Mutluluk Üzerine Söylenmiş Özdeyişler Araştırınız.

 Mutluluk Üzerine Söylenmiş Özdeyişler Araştırınız.

Mutluluk kişinin olaylara yüklediği anlamla olur. Sen kendi içinde mutluluğu yakalayamazsan dışarıda bu mutluluğu sana kimse vermeyecektir. Onun için birey ilk olarak kendi ile barış halinde olmalı, kendini mutlu etmeli daha sonra da bu mutluluğu başkalarına yansıtabilmelidir.


Mutluluk ile ilgili özdeyişler şunlardır:

“Mutlu olmanın en garantili yolu bir başkasını mutlu etmektir.” Aldous Huxley.

“Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.” Albert Camus

“Asla mutluluğa giden yol yoktur. Çünkü mutluluğun kendisi yoldur.” Wayne Dyer

“Geldiğin yerin bulutunu yanında taşırsan, gittiğin yerin güneşini göremezsin.” Tayfun Topaloğlu

“Mutluluğun sırrı basittir. Yapmayı sevdiğiniz bir şey bulun. Tüm zihin gücünüzü ve enerjinizi bu sevginize yöneltin. Bolluk yaşamınıza akacak, tüm arzularınız yerine gelecektir.” Robin Sharma


“Mutluluk elindeyken hep yetersiz görünür; ama bir kez elinden kaçırırsan öğrenirsin ne kadar büyük ve kıymetli olduğunu.” Maksim Gorki

“Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen, mutlu bir insan olursun. O zaman hayat bir bayram, bir şenlik olacak; çünkü hayat yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.” Paulo Coelho

“İnsanı mutsuz eden olaylar değil, olaylar hakkındaki görüşleridir.” Epiktetos

 “Mutluluğun sırrı özgürlüktür. Özgürlüğün sırrı ise cesarettir.” Tukidides

“Mutluluk sadece paylaşıldığında gerçek bir değer taşır.” Into the Wild

“Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğunu düşünmekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte arar, bazıları da daha alçakta… Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.” Konfüçyüs

“Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır; 1.Nedensiz yere mutlu olmak… 2.Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak… 3.Elde etmek istediği şey için var gücüyle savaşmak.” Paulo Coelho.

“Hayat, nefes aldığımız anların toplamından değil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur.” Alex Hitch Hitchens

“Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.” Franz Kafka

“Mutluluk, elin erişebileceği çiçeklerden bir demet yapma sanatıdır.” Bob Goddard

“Bizde olmadığı halde başkalarına verebileceğimiz tek şey mutluluktur.” Albert Schweitzer

“Gerçek mutluluğun kendi içinizde yattığını fark edin. Huzur, mutluluk ve neşeyi… dış dünyada aramayı bırakın. Paylaşın. Gülümseyin. Kucaklaşın. Mutluluk, kendinize birkaç damla bulaştırmadan başkalarına dökebileceğiniz bir şey değildir.” Og Mandino.


“Hayata mutlu olmaya gelmediğini kabul ettiğinde, mutlu olmaya başlıyorsun.” Charles Bukowski

“Mutluluk karşımıza çıkmasını beklemekle değil, karşısına çıkmayı bilmekle sağlanır.” John Webster

“Bol bol tebessüm et, gülümse. Hem maliyeti sıfırdır, hem de değerine paha biçilemez.” H. Jackson Brown

“Mutluluk kendi ocağımızda yetişir, başkalarının bahçesinde değil.” Douglas W. Jerrold

Seyit Onbaşıyla Karşılaşma İmkanınız Olsaydı Ona Neler Söylemek İsterdiniz?

 Seyit Onbaşıyla Karşılaşma İmkanınız Olsaydı Ona Neler Söylemek İsterdiniz?


Çanakkale Savaşı’nın kahraman evladı, Seyit Onbaşı ya da lakabı ile Koca Seyit  Çanakkale’de büyük bir başarıya imza atmıştır. Zaferin gerçekleşeceğine inanan bu koca yürekli Koca Seyit 215 kilo ağırlığında olan top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali, ilk iki atışta Ocean’a hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında İngiliz zırhlısı Ocean’a ağır yara verdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlardan birine çarptı. 


Ocean’ da bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı. Bu yüzden komutan ona onbaşılık unvanını verdi. Çanakkale deyince aklımıza gelen kahramanlardandır.

Seyit Onbaşı ile karşılaşma ihtimalim olsaydı ona şu soruları sorardım:

* Çanakkale Savaşı başladığında ilk olarak neler hissettiniz?

* Böyle bir büyük savaşı onca zorluğa rağmen nasıl kazandınız?

* Gerçekten de inanç ve iman gücü başarıyı getirir mi?

* Savaş bittiğinde neden o top mermilerini kaldıramazdınız. Bunun altında yatan sebep nedir?

* Savaş sırasında şehit olmayı eminim düşünmüşsünüzdür, Ya istiklal ya ölüm düşüncesi  ile yola çıkmak nasıl bir duygudur?

* Ülkemiz hem yoksulluk hem de savaşla mücadele ederken sizi başarıya ulaştıran şey neydi, anlatabilir misiniz?

* Allah inancı,  Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, vatan sevgisi, vatan aşkı mı size o kadar ağır top mermilerini kaldırttı. Bu konu hakkında biraz konuşabilir miyiz?

* Savaştan sonra Mustafa Kemal ile görüştünüz mü? Görüştüyseniz aranızda nasıl bir konuşma geçti bize de anlatabilir misiniz?

* Mustafa Kemal, vatanın kahraman askerleri ve vatanın kahraman kadınları ile bu ülkeyi savundunuz mu. O anlarda yaşadığınız düşünceleriniz ve yaşadığınız, hiç unutamayacağınız acı bir olay var mı? Varsa bizimle paylaşmak ister misiniz?


* Size verilen yardımları neden kabul etmediniz? Açıklayabilir misiniz?

* Mustafa Kemal size beni de kaldırabilir misin dediğinde ona hayır komutanım sizi kaldıramam demişsiniz. Bunu söylemenizin sebebi nedir?

Bayrak sevgisi, vatan sevgisi sizde ne gibi duygular hissettirmiş olabilir.

Savaş sırasında tek düşündüğünüz şey neydi?

Vatan kurtulduktan sonra neler hissettiniz?

Ailenize kavuşmak ve özgür bir vatana tekrar sahip olmak nasıl bir duygudur?

Yine savaş olsa yine aynı ağırlıktaki mermileri kaldırabilir misiniz* Kaldırabilirseniz sebebini bize açıklayabilir misiniz?

 

Oğuz Türklerinin Gelenek, Görenek ve Yaşamları Hakkında Güvenilir Kaynaklardan Araştırma Yapınız.

 Oğuz Türklerinin Gelenek, Görenek ve Yaşamları Hakkında Güvenilir Kaynaklardan Araştırma Yapınız.


Oğuzlar, Türkiye, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan Türklerinin ataları olan Türk kavmidir. Yani Balkanlarda yaşayan Türklerin atası olarak bilinir. Göktürk kitâbelerine göre Oğuzlar (İslâm kaynaklarında Guz) dokuz boydan meydana gelmiş bir millettir. Bundan dolayı Tokuz (Dokuz) Oğuz diye de anılır. Oğuzlar göçebe bir hayat sürmüşlerdir.  İslamiyet'i kabul ettikten sonra yerleşik bir yaşam biçimine geçmeye başlamışlardır.

 

 Geçimlerini hayvancılıkla sağlamışlardır. Deve eti ve at eti de yemişlerdir. Oğuzlar sakallarını kesiyor, bıyık bırakıyor ve bütün Türkler gibi saçlarını uzatmışlardır. Yaşadıkları hayat tarzı ve zor doğa koşullarının etkisiyle oldukça sert mizaçlıydılar. Savaşçı olmak başlıca özelliklerinden  biriydi. Namuslu, dürüst ve konuk severlerdi. Büyüklerine son derece bağlı ve saygılıydılar. Konuştukları Türkçe Türk lehçelerinin en kibarı olarak söylenir. Oğuzlarda evlenecek gençler ok atar,  okun düştüğü yere de çadır kurarlardı. Oğuz Türklerinde başlık verme (kalın)  geleneği vardı. Başlık verme geleneği demek şu demektir:  Evlenecek olan kız ve erkek yüzük taktıktan sonra yani söz kestikten sonra erkek tarafı kız tarafına para, hediyeler ve daha çeşitli şeyler verirdi. Buna başlık  verme geleneği denilmektedir.

 

Milli yemekleri sulu mantıdır Sulu mantının onlardaki adı tutmaçtır. Oğuzlar Tanrı'ya inanmışlar, öldükten sonra yaşamın var olduğuna inanmışlar ve bunun için de ölen kişini değerli eşyalarını da aynında gömmüşlerdir. gömme işi bittikten sonra atlarını keserek yiyorlardı. Bu âdet bütün Türk kavimlerinde görülen yuğ aşı veya ölü aşı geleneğiydi. Oğuzlar yakın akrabaları da olsa hastalanan kimselerin yanına yaklaşmazlardı. 

Arkadaşlarınızla Yaşadığınız Anlaşmazlıkları Nasıl Çözüyorsunuz?

 Arkadaşlarınızla Yaşadığınız Anlaşmazlıkları Nasıl Çözüyorsunuz?

 

İnsan sosyal bir varlıktır. Bundan dolayı başka insanlara ihtiyaç duyar. Nasıl ki yetişkin bir insan yetişkin bir arkadaşa ihtiyaç duyup onunla konuşup, dertleşirse çocuklar da kendi yaşıtları ile birlikte olmak ister. Çocukları bir araya getiren en önemli şey ise elbette oyundur. Çünkü çocuklar oyun oynadığı zaman mutlu olur, kaynaşmaya başlar.

 

 Oyun oynarlar, ders yaparlar, etkinliklere katılırlar vb. Bunları yaparken her zaman her şey güzel bir şekilde mükemmel bir şekilde ilerlemeyebilir. Aramızda bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Arkadaşlarımızla yaşadığımız anlaşmazlıkları şu şekilde gidermeye çalışırız: Öncelikle problemin ne olduğunu tanımlarız. Daha sonra o probleme yol açan davranışlarımızın neler olduğunu aramızda konuşmaya başlarız. Sonra herkes kendi fikrini sırası ile söyler. Bu arada birbirimizin sözünü kesmeden dinlemeye devam ederiz. Daha sonra herkes kendi kusurunu söyler ve o kusurları bir daha yapmamak için daha dikkatli olur  ve her şeyi kuralına göre yaparsak anlaşmazlıkları da ortadan kaldırırız. 

 

Haksız olan taraf haklı olan taraftan özür diler ve hatasını anlarsa sorunlar da daha kolay çözülür. Yeter ki anlaşmazlıkları kaldırmak için gönüllü  olalım. Yeter ki yıkıcı değil yapıcı olalım. Böyle olduğumuz zaman sorunlar da ortadan kalkmış olur ve günlük arkadaşlık ilişkilerimize devam ederiz.

Öğretmenlik Mesleği Toplum İçin Neden Önemlidir?

 Öğretmenlik Mesleği Toplum İçin  Neden Önemlidir?


Toplumların ruh ve karakterini şekillendirmede en önemli görev kıymetli öğretmenlere düşmektedir. Onlar ki bir toplumun geleceği, umudun, hayalin hayata geçirilmesinde öncü olan büyük üstadlarıdır. Toplum, öğretmenlerin eseri olduğu için öğretmenlik mesleği toplum içindeki her bireyin değer verdiği bir meslektir. Çünkü her şey öğretmenin elinden çıkar.


 Öğretmen bir heykeltraş gibi  çocuğa yön veriri, onun doğru adımlar atmasında ona yol gösterir ve elinden geçen her türlü fedakarlığı öğrencileri için seve seve yerine getirir. Toplum öğretmene önem veriri çünkü öğretmen bizleri aydınlatır, bizleri cahil olmaktan kurtarır. Bize sadece ders vermez aynı zamanda hayatı öğretir ve hayatın tehlikelerine karşı bizi korur, kollar. Güzel ahlakı ile, davranışları ile öğrencilerine örnek olur ve çocuklar da geleceğini sağlam temeller üzerine inşa ederler. İşte burada aktif olan en önemli kişi de öğretmendir. Nitelikli öğretmenler içinde yaşadığı toplumun can damarıdır, aydınlığıdır, geleceğidir. Her mesleğin kendine ait özellikleri ve yatırımları vardır. Öğretmenin yatırımı ise öğrencisidir. Yetiştirdiği çalışkan, ahlaklı öğrenciler içinde yaşadığı toplumun aydınları olacaktır.  Geleceğin öğretmenleri, doktorları, polisi, avukatı vb öğretmenin elinden çıkacaktır. Bunun için de öğretmenlik mesleği çok  önemli bir meslektir. 


Mesleğini hakkı ile yerine getiren her öğretmen bir aydındır ve içinde yaşadığı toplumun parlayan yıldızlarıdır. Mustafa Kemal Atatürk de öğretmenlik mesleğinin bir toplum için ne kadar değerli olduğunu şu sözle dile getirmiştir: “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.” İşte bundan dolayı öğretmenlik mesleği toplumlar için değerli ve saygı duyulan bir meslektir.

Aile Büyüklerinize Sizi veya Kardeşleriniz Varsa Onları Yetiştirmek İçin Nelere Dikkat Ettiklerini Sorunuz.

 Aile Büyüklerinize Sizi veya Kardeşleriniz Varsa Onları Yetiştirmek İçin Nelere Dikkat Ettiklerini Sorunuz.


 

Aile bir toplumun temel yapı taşıdır. Aile demek bir toplumun bütünlüğü, neslin devamı demektir. Aile büyükleri ise bizleri büyütüp bugünlere getiren, iyi ve kötü günlerimizde yanımızda olan canlarımızdır. Aile büyüklerime beni ve kardeşlerimi yetiştirmek için nasıl bir yol izlediklerini sordum ve onlar da bana şu cevabı verdiler:

 

Öncelikle bizim temel gereksinimlerimizi karşılamışlar ve hasta olmamız içip ellerinden gelen her türlü fedakarlığı gece gündüz demeden yerine getirmişler. Önce temel gereksinimler sonra ise sosyal gereksinimleri yerine getirmeye çalışmışlar. Bizi çok sevmişler ve sevgi ile yetiştirmişlerdir. Başka çocuklar ile iletişim kurmamızda bize yardımcı olmuşlardır. İyi bir çocuk olmamızı, yalancı değil dürüst olmamız istemişler ve bunun için de kendileri bize her yönden örnek olmuşlardır. Aile içinde anne ve babamız birbirlerine karşı sevgi ve saygı ile dolu olduğu için bize de bunu yansıtmışlardır. İnsana insan olduğu için değer vermemiz gerektiğini, insanlar arasında ayrım yapmamız gerektiğini öğretmişler.

 

Merhametli olmayı, empati kurmayı, çalışkan ve başarılı olmak için emek vermek gerektiğini öğretmişlerdir. Bir insanın yüzüne diyemeyiz bir şeyi arkasından konuşmamamız gerektiğini bize kendileri örnek olarak öğretmişlerdir. Yani dedikodudan, yalancılıktan ve  kötülükten bizi korumuşlardır ve kendileri de iyi insan olma eğilimi içinde yetiştirmeye devam etmiştir. Vatanını ve milletini seven çocuklar olarak bizi yetiştirmeye çalışmışlardır. Sorumluluklarını yerine getiren, çalışmayı seven ve iyi bir insan olan, güzel ahlaklı bir insan olan bireyler olmamızı istemişler ve bunun için de çabalamaya devam etmektedirler.