Cumhuriyet’in İlk Sabahı Kitabında Geçen Alıntılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cumhuriyet’in İlk Sabahı Kitabında Geçen Alıntılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumhuriyet’in İlk Sabahı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Cumhuriyet’in İlk Sabahı Kitabında Geçen Alıntılar


Kitabımızın kahramanı olan çocuk Birinci Dünya Savaşı yıllarında annesi ile yaşar, babası cephede şehit düşmüştür ama yine de babasının geleceğine olan umudu kaybolmamıştır. Savaş yıllarını, umudu, birlik ve dayanışmayı anlatan harika bir eserdir.

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

"Atatürk Türkiye'si bozkırın ortasındaki bir ışıltıdır."

"Ben bir kere bindim," dedi hocamız. "Tren giderken yolda bir çeşme gördüm. Trenden atladım, indim. Abdest aldım, elimi yüzümü yıkadım, sonra trenin peşinden koşup yetiştim, tekrar bindim. O kadar yavaş işte bizim trenlerimiz," dedi. Hepimiz buna güldük. Ama hocamız "Gülmeyin, bu trenler askerlerimize silah taşıyor, daha hızlı olmaları lazım. Düşmanın treni bile hızlı, hem silahları, mermileri çok hem askerleri tok hem de trenleri hızlı," dedi. Sonra hepimiz sustuk.”

“Babamın şehit olduğunu o gün tüm satıcı arkadaşlara söyledim. Kimse üzülmedi. Hepimiz şehit çocuğuyduk. Neredeyse hiçbir çocuğun babası yanında değildi, hepsi cephedeydi. Hakkı'nın babası gibi gazi olup dönenler de vardı. Ben de babamın geri dönmesini isterdim, varsın gazi olsun.”


“Elalem kimdi bilmiyordum, ama her kimse annem ondan çok korkuyordu. Hep evde oturuyor, hiç dışarı çıkmıyordu.”

"Mustafa Kemal Atatürk cephede bile kitap okuyacak kadar gerçek bir kitap tutkunudur. Binlerce kitap okumuştur. Okuduğu bilinen kitap sayısı 4.300'den çoktur."

"Vatanın kurtulması mı daha önemli, çocukların iyileşmesi mi, sen söyleyiver!" dedim. "İkisi de önemli," dedi annem. "Nasıl ki vatansız çocuk olmazsa, çocuksuz da vatan olmaz. İkisi de önemli, ikisine de sevin, sevinmek parayla mı?"

“Ben evde ne istesem annem "Hele savaş bitsin" diyordu. Ben de yapacağım her şey için "Hele savaş bitsin" diyordum. Ama Mustafa Kemal öyle değildi, yapacakları için hiçbir zaman savaşın bitmesini beklemiyordu.”


“Babamı cephede gördünüz mü? -Cephedeki tüm babaları gördüm ben. Senin baban bundan böyle Cumhuriyet’tir çocuk.”

“Babamı cephede gördünüz mü? -Cephedeki tüm babaları gördüm ben. Senin baban bundan böyle Cumhuriyet’tir çocuk.”

“Mustafa Kemal Paşa mı istemiş? Şiir yarışması mıymış? Savaşın ortasında? (...) Mustafa Kemal Paşa ne yapacakmış ki şiiri? " (...) hani analarımız bizi uyuturken şarkı, türkü söylüyorlar ama uyandırırken bir şey demiyorlar. Bence bu uyandırma şarkısı gibi bir şey. Hani herkes uyansın, herkes birlik olsun, birbirine sarılsın, kocaman bir ordu olsun diye. "

Cumhuriyet’in İlk Sabahı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Cumhuriyet’in İlk Sabahı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Tarihçi İlber Ortaylı’nın yazdığı Cumhuriyet’in ilk sabahı adlı kitapta geçen alıntılar şunlardır:

"Mustafa Kemal Atatürk cephede bile kitap okuyacak kadar gerçek bir kitap tutkunudur. Binlerce kitap okumuştur. Okuduğu bilinen kitap sayısı 4.300'den çoktur."

"Atatürk Türkiye'si bozkırın ortasındaki bir ışıltıdır."

“Cumhuriyet'in ilk yıllarında halkın yüzde 85'i okuma yazma bilmiyordu.”

"27 Aralık 1919 günü Mustafa Kemal Paşa dan Ankara'ya geldiğinde çok varlıklı olmasa da belirli bir servet birikimine sahip, muhafazakâr görünümlü ancak dünya ile teması bulunan ve gayet örgütlü bir şehir ile karşılaşmıştı. Asıl önemlisi, stratejik önemi haiz demir yolu Ankara'ya kadar uzanmıştı. Ankara halkının Mustafa Kemal Paşa'ya ve teşebbüslerine desteği de açıktı. Bu yüzden Ankara, Millî Mücadele'nin merkezi haline geldi. Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşuyla da İstanbul hareketi Ankara'ya ve dolayısıyla Anadolu'ya entegre oldu. Ayrıca İstanbul'daki meclisin Ankara'ya taşınması bir meşruiyet esası olarak kullanıldı. İstanbul'daki hükümet artık işlevlerini yerine getirememesi sebebiyle millet adına bütün karar organlarının Ankara'da toplandığı vurgulandı. Ankara'nın Milli Mücadele'nin kazanılmasındaki rolü ise hiçbir zaman unutulmadı."


"29 Ağustos 1526 tarihindeki Mohaç zaferi Avrupa tarihinin değiştiği bir olay, Türklerin imparatorluğunun zirve noktası olarak kabul edilebilir. Yaklaşık 400 yıl sonra, 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde kazanılan zaferse, Türklerin Küçük Asya'daki anavatanlarını savunmalarının zaferidir ve beklenen bir başarıdır. Hatta şunu da ifade edebiliriz; 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu'ya giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu'dan asla çıkmayacağımızın belgesidir."

“Nihayet 30 Ağustos’ta o büyük haberi aldık. … O günden sonra ordumuz işgal altındaki şehirlerimizi tek tek geri alarak İzmir’e doğru ilerledi. Arka arkaya haberler geliyordu. Uşak kurtuldu! Eskişehir kurtuldu! Balıkesir kurtuldu! Aydın kurtuldu! Manisa kurtuldu! İzmir kurtuldu! Bursa kurtuldu!”

“Ben evde ne istesem annem "Hele savaş bitsin" diyordu. Ben de yapacağım her şey için "Hele savaş bitsin" diyordum. Ama Mustafa Kemal öyle değildi, yapacakları için hiçbir zaman savaşın bitmesini beklemiyordu.”

"Vatanın kurtulması mı daha önemli, çocukların iyileşmesi mi, sen söyleyiver!" dedim. "İkisi de önemli," dedi annem. "Nasıl ki vatansız çocuk olmazsa, çocuksuz da vatan olmaz. İkisi de önemli, ikisine de sevin, sevinmek parayla mı?"

“Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”

“Dünyaya gözlerimi bir savaşın ortasında açtım. Savaşın ortasının tam olarak neresi olduğunu bilmiyordum ama annem hep "Savaşın ortasında doğurdum ben seni," derdi. Ben de sanırdım ki annem de babamla savaşa gitmiş, cephede sağımızdan solumuzdan kurşunlar geçerken beni doğuruvermiş. Sonra babama "Oğlun doğdu İsmail Çavuş!" demişler. Babam sevinçten öyle bir çığlık atmış ki karşı tarafın as- kerleri korkup kaçmışlar. Sonra babam beni sevmiş, öpmüş. "Hadi siz eve dönün artık, benim biraz daha işim var," deyip, annemle beni memlekete göndermiş. Annem "Ben seni savaşın ortasında doğurdum," dedikçe, ben böyle hayal ederdim. Öyle olmadığını sonradan öğrendim.”


“Babamın şehit olduğunu o gün tüm satıcı arkadaşlara söyledim. Kimse üzülmedi. Hepimiz şehit çocuğuyduk. Neredeyse hiçbir çocuğun babası yanında değildi, hepsi cephedeydi. Hakkı'nın babası gibi gazi olup dönenler de vardı. Ben de babamın geri dönmesini isterdim, varsın gazi olsun.”

“Birinci Dünya Savaşı esasında bir Avrupa savaşıdır. Ama ilk defadır ki cephe gerisindeki halk bu kadar büyük sıkıntılara uğramış, çektikleri bu sıkıntılar ve kıtlık dolayısı ile dünyayı değiştirecek olaylara katılmıştır. Harbin sonunda Avrupa ve dünya çok değişecekti; çünkü "Büyük Harb" imparatorlukların yıkımını beraberinde getirmişti. Birinci Dünya Savaşı, Türk halkı için de en acı hatıralarla doludur. Cephede şehitlerin yanı sıra cephe gerisinde yokluktan, hastalıktan ölümler ve yoksulluk, çaresizlik dolu bir hayat söz konusudur"

Çocuk: Şehit oldu, zaten biliyorum ben bunu ama size bir soruvereyim dedim, babamı cephede gördünüz mü? Başkomutan: Cephedeki tüm babaları gördüm ben. Senin baban bundan böyle Cumhuriyet’tir çocuk dedi.”

“Günümüzde Türkiye artık merhametli insanların olduğu kalabalık bir topluluğa sahip onurlu bir millettir.”

“Evet, 1919'da Türkiye yenikti, bitkindi ama işgalcilerin hesaba katmadıkları şuydu: toplumun yüksek ve hızla örgütlenme niteliği... Mustafa Kemal ve arkadaşları işte bu inancı sabırla, kararlılıkla, büyük bir yüreklilikle ateşlediler. Bundan sonrasında tüm ülke kurtuluş için savaşacak, kurtuluş için yaşayacak, kurtuluş için nefes alacaktı...”

“Bayrak bir milletin namusudur, ayaklar altına alınamaz, “