Kazma Elin Kuyusunu Kazarlar Kuyunu

 

Kazma Elin Kuyusunu Kazarlar Kuyunu

 

Birilerine tuzak kuran kimseye gün gelir başkaları tuzak girer. Bunun için atalarımız kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu sözünü söylemiştir. İnsanlara kötülük etmemek gerekir, can yakmamak, pusu kurmamak gerekir. Kimseye iftira atmamak, kimsenin ekmeği ile oynamamak  gerekir. 


Öyle insanlar vardır ki üç kuruşluk menfaatleri için başka insanların hayatını mahvederler, başka insanların rızkına engel olurlar ve hasetinden çatlarlar. Bunun için sürekli kötülük düşünürler, yalan söylerler, dürüst insanlara çamur atarlar ve bundan zevk alırlar. Tüm bunlara rağmen hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz. Gün gelir böyle insanların da kuyusu kazılır ve bir başkası da onun kuyusunu kazar, onu tuzağına düşürür. İşte o zaman da kişi yaptığını çekmeye başlar ve hak etmiştir tüm bu olanları. Bunların başımıza gelmemesi için düzgün bir hayat tercih etmeliyiz, kolay yoldan para kazanma işine kalkışmamalıyız, insanlara tuzak kurmamalıyız, temiz kalpli olmalıyız.


 Kimseyi kimseye karşı kışkırtmamalıyız. Tuzak kurmak yerine kalpler kazanmaya bakmalıyız İnsanların kusurunu aramaya çalışmamalıyız, kusur gören gözlerimizi kör etmeliyiz. Temiz insan olmalıyız. İşte tüm bunlar olduğu zaman başımıza bela da gelmez ve mutlu bir şekilde hayatımzıa devam ederiz.

Cengiz Aytmatov’un Cemile Kitabında Geçen Alıntılar

 

Cengiz Aytmatov’un Cemile Kitabında Geçen Alıntılar


Cemile adlı kitapta; savaş esnasında eşi ön cephede olan Cemile'nin gelenek ve göreneğe aykırı olan aşk sergüzeştini anlatmaktadır. Bu yasak aşk hikâyesi töre, evlilik ve aşk üçlü zor çatışma mücadeleleri üzerine kurgulanmıştır. Danyar ve Cemile arasında geçen büyük aşkı anlatır.

Cemile adlı kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Ne kadar üzülürsen üzül, sen sen ol, üzüntünü kimseye belli etme, kendine sakla.”

“Görünüşte hepsi erdemli. Ama çürük yumurtaya benzer erdem: dışı güzeldir, pırıl pırıldır...bir de içini kokla bakalım.”


“Hiç pişman olma, sen mutluluğunu en sarp yollarda yürüyerek buldun!...”

“Bir insan kendini gösterecek bir şey yapmazsa, yavaş yavaş unutulur gider.”

“Fırtına, koca bir ağacı devirirse, o ağaç bir daha kök salamaz...”

“Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!”

“Her karanlık bulutta bir beyaz nokta bulunur derler.”

“Köylerde yiğit olarak nam salabilmek için, insan kendini de, arkadaşlarını da koruyabilmeli; iyilik etmeli, hatta ara sıra kötülük etmeli.”


“O beni hiç sevmedi. (...) Bundan sonra sevse de istemem. Kim ne derse desin.”

"İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez..."

Uzaktaki Bir Yakına Mektup

 

Uzaktaki Bir Yakına Mektup


Sevgili  kuzenim Kaan Alp,

Yaz tatili bittiği zaman gitmiştin  İstanbul’a ama ben seni şimdiden çok özlemeye başladım. Çünkü yaz talindeki en iyi tatil arkadaş sendin benim için. Ne güzel dedemin kiraz ağacına çıkıp birlikte kiraz topluyor, acıkınca yiyor, daha sonra da çöplerini birbirimize atmaya çalışıyorduk ve gülüyorduk. Ne güzel günlerdi öyle değil mi canım kuzenim.

 

Kaan Alp canım kuzenim,

Nasılsın, iyi misin? Sivas bugünlerde çok ama çok soğuk. Geçen yılki gibi değil. Dışarıya bile çıkamıyoruz soğuktan.  Sivas'ın eski soğukları geri döndü diyor dedemler. Gerçekten de öyle ama bunun güzel yanı da var. Bu yıl çok kar yağdı memleketimize. Doya doya doya kar topu oynadık, kaydık, sobada patates közledik. Sen gel sana da közleyecek canım anneciğim. Siz yarı yıl tatilinde gelecek misiniz? Geldiğiniz zaman seninle oynarız inşallah. Çünkü yarıyıl tatilinde daha çok yağıyor kar.  İstanbul'da hava nasıl, burası gibi soğuk mu? Oraya gelince beni gezdir tamam mı? Ayasofya Camii'ni gezmek istiyorum, rehberim de sen olursun kuzen değil mi?


Okul nasıl gidiyor, derslerin nasıl, arkadaşlarınla aran nasıl. Hani bir sevmediğin arkadaşın vardı ya sürekli insanlara lakap takan. O düzeldi mi biraz. Kendini değiştirmiştir umarım. Beni soracak olursan ben de okula gidip geliyorum. Kardeşim Kemal ile evde top oynuyoruz, saklambaç oynuyoruz sonra bir kavgaya başlıyoruz ve annem sinirden küplere biniyor ve oyunu bırakmak zorunda kalıyoruz. Bu cümlelerime tebessüm ettiğini düşünüyorum. Annem haklı ama çünkü biz hemen kavga ediyoruz ve düzgün oynamıyoruz. Sonra  canım annem dayanamıyor  acıyor ve kavga etmezseniz geri veririm diyor. Biz  de daha dikkatli oluyoruz.


 Bu yıl futbol kursuna da başladım Kaan. Çok zevkli oluyor. Babam hafta sonları bizi götürüyor. Orada yeni arkadaşlar da edindim. Sende var mı bir değişiklik. Varsa neler mutlaka yaz mektubuna. Halama, Ali Enişteme ve Melisa ablama selam söyle. Seni çok seviyorum. Kendine dikkat et seni canım kuzenim, selametle…

Ayasofya’da Bir Gece Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Ayasofya’da Bir Gece Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

1) Ayasofya’da Bir Gece kitabında geçen kahramanlar kimlerdir?

cevap: Mihrimah, Mehmet ve İpek

2) Ayasofya’da haritayı bulan kişi kimdir?

cevap: Mihrimah

3) Harita yazan şeyi Mehmet ve İpek neden okuyamamıştır?

cevap: Çünkü Mehmet ve İpek  Antik Yunancayı bilmiyorlardı.

4) Haritanın üzerindeki yazıyı okuyan kişi kimdir?

Cevap: İpek. Çünkü İpek Antik Yunanca’yı çok iyi biliyordu.


5) Mehmet ve Mihrimah’ın mesleği nedir?

 cevap: Sanat Tarihçisi

6) Ayasofya’yı kim yaptırmıştır?

cevap: Jüstinyen

7)  Mehmet, İpek ve Mihrimah’ın  kişilik özellikleri özellikleri nelerdir?

cevap: Tarihe meraklı, sorumluluk bilinci ile hareket eden, çalışkan, vicdanlı ve işini sonuna kadar yürüten kimselerdir.

8)  Ayasofya’nın içinde yaşayan kedinin adı nedir?

cevap: Gril

9) Ayasofya kaç yaşındadır?

cevap:  1500 yaşında


10) Diyarbakır’a gidip oradan da bilgiler almak isteyen kişi kimdir?

cevap: İpek

 

11) İpek’i evine davet eden ve ona yemek yapan kişi kimdir?

cevap: Yaşlı ve iyi kalpli bir teyze

12) İtalya’ya giden ve orada çalışmalarına devam eden kimlerdir?

cevap: İpek ve Mehmet

13) Gençlerin bulduğu haritanın üzerinde ne yazıyordu?

cevap: Hazine

14) Mihrimah ve Mehmet’in gittikleri müzenin adı nedir?

cevap: Ravenna Müzesi


15)  Dünyanın en romantik şehirlerden biri de neresiymiş?

cevap: Venedik

16) Mehmet, Mihrimah ve İpek Ayasofya’da bir gece geçirirken ve çalışmalarına hızla devam ederken onları basan  ve daha sonra onlarla birlikte ekibe katılan ve onları şikayet etmeyen kişi kimdir?

cevap: Kerem

17) Gençler yaptıkları araştırmalardan sonra Ayasofya’da neyi bulmuşlardır?

cevap: Meryem Ana’nın hırkasını

18) Ayasofya’da Bir Gece kitabının yazarı kimdir?

cevap: Rana Demiriz.

Sol Ayağım Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sol Ayağım Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sol Ayağım kitabı, bir beyin felciyle dünyaya gelen Christy Brown'ın hayata tutunmak için verdiği dokunaklı mücadelenin hikayesidir. Sadece sol ayağını kontrol edebilen Brown, annesinin yardımıyla yazmayı, resim yapmayı ve hatta daktilo kullanmayı öğrenmiştir.


Sol Ayağım Kitabında geçen alıntılar:


“Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.”

"Fark etmek acıydı ama gerekliydi."

“Çocukken diğer insanlardan 'farklı' olduğumu ilk kez anladığımda, ne kadar üzüldüğümü hatırlıyordum. Dünyanın benim için sona erdiğini düşünmüştüm. Fakat ancak şimdi o 'farklılığın' önemini ya da gerçek anlamını tam olarak hissetmeye başlıyordum.”


“Uğruna yaşayacağım bir şeyler istiyordum ama hiçbir şey yoktu. Hayatımın bir amacı, değeri olsun istiyordum ama yoktu. Boş ve anlamsız bir hayattı benimki. İçimin çekildiğini hissediyordum; bulamayacağım bir şeyi arıyor, tutamayacağım bir şeye uzanıyor gibiydim.”

“O benim için bir anneden daha fazlasıydı; savaştaki silah arkadaşımdı.”

“Bir yol gösterene ihtiyacım vardı; sadece zekâsı olan birine değil, kalbiyle de hareket eden birine ihtiyacım vardı.”


“Artık çocuk olmadığımı biliyordum ama 'yetişkin' de değildim. Çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliği acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım. Eskisi gibi umursamaz ve mutlu olmak istiyordum.”

“Tony, bana dünyadaki her şeyi Tanrı'nın inşa ettiğini söylediğinde, ona pis bir yalancı olduğunu söyledim, çünkü babam, evleri sadece duvar ustalarının yapabileceğini söylemişti ve Tanrı'nın duvar ustası olmadığını biliyordum.”

Göz Görmeyince Gönül Katlanır

 

Göz Görmeyince Gönül Katlanır


İnsanlar sevdikleri yakınlarındayken bir sevinci veya üzüntüsü olduğunda ona destek olmak ve hep yanında olmak ister. Oysaki sevdikleri uzakta olan kimseler, onları ne kadar özleseler bile her an göremeyeceklerini bilirler. İçlerinde onları sık sık görebileceklerine dair bir umut olmadığı için yokluklarına da alışırlar. Bunun için atalarımız Göz görmeyince gönül katlanır sözünü söylemiştir.


 Yakınımızda olan kişilere her an ulaşabilmemiz mümkün olduğu için onları birkaç gün görmesek hemen onları özlemeye başlarız ve bir an önce onları görmek isteriz. Çünkü onların yakınımızda olduğunu biliriz ve onlara alışırız. Yakınımızda olmayan sevdiklerimizi de çok özleriz, keşke yakınımızda olsalardı deriz ama onlar uzakta olduğu için bu duruma bir zaman sonra alışırız ve onları kalbimizde taşırız, unutmayız ama onları sık sık göremeyiz. Bundan dolayı da ayrılığı kabul ederiz, özlem çekeriz ama  birbirimizi aramaya, sormaya devam ederiz. Gözümüz görmese bile gönlümüz onların uzakta kalışına alışır böyle gündelik hayatımıza da kaldığımız yerden devam ederiz. 


Biliriz ki onlar hemen yanımızda olmayacak onun için sabretmek gerekir, zamana bırakmak gerekir . Yani zorluklara , görmeyişe katlanmak gerekir.