FEMİNİZM

Dünyanın yaratılışı ile başlayan kadın erkek ilişkisindeki bu çalkantılı iniş çıkışlar, geçmişten günümüze hiç değişmeden varlığını sürdürmektedir. İlk insanı yaratan allah süphesiz ki ona bir eş sunacağını daha önceden düşünmüştü. Peki neden ilk önce Hz. Adem Yaratıldı da Hz. Havva yaratılmadı. Bu sorunun altında yatan deruni taassuf bilgisi ve varoluşu anlama çabası insanlığı yıllarca, asırlarca bir ayrımcılığın batağına götürmüştür. Her zaman ikinci planda olan kadın ata erkil toplumlarda çoğu zaman bir meta,  bir cinsel obje konunmundan öteye maaalesef ki geçememiştir. Ayrımcılığın başlangıcı olan güç iktidarı kadın erkek arasındaki eşitlik uçurumunu  büyütmüş. Arap toplumu ve diğer toplumlarda zamanla eğlence malzemesi olmaya başlayan kadın yaratılışındaki sırrı çözmeye çalışmadan çamur sokaklarda alnında leke ile yaşamaya devam etmektedir. Peki kadınlar erkekler için mi yaratıldı. Yaratılışın tek amacında kadın  erkeğin bir takım isteklerini mi karşılamaktı. İnsan oğlu asırlarca bu soruyu düşünmeden yaşadı kadının yaratılışındaki gizemi çözemeyen dünya erkek ve kadın arasında ki uçurumun her geçen gün artmasına neden oldu.


Zamanla değişen dünya beraberinde birtakım olguları da getirdi. Kadın ezilmişliğinin hat safhaya ulaştığı dönemde, kadının artık insan değeri olmadığı yıllarda rahmet peygamberi ve ona nazil olan kur’an kadına bakışta bambaşka bir soluk getirdi. Dünyanın yaratılışında beri duyulan kadının çığlığına gelen amansız bir yardım  gibi insanların kalplerine girdi.
Rum Suresi 21. Ayet’te şöyle ifade ediyo kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi “Sükûna ermeniz için size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun (kudretinin delillerindendir) ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen toplumlar için ibretler vardır.” Gerçekten düşünen toplumlar mıyız bilmiyorum ama ayette ibret alınması gereken birtakım olgular bulunmaktadır.Yıllarca düşünülenin aksine kadının erkeğin bir cinsel obje malzemesi olmadığını görmek aşikardır bu ayette. Esas mutluluğun ve huzurun birlikte olunabileceğine vurgu yapılan ayette kadının yıllr süren ezilmişliğine de bir başkaldırı olarak yorumlamak yanlış omaz galiba. Kadını allah erkeğe verilen en güzel hediye olarak ifade etmektedir. Acaba insanlar bu hediyenin farkında mıdır; kıymetini biliyormudur .


Peygamber efendimiz veda hutbesinde söyle ifade etmektedir kadının önemini; Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. Veda  hutbesinin bu bölümünde kadına verilen değer apacık görünmektedir. Kadınları allahın birer emaneti gibi göstermekle kadına yüce bir değer verilmektedir.Kadınların ve erkeklerin birbirleri üzerinde hakları olduğunu ifade ederek cahiliye döneminde tüm olguları yıkıp kadın erkek arasındaki eşitlikten söz etmektedir.
Allahın hem kendi kitabında hem de sonsuz rahmet peyganberi Hz Muhammet’in veda hutbesinde ifadeettiği gibi kadının erkeğin yanında özel bir değeri olduğunu görmekteyiz.Aslında kadınla erkek arasındaki bu bağın en temel şartı karşılıklı sevme ile başlıyor. Tüm evreni kuşatan aşk ve sevgi, Kerem’e dağları deldirten özlem Mecnun’a(Fuzuli)
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
يا رب بلای عشق ايله قيل آشنا بني
بر دم بلای عشقدن قیلما جدا بني
Yukarıda beyiti söyleten, Şeyh Galibe ateş denizinde mumdan bir gemi ile yolculuk yaptıran sevgiliye olan aşk değil de peki nedir ?
İnsanın birbirini sevmesi ile başlayan düzen kadını erkeğe, erkeği ise kadına daha da yaklaştırarak sadece bir cinsel obje olmaktan çıkarıp onun kalbine yönelmeyi ve sonsuz sevgi ve merhamete ermesini sağlamıştır. İnsan kalbi bir elma misali yarısı erkekte yarısı ise onun eşindedir. Tam olmadığı sürece çürümeye mahkûmdur.
İslam dini bu nedenledir ki aile kurmaya aile mutluluğuna çok önem vermektedir. Çünkü aile içerisinde mutlu olmayan sevgisiz insan hırçın olmaktadır. Kalbinin karardığını görmek hiçte zor değildir.
Sevgi noktasına kadar her şeyin düzene girdiği dünya düzenini  yeni çağ Avrupa’sı yeniden sallayacaktır. Bu seferki tartışmanın konusu ise sevgiden uzaklaşan bir akım Feminizm.
Kadın-erkek benzeşmesi yasağı, giyim-kuşamda, hal-hareket ve benzeri konularda erkeklerin kadınlara, kadınların erkeklere benzemesinin haram olduğu ile ilgili, çok değerli ve kıymetli  bazı önemli  hadisler vardır.
-Resûlullah (s.a.v.), kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lânet etti." (Buhârî, Libâs 62. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 28; Tirmizî, Edeb 24; İbni Mâce, Nikâh22)

"Resûlullah (s.a.v.), kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lânet etti."
 (Buhari, Libâs 61)

"Resûlullah (s.a.v.), kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti."
 (Ebû Dâvûd, Libas 28; bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, 2/325)
Avrupanın arkasına sığındıgı feminizm işte budur.
İYİ GÜNLER

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme