Yorum: Edebiyat tarihi bir milletin edebi eserlerde yaşayan tarihidir. Bizde XIX. yüzyılın sonuna kadar edebiyat tarihi sayılacak eser yoktur. Bu alandaki ihtiyaç şairler tezkiresi adlı eserlerle karşılanır. Tezkirecilik edebiyatımıza İran Edebiyatından gelmiş bulunmaktadır.
Edebiyatımızda ilk edebiyat tarihi Tanzimat şairlerinden Ziya Paşa tarafından kaleme alınmıştır.(Harabat Mukaddimesi) İlk edebiyat tarihi adını taşıyan eser Abdulhalim Menduh’un “Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye”sidir. Edebiyat Tarihçiliğimizi ortaçağ anlayışından kurtarıp modern çağ anlayışına kavuşturan Ziya Gökalp’tır. Türk uygarlığının asırlar boyunca geçirdiği dini, hukuki, ahlakî, ekonomik, politik ve kültürel süreçleri edebiyat tarihine başarıyla uygulamıştır.
Edebiyat tarihi, bir milletin yüzyıllar boyunca meydana getirdiği edebi eserlerle onları yaratanlara ‘’tarihi gelişimi içinde inceleyen bir bilim koludur.’’ Bu inceleme işi estetik, psikolojik, jenetik vb. metotlardan yararlanılarak yapılır.
Türk edebiyatında XIX. yüzyılın sonuna kadar bugünkü anlamda edebiyat tarihi sayılabilecek eserler yoktu. Edebiyat tarihi ihtiyacını ‘’tezkire-i şuara –şairler tezkiresi’’ adı verilen eserler karşılardı. Bu eserlerde, belli bir dönemde yaşamış olan şairlerin hayat hikâyeleri anlatılır, eserlerinin değerleri üzerinde durulur ve divanlarından seçilmiş olan şiirleri yer alırdı.
Tezkirecilik bir tür olarak İran edebiyatından gelmiş bulunmaktadır. İlk tezkire XV. Yüzyılda Çağatay lehçesiyle Ali Şir Nevâi’nin düzenlediği Mecâlis ün Nefâis adlı tezkiredir. Anadolu Türkleri edebiyatında tezkirecilik XVI. Yüzyılda başlar. İlk eser, Edirneli Sehi Bey’in “Heş Behişt” idir.
Şimdi yüzyıllara göre önemli tezkirelerden bazı isimler sıralayalım:
XVI. yüzyıl:
1 ─ Latifi Tezkiresi ……….. ……. ….Kastamonulu Lâtifi
2 ─ Ahdi Tezkiresi…………. ……. ….Bağdatlı Ahdî
XVII. yüzyıl :
1 ─ Zübde – tül Eş’ar …….. ………...Kafzâde Hizi
XVIII. yüzyıl :
1 ─ Safai Tezkiresi ………. ………… Safai
2 ─ Şeyhi Tezkiresi………. …… ….. Şeyhi
XIX. yüzyıl:
1 ─ Şefkati Tezkiresi …. …. .. . . . …. Bağdatlı Şefkati
Edebiyatımızda ilk ”edebiyat tarihi” denemesi Tanzimat şairlerinden Ziya Paşa’nın manzum olarak yazdığı “Harabat Mukaddimesi” dir. Mukaddime-i Harabat.
Ziya paşa, (1874) yıllarında, Arap, Acem, Çağatay ve Osmanlı şairlerinin şiirlerinden beğendiklerini bir araya toplayıp bir antoloji meydana getirmiş ve bu antolojinin başına da “Harabat Mukaddimesi” adlı manzum bir önsöz koymuştur ki, şair bu önsözde Divan şiirimizi bazı dönemlere ayırmış ve eserlerini aldığı şairler hakkında görüşlerini ileri sürmüştür. Bu mukaddime uzun bir mesnevi olup şu sırayı takip eder:
1 – Tevhid-i Bari ve Münacat.
2 - Na’t-ı Nebevi.
3 – Sebeb-i Tertib-i Harabat.
4 – Ahval-i Eş’ar-ı Türkî.
5 - Meşrut ve Ahval-i Şâiri.
6 - Ahval-i Şuara-yı İran.
7 – Ahval-i Şuara-yı Arap.
8 – Tahdis-i nimet ve İhtar ü Ma’zeret.
Bizde, “Edebiyat Tarihi” adını taşıyan ilk eser, Abdülhalim Menduh’un 1905’te yayınladığı “Tarihi Edebiyatı Osmaniye” adlı eseridir.
Fuat Köprülü’ye gelinceye kadar bir hayli edebiyat tarihi yazılmıştır. Ancak batı metodu ile ilk edebiyat tarihi eserlerini veren, Fuat Köprülü olmuştur.
Ziya Gökalp’ın: Türk tarihi gibi Türk uygarlık tarihinin de bir bütün olarak incelenmesi gerektiği görüşünden hareket ederek, Türk edebiyat tarihini batı yöntemiyle araştıran ilk bilgin oldu. Türk uygarlığının tarih boyu yaşadığı dil, hukuk, din, iktisat, musiki, sanat, etnoloji, politika, tarih, edebi eleştiri, kültür ve her türlü bireysel ve toplumsal yönlerini bir bir gözden geçirmekle kalmadı, bulduğu sonuçları edebiyat tarihine başarıyla uyguladı. Edebiyat tarihçiliğimizi ortaçağ anlayışından kurtarıp, modern çağ anlayışına kavuşturdu. Türkiye’de Türkoloji araştırmalarının yorulmaz öncüsü, edebiyat tarihimizi şuarâ tezkireciliği anlayışından kurtaran, Batı’nın Türkologlarının yanlışlarını binlerce yerli ve yabancı belgenin ışığı altında, başlangıçtan zamanımıza değin gelen Türk uygarlık tarihini bir sanatçı sezişi ve heyecanıyla aydınlığa çıkaran odur.
Köprülü edebiyat tarihi konusundaki düşüncesini şöyle açıklar:
Edebiyat tarihi umumiyetle tarihin daha sarih bir ifade ile medeniyet tarihinin çok mühim bir kısmıdır. Bir milletin uzun asırlar esnasında geçirdiği fikri ve irsi tekâmülü gösteren bütün fikir mahsullerini tetkik ederek onun manevi hayatını şe’niyette (gerçekte) olduğu gibi yahut ona en yakın bir şekilde yaşatmaya çalışan bir tarih şubesidir.
Yrd.Doç.Dr. Mehrali Calp......
0 Comments:
Yorum Gönder
Deneme