Bağırmayan Anneler Kitabında Geçen Alıntılar

 

Bağırmayan Anneler Kitabında Geçen Alıntılar


 Hatice Kübra Tongar’ın  Bağırmayan Anneler kitabı şiddet içermeyen iletişim ve ebeveynlik yöntemlerine odaklanarak, çocuk yetiştirme süreçlerinde duygusal bağın ve nazik disiplinin önemini vurgulamaktadır. Çocuklara bağırarak değil model olunarak eğitim vermek gerekir.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

 

“İnsanlar hata yapar, hatalar konuşulur, sonuçları yaşanır, bedelleri ödenir ama hiçbir insan bağırılarak küçük düşürülmeyi hak etmez. Hele ki karşımızdaki küçük bir çocuksa...”

“İşaret parmağını çocuğa yöneltip bağıran bir anne çocuğunu terbiye etmiyordur; aksine içinde kök salacak suçluluk duygusunun ilk tohumlarını ekiyordur.”

“Bir annenin gücüyle çocuğunu eziyor olması, gücüyle seni ezen herkese boyun  öğretisinden başka bir şey değildir.”

“Çocuğunuzun olumsuz bir davranışı terk etmesinin nedeni cezadan korkuyor olması ise, ceza verecek biri ortalarda olmadığında onu olumsuz davranışlardan ne uzak tutacak?”


“İnsanın canını sıkan, kızdıran, öfkesini ayağa kaldıran şeyler olaylar ya da kişiler değil, o olaya ya da kişiye dair zihnimizde oluşturduğumuz kodlamalardır. Yani bakış açımızdır. Yağmurun kimine göre 'rahmet , kimine göre zahmet” olmasının nedeni budur.”

“Kurallara uymayan çocuk yoktur; doğru disiplin uygulamayan ebeveyn vardır.”

“Günümüzde çocukların mutlu olmak için daha fazla maddi şeyler istemeleri, onlara sevgiyi fiziksel nesnelerle gösteriyor olmamızın trajik sonucudur. Duygusal anlamda kabını dolduramadığımız çocukları şekerle, çikolatayla, oyuncakla mutlu etmeye çalışmaksa ebeveynlerin yaptığı temel yanlışlardan biridir.”

“Öfkeyle baş etmenin ilk adımı, durmaktır. Öfkeyi soğutmak ve sakinleştirmek için kendimize zaman tanımaktır.”

“Bir davranışı yapmaya gücü yetecek bir insanın, o davranışı yapmayacak olsa bile yapacağını söylemesi şiddettir.

“Kalbi birbirine yakın olan insanlar bağırarak konuşmazlar; fısıltıyla, gözleriyle, bakışarak anlaşırlar.”

“Anne olmak, bir kadının hayatını başlı başına değiştiren ömürlük bir sorumluluğun adıdır.”

“Bir çocuk kızdığında annesine "aptaalll" diye bağırıyorsa, annesi de ona kızdığında aynı şekilde bağırdığı içindir.”

“Psikolojik olarak acı çektiğimizde sevdiğimiz birine sarılarak rahatlamamız, oksitosinin ağrı kesici etkisi ile ilgilidir.”

“Bir anne çocuğuna bağırdığında ya da vurduğunda onun içindeki masum tohumun etrafına katı bir kabuk örmüş ve kin, nefret, öfke, intikam gibi duyguların fitilini ateşlemiş olur.”


“Bakışla eğitim, ancak sevgiyle konuşanların ve sevgiyle bakanların verebileceği bir eğitimdir.”

“Zira hiçbir metot sevginin terbiye ediciliği kadar tesirli değildir ve hiçbir çocuk, içinde olumsuz duygular çoğaltılarak olumluya yönlenme becerisi kazanamaz.”

Yaşadığınız Yerin Tarihi ve Doğal Güzellikleri Nelerdir?

 

Yaşadığınız Yerin Tarihi ve Doğal Güzellikleri Nelerdir?


 Yaşadığım şehir Sivas’tır. Sivas’ın da kendine özgü tarihi ve doğal güzellikleri vardır. Bunların en başında ise Divriği Cami ve Darüşşifası yer alır. Tarihi bir  güzellik olan bu camii Mengücek Beyliği Döneminde 13. yüzyılda yapılmıştır. Bu cami aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alır. Çifte Minareli Medrese vardır. İlhanlılar döneminde yapılmıştır.


 Anadolu Selçuklu Mimarisinin en  güzel özelliklerinden biridir. Sivas Kalesi, Gök Medrese, Şifaiye Medresesi, Kongre Binası ya da diğer adı ile Atatürk ve Kongre Müzesi gibi yerler Sivas’ın tarihi güzellikleri arasında yer almaktadır. Kongre Binası Kurtuluş Savaşı2nın önemli bir simgedir. Buraya her yıl on binlerce turist akını olmaktadır. Sivas2ın doğal güzellikleri ise şunlardır: Sızır Şelalesi, Kangal Balıklı Kaplıca, Hafik Gölü, Yıldız Dağı Kayak Merkezi, Zara Tödürge Gölü de şehrimizin doğal güzellikleri arasında yer alır. 


Bu güzel şehrimiz Türk halk müziği ve halk oyunları açısından da zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Ozanlarımız vardır mesela. Örneğin; Aşık Veysel Şatıroğlu, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet,  Ruhsati vb. gibi. Şehrimize gelen insanlar tarihi ve doğal güzelliklerimizi gezerek büyük keyif alabilir.

Çamur At İzi Kalsın Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Çamur At İzi Kalsın Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Birine iftira atılır veya kişi haksız yere suçlanırsa bu doğru olmasa bile lekelenmiş olur. Bunun için de atalarımız çamur at, izi kalsın sözünü söylemiştir.


İftira atmak, bir insanın onurunu kırmak, bir insanın hayatı ile oynamak çok tehlikelidir. Bunun ne insanlıkta yeri vardır, ne de İslam dininde. Suçu olmadığı halde bir insana çamur atmak o insanın adının çıkmasına neden olur. Kimi insanlar, kimi kurumlar başka insanlara ya da başka kurumlara kendi çıkarları zedelenmesin diye her türlü iftirayı atarlar ve insanların hayatı ile oynarlar. O kişi ya da kurumlar suçsuz olsa bile bir kere adları çıkmıştır. Anadolu’da bir tabir vardır: “Adın çıkacağına, canın çıksın” diye. İşte bu atasözü de tam o sözle yakın anlamlı bir sözdür. Çamur at izi kalsın demek yani.


İnsanlara iftira atmak karaktersiz, yalancı ve zalim insanların özelliğidir. Kimsenin ekmeği ile oynamak, kimseye iftira atmamak, kendi hakkın ile bir yere gelmek ise büyük bir onur kaynağıdır. İnsanlara pusu kurarak, onlara iftira atarak onların ekmeği ile oynanabilir ama göklerin yaratıcısı olan Yüce Allah gün geldiği zaman bu oyunu bozar. Onun için kimseye çamur atmamak, hak ettiğin yere de kendi emeğin ile gelmek en onurlu ve en doğru olanıdır.

Olma Ülke Kitabında Geçen Alıntılar

 

Olma Ülke Kitabında Geçen Alıntılar

 

Akıl Ülkesinin Padişah'ıyla Hayal Ülkesinin Büyücü Kral'ının koca dünyayı paylaşamayarak tutuştukları savaş geride kalır. Fakat huzur ve mutluluk tüm canlılar için halen bir hayaldir. Öfke, korku ve en çok da sevgi yoksunluğu savaşların sonsuza dek süreceğinin habercisidir. Su Hanım ve Rüzgar’ın aşkı anlatılır. Her şeye inatla aşklarını yaşamaya devam eder iki genç Kötülükten yana değil sevgiden, iyilikten yana olurlar.


 Kitapta geçen alıntılar şunlardır:


"Aklınla yaptığın yanlışı, gücünle tamir edemezsin."

"Vicdanlarıyla birlikte yitirdikleri bir şey daha vardı: mutlulukları."

“Şu ölümlü dünyada hiç değilse bir gününüzü gülerek geçirin.”

“Eğer yüreğin kinle değil, sevgiyle dolu olsaydı; eğer aklın nefret için değil, hoşgörü için çalışsaydı, inan bana dünya daha güzel bir yer olurdu.”


“Çektiğin acı, içindeki sevgiyi boğdu.”

“Sana gülümsüyorsam, senden yansıyan iyilik sayesindedir.”

“Çünkü sen bütün yaşamımı değiştirdin. Çünkü sen bütün duygularımı değiştirdin. Çünkü sen yanımdasın.”

"Bize ait olan bizde kalsın"

"Büyüyünce bugünleri hatırla; öfke ve nefreti değil, sevgiyi miras bırak çocuklarına."

“Senin varlığın beni iyi biri yaptı.”

“Onlar iyiliği görev gereği değil, cennete gitmek için de değil, cehennemde yanmamak için de değil, başkasına hoş görünmek için hiç değil, içlerinden geldiği için yaparlarmış.”

“Sevginin nefretten üstün bir duygu olduğunu anladım.”

"Eğer birine söz verdiysek, ne pahasına olursa olsun ona uymak zorundayız."

“Verilen söz yere düştü mü, edilen ant çiğnendi mi, artık elden bir şey gelmez… Gönül artık masumiyetini yitirmiştir, sevda artık eskisi kadar temiz değildir…”


“Nefretinizi yenemeyecek kadar kibirlisiniz, öfkenizin esiri olacak kadar güçsüzsünüz. Yazık, gerçekten çok yazık!”

“Sana sevgiyle bakan gözlerim, bu ışığı senden aldı. Sana gülümsüyorsam, senden yansıyan iyilik sayesindedir. Seni görmeden önce sevgi nedir bilmezdim, o kalabalığın arasında gözlerim seni görünce anladım. Ablalarım aşktan bahsederlerdi bana, anlamazdım, seni görünce anladım. Seni görmeden önce, kendi kozasında yaşayan bir kelebektim, seni gördüm uçmaya başladım.”

İnsan İnsana İyi Gelmeli Gelmeyecekse Hiç Gelmemeli!

 

İnsan İnsana İyi Gelmeli Gelmeyecekse Hiç Gelmemeli


İnsan bir başka insana iyi gelirse şifa olur. İnsanlar sevgi ile yaşar. Çünkü tüm mutlulukların kaynağı sevgiden gelir. İnsanlar birbirinin kuyusunu kazacaksa, birbirlerine kötü davranacaksa, birbirlerine karşı  kırıcı olacaksa bir araya gelmemeliler, arada mesafe olmalıdır.  Çünkü bu şekilde kurulan iletişimde birbirine zarar vermekten başka bir şey yapmazlar. İnsanlar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket edeceklerse, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, empatiyi hayatının içine alacaklarsa işte orada yaşam olur, canlılık olur, eğlence olur, anın tadı olur.


 Birbirine zehir olanlar birbirine iyi gelmezler. İnsan muhabbetin olduğu, içtenliğin olduğu yerde mutlu olur. Dili ve kalbi samimi olmayan insanların ekmeği yenilmez, suyu içilmez. Öyle kimselerin evinde rahat oturulmaz, özgür hissedilmez. Oysa samimiyetin olduğu, doğallığın olduğu yerde insanlar mutlu olur, kahkahalar atar ve yapay davranışlar içine girmezler. Birbirine iyi gelmeyen, birbirine sürekli laf vuran, birbirinin kusurlarını arayan insanlar kötülükten beslenen, ruhunu kirletmiş insanlardır. 


İşte bizler de böyle kimselerden olmamalıyız. Kalbimiz temiz, vicdanımız rahat olmalıdır. Bencil insan olmamalıyız, merhametli insan olmalıyız. Hayatına girdiğimiz insanlara mutluluk vermeliyiz, onların kendilerini iyi ve rahat hissetmelerini sağlamalıyız.

Herkesin Zihnini Okuyabilseydim

 

Herkesin Zihnini Okuyabilseydim


Zihin okuma  özelliğine sahip olsaydım kendimi yoğun bir duygu içinde hissederdim.  Çok stresli bir hayatım olurdu. İnsanların aklından geçen her şeyi okumak beni çok rahatsız ederdi ve kafam allak bullak olurdu. Duygularım darmadağın olurdu. Özellikle de güvendiğim insanlar benim hakkımda kötü düşünüyorsa ve beni sevmiyorsa bu durumda büyük bir hayal kırıklığı yaşardım ve kendimi çok ama çok kötü hissederdim. 


Her ne kadar kimi tehlikeli işlere karşı ve kimi kötü insanlara karşı zihin okuyor olmak avantaj gibi görünse de ben zihin okumayı yine de istemezdim. Çünkü sürekli zihin aktif olacak, çok yorulacak ve başım da bu durumda çok ağrıyacaktı. Bunun için zihin okumayı asla istemezdim. Özellikle de insanların aklından geçen etik olmayan düşünceleri okuyor olmak, her türlü sinsiliği biliyor olmak çok kötü olurdu. İnsanların aklından geçen kötülükleri bildiğim halde hepsine birden müdahale edemezdim ve bu durumda da vicdan azabı yaşardım. Bu da beni çok yıpratırdı. İnsanların gerçek duygularını ve niyetlerini anlardım. 


İnsanların iç dünyalarını anlayarak, onlara yardımcı olmaya çalışırdım ama bu da sürekli olmazdı çünkü her insanın sorununa yetişemezdim. İnsanların zihni okuyor olsaydım bunu iyilik için okurdum, sınırlar koyardım, kendimi korurdum, ölçülü olurdum diyebilirim.