Beni Övgüyle Utandırma Kitabında Geçen Alıntılar

 

Beni Övgüyle Utandırma Kitabında Geçen Alıntılar

 

Özgür Bolat, övgü hakkında doğru bilinen yanlışları sorguluyor ve son 50 yılın bilimsel araştırmalarından yararlanarak doğruları gözler önüne seriyor. Övgü neden öz güveni düşürür? Övgü neden çocukları utandırır? Övgü neden motivasyonu olumsuz etkiler gibi konular anlatılır. Okunması gereken güzel bir kitaptır.

 

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Çocukların yargıca değil rehbere ihtiyacı vardır.”

“Herkesin övgüsüne ihtiyaç duyarsanız insanları yargıcınız yaparsınız.”

“Bir çocuğun kişiliği ne kadar övülürse bir davranışı kazanma ihtimali o kadar artar ama çocuk başarısız olduğunda kendinden o kadar utanır.”

“Ailenin beklentisini karşılayamama korkusu, çocuklarda her zaman kaygı ve utanç yaratır.”

"Zeki" diye etiketlenen çocuklar, kimliklerini zeka üzerine kurduysa temel amaçları genelde zeki etiketini sürdürmek olur.”

 

Çocuk neyi, neden düzelteceğini bildiği zaman motivasyonu daha yüksek olur.

“Her çocuk, bir değerdir ve içinde keşfedilmeyi bekleyen bir cevher taşır.”

“Övgü olumlu da olsa özünde bir “yargıdır”. bir kişiyi övdüğümüz zaman, onu yargılamış oluruz. bunu sürekli yaparsak, o zaman onun “yargıcı” oluruz. çocukların yargıca değil, rehbere ihtiyacı vardır. rehberin görevi çocukları yargılamak değil, onların doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmeleri için kendi içgörülerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır.”

“Kişi odaklı övgü veya kişi kimlik odaklı etiketleme, çocuğun bir davranışı yapma ihtimalini arttırır ama çocuk başarısız olursa kimliğini yaşayamadığı için daha çok utanç hisseder ve o işten soruma ihtimali artar.”

“Övgü, özellikle aşırı övgü, çocuklara " Senin becerin düşük." mesajı verebiliyor. Bu da çocukta genellikle yetersizlik inancı yaratıyor.”

“Zekası övülen çocuklar başarısızlıktan sonra problemleri çözmeye devam etmek istemiyor, yani hemen pes ediyor ama çabası övülenler devam etmek istiyor.”

“Yetişkinler, dezavantajlı gördükleri çocuklara daha fazla abartılı ve kişi - odaklı övgü kullanma eğilimindedirler.”

 

“Sevgiye en çok ihtiyaç duyan kişi, ona sevgi verirseniz alamıyor. Dahası bu kişiler genellikle kendini sorunlu gördüğü için kendine sevgi verenlere karşı da saygısı azalıyor. Çünkü bu kişi benim gibi sorunlu birini seviyorsa “o da sorunludur.” diye düşünüyor.”

“Koşullu sevgi, çocuklarda içsel motivasyon yerine içselleştirilmiş dış motivasyon geliştirir; çocuk ilgi ve değer görmek için değil, zorunluluktan dolayı çaba gösterir.”

“Okul sahibi bir arkadaşım 6 yaşındaki çocuklara, “Aferin ne demek?” diye sormuş. Bir çocuk, “Aferin, annemizin ve babamızın bizi başından savmak için kullandığı bir kelimedir.” demiş. Görüldüğü gibi çocuk her şeyin farkında.”

“Utangaç insanların birinci hedefleri " özlerini" saklamaktır. . Utangaç insanları, abartılı şekilde övdüğümüz zaman ilginin, merkezine koyarız. . Öğretmenler, iyi niyetle çocukları, özellikle utangaç çocuğu, sınıf içinde överek onu motive etmek ister ama bu övgü tüm dikkatleri çocuğun üstüne çeker ve onu daha da kaygılandır.”

İnsan İle İlgili Atasözleri

 

 İnsan İle İlgili Atasözleri


İnsanın gözü, yerin kulağı vardır.

İnsanın nazı sevdiğine çeker.

İnsanoğluna iyilik yarasa sarı öküze bıçak olmazdı.

İnsan yoğrula yoğrula pişer.

İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.

İnsan sözünün eri, sakalının berberi olmalı.

İnsanın söz anlamazı, atın gem almazı.

İnsanın canı acıyan yerinde.

İnsanı gam, duvarı nem yıkar.

İnsanın ağlamazından, suyun çağlamazından kork.

İnsanın başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez.

İnsan sözünün eri, sakalının berberi olmalı.

İnsanın soyu bir, huyu bindir.

İnsan azmayınca belasını bulmaz.

İnsanı el, denizi yel azdırır.

İnsan anasından bir kere doğar.

İnsan  ne çekerse dilinden çeker.


İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş.

İnsan unutur, kalem unutmaz.

İnsan tencerede pişmez, gurbette pişer.

 İnsan kendi aklını beğenir.

İnsan ne ederse kendine eder.

İnsan ayaktan, at tırnaktan kapar.

İnsan attan düşmekle addan düşmez.

İnsan eti ağırdır.

İnsan karır, gönül karımaz.

İnsan ettiğinden bulmaz, etmediğinden bulur.

İnsan insana benzemez.

İnsan insanın şeytanıdır.

İnsan iş başında belli olur.

 İnsan gönlünün artığını söyler.

 İnsan gurbete bir dilim ekmekle çıkar da bir torba ekmekle dönemez.

İnsan ektiğini biçer.

İnsan dilden biter, dilden yeter.

 İnsan beşer, kuldur bazen şaşar.

İnsan dilinden, hayvan başından bağlanır.

İnsan eşek olunca semer vuran çok olur.

İnsan umduğuna küser.

 İnsan zaman olur dağı kaldırır, zaman olur darıyı kaldıramaz.

İnsan yiyeceği yemeğin başına oturmalı.

İnsan ne ekerse onu biçer.

İnsan kendisini beğenmese çatlar.


İnsan insana yük değil can gövdeye mülk değil.

İnsan insana lazım olur.

İnsan bilmediğini ayağının altına alsa başı göğe değer.

 İnsan bilir insanın kıymetini, sarraf bilir altının kıymetini.

İnsan çeşit çeşit, yer damar damar.

İnsan dünyaya bir kere gelir.

İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.

İnsan görürsün, yüreğindeki ne bilirsin.

İnsan ikrarından, hayvan yularından tutulur.

İnsan insan ile, hayvan hayvan ile.

İnsan dışıyla karşılanır, içiyle uğurlanır.

Benim Zürafam Uçabilir Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Benim Zürafam Uçabilir Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

1) Sınıfa giren öğretmen çocuklara hangi hayvanın resmini çizdirmiştir?

A) İnek

B) Koyun

C) Zebra

D) Zürafa

 

2) Moni hangi dersi çok seviyordu?

A) Beden eğitimi

B) Müzik

 C) Resim

D) İngilizce

 

3) Aşağıdaki özelliklerden hangisi Moni’ye ait değildir?

A) Saçları kızıldır.

B) Gözleri yeşildir.

C) Sürekli mavi ayakkabılar giyer

D) Saçları uzundur

 

4) Moni Zürafalı pastanın içine aşağıdakilerden hangisini katmamıştır?

A) Bir çay kaşığı acelecilik

B) 3 yemek kaşığı merak

C) 2 yemek kaşığı cesaret

D) 2  su bardağı hayal gücü


 

5) Moni ilk başlarda neden  öğretmenin dediği resmi çizmemiştir?

A) Ailesi Moni’nin resim konusunda güvenini kırdığı için

B) Çizdiği resmi beğenmediği için

C) Şımarıklık olsun diye

D) Öğretmeni sinirlendirmek için

 

6)  Moni resim çizerken bazı aşamalardan geçmiştir. Aşağıdakilerden hangisi bu aşamalardan biri değildir?

A) Hayal et

B) Çiz

C) Harekete geç

D) Umursama

 

7) Hayal kurarak birçok şey yapılabilir. Aşağıdaki verilenlerden hangisi bunlardan biri olamaz?

A) Sadece belli şeyleri hayal edebiliriz.

B) Yaşamadığımız zaman gidebiliriz.

C) Hiç olmadığımız bir kahraman olabiliriz.

D) Hayal ederken insan  yaşadığı zamandan ve yerden uzaklaşır.

 

8) Aşağıdakilerden hangisi Moni’nin kendi zürafası ile ilgili düşüncelerinden biri değildir?

A) Benim zürafam sadece koşabilir.

B) Benim zürafam uzaya çıkabilir.

C) Benim zürafam bir robot tasarlayabilir.

D) Benim zürafam okula gidebilir


 

9) Moni’yi yapamadığı resim konusunda motive eden ve ona büyük destek olan kişi kimdir?

A) Annesi

B) Babası

C) Öğretmeni

D) Dedesi

 

10) Benim Züraf Uçabilir kitabının yazarı kimdir?

A) Behiç Ak

B) Mert Arık

C) Yalvaç Ural

D) Muzaffer İzgü

 

Cevaplar:

1.d   2.c   3.d  4.a   5.b   6.d   7.a   8.a   9.c   10. b

Dede Korkut Hikayeleri Kitabındaki Bilinmeyen Kelimelerin Anlamı


Dede Korkut Hikayeleri Kitabındaki Bilinmeyen Kelimelerin Anlamı


Dede Korkut hikayeleri tüm bir Türk tarihi, Türk dili, Türk kültür ve medeniyetine ışık tutması açısından başvurulan en eski ve en önemli kaynakların başında gelmektedir. Yazıldığı dönem itibariyle 14. veya 15.yy’da anonim olarak kaleme alındığı düşünülen bu eserin içeriği ise Oğuz Türklerinin İslamiyet’i kabulünden hemen sonra yaşadıkları olayları konu alması bakımından daha eski zamanlara tarihlendirilebilir.


Dede Korkut Hikayeleri kitabındaki bilinmeyen kelimeler ve anlamları şunlardır:

Polat: Çelik

El eylemek: Hile yapmak

Muhannet: İhanet eden, hain.

Kulan: Bir tür yaban eşeği

Nikap: Peçete, yüz örtüsü

Dan dansık: Önemli, değişik, şaşılacak şeyler

Maslahat görmek: İyi ve faydalı olduğunu kabul etmek, uygun bulmak

Seht olmak: Etkilenmek, üzülmek

Şivan: Matem, yas, ağıt.

Pervaze ağmak: Göğe kanat çırpmak

Sındırmak: Kusurlarını sayıp dökerek aşağılamak

Yedmek: Yedekte götürmek

Yorga: Biniciyi sarsmayan, yumuşak at yürüyüşü


Serhat: Sınır boyu

Saravak: Deveci

Günlük: Gölgelik

Burçak: Tane

Gariplik: Gurbetlik

Davlumbaz: Büyük davul, kös

Sak: Uyanık, dikkatli

Tarraka: Gümbürtü

Peşkeş çekmek: Hediye vermek

Kuskun: Hayvanın kuyruğunun altından geçirilerek eyere bağlanan kayış

Gün oturmaç: Güneyde oturmak

Alem: Bayrak

Kalar kopar: Kişinin doğduğu yer

Sındırmak: Yıldırmak, korkutmak

Zirüzeber: Altüst

Bitekellüf: Teklifsizce, tedbirsizce

Murassa: Değerli taşlarla bezenmiş

Koğurmak: Nara atmak, bağırmak

Ortaç: Mirasçı, veliaht

Yüğrük: Koşar gibi yürüme

Sermuze: Çizme üzerine giyilen ayakkabı

Torum: Deve yavrusu

Yeğrek: Daha iyi, daha üstün

Mekirlemek: Azarlamak

Gazavat: Gazalar, din savaşları

Zeval: Yok olma, ortadan kalkma

Argab argab: Kıvrım kıvrım

Şadlık: Neşeli havlar

Gökçek: Taze, körpe

Gökçek: Taze, körpe

Alağan: Avını kaçırmayan, alıcı

Çargab çargab çadır: Altın işlemeli çadırlar

Har. İçinde yiyecek olan küp.

Cuşa gelmek: Coşmak

Hod: Zaten


Avsıl: Bir hayvan hastalığı

Gön: Hayvan derisi

Serheng: Çavuş, komutan

Hasut: Hasetçi

 Bühtan: İftira

Zebun olmak: Güçsüz, zayıf, aciz kalmak

Balkımak: Parlamak

Hemandem: O anda, aynı anda

Çalap: Tanrı

Musahip: Arkadaş

Zirüzeber: Altüst

Tarraka. Gümbürtü

Bargâh: Saray çadırı

Muti: İtaatli, boyun eğen

Sak: Uyanık, dikkatli

Burçak: Tane

Üçok: İç Oğuz

Bozok: Dış Oğuz

Adavet: Düşmanlık

Dek: Sağlam

Seksenmek: Ürküp, sıçramak

Dad: Yardım isteme, imdat

Serçeşme: Alay beyi, kumanda

Kad: Boy

Çargab: Kaftan

Şebçerağ: Gece parlayan kıymetli taş

Fırak: Ayrılık, ayrılık acısı

Server: Önder

Buğra: Erkek deve

Yekdil: Gönlü bir, sevgili

Uğru: Hırsız, haydut

Görklü: Güzel, gösterişli, erdemli, iyi huylu

Bazlamaç: Bazlama.

Kunt: Kalın, dayanıklı, sağlam

Kakılıben: Kızgın ya da dargın gibi

Apul apul: İki yana sallana sallana

Daz: Kurak, çorak

Bun: Sıkıntı, darlık

Bozaç: Boza çalan.

Görklü: Güzel, gösterişli, erdemli, iyi huylu

Boy: Destan

Paşmak: Ayakkabı, terlik, nalın.

Külek: Yağ, su, süt koymak için ağaçtan yapılmış büyük kap.

Salkım: Serin

Yatan Aslandan Gezen Tilki Yeğdir

 

Yatan Aslandan Gezen Tilki Yeğdir


Çok güçlü olup da çalışmayan, soylu olup da bir şeyler üretmeyen, tembel tembel oturup onun bunun sırtından geçinen kimselerden; güçsüz olup da çalışan, boş oturmayan ve geçimini sağlamak için uğraşan kimseler daha iyidir. Gücü az olup çalışan, üreten kişi çok güçlü olduğu halde çalışmayan, tembel tembel oturup onun bunun sırtından geçinen kişilere göre daha değerlidir anlamında söylenmiş bir atasözüdür.


 Çalışmak insanı güçlü kılar, çalışan ve üreten insan verimli insandır, nitelikli insandır. Böyle insanlar çalışkan oldukları için kimseye muhtaç olmazlar. Gücü olmadığı halde azim ve sabırlılıkla hayat mücadelesine devam eden gücü olup aylak aylak gezen ve yatan insandan bin kat daha değerlidir. Önemli olan güçlü olmak değildir sadece aynı zamanda alnının teri ile çalışmak, evine ekmek götürebilmek, kendine ve ailene yetebilmektir. Bunun için yatmak yerine çalışmaktır hayırlı olan.


Çünkü çalışan insan kazanır ve evi bereketli olur. Yatan aslan olup boş boş hareketsiz duracağımıza gezen tilki olup nimet arama peşine düşmek daha akıllıca olanıdır. İşte tüm bunlardan dolayı çalışmaya, emek etmeye, alın teri dökmeye devam etmeliyiz. Gücümüz ne olursa olsun elimizden geldiği kadar mücadeleye, üretmeye devam etmeliyiz.

Hasta İle İlgili Atasözü Örnekleri ve Anlamları

 

Hasta İle İlgili Atasözü Örnekleri ve Anlamları

 

Hastaya bakmaktan hasta olmak yeğdir: Bir hastaya bakmak o kadar zordur ki hasta olmak belki daha kolaydır anlamında söylenmiş bir atasözümüzdür.

Hastayı döşek bilir, ölüyü teneşir: İnsanın kıymeti hasta olunca veya ölünce bilinir.

Hasta yatakta, çorbası  tasta: Sıkıntıda olan bir kimsenin yardımına gidecek olan kişi mutlaka olur.


Hasta ol benim için, öleyim senin için: Kişi kendisi için bir özveride bulunan kimseye karşı sırası gelince daha büyük özveride bulunur.

Hasta sağalırsa hekim karşı gelir: Yaşanılan  sıkıntılı günler geçince herkes ondan bir pay çıkarmak için sıkıntı yaşayan insanın yanına gider.

Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür: Hasta olan eceli gelmemişse ölmez ve yaşamaya devam eder. Eceli gelen ise ölür. Bu yüzden hasta olan mı, iyi olan mı ölecek bunu bilemeyiz. Önemli olan alnımıza yazılandır.

Hastaya naz etmek, hekime yakışmaz: İnsan sağlığı söz konusu olduğunda duygusal olarak hareket etmek, hasta kişiyi mağdur etmek doğru olmaz.


 Hastalık kantarla gelir, miskalle çıkar: Herhangi bir hastalık veya dert insana birden bire gelir ancak hastalığın iyileşmesi de  sorunların bitmesi de yavaş yavaş olur.

Hastalık da sağlık da bizim için: İnsan sağlıklı olabildiği gibi hasta da olabilir. Sağlık da hastalık da biz insanlar içindir.