununca.
Sanki canlı çiçektir
Açar bahar olunca.

Üstündeki renkleri
Seyretmeğe doyamam.
Yapamaz böylesini
Benim diyen her ressam.

Ben onu çok severim,
Koşup tutmak isterim.
Fakat kaçar yaramaz,
Uçmadan yaşayamaz. (Hasan Ali Yücel.)

Kelebek şiiri ile ilgili yazdığım hikaye şu şekildedir:


Kelebeğin Bir Günü

Sabah erkenden kozasından çıkmış olan şirin  kelebek dışarıdaki yelin etkisi ile uçmaya başladı. Minik kelebek rengarenkti. Yapraklara benziyor, hiç yorulmadan, bıkıp usanmadan geziyor, daldan dala konuyordu. Kanatları ipek kadar yumuşacıktı. Sanki o kanatlara dokunduğunuz zaman hemen bozulacak gibi bir hisse kapılırdınız. Canlı çiçek gibi bahar mevsiminde oradan oraya uçar, gezer, dolaşır ve yorgun düşerdi en sonunda minik kelebek. Üstündeki renkler insanı mutlu ederdi. 


O renkler bir başka coşku uyandırırdı bende. O rengi kimse yapamazdı. Çünkü onu en güzel şekilde Allah yaratmıştı ve Allah’ın yarattığı bu muhteşem rengi de kimse değiştirmezdi. Daldan dala konmaya devam eden, bir türlü yakalanamayan kelebek akşam olunca sığınırdı küçük yuvasına ve giderdi annesinin yanında. Sessizce geçer bir köşeye beklerdi sabah olmasını. Uyanıyım da tekrar konuyum dallara, oradan oraya uçmaya devam edeyim. 


Çocuklar peşimden koşsun, beni yakalamaya çalışsın, mutlu olsun,  ben de onlarla oynarım ve yine akşam olur, yine yatağıma gidip uyurum derdi Minik Kelebek. Öyle yapardı akşama kadar yorulur, gezer ve en sonunda anneciğinin kucağında uykuya dalardı. Anne kelebek ve baba kelebek ise o uyuduktan sonra bir çay demler, çayları içip kitap okumaya başlardı. Anne Kelebek Minik Kelebeğin üstünü açıldıysa örter ve daha sonra onlarda yatıp uyurdu.

 

Sizce Hayvanları Sevmek, Onlara Gönül Vermek Niçin Önemlidir?

 

Sizce Hayvanları Sevmek, Onlara Gönül Vermek Niçin Önemlidir?


Hayvanları sevmek bence insan olduğumuzun göstergesidir. Çünkü hayvanlar bizimle eşit yaratılmamış, onlara akıl verilmemiştir. Aklı olmadığı için kendilerini korumada yetersiz kalmışlar ve biz insanların  onları korumasına muhtaçtırlar. Hayvanlara gönül vermek gerekir. Çünkü onlardan öğreneceğimiz çok şey vardır. Mesela çevremde çocuklarını bırakıp giden anne ve babalar görüyorum. Yeni doğum yapmış bir köpek ya da kedi bile yavrularını bırakıp gitmezken aklı olan insanların küçücük yavrularını, bakıma muhtaç olan, kendilerini savunamayan bebeklerini nasıl duyarsızca terk ettiklerini gördüğüm zaman canım acıyor ve o çocuklar için çok üzülüyorum. 


Oysa hayvanlar bunu yapmıyor. Kuluçkadan yeni çıkan civcivlerin annesine bakın. Nasıl da canını dişine takıyor da koruyor o küçücük civcivleri.. Bununla  hayvanlar  nasıl iyi anne olacaklarını gösteriyorlar akıllı dediğimiz insanlara. İşte hayvanları örnek almalıdır bazı kimseler. Hayvanlara gönül verilmelidir çünkü onlar sevildiğini hissettikleri zaman, kendilerine zarar vermeyeceğimizi anladıkları zaman bize can yoldaşı, arkadaş oluyorlar. Onların sadece ve sadece sevilmeye, korunmaya ve merhamete ihtiyacı vardır. Bunu yapmak da çok zor olmasa gerek diye düşünüyorum. 


Hayvanlara gönül vermeliyiz çünkü onlar doğal yaşamın dengesini devam ettirmeden büyük rol oynarlar ve hepimize fayda sağlarlar. Bunun için hayvanları çok sevmeliyiz, onlara azla zarar vermemeliyiz. Hayvanları sevmek çocuklara çok iyi gelir.  Evinde bir hayvanı olan çocukta hayvan sevgisinden dolayı şu beceriler gelişir. Çocukların kendine olan güveni artar, kendi kararlarını kendi verebilir, sosyal hayatına olumlu etki eder, çocukta empati kurma becerisi gelişir, aile ilişkileri daha güçlü hale gelir, çocuk daha dışa dönük olur.

Dostluk, Vefa ve Başarı İle İlgili Kısa Hikaye

 

Dostluk, Vefa ve Başarı İle İlgili Kısa Hikaye


Seher ve Merve çok iyi arkadaşlardı. Birlikte liseyi bitirmişler, güzel geçirmişler ve çok sıkı dost olmuşlardı. İki de birbirine güvene , sadık arkadaşlardı. Aynı yıl Seher Öğretmenliği kazanmış, Merve ise o yıl herhangi bir şeyi kazanamamıştı ama dostların arasındaki ilişki telefonla devam ediyordu. Seher tatillere geldiği zaman Merve ile buluşuyor, Merve'nin anlamadığı ders konularında ona yardımcı oluyordu. Günler günleri kovaladı, aylar ayları kovaladı ve Merve tekrar sınava girdi ve o da öğretmenliği kazandı. Artık iki arkadaş da öğretmen adayıydı ama farklı şehirlerde okuyorlardı. Merve bir gece üniversitenin kampüsünde final sınavına  girmiş, çıkışta arkadaşının onu on kere aradığını görmüştü. 


Hemen telefona yöneldi ve Seher’i aradı. Seher ağlıyor, canı yanıyor ama bir şey söyleyemiyordu. Merve hemen ilk otobüsle arkadaşının evine gitti ve orada olayın ne olduğunu anladı. Seher'in annesi Macide Hanım ani bir kalp krizi ile hayatını kaybetmişti. Seher bu duruma fazla dayanamıyor bayılıp bayılıp gidiyordu. Merve onu hiç yalnız bırakmadı ve iki gün arkadaşının yanında kaldı. Daha sonra Seher'in olduğu üniversiteye nakil yaptırıp aynı üniversitede okumaya başladılar ve birbirlerine hem yoldaş, hem aile oldular. Merve zaten bebekken anne ve babasını kaybetmişti. Merve Seher’i hiç yalnız bırakmıyor, ablalarının gönderdiği paradan Seher için de harcıyor ve ona olan sevgisini her fırsatta dile getiriyordu. Çünkü Seher'in annesinin Merve'ye çok emeği geçmişti. Şimdi vefa zamanı Merve'deydi ve Merve çok da vefalı biri çıktı. 


Daha sonra iki arkadaş Kpss’ye hazırlandılar ve çok çalıştılar. Seher ilk yılında hemen atandı. Merve ondan geç başladığı için o da ertesi yıl atandı  ve aynı yerde göreve başladılar. İki dost  çok başarılı ve güzel ahlaklı, öğrencilerini seven öğretmenler oldular. Yaptığı proje  çalışmaları ile adlarından söz ettirdiler ve yılın başarılı ikilisi seçildiler. Dostlukları ise hiçbir zaman sona ermedi.