ABDÜLHAK HAMİT TARHAN

HAYATI:


Abdülhak Hamit, 1852 yılında İstanbul’da doğdu. Öğrenimine İstanbul’da başladı. 1861’de Paris’e giderek öğrenimine devam etti. Bir süre sonra memuriyet hayatına başladı ve 1866’da Tarhan’a elçi tayin edilen babasıyla İran’a gitti. Babasının ölümü üzerine İstanbul’a döndü. 1871’de Fatma Hanım ile evlendi. 1876-1878 yılları arasında Paris sefareti ikinci katipliğiyle Paris’te bulundu. 1882’de Bombay başkonsolosu oldu. Fatma Hanım’ın verem hastalığının ilerlemesi üzerine İstanbul’a gelmek zorunda kaldı. Beyrut’a geldiklerinde Fatma Hanım öldü. Bir süre sonra Londra başkatipliğine tayin edildi. Londra’da bulunduğu sırada ikinci evliliğini yaptı.

1928’de İstanbul milletvekili oldu. 13 Nisan 1937 yılında İstanbul’da vefat etti.

 

Hamit’in İçinde Yaşadığı Dönemin Özellikleri :


 

Abdülhak Hamit Tanzimat dönemi sanatçılarındandır. İçinde yaşadığı dönem Türkiye’nin kapılarını batı medeniyetine açtığı bir dönemdir. Batı ile kültürel ilişkilerin hızlandığı bir dönemdir. Bu devrin edebiyatçıları çalışmalarını şu konular üzerinde topladılar: Sosyal hayat, edebiyat, eğitim. Abdülhak Hamit’in içinde bulunduğu Tanzimat edebiyatı, ferdin hürriyeti prensibini kabul eder.

Bu dönem edebiyatçıları için batı edebiyatı demek Fransız edebiyatı demekti. Fransız edebiyatını tanıtan yazılar yapılan tercümeler bu devrin gazete ve dergilerinde yer almıştır. Tanzimat döneminde Osmanlıcılık, Türkçülük gibi akımlar yanında realist ve materyalist fikirler de belirmeye başlamıştır.

 

ESERLERİ


Abdülhak Hamit’in şiirleri, manzumeleri, mensur yazıları ve tiyatro eserleri vardır.

Şiirleri ve şiir kitapları: Hamit, şiire batılı bir anlayışla nazım yeniliklerini getiren ilk şairdir. Tanzimat şiiriyle didaktizme yönelen Türk şiirine gündelik hayat, aşk, tabiat, yurt sevgisi, ölüm ve metafizik düşünceler onunla girdi. Şiirlerinde kendilerine has bir dil ortaya koydu. Daha önce sadeleşmeye yönelen edebiyat dili, onun şiirlerinde sadelikten uzaklaştı.

Tarhan’ın şiirlerinde dil ve muhteva bakımından bir karışıklık göze çarpar. Hem Doğu’ya hem Fransız şiirine özgü nazım şekilleri kullanmıştır. Hamit’in divan şiiri etkisinde yapılmış manzumeleri, divan nazım şekliyle yazılmış şiirleri vardır. Şairin bizzat bir araya topladığı şiirleri şunlardır:

BELDE: Divaneliklerim diye adlandırılan bu şiir mecmuasında Tanzimat devri için büyük yeniliklerle örülmüş şiirler vardır. Hamit, bu şiirlerinde mısralarında istediği gibi sıralamış, kafiyeleri mısraların sonuna yerleştirmiştir. Bu şiirlerinde zaman zaman Fransızca kafiyelere yer vermiştir. Bu şiirler yazıldığı tarihten 10 yıl sonra neşredilmiştir.

SAHRA: Bu eser, yeni Türk edebiyatında Pastoral şiirin ilk örneği olarak tanınmıştır. Hamit, bu eserinde kır hayatını, bu hayatın dinlendirici güzelliklerini çeşitli manzumeler halinde yazmıştır.

Sahra’yı oluşturan manzumeler şekil ve kafiye bakımından Belde’deki gibi serbest ve yenidir. Aynı manzumede aruzun değişik vezinlerini kullanmak ve ya mısralara Fransızca kafiyeler koymak veya gölün kenarında demek yerine Lak’ın kıyısında demek o devir yeniliklerindendir.

MAKBER: Hamit’in ölüm karşısındaki feryatlarını yansıtır. Bu eserin mısralarında Leyla vü Mecnun ve Hüsn ü Aşk tesiri hissedilmektedir.

Makber, Hamit tarafından, ilk karısı Fatma Hanım’ın ölümünün ardından yazılmıştır. Bu eser kısmem Beyrut’da yazılmıştır. Eserlerde yer yer vicdan azabına benzer ızdıraplar ve sevilen bir kadından ayrılışın acısı duyulmaktadır.

ÖLÜ: Yine Fatma Hanım’ın ölüm acısıyla yazılmıştır. Ölü, kaside şeklinde ve 16’şar beyitlik 10 manzume halinde yazılmıştır.

HACLE: Şair, bu eserinde eşinin ölüm acısı karşısında kendini avutmaya başarır. Eşinin ölümü artık bir hatıra haline gelmeye başlar ve şair metafizik düşüncelerinden sıyrılır. Bu eserde Hamit, yeni bir evlilik düşünmektedir.

BİR SEFİLENİN HASBİHALİ: Mesnevi şeklinde yazılmıştır. Hamit, bu eseri Victor Hugo’nun, Sefiller adlı romanından ilham alarak yazmıştır. Eser, bir genç tarafından aldatılan bir köylü kızın yaşadıklarını anlatır.

TİYATRO ESERLERİ:

Hamit’in tiyatrolarında yaşayan insanlar kadar ölülere ve ruhlara da yer verilmiştir. Bu tiyatrolarda dünya tarihinin büyükleri yeniden hayata dönmüşlerdir. Cinler, periler, ruhlar, hayaletler, konuşan mezarlar, savaşan ordular tiyatro eserlerinin konularındandır.

Hamit, eserlerinin bir kısmını Aruz; bir kısmını da Hece vezniyle yazmıştır. Hamit’in eserleri ağır bir dille yazıldığından sahneye elverişli değildir.

Macera-yı Aşk; Hamit’in ilk tiyatro eseridir. Diğer bir eseri Sabr ü Sebat’tır. Ayrıca İçli Kız, Liberte, Sardanpal gibi tiyatro eserleri vardır.

Tarhan’ın Tarık adlı mensur piyesi Endülüs’ün Emeviler tarafından fethi olayını sahneye taşımıştır.

 Nesteren: Hamit’in Corneille’i yakından tanıdıktan sonra kaleme aldığı manzum bir dramdır. Zalim bir hükümdara karşı halkın başkaldırışını anlatır. Hamit bu eserden dolayı Abdülhamit’in emriyle görevden alındı.

Tezer: Bu yapıtı Müslümanlık ve Hristiyanlık arasındaki mücadeleyi anlatır. Hamit, bu eserini diğerlerine nazaran daha uygun bir teknikle yazmıştır.

 Eşber: Corneille‘nin Horace isimli eserlerinden izler taşıyan yapıt, baştan sona kadar kahramanlık teması içerir.

 Finten: Hamlet’i, Otello’yu andıran bazı sahnelerine rağmen, Finten insan karakterlerini bir araya getiren bir eserdir. Bu eserdeki dil ağırdır ve seyredilirken değil, okunurken bile anlaşılması zordur.

Vicdan Azabı: Bu eser, Şehzade Mustafa’yı Hürrem Sultan’ın, kendi oğlunu iktidar yapabilmek için ortaya attığı iftiralar yüzünden öldürten Kanuni’nin yaşadığı vicdan azabını anlatır.

Sayıları yirmiyi bulan piyeslerin hepsi dramdır. Olağanüstü olaylara yer vermesi, kahramanların karakterinde aşırılığa kaçması ve parlak konuşmalara yer vermesi açısından romantik dramın etkisi altındadır. Shakeskpeare’den etkilenen yazar doğaüstü olaylara yer verir.

İlk piyeslerinde tiyatro tekniğine uyan Hamit, sonraları piyeslerini okunmak için yazmaya başlamıştır. İlk piyeslerinde konuşma diline ve üslübuna yaklaştığı halde sonraki eserlerinde bu dilden uzaklaşmaya başlamıştır.

Alıntıdır...............

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme