Okuma Eğitimi Modeli


Duffy, G. G. ve diğerleri, okuma stratejilerinin okuma becerilerinden daha güvenilir olduğuna işaret etmektedirler. Böyle bir durumda, okuma öğretimi için önerilecek bir modelin de bilişsel yaklaşımlardan güç alması zorunludur.

Günümüzdeki okuma anlayışı bilişseldir. (cognitively oriented) Bu anlayışın özü, bir metni okuduğumuz sırada zihnî süreçlerimizin işleyiş tarzıyla ilişkili olmasıdır.

“Wright (1988, s, 27)’a göre 2000 yılında ana dili öğretiminde, ana dili öğretmenleri, karmaşık yapıların, karmaşık cümlelerdeki egzersizlerden değil,  karmaşık düşüncelerin ilişkisinden çıkarıldığını keşfedecekler, dil bilgisi çalışmaları azalacak ve düşünme becerileri önem kazanacak, öğrenciler bugünün çocuklarından daha bağımsız düşünecekler ve bağımsız okuryazarlar olacaklardır.

Bu özlü düşüncenin arkasındaki gerçek, ana dil eğitiminin öğretimi ile ilgili yaklaşımların artık bilişsel stratejilerle açıklandığı ve son yıllarda yapılan araştırmaların bilişsel odaklı ve kendi kendine öğrenme yöntemlerinin ürünleri olarak belirdiği üzerinedir. Bugün okuduğunu anlama becerilerinin özellikle davranışçı yaklaşımlarla temellendiği (Guthrie, 1973) ve bilişsel yaklaşımlarla geliştiği (Pearson, 1985) düşünülmektedir.” (Erginer)

Ana dil eğitimiyle ilgili literatür incelendiğinde, ana dil eğitiminin yetersiz olması özellikle “dil bilim-öğretim bilim” ilişkisinin iyi kurulmaması nedeni ile eleştiri almaktadır.

Ana dil eğitimi dil bilim üzerine kurulmakta, öğretim bilim üzerine yapılandırılmaktadır. Bu iki temel ögenin birbirinden ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Bu süreç içinde “okuma” ayrı bir önem kazanmakta ve hem alma hem de ifade etme becerilerinin bütünleştiği oldukça kompleks bir yapı olarak belirmektedir. Bu özeliğiyle “okuma süreçleri” ana dil eğitiminin çatısını oluşturmakta ve formal öğrenmenin ilk koşulu olmaktadır.  Bu nedenle “ana dili öğretimi” yerine “okuma öğretimi” kavramını kullanmanın da daha uygun olacağı düşünülmektedir.” (Erginer, Eğitim Dergisi)

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme