Cumhuriyet’in
İlk Sabahı Kitabının Özeti
Birinci Dünya Savaşı yıllarını anlatan ve bu yıllarda küçük bir şehit çocuğu ve annesinin hüzünlü hikayesini anlatan bir Şermin Yaşar ve İlber Ortaylı eseridir. Küçük çocuk annesi ile birlikte yaşar çünkü babası Birinci Dünya Savaşı'nda cephede şehit düşmüştür. Çocuk başlarda babasının şehit düştüğünü bilmediği için onu mutla beklemeye devam etmekte ve bu umudunu da asla kaybetmemektedir. Arkadaşı Hakkı macun satarken kendisi de evin geçimine katkı sağlamak için şerbet yeri geldiği zaman da çörek satan çocuk tam bir vatan sevdalısı, merhametli, empati kurma becerisine sahip erdemli bir çocuktur bu çocuk. O yıllarda savaş devam ederken Anadolu halkı bir yandan yoksulluk, bir yandan da sayamadığımız birçok zorluklarla mücadele etmektedir. Çocuğun annesi ve diğer anneler cephedeki askerlere çarık dikmekte, onlara yiyecek bir şeyler hazırlamakta ve cephedeki askerlerimiz için için için ağlamakta, üzülmekte ve onlara dua etmeye devam etmektedirler. Kahramanımız olan küçük çocuk bir gün arkadaşı Hakkı’nın babasının cepheden sağ salim döndüğünü duyar ve Hakkı adına sevinir ama keşke benim babam da gelse diye içten içe dua etmeyi de ihmal etmez. Hakkı babasını uzun boylu, iri yarı, güçlü olarak hayal etmekte ve bunu kahramanımıza da söylemektedir ama gelen baba ne yazık ki savaşta dizden aşağısını kaybetmiş ve gazi olarak evine dönmüştür. Zayıflamış, benzi sararmış ve üzgün, sessiz bir babadır. Hakkı babasından çekindiği için onun yanına yaklaşmıyor ve onunla fazla konuşmuyordu. Çünkü babası kızar diye düşünüyordu. Kahramanımız ise olsun babası gelmiş ya da varsın gazi olsun keşke benim babam da gelse demeye devam ediyordu.
Bu sırada Mustafa Kemal Atatürk savaş bile olsa çalışmalarına devam ediyor, eğitime ve öğretime önem veriyor ve milletinin her anlamda kalkınması için emek ediyor, cephede bile kitap okuyordu. Çocuk da Mustafa Kemal’i çok görmek istiyordu ve onu merak ediyordu. Bunun için meclis binası yapılırken her gün binaya gidiyor ve binanın inşaat halini geziyordu. Annesi ile yaşamaya devam eden çocuk annesinin ağlamaması için, mutlu olması için elinden geleni yapıyordu. Yolda giderken İhsan adlı bir çocuğu görüyor ve onun annesinin olmadığını anlıyor. Çünkü annesi olmayan çocuklar böyle giyiniyor, sokaklarda dileniyor diye düşünüyor ve o çocuğa çok üzülüp onu evine getiriyor. Annesi İhsan adlı çocuğa duş aldırıyor, ona temiz kıyafet veriyor ve ertesi günü çocuğu elinden alıp çocuk yetiştirme yerine veriyor. Kahramanımız olan çocuk ise annesinin eline daha sıkı yapışıyor ve İhsan'ı yurda bıraktıktan sonra kendi evlerine dönüyor. Kahramanımız olan çocuk treni izlemeyi çok severmiş. Tren'i izlemek ona mutluluk veriyordu. O sırada temiz kıyafetli biri olan bir çocukla karşılaştı. Onun adı Emin'di. Emin ise milli şairimizi Mehmet Akif Ersoy'un çocuğudur. Mehmet Akif Ersoy sabahlara kadar yazıp çizen büyük bir şairdir. Milli Marş yarışmasında birinci oluyor ve kazandığı ödülü kadınlara ve çocuklara bakan kuruluşa veriyor. Yazdığı o muhteşem milli marş yüreklerimize dokunuyor. Çocuk da şairler arasından en çok Mehmet Akif Ersoy'u seviyor ve onun şiirlerini okumayı çok ama seviyor. Babasını beklemeye devam ediyor ve belki babam geliyor diye kapının eşiğine minder koyuyor ve bekliyor ama babası bir daha gelmeyecektir. Meclis binası açılıyor, o günü Mustafa Kemal bayram ilan ediyor. Çocuk bayramı oluyor. Daha sonra ise 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan ediliyor ve halk büyük bir coşku ile cumhuriyeti kutluyor. Öğretmenleri de çocukları alıp meydana gidiyor. O sırada kahramanımız olan çocuk Mustafa Kemal’i görüyor ve hemen aradan koşarak binaya giriyor ve o sırada kapıdan Mustafa Kemal çıkıyor ve askerler hey çocuk ne yapıyorsun sen burada diye onu yakalıyor ama Mustafa Kemal bırakın çocuğu diyor. Çocuk koşarak Mustafa Kemal’e sarılıyor. Paşam size bir şey soracağım diyor. Mustafa Kemal onun başını okşuyor, sırtını sıvazlıyor ve ona gülümseyerek sor bakalım diyor. Paşam babamı cephede gördünüz mü, birçok askere sordum ama kimse cevap vermedi diyor. Bunun üzerine Mustafa Kemal onun gözlerinin içine bakarak ve ona şefkatli ellerini uzatarak şu cevabı veriyor: “Senin baban artık Cumhuriyettir çocuk.” diyor. Bunu duyan çocuk sanki babası içeri girmiş gibi heyecanlanıyor ve oracıkta bayılıyor. Hemen çocuğa su getiriliyor. Uyandığında ben artık cumhuriyet çocuğum diyerek seviniyor. Çünkü babası vatan yolunda, bağımsızlık ve cumhuriyet için şehit düşmüştür. Çocuk bundan gururlanıyor ve mutlu oluyor. Sokağa çıkıp Hakimiyeti Milliye gazetesi dağıtıyor ve yazıyor yazıyor cumhuriyet ilan edildi diye sokaklarda bağıra bağıra sevinç içinde yürümeye başlıyor.
Daha sonra cumhuriyet ilan ediliyor. Halk okuma yazma
öğrenmeye başlıyor, eğitime verilen önem artıyor, saltanat kaldırılıyor,
cumhuriyet ilan ediliyor, halifelik kaldırılıyor, demir yolları inşa ediliyor.
Bilime, sanata, spora daha çok önem veriliyor ve ülkemizin gelişmesi için her
türlü yenilikler yapılıyor. Kahramanımızın annesi de de İhsan'ın kaldığı çocuk
yurdunda çalışmaya başlıyor ve annesizi ve babasız çocuklara annelik yapıyor.
İşte bu vatan böyle kuruldu. Unutmayın ki
“Atatürk Türkiye'si bozkırın ortasındaki
bir ışıltıdır.” diye kitap sona eriyor.