Aşık Veysel’in Orman Yurdun Temelidir, Nesillerin Evvelidir….. Sözü İle Doğa Sevgisi Konulu Bilgilendirici Metin Yazınız.

 

Aşık Veysel’in Orman Yurdun Temelidir, Nesillerin Evvelidir….. Sözü İle Doğa Sevgisi Konulu Bilgilendirici Metin Yazınız.


Aşık Veysel’in Orman yurdun temelidir, nesillerin evvelidir, her sanatın ilke’lidir, ormandaki varlığa bak sözü ile ormanların yaşamımız için ne kadar önemli olduğunu ve ormanların yurdun ana vatanı olduğu anlatılmak istenmiştir. Ormanlarımızı korumalıyız çünkü ormanlar olmasaydı bugünkü temiz havayı içimize çekemezdik ve kirli bir ortamda, salgın hastalıklar içinde yaşamaya devam ederdik ve bunun sonucu da çok kötü olurdu. 


Ormanlar geçmişimizdeki nesillerin biz emanetidir. Bizde onlardan adlığımız bu emanete sahip çıkmalı ve doğayı korumalıyız. Doğamızın kıymetini bilmeliyiz ve onu çöp alanına dönüştürmemeliyiz. Ağaçlar, bitkiler, kuşlar, hayvanlar gibi birçok canlının barındırdığı yerde insanlar kendilerini tabiat ananın kucaklaması ile hissederler. Ağaç sevgisi doğanın oluşmasını sağlar. Bunun için ormanlara he ryıl mutlaka bir fidan dikmeliyiz ve çocuklarımızı da doğayı seven, bilinçli insanlar olarak yetiştirmeliyiz. Çünkü  tabiat ana hepimizin ve ona iyi bakma da bizim görevimiz. 


Havayı, suyu ve toprağı temiz tutmalıyız. Doğaya zarar verirsek bunun bedelini misli ile öderiz ve doğa bir daha eskisi gibi olmaz. O zaman canlıların yaşam alanı diye bir şey olmaz ve felaketle ardı ardına gelir. Bunların olmaması için birlik ve beraberlik içinde ormanlarımızı korumalıyız, doğamıza sahip çıkmalıyız.

Dostluk Konulu Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 

Dostluk Konulu Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 

Havalar soğumuş, sonbahar mevsimi gelmişti. Okullar açılmış, babam ve annem okul ihtiyaçlarımızı almak için bizi kırtasiyeye götürmüştü. Oradan her türlü kırtasiye ihtiyaçlarımızı almış, okul kıyafetlerimizi almış eve gelmiştik. Sivas’ın soğuğu bir başka soğuk olduğu için annem hemen doğalgazı açmış ve evde ısınmaya başlamıştık ki birazdan  kapı çaldı. Annem kapıyı açtığında kocaman bıyıkları olan, kıvırcık ve gür saçları olan babam yaşlarında genç bir amca evimize girdi. Annem ve babam aaa! hoş geldin Hasan seni görmek ne güzel  diyerek onu misafir odasında ağırlamaya başladılar. Hasan Amca babamların köyünden olan babamın  çocukluk arkadaşı olan ve aynı zamanda dostu olan kişiydi. Annem hemen Hasan Amca için yemek hazırladı, çay koydu ve onu en iyi şekilde ağırlamaya başladı.

 

 Babam eşin ve çocukların nerede, onlar niye gelmedi dediğinde Hasan Amca ben buraya gezmek için gelmedim k Uğur dedi ve başını yere eğerek çaresizce durdu. Çok üzülmüştüm onun o masum ve garip haline. Babam şaşırmıştı Hasan Amca neden gelmişti acaba diye düşünüyordum ki Hasan Amca konuşmaya başladı. Çalıştığım iş yerindeki patronum beni fazlalık olarak gördü ve işten çıkardı. Okullar açıldığı için zor durumdayım Uğur dedi. Çocuklara hiçbir şey alamadım ve bu çok zoruma gidiyor. Yardımına ihtiyacım var, bana yardım et, çalışır öderim kardeşim dedi. Çocuklar ve hanım evdeler dedi. Babam Hasan Amcanın bu durumuna çok üzüldü. O nasıl laf benim güzel kardeşim elbette yardım ederim. Sen benim en yakın dostum, çocukluk arkadaşım, köylümsün dedi ve Hasan Amcaya sarıldı. Hasan Amca o gün bizde kaldı ve ertesi günü ailesini de getirdi. Hep birlikte çocukları ile kırtasiye gittik ve onların da her türlü ihtiyaçlarını aldık.

 

Çocuklar çok uyumluydu ve Hasan Amca’nın eşi de çok kibar ve görgülü bir kadındı. Utanıyordu yardım almaktan ve devamlı gözleri yere bakıyordu. Bunun üzerine babam ona dönüp: Ne üzülüyorsun Ayşe Hanım, Dost dostun ekmeğini yer, dost kara günde belli olur.” hiç üzülme ve kaldır yerden gözlerini dedi. Daha sonra Ayşe Teyze  başını kaldırdı ve gözleri ile babama teşekkür ediyordu sanki. Annem sofrayı hazırladı ve ailece yemekler yendi, sohbetler edildi.  Daha sonraları da babam Hasan Amca’ya da bir iş buldu ve onlar da kendi ayakları üzerinde durmaya başladılar. Dost olmak, zor günde dostunun yanında olmak babama çok ama çok yakışmıştı.

İş İnsanın Aynasıdır, Eğri Oturup Doğru Konuşalım, Borç İyi Güne Kalmaz Atasözlerinin Anlamı

 

İş İnsanın Aynasıdır, Eğri Oturup Doğru Konuşalım, Borç İyi Güne Kalmaz Atasözlerinin Anlamı

 

İş İnsanın Aynasıdır:  Bir kişi hakkında  yargıya varmak, nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek, için onun hakkında söylenen sözleri yerine yaptığı işe bakılır. Çünkü ancak yaptığı iş onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu gözler önüne serer. Yani lafa değil icraata bakılır. Bunun için de atalarımız iş insanın aynasıdır demiştir. Onun konuşmaktan çok uygulamalı olarak işimizi yapmalıyız ve lafa değil harekete , yaptığımız işe bakmalıyız.

 

Eğri Oturup Doğru Konuşalım: Kişi kendisini ilgilendiren konularda istediği gibi konuşur ve davranır, bu durum kimseye zarar vermez. Ancak toplumu ilgilendiren konularda doğrudan şaşmamak gerekir. Zira doğru yoldan çıkıldığında kötü sonuçla herkesi etkiler. Bunun için toplumu ilgilendiren konularda doğru konuşulmalı hak olandan yana olunmalıdır.

 

Borç İyi Güne Kalmaz: Borçlu olan kimse borcunu tez zamanda ödemenin yollarını aramalıdır. İleride öderim düşüncesi son derece sakıncalıdır. Çünkü gelecek günlerin ne getireceği hiç belli olmaz. Durumu daha da kötü hale gelebilir, borcunu ödemesi gecikebilir. Gün geçtikçe borcun üstüne borç da eklenebilir. Bunun için borçlarımızı zamanında ödemeliyiz ki başımız ağrımasın, zor durumda kalmayalım.

Yükte Hafif Pahada Ağır Deyimi İle İlgili Hikaye

 

Yükte Hafif Pahada Ağır Deyimi İle İlgili Hikaye


Babalar günü yaklaşıyordu ve annemle babalar günü için ne yapacağımıza karar vermiştik. Babam annemin doğum gününü, evlenme yıl dönümlerini ve daha birçok şeyi asla unutmaz ve annemi her zaman mutlu etmeye çalışır, ona güzel hediyeler alırdı. Annem bana dönerek  kızım Ayça ben babanın kimi zaman doğum gününü unutuyorum dedi. Bu  defa unutmayacağım ve ona çok güzel bir doğum günü sürprizi hazırlayalım, deden ve babaanneni de çağıralım, birlikte güzel bir doğum günü partisi olsun ve baban çok mutlu olsun dedi. Ben de gülerek tabi ki anneciğim dedim. Babam ve annem birbirini çok seviyor, birbirine çok değer veriyordu. 


Yanımda bir gün olsun ağızlarından tek bir kötü kelime dahi duymamıştım. Onları çok seviyordum. Annemle  hemen  doğum günü hazırlıklarına başladık ve iki gün birçok hazırlık yaptık. Doğum günü pastasını annem babama kendi yaptı. Sarmalar, dolmalar, mantılar yapıldı ve dedemler de çağırıldı. Doğum gününden bir gün önce annemle alışveriş merkezine gitmiştik ve babamın çok beğendiği altın bir saat aldık. Babam bu saati görünce çok mutlu olacaktı. Çünkü bu saati alacak parası yoktu ve annem de bu ay ki maaşından kalanları biriktirmiş ve babama sürpriz yapacaktı. Akşam oldu babam işten geldi ve hep birlikte süprizzzz! diyerek babamın doğum gününü kutladık. 


Babam bugün 40 yaşına girmişti ve yanında ailesi vardı. Babama sarıldık ve gününü kutladık. Annem babama aldığı hediyeyi çıkardı. Babam hediyeyi görünce çok mutlu oldu ve şunu söyledi. Oooo Emelciğim yükte hafif ama pahada ağır bir hediye almışsın , çok incesin, çok teşekkür ederim sevgili karıcığım diyerek annemi yanaklarından öptü. Dedemler de babama sarıldık ve harika bir doğum günü akşamı oldu. Dedemler de babama çok güzel bir spor ayakkabısı almıştı. Babam onların da elinden öptü ve güzel günlerimiz böyle devam etti.

Empati İle İlgili Hikaye

 

Empati İle İlgili Hikaye


Bugün anneler günü olduğu için Elif çok heyecanlıydı. Çünkü annesi için özel bir gündü ve babası ile annesine hediye almak için alışveriş merkezine gideceklerdi. Erkenden kalktı ve annesine ,babam ile çarşıya gideceğim diyerek evden ayrıldı. Babası ile alışveriş merkezine giden Elif orada arkadaşı Ela’yı gördü ve onunla hemen muhabbete başladı. Şımarıkça tavırlar sergileyen Elif arkadaşının annesinin yakın zamanda trafik kazasında öldüğünü bildiği halde ona annesine hediye alacağını söyledi ve annesini çok ama çok sevdiğini söyledi. Elif’in bu duygusuzca ve empatiden yoksun davranışı Ela’nın zoruna gitmişti ve Ela çok üzülmüştü. Daha sonra Elif ile Ela vedalaştılar. 


Elif alışveriş merkezinden annesine güzel bir altın kolye ve küpe aldı. Babacığım annem çok mutlu olacak değil mi dedi. Babası ise evet kızım dedi. Daha sonra arabaya binip evlerine doğru yola koyuldular. Hava çok sıcak olduğu için babası arabanın klimasını açtı ve Elif ile konuşmaya başladı. Elif bugün alışveriş merkezinde arkadaşınla nasıl konuştuğuna hiç dikkat etmedin. Onun annesinin olmadığını bildiğin halde neden öyle şımarıkça davrandın , neden kendini onun yerine koymuyorsun . Düşünsene annen yok ve arkadaşın sana gelip annesine alacağı hediyeden ve daha birçok şeyden bahsediyor. Ne hissederdin dedi. Elif durdu ve düşünmeye başladı. 


Biraz sonra Elif’in gözlerinden yaş gelmişti. Ben bunu nasıl yaptım baba diyerek ağlamaya başladı ve Ela’nın yerinde hiç olmak istemediğini, ona karşı kaba ve duyarsız davrandığını kabul etti. Ela ne zorluklar çekiyordur, ne hissetmişti acaba diye düşündü ve yaptıklarına çok pişman oldu. Ertesi gün okulda Ela’dan özür diledi ve zaman içinde Ela ile çok yakın arkadaş oldu bir daha da böyle patavatsızlıklar yapmadı. Annesi ile Ela da samimi oldu ve annesi ve Elif her zorlukta Ela’nın yanında oldular.

Budur Benim Hayatta Beğendiğim Meslek, Sözün Odun Gibi Olsun Doğrun Tek Sözü İle İlgili Bilgilendirici Metin

 

Budur Benim Hayatta Beğendiğim Meslek, Sözün Odun Gibi Olsun Doğrun Tek Sözü İle İlgili Bilgilendirici Metin

 

Söyleyeceğimiz sözü  lafı dolandırmadan doğrudan söylemeliyiz. Kaçamak yapmadan ne ise düşüncemiz onu dürüst bir şekilde söylemeliyiz. Lafı dolandırmaya gerek yoktur. Bunun için de İstiklal Marşımızın yazarı değerli insan Mehmet Akif Ersoy “Budur Benim Hayatta Beğendiğim Meslek, Sözün Odun Gibi Olsun Doğrun Tek” olsun sözünü söylemiştir. Kimi insanlar vardır ki sözü uzatır da uzatırlar ama ağzından doğru kelimeler çıkmaz ve sürekli edebiyat yaparlar. 


Kimi insanlar da vardır konuşma tarzı daha farklıdır ama her şeyi dobra dobra konuşur kimseden de çekincesi olmaz. Yani böyle kişiler dili ile kalbi bir olan dürüst ve doğrudan yana olan insanlardır. Hayatta da her zaman doğrudan yana olmalıyız, adaletten yana olmalıyız. Zalimden korkmamalıyız, mazlumun ise ezilmesine göz yummalıyız. Bazen çevremizde öyle kibar insanlar görürüz ki konuşmalarına, ses tonlarına hayran kalırız ama bir haksızlık karşısında bu insanların nasıl kibar konuşarak doğruları savunmadığını gördüğümüz zaman onların o kibarlıklarının gözümüzde hiçbir değeri kalmaz. 


Çünkü doğruları kıvıran bu kimseler ne yazık ki sahte insanlardır ve samimiyetten uzak oldukları için de onlardan hemen soğuyuveririz. İşte böyle her kibar konuşana kanmamalıyız. Her türlü zorluğa rağmen doğruyu doğrudan, lafı eğip bükmeden  konuşan insanlara yönelmeliyiz ve onların yolundan gitmeliyiz.