Aile İçi İletişimde Saygılı Olan Bir Kişi Ne Yapar?

 

Aile İçi İletişimde Saygılı Olan Bir Kişi Ne Yapar?


Aile içi iletişimde sevgi, saygı ve ilgi olmazsa olmaz temel değerler arasında yer alır. Aile içinde önce büyükler küçüklere  her davranışları örnek olacaktır. Çünkü küçükler daha deneyimsizdir ve büyükler  tarafından eğitilmeye, örnek davranışlar sergilenmeye ihtiyaçları vardır. Aile içi iletişimde anne ve baba birbirine karşı saygılı olmalıdır. Baba anneye sesini yükseltmemeli, anne de babaya sesini yükseltmemelidir. Aile içi iletişimde bireyler  nezaketli olunmalıdır. Aile içi iletişimde saygılı olan biri aile bireylerini sever onları korur ve kollar. Bireylerden kim zor duruma düştüyse ona hemen yardım edilir. Kriz anları iyi yönetilir ve kişiler birbirine karşı sevgi dilini kullanır. Kimseye zorbalık yapılmaz. Merhamet, affetmek, empati kurmak gibi güzel duygular olur.

 

 Aile içi iletişimde aile bireyleri birbirini olduğu gibi kabul etmeli, birbirinin görüşlerine saygılı olmalıdır. Anne ve baba birbirlerinden ve çocuklarından ilgiyi eksik etmemelidir. Çocuklar ile kaliteli zaman geçirilmeye özen gösterilmelidir. Öfke anında ağza alınmayacak sözler söylenmemelidir. Öfke anında sakin olunmalıdır ve her iki taraf ta birbirini anlamaya çalışmalı, biraz sabretmelidir. Aile içi iletişimde  saygının olmadığı aileler kısa sürede dağılır ve ortada aile diye bir kurum kalmaz.  Aile içi iletişimde saygının önemi ile ilgili şu söz çok önemlidir: Saygı, ancak özgürlüğün bulunduğu yerde vardır, sevgi ise özgürlüğün çocuğudur, hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır." der Erich Fromm.

 

Saygının olmadığı ailelerde yetişen çocuklarda saygısızlığı gördüğü için kendileri de saygısız olur. Bu da çocuğun sosyal yaşantısında sorunlara neden olur ve çocuk toplum tarafından benimsenmez, arkadaşları tarafından, öğretmenleri tarafından benimsenmez ve dışlanır. Bunun sonucunda kendini yalnız hisseden çocuk psikolojik olarak sorunlar yaşamaya başlar. ve ailesine ve topluma düşman olur. Tüm bunların nedeni ise aile içi  huzursuzluk, saygısızlıktır. Burada anne ve babaya çok sorumluk düşer. Aile içi iletişimde saygılı olan kişi saygıyı örnek davranışları ile karşıdaki kişiye hissettirir. 


Örneğin; Bir baba çocuğun odasına direk dalmaz, önce çocuğun kapısına vurur ve yavrum müsait misin odana girebilir miyim der. İşte bu aile içi iletişimde saygı örneğidir. Ya da belli bir yaşa gelmiş, kendini yetiştirmiş bir çocuğuna babası ya da annesi şu partiye oy vereceksin, ben o partiye veriyorum diyerek baskı kurmamalıdır. Bu senin özgür seçimin. Hangisini kendine uygun görüyorsan o partiye oy verse derse işte burada da aile içi iletişimde saygı olduğunu görebiliriz.

Çalışkanlık Baht Getirir, Tembellik Taht Götürür Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Çalışkanlık Baht  Getirir, Tembellik Taht Götürür Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Çalışkan insanlar herkes tarafından sevilip sayılır, talihleri açık olur iyi görev ve makamlara getirilirler. Tembel insanlar ise  sahip olduklarını zamanla harcayıp tüketirler. Tembel insanlar istenmedikleri için de bulundukları görevlerden ve makamlardan uzaklaştırılır. Bunun için de atalarımız çalışkanlık baht getirir, tembellik taht götürür sözünü söylemiştir.


 Çalışkan insanlar bir işle meşgul oldukları için, hem kendisine, hem yaşadığı topluma faydalı oldukları için el üstünde tutulur. Çalışkan insanlar  sorumluluk sahibi, başarılı, disiplinli kimselerdir. İşlerini en güzel şekilde yaparlar ve yarıda bırakmazlar. Bunun için de insanlar onlara iş vermek ister ve onları güzel makamlarda görmek isterler. Tembel insanlar ise aylak aylak gezdikleri için ne kendilerine ne de yaşadığı topluma faydalı olabilirler. Böyle insanlardan uzaklaşılır ve böyle insanlara kimse güvenmediği için iş de vermez. Tembel olmamak için çalışmalıyız, kendimize faydalı olmak için çalışmalıyız. Çalışkan olduğumuz zaman işlerimiz yolunda gider ve daha güzel işler bizi bekler.


Çalışkanlık ve tembellik ile ilgili şu söz de çok anmalıdır:

“İnsan kendi değerini, ancak çalışarak koruyabilir.” Lev Tolstoy

İnsanı, zamanından önce yıpratan bir şey varsa; o da tembelliktir. (Hz. Ali) İşte tüm bunlardan dolayı tembellikten uzak durmalı, çalışkan olmaya gayret gösterilmelidir.

Kudüs İle İlgili Şiir Örnekleri

 

Kudüs İle İlgili Şiir Örnekleri


Bugün dünya İsrail ve Filistin savaşına seyirci olmakta, Filistin halkının yanında kimse olmamaktadır. Bundan tüm Müslüman ülkeleri sorumludur ve suçludur. Kudüs ile ilgili şiir örnekleri şunlardır:

Kudüs ile ilgili şiir örnekleri şunlardır:


1)MESCİD-İ  AKSA

 Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde

Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu

Varıp eşiğine alnımı koydum

Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu

Gözlerim yollarda bekler dururum

Nerde kardeşlerin diyordu bir ses

İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin

Unuttu mu bunu acaba herkes

Burak dolanırdı yörelerimde

Miraca yol veren hız üssü idim

Kutsallığım belli şehir ismimden

Her yana nur saçan bir kürsü idim

Hani o günler ki binlerce mü’min

Tek yürek halinde bana koşardı

Hemşehrim nebiler hatırı için

Cevaba erişen dualar vardı

Şimdi kimsecikler varmaz yanıma

Mü’minden yoksunum tek ve tenhayım

Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı

Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde

Götür Müslümana selâm diyordu

Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslam diyordu. (Mehmet Akif İnan)


 

2) ANNELER VE KUDÜSLER

 

Tûr Dağı’nı yaşa

Ki bilesin nerde Kudüs

Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum

Ayarlanmadan Kudüs’e

Boşuna vakit geçirirsin

Buz tutar

Gözün görmez olur

Gel

Anne ol

Çünkü anne

Bir çocuktan bir Kudüs yapar

Adam baba olunca

İçinde bir Kudüs canlanır

Yürü kardeşim

Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin. (Nuri Pakdil)


 

3)KUDÜS’ÇE

Ana Kudüs, ata Kudüs.

Yar Kudüs, ar Kudüs.

Âh Kudüs, vah Kudüs.

Gel Kudüs, el Kudüs.

El Kudüs, yel Kudüs.

Elin Kudüs, adın Kudüs, yadın Kudüs.

Dert Kudüs, dertdaş Kudüs.

Üz Kudüs, üzgün Kudüs, üzen Kudüs, üzülen Kudüs.

Yar Kudüs, yara Kudüs, yaran Kudüs, yaralı Kudüs, yaralanan

Kudüs, yaralayan Kudüs.

Üs Kudüs, düŞ Kudüs, düş Kudüs, düşen Kudüs, düşüren Kudüs,

düşünen Kudüs.

Üs Kudüs, üşü Kudüs, üşüyen Kudüs.

Yel Kudüs, yol Kudüs, ol Kudüs.

Yel Kudüs, sel Kudüs, sil Kudüs, bil Kudüs.

Başı duman derdi yaman Kudüs,

Gam Kudüs, gel Kudüs, gül Kudüs.

Diş Kudüs, deş Kudüs, daş Kudüs, aş Kudüs.

Sen Kudüs, san Kudüs, şan Kudüs.

Sen Kudüs, ben Kudüs, biz Kudüs.

İz Kudüs, üz Kudüs, yüz Kudüs.

Sez Kudüs, az Kudüs, yaz Kudüs.

Diz Kudüs, dik Kudüs, dimdik Kudüs.

Ağlayan Kudüs, ağlatan Kudüs, aklayan Kudüs, aklatan Kudüs.

Ağ Kudüs, çağ Kudüs, çığ Kudüs.

Çağı Kudüs, çağın Kudüs, çağır Kudüs.

An Kudüs, Anka Kudüs, Anka-ra Kudüs.

Kudüs, Kudüs’tan, Kudüs’tanbul.

Kudüs, küdes, kodes.

As Kudüs, yas Kudüs.

Kudüs, kadeş, kardeş.

Dem Kudüs, hemdem Kudüs, gamdem Kudüs, her dem Kudüs.

Sor Kudüs, ser Kudüs, sır Kudüs.

Kar Kudüs, karda Kudüs, kardaş Kudüs.

Sırdaş Kudüs, derttaş Kudüs, yoldaş Kudüs, hâldaş Kudüs.

On Kudüs, an Kudüs, en Kudüs.

Öz Kudüs, göz Kudüs, söz Kudüs.

Bak Kudüs, çak Kudüs, yak Kudüs.

Ak Kudüs, ok Kudüs, çok Kudüs.

İz Kudüs, biz Kudüs, bir Kudüs. (Fahri Tuna)

Beyaz Diş Kitabında Geçen Güzel Sözler

 

Beyaz Diş Kitabında Geçen Güzel Sözler

Beyaz Diş Alaska'nın sert doğa koşullarında geçen, nefes kesici bir macera hikâyesini anlatmaktadır.  Yarı köpek bir anne ile kurt bir babanın yavrusu olarak dünyaya gelen Beyaz Diş, doğduğu günden itibaren farklılığının gölgesinde bir hayat sürmeye başlar. Beyaz Diş’in yaşam öyküsü anlatılır, çektiği zorluklar anlatılır, vefası anlatılır. Jack London'un muhteşem betimlemeleri, hikayeci anlatımı esere ayrı bir tat katmıştır.

Beyaz Diş Kitabında geçen güzel sözler şunlardır:

“Oysa büyümek hayat demekti ve hayatın yazgısı hep ışığa gitmekti.”

“Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur.”

“Ama, insanlar her zaman kurnazdı. Kendisi gibi hayvanların sonunu hazırlamak için akla gelmeyen yöntemleri vardı.”

“Dünyayı yorumlamak yetmez, değiştirmek de gereklidir. Ancak o zaman, insan kölelikten, çevresinin aleti olmaktan kurtulup kaderinin mimarı haline gelir.”


“İnsan yenildiğini düşünürse, yarı yarıya öyle sayılır.”

“Doğal olarak bundan böyle her şeyin dış görünüşüne karşı sonsuz bir güvensizlik içinde olacaktı. Bir şeye inanması için önce onun iç yüzünü, gerçeğini öğrenmesi gerekecekti.”

“Başkasına dayanmak, tek başına durmaktan her zaman daha kolaydır.”

“Kaderini başkasının ellerine bırakmak, varoluşun sorumluluğunu devretmek demekti bu.”

“Yaptıklarının nedenlerini araştırma zahmetine kimse girmiyordu. Sadece sonuçlarını görüyorlardı.”

“Bir kimse kişiliğine uymayan bir şeyi yapmaya zorlanamaz.”


“Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: Zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi.”

“Ama Vahşi Hayat, Vahşi Hayattı. Annelik ise ister Vahşi Hayatta olsun, ister olmasın annelikti, yırtıcı bir korumacılıktı.”

“Boğulurken, ölürken kapılan acıyı hissetti. Bu ona, ölümün ne olduğunu anlattı. Ölüm hakkında hiçbir bilinçli bilgiye sahip değildi, ama ormanın bütün hayvanları gibi ölüm diye bir şeyden, içgüdüyle haberdardı. Ona göre acıların en büyüğü buydu. Bilinmeyen şey asıl buydu; kötülüklerin, başına gelebilecek en umulmadık felaketlerin toplamıydı o. Bilinmeyen hakkında hiçbir şey bilmiyor ve bu nedenle her şeyden korkuyordu."

Boş Gezmekten Bedava Çalışmak Yeğdir Ve Borç İyi Güne Kalmaz Atasözlerini Kısaca Açıklayınız.

 

Boş Gezmekten  Bedava Çalışmak Yeğdir  Ve  Borç İyi Güne Kalmaz Atasözlerini Kısaca Açıklayınız.


* Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir: Boş gezmek kişiyi tembelliğe alıştırır. Bu insanların kimisi can sıkıntısından ne yapacağını bilemez olur, yanlış yola sapar, kötülüklere bulaşırlar. Parasız da olsa çalışmak, boş oturmamak insanı hareketli ve canlı yapar, girişimcilik yeteneğini artırır, kişiyi zararlı alışkanlıklardan uzak tutar. İleride para kazanacağı bir iş bulmasına da kapı aralar. İşte bunun için boş gezmemeliyiz. 


Bizi meşgule den, bizi can sıkıntısından kurtaracak olan bir işle uğraşmalıyız. Böylece gereksiz olaylara, konulara da kafamızı yormamış oluruz. İnsanın boş olması kadara tehlikeli bir durum yoktur. Boş kalmak kişiyi olumsuz davranışlara ve kötü alışkanlıklara yönlendirebilir. Bunun için boş durmamalı, çalışmalıyız.

 

*Borç iyi güne kalmaz:  Borçlu olan kişi borcunu nasıl ödeyeceğinin yollarını aramalıdır. Nasıl olsa ileride borcumu  öderim rahatlığı içinde gevşek davranmamalıdır. Çünkü gelecekte ne olacağı belli olmaz. Durum da da kötü hale gelebilir ve kişinin borcunu demesi güç olabilir. Gün geçtikçe de borcu artabilir. Mesela mesela altın borcumuz var diyelim. Borcumuzu ödeyecek para elimize geçer geçmez ödemeliyiz.  


Gevşek davranırsak altın bir anda yükselebilir ve borcumuz iki, üç katına çıkabilir. O zaman da borç daha çok artar ve ödeyemez hale gelir ve  kendimizi güç duruma düşürebiliriz.

Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe Kitabında Geçen Özlü Sözler


Yalnız Efe olarak anılan Kezban, genç ve güzel bir kızın  babası ve kendisinin uğradığı haksızlık sonucunda dağa çıkması, haksızlığa uğrayan herkes için mücadele etmesi anlatan bir Ömer Seyfettin klasiğidir. Okunması gereken güzel bir eserdir.

Yalnız Efe kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“Ulusun mutlu olmadan, sen mutlu olabileceğini umut edebiliyor musun?”

"Kula kul olmak", ölümlü dünyada " Birisine minnettar kalmak" azapların en ağırı idi.”

“Bu karanlıkları hiç sevmiyorum. Bana öyle geliyor ki, tüm felaketler, hep bu yıldızsız, aysız gecelerin içinde saklı.”

“Bütün evren bir mücadeleden ibaret değil miydi?”


“Hayattaki her gülünç şeyin altında görünmez bir acı gerçek yok mudur?”

“Yüreğimizle, sinirlerimizle değil, aklımızla, fikrimizle hareket edeceğiz.”

“Yay gibi eğri olsam elde tutarlar beni! Ok gibi doğru olsam, yabana atarlar beni!”

"İnsanlar, hayvanlardan merhametsiz, kaplanlardan yırtıcı, sırtlanlardan şefkatsizdi."

“Söyle, nereye gidiyordun? Sultan Tepesi'ndeki kaldırımlarda otlar biten tenha sokağın masum, yoksul kızı!... Temiz, mütevazı, sakin, vakur, kutsal yuvanın masum yavrusu! Söyle, nereye gidiyordun?”

“Çünkü ruh kirlendikten sonra en bedii bir süs gene insanı güzelleştirmez.”

“İnsanlar yaşlandıkça, ölüme yaklaştıkça doğal olarak ölümü sevmezler.”

“Sırf merhametle yapılmış bir yardım, halis bir cinayetten başka bir şey değildir. Kime acıyıp yardım edersek, onun azmini, iradesini öldürüyoruz demektir.”

“Halk, daha içeride ot yiyor, çuval giyiyordu. Mısır koçanından yapılma ekmeği bile ömründe görmeyen Türkler vardı.”


“Şan ve şöhret gölge gibidir. Kim onun üzerine giderse, o kaçar! Kim ondan kaçarsa o arkasından gelir.”

“Muhsin Çelebi her türlü aşağılanmayı sindirerek yüksek mevki tepelerine iki büklüm tırmanan maskara, tutkulu insanlardan, kendine saygı duymayan kölelerden, güçsüzler gibi yerlerde sürünen pis kölelerden tiksinirdi. Hatta bunları görmemek için insanlardan kaçar olmuştu."

“ Herkes deli olduktan sonra bir kaç kişinin aklına gerek yoktur! “