İçinde ; Yastık, Yağmur, Keman, Anahtar, Fare, Yarın Gökkuşağı Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

 İçinde ;   Yastık,  Yağmur, Keman, Anahtar,  Fare, Yarın Gökkuşağı Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.


Sabah uyandığımda bu evdeki son gecemin de bitmiş olduğunu anladım. Ev eski ve rutubetli olduğu için babama sıkıntı çıkarıyordu. Babam astım olduğu için bu evde daha  durmak  imkansızdı. Küf ve havasızlık bizi iyice bunaltmıştı. Küflü evde kalmak akciğer kanserini de tetikliyormuş, geçen yıl öğretmenimiz Sabri  Bey anlatmıştı derste. Onun için yeni bir eve taşınacaktık. Hemen erkenden kalktım ve yatağımı, yorganımı, yastığımı yüklük yerine götürdüm. Okulların açılmasına henüz bir hafta vardı. Annem okullar açılmadan bir an önce yeni kiralık eve geçmemiz gerektiğini ve elimizi çabuk tutmamız gerektiğini söyledi. Yarına kadar işlerimiz bitirelim dedi.


 Bu arada   merrhaba akranlarım!


Ben Ecrin bu yıl altıncı sınıfa geçtim. Artık daha uzun boylu ve daha da büyük bir kız olmuştum. İki tane de kardeşim var. Kasım 7 yaşında, Oğuz ise henüz çok küçük ve iki yaşında. Babam sanayide eski arabaları tamir eden usta, annem ise benim güzeller güzeli annem ev hanımı ama evde dikiş nakış yaparak eve az da olsa kendi imkanı ile katkı sağlamaya çalışan koca yürekli bir devdir. Annem kahvaltıyı hazırlayıp bizi çağırdı. Kahvaltıda bizim Sivaslıların loluk dediği ıspanaklı börek ve peynirli börek vardı. O kadar güzel yapmıştı ki mis gibi kokuyordu. Sıcacık çayımız da hazır olmuş, bunların yanına da kendi yaptığı zeytinden ve pekmezden de koymuştu sofraya. Hep birlikte sofraya oturduk. Annem bugün hava soğuk , kalın giyinin çocuklar dedi. Perdeyi açıp dışarı izleyerek kahvaltı yapmaya başladık. O anda sağanak bir yağmur ve gök gürültüsü eşliğinde kahvaltı yapmaya devam ettik. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu  bugün. Bereket yağıyordu bugün, toprak ana yağmurla buluşunca  toprak daha da bir mutlu oluyor, üstündeki otların rengi de daha koyulaşıyordu sanki. Toprak ana doymuştu bugün yağmura. Yağmur yağdıktan sonra açan güneş sonrası gökyüzünde gökkuşağı belirdi. Aman Allah’ım ne muhteşem şeydi o renkler.  Mavi, yeşil, turuncu, lacivert, mor, kırmızı ve sarı renklerin cümbüşü vardı bugün. Hepsi birbirine karışmıştı adeta dans edercesine. Muhteşem bir manzaraydı ve herkesin görmesini isterdim  o anı. Hemen dışarı çıkıp altından geçeceğim diye koşarak evden çıktım.


 O renklerin uyumunu ve yağmur sonrası havanın sessizliğini dinleyerek kendimi doğanın içine bıraktım ve bir süre sessiz kalarak doğayı izledim. Annemin pencereden seslenişi ile kendime geldim.  Hadi Ecrin, daha çok işimiz var yavrum diye beni eve çağırdı. Hiç de iş göresim yoktu.


 

 Ev taşımak dünyanın en çileli işi bence. Çok sıkıcı ve karmaşık bir iş. Bitmek bilmeyen poşetleri doldurmak, mutfaktaki tencereleri, bardakları kırmadan kutulara yerleştirebilmek, annemin misafir takımlarını dikkatlice  kutusuna koymak ve daha bir sürü ince ayrıntı. Sabır gerektiren bir iş bu taşınma işi gerçekten.  Merdivenleri salına salına dördüncü kata çıktım. Annem  hazırlığa başlamıştı çoktan. Ben de ona yardıma koyuldum hemen. Akşama kadar yoğun bir şekilde çalıştık. Sıra kendi eşyalarıma gelmişti. Onları da kutularına yerleştirecektim. Hemen kemanımı kutusuna koymak için odama gittim. Benim narin kemanım çalınmayı bekler gibi nazlı nazlı bakıyordu bana. Onu güzel bir şekilde alıp kutusuna koydum . Çok seviyordum keman çalmayı. Huzur veriyordu bana. Küçüklükten keman yeteneğim olduğu için özel bir kursa göndermişti beni babam. Orada iyi bir şekilde keman çalmayı öğrenmiştim. Sonra başka işlere koyuldum. Daha sonra annemin yaptığı kek dilimi ve çay molası ile kırk dakika kadar ara verdik. Annemin yaptığı fındıklı ve üzümlü kekin tadı da tarif edilemeyecek kadar lezzetliydi. Annem kek ustasıdır zaten. Mis gibi kekler yapar ve komşular da annemin kekini çok severdi. Artık yeni komşularımıza yapar .

 

 

Aradan sonra geceye kadar çalıştık. Allah’ım bu ne bitmek bilmeyen bir çileydi. Ölüm çıktı çalışmaktan, hemen dişlerimi fırçalayıp, banyomu yapıp sıcak yatağıma koştum. Yattığım anda  uyumuştum  zaten, Sabah güneşinin gözüme vurması ile uyandım.  Hava şansımıza bugün açıktı, yağmur yoktu ama dünkü gökkuşağının hep kalmasını isterdim yukarılarda ama o bugün yoktu. Neyse konuya devam edeyim. Babam büyük bir kamyon getirtmişti. Hemen arkadaşlarının da yardımı ile eşyalar kamyona konuldu. Artık eski ev ile vedalaşma zamanıydı. Annem eski evi tertemiz edip anahtarını ev sahibine teslim ettikten sonra herkesle vedalaştı. Ağlayan komşularımız bile oldu bizim için. Biz de ağladık . Çünkü beş yıldır bu evde oturmuştuk. Anılarımız, eğlenceli hallerimiz, kötü günlerimizle koca bir beş yıl geçmişti burada. 


 

Apartmanın merdivenlerinden inerken bir şey gözüme çarptı. O da bir küçük fare hızla bir delikten içeri girdi ve gözlerden kayboldu. Biz gideceğiz ya herhalde bize veda etmek için çıkmıştı son kez dışarı.  Zavallı hayvanlar yiyecek bir şey arıyorlar. Onların doğası da bu ne yapsınlar. Ama annelerin en korkunç rüyalarıdır fare görmek. Ben de önceden korkardım ama artık korkmuyorum farelerden. İzlediğim bir kanalda bir adamın her türlü böceği yediğini gördükten sonra hayvanlardan dada böceklerden de korkmamaya başladım açıkçası. Babamın seslenmesi ile hızlı adımlarla aşağıya indim. Hepimiz de kamyona bindik ve artık veda zamanıydı. Komşulara el sallayarak Sivas’ın başka bir mahallesine taşındık. Yeni ev, yeni arkadaşlar beni bekliyordu. Umarım iyi insanlar bizi bekler ve yaşam güzel bir şekilde devam eder benim ve ailem için.




 

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme