Genellikle saz çalıp, doğaçtan şiirler söyleyen ya da halk öyküsü anlatan kişiye âşık ya da halk şairi denir.Veysel'de böyle bir halk şairidir.
Halk şairlerimizden Âşık Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuştur. Çiftçi bir ailenin çocuğu olan Veysel, her köylü çocuğu gibi büyümüş, yedi yaşına bastığı yıllarda, 1901’de o çevre köylerini saran çiçek hastalığı yüzünden gözünün birini yitirir.
Halk şairlerimizden Âşık Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuştur. Çiftçi bir ailenin çocuğu olan Veysel, her köylü çocuğu gibi büyümüş, yedi yaşına bastığı yıllarda, 1901’de o çevre köylerini saran çiçek hastalığı yüzünden gözünün birini yitirir.
Veysel o yıllarda, yaşıtları gibi oynayıp eğlenememektedir. Babası, Veysel oyalanıp zaman geçirsin diye ona bir saz alır. İşte bu noktadan sonra saz,Veysel’in hiçbir zaman vazgeçemeyeceği dostu, sırdaşı olur. Bu saz bir anlamda Veysel’in kurtarıcısı olur. İlk zamanlar babasının öğrettiği şiiri öğrenir ve bu şiirden yola çıkarak, sazını çalıp durmaktadır. Aynı zamanda, âşıklar dünyasını, halk ozanlarının deyişlerini de öğrenmeye başlar. Artık tek işi saz çalmak, bazı sözleri, deyişleri dile getirmektir. Bunun yanında, köye gelen halk ozanlarını dinlemek ve onlardan yeni deyişler, sazın inceliklerini öğrenmek onun için önem kazanır.
Sivas’ta 1931’de halk şairleri şenliğine katılır. Ahmet Kutsi Tecer’in başkanlığında kurulan Halk Şairlerini Koruma Derneği’nin düzenlediği bayramda Veysel, büyük ilgi görür. İki yıl sonra, Cumhuriyet’in onuncu yılında Anakara’ya gelir. Gelirken köylerde konaklayıp saz çalar, deyişler okur. Ulus gazetesinde resimleriyle birlikte âşığın “Cumhuriyet Destanı” yayınlanır. Köy enstitüleri kurulduktan sonra Âşık Veysel’e saz öğretmenliği yapma görevi verilir. Yeni, değişik, daha sağlam yapılı, güzel koşmalar söylemeye başlar. 1946 seçimleri için köyüne giden Veysel’e İstanbul’da bir jübile yapılır.
1965’te, TBMM, özel bir yasa çıkararak Anadilimiz ve millî birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü Veysel’e aylık bağlar. Veysel, köyünde hastalanır. 21 Mart 1973 tarihinde sabaha karşı vefat eder. Veysel, şiire gelenekler kapısından girmiştir. Saz çalmayı öğrenmiş, usta âşıkların şiirlerini dinleyerek coşmuş, sonra kendi şiirlerini söylemeye başlamıştır. Geleneksel halk şiirimize yeni konular getirmiştir. Kırk il dolaştığını söyleyen Veysel, şiirlerini önce düzenlediğini, ondan sonra da sazıyla besteleyip söylediğini açıklamıştır. Bu, halk şiirinde değişik bir durumdur. Saz halk şiirimizin kaçınılmaz bir aracıdır. Saz ve türkü, saz ve ses eski çağlardan bu yana birlikte yaşaya gelmiştir. Saz çalmayan, deyişini müzik eşliğinde söylemeyen pek az halk ozanı vardır.
Şiirlerindeki Temalar
TÜRKLÜK TOPRAK YURT
DOĞA EVREN
GURBET ÖLÜM AŞK
SAZ TASAVVUF
DOĞA EVREN
GURBET ÖLÜM AŞK
SAZ TASAVVUF
Sazıma
Ben gidersem sazım sen kal dünyada ,
Gizli sırlarımı âşikâr etme.
Lâl olsun dillerin söyleme yâda.
Garip bülbül gibi ah ü zâr etme.
Gizli dertlerimi sana anlattım.
Çalıştım sesimi sesine kattım.
Bebe gibi kollarımda yaylattım.
Hayal-i hatır et beni unutma.
Bahçede dut iken bilmezdin sazı,
Bülbül konar mıydı dalına bazı?
Hangi kuştan aldın sen bu âvazı?
Söyle doğrusunu, gel inkâr etme.
Benim her derdime ortak sen oldun;
Ağlarsam ağladın, gülersem güldün.
Sazım bu sesleri turnadan m’aldın?
Pençe vurup sarı teli sızlatma.
Ay geçer, yıl geçer, uzarsa ara.
Giyin kara libas, yaslan duvara.
Yanından, göğsünden açılır yara,
Yâr gelmezse yaraların inletme.
Sen petek misali, Veysel de arı,
İnleşir beraber yapardık balı,
Ben bir insan oğlu, sen bir dut dalı,
Ben babamı, sen ustanı unutma.
Âşık Veysel
Ben gidersem sazım sen kal dünyada ,__a
Gizli sırlarımı âşikâr etme. __b
Lâl olsun dillerin söyleme yâda. __a
Garip bülbül gibi ah ü zâr etme. __b
Gizli dertlerimi sana anlattım. __c
Çalıştım sesimi sesine kattım. __c
Bebe gibi kollarımda yaylattım. __c
Hayal-i hatır et beni unutma. __b
Bahçede dut iken bilmezdin sazı, __d
Bülbül konar mıydı dalına bazı? __d
Hangi kuştan aldın sen bu âvazı? __d
Söyle doğrusunu, gel inkâr etme. __b
Şair, şiirde en çok teşhis (kişileştirme) sanatına başvurmuştur. Kişileştirmeyi hatırlayalım:
Cansız varlıklara, insana ait özellikler yüklemektir. Âşık, şiirinde sazını kişileştirmektedir. Onunla bir insan gibi konuşmaktadır.
Gizli sırlarımı âşikâr etme.
Lâl olsun dillerin söyleme yâda.
Garip bülbül gibi ah ü zâr etme.
Gizli dertlerimi sana anlattım.
Çalıştım sesimi sesine kattım.
Bebe gibi kollarımda yaylattım.
Hayal-i hatır et beni unutma.
Bahçede dut iken bilmezdin sazı,
Bülbül konar mıydı dalına bazı?
Hangi kuştan aldın sen bu âvazı?
Söyle doğrusunu, gel inkâr etme.
Benim her derdime ortak sen oldun;
Ağlarsam ağladın, gülersem güldün.
Sazım bu sesleri turnadan m’aldın?
Pençe vurup sarı teli sızlatma.
Ay geçer, yıl geçer, uzarsa ara.
Giyin kara libas, yaslan duvara.
Yanından, göğsünden açılır yara,
Yâr gelmezse yaraların inletme.
Sen petek misali, Veysel de arı,
İnleşir beraber yapardık balı,
Ben bir insan oğlu, sen bir dut dalı,
Ben babamı, sen ustanı unutma.
Âşık Veysel
Ben gidersem sazım sen kal dünyada ,__a
Gizli sırlarımı âşikâr etme. __b
Lâl olsun dillerin söyleme yâda. __a
Garip bülbül gibi ah ü zâr etme. __b
Gizli dertlerimi sana anlattım. __c
Çalıştım sesimi sesine kattım. __c
Bebe gibi kollarımda yaylattım. __c
Hayal-i hatır et beni unutma. __b
Bahçede dut iken bilmezdin sazı, __d
Bülbül konar mıydı dalına bazı? __d
Hangi kuştan aldın sen bu âvazı? __d
Söyle doğrusunu, gel inkâr etme. __b
Şair, şiirde en çok teşhis (kişileştirme) sanatına başvurmuştur. Kişileştirmeyi hatırlayalım:
Cansız varlıklara, insana ait özellikler yüklemektir. Âşık, şiirinde sazını kişileştirmektedir. Onunla bir insan gibi konuşmaktadır.
0 Comments:
Yorum Gönder
Deneme