özlemek konulu kompozisyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özlemek konulu kompozisyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Özlüyorum

 Özlemek çok karmaşık bir duygudur ki insanın yüreğinin en derinine işler. Özlem o kadar garip bir duygudur ki diğer duygularımız zamanla küllenirken o gün geçtikçe daha da alevlenir.

     Uzaktaki bir sevdiğimize ya da yanıbaşımızda olmasına rağmen yanına yaklaşamadığımız birine özlem duyarız. Zaman gelir bir dolu anı ile geçmiş olan güzel günlerimize özlem duyarız. Daha bir sürü özlem duyduğumuz şey vardır şu hayatta. 

     Özlemek deyince aklımıza elbette kavuşmak da gelir. Özlediğine kavuşmak hepimiz için dünyanın tüm servetlerine değecek kadar kıymetlidir. Kişi hasretini çektiği şeye kavuşmak için ölümü bile isteyebilir. Mevlana'nın Mevla'sına kavuşmayı beklerken öleceği günü "vuslat günü" olarak tanımlaması bu yüzden değil midir? 

     Özlem her geçen gün daha da dayanılmaz bir eziyet verir insana. Kavuşmayı bekledikçe daha da dert kaplar insanın yüreğini. Hele bir de insan kavuşma ihtimalinin kalmadığına inanırsa nefes alamıyor gibi hisseder kendini. 

     Ne olursa olsun, ister özlediklerimize kavuşabilelim isterse de kavuşamayalım özlemek çok güzel bir duygu. Sevgiyi ve bağlılığı perçinleyen özlediklerimizin kıymetini anlamamızı sağlayan bir his. Özlemi vuslata çevirmek bizim elimizde. Her türlü imkanı kullanarak özlediklerimize kavuşmanın yollarını aramalıyız. Bu uğurda kaybetmek korkusu yaşıyorsak eğer yeteri kadar özlememişiz demektir.

BİR SOKAK BİR ŞAİR VE BİR ŞİİR

Bir ressam düşünüyorum. Bir elinde boya paleti, diğerinde yapacağı vuruşa uygun bir fırça, karşısında tuval. Bembeyaz tuvale bakıyor, bir renk seçiyor, fırçayı boyaya batırıyor ve tuvale sürüyor. Resim çizilmeye başlıyor.

Bir pencere yapıyor, pencerede güzel bir bayan ya da bir erkek. Pencerenin hemen yanında bir balkon, masa ve üzerinde boş bir veya iki çay bardağı, çaydanlık ve demlik duruyor. Balkon kapısının önünde bir çift terlik görünür. Bayan ya da erkek evin önünden geçen sokağın başına bakıyor. Sokakta kimsecikler yok.

Gökyüzü bulutlu. Etrafta biraz sis var. Kaldırımların kenarındaki ağaçların yaprakları sararmış. Hafif bir rüzgâr dökülen yaprakları savuruyor.

Bekleyenin yüzünde hafif bir gülümseme var. Yolun ucunda da bir gölgeyi görür gibi.
Şimdi diyeceksiniz ki " Şiir bunun neresinde?". İşte garipçe bir bakış şiire. Bu resim şiir yazılırken şairin beyninde gördüğüdür. Kısaca bu resim şiirdir. Kendini bu resimde bir yere koyar ve yazar. Artık tuval ekran ya da kâğıttır, renk hissettikleri, kelimeler ise fırçadır. Şair evin içinde gezer, duvarların arkasını görür ve yazar.

Bu resimde şair ya beklenen ya da bekleyen olur. Beklemek konu olduğuna göre bu resimde hasret vardır, ayrılık vardır, acı vardır. Demek ki mısralarda acıdan hasretten bekleyişten, gelmeyişten bahsedecektir. Evin penceresinden bahsetmez. Beklenilen yeri okuyanın gönlüne bırakır. Ama boş bardaklar yahut bardakların, kaşıkların tekliği, şiddetli bir kavuşma isteğini, yalnızlıktan bıkıldığını ifade eder.

Bekleyişin sonunda vuslat veya uzun süre beklendiği için ölüm de olabilir. Bekleyenin yüzünden bahsedebilir, cinsiyetinden de imalarda bulunabilir. Yahut hiç bahsetmez. Cinsiyeti okuyana göre değişen bir şiir olur.

Nasıl mı, “Bıyıklarını, geniş omuzlarını, güçlü kollarını…” derse şiirin bir yerinde, bekleyen bayan olur, beklenen erkek, ama “saçlarının yumuşaklığını özledim, gamzelerini, kirpiklerinin yüreğime saplanmasını özledim” derse, bu defa beklenen bayan olur. Bu tür ifadeler de şiirin cinsiyetini belirler. Artık cinsiyeti olmayan ve bu resme uygun bir şiir yazabiliriz.

Beklemek
Kim sever sessizliği,
Kimsesizliği kim sever,
Bir bardak çay karşılıklı içilmezse eğer,
Kim sever demi, kim sever demsizliği?
Hep boynu bükük durdu
İçi bir türlü dolmayan, balkondaki terlikler…
İnanmazsın, kapının tokmağı, zilin düğmesi bile
Gece gündüz üşenmez, dokunacak bir el bekler…
Gölgeler gölgelerin ardına gizlenir
Gün ışığından mahrum, sislidir sokaklar
Ayak seslerini örter her an
Beklemekten yorgun, üzgün düşen yapraklar.
Yastık tek, yorgan tek, tabak, kaşık, çatal tek
Hep aynı dudakta yalnızlık türküleri söylenir,
Hüznüm beni aşar,
Evin her köşesi bana bakar, hüzünlenir…
Giden oldu da, gelen yok,
Beklenen neden gelmez…
Ellerimin hiç biri bir türlü,
Bir türlü başka bir ele değmez, değemez…
Boşluk her odaya yerleşmiş,
Kendi kendine konuşur, duyamam,
Öyle alıştım ki, kurtar Ya Rab
Yanımda bir nefes olmazsa, ben, ben uyuyamam
Uyuyamam.
İşte bu resmin şiiri. Olmuş mu dersiniz. Üstelik cinsiyeti de yok.

TURGUT UZDU