Barış İle İlgili Hikaye

 Barış İle İlgili Hikaye

 

 Bu yıl babamın mesleğinden dolayı tayin istemek zorunda kalmıştık. Önceleri Malatya’da okurken şimdi babamın ataması Niğde’ye çıkmıştı. Niğde’de yeni bir hayat beni bekliyordu. Bu arada ben Yekta  ortaokula gidiyorum. Annem ,babam ve ben olmak üzere küçük bir çekirdek ailemiz var. Annem öğretmen, babam ise  binbaşı olarak askeriyede görev yapıyor. Asker  oğlu olmak zor biraz. Çünkü babam disiplinli ve kuralcı biri ama ben yine de onun halini seviyorum.


 Yeni bir okul, yeni sınıf ve yeni arkadaşlar beni bekliyordu.  Günlerce  çabuk bitiyordu. Derken okullar açıldı ve yeni sınıfa başladım. Yedinci sınıf öğrenciyim. Sınıfa ilk girdiğimde sınıftaki arkadaşlarımın meraklı bakışları arasında kaldım. Yüzüm pembeleşmiş,  utanıyordum.  Daha sonra sınıfımızdan Esilya adındaki bir arkadaşım bana hoş geldin Yekta dedi, daha sonra bazıları da hoş geldin dedikten sonra  sınıftaki kimi arkadaşlarımla kaynaşmaya başladım. Zaman içinde yeni ortamına, yeni sınıfıma alışıyordum. Günler böyle geçiyordu.

 

 Öğretmenlerimiz de gayet anlaşılır ve iyi kimselerdi. Yine bir sabah okula gittiğimde sınıftaki iki arkadaşım tekme tokat kavgaya girişmişlerdi.  Aytaç ve  Mert birbirlerine argo kelimeler kullanıyor, sınıftaki kız arkadaşlarım da bu sözlerden rahatsız oluyordu. Kavganın hemen ortasına girdim ve hemen diğer arkadaşlarımın yardımı ile kavgayı ayırdık.  İki arkadaş birbirine düşman olmuşlardı. 


Sanki aralarında kan davası vardı. Neymiş efendim biri maçta biri diğerinden fazla gol atmış, diğeri de de hayır ben fazla attım , seninki gol değildi derken saçma sapan bir şey yüzünden kavgaya tutuşmuştu. Aslında bu ikisi sınıfın en iyi futbol oynayan çocuklarıymış, birbirlerini de severlermiş ama bu defa daha barışmamam demişler ikisi de. Bu durum beni ve diğer sınıf arkadaşlarımı rahatsız etmeye başladı. Hiç aynı ortam içinde küslük olur muymuş?

 

Asker çocuğu olduğum için biraz da sert görünümlü olduğum ikisi ile sert bir şekilde konuştum. Sizin bu yaptığınızı  çocuklar bile yapmaz. Ne gerek var şimdi dargınlığa. İnsanca geçinmek varken dedim. İnsanlar ne zorluklar çekiyor, hiç top oynamayan,   engelli olduğu için oynayamayan topa hasret çocuklar  var, hatta hayatta hiç topu bile olmayan, top nedir bilmeyen çocuklar var. Sizse gereksiz bir şey yüzünden kin güdüyorsunuz dedim. İkisi de benden bu tepkiyi beklemiyordu ve ikisi de susuyordu. Galiba dediklerimden etkilenmiş olacaklar ki ikisi de başını yere eğip sustu.



 Daha sonra sınıfça onlar yanımızda olmadığı zaman,  ikisine de güzel bir futbol topu aldık ve  onlardan barışmalarını istedik. Önce buna fazla yaklaşmadılar ama onlardan başka iyi top oynayan yoktu. Mecbur birbirleri ile barışacaklardı. Çünkü seviyordu ikisi de top oynamayı, ve dişli bir rakiple oynamayı. Hemen birbirine sarılıp, tokalaşıp birbirinden özür dilediler.


 Sınıftaki küslük havası dağılmış, şamata başlamıştı. Herkes barış içinde yaşasa, küslük olmasa yaşamın tadı, anın kıymeti daha güzel olmaz mıydı? Barış içinde oynayalım, küsmeyelim, ufak şeyler yüzünden birbirimize zarar vermeyelim. Çünkü yaşam  küsecek kadar, kendini üzecek kadar ve boş yere zaman harcayacak kadar uzun bir  süre değildir.

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme