Ağıt


Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir. Ölümden duyulan üzüntü ile birlikte ölenin iyilikleri de anlatılır.

Anonim halk şiiri malı olan ağıtlar da vardır. Bunlar genellikle genç yaşta ölen kız ve delikanlılar için söylenir. Ayrıca gelin olup anasının evinden ayrılan kızlar için de ağıtlar yakılır.




Örnek:


 

Sefil baykuş ne gezersin bu yerde

Yok mudur vatanın illerin hani

Küsmüş müsün selâmımı almadın

Şeydâ bülbül şirin dillerin hani

 

Ecel tuzağını açamaz mısın

Açıp da içinden kaçamaz mısın

Azad eyleseler uçamaz mısın

Kırık mı kanadın kolların hani

 

Bir kuzu koyundan ayrı ki durdu

Yemez mi dağların kuşuyla kurdu

Katardan ayrıldın şahin mi vurdu

Turnam teleklerin tellerin hani

 

Aç mısın yok mudur ekmeğin aşın

Odan ne karanlık yok mudur ataşın

Hanidir güveyin hani yoldaşın

Hani kapın bacan yolların hani

 

Kara yerde mor menekşe biter mi

Yaz baharda İshak kuşu öter mi

Bahçede alışan çölde yatar mı

Uyan garip bülbül güllerin hani

 

Bunda yorgan döşek yastık var mıdır

Bu geniş dünyada yerin dar mıdır

Dalın tahta duvar önün yar mıdır

Yeşil başlı sunam göllerin hani

 

Körpe maral idin dağlarımızda

Dolanırdın sol u sağlarımızda

Taze fidan idin bağlarımızda

Felek mi budadı dalların hani

 

Gelinlik esvabın dar mı biçildi

Düğününde acı şerbet içildi

İlikle düğmele göğsün açıldı

Noldu kemer beste bellerin hani

 

Alışmış kaşların var mıdır kınası

Ala idi o gözlerin binası

Kocaldın mı on beş yılın sunası

Yok mudur tâkatin hallerin hani

 

Emmim kızı aç kapıyı gireyim

Hasta mısın hâlin hatrın sorayım

Susuz değil misin bir su vereyim

Çaylarda çalkanan sellerin hani

 

Yatarsın gaflette gamsız kaygusuz

Ninni balam ninni kalma uykusuz

Hem garip hem çıplak hem aç hem susuz

Felek fukarası malların hani

 

Her gelip geçtikçe selâm vereyim

Nişan-gâh taşına yüzüm süreyim

Kaldır nikâbını yüzün göreyim

Ne çok sararmışsın hallerin hani

 

Civan da canına böyle kıyar mı

Hasta başın taş yastığa koyar mı

Ergen kıza beyaz bezler uyar mı

Al giy allı balam şalların hani

Daha seyran-gâha çıkamaz mısın

Çıkıp da bağlara bakamaz mısın

Kaldırsam ayağa kakamaz mısın

Ver bana tutayım ellerin hani

 

Sende Hıfzî gibi tezden uyandın

Uyandın da taş yastığa dayandın

Aslı Hanım gibi kavruldun yandın

Yeller mi savurdu küllerini hani

(Hıfzî)

 

ALP ER TUNGA SAGUSU


 

Alp Er Tunga öldi mü?

Issız ajun kaldı mu?

Ödlek öçin aldı mu?

Emdi yürek yırtılur

 

Begler atın argurup

Kadgu anı turgurup

Mengzi yüzi sargarup

Körküm angar türtülür

 

Günümüz Türkçesiyle:

 

Alp Er Tunga öldü mü?

Kötü dünya kaldı mı?

Felek öcünü aldı mı?

Şimdi yürek yırtılır

 

Beğler atlarını yordurmuş

Kaygı onları durdurmuş

Benizleri sararmış

Sanki yüzlerine safran sürülür

 

YENİ BİLGİLER


 

Sagular işlediğimiz örnekten de anlaşılacağı gibi herkes tarafından sevilen kimselerin ölümüne üzüntüyü ifade eden şiirlerdir. Kopuz çalınarak söylenir.

 

Eski Türklerde, ölünün  arkasından üzüntüsünü göstermek için bir kişinin saçlarını çözüp elbisesini yırtarak ağlaması bir gelenektir. Hakanlar öldüğü zaman ise yuğ adı verilen büyük bir yas töreni yapılırdı. Bu törenlerde ozanlar sıgıtçı adı verilen ağıtçılar güzel sözler söyleyerek ölen kişinin niteliklerini anlatan ağıtlar söylerlerdi.

 

Bu gelenek halen varlığını sürdürmektedir. Halk arasında buna “ağıt yakmak” adı verilir. Geleneklerin korunduğu bazı köy ve kasabalarımızda ağıtçılar vardır. Ancak bu gelenek artık yok olmaktadır.

 

Alp Er Tunga Sagusu böyle ağızdan ağıza söylenerek zamanımıza kadar gelmiştir. Sagu bir hayat felsefesi taşımaktadır. Sanat değeri ise sade ve en derin söyleyişlere sahip olduğu için yüksektir.

 

Saguyu şekil olarak incelersek halk şiirimizin temel özelliklerini taşıdığını söyleyebiliriz.

_______________a  _______________c

_______________a  _______________c

_______________a  _______________c

_______________b  _______________b

 

Sagunun tamamı dokuz dörtlüktür. Ünlü dil bilginimiz Kaşgarlı Mahmut tarafından derlenmiştir.

Mehrali Calp

 

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme