Bir Şeyi Değiştirme Fırsatın Olsaydı Neyi Değiştirirdin?

 

Bir Şeyi Değiştirme Fırsatın Olsaydı Neyi Değiştirirdin?


Hayatımda bir şeyi değiştirmek isteseydim beslenme alışkanlığımı değiştirmek isterdim ve daha sağlıklı beslenen, daha iradesine sahip çıkabilen bir insan olmak isterdim. Çünkü hiç sağlıklı beslenmiyorum. Çabucak yapılacak hazır gıdaları tüketiyorum ve bunlar da beni günden güne zehirlemeye devam ediyor. Kilo alıyorum, hastalıklar başlıyor ama yine de bu kötü alışkanlığımdan vazgeçemiyorum. 


Bir şeyi değiştirmek istesem ilk olarak yeterli ve dengeli beslenmeyi yaşam alışkanlığı haline getirmek isterdim. Kendimi disiplin ettikten sonra başka insanlara da sağlıklı olmak için onların da yaşamını elimden geldiğince değiştirmeye çalışırdım ve onları sağlıklı beslenmeye davet ederdim. Bir diğer değiştirme istediğim şey olurdu: Dünyadaki savaşları yok ederdim ve çocukların üzerine atılan bombaların atan kişilerin üzerine gitmesini sağlardım ve böylece çocuklar savaş yüzünden hayatını kaybetmez ve zalimler bu dünyadan yok olup giderdi.


 Daha barışçıl ve daha sevgi dolu bir dünyada yaşamaya devam ederdik. Çünkü savaş kötü bir şey, savaşı başlatan kişiler de sivilleri hiç düşünmüyor ve olan sivillere, masum halka oluyor. Anlatacaklarım bu kadardır.

Hatasız Kul Olmaz Sözü İle İlgili Hikaye

 

Hatasız Kul Olmaz Sözü İle İlgili Hikaye


Bugün hava çok soğuktu. Dün soğuk havada akşama kadar oynadığım için hasta olmuştum ve boğazımda keskin bir ağrı hissediyordum. Biryandan boğaz ağrısı, bir yandan öksürük başlamıştı. Akşama doğru ise ateşim otuz sekizlere yükselmişti. Okuluma gidemediğim için çok üzgündüm. Çünkü derslerimden geri kalıyordum ama arkadaşım Elif ödevlerimi bana getirir, tuttuğu notları da  bana veriri diye seviniyordum. Üç  gün kadar okula gidemedim ve evde hasta bir şekilde yatmaya, dinlenmeye devam ettim. 


Annem kemik suyu ile tarhana çorbası yaptı, çeşitli yeşil otlardan oluşan salata yaptı, güzel yemekler yaptı ve iyileştim ve kendime geldim. Ertesi sabah okuluma gittim.  Bu arada Elif’ten notları istediğim halde bana getirmemişti ve  beni bir gün olsun arayıp sormamıştı. Ona kırılmıştım ve çok da üzgündüm. En yakın arkadaşım dediğim kişi bana karşı çok acımasızca davranmıştı ve bencil olmuştu. O gün okulda onunla konuşmadım. Yüzüne bile bakmadım.  O ise benimle konuşmaya başlıyor ve özür dilemeye çalışıyordu ama yine de içimde ona karşı sevgi yoktu. Birkaç gün böyle devam etti ama o hatasını anlamıştı ve bu defa gerçekten samimi gelmeye başlamıştı. 


Ona döndüm ve neyse olur böyle şeyler hatasız kul olmaz, sen de bana karşı hatalı davrandın ama lütfen bir daha böyle yapma dedim. İnsan zor günde arkadaşına güvenmeyecekse hangi günde güvenecek dedim. O da hatasını anladı  ve barıştık. Ne de olsa hatasız kul olmazdı öyle değil mi?

Toplumda Saygı Olmasaydı Ne Olurdu?

 

Toplumda Saygı Olmasaydı Ne Olurdu?


Toplum içinde yaşayan insanlar birbirine saygılı olmadığı zaman toplumsal huzur kaybolur ve toplumda bölünme ve ayrışma başlar. İnsanlar birbirine hoşgörülü olmadığı zaman, bir grup diğer gurubu ötekileştirdiği zaman insanlar arasında sevgi yerine öfke olur, kin olur, intikam olur. Bu da toplumdaki insanların zaman içinde birbirinden uzaklaşmasına ve  yalnız kalmasına neden olur.


 Ötekileştirme olduğu için, saygı kalmadığı için kimse birbirinden bir şey öğrenemez. Farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak kabul etmeliyiz ki ilerleyelim ve daha gelişmiş bir toplum olalım. Saygının olmadığı bir ortamda; huzursuzluk, öfke, kargaşa ve cimrilik gibi olumsuz duygular bulunur. Bir kişi, sadece insanlara karşı değil; hayvanlara, bitkilere, inançlara ve düşüncelere karşı da saygılı olmalıdır. Saygının bulunmadığı yerde sevgiden söz edilemez bile.


 Bizler; insanların inançlarına, giyimlerine, düşüncelerine ve duygularına saygı göstermeliyiz. Hoşgörülü olmalıyız, sevecen olmalıyız, kibar olmalıyız, ön yargılarımızdan bir an önce kurtulmalıyız. Bunlar olmadığı zaman toplumda ayrışma ve büyük bir kopma meydana gelir ve bu da bizi daha geriye götürür ve geri kalmış bir toplum, bilinçsiz bir toplum oluruz.

Paça Islanmadan Balık Tutulmaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Paça Islanmadan Balık Tutulmaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon


Paça ıslanmadan balık tutulmaz atasözü ile anlatılmak istenen; zahmet çekmeden hiçbir iş gerçekleştirilemez denilmiştir. Yani çalışmadan yemek olmaz. Emek etmediğiniz zaman, yorulmadığınız zaman hiçbir işten verim alamazsınız, kâr sağlayamazsın.

 

İnsan çalışarak kendini geçindirmeli, karnını doyurmalı ve kimseye muhtaç olmamalıdır. Bunun için de yorulmak gerekir. Yeri geldiği zaman çeşitli sıkıntılara göğüs germek ve of dememek gerekir. Zorluklarla mücadele etmek gerekir. Bugün dünyaya adını duyurmuş olan büyük bilim insanlarına bakacak olduğumuzda hepsinin yatarak başarılı olduğunu görmemişsinizdir. Muhakkak bunun ardında büyük çalışmalar, büyük çileler vardır. Çünkü zorluk olmadan kolaylık olmaz. Önce çalışıp didinmişlerdir. Yan gelip yatmamışlar, başardıkları işlere ömürlerini adamıştır bu insanlar.

 

 Onun için de karşılığını almışlar ama bu karşılığını almak da uzun bir birikim ve çalışmanın, zahmetin sonucudur. Bunun için de atalarımız paça ıslanmadan balık tutulmaz demiştir. Yani bir şey elde ediliyorsa onun arkasında büyük sıkıntılar vardır, büyük bir özveri vardır ve sıkı bir çalışma vardır. Tarlada çalışan çiftçi kışın rahat yatıyorsa bunu yazın akıttığı alın terine borçludur, bir doktor aylık yüksek bir maaş alıyorsa sıkı çalışmasına, zorluklara sabretmesine borçludur.

Hangi Tarihi Kişiyi Yakından Tanımak İsterdiniz Konulu Konulu Konuşma

 

Hangi Tarihi Kişiyi Yakından Tanımak İsterdiniz Konulu Konulu Konuşma


Geçmişimizde çok sayıda tarihi kişiler vardır. Bunlar yaptığı çalışmalar ile adını tarihe yazdırmış büyük insanla r, örnek insanlardır.  Atilla, Nasreddin Hoca, Osman Bey, Mustafa Kemal Atatürk, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet, Ali Kuşcu ve daha sayamadığımız niceleri…

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Ben Ali Kuşçu’yu yakından tanımak isterdim. Çünkü merak ettiğim tarihi kişilerden birisi Ali Kuşçu’dur. Ali Kuşçu astronomi ve kelâm âlimi olan Ali Kuşçu, babası  Muhammed Timur İmparatorluğu Sultanı ve astronomu Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için ailesi 'Kuşçu' lakabıyla meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duydu. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman'a gitti. II. Mehmed'in (Fatih Sultan Mehmet) isteği ile  İstanbul’a a geldi ve çalışmalarını burada yaptı. Astronomi, matematik, dil ve kelam alanlarında pek çok öğrenci yetiştiren Ali Kuşçu, İstanbul'un enlem ve boylamını ölçtü, dünyanın eğikliğini, ayın evrelerini hesapladı ve çeşitli güneş saatleri yaptı. Ben de onun gibi bir bilim insanı olmak istiyorum ve onun yazdığı eserleri okumak istiyorum.

 

Onun yolundan gidip ülkeme ve dünyaya faydalı bir ilim insanı, bilim insanı olmak istiyorum. Onu yakından tanımak, çalışmalarını yakından izlemek isterdim. Onunla konuşmak, onun dehasından faydalanmak ve çalışkan bir insan olmak isterdim. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Türk Dilinin Korunması İçin Neler Yapmalıyız?

 

Türk Dilinin Korunması İçin Neler Yapmalıyız?


Dilini koruyan geleceğini korur. Çünkü dil bir milletin aynası, bir milletin kültürüdür. Bizler de Türkiye Cumhuriyeti evlatları olarak ana dilimize sahip çıkmalıyız. Gün içinde kullandığımız, ağzımızdan çıkan sözcüklere dikkat etmeliyiz ve yabancı sözcükleri kullanmamalıyız. Mesajlaşırken cevapları kısa kısa  yazmamalıyız ve ana dilimizden uzaklaşmamalıyız. Türkçenin zenginliğini bilmeli, kendi ana dilimizi daha iyi tanımalı ve onun daha iyi tanınmasını sağlamalıyız. Dilimizi yabancı kelimelerden korumalıyız. İş yerlerimize yabancı adlar koymamalıyız ve sadece Türkçe adla koymalıyız.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Prof. Dr. Sinanoğlu, büyük devletlerin bilim ve teknoloji alanındaki üstünlüklerini dil, edebiyat ve kültürlerini kullanarak pekiştirip diğer milletleri köleleştirdiklerini ısrarla belirtmiştir. Daha 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’de “yabancı dille eğitim” ve “Türkçe ile bilim yapılmaz.” tezinin yerleştirilmeye başlandığını söyleyen Prof. Dr. Sinanoğlu, bilim adamı sorumluluğuyla Türkçenin dünya dilleri arasında bilim dili olmaya en uygun dillerden biri olduğunu dile getirmiştir. Ona göre eğitimin Türkçe yapılmaması, bilim dili olarak Türkçeyi kısırlaştırmasının yanında, Türk çocuklarının ve gençlerinin zihnini de köleleştirmektedir.


 Her Türk ana dilini doğru kullanmalı ve geliştirmelidir. Türkçenin lehçeleri iyi öğrenilmelidir. Okullarda sözlük kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.  Türkçeye yeni giren yabancı kelimelere izin verilmemeli, bu kelimelere Türkçe karşılıklar bulunmalıdır. ilkokuldan yükseköğrenime kadar eğitim dili Türkçe olmalıdır.  Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.