İşitmenin Fiziksel Yönü


İşitme temel duyularımızdan biridir. Konuştuğumuz dil, büyük ölçüde işitme duyumları üzerine kurulmuştur. İşitme kaybı olanların konuşma becerilerini geliştiremedikleri bilinmektedir.

İşitme ile dinleme arasındaki ilişkiyi açıklamadan önce, işitme sürecinde rol alan işitme organı kulağın yapısı ve işitmenin fiziksel yönü üzerinde duralım.

Ses dalgaları:“Ses duyusu, sıkışan ve gevşeyen hava moleküllerinin meydana getirdiği ses dalgalarının kulaktaki alıcı hücreleri etkilemesi ile oluşur. Durgun bir havuza taş attığınızda taşın düştüğü yer merkez olmak üzere, merkezden uzaklaşan ve uzaklaştıkça büyüyen halkalar görürsünüz. Halkalar merkezden uzaklaşarak büyüdükçe, kuvvetlerinden kaybederler ve belirli bir uzaklıktan sonra ortadan kaybolurlar. Su yüzeyinde gördüğümüz bu dalgaları, su moleküllerinin bir araya gelerek sıkışması ve daha sonra gevşemesi meydana getirir.

Ses dalgaları da aynı biçimde oluşur. Belirli bir ses kaynağı, örneğin bir davula vurulan tokmak, hava moleküllerinin bir araya sıkışıp daha sonra gevşemesine yol açar. Davula vurulan tokmaktaki mekanik enerji, davulun derisini tokmağın vuruluş şiddetine orantılı olarak titreştirir. Titreşen deri, kendisine temas eden hava moleküllerini harekete geçirir. Hava moleküllerinin titreşimi demek, moleküllerin sıkışması (compression) ve sıkışmayı takiben gevşemesi (rarefaction) demektir. Gevşeme ve sıkışma birbirini izleyerek hava titreşimini oluşturur. Hava titreşimlerinin hızı deniz düzeyinde saniyede340 metrecivarındadır.

Bir ses dalgasının önemli üç boyutu vardır: frekans, genlik ve karmaşıklık.

Frekans: Saniyedeki tekrar miktarı, o ses dalgasının frekansını (frequency) oluşturur. Sesin frekansı hertz (Hz) birimiyle ölçülür ve saniyedeki dalga sayısını ifade eder. Sesin frekans değişimini,  o sesin perdesinin (pitch)  yükselmesi ya da azalması olarak algılanır. Yüksek frekanslı (dolayısıyla kısa dalga boylu) sesler yüksek perdeden, alçak frekanslı (dolayısıyla uzun dalga boylu) sesler alçak perdeden ses çıkarırlar.

Kulağımız ses dalgalarının hepsini duyma yeteneğine sahip değildir. İnsan kulağı yaklaşık 20 ile 20.000 Hz arasındaki sesleri duyabilir.

Genlik: Bir ses dalgasının genliği (amplitude), o sesin şiddet derecesini belirler. Sesin şiddet derecesi yani genliği, desibel (dB) birimiyle ölçülür. Desibel (dB) ses şiddetini ölçmek için kullanılan bir birimdir.

Birisine, “Yüksek sesle konuşma!” denildiği zaman fizik bilimleri terimleri içinde “Sesin genliğini azalt.” diyoruz. Sesin şiddeti arttıkça kulağı rahatsız etmeye başlar ve 120 desibeli geçince işitene acı hissi verir.

Bir kimse 90 dB’lik bir sese sürekli maruz bırakılırsa, o kimsenin işitme yeteneğinde zamanla bozulma başlar ve kulak duyarlığını kaybeder. Bilim adamları, uzun süre şiddetli gürültüye maruz kalmanın bireyin işitme duyusuna bazen kalıcı olmak üzere zarar verebileceğini bildirmektedir.

Karmaşıklık: Günlük hayatta duyduğumuz sesler, tek sesli değildir, birçok ses aynı anda birbirini etkileyerek kulağımıza gelir. Sesin bir temel frekansı ve bir de bu frekansın katsayıları olan armonileri (overtones) vardır. Temel ses tonunun tepeleri ve vadileri karmaşık ses dalgasında da kendini gösterir.” (Cüceloğlu, 1996, s. 108-109)

kulak dış kulak, orta kulak ve iç kulak olmak üzere üç kısımdan oluşur.


 

Dış kulak, kulak kepçesiyle işitme kanalından oluşur ve dış çevredeki ses dalgalarını alıp kulak zarına yöneltme işini görür. Kulak zarı dış kulakla orta kulak arasında yer alan ince zara verilen isimdir.

Orta kulak kıkırdaktan oluşmuş bir boşluktur ve burada birbiriyle bağlantılı üç kemik parçası yer alır. Kulak zarıyla temas eden kemiğe, biçiminden dolayı çekiç (hammer) adı verilir. Çekice temas eden ikinci kemiğin adı örs (anvil) ve ona temas eden üçüncü kemiğin adı da üzengi (stirrup)dir. Üzengi, oval pencere denen ve orta kulakla iç kulak arasında yer alan bir zarla temas halindedir. Bu zara oval görünüşünden dolayı oval pencere adı verilir.

Ses, kulak kepçesi ve işitme kanalından kulak zarına gelince, ses dalgasının biraz önce incelediğimiz dalga boyu, frekansı ve şiddeti gibi özelliklerine bağlı olarak kulak zarını titreştirir. Kulak zarının titreşimi sırayla çekiç kemiği, örs kemiği, üzengi kemiği ve oval pencereyi titreştirir.

                Buraya kadar sesin iletimi tamamıyla fiziksel bir olay olarak gerçekleşir. Kulak zarının yüzeyi oval pencerenin yüzeyinden daha büyük olduğundan, kulak zarındaki titreşim şiddet kazanarak oval pencereye ulaşır. Ses kulak zarına gelinceye kadar gücünden kaybettiğinden, oval pencere azalan gücü telafi eder.

Kulağın iç yapısında salyangoz (köklea/cochlea) biçiminde içi sıvı dolu bir kısım vardır. Oval penceredeki titreşimler salyangoz içindeki sıvıyı titreştirir. Salyangozun iç duvarında baziler zar (basilar membranc) denen bir kısım vardır. Ses titreşimine uygun olarak baziler zar titreşim yapar. Bu hareket korti organı (organ of corti) denilen kısımda bulunan alıcı kirpiksi hücreleri uyarır. Salyangozdaki sıvı dışarıdaki sesin özelliklerine göre titreşmeye başlayınca, alıcı sinir hücreleri mekanik enerjiyi sinirsel enerjiye dönüştürürler ve sinirsel enerjiyi beyin, ses olarak algılar.

Yrd.Doç.Dr. Mehrali Calp

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme