Misafir İle İlgili Özlü Sözler

 

Misafir İle İlgili Özlü Sözler

Yüce dinimiz İslam'da misafir, bir rahmet ve bereket vesilesi sayılır. Evinde konuk ağırlayıp onu memnun olarak uğurlamak güzel bir ahlaki haslet olarak kabul edilir.


Misafir ile ilgili özlü sözler şunlardır:


“Bizde misafire neden geldin diye sorulmaz. Çünkü misafir, Allah’ın kuluna gönderdiği hediyedir.” Nejla Arslan Kurt.

“Misafirler olmasaydı, evlerimiz mezara dönerdi.” Halil Cibran.

“Misafirlik üç gündür, bundan fazlası sadakadır.” Hadis-i Şerif


“Sofralarınızı yemek çeşitleri ile değil misafir zenginliği ile donatın.” Ahmet Bulut

“Şurası bir gerçek ki, sadece şehirler değil, artık kasabalar da dışarıdan gelenlere misafir değil, müşteri gözüyle bakıyor. ”İbrahim Tenekeci.

“Misafirin iyisi gelir geçer kuş gibi, kötüsüyse oturur daima baykuş gibi.”La Edri

“Bir dost, misafir gelince öyle davranmalı ki hizmet ederken üzerine hiçbir ağırlık çökmemeli, gittiğinde de ferahlık gelmemeli.” Ebu Hafs

“Arkadaşlarımdan bir grup toplayıp kendilerine bir ziyafet vermem, benim için bir köle azad etmekten daha sevimlidir.”Hz.Ali(r.a)


“Misafir size yeni bir dünya getirir ve size bir şeyler katarak ayrılır.” Kemal Sayar.

“Misafir ağırlamak ve onu memnun etmek; bir incelik, hatta bir sanattır. Gönül insanı olmayanlar, bu sanatın inceliğini kavrayamaz.” Osman Nuri Topbaş

Kültürümüzde Misafirlere Hangi İkramlarda Bulunulmaktadır?

 

Kültürümüzde Misafirlere Hangi İkramlarda Bulunulmaktadır?

 

Ev sahibi için misafir, evin bereketini, neşesini ve sıcaklığını getirir. Türk kültüründe, misafirin varlığı bir evin bereketini artırır, bu nedenle “misafirin evi bereket kapısıdır” şeklinde bir inanış hâkimdir. Eve gelen misafire nazik bir şekilde davranılır ve eve gelen misafir evin en temiz ve en güzel odasına alınır.


 En güzel yiyecekler onun için hazırlanır. Ev sahibi kibar olur, fedakar olur ve misafiri için elinden gelen her şeyi yapardı. Kültürümüzde misafirlere şu ikramlarda bulunulur: Kolonya, şeker, çikolata, tatlı, çeşitli yemekler, çay, ayran, şerbet vb. Misafirin memnun olması için her şey yapılır. Çünkü misafir evin kısmetidir, evin bereketidir. Misafirperverlik, Türk kültür ve geleneğinin önemli bir parçasıdır. İslam dini de misafire ve misafirliğe büyük önem vermiştir. Bu hususta Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) hadisleri yol gösterici olmuştur. Atalarımız misafire önem verdiğinden yol üzerinde hanlar, hamamlar, kervansaraylar inşa etmiş; garipleri, yolcuları, misafirleri buralarda ağırlanmışlardır.


 Misafirlik ile ilgili şu söz de çok önemlidir: "Bir dost, misafir gelince öyle davranmalı ki hizmet ederken üzerine hiçbir ağırlık çökmemeli, gittiğinde de ferahlık gelmemeli." Ebu Hafs

Hz Osman Sözleri

 

Hz Osman Sözleri


Hz. Osman; Hulefâ-yi Râşidîn'den üçüncüsü, İslam peygamberi Muhammed'in cennetle müjdelenmiş sahâbelerinden birisidir. 644 yılından 656'daki öldürülmesine kadar, 12 yıl boyunca halifelik yapmıştır; Hulefâ-yi Râşidîn'den en uzun süre halifelik yapan odur.


Hz Osman sözleri şunlardır:

“Bana dünyada üç şey sevdirildi: Açları doyurmak, muhtaçları giydirmek ve Kur’ân-ı Kerîm okumak!”

“Üzerimden, Allâh’ın kitabını açıp okumadığım bir gün ya da gecenin geçmesini istemiyorum.”

“Kul, gözleri gördüğü hâlde Allah’ın kendisini âmâ olarak diriltmesinden korksun! Hikmetten anlayana manalı bir söz kâfidir. Manen sağır olanlar, zaten hakkı duyamazlar…”


“Dünyayı gönlünden çıkaranı Allah sever. Günahları terk edeni melekler sever. İnsanların elindekilere tamah etmeyeni de müslümanlar sever.”

“Eğer kalpleriniz tertemiz olsaydı Allâh’ın kelamına doyamazdınız.”

“Dünya tasası kalbe zulmet getirir, âhiret tasası ise kalbi nurlandırır.”

“En akıllı insan; nefsini hesaba çeken, onu iyi idare eden, ölümden sonrası için amel işleyen ve kabir karanlığı için Allah’ın nurundan istifade edendir.”


“Ey Âdemoğlu! Unutma ki dünyaya geldiğin günden beri ölüm meleği peşinde dolaşıp durmaktadır. Bir yandan da senin boynundan atlayarak bir başkasını yakalamaktadır. Sen dünyada bulunduğun sürece bu böyle devam edecektir. Ancak bir gün gelecek ki başkalarının boynundan atlayıp seni yakalayacaktır. Bu hiç beklemediğin bir anda olabilir. Öyleyse dâimâ hazırlıklı ol ve gafil avlanmamaya çalış! Çünkü ölüm meleği senden asla gâfil değildir. Ey Âdemoğlu! Bilmiş ol ki eğer sen kendi nefsinden gâfil olur ve kendin için hazırlık yapmazsan, elbette ki başkası senin için hazırlık yapmaz. Allâh’ın huzûruna mutlakâ varacağını aklından çıkarma ve bunun için de nefsinin hazırlığını görüp onun için rızık temin et! Sakın bu işi başkasına havâle edeyim deme! Selâm üzerinize olsun”

Uzaya Giden Tren Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


Uzaya Giden Tren Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

1) Moni hangi alanda oldukça başarılıydı?

Cevap:  Resim alanında oldukça başarılıydı. Çok güzel zürafa resimleri çizmişti.

2)  Kitaba göre çocukların hayallerindeki tren nasıl  olmalıydı?

İstiridye  mantarlarına gidebilir.Okyanusa gidebilir.Deniz korsanları treni durdurabilir. Kitabın sayfalarında dolaşılabilir, zamanda yolcluk yapılabilir, geleceğe giden tren olabilir vb’dir.

3) Cevap: “ Uzaya Giden Tren”  fikrini ortaya atan çocuk kimdir?

Cevap: Uzaya gİden Tren fikrini ortaya koyan çocuk  Moni’dir.

4) İyi bir hikayenin malzemesi neyden oluşur?

Cevap: İyi bir hikayenin malzemesi  kelimelerden oluşur.


5) Hikaye yazmak  için hangi malzemeler alınmıştır, yazınız?

Cevap: Kelime radarları, kelime ağları, kelime kumbaraları, olta takımları, imla kılavuzları, devasal sözcükler.

6) Size göre punduna getirmek deyimi ne anlama gelir?

Cevap:  Bir şeyi yapmak için uygun şartları elde etmek, fırsat kollamak.

7)  Çocuklara göre kelimeler nasıldı?

Cevap: Ekşi, tatlı, eğlenceli, eş anlamlı, zıt anlamlı, yüreğe iyi geliyordu.

 8) Aşağıdakilerden hangisi çocukların çalıştıkları  idmanlardan aklınızda kalanları yazınız

Cevap:  Günlük Tutma İdmanları, Akrostiş Şiir İdmanları, Masallara Dönüştürme İdmanı, Kelimelerden Hikayeler Yazma İdmanı, Hayal Kurma İdmanları, Kitap Tamamlama İdmanları, Zamanla Oynuyoruz İdmanı, Duyuları Kullanma İdmanı, Renklerle Oynuyoruz İdmanı, Farklı Türde Yazma İdmanı, Gözlemleyerek Yazma İdmanıdır.

 

9) Kitaba göre yazmak için önce ne gerekirdi?

Cevap: Yazmak için önce “ilham” gerekirdi.

10)   Bu dünyada yalnızca ……………….. bulabilir. Boşluğa  be gelmedliri?

Cevap: Bu dünyada yalnızca arayanlar bulabilir.

11)  Çocuklar uzay ile ilgili hikaye yazmak için  nele ryapmışlardır?

Cevap:  Ansiklopedileri karıştırdırdılar, bilimsel dergileri incelediler, internetten arama yaptılar, kendi aralarında konuştular, düşünce alışverişi yaptılar vb.

12) Uzay Mneüsünün içinde neler yer alıyordu. Aklınızda kalanları yazınız.

Cevap:  Yıldızlı Tarhana Çorbası, Sucuklu Uranüs Tostu, Cevizli Jüpiter Kurabiyesi, Satürn Lahmacunu, Meteorlu Uzay Dolması, Galaksi Soslu Mevsim Salata, Kıymetli Neptün Böreği, Salçalaı Menüs Makarnası, Kekikli Gök Taşı Pizzası, Sarımsaklı Merkür Köftesi, Sütlü Merkür Dondurma, Ay Çöreği, Yıldız Tozlu Baklava, Uzay Çayı, Astronot Bayıldı yer alıyordu.

13)  Bir insanın hayal edebileceği  en büyük hikayeler …………………………………. boşluğa ne gelmelidir?

Cevap: Yüreğinde sakladığı hikayelerdir.

14) Uzaya Giden Tren adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Mert Arık

Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler

 

Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler


Nasreddin Hoca Anadolu Selçuklu dönemlerindeyken Akşehir ile Hortu çevresinde yaşamış olan bir efsanevi kişiliktir. Genel olarak hazır cevaplı ve mizah anlayışı ile haiz bir bilge olarak aksettirilmiş olan hikayeleriyle tanınmış olan, bir bilge şahıs olarak bildirilen kişidir. 


* Hoca bir gün anahtarını kaybetmiş. Bahçede döne döne anahtarını arıyormuş. Hanımı sormuş: “Hocam, anahtarı nerede düşürdün?”, “Be kadın,” demiş Hoca, “nerede düşürdüğümü bilsem, hiç arar mıyım?

*Bir gün Hoca'nın bulunduğu bir sohbette sormuşlar: “Hocam, adam olmanın yolu nedir?” Hoca düşünceli düşünceli, başını bir o yana bir bu yana sallayarak “Söyleyen olursa dinlemeli, dinleyen olursa söylemeli” demiş.

*Padişah Hoca’ya sormuş. “Hocam, ölünce cennete mi giderim yoksa cehenneme mi?” “Cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen masumlarla cennet dolup taşmak üzere, eğer devam ederseniz size yer kalmayacak.”


*Adamın Biri, Hoca ya sorar: “Nuh un gemisine zeytin dalını ağzında getiren güvercin erkek miydi, dişi miydi?” Hoca cevap verir: “Tabii ki erkekti. Eğer dişi olsaydı, ağzını o kadar kapalı tutamazdı!”

*Nasreddin Hoca pazarda dalgın yürüyormuş. Bu sırada ensesine bir tokat gelmiş. Hoca tökezlemiş birkaç adım sendelemiş, neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş. Bir bakmış ki Hoca nın iki katı iriliğinde dev gibi bir adam karşısında. Yutkunmuş önce, sonra sormuş: “Bana sen mi vurdun be adam?” Adam: “Ben vurdum, ne olacak?” “Şakadan mı vurdun, ciddi mi?” “Ciddi vurdum, ne olacak?” “Aman aman, öyle olsun. Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da...”

Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra: – Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim? Hoca ne yapsın? – Haklısın, demiş. Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş: – Haklı değil miyim? Hoca: – Vallahi çok haklısın, demiş. Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bu işe şaşırmış kalmış. – Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu? Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp: – Hanım, demiş. Galiba sen de haklısın.

 

 *Nasreddin Hoca ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış. “Hanım en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.” “Ayol Hoca delirdin mi sen? Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?” “İyi ya Azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür.”

Nasreddin Hoca ya dert yanıyorlar: “Yahu Hoca senin karı çok geziyor.” Hoca: “Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrar.”

*Nasreddin Hoca, bir gün eşeğe binmiş yolda giderken, eşek birden koşmaya başlamış. Kontrolünden çıkan eşeği durdurmaya çalışsa da Hoca başarılı olamamış. Eşeğin sırtında iken Hoca’nın rüzgâr gibi geçtiğini görenler: “Hayırdır hocam, bu telaş da neyin nesi, ne tarafa böyle?” diye sormuşlar. Hoca geride bıraktığı topluluğa eşeğin sırtından başını geri çevirerek şöyle cevap vermiş: “Merak edilecek bir şey yok. Eşeğin acele bir işi çıktıda, birlikte oraya gidiyoruz.”

*Arkadaşlarından biri Hoca ya sorar: “Hoca, dünya kaç metre?” Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek: “Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!..”

*Hoca eşeğini pazara götürüp satmak ister. Bir müşteri çıkar. Eşeğin yaşını anlamak için dişine bakacak olur. Eşek onun elini ısırır. Adam sövüp sayarak çekilir gider. Başka bir müşteri çıkar, kuyruğunu kaldıracak olur. Kaba etine demirden bir çifte yer. O da topallayarak sövüp sayarak gider. Tellâl gelir: “Hocam,” der. “Bu eşeği kimse almaz. Önüne geleni ısırıyor, tekmeliyor.” Hoca başını sallar ve: “Zaten ben de onu pazara satmak için getirmedim. İnsanlar görsünler de benim neler çektiğimi anlasınlar diye getirdim” der.

Eve Giden Küçük Tren Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Eve Giden Küçük Tren Kitabı İle İlgili  Klasik Sorular ve Cevapları


 1)  Köydeki köpeğin adı nedir?

Cevap: Köydeki köpeğin adı İhtiyar’dır.

2)  Köye gelen Münevver Hanımın eşeğinin adı nedir?

Cevap: Köye eşeği ile gelen Münevver Hanım2ın eşeğinin adı Karakaçan’dır.

3) Münevver Hanım eskiden ne öğretmenliği yapıyormuş?

Cevap: Müzik öğretmenliği yapıyormuş.

4)   Münevver Hanım  çocukken en sevdiği oyuncak neymiş?

Cevap: Oyuncak tenler



5)  Meltem’in en iyi arkadaşı olan, kafasından uydurduğu hikayeleri Meltem’e anlatan, çok konuşan bu nedenle başkalarının da başını şişiren  çocuğun adı nedir?

Cevap: Meltem’in en yakın arkadaşı olan İlyas’tır.

6)  Münevver Hanım’a köydeki insanların birbirine küs olduğunu anlatan, köy hakkında en genel bilgiyi  Münevver Hanım’a aktaran veren kişi kimdir?

Cevap:  İlyas

7)  Münevver Hanım kaç yıldır köyünden ayrı ymış?

Cevap: Münevver Hanım 20 yıldır köyünden ayrıymış.

8)  Köylüler arasındaki küslük ilk olarak kimin yüzünden başlamıştır?

Cevap:  Mevlüt Bey yüzünden başlamış. Eşinin mezurasını alan Mevlüt Bey arazilerin sınırlarını ölçmeye başlamış ve herkesin arazisinin sınırları birbirine karışmış durumdaymış. Bu da komşulara arasında tartışmaya ve küslüğe neden olmuş.

 9)  Köylüler arasındaki küslüğün temel nedeni nedir?

Cevap: Köylüler arasındaki küslüğün sebebi yukarıda da yazdığım gibi  arazi sorunudur.

10) Köylüler arasındaki küslük kimin sayesinde son bulmuştur?

Cevap: Münevver Hanım sayesinde sın bulmuş.

11)  Tren raylarını temizleyen, orayı eski haline kavuşturan kişi kimdir?

Cevap: Münevver Hanım’dır.



12)  Dedesinin eski evinin onarım ve bakımını yaptırıp, köye küçük bir tren yapılmasını sağlayan, köylüler birlikte gece gündüz demeden çalışan, dedesinin hayalini gerçekleştiren kişi kimdir?

Cevap:  Münevver Hanım’dır.

13) Köylüler arasındaki sorunu anlamsız bulan yaşlılar aşağıdaki sözlerden hangisi söylemiştir?

Cevap: İnsanlar toprağa sahip olmaz, merak etmeyin toprak sonunda bize sahip olacak.

14) )  “Eve Giden Küçük Tren”  adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap:  Behiç Ak