uyak düzeni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uyak düzeni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KAFİYE ÇEŞİTLERİ

Kafiye, ses benzerliğinin azlığına, ya da çok oluşuna göre çeşitlenir. Türk edebiyatındaki kafiye çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz: 1. Yarım kafiye (asonans) 2. Tam kafiye 3. Zengin kafiye 4.Cinaslı kafiye 5. Aliterasyon

YARIM KAFİYE
Yarım kafiyeler tek bir ünsüzün (sessiz harfin) benzeşmesi üzerine kurulan kafiyelerdir.
Benim her derdime ortak oL-dun
Ağlarsam ağladın, gülersem güL-dün

Bu beyitteki ses benzeşmesini (l) ünsüzleri meydana getirmektedir. İşte burada olduğu gibi sadece ünsüz harfler arasındaki benzeşmeye dayanan kafiyelere yarım kafiye denir.
TAM KAFİYE 
Yarım kafiyeyi oluşturan ünsüzden önceki ünlü de benzeşirse yani kafiye bir ünsüzle bir ünlüden oluşursa böyle kafiyelere tam kafiye denir.
Dedem koynunda yattıkça benimsin, ey güzel toprAK
Neler yapmış bu millet en yakın tarihe bir sor bAK
Süleyman Nazif

Yukarıdaki beyitte (toprAK-bAK) kelimelerinin (AK) sesleri tam kafiyeyi oluşturmaktadırlar. Çünkü (K) sevilerinden evvelki (A) ünlüleri de benzeşmektedir.
-1-
Ümidim nur dolu yüzün gibi AK
Sabır ipliğini sar yumak yumAK
Sen varken istemem hiç kimseden hAK
Sen bütün haklara bedelsin anam
Mustafa Yıldırım

ZENGİN KAFİYE
Ses benzerliği ikiden fazla harf/ses meydana getirmişse böyle kafiyelere zengin kafiye denir. Divan edebiyatındaki adı “mukayyed kafiye”dir. Aşağıdaki örnekte “arya” sesleri “angarya, malarya, palikarya, batarya” kelimelerinde tekrar edilmekte ve bu suretle ses benzerliğini dört ses meydana getirmiş olmaktadır:

İnan ki sevgili marya
Ve hepsi angARYA...
Sözünü ne çabuk unuttun Marya?
Bu tropikal zehir, bu müzmin malARYA
Yine birkaç çımacı, birkaç palikARYA,
Matemler içinde tekmil batARYA
Bekir Sıtkı Erdoğan
CİNASLI KAFİYE:
Cinaslı kafiyeler, zengin kafiyenin aşırı bir halidir. Anlamları aynı olan sesteş kelimelerin ya da kelime kümelerinin meydana getirdikleri kafiyelerdir:
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya?
Ben yârimden ayrılmam
Götürseler asmaya.

İkinci mısradaki “asmaya” (asma ağacına) anlamındadır. Dördüncü mısradaki “asmaya” (asmağa) anlamındadır: Asma: Bir kimseyi boğazına ip takıp sallandırmak.
   ALİTERASYON:[alliteration]       
                             
Âhenk vermek amacıyla cümle içinde aynı sesin sık sık tekrarlanmasına denir.
Türk edebiyatında aliterasyona nesirde ve şiirde eski çağlardan beri rastlanır. Sözgelişi Göktürk yazıtlarında aliterasyonlu cümleler vardır:
’Kızıl kanım tüketi kara terim yüğürti.(Kızıl kanım tükendi, kara terim aktı). Bu cümlede (K) sesleri sık sık tekrarlanmaktadır.
Dede Korkut kitabında da aliterasyona sıkça başvurulmuştur:
-1-
Tokuz ay Tar karnımda göTürdüğüm oğul
TOLAma BEşiklerde BElediğim oğul
TOLap TOLAp ağ südümü emzirdiğim oğul.

-2-
AK südünü emdiğim Kadınım ana,
AK pürçeKli izzetli canım anam,
AKAr sularına lanet etme.

Kafiye Üzerine Yorum:
Şiirde en önemli unsur, hiç şüphesiz kafiyedir. Kafiye, mısra sonlarında benzerlik gösteren ses ya da ses topluluklarıdır. Türk edebiyatında genellikle yarım, tam, zengin, cinaslı ve tunç kafiye çeşitleri kullanılmıştır. Kafiye şiire ahenk veren onu güzelleştiren şiir öğesidir.
Şu şiirdeki kafiyenin güzelliğine bakalım:

Evlerinin önü çardak
Elifin elinde bardak
Sanki yeşilbaşlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Yrd. Doç. Dr. Mehrali Calp (Kısaltılmıştır.)

Divan Edebiyatı Nazım Şekilleri

1.TERKîB-İ BEND


 

Bentlerle kurulan uzun bir nazım şeklidir. Her bent iki bölümdür. Birinci bölüme terkîb-hâne adı verilir. Kıt’a da denir. Genellikle  bend terimi kullanılır. Her bent,  5 ile 10 arasında  beyitlerden oluşur. Bentlerin uyak düzeni de  gazelin uyak düzenine  benzer. Bazen bentlerin bütün dizeleri her bentte ayrı ayrı  kendi aralarında kafiye (uyak) lenir. Bent sayısı 5 ile 10 beyit arasında değişir. Daha artık da olabilir. Bendin en son beytine vasıta beyiti ya da başka bir ifadeyle  bendiye denir. Bu beyit her bendin sonunda değişir ve kesinlikle kendi dizeleri arasında bentten ayrı olarak kafiye (uyak) lenir. Terkîb-i bendin kafiye (uyak) düzenine baktığımızda:  

aa  xa  xa  xa  xa  bb – cc  xc  xc  xc  xc  dd  ...

 

                                            TERKîB-İ BEND


1

Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestiz

Biz ehl-i harâbattanız mest-i elestiz

Ter dâmen olanlar bizi âlûde sanır lik

Biz mâil-i bûs-i leb-i câm u kef-i destiz

 

2.TERCİ`İ BEND


 

Biçim ve uyak yönünden terkib-i bende benzer. Yalnız, terci`-i bend de, bendleri birbirine bağlayan vasıta beyitleri her bendin sonunda yenilenir. Her biri 10 beyte yakın,10-12 bentlik bir şiir de bütün bentlerin böyle tek beyte bağlanabilmesi için,mana  yönünden hepsinin bu beyitle ilgilisinin  olması gerekir.  Her bendin sonunda Vasıta beytinin yinelenmesi şiire bir tek güzellik verdiği gibi anlam ilgisi kurma bakımından da güçlük doğurur.

Terci, bentlerde genellikle Tanrının gücü evrenin sonsuzluğu doğanın ve yaşamın karşıtlıkları gibi konular işlenir .Örnek:

Düşüp damı havaya hasreti gül –zâr-ı kaldım ben

Gidip nefh –i mesiha –veş sabah bimâr kaldım ben

Gül-i ümmid soldu müptelâ –i hâr kaldım ben

Bu gülşen  külhan oldu çeşmime  na-çâr kaldım ben

 

Şarâb –ı yese düştüm teşne –ı didâr kaldım ben

Başımdan aştı seyl-ab-ı keder bizâr kaldım ben

3. MÜSTEZAD:


 

Müstezadın  sözlük anlamına baktığımızda “artmış,çoğalmış,ziyadeleşmiş,  “ demektir.Divan Edebiyatı nazım şekli olan  Gazelin özel biçimine denir. Uzun dizeler ardına   kısa bir dize ekleyerek yazılır.Sonradan eklediğimiz  bu kısa dizeye ziyade denir. Uzun dizenin ölçüsüne bakacak olursak;

mef’ûlü  mefâ’îlü  mefâ’îlü  fa’ûlün;

Ziyade olan dizenin ölçüsü de ana kalıbın ilk ve son parçalarından oluşan

mef’ûlü    fa’ûlün’dür.

Sona eklenen ziyadelerin  asıl dizenin anlamını  tamamlar  asıl dizeden uzaklaşmayan nitelikte olması gerekir. Fakat genellikle  bu kurala  dikkat edilmeyerek  kısa dizelerden yalnızca şiirindurağanlığını yok etmek için yararlanılmıştır.

Örneğin, İzzet Molla’nın 3 beytini aldığımız aşağıdaki  müstezadında “Te’sîr-i  lisânın “  ve  “Bu bâğ-ı fenânın” ziyadeleri  “gerçekten ziyadedir” :

 

Bülbül yetişir  bağrımı hûn etti figânın

Zabt eyle dehânın

Hançer gibi deldi  ciğerim tîğ-i zebânın

Te’sîr-i lisânın

Çok çekti gam-ı  hârını gülzâr-ı  cihânın

Bu bâğ-ı fenânın

4. KIT’A:


 

Kıt’anın  sözlük  anlamına baktığımızda  ”cüz,parça, bölük, ”dür. Sadece ikinci ve dördüncü  dizeleri birbiriyle  uyaklı olan 2 beyitten oluşan nazım biçimine  denir. Bu türlü kıt’alara baktığımızda    genellikle dörtlük adıyla anılmaktadır.

Kit'a aların Uyak düzeni şöyledir:  x a – x a

Kıt’alarda,   beyitler arasında anlam birliği bulunur anlam süregelir  ve beyitler devamlı birbirini  tamamlayıcı niteliktedir. Kıt’a  nazım biçiminde şair mahlasını(Adını) kullanmaz. Fakat istisnai olarak  mahlas kullanılmış kıt’alar da vardır.

Kıtaların konuları çok çok değişiktir. Önemli bir düşünce,nükte, hikmet,  yergi olabilir. Örnekler:

Kalem olsun eli ol  kâtib-i  bed-tahrîrin

Ki  fesâd-ı  rakamı  sûrumuzu  şûr eyler

Gâh bir harf sukûtiyle eder nâdiri nâr

Gâh bir  nokta kusûriyle gözü kûr eyler;

(Fuzûlî)