Yazının Kısa Tarihi

 

Yazı, insan aklının en önemli buluşlarından birisidir. Bu sayede binlerce yıllık kültür, sanat ve bilim alanında elde edilen bilgi ve bulgular sonraki kuşaklara iletilebilmiştir.

Yazıyı M.Ö. 5000–4500 yılları arasında Mezopotamya’da, ilk Türklerin bir kolu olan Ön-Sümerler (Subarlar), M.Ö.3200’lerde de aynı soydan Sümerler icat etti. Önceleri bu yazı, logograf, piktograf denilen resimden sembolleşen bir yazı şekliydi.

Sümerler bunu daha sonra kil tabletlerde çivi yazısı şekline dönüştürdüler. Sümerlerin bir kolu olan “Güneşin Oğulları” Mısır’a göçtü. Orada önceleri (M.Ö.3100) çivi yazısı türünde yazı kullanıldı, daha sonra da Mısırlılar, resim tarzında hiyeroglifi oluşturdular.

İlk yazılar nesneyi görsel olarak yansıtan bir özelliğe sahipti. Geliştikçe, gene Sümerlerde, az çok fonografik[1]  okunan bir sistem gelişti.

Akad, Asur ve Fenike dönemlerinden geçtikten sonra Girit’te “Linear B” denilen bir alfabeyle tamamen fonografik yazıya ulaşıldı. Çin’de M.Ö.1800–1400 tarihleri arasında, tamamıyla farklı, çok karakterli, resme benzer Çin yazısı çıktı.

Çinliler ve Japonların hızlı okuduğu söylenir. Bu durum, alfabeleri sayesindedir. Bir kere yazı, piktograftır, yani “resimden bozma”dır; ikincisi yukardan aşağı okunur.

Columbia Üniversitesinden hızlı okuma uzmanı Dr. Gerard P. O. Shea’nın hazırladığı şu üç karşılaştırmayı inceleyelim.


Bildiğimiz alfabe şeklindeki yazılış M.Ö. 1500’lerde görülür. 2000 yıl kadar önce eski Yunan-Roma uygarlığında, sonra da Orta Çağda yazı parşömen üzerine, hiç noktalanmamış kelimelerle, Batı’da soldan sağa, İslâm âleminde sağdan sola aralıksız yazılırdı. O çağlarda okuma işi gerçekten zordu. Hece hece yüksek sesle okunurdu. Günümüzdeki yazı anlayışına ulaşmak için uzun bir süre geçti.
Yrd.Doç.Dr. Mehrali Calp

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme