umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cümlenin Taşıdığı Duygular

a.Hayıflanma:

Acınmak,üzülmek,yerinmek ya da kaçırılan bir fırsattan dolayı esef etmek demektir.
ÖR:”Keşke annemin değerini o hayatta iken bilseydim.”
“Nasıl geçti habersiz O güzelim senelerim.”

b.Çaresizlik:

Elden bir şey gelmemesi, çaresiz olma durumudur.
ÖR:”Çileli doğmuşum zaten ezelden Hasrete alıştım ne gelir elden.”
“Zulüm diken gibi bürümüş kenti Boynu bükük kalmış mor menekşem.”

c.Yakınma:

İçinde bulunulan durumdan memnun olmamak,şikayetçi olmaktır.
ÖR:”Bir de sözüme kulak verse.”
“Oysa günümüzde artık masalın sade- ce adı kaldı.”
“Bu çocuklar dur durak bilmiyor.”

d.Sitem:

Sevilen,güvenilen bir kimseye karşı,yaptığı hareketin ya da söylediği sözün,üzüntü uyandırdığını öfkelenmeden belirtmektir.
ÖR:”Sen de mi Bürütüs?”
“Güvendiğim dağlara kar yağmış.”
“Bir ibadet gibi beklerim burada Selam vermeden geçer sevgili.”

e.Takdir Etme:

Bir kimseyi yaptığı bir işten dolayı övmek.
ÖR:”Bu yazarımız yıllarca bıkmadan usan- madan çalıştı.”
“Tablo dediğin böyle olur.”
“Bu türkü bundan daha iyi yorumlana- mazdı.”

f.Umut:

İçinde bulunulan olumsuz duruma karşın gelecekte bazı şeylerin düzeleceğine inanmak.
ÖR:”Varsın zulüm bütün dünyayı sarsın Varsın sevinçler başka bahara kalsın.”
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın elbet bizim elbet bizimdir
Gün doğmuş,gün batmış ebet bizimdir.

g.Yaşama Dileği:

Neşe,sevinç,hayattan keyif alma.
ÖR:”Bugün hava güzel İçim içime sığmıyor.”
“Ne güzel dönüyor çemberim Hiç bitmese horoz şekerim.”

h.Karamsarlık:

Hayata ya da içinde bulu- nulan duruma kötümser olarak bakmaktır.
ÖR:”Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım Gün kasvet,gece kasvet”
“Ne göz yaşı avutur gönülleri Ne bir müjde güldürür bu yüzleri”

VEDALARIN MEVSİMİ

Yaz yorgun bir kalp bırakmıştı bu sonbahar. Nasıl bir yorgunluktu ki bu, kalbi sonbaharında son kez atmaya yemin etmişti.

Onu bu sondan geri çevirmek boynu bükük kelimelere kalmıştı; ama onlarda susmuşluklarla, boğazına düğümlenmiş mutluluklarla o kadar doluydular ki, sonbaharın sarı gözyaşlarına tutulmuş sonuna giden bir kalbi kolsuz tesellileriyle tutamazlardı.

Bu bitkin kalbin sahibi şimdi taş kalplisini hatırlayıp öfkesini taşlardan alıyor, onları canını acıtmayacak kadar uzağa fırlatmak istiyordu.

Neden, kalbine gelişiyle huzuru, gidişiyle sonbaharı getiren bu hayali hayatından silemiyordu ;  ve neden gözlerinde sonbaharı saklayan bu hayal, bu sonların baharını kalbine atmış; onu, sarı ölümlere, hareketsiz çırpınışları ve kuru yüzlerde ıslak bakışlara mahkûm etmişti.

Artık, nedenler takvim yapraklarında bir umut, cama tutunup sonra diğerleri gibi kayan yağmur taneciklerine soruluyordu.
Unutulmak bir alın yazısıydı; ama unutmamak bir lanet olmalıydı. Bir lanet onu yağmurlu günlere hapsetmiş, umut krallığını yıkıp orayı keşke bataklıklarına çevrilmişti. Şimdi avare avare dolaşmak, bitişlerin efendisi olan bir bahara sımsıkı tutunmak düşmüştü genç yalnıza.

Ve düşüyordu son yaprak ya ağaçtan ya da bir kan gibi gözlerden; bu düşüş yeni bir çıkış olmalıydı, bu sarı ölüm beyaz bir tebessüm uyandırmalıydı, inançları saklamalı huzuru aramaktan beklide vazgeçmeliydi.

Yapılacak tek şey kalmıştı; yırtılmaktan son anda kurtulan bir resme bakıp ona; elveda ilk ve sonbaharım demek.
ÖZGÜL BERKTAŞ

Geleceğe Geç Kaldım

Şimdi bir dur ve düşün. Sadece düşün. Hayattan neler istiyorsun? Neler yapabilirsin? Senin için en önemli olan şey ne? En önemlisi de senin yaşama amacın ne?


Her insanın yaşamak için sebebi vardır. Tıpkı ölmek için sebebi olduğu gibi. Ölümün sebebini çok kolay anlatabiliriz. En kötü ihtimalle “ecel” der, suçu Azrail’in üzerine atarız. Peki, sizin yaşama sebebiniz ne? Gerçekten yaşıyor musunuz?


Nefes alıp vermek değildi yaşamak. Yaşıtlarıma göre erken anladım bunu. Sevmekti… Sevilmekti. Ait olup sahip olmaktı aynı zamanda…


Kime aittim ben? Kime sahiptim? Kendime bile ait olmadığımı anladım bir zaman sonra. Ben kendimi bile tanımıyordum henüz. Sorsalar bana “Sen kimsin?” diye, kısaca adımı söyler geçerdim. Ne bir sıfatım vardı ne de yüklemim... Eksiltili cümleler içinde yüklemini arayan zavallı bir özneydim.


Hayatımın sınırlarını ne zaman çizmeye başlayacağım? Kimim, neyim, hangi rolde hangi zamandayım? Şimdiki zamanı bulamıyorum. Geçmiş zaman sandalı çoktan demir aldı. Gelecek zamana ise geç kaldım. Geniş zaman derseniz… İnanın ona bile sığmam.


Ecem Çevikdil

Umudum Yeni Çiçek Açtı

Umut hayattan bir şeyler beklemek ya da hayata el açıp dilenmek olsa gerek. Biraz zavallıca biraz acınası. Umutlarım yaşımdan büyük, yaşadıklarımdan küçük. İkisini nasıl eşitleyeceğim  doğrusu bilemiyorum.

Büyük bir zindanda tek başına hapsedilmiş gibiyim. Yeni dikilin bir gül fidanını bir avuç toprağa ve bir damla can suyana özlemi gibi camdan dışarıya bakıyorum elimi uzattığımda elimden tutacak bir baka ele...Babaları ve annelerin çocuklarına sarılmalarını her gördüğümde içimde ayrı bir sızı oluyor. Çöp dolu nehirlerde boğuluyorum gibi, biraz kirli biraz nefessiz ve elimi atacağım bir dalın olmadığı o iğrenç çöp dolu nehirlerde...Çok çalışacağım, işte o an geldi, aklıma  tüm bu çaresizliklerimi getirerek kurtulma yolları aradım. Öncelikle ileride keşkelerim olmaması için güzelse hayata sıkı sıkı sarılarak okuyacağım ve ileride güzel bir meslek sahibi olacağım. Benimde o özendiğim hayatlar gibi sorunsuz sevgi dolu bir ailem olacak ve bende toplumda önemli bir yere geleceğim. 

İyi bir insan olacağım, herkese yardım edeceğim o boğulduğum çöp nehirleri tertemiz edeceğim.


Bir avuç umudun hayatımı değiştirmesi ve bana bu kararları aldırması o kadar güzel bir duygu ki.  Şunu fark ettim ki meğerse benim sıkıntılarım, üzüntülerim değil umudum yokmuş hayata karşı ondan hep böyle kırılganmışım ama şimdi bakıyorum da ne güzel şeymiş umut kurmak insanın hayata olan gücü artıyor. Umudunuzu hiç yitirmeyin olur mu?

Melek Gökdemir